23 Mayıs 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 5 Nisan 2016 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Erdoğan’ın ABD ziyareti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretine “başarılı” demek mümkün değil. “Stratejik ortaklık” sürüyor, ama ilişkiler gergin bir şekilde ilerliyor. İlişkileri şu sıralarda iki konu gölgeliyor. Birincisi Suriye’de PYD/YPG meselesi, diğeri ise Türkiye’de gerileyen demokrasi ve özellikle de özgür basına karşı artan baskılar. İkincisinden başlayabiliriz zira Erdoğan’ın ABD ziyaretinin atmosferini bozan bu oldu. Erdoğan’ın, bu ziyaretten birkaç gün önce, Can Dündar ve Erdem Gül’ün davasını izleyen Batılı diplomatları “Sen kimsin?” diye azarlaması Washington’da zaten pek hoş karşılanmamıştı. Erdoğan’ın hedefindeki diplomatlardan biri de ABD’liydi. ABD, Erdoğan’a yanıtını, dışişleri bakanlığı sözcüsü John Kirby düzeyinde vermiş, bu tür davaları izlemenin diplomatik hakları olduğunu ve bunları izlemeye devam edeceklerini vurgulamıştı. Böylece Türkiye’de basın özgürlüğü meselesinin Washington’un Ankara ile ilişkilerindeki gündem maddelerinden biri haline geldiğini tekrar gördük. ABD Başkan yardımcısı Joe Biden da zaten, ocak ayında Türkiye’ye yaptığı ziyareti sırasında, Can Dündar’ın ailesi ve muhalif gazetecilerle bu yüzden görüşmüştü. Erdoğan, Washington’dayken korumalarının ABD başkentinin kalbindeki Brookings Enstitüsü’nün önünde muhalif Türk gazetecilere karşı sergiledikleri tavır da, basın özgürlüğü konusunun ABDTürkiye ilişkilerinin gündemine oturmasına yardımcı oldu. Brookings önündeki manzara Washington’u epey kızdırmış. ABD medyası, Türkiye açısından pek de güzel görüntü vermeyen bu olayı sütunlarına taşırken, Amerikan “Ulusal Basın Kulübü” (National Press Club) sert bir kınama yayımladı. ABD başkanları geleneksel olarak konuşmacı olarak davet edildikleri bu kulübü ciddiye alırlar. Obama’nın da bu açıklamayı ciddiye aldığı anlaşılıyor. Türkiye’deki demokrasi ve basın özgürlüğü hakkında söyledikleri ABD tarafındaki hissiyatı açıkça yansıtıyor. Obama, Erdoğan daha Washington’dayken, bir soruya “yumuşak” sayılması mümkün olmayan şu yanıtı verdi: “Türkiye’de benim rahatsız olduğum bazı eğilimlerin olduğu sır değil. Ben basın özgürlüğüne güçlü bir biçimde inanan biriyim. Dini özgürlüklere güçlü bir biçimde inanan biriyim. Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye güçlü bir biçimde inanan biriyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demokratik bir süreçle üst üste seçildiğine şüphe yok. Ama basına karşı benimsedikleri yaklaşımın, Türkiye’yi çok rahatsız edici bir yola sürükleyebileceğine inanıyorum. Onlara tavsiyede bulunmaya devam edeceğiz.” Özetle Obama, Kirby gibi, ancak bu kez en üst seviyeden, “isteseniz de istemeseniz de bu işin peşini bırakmayacağız” demiş oldu. Obama’nın sözlerine “üzüldüğünü” belirten Erdoğan da, “Beyaz SarayAK Saray” ilişkilerinin şu anda ne kadar “limoni” olduğunu kanıtlamış oldu. WashingtonAnkara hattındaki ilişkiler PYD/YPG meselesi nedeniyle de “limoni”. ABD, Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’den geri alınan, ancak Türkiye’nin “kırmızı çizgi” olarak ilan ettiği, bölgelere Kürtleri yerleştirmek istiyor. Türkiye bunu reddediyor ama durdurması zor bir durumla karşı karşıya bulunuyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da zaten bunu kabul edercesine, “PYD yüzünden ABD’ye küsmeyiz” türünden açıklamalar yapıyor. Sonuçta ABD ile PYD ittifakı Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen sürüyor. Konunun TürkABD ilişkileri üzerindeki gölgesi de sürüyor. Fakat Ankara’nın elinde ABD’nin bu konudaki fikrini etkileyebilecek bir enstrüman da yok. Erdoğan da zaten Washington’da Türkiye’nin “yalnız kaldığını” bu yüzden vurguladı. Türkiye’nin dünyada yalnız kaldığını sağır sultan da biliyor artık. Ancak ülkeler bu durumlara durup dururken düşmezler. Çevremizde dost bırakmadık. “Stratejik ortaklıklarımız” ise “kerhen” sürüyor. Erdoğan’ın dünya ile barışık olmayan vizyonunu ilerletmeye çalışan bir Türkiye’nin önümüzdeki dönemde daha da yalnız kalma olasılığı göz ardı edilemez. Erdoğan’ın ABD ziyareti bu olasılığı açıkça vurgulamış oldu. İlk kafile Kırklareli’nde Türkiye’ye iade edilen sığınmacılar Kırklareli’ye getirildi. Yol boyunca alınan güvenlik önlemleriyle eşliğinde yaklaşık 7 saat süren yolcuğun ardından 43 sığınmacının bulunduğu 2 otobüs, Kırklareli’nin Pehlivanköy İlçesi’ne ulaştı. Etrafı yüksek duvar ve tel örgülerle çevrili Pehlivanköy Geri Gönderme Merkezi’ne alınan sığınmacılar yine yoğun güvenlik önlemleriyle barınma evine girdi. Göç İdaresi ve polis ekipleri gazetecilerin görüntü almasını engellemek için iki otobüsü perde olarak kullandı. Dünyanın dört bir yanından basın kuruluşları da Dikili’ye akın etti. Geri kabul anlaşmasının uygulanması, Dikili’de geniş güvenlik önlemleri altında başladı. Bu kapsamda ilçede bir TOMA’nın yanı sıra, bomba aramada kullanılan köpekler de hazır bekletildi. Yunan adalarından gelen mültecileri taşıyan teknelere, Sahil Güvenlik ekipleri havadan ve karadan eşlik etti. Limana gelen sığınmacılar, kurulan çadırlarda kimlik ve sağlık kontrolünden geçirildi. TÜRKİYE İLE AB’NİN İNSAN HAKLARINI HİÇE SAYAN ANLAŞMASI UYGULANMAYA BAŞLANDI İNSANLIK GÖÇTÜ YUSUF ÖZKAN Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasında imzalanan anlaşma kapsamında, 20 Mart’tan itibaren yasadışı yollarla Yunan adalarına geçen sığınmacıların geri kabulüne İzmir’in Dikili ilçesinden başlandı. İlk gün Afganistan, Pakistan ve Irak uyruklu 202 kişi, 3 ayrı gemiyle ilçeye getirildi. Sığınmacılar, kimlik ve sağlık kontrollerinin ardından da otobüslerle Kırklareli’ne götürüldü. Adalardaki Suriye uyrukluların ise uçakla doğrudan Adana’ya gönderileceği açıklandı. Herkese bir polis Dikili’ye önce, Yunanistan’ın Midilli Adası’ndan saat 07.30 sıralarında kalkan Jalem Tur’a ait Nazlı Jale gemisi yanaştı. Onu sırasıyla yine Midilli’deki mültecileri taşıyan Turyol’a ait “Lesvos” ve Sakız Adası’ndan getirilenleri taşıyan “Ertürk” gemileri izledi. Gemilerdeki her bir mülteciye, Türk ve Yunan emniyetlerinden birer polis eşlik etti. Kadın ve çocukların yer almadığı ilk günkü uygulamada, mülteciler tek tek ve bir Türk polisi eşliğinde gemilerden çıkarıldı. Yunanistan yetiştiremedi Sahilde kurulan çadırlarda kimlik ve sağlık kontrolleri yapıldıktan sonra otobüslere bindirilerek Kırklareli’ne, Bosna katliamından kaçanlar için oluşturulan geri gönderme merkezine gönderildi. İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın ilk gün 500 kişi geleceğini açıklamasına karşın 202 kişinin iade edilmesinin Yunanistan’daki işlemlerin yetişmemesinden kaynaklandığı öğrenildi. Kendileri gelmek istedi Henüz Suriyelilerin geri kabullerinin yapılmasına başlanılmazken Midilli’deki kampta bulunan 2 Suriyeli, yetkili makamlara başvurup Türkiye’ye dönmek yönündeki isteklerini iletti. Bunun üzerine, 200 olarak planlanan transfer, 202 kişiye çıkartıldı. Gemiyle Dikili’ye getirilen 2 Suriyeli, burada araştırmaları tamamlandıktan sonra diğer mültecilerden ayrılıp İzmir’e gönderildi. 2 Suriyelinin İzmir’den de uçakla Adana’ya gönderileceği, buradan da, sınır bölgesinde belirlenecek kampa yerleştirileceği öğrenildi Pankart gerilimi Geri kabulün ilk gününe, mülteci haklarını savunan kesimlerin protestosu da damgasını vurdu. Gelenleri, “Burası sizin eviniz, hoş geldiniz”, “Türkiye AB anlaşması resmi insan kaçakçılığıdır, hemen iptal edilmelidir” yazılı dövizlerle karşılayan Hakların Köprüsü Derneği üyeleri, anlaşmayı “kirli pazarlık” olarak niteledi. Dernek üyelerinden Melahat İletmiş, “Mültecilerin Türkiye’ye gönderilmesi tamamen hukuka aykırı. Bu konuda Avrupa bile kendi içinde çelişiyor. İnsanları güvende olmayacakları bir ülkeye gönderiyorlar. Bu tamamen Avrupa’nın kendini kurtarma çalışması. Türkiye’yle ‘ben istediğimi alırım, gerisi size kalır’ pazarlığı yapıyor” dedi. Alman İnsan Hakları Derneği üyelerinin sabah saatlerinde açtığı “Sınır dışı etmeyin, sınırları açın” pankartı ise polis tarafından toplatıldı. l DİKİLİ Yunanistan’dan sınır dışı edilen sığınmacılar Dikili’ye getirildi. Afganistan, Pakistan ve Irak uyrukluların ülkelerine geri gönderilmesi bekleniyor. Uçakla Adana’ya gönderilecek Yunan adalarındaki Suriyeliler ise kamplara yerleştirilecek İzmir’in Dikili ilçesine iade edilen sığınmacıların tepkili oldukları götürüldü. 5 bİN KİŞİ BEKLİYORUZ Suriyeliler uçakla Adana’ya Geri kabul işlemleri sırasında Dikili Limanı’nda basına açıklama yapan İzmir Valisi Mustafa Toprak, süreç içinde adalardaki yaklaşık 5 bin kişinin Türkiye’ye iadesinin beklendiğini bildirdi. Bunun için Dikili’nin yanı sıra Çeşme, Kuşadası ve BodrumGüllük limanlarında kayıt merkezleri oluşturulduğunu söyledi. Suriye uyruklular dışındakilerin, Kırklareli’nden ülkelerine iade edileceklerini belirterek “Yunan adalarındaki Suriye uyruklular ise havayoluyla doğrudan Adana Şakirpaşa Havalanı’na gönderilecek. Buradan da Güneydoğu’daki kamplara yerleştirilecekler. Adalarda sayılarını 5 bin olarak tahmin ettiğimiz mültecilerin ne kadarı Suriyeli, ne kadarı diğer uyruklardan bilmiyoruz. Bu kişilerin tamamı, 20 Mart’tan sonra adalara yasadışı yollardan gidenler” dedi. Toprak, anlaşma sayesinde Yunan adalarına kaçmak isteyenlerin sayısında önemli bir düşüş olduğunu da öne sürdü. Şimdi ne olacak? 15 günde itiraz hakkı var ama... Gazetemize konuşan Mültecilerle Daya nışma Derneği İda ri Koordinatörü Pı rıl Erçoban utanç verici bir süreçten geçildiğini belirte rek “Mülteci hak larının anayasası Pırıl Erçoban olarak bilinen 51 Anlaşması, insan hakları ayaklar altında ve kimse nin umurunda değil. Bu insanlara ne olacağı kimseyi ilgilendirmiyor. Avrupa’nın tek derdi, aman benim topraklarıma girmesinler... Türki ye de gönüllü olarak onları durdur maya başladı” dedi. Türkiye’deki geri gönderme merkezlerinin sayı sı ve kapasitelerinin belli olduğu nu belirten Erçoban, “Hızlı bir sü reçle sınır dışı edilecekler. Üstelik bu merkezlerde mültecilerin aile lerine, avukatlara ulaşım olanak ları yok. 15 gün içinde sınır dışı na itiraz hakları var ama avukat lara ulaşamadıktan sonra nasıl iti raz edecekler. Avukatlara ulaş salar bile bu durum gö zaltı süreçlerini uza tacak” dedi. Bu insanla rın gerçekte ne den kaçtıkla rının irdelen mesi gerek tiğini söyle yen Erçoban, “Ülkeleri ne döner lerse ne ola cak? Ne Yu nanistan, ne de Türkiye’de bu durum de ğerlendirilmeden işlem yapılıyor. Ay rıca mülteci huku kunun temelinde, bireysel değerlen dirme yatar. Bu uygulamada ise sadece uyrukları na bakılıyor. Ger çekten çok sıkıntılı, kapalı kapılar ar dında yürütülen Yunan adalarında kaldıkları kamplardan otobüslere bindirilen sığınmacılar teknelerle Türkiye’ye gönderildi. bir süreç. İnsanlığım adına utandım” dedi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear