26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
RSF’nin (Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü) Basın Özgürlüğü Endeksi haritasında 180 ülke arasında 151’inci sıraya yerleşerek sınıfta kalan Türkiye, bugün Almanya’dan ABD’ye mizah programlarına malzeme olan, sınır ötesi ifade özgürlüğü davaları açan, kimi elçiliklerden yayımlanan muhbirlik davetleri nedeniyle kınanan bir ülke. 20 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Pazar 1 Mayıs 2016 Yabancı gazeteciler ‘topun ağzında’ Ulusal basından pek çok gazeteci mahkeme kapılarını aşındırırken artık yabancı gazeteciler de ‘topun ağzında’. Ülkeye girişlerine izin verilmiyor, gözaltına alınıyor, kapı dışarı edilme korkusu yaşıyorlar KONUK YAZAR SELİN GİRİT Bir dünya haritası düşünün rengârenk: Beyaz, sarı, kırmızı, siyah ülkeler... Renk koyulaştıkça, özgürlük daralıyor. Denklem böyle. Türkiye’nin rengi kırmızı. Batısı sarıbeyaz. Doğusu karakızıl. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) bu yılki Basın Özgürlüğü Endeksi’nin haritası bu. Türkiye 180 ülke arasında 151’inci sırada. Hani kimse beklemiyor zaten Finlandiya’yla, Norveç’le, Hollanda’yla aşık atsın. Hayallerimizin (maalesef) sınırları var. Ama bu topraklarda büyümüş bir gazetecinin ağırına gidiyor: Afganistan’daki, Uganda’daki, İsrail’deki, Filistin’deki, Rusya’daki, Mali’deki meslektaşlarımızdan daha mı acıklı yani halimiz? Evet, diyor harita. Akabinde bir rapor daha açıklanıyor. Bu kez Freedom House’dan. Notlar verilmiş tek tek. Türkiye sınıfta kalmış. “Basının durumu: Özgür değil” denilmiş. 33 gazeteci tutuklu İktidardaki siyasetçilere göre bu gibi raporlar gerçekleri yansıtmıyor. Türkiye’de basın hiçbir yerde olmadığı kadar özgür, diyorlar. Ama bir yandan gazeteler kapanıyor, el değiştiriyor, ilan alamıyor, maaş ödeyemiyor, televizyon kanallarına el konuluyor, yönetimleri değişiyor, yüzlerce gazeteci işsiz kalıyor, tartaklanıyor, yargılanıyor, hapse atılıyor. Birkaç sayı verelim: Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun son verilerine göre, Türkiye’de şu anda 33 gazeteci tutuklu. Bunların önemli bir bölümü, çatışma bölgelerinde haberler yapan Dicle Haber Ajansı muhabirleri. Daha yeni, elinizde tuttuğunuz bu gazetenin iki köşe yazarı iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. İki yöneticisi halen casusluktan yargılanıyor. Başka gazetelerin başka muhabirleri mütemadiyen mahkeme kapılarını aşındırıyor. Bu arada Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla en az 1845 (yazıyla: bin sekiz yüz kırk beş) kişiye kovuşturma izni çıkmış. Yalnız doğruya doğ ru, bunların hepsi “gazetecilikten yargılanmıyor”. Kimi karikatürist, kimi sanatçı, kimi 13 yaşında bir çocuk. ‘Ey BBC, ey CNN, ey Reuters...’ Liste uzuyor. Artık bu toprakları da aşmış, sınırlarımıza sığmamış, taşmış bir ‘basın özgürlüğü’ anlayışı hâkim. Türkiye bugün Almanya’dan ABD’ye mizah programlarına malzeme olan, sınır ötesi ifade özgürlüğü davaları açan, kimi elçiliklerden yayımlanan muhbirlik davetleri nedeniyle kınanan bir ülke. “Ey BBC, ey CNN, ey Reuters...” diye başlayan cümlelerin artık kanıksandığı bu topraklarda sadece ulusal basın yayın organlarında çalışan gazeteciler değil, yabancı gazeteciler de hani tabiri caizse ‘topun ağzında’. Sadece son bir hafta içinde: Türkiye’de yaşayan Amerikalı bir gazetecinin ülkeye girişine izin verilmedi; Yunan bir foto muhabirin Türkiye üzerinden Libya’ya geçmesine izin çık madı; Alman bir muhabirin Türkiye’ye girişi engellendi; Rus bir gazeteci Türkiye’ye alınmadı; Türk kökenli Hollandalı bir gazeteci Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla gözaltına alındı, yurtdışına çıkış yasağı getirildi, kendisi şimdi Türk vatandaşlığından çıkmayı düşünüyor. ‘Gidip de dönememek var’ Hükümet, bu gazetecilerden bazısının “güvenlik riski” oluşturduğunu, bazısının basın kartı bulunmadığını ve “yasal prosedür” gereği ülkeye sokulmadığını ve bir “yasaklı gazeteciler listesi” bulunmadığını söylüyor. Yabancı gazeteciler nezdinde ise artan bir tedirginlik havasından bahsetmek mümkün. Zaten akreditasyonlarını uzatma konusunda son dönemde giderek artan sorunlar yaşarken bir de şimdi başka nedenlerle kapı dışarı edilme korkusu üzerlerinde. Kimi son bir haftada yaşananların da etkisiyle kuşkusuz ‘gi Lepeska dip de dönememek var’ endişesi taşıyor. Basın örgütleri, hükümetin ulusal medyayı zaten bir şekilde kontrol altına aldığı, editöryal olarak kontrol edemeyeceği yabancı gazetecileri de bu şekilde yıldırmak istediği kanaatinde. Hükümet bu gibi iddiaları kesin bir dille reddediyor. Sur’dan haberler yazdı David Lepeska, bu hafta Türkiye’ye geri alınmayan yabancı gazetecilerden biri. Guardian, Al Jazeera, Atlantic, National, Foreign Affairs gibi birçok uluslararası mecrada yazı ları yayımlanıyor. Ayrıca bu gibi gazetecilik faaliyetleri dışında, Dünya Bankası’nda da editörlük görevi yürütüyor. Lepeska’nın Twitter hesabında en tepede, Guardian gazetesine Diyarbakır’ın Sur semtinden şubat ayında yazdığı bir haberin linki duruyor. Lepeska şu an Chicago’da. Sorularımıza yanıt olarak şöyle diyor: “Havaalanında Ankara’dan gelecek nihai kararı beklemem söylendi. Yaklaşık 20 saat karar çıkmadı. Ben de işverenlerimin ve bir danışmanın tavsiyesiyle ülkeden ayrılmaya karar verdim. Türkiye’ye neden giriş yapmama izin verilmediği bana açıklanmadı. Ama bunun yaptığım haberlerle ilgili olduğunu tahmin ediyorum.” ‘En zor karar’ Yetkililer, Lepeska’nın basın kartı olmadığını, bir basın kuruluşunda istihdam edilmediğini ve bu nedenle sorun yaşandığını söylüyor. Lepeska da zaten basın kartı olmadığını, Dünya Bankası’ndaki işi üzerinden çalışma izni bulunduğunu ve bu iznin gazete cilik faaliyetlerini kapsamadığını söylüyor. Peki ama hükümet neden yıllardır serbest gazetecilik yapan bu kişiye şimdi engel çıkarıyor? Üç yıldır Türkiye’de yaptığı haberler nedeniyle bir kez bile uyarı almayan Lepeska neden şimdi ülkeye sokulmuyor? Kurallar neden şimdi katılaşıyor? Bilinmiyor. “O uçağa binmek hayatımda aldığım en zor kararlardan biriydi. Geride dolu dolu bir hayat bıraktım,” diyor Lepeska. Umudunu da ekliyor: “İstanbul’un her köşesine âşığım. Bana ‘hoş geldiniz’ demenin tam tersi şekilde davranmış olsa bile Türkiye’ye de hâlâ âşığım. Hayatıma kaldığım yerden devam edebilmeyi umuyorum.” Bir gazeteci ve geçmişte ‘misafirperver’ olmakla övünen bir ülkenin bir vatandaşı olarak elimden ancak bunları buraya yazmak ve “Umarım yakında İstanbul’da görüşürüz David” demek geliyor. DünyayÛ De?i?tiren Dü?ünürler I. Cilt: Hint Veda’larÛndan Giordano Bruno’ya HazÛrlayan ve Çeviren: SadÛk Usta DünyayÛ De?i?tiren Dü?ünürler II. Cilt: Rönesans’tan AydÛnlanma’ya Yeni Bir Ça?Ûn Do?u?u HazÛrlayan ve Çeviren: SadÛk Usta 100’üncü sayıya asırlık model Dünyanın en ünlü moda dergilerinden Vogue’un Britanya versiyonu mayıs ayında 100. sayısını çıkarıyor. Harvey Nichols mağazaları bu özel sayıyı kutlamak için 5 Mayıs’ta yayımlanacak dergideki reklamı için 100 yaşında bir mankenle çalıştı. Kampanyanın modelliğini üstlenen Bo Gil bert ismindeki kadın Vogue’da yayımlanan en yaşlı manken unvanıyla modellik dünyasına adım atmış oldu. Harvey Nichols’ün Kreatif ve Pazarlama Müdürü Shadi Halliwell “Hem Vogue Britanya’nın 100. sayısını hem de eğlenceli tavrımızı yansıtacak bir kampanya” dedi. l Dış Haberler Genç kadın yazarlar Wattpad’de yükseliyor Kanada kökenli Türkiye’nin en büyük okuryazar platformu olan Wattpad’ın genç yazarları yayınevlerinin ilgi odağı. Türkiye’deki gençlerin hikâye yazma olanağını geliştiren bu platformda okuyucular yaklaşık bir ayda 400 milyon dakika vakit geçiriyor. Bu platformda fenomen olan yazarlar yayınevlerine transfer oluyor. Büşra Küçük ve Öznur Yıldırım’ın ardından Şeyma Demir’in “Güneşin Öptüğü Kız” adlı romanı raflardaki yerini aldı. Yaklaşık 40 milyon kullanıcısı bulunan bu platformu ABD, Hindistan Aylem Güngördü (ortada) fuarda okurlarıyla buluştu. gibi ülkelerden sonra en çok kullanan ülkeler arasında Türkiye bulunuyor. Bilimkurgu, aşk, korku gibi alanlarda eser veren yazarlar kendi kitap kapaklarını da kendileri üretiyor. l DHA Bo Gilbert Whitman’dan sağlık tavsiyeleri Amerikan edebiyatının en ünlü isimle beslenme düzenlerinden Paleo diyetini oluşturan rinden Walt Whitman’ın temel unsurlara olduk sağlık üzerine tuttuğu not ça benzemesiyle dikkat lar bulundu. 1819 1892 çekti. Taş Devri beslen yılları arasında yaşayan mesi olarak da bilinen ve Amerikan edebiyatının Walt Whitman bu diyette temel ola uluslararası üne kavuşmasında ön rak protein tüketiminin arttı cü kabul edilen şairin “Erkekçe Sağ rılması ve taş devrinde bulunmayan lık ve Antreman” başlığı altında top yiyeceklerin yenilmemesi esas alını ladığı bu notlar, günümüzün popüler yor. l Dış Haberler C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear