28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 31 Mart 2016 14 Sübyancıyı tanımak Karaman’da Ensar Vakfı’nda gerçekleşmiş olan çocuklara cinsel saldırı olguları kamuoyuna yansıdı; ardından olaya basın yasağı getirildi. Bu haberi, ülkede çocuklara yönelik cinsel yönelimin yaygın olduğuna dair yazılar izledi: 2013’te Antalya’da Rotary Kulüb’ün düzenlemiş olduğu bir toplantıda Iowa Üniversitesi’nden Dr. Resmiye Oral’ın, “Türkiye’de yapılmış az sayıda çalışmadan çocukların yüzde 2035 oranlarında cinsel istismara uğradığını anlıyoruz” dediği anımsandı. Olayın bu çapta konu edinilmesi, Ensar Vakfı’nı destekleyen yönetimi rahatsız etti; yandaşları hemen savunmaya giriştiler. Ancak ülkede bu nitelikteki cinsel yönelişin çokluğu, çocuklarımızı bu tür saldırılardan korumak için konunun üstünde durmamızı gerektirmektedir; bu sapık tutuma yol açan bozukluğun neden kaynaklandığını, bu gibileri nasıl tanıyacağımızı bilmeliyiz. Konuyu incelemiş olan psikologlar, çocuklara cinsel yönelim sergileyenlerin önemli bir bölümünde “antisosyal” kişilik bozukluğunun görüldüğünü belirtmişlerdir: Böyleleri başkalarının haklarını çiğnerler, yalancıdırlar, sinirlidirler, sıkça parlarlar, düş kırıklığına, bekletilmeye katlanmazlar; yalnız kendilerini düşünürler, başkaları için kaygı duymazlar. Bunlarda narsisistik kişilik bozukluğuna da sık rastlandığını belirtenler az değil. Narsisistik, insanın, aşağılık duygusunu dengelemek için kendine tapması, bencil olması, sürekli olarak alkışlanmasını, beğenilmesini istenmesi olarak tanımlanıyor. Bu gibilerde özduyum (empati) da pek görülmüyor. Cinsel saldırıya uğrayan çocukların pek azı, olan biteni analarına, babalarına yansıtıyor ve bu nedenle saldırılar sürüyor ve çocuğu yaşamı boyunca çekeceği psikolojik gerilimlerden, çalkantılardan kurtarmak giderek güçleşiyor. Araştırıcılar, antisosyal davranış ve narsisistik gibi niteliklerin sadece sübyancılarda değil başka anormallikleri sergileyenlerde de görüldüğünü söylüyorlar: Kadınlara saldıran ırz düşmanlarında da, seri katillerde de var bunlar. Coolidge ve Segal adlı iki araştırıcı, Hitler’i, Saddam Hüseyin’i ve Kim Jong İl’i, bu kişileri yakından tanımışlarla görüşerek irdelemiş ve tümünde antisosyal davranış bozukluğunun, narsisistliğin ve sadistliğin yanında paranoyanın (mantıksız kuruntu) da var olduğunu belirlemişlerdir. Demek ki bu bozuklukların çoğu, sadece ırz düşmanlarında, seri katillerde değil diktatörlüğe yatkın kimselerde de görülüyor. Öyleyse hem çocuklarımıza vb. cinsel açıdan saldıracak sapık eğilimlileri, hem de hakkımızın, hukukumuzun ve olumlu niteliklerimizin tümüne tacizde bulunacak diktatör taslaklarını tanıyabilmemiz ve zamanında önlem alabilmemiz için bu konularda daha derin bilgi sahibi olmamız gerekmektedir. haber/yorum EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: SERPİL ÜNAY İstanbul’a anadilini öğrenmeye geldiğinde 15 yaşındaydı. Yıl 1953’tü. Zar zor öğrendi dilini. Yıllar sonra memleketine döndü, Hançepek’e diğer adıyla Gâvur Mahallesi’ne. Orada bir okulda anadilinde öğretmenlik yapmak istiyordu, olmadı. Kısmet İstanbul’aydı... Sur’u Toledo yapacağız zihniyetinin kamulaştırma adı altında el koyduğu ilçenin en eski sakinlerinden Mıgırdiç Margosyan, canının nasıl yandığını anlatıyordu: “Orada bir Gâvur Mahallesi var ve bu mahalle de benim ev sahibi olduğumun kanıtıdır. Her ne kadar gâvuru gitmiş sadece mahallenin ismi kalmış olsa da...” İşte o mahalledeki Surp Giragos Ermeni Kilisesi de kamulaştırılmıştı! Kilisenin hikâyesini anlatıyordu usta yazar, kendi anılarıyla birlikte: “O kiliseyi 60’lı yıllarda Sümerbank depo olarak kullanıyordu. Demokrat Parti zamanında dediler ki ‘Gavur Mahallesi’nden bize oy verin, biz size kiliseyi geri vereceğiz’. Gâvur Mahallesi’nde yaşayan evlerden 500 oy DP’ye çıktı ve bizim kilisemizi bize iade ettiler. Biz de kiliseyi onardık. Nasıl onarıldı? İşte kalaycı bir şeyini, marangoz başka bir şeyini, demirci bir şeyini yaptı. 70’li yıllara kadar gitti...” 70’li yıllarda Kıbrıs olayları patlak verince Ermeniler Hançepek’ten göç ettiler. Kilise bakımsız kaldı. Tavanı çöktü. Margosyan’ın içi el vermedi bu duruma. 2000’li yılların başında nasıl onarırızın derdine düştü. Belediye yardım sözü verdi ama yeterli değildi. Kalktı iki kez Amerika’ya git Margosyan’ın ‘odunu’ Toledo’da kaldı ti. Diyarbakır’dan göç eden Ermenileri buldu. “Gelin yardımcı olun” dedi. Aldığı yanıt daha çok, “Tamam biz para verelim, kiliseyi yapalım ee sonra kim gidip dua edecek orada? Ermeni mi kaldı?” oldu. Yılmadı Margosyan, anlatmaya çalıştı: “Bu bir kilise, cami, han, hamam olabilir hiç fark etmez. Ben hiç kiliseye de yakın bir insan değilim ama bu bir tarihi kalıntı, bunu onaralım.” Sonuçta birilerini ikna etti ve kilise güzelce onarıldı. 2011’de ibadete açıldı. 2012’de ise bir zamanlar Dört Ayaklı Minare’den yüksek olduğu için yıkılan kuleye çan büyük bir ayinle takıldı. Dünyanın birçok yerine dağılan Diyarbakırlı Ermeniler kiliseye gelmeye başladı. Eski yaşam ye niden canlandı; çörekler, kırmızı yumurtalar, yumurta yarışları... İşte o hayat bugün yeniden ellerinden alınıyor Ermenilerin. Margosyan, “Bu nasıl bir talihtir, bu nasıl bir fıtrattır ki hiç bizim alnımızdan silinmedi” diye isyan ediyor. Ama bu kez buna izin vermeyeceklerini Kürtlerin bir sözüyle anlatıyor: “Êzingê min, êzingê min (Benim odunum, benim odunum). O inat sonunda insanları bir yere getiriyor. Ben inanıyorum ki o inatla, o kilise de onarılacak veya verilmeyecek ve Diyarbakır’daki bütün sıkıntılar da giderilecek. Biz yine yan yana geleceğiz ve neşeli sohbetler edeceğiz.” Hikâye bu ya... Kürt’ün odununu almışlar. Kürt şikâyetçi olmuş. Götürmüş aldıkları kadar odun vermişler. Olmaz, demiş. Biraz daha fazla odun vermişler, Kürt yine olmaz demiş. Peki, ne istiyorsun diye sormuşlar, ille de benim odunum, benim odunum demiş. İşte o günden beri de Kürtlerin inadını anlatmak için kullanılır bu söz Diyarbakır’da... Margosyan’ın dediği gibi üç ayı aşkındır süren sokağa çıkma yasağı sırasında harabeye dönen kilise yeniden kurtarılır mı bilemem ama Sur’u yeniden imar edecek anlayışın planlarını duyunca Sur duvarlarını nasıl kurtarırız diye düşünmek lazım. UNESCO’nun koruma listesindeki Sur duvarlarının üstüne prefabrike emniyet kuleleri yapmayı bile düşünmüşler... Güç, Erdoğan’ı kör etti Erdoğan’ın bile eskiden alıntılar yaptığı büyük komünist şair Nâzım Hikmet, günümüz Türkiye’sinin insan manzaralarıyla karşılaşsa ne yazardı? Bazı şeyler tanıdık olurdu: Siyasi mahkumların bitmek bilmeyen nakilleri; Kürtlerin süregelen ıstırabı ve gördükleri işkence (Nâzım 1925’teki Kürt ayaklanmasından sonra 15 yıl hapse çarptırıldı); hapiste bitmek bilmeyen konuşmalar, geçmişi yeniden yorumlamalar; hükümetin fiili bir bilgi tekeli uyguladığı tek partili devlete dönüşebilecek bir sistemde hayatın nasıl olabileceği. Özgürlüklerin sınırlandırılması... Mektubu imzalamazdı Nâzım Cumhuriyetçilik’in çöküşüne hiç şaşırmazdı, ama İslamcıların başarısı da onu afallatırdı. Ne de olsa bir solcu olarak, tek alternatifin sosyalizm olduğunu düşünürdü. 1924 senesinin buz gibi soğuk Ocak ayında, Lenin’in tabutunun başında nöbet tutanlardan biriydi. Tarihin bu kadar acımasız olabileceğine asla inanmış olamaz. Hele birkaç yıl evvel bir kısım liberal ve laik entelektüelin, ki aralarında maalesef Murat Belge gibi isimler de vardı, Erdoğan hükümetine geniş destek sunan mektubunu asla imzalamazdı. Nâzım bu duruma nasıl gelindiği üzerinde kafa yorar, kendi eserleri hakkında “Benim için mesele biçim ve içerik değil, felsefi, ekonomik ve sosyal kavramlara dair idraktır” diyen bir şair ne yapacaksa onu yapardı. Diktatör gibi davranıyor Kürtlere ve muhaliflere yönelik saldırılar, gazetecilerin hapsedilmesi, Radikal’in kapatılması, yönetici elitin dağılması ve Erdoğan’ın güç iksiriyle ateşlenen fantezileri, son derece CTİÇAUİNRMIYKHAUAZRLDİİYI ET 4 Kürtlere ve muhaliflere yönelik saldırılar, gazetecilerin hapsedilmesi, Erdoğan’ın güç iksiriyle ateşlenen fantezileri, son derece ciddi bir kriz yarattı. 4 Güç, gözlerini kendi ülkesi ve bölgesinin gerçeklerine kör etti. Gitgide daha fazla bir diktatör gibi davranıyor. ciddi bir kriz yarattı. NATO’nun favori İslamcıları, kendisini Erdoğan’dan uzaklaştıran Gülen hareketinden ayrıldı.HDP’nin Kürt yahut değil tüm Türkiyelilerin ilerlemeci partisi olarak belirmesi ve seçim zaferleri, Erdoğan’a aklını oynattırmışa benziyor. Erdoğan’dan bahsediyorum çünkü hünerden çaresizce yoksun bir hükümette eşitsizler arasında birinci o. Öyle görünüyor ki güç, gözlerini kendi ülkesi ve bölgesinin gerçeklerine kör etti. Gitgide daha fazla bir diktatör gibi davranıyor. Bir zamanlar Suriye lideri Esad’ın dostu olan ve Tahran’a dostane ses ler çıkaran Erdoğan, Batı’nın Suriye isyanından istifade Esad’ı devirmeye karar vermesiyle değişti. Her türden isyancıya silah ve ‘uzman’, yani Şam’ın zor durumdaki rejimine karşı ‘silahlı direnişe’ rehberlik eden CIA birimleri, tedariğinde kullanılacak bariz kanal Türkiye’ydi. IŞİD’in merkezi Erdoğan kendisinden istenen her şeyi yerine getirdi ve NATO’nun bölgedeki kilit öncüsü olarak davranırsa bundan bazı faydalar da sağlayabileceğini düşündü. Şam ise Suriyeli Kürtlere adeta tam özerk lik vererek yanıt verdi. Buna karşılık, Türkiye’nin hem Rojava hem de Şam’ı ezmek üzere IŞİD girişiminin merkezi haline geldiği neredeyse kuşkusuz. İkmal hatlarının Türk toprakları üzerinde olduğu hiç de sır değilken, tecrübeli gazetecileri gerçeği yazdıkları için tutuklamak neden? Erdoğan ve Suudilerin asıl sorunu, ayrım yapmadan herkesten para ve silah alan IŞİD’in ne Ankara, ne de Riyad tarafından tamamen kontrol altına alınamayacak bir güç olması. Onlar, halifelik dedikleri katı Sünni diktatörlüğün çatısında Arap dünyasını birleştirecekleri kendi fantezilerinde yaşıyor. Saldırılara göz yumuldu Türkiye’de de Türk istihbaratıyla bağlantılar kurmuş olmalılar. Zira Ankara’daki derin devlet, barışçıl bir gösteride patlayan o korkunç bombanın IŞİD girişimi olduğunu reddetmedi. Ankara’da bulunan IŞİD militanlarından bazılarını izlediklerini, ancak ne planladıkları konusunda hiçbir fikirleri olmadığını itiraf ettiler. Bu belki doğrudur, ama ben inanmakta güçlük çekiyorum. Bir önceki seçimlerde HDP’yi destekleyen çok sayıda seçmenin korkup kaçması için, kimilerinin bu zorbalığın gerçekleşmesine göz yumduğunu düşünüyorum. Aynalar ürkütücü ama... Nâzım’ın şiirinde, Halil (Nâzım’ın kendisi) orta sınıftan bencil bir doktorla tanışır. Münferit ve nevrotik bir burjuvazinin sesini temsil eden doktor, en sonunda hastanede yan koğuşta bir çocuk doğarken intihar eder. Erdoğan bu şiiri biliyor mu bilmiyorum, ancak aynalar bazen ürkütücü olsa bile hararetle okumasını öneririm. Davutoğlu’na da aynısını önerirdim ama zihnini yormak istemiyorum. 31 MART 2016 SAYI: 33048 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.14 05.00 05.26 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.42 13.15 16.46 06.27 13.00 16.31 06.51 13.23 16.53 Akşam 19.36 19.20 19.42 Yatsı 20.57 20.40 20.59 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI behicak@yahoo.com.tr kamilmasaraci@gmail.com.tr Göçük altında kaldılar, bacada boğuldular Bir günde 4 iş cinayeti Denizli Çivril Devlet Hastanesi ek bina inşaatında, dün saat 10.00 sıralarında hastanenin kanalizasyon bağlantılarını yapmak için iş makinesiyle açılan yaklaşık 5 metre derinliğindeki çukura giren, evli ve bir çocuk babası Soner Aslan (40) ile evli ve iki çocuk babası Yaşar Sarıkaya (30), rögar bağlantılarını yapmaya çalışırken göçük oluştu. Kazılan çukur ile bina temeli arasında kalan iki taşeron işçi hayatını kaybetti. AKP’li Çivril Belediye Başkanı Gürcan Güven, “Burada iş güvenliğiyle ilgili sıkıntı var gibi gözüküyor. Baret ve kıyafeti giymişler ama yumuşak zemin gözden kaçmış” dedi. l Denizli/DHA Kömür bacasına düştüler Tekirdağ’ın Ergene ilçesinde çalıştıkları tekstil fabrikasının akışkan kazanı bacasına düşen işçiler Caner Seven ile Feridun Erdoğan boğularak yaşamını yitirdi. İşçilerden uzun süre haber alamayan arkadaşları, fabrikanın akışkan kömürü bacasının bulunduğu yere geldiklerinde, aşağıda ikisinin de hareketsiz yattıklarını gördü. Bunun üzerine hemen itfaiye ile ambulansa haber verildi. Kısa sürede olay yerine gelen itfaiye ekiplerinin kontrolünden sonra yaşamını yitirdiği belirlenen işçilerin cesetleri, olay yerinde yapılan incelemenin ardından Çorlu Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. l TEKİRDAĞ/DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear