26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 22 Temmuz 2016 14 Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez 81 ilin müftüsünü Ankara’ya çağırarak bir “olağanüstü istişare” toplantısı düzenlemiş. Yaptığı konuşmada şöyle diyor: “Cuntacı kalkışmaya adını veren yapının uzun yıllar boyu inançlı, samimi insanların saf dini duygularını istismar ederek zaman içerisinde dini motifli bir ihanet şebekesine dönüştüğü ve devleti ele geçirme hayalleri kurarak, hile, aldatma, ayartma, beyin yıkama, usulsüzlük yapma ve şantaj gibi türlü yollarla sivil ve asker bürokrasiyi ele geçirmeye çalıştığı anlaşılmaktadır.” Ne diyelim? Bravo! Yalnız anlayamadığımız bir nokta var; bu arada Fethullahçı oldukları gerekçesiyle 3 il müftüsü, 1 daire başkanı, 1 Başkanlık müşaviri, 1 Başkanlık müftüsü, 5 il müftü yardımcısı, 31 ilçe müftüsü, 2 Diyanet İşleri uzmanı, 1 din hizmetleri ataşesi, 7 eğitim görevlisi, 65 vaiz, 5 uzman vaiz, 1 avukat, 7 cezaevi vaizi, 1 eğitim uzmanı, 187 imamhatip, 95 Kur’an kursu öğreticisi, 5 memur, 11 murakıp, 40 müezzin kayyım, 1 öğretmen, 2 sayman, 1 şef, 9 şube müdürü, 2 uzman, 1 uzman imamhatip, 7 VHKİ olmak üzere toplamda 492 personel açığa alınıyor. Böyle bir liste üç günde hazırlanamayacağına göre demek ki bunların ne fırıldaklar çevirdiği uzun zamandır biliniyordu. Öyleyse bunların Diyanet İşleri’nden temizlenmeleri için TBMM’nin bombalanması, polis, asker onca insanımızın ölmesi, yurttaşlarımızın tank paletleri altında ezilmesi mi Sorular gerekiyordu? Bu sorum aynı zamanda da yaklaşık 59 bin personelini görevden uzaklaştıran tüm kamu kurum ve kuruluşlarınadır. Madem ellerinde on binlerce kişilik listeler vardı, niçin bu kanlı darbe girişimine kadar beklendi? Türk Silahlı Kuvvetleri’ne gelince… Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Ana Gülen Yapılanması” iddianamesinden aktarıyorum: “İlk zamanlarda az olan bu sayı yıllar geçtikçe artmış, 1984 yılından sonra bu faaliyetler yoğunluk kazanmıştır. O dönemde TSK içerisine yerleştirilen bu öğrencilerin birçoğu şu anda kurmay albay veya general rütbesindedir. Genelkurmay Başkanlığı 19832014 yılları arasındaki dönemde TSK ile ilişiği kesilen Fethullah Gülen grubuna mensup personel sayısını bildirmiştir. Bu süre içerisinde toplam 400 TSK personeli bu yapı mensubiyeti sebebiyle YAŞ kararı ile TSK’den ihraç edilmiştir. TSK, 2003 yılından sonra Fethullahçı olduğunu bildiği hiç kimsenin ilişiğini kesmemiştir. Bundan sonra inisiyatif örgüte geçmiş ve TSK, içinde bu örgütten olmayan veya muhalif olan herkesi tasfiye etmeye başlamıştır. Ergenekon ve diğer askeri davalar, sivil siyaset üzerindeki askeri vesayetin kaldırılması için değil, örgütün TSK, üzerinde egemen olması için gerçekleştirilmiştir. Bugün TSK içerisinde önemli oranda kurmay subay olarak FETÖ mensubu bulunmaktadır. Ordunun cemaatleşmesi, kontrol altına alınması, örgütün siyasi hedefleri için zorunlu ve birinci görevidir. Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki FETÖ yapılanması endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Askeri disiplin ve hiyerarşinin dışında bir de örgütlü TSK cemaat yapılanması bulunmaktadır. Bu yapıyı kuranlardan tanık Kemalettin Özdemir, TSK’nin içinde en az yüzde 60 ile yüzde 80 FETÖ mensubu olduğunu anlatmıştır. TSK içindeki FETÖ mensuplarına yönelik hiçbir ciddi çalışma yapılamamıştır. Askeri hâkimlerin çoğunluğunun bu örgüte mensup olduğu, bu örgütle organik bağı tespit edilmesi nedeniyle adli yargıya alınmayanların Askeri Yargı’ya alınıp hâkim yapıldığı iddia edilmiştir.”  Yurdumuzu, savunmasına teslim ettiğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de buna bir yanıtı olmalıdır. Sayın Görmez, “Zaman tefekkür ve düşünme zamanıdır” diyor. Kendisine tefekküre Cumhuriyet okumakla başlamasını öneririm. yorum Değerli dostlar, “Lozan Antlaşması”nın 93. yılı kutlamaları için bir çalışma içinde olduğumdan, sizlerden bu hafta için izin rica etmekteyim, gelecek hafta buluşmak umuduyla... Türkan Elçi’den çağrı Eşimin katilini yakalarsanız işkence etmeyin Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA posta@cumhuriyet.com.tr 15 Temmuz’a nasıl geldik? ATİLLA KART 222324. Dönem CHP Konya Milletvekili Esasen, AKP iktidarları hiçbir zaman; devleti, liyakat ve ehliyet esaslarına uygun bir şekilde yönetmek amacı içinde olmadı. Sistemin çelişkilerinden yararlanarak ve kamu yetkisini kötüye kullanarak hep “Devleti ele geçirmeyi” amaçladı. Bu hedefinden de hiçbir zaman vazgeçmedi. 20032004 yıllarında, Kamu Personel Reformu’nun 1 yıl içinde hayata geçirileceğini ısrarlı sorularımız üzerine TBMM Genel Kurulu’nda beyan eden Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin’in, tüm söylemlerinin gerçek dışı olduğu ta o zaman anlaşılmıştı. Ayrımcı uygulamalar Sözü edilen ayrımcı uygulamaların en yoğun bir şekilde uygulandığı kurumlardan birisi de ‘Hava Kuvvetleri’ idi. Hava Kuvvetleri gibi teknik ve uzmanlık gerektiren bir kurumda bile, bu yöntemlerin gözü kara bir şekilde uygulanması sonucunda ve bu uygulamanın genel bir hal alması sebebiyle; bugün, anayasal kurumlarımız artık işlevini büyük ölçüde kaybetmiş durumdadır. Bir kamu yönetimi için bundan daha büyük tahribat olamaz. Bu tahribatı yaratan yöntem ve uygulamalar, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasındaki idari ve adli soruşturmalarda da sürdürülmektedir. Günümüzde devleti ele geçirmenin mümkün olamayacağını müdrik olmayan AKP yönetimleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasal kurumlarını tahrip etmeye ve toplumsal barışımızı sabote etmeye devam ediyor. AKP iktidarlarında kamu yönetiminde, “etnik kökenler, mezhepler ve özel hayatlar” üzerinden ayrımcılık yapılması giderek kronik bir uygulamaya dönüşmüştür. gHealvişamKeulvevr etleri’ndeki Diğer konular bir tarafa, 13 Şubat 2013 tarihinden itibaren, soru önergeleri ve basın toplantıları yoluyla, Hava Kuvvetleri’ndeki gelişmeleri TBMM gündeminde tuttuk. Konunun kararlılıkla gündemde tutulması, ancak tatminkâr açıklamaların yapılmaması ve en nihayet tarafımızdan 29 Nisan 2014 tarihinde yazılı olarak Cumhurbaşkanı’na iletilmesi üzerine, 14 Mayıs 2014 tarihinde Genelkurmay Karargâhı’na davet edildim. Adli Müşavir Hâkim Albay Muharrem Köse ile Hava Kuvvetleri’nden bir Generalin de bulunduğu 6 kişilik heyet, şahsıma 2 saat boyunca bilgi verdiler. Ancak yapılan soruşturmaların yasal dayanağı hakkında hiçbir tutarlı açıklama getiremediler. Mevzuata göre; disiplin kurulları ve sıralı sicil amirleri vasıtasıyla soruşturmaların yapılması zorunlu olmasına rağmen; bu soruşturmalar neden istihbarat birimleri ve MİT havuzu üzerinden yapılmıştır? Bu temel soru ve sorunlara açıklama getirilememiştir. M.S. Bakanı ve hükümet bu süreci kurumsal olarak himaye etmiş ve sahiplenmiştir. Yapılan keyfi, gayri insani ve yasa dışı tasfiyeler sonucunda binlerce Darbeye karışan her kim varsa, elbette “suç ve cezanın şahsiliği, suç ve ceza adaleti” esas alınarak yargılanmalıdır. genç subayımız –astsubayımız mesleklerinden ayrılmışlar ya da ihraç edilmişlerdir. Genç kadın subaylarımız hedef hale getirilmiş ve ötekileştirilmişlerdir. Darbeye karışan her kim varsa, elbette “suç ve cezanın şahsiliği, suç ve ceza adaleti” esas alınarak yargılanmalıdır. Ancak bu yapılmıyor. Torba ve götürü uygulamalarla, MİT havuzu üzerinden oluşturulan fiş lemelerle, husumet ve intikam duygularıyla devlet darmada ğın ediliyor. Kamu yönetiminin ve anayasal kurumlarımızın “hafızası, arşivi, sürekliliği, verimliliği” yok ediliyor. Açıklaması yapılan bu çalışmalar, sayın genel başkanımıza şifahi olarak bildirildiği gibi, ayrıca 20 Mayıs 2014 tarihli raporumuz ile de sunulmuştur. AKP iktidarları, Cumhuriyet tarihimizin Meclis desteği en yüksek olan iktidarlarıdır. Ancak bu olağanüstü desteğe rağmen, kamu yönetim zihniyeti ve pratiklerindeki sakatlık sebebiyle, ülkemizde anayasal kurumlarımız işlevini kaybetmiş durumdadır. Kamu yönetimi ve toplumsal hayatımızda kaos ve fetret hali egemendir. Bu yapının her türlü karambolu yaratması kaçınılmazdır. Böyle bir sürecin olağanüstü halleri devamında sıkıyönetim süreçlerini yaratacağı da açıktır. Tek kurtuluş demokrasi Türkiye; böyle bir dönemden ancak hukuk, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin korunması yoluyla çıkabilir. Bunları gerçekleştirmek için öncelikle anayasal kurumlarımızın yeni baştan inşası zorunludur. Cumhuriyet Halk Partisi; bu umudu, bu güveni, bu söylem birliğini, bu içi dolu söylemi geliştirmek, Cumhuriyetin kazanımları üzerine; anayasal kurumlarımızı inşa etmek, hukuku, eşit yurttaşlığı tesis etme sorumluluğu ve misyonuyla karşı karşıyadır. Bu sorumluluğun gereğini yapmak ve hayata geçirmek mümkündür. CHP’nin bu gücü ve potansiyeli vardır. 22 Temmuz 2016 SAYI: 33161 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.53 03.44 04.15 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.44 13.18 17.13 05.31 13.02 16.55 05.58 13.25 17.15 Akşam 20.39 20.20 20.39 Yatsı 22.20 21.59 22.14 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI behicak@yahoo.com.tr kamilmasaraci@gmail.com.tr Türkan Elçi Öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, darbe girişiminin ardından işkence görüntüleri medyaya yansırken Twitter hesabından paylaştığı mesajda “Bir ihtimal, eşimin katilini gözaltına alırsanız sakın işkence yapmayın. İşkenceye karşı ömrünü adamış birinin katili bile adil yargılanmalı” diye yazdı. Ömrünü adalete adayan Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, Twitter hesabından adil yargılama çağrısı yaptı ve işkenceye karşı mesaj verdi. Mesajının ardından ulaştığımız Türkan Elçi, şu çağrıyı yaptı: “Her türlü kötü muameleye tabi tutulmuş, işkence tezgâhlarından geçirilmiş olan eşim Tahir Elçi’nin yaşadıklarına tanıklık etmişliğim beni insani bir duruşa zorladı. Bugün insanlık dışı muamelelere karşı duruşun ayrım yapmaksızın gösterilmesi gerektiğini anlamayanlar, anlamak istemeyenler var. Dün bize yapılanlara sessiz kalındı, bugün size yapılıyor ayrımına gidilmeden, biz siz demeden hep beraber bir araya gelinip insanlık dışı muamelelere karşı durmanın zamanı olduğuna inanıyorum. Vicdanlara sığınıp, insani duyguların dillendirildiği bir dil kullanılmasının tam da zamanı diyorum.” Son sözlerinde de ‘barış’ vardı Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, ömrünü insan hakları ve işkenceyle mücadeleye adadı. Güneydoğu’da görev yapan bir insan hakları savunucusu olarak gözaltına alındı işkence gördü. Geçen ekim ayında bir televizyon programında söylediği sözlerden sonra hedef gösterilen Elçi, ölümle tehdit edildiğini açıkladı. Elçi, çatışmalarda zarar gören Sur’daki tarihi Dört Ayaklı Minare’nin önünde 28 Kasım 2015’te yaptığı basın açıklamasının ardından kameraların önünde vurularak öldürüldü. Son sözlerinde bile barış çağrısı yapıyordu. “Birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede insanlığın bu ortak mekânında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, operasyonlar, bu alandan uzak olsun” diyordu. Elçi’nin öldürülmesiyle ilgili soruşturmada 8 aydır ilerleme kaydedilemedi. Çukurca’da 2 asker yaralı HakkâriÇukurca karayolunun 50. kilometresindeki Şine dağı mevkiinde yola patlayıcı döşendiği ihbarı üzerine, güvenlik güçleri bölgeye gitti. Askerler patlayıcıyı imha etmek için çalışma yaparken, bu sırada bir grup PKK’li ateş açtı. Güvenlik güçlerinin de karşılık vermesi üzerine çatışma çıktı. Çatışmada biri teğmen, 2 asker yaralandı. Yaralı askerler Çukurca Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedaviye alındı. Yola döşenen patlayıcı imha edilirken, bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı. Erciş’te yanmış ceset Van’ın Erciş ilçesinin Haydarbey Mahallesi’nde dün sabah saat 07.00 sıralarında yoldan geçenler tarafından sanayi sitesi yolunda kerestelerin bulunduğu alanda yanmış bir erkek cesedi görünce güvenlik güçlerine haber verdi. Olay yerine gelen polis ekipleri, güvenlik önlemi alarak inceleme yaptı. Tamamen yanan ve tanınmaz halde olan ceset, Erciş Devlet Hastanesi’ne kaldırılırken kimliğinin belirlenmesi için de çalışma yapılıyor. Yol kesip araç yaktılar Bingöl’ün Karlıova ilçesinin Hacılar Köyü yakınlarında önceki gece bir grup PKK’li yoldan geçen araçları durdurdu. Araçlardakilere kimlik kontrolü yapan PKK’liler özel bir firmaya ait olan ve karayolu yapım çalışmalarında kullanılan 2 aracı ateşe verdi. Kaçan PKK’lilerin yakalanması için bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı. l DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear