28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 3 Nisan 2016 10 Ya onlar kazanacak Doğrusu Erdoğan ve çevresindekilerin Amerika’da sahneye koydukları tiyatro fazlasıyla bayattı. Anlayamadığım, hadi havuz medyasını geçtik ana medyada ve internet ortamında bu tiyatro üstüne yorum yapılması. Kim Obama ve çevresi? Büyük şirketlerin emirleri ni baş sallayarak yerine getiren taşeronlar! Mese la iyice sulandırıldı. Biz bununla uğraşırken adli tıp kurumundaki doktorların (!) 15 yaşında tecavüze uğradıktan sonra “ruh sağlığı bozulmamıştır” diye rapor verdikleri, ardından gene bir hâkim indirimi alıp tecavüzcü serbest bırakılınca, dayanamayıp intihar eden Rüya Duman’ın duruşması vardı. Bu arada Bingöl’de altı esnafın iki yıl boyunca sürekli tecavüz ettikleri 13 yaşındaki erkek çocuk hasta lanınca doktora getiril di, ölümcül tehlikesi var. Altı çevre esnafı birbiri ni tanıyordu, bir kişi tu tuklandı, diğerleri “ço cuğun rızası var” denildi ve serbest bırakıldılar. Çocuklar, bizim çocuklarımız! Bu arada 150 vakıf kahramanca (!) bir davranış sergileyerek “Hepi miz Ensarız!” diye hay kırdılar. Böylece sürekli çocuk tecavüzcülüğüyle gündeme gelen Ensar Vakfı’na desteklerini açık ladılar. Örnekler çoğaltılabilir, ama kısa kesip baş ka bir konuda sizleri kafa yormaya çağırıyorum. Laik eğitim neden önemlidir? Bir milyon çocuğun, “Hepimiz Ensarız!” diye haykıran vakıfların kıska cında olduğu bir ülkede öncelikle bunu yapmamız gerekiyor. Laik eğitim legaldir. Yani görünebilir ve denetlenebilir. Ayrıca çocukların dertlerini anlata cakları psikologlar buralarda görev yapar. Binalar görülebilirlilik ilkesine göre inşa edilmiştir. Kalın duvarlar içinde kaybolmalarına izin verilmez. Ayrı ca veliöğretmen ilişkisi önemlidir. Oysa “Hepimiz Ensarız!” diye haykıran vakıflarda ne eğitimi veril diği denetlenmiyor. Dini bütün hocalara, ergen lik çağındaki, kafası karışık çocuklar “eti senin ke miği benim” düşüncesiyle teslim ediliyor. Dini bü tün hocanın her yaptığı kutsal! Kimse kimseye he sap sormuyor. Öte yandan bakıyorum internette şöyle cüm leler dolaşıyor: “Biz ne zaman bu kadar ahlak sız bir ülke olduk?” Durum şu: 13 yıllık AKP yö netimi “Ilımlı İslam” yaratmak için yola çıktı ve hep birlikte gördük ki, İslamın ılımlısı filan olmu yor, tıpkı gebelik gibi ya bütün kurumlarıyla var dır ya da yoktur. Ve “Ilımlı İslam” adına değiştiri len laik kurallar sayesinde, evet ahlaksızlık tavan yaptı! Diyanet İşleri Başkanı, “Çocuklarınıza kar şı arzu duyabilirsiniz” derse, bakanlar, başbakan lar “Çocuk yaşta bir kızın evliliğini onaylarsa”, adli tıp doktorları defalarca tecavüze uğramış bir kız ya da erkek çocuğun “psikolojisi bozulmamıştır” diye rapor verirse, hâkimler erken boşalmayı bi le bir ceza indirimi nedeni sayarsa, ülkenin ahlakı elbette bozulur. Evet, ülkenin ahlakını bozan bir şey var. İlla ki, ılımlı İslam! Bu kadar iç karartıcı düşüncelerden sonra ge lelim ne yapacağız, şimdi Can ve Erdem’in Çağ layan’daki duruşmalarına pek çok CHP ve HDP milletvekili katıldı. Önemliydi; iki muhalefet parti si de oradaydı. Artık bundan böyle iki muhalefet partisinin milletvekilleri hep birlikte hareket etme liler. Hep birlikte Sur’a da gidip orada ne olup bit tiğini bizlere duyurmalılar. Eski ipek yolunun en güzel konaklama yerlerinden biri olan Sur şimdi nasıl yapılandırılacak? TOKİ diyorlar, ne olur ora ya hapishaneye benzeyen binalar yapan TOKİ gir mesin! Siz milletvekilleri, siz avukatlar, siz mimar lar, siz arkeologlar ve hepimiz bu kültür mirası nı korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Sa dece Sur’a gitmek yetmez, hep birlikte “Hepimiz Ensarız!” diye haykıran vakıfların kapılarına da git mek gerek. Bugünlerde sık sık Mustafa Kemal Atatürk’ü düşünüyorum, bu halk onun önderliğin de bir devrim yaratmıştı, şimdi bir karşıdevrimle karşı karşıyayız. Ya onlar kazanacak ya biz! 3 NİSAN 2016 SAYI: 33051 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.08 04.55 05.21 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı 06.37 13.14 16.48 19.39 21.01 06.22 12.59 16.32 19.23 20.43 06.47 13.22 16.54 19.44 21.03 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Laurence Rossignol, Fransa’daki Sosyalist Parti iktidarının aile, çocuk ve kadın haklarından sorumlu devlet bakanı. Sol siyasal bilinci iletişim okuduğu üniversi te yıllarında oluşmuş, Komünist işçi sendika sı CGT’nin gazetesinde bilenmiş ve devrimci ruhu o gün bugündür hiç kırışmamış bir dava insanı. Daha 1970’li yıllarda çevreciliği savun maya başlamış; 1984’te ırkçılığa karşı S.O.S. Racisme Derneği kurucuları arasında ve da ha pek çok mücadelede yer almış. Önce senatör seçildiği Sosyalist Parti saflarında, “Ma İleri geri kadınlıkdam Feminist” olarak anılıyor. 2013 yılında henüz bakan değilken katıldığı bir televizyon programında, “Çocuklar ailenin rence Rossignol, “Elbette kendi isteğiyle kapananlar malı değildir!” dediği ki yüzde yüz katıldığım bir sap da var” dedi. “Köleliği savunan zenciler de vardı!” tamadır için yoğun tepki almıştı. HHH 30 Mart 2016’da bakan olarak konuştuğu bir radyo Kısaca NKM diye anılan Nathalie KosciuskoMo programında ise moda dünyasına öyle bir taş attı ki rizet, Fransa sağının gözbebeği bir kadın politikacı. yer yerinden oynadı, çünkü hedefinde piyasaya “süs Katolik eğitim almış, dünyaca ünlü askeri mühendis lümanlara” yönelik tesettür kreasyonları süren dünya lik okulu Polytechnique’ten mezun olmuş ve politika markaları vardı. ya atılmış. Çevre, ulaştırma, iskân bakanlıkları yaptı. HHH Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin sözcüsüydü. Şimdi ana H&M’den sonra Dolce&Gabana ve Uniqlo’nun İs muhalefet partisi Cumhuriyetçiler’in genel sekreteri. lamiyetin kadın yasaklarına uygun mal üretimini, “Biz yaşam tarzı değil, giysi yapıyoruz” diye savunmaları na karşı çıkan Rossignol, “Giyim ile yaşam tarzı ayrı lamaz. 1960’larda kadınlar bankada hesap açabildik leri, üniversiteye gidebildikleri, doğum kontrolü yapa bildikleri zaman etekler kısaldı ve pantolon giyebildi ler. Kadın hakları nasıl giyindikleriyle yakından ilişkili dir, çünkü vücutlarına ne kadar sahip olduklarını be lirler” dedi. Ve tesettür kreasyonlarının reklamını hedefledikleri Üç kadın, üç bakan... İslam ülkelerinde değil de Avrupa’da yapan bu mar Aynı gün, aynı radyonun solcu Bakan kaları, parasal çıkar peşinde kadınları kapanmaya Rossignol’den sonraki konuğu, sağcı eski bakan özendirmekle suçladı. NKM’ydi. Ona da bazı modacıların tesettür kreasyon Ama asıl kıyameti kendisiyle röportaj yapan gaze ları hakkında ne düşündüğü soruldu. Ve hayret! tecinin, “Kendi isteğiyle kapanan kadınlar da var, kişi Muhalefetteki sağın temsilcisi kadın politikacı, ikti sel tercihleri…” itirazına verdiği cevap kopardı. Lau dardaki solcu kadın bakandan farklı düşünmüyordu. pksuueıyr“tyrgLsıgauoaaillklammklnikibaıtradeb, pgıri.ziensLeraıkrevirkaakınlfhiiarkaissydveıniâünddkşdüaıüfinzrnCoielüçLmllaltıAükimelUmridr,aDativd.aEdeHır,ıNt,iyççıhIşaüCbiıynçliOırırkbl,ıüLrir!E”T Hatta tam bir fikir birliği içindeydi. “İslamcı tesettür kadın vücudunun silinmesi ve bu anlamda varlığının bir parçasının yok sayılmasıdır” dedi. “Bence moda özgünlüğün ve özelliğin yaratıcı ifadesidir. Oysa tesettür taşıdığı fikir olarak, bunun tam tersi.” İki kadın politikacının eleştirdiği markalar arasında, modanın zirvesi “Haute Couture”de hep ve hâlâ dünya lideri Fransa’dan bir modacı henüz yok, sevgili okurlarım. Ülkenin siyasal arenasında karşıt görüşleri temsil eden Rossignol ve NKM’nin ortak çıkışı, bundan böyle olmasını da epeyce zorlaştırıyor. HHH Toplum dediğimiz bütünde siyasal ayrılık, hatta aykırılıklar dışı tutulan ortak paydalar olması gerekir. Fransa’da bu ortak payda laik cumhuriyet değerleridir. Sözünü ettiğim radyo programına üçüncü bir kadın politikacı, aşırı sağcı Ulusal Cephe Başkanı Marine Le Pen de katılsaydı, emin olabilirsiniz ki sosyalist Rossignol ve muhafazakâr NKM ile aynı görüşü ifade ederdi. Çünkü bilirdi ki kendisi bir parti başkanıysa, bunu laik cumhuriyete borçludur… Türkiye’yi yıkan iki nedenden biri, artık toplumsal bir ortak paydamızın, üzerinde birleştiğimiz bir değerin kalmaması. İkinci nedeni ise doğan değer boşluğunu ahlaksızlığın doldurması. Kadının adı olmayan aile bakanlığı koltuğunda Ensar Vakfı’nı tecavüze uğrayan çocuklardan koruyan bir kadının oturduğu ülkede; toplum olmak zaten imkânsız, ama insan kalmak da zor! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Çözüm: Çözmezsen çözülür!! Meslek yaşamınız yeterince uzunsa ve siyasetin de içinde geçmişse tanık, sanık veya taraf olduğunuz olaylar bir BBC belgeseli kadar ilginçtir. Can Dündar, elbette bir gün “casus yatağı” Cumhuriyet’in de belgeselini yapacaktır. Çünkü yabancı büyükelçiler, Cumhuriyet’e öteden beri hep özel ilgi gösterirler. Bu ilgiyi özel demeç veya “off the record” söyleşilerle sınırlı tutanlar da vardır, yemekli ziyaretler ile derinleştirenler de. Ankara’da görev yapan Amerikan sefirlerinin ilgisi çoğu zaman görevleri bittikten sonra da sürer. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “zehir zemberek mektup” yazan iki eski Amerikan Büyükelçisi de bunlardan. Mr. Abramowitz ile sanırım daha çok geçirdiği bir rahatsızlığa dayalı ve yirmi beş yılı aşan bir ahbaplığımız var. (Temmuz 1991’de Başkan (Baba) Bush’a, Turgut Özal’ın Çankaya Köşkü bahçesinde verdiği yemekte Abramowitz baygınlık geçirmiş ve sandalyeden yere devrilirken yandaki masadan yaptığım bir hamle ile başını yere vurmasını önlemiştim.) Belki biraz Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi olmam nedeniyle de ahbaplığımız derinleşti. Harvard Üniversitesi’ndeki doktora sonrası bir programa kabulüm için bir referans mektubu yazdı. Ama oturma vizesine referans verdiği Fethullah Gülen kadar şanslı değilmişim ki, kabul görmedim. Siyasete girince ilişkimiz gevşedi ve koptu. (İyi de oldu. Ondaki Tayyip Bey antipatisi ile bendenizdekini birleştirmeye, uyumlandırmaya yönelecek birisi, bu muhabbetin ucunu casusluğa kadar uzatabilirdi!) HHH Mr. Abramowitz birçok düşünce üretim merkezlerinde yöneticilik yaptı. Uzman olarak Türkiye raporları yazdı. Hep, Türkiye’nin potansiyelini yeterince kullanmadığından söz ediyordu. Hep yinelediği bir saptaması şu idi: “Ülkenize demokrasi ancak hükümetinizin devletten daha güçlü olması ile gelir. Oysa en büyük güç devlet. Hükümetler hep arka planda!” “Devlet”ten kastettiği “ordu” idi. Sonunda hile mi hurda mı ne ise ne, dediği oldu. Hem de biraz fazlasıyla oldu. Devlet zayıfladı. İğne ipliğe döndü. Şimdi elden çıkan illeri, ilçeleri kurtarmaya çabalıyor. Hükümet ise güçlendi durdu... Ama nedense, Mr. Abramowitz’in, Cumhuriyet’e özel yazdığı dizi makalede anlattığı demokrasi bir türlü gelemedi. Bu arada Erdoğan’ın 12.5 yıllık Başbakanlığı sırasında hükümet fazlasıyla semirdi. Sonunda hükümetin yerini tek başına Tayyip Bey aldı. Ve Mr. Abramowitz’in formülü yepyeni bir içerik kazandı: “Devletten güçlü başkan”. HHH Mr. Abramowitz ve de Amerikan düşünce kuruluşları belli ki “Tayyip Bey’in devletten daha güçlü olacağını” hesaplamadılar. Washington ziyareti onuruna kendisine yazdıkları mektup bunun itirafı: “Medya ve ifade özgürlüğü erozyona uğrarken sizin anayasayı değiştirme suretiyle başkanlık sistemini getirerek kişisel gücünüzü genişletme çabanızı seyrettik. (...) Türklerin çoğu başkanlık sistemine karşı. Partinizin üyeleri dahi itirazlarını dile getirdiler. Ülkeyi bölecekse başkanlık sisteminin arkasından gitmeye değer mi?” Bu nafile soru! Çünkü değeceğine inanmış bir kere. Nasıldı tekerleme... Yolcudur Abbas bağlasan durmaz! HHH Elbette, tarihi tarihçilere bırakmak gerek. Son otuz yıldan beri ne Türkiye ne de Ortadoğu süt liman! ABD o dönemde Suriye’yi “terörist devlet” ilan etmişti. O dönemde de Kürt sorunu en büyük sorunumuzdu! Şimdi Ortadoğu’nun da en büyük sorunu oldu. HHH Abramowitz o günlerde şöyle demişti: “Bağımsız Kürt devleti kaygılarınız politik bir paranoya! Kürt sorunu çözülmezse Türkiye çözülür.” SAYISAL LOTO 1, 4, 22, 29, 37 ve 44 6 BİLEN: 1 Milyon 668 bin 613 TL 44 Kuruş (Devir), 5 BİLEN: 4 bin 286 Lira 40 Kuruş, 4 BİLEN: 56 Lira 5 Kuruş, 3 BİLEN: 8 Lira 10 Kuruş Kafalar kaç G? Sonunda 4.5G’ye geçtik. 31 Mart’ta gece yarısına doğru Twitter birden hareketlendi. Meğer herkes önceden hazırlık yapmış. Cep telefonlarına “hız testi” yapacak yazılımlar yüklenmiş. İnsanlar gece yarısından sonra, 4.5G’nin devreye girmesini bekliyorlar. Nasıl bir heyecan... “Hazır mıyız hız testlerini yapmaya” diyor biri, hemen yanıt geliyor: “Hazırıııız!” Gece yarısını geçer geçmez Twitter’dan hız testi sonuçları akmaya başlıyor. Tam bir curcuna. Her kafadan ayrı bir ses. Kimisi mutlu. “İnanılmaz” diyor biri, “94 Mbps hızına ulaştım. Uçuyoruuum.” Öfkeliler de var: “1 Nisan şakası olmalı, telefonda tık yok”, “Aynı tas aynı hamam. Ne 10 katı, 2 kat bile artmadı hızım” gibi mesajlar. Aylardır havalarda uçuşan megabitlerden bıkmış olanlar şöyle mesajlar yazıyorlar: “Bundan sonra acıları 4.5G hızıyla mı unutacağız”, “Canımıza 4.5G hızıyla mı tak edecek”, “4.5G’ye geçsen ne olur yine beleş WiFi aramayacak mısın canısı?” HHH Türkiye’nin 4G’ye geçmesi önemli. Gerçi asıl büyük sıçrama 5G ile yaşanacak. Yine de bu süreçte “Nesnelerin interneti” giderek yaygınlaşacak. Aşama aşama oturduğumuz evlerimiz, giysileritmanaizhm, ketu@lglamnaidl.cıoğmımız eşyalar akıllanacak. Buzdolabwı wywe.amhmeetktanr.ceojmimimize uygun siparişler verecek. Pantolonumuza taktığımız kemer, “Belin genişledi” diye bizi uyaracak. Belki kemer buzdolabıyla gizli bir ittifak içine girecek. Kilo vermemiz için kalorisi düşük yiyecekler sipariş edecekler. Başucumuzdaki saat sabah daha çalmadan, banyodaki şofben ve mutfaktaki kahve makinesiyle muhabbete tutuşacak. Şofben yanacak. Kahve makinesi su ısıtacak, banyoda belki de “Açık radyo” açılacak. “Açık gazete” dinleyerek duşa gireceğiz. Bilim insanları daha 1990’ların sonlarına doğru bunları öngörmüşlerdi: “Gelecekte interneti insanlardan çok eşyalar ve makineler kullanacak” diye. Şoförsüz arabamız öndeki arabayı sollarken karşı yönden gelen arabanın yapay zekâsıyla haberleşecek: “Geçiyorum haa, yavaşla biraz. Ayrıca uzun farları da kapat.” “Tamamdır kardeş. Geç. Fakat Bursa tarafından bir kaza oldu. İstanbul’a Bandırma üzerinden gitmende fayda var.” Yapay zekâ şoförler elbette yol durumu, hava durumu bilgilerini internet üzerinden alacaklar. Bütün bunlar için daha hızlı internete ihtiyacımız var. Bir dönem gelecek, internet belki de ikinci belleğimize dönüşecek. Bilgiye ulaşmak için onu düşünmek yetecek. HHH Önceki gün Can Dündar ile Erdem Gül’ün savunması için Çağlayan Adliyesi’ndeydik. Can ile Erdem duruşma salonuna girerken, insanlar gelişmeleri Twitter ve Facebook üzerinden paylaşmaya başladılar. Gazetecilerden biri “hız testi” yapmış. “Burada hız bayağı yüksek” deyince fark ettik. Dedi ki biri, “Teknoloji iyi de asıl kafalar kaç G?” Bir başkası ekledi: “Gazetecilerin yargılandığı bir ülkede teknoloji gelişse ne olur? Türkiye, Twitter’ın engellendiğini artık 3 saniye daha hızlı fark edecekse biz bu teknolojilerin yaratıcısı değil sadece tüketicisi oluruz.” Siz ne diyorsunuz? Antalya Barınaklar Bulvarına, Anadolu Hastahanesine, Güzeloba Çarşıya, denize çok yakın, 2134 sokakta 2012 yapımı 4+1+ 2 banyolu dublex. Satın al hemen taşın. Sahibinden Tel: 0532 200 66 52 C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear