14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 22 Mart 2016 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA posta@cumhuriyet.com.tr olaylar ve görüşler/yorum 13 ÖzAgecanr Cumhuriyet’te beni gazeteciliğe başlatan Ankara Temsilcisi rahmetli Ecvet Güresin’in bir sözünü unutmam… “Haber kaynayan Ankara’da bir gazeteci, herhangi bir yerde kelebek ağı ile rahatlık Özgen Acar Nevruz… Dün (21 Mart) güneş, ekvatora dik geldi, gündüz ile gece eşitlendi, doğada “yeniden doğuş (bahar)” simgelendi. Doğu dünya la haber yakalayabilir. İyi bir ga sında yüzyıllardır “nev (yeni) ruz (gün)” tanım Kavşazbkeiltirescei,, duracağı yeri seçmesini en iyi haberi o yakalar!” Suriye’nin faturası Türkiye’ye yıkıldı Dilimize İngilizceden “Kötü ha Kötü Haber!ber, iyi haberdir!” deyişi geç miştir. Kötü haber, gazeteyi sattırır anlamındadır. Şehitler cennete giderken, Geçen hafta gerçekleşen üç olay ile Suriye’nin faturası Türkiye’ye yıkıldı: 1) Kuzey Suriye’de Türkiye sınırı boyunca, Kürtler bağımsızlıklarının ilk adımını, aynen Kuzey Irak’ta olduğu gibi attılar, federasyon ilan edildi. 2) 18 Mart’ta Brüksel’de AB ile yapılan ön anlaşma ile, Suriye’nin parçalanmasının yarattığı göçmen ve kaçak faturası tamamen Türkiye’nin üzerine yıkıldı. 3) Ve son Beyoğlu faciası. Türkiye sanki kötü insanların gittiği cehennemi yaşıyor. Bırakın Ankara’da kelebek ağı ile en iyi haberi yakalamayı, tüm Türkiye’den, örneğin Diyarbakır Sur’dan, Şırnak’tan, Van’dan, Hakkâri’den her gün 35 şehitle ilgili kötü haberler geliyor, ama gazetelerde tek sütuna indirgeniyor! “Yedi düveli” yenen Atatürk’ün “Türk, Öğün, Çalış, Güven…” sözlerini yansıtan Ankara Güven Park’ın dibinde, terör 37 kişiyi öldürüyor. Adı Osmanlı’da “Caddei Kebir, Kavşak lamasıyla, yeni yılın ilk günü olarak kutlanır. Bu olguda hiçbir siyasal etken geçerli değildi. Roma İmparatoru Jül Sezar, kendi adıyla anılan “Jülyen takvimini” İÖ 46’da uygulamaya koydu. Yeni yıl 15 Mart’ta başlıyordu. Bu tarih Sezar’ın yazgısında dönüm noktası oldu. Bir gün önünü kesen bir “bilici”, Sezar’a “Idus Martii’den (15 Mart) kendini koru!” diye bağırdı. Sezar senatoya giderken aynı biliciyi gördüğünde “15 Mart geldi! Bir şey olmadı ki!” diye seslendi. Bilici, “Geldi ama bitmedi ki…” dedi. Sezar, o gün Brütüs ve adamlarınca öldürüldü. Sezar’ın takviminde yılda 6 saatlik artış dikkate alınmamıştı. 1582’de yılbaşını 1 Ocak’tan geçerli kılan, yılda ancak 10.8 saniyelik kaybı Önce Kürdistan meselesine bakalım; Suriye iç sa Büyük Cadde” olan İstanbul’daki “İstiklal Caddesi’nde” olan, Papa 13. Gregory’nin takvimi, Sezar’ın vaşı, Kürdistan’ın Suriye ayağını kurmak ve onu Akdeniz’e bağlamak için çıkartıldı: bir başka bomba insanları öldürüyor. Terörün hedefinin insanlar değil “Türkiye Cumhuri kinin yerine geçti. Şubat ayının her 4 yılda bir 29 çekmesi bundandır. YPG (ve PYD) ABD ve AB’den açık destek aldı; silah, eğitim, para ve diplomatik destek geldi. Sonunda, uçağı Ankara tarafından düşürülen Rusya da YPG’ye ve Suriye Kürdistanı’na destek vermeye başladı. PKK ve YPG ortak çalışarak Güneydoğu sınırlarımız ve YPG arasında tam bir işbirliğine gittiler. YPG’yi destekleyen ülkeler onun aracılığı ile PKK’ye katkı sağladılar, Güneydoğu Türkiye altüst oldu, savaş alanına döndü. Barzani yönetimi Türkiye’den geçerek YPG’nin Kobani ve çevresinde egemen olması için askeri yardım yaptı. İncirlik’ten kalkan ABD ve Avrupa uçakları YPG’ye her türlü katkıyı sağladılar. yeti” olduğu hâlâ algılanamıyor! Ata’ya güveniyorum, Türklüğümle övünüyorum, ama sultan ve tayfasının Türklüğüne güvenmiyorum! ABD Büyükelçiliği, Ankara’da patlama olacağını önceden vatandaşlarına bildiriyor. Alman Konsolosluğu da İstanbul’daki olayı önceden duyuruyor. Amerikalılar ve Almanlar, istihbaratı Türk yetkililerinden (!) aldıklarını açıklıyorlar. Ama Türk yetkililer, herhangi bir uyarı, açıklama yapmayınca eleştirilerin boy hedefi oluyorlar. Bu eleştirilerden kurtulmak için, Galatasaray Fenerbahçe futbol karşılaşmasını son anda erteleyerek görkemli bir davranış sergiliyorlar! Sultan ve Veziri Azam, Dahiliye Nazırı’ndan bilgi al Güvendiğimiz Ata! dıktan sonra terörü lanetleyip her zamanki gibi kına yakıyorlar… Çoktan istifasını vermesi gereken Dahiliye Nazırı da “Başarılıyız!” açıklaması yapıyor. Vaktiyle Turgut Özal, teröristleri “35 çapulcu!” diye küçümsemişti. Sultan ise “Teslim olmayacağız!” diyor… Cumhurun başı, devletin başı ağzına “teslim olmak” sözünü bile alıyor! Artık “kötü haberin, iyi haber olmasını” istemiyoruz! Hıristiyanlar 22 Mart 25 Nisan arasında bir pazarı İsa’nın yeniden doğuşu anlamında “paskalya (diriliş günü)” olarak kutlarlar. O günün somut simgesi olarak “boyalı yumurtalar” kullanılır. “Nevruz” sözcüğüne ilk olarak 2. yüzyıldaki Pers belgelerinde “yılın ilk günü” anlamında rastlandı. Bu sözcük, çevre halklarına örneğin şöyle geçti: Azerice “Novruz”, Farsça “Noruz”, Kırgızca “Nooruz”, Tatarca “Navrez”… Kürtler ise “w” harfini kullanarak “Newroz” diyorlar. “V” ile “w” arasında telaffuz farkı olabilir, ancak Türkçe Latin harfleri ile yazıldığında “w” harfinin kullanılmasını anlayamıyorum! IŞİD’e karşı ABD ve Rusya askeri girişimleri YPG’nin egemenlik alanını fiilen genişletti. Bugün bir yandan Barzani Kuzey Irak’ta bağımsız lık açıklamaları yaparken Suriye’de de askeri ve siyasi örgütler federasyon adı altında bağımsızlıklarını ilan ettiler. Yeni Kürt bölgesinin göbeğinde de ABD askeri tesisleri yer alıyor, yani güvence altında. AB anlaşması mı? Rahatı kaçan orman Bu trajikomik bir hadisedir; AB ile ilişkilerde Ankara hükümetleri başarısızlıklarını hep başarı diye yutturmuşlardır. Tansu Çiller 1995’te tek yanlı gümrük birliğini böyle sundu: 2005’te Rumlar AB’ye tam üye yapılırken AKP hükümeti görüşme sürecini Ankara’da havai fişekler atarak kutladı. 1995’ten bugüne kadar AB ile ilişkilerimizde ne oldu: Türkiye AB’de Yunanistan ve Rumların oyuncağı haline geldi. AB dışı ülkelerle ticari ilişkilerimiz haksız rekabetle yüz yüze geldi; tarım, sanayi ve enerji alanlarında büyük kayıplara uğradık. Vizeler bile kalkmadı. Bugün de kalkmayacak. Birkaç ay sonra göreceğiz, “Türkiye’yi ötekileştirerek kaçak insan deposu haline son anlaşma ile sokan Brüksel”, AB’nin Edirne ve İpsala’daki duvarlarını daha da yükseltmiştir. Yarın 3 milyon Suriyeli burada kalacaktır. Kaçak olarak AB’ye ulaşanlar geri gönderileceği için sorunlar daha da artacaktır. Suriyeli (ve diğer) göçmenler sorunu Türkiye’de yarın, “PKK’ye benzer dev sorunların oluşmasına yol açacaktır.” 18 Mart’taki ön anlaşma, bu oluşumu perçinlemektedir. Kürdistan koçbaşıdır Büyük Ortadoğu Projesi’nde Kürdistan’ın koçbaşı olduğunu artık görelim. PYD, YPG, KCK, PKK ve daha birçok lego parçalarının yıllardır sözünü edenler artık bu parçaları birleştirip esas üretilmek istenen koçbaşını görmek zorundadırlar. Türkiye’nin son 5 yıldır Suriye bataklığı içine Esad karşıtı bir uygulama ile dalması üç sonuç doğurdu; Suriye Kürdistanı oluştu; PKK Güneydoğu’da azgınlaştı; IŞİD Türkiye’ye yerleşti. Üstüne 3 milyon karmakarışık Suriyeliyi de koyun; Beyoğlu’ndaki son vahşet bütün bunların sonucudur. Her şey bile bile, göz göre göre oluşageliyor. Esas sorun şu: aptalı oynamayı daha ne kadar sürdüreceğiz? ON NUMARA 05, 06, 13, 15, 17, 21, 32, 38, 41, 44, 47, 49, 50, 54, 55, 63, 64, 65, 74, 76, 78 ve 79 10 BİLEN: 145 bin 683’er TL (2 kişi) 9 BİLEN: 2 bin 661’er TL 8 BİLEN: 154.95’er TL 7 BİLEN: 27.05’er TL 6 BİLEN: 4.55’er TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 2.90’ar TL Prof. Dr. ERDOĞAN ATMIŞ Ormancılık Politikası Uzmanı Yetkililer her zamanki gibi içinde bulunduğumuz Ormancılık Haftası boyunca da ormanları nasıl koruduklarını, bir ağaç kesmişlerse 10 “ağaç” diktiklerini, ağaçlandırmada dünyada ilk üçe girdiklerini ballandırarak anlatacaklar. Nasıl olsa sorgulayan yok. Ya da sorgulayan olsa da sesi duyulmuyor. Bu yüzden rahatı kaçan ormanı biri anlatmalı. “Bir ağaç kesmişsek, 10 ağaç diktik” söyleminden başlarsak eğer; iktidar çevrelerinde en alttan en üst düzeye kadar yaygınlaşan, ormanı tek ağaç seviyesine indirgeyen bu yanıltıcı ifadenin, artık bütün “yatırımcı” işadamlarının dilinde olduğunu söylemek mümkün. Doğal ekosistem Bu ifadeyi sarf edenler; ormanın sadece ağaçtan ibaret olmadığını, canlı ve cansız varlıklar arasındaki karşılıklı ilişkiye dayanan ve binlerce yılda hayat bulmuş doğal bir ekosistem olduğunu göz ardı ediyor, nereye dikilip dikilmediği, ileride bir ağaca dönüşüp dönüşmeyeceği bile belli olmayan fidanları önce ağaç, sonra da orman sayıyor olmalı. FAO’nun Küresel Orman Kaynakları Değerlendirme Raporu’nda 2010 ile 2015 yılları arasında orman varlığını arttıran ilk 10 ülke arasında Türkiye yok. Yılda 1.5 milyon hektar artışla Çin birinci, Fransa 113 bin hektarla onuncu sırada. Diğer yandan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu 2013 yılında; “Tanıdığım bir ağaç var/ Etlik bağlarına yakın ...” Melih Cevdet Anday... Şair rahatı kaçan bir ağaçtan bahsediyordu yıllar önce. O ağaçlar zamanla orman oldu. Fakat iktidarın son yıllarda yaptıklarından sonra ormanın da rahatı kaçtı. yılda ortalama 369 bin hektar ağaçlandırma yaptıklarını ve ağaçlandırmada dünyada ilk üçe girdiklerini iddia etmişti. Oysa 2003 ile 2014 yılları arasındaki 12 yıllık dönemde yapılan ağaçlandırma miktarı bakanlığının kendi kayıtlarına göre; toplam 433 bin hektar, yani yılda ortalama 36 bin hektar. Sayın bakanın bahsettiği afaki rakam, aslında teknik olarak ağaçlandırma sayılmayan erozyon kontrolü ve rehabilitasyon çalışmalarının ağaçlandırma kalemine dahil edilmesiyle meydana gelen aldatıcı bir rakam. Ormancılık dışı amaçlar Peki, gerçek ağaçlandırma rakamları bu kadar düşükse Türkiye’nin orman alanları nasıl artıyor? Orman alanlarıyla ilgili artışın başlangıcı olarak 1973 yılı gösterilmekte. Herkesin bildiği gibi o yıllardan günümüze köylerden kentlere yoğun göçler oldu. Boşalan tarlalar ve meralar zamanla kendiliğinden ormana dönüştü. Ülkedeki orman alan ve servetindeki artışın en önemli nedeni; demografik değişimler, yani değişen toplumsal yapı. Orman Genel Müdürlüğü 2003 yılında 7 milyon m3 endüstriyel odun üretmişken, bu rakam 2014 yılında 15 milyon m3’e ulaştı. Hükümet tarafından başarı olarak görülen bu artış, aslında orman ekosistemlerine büyük zarar veriyor. Ormanlarımızı bekleyen en önemli tehlike ise; ormanların ormancılık dışı amaçlar için kullanımının bu iktidar döneminde oldukça kolay hale getirilmesi. Mevcut iktidarın ekonomik büyüme odaklı kalkınma politikaları orman, akarsu vb. doğal kaynaklardan sağlanacak gelirin en üst seviyeye ulaştırılmasını hedefliyor. Bu nedenle iktidarın bu politikalara göre oluşturduğu yeni mevzuat ormanlardan hemen hemen her türdeki ormancılık dışı yararlanmayı kolaylaştırıyor. Ormanlar; havalimanı, çevre yolları, vb. büyük altyapı projeleri ile enerji santralları ve onların iletim hatları için tıraşlanıyor, madencilik ve turistik amaçlar için gözden çıkarılıyor. Hızla sayısı artan ve süresi 49, hatta 99 yıla çıkarılabilen bu tahsislerle birlikte orman alanları paramparça ediliyor. Ormancılığımızın geçmişinde devletin ormanları halkın baskısından korumak için aldığı tedbirler ve yaptığı mücadele vardı. Günümüzde ise tam tersine; ormanların ve kendi yaşam ortamlarının hızla yok olduğunun farkına varan insanların giriştiği yerel mücadelelerle, ormanlar halk tarafından devletin ve özel sektörün gazabından korunmaya çalışılıyor. Kısacası önce rahatı kaçan bir ağaç vardı, sonra orman oldu. Şimdi de halk eklendi rahatı kaçanlara. Merak edilen şu; sıra yönetenlere gelecek mi? 22 MART 2016 SAYI: 33039 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.30 04.17 04.42 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.57 12.18 15.42 05.42 12.03 15.27 06.05 12.25 15.50 Akşam 18.26 18.10 18.33 Yatsı 19.46 19.29 19.50 Numan Kurtulmuş’u acı acı gülümseyerek, ama bir yandan da ağır lâflar etmemek için dudaklarım sıkı sıkıya kenetli izledim İstiklâl Caddesi saldırısı sonrası, ekranda… İçimdeki kahredici acı bile ekranda konuşanın trajikomik sözleri karşısında suratıma yayılan tebessümü engellemeye yetmedi. Hükümet sözcüsü, o bildik klişeyi tekraren teröre karşı birlikberaberlik arzusuyla hareket etmemizden bahsetti. “Onlar” (teröristler) bizim kardeşliğimizi, dostluğumuzu, birliğimizi mi bozmak istiyorlar, o halde bizim de inadına birlik, inadına kardeşlik diyerek bu şer şebekelerine karşı varlığımızı ortaya koyabilmemizin lâzım geldiğinden bahsetti. Ve de siyasi görüşlerimizin, yaşam tarzlarımızın farklı olabileceğinden, ama sonuç itibarıyla hangi siyasi görüşe, hangi yaşam tarzına ait olursa olsun hepimizin bütün benliğimizle, yüreğimizden çıkan bütün cesaretimizle avazımız çıktığı kadar teröre lânet diye bağırabilmemizden bahsetti. HHH Kurtulmuş’un suratına sıkı sıkıya kilitlediğim ağzımı açıp gözümü yumup avazım çıktığı kadar “Gezi, Gezi, Gezi” diye haykırmak geldi içimden!.. 2013’ten beri toplumu gayet açık şekilde yaşam tarzı temelinde ortadan ikiye yarmış ve yarımlardan birinin üzerine, öteki yarıyı da (“yüzde 50” diye diye) terkinize alıp gaddarca, vicdansızca gitmişsiniz. Güldürme insanı be Kurtulmuş! Yaşam tarzını tehdit altında hissedip feryat figan sokaklara dökülmüş insanları satırlı hempalarınızın doğramasına ramak kalmış. Gencecik çocukları, hatta çocuk yaştakileri, Ali İsmail’leri, Berkin Elvan’ları öldürmüş, öldüremediklerinizin gözlerini kör etmişsiniz. Bir yaşam tarzını benimsemiş kesimin gazetelerini sokak zorbalarına parti temsilcileriniz liderliğinde neredeyse yakıpyıktırma noktasına gelmişsiniz. “Artık inşa dönemi, bu dönem bizim istediğimiz gibi olacak” deyip bir yaşam tarzını mahkum, kendi yaşam tarzınızı hâkim kılma yolunda il başkanlarınız hesapsızkitapsız konuşmuş. Kafa kıyak gençlik istemeyiz, içeceksen evinde iç, kürtaj olma, kızlıerkekli oturup kalkma, yılbaşını kutlama demişsiniz… HHH Ama şimdi yaşam tarzımız farklı olsa da ortak hareket edebileceğimizden dem vuruyor, teröre karşı birlik çağrı sıyla düne kadar aynı ağırlıkta bir şiddeti üzerlerine boca ettiğiniz, yer yer aktif yer yer pasif bir “iktidar terörü”nü kendilerine uyguladığınız insanlardan katkı istiyorsunuz öyle mi? Teröre karşı bir olalım da işler yoluna girsin, memleket güllük gülistanlık olsun öyle mi?.. İşler yoluna girdiğinde aynısını yapmayacağınızın garantisi var mı Kurtulmuş?! İşler yoluna girerse 8 Mart’ta gösteri yapan kadınları yerlerde sürüklemeyecek mi polisleriniz? “Evinize gidin”, “Sen git de erkeğin gelsin” demeyecek mi?.. İşler yoluna girdiğinde bu memleketin tarihsel şahsiyetlerinden “iki ayyaş” diye söz etmekten vazgeçecek misiniz? İşler yoluna girdiğinde işçilerin böğründe voleleriniz patlamayacak mı? İşler yoluna girdiğinde akademisyenler “aydın müsveddesi”, şerefsiz, namussuz, alçak olmaktan çıkacak mı? İşler yoluna girdiğinde geçmişteki dindar mağduriyetlerin öcünü, onun hiçbir şekilde sorumlusu olmayan günahsız insanlardan almaktan geri duracak mısınız? İşler yoluna girdiğinde hepimizi “dinbaz” taassubunuzla boğmayı bırakacak mısınız?.. HHH Bütün olup bitenlerin sebebi de, mesulü de sizsiniz. İçeride ve dışarıda kimlik temelli, yaşam tarzı takıntılı, yıkıcı, intikamcı, çatışmacı bir stratejiyle siyaset yapıp ne pahasına olursa olsun, ülke cehenneme dönse de iktidarda kalmayı arzuladığınız için geldik buralara. Bu, sizin “Terörize YeniTürkiye”niz… Biz yaşam tarzımız farklı olduğu için biber gazına boğulduk, coplandık, öldürüldük, kapsüller deldi geçti gözlerimizi, horlandık, aşağılandık, itildikkakıldık Kurtulmuş!.. Bak, Diyanet’inizin “Ateistin kestiği et yenmez, Aleviyle evlenilmez” diye verdiği fetvaların daha mürekkebi kurumadı. Ve de bak, Kadın Kolları’nızdan bir utanmaz, başındaki örtüyü de lekelercesine “Beter olsun o İsrailliler, keşke yaralanmayıp ölseydi hepsi” derken sen ekranda “Bu saldırının hedefi bütün insanlık” diyorsun!.. Yahu şu acı günde içimiz kan ağlarken güldürme insanı bari be Kurtulmuş! Ne yaşam tarzından bahsediyorsun?! Yaşam tarzından dolayı yaktığınız canların hesabı ortada dururken… Önce nedamet getirin, nedamet!.. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear