Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Pazar 20 Mart 2016 12 Değirmene kan taşımak Yazıya oturalı epey olmuştu. Erkendi. Ağırdan alarak, düşüne taşına, sözcükleri tarta biçe yazıyordum… İlk haber ekranıma düştü: “Balo Sokağı’nın İstiklal Caddesi ağzında bomba patladı…” Ardından ağır ağır ayrıntılar akmaya başladı. Besbelli ki ara verdiğim yazıya devam etmesem, gözüm bir bilgisayarın ekranında, bir TV’nin ekranında dolansa, beklesem, haber daha da ayrıntılanacak; bilgiler daha da somutlanacak; belki ölüm saçan eylemi üstlenip marifetiyle övünen örgüt bile belli olacak? “IŞİD mi, TAK mı, PKK mi” soruları cevabını bulacak… Beklemeyeceğim. Başlanmış yazının bitirilmesi için bu bilgilere (bile) ihtiyaç yok… HHH Sokakta dolaşın, kahvede oturun, metroda, metrobüste, boğaz vapurunda konuşulanlara kulak kabartın, üç aşağı beş yukarı aynı cümleleri duyuyorsunuz: Cumartesi günü olacakmış patlama… Hayır hayır, pazartesi Newroz ya, bir gün öncesinde patlatılacak diyorlar… Yav patlayacaksa Newroz günü patlar bu bomba… Sence bu defaki canlı bomba mı olacak, yoksa çöp kutusuna filan konan bomba mı?.. Astsubay dayım söyledi, Ankara üç bombayla sırasını savdı, şimdi sıra İstanbul’da, diyor… PKK iki bomba patlattı ya, şimdi IŞİD kolları sıvar artık, geri kalmaması lazım… Bu cümlelerin tümünün özeti pek yalın: Ülke teröre teslim olmuş!.. Bu hazin sonuçta AKP iktidarının, hele onun “inlere girmeye” pek meraklı başbaşkanının sorumluluğunun tartışılacak yanı bile kalmadı. Eğer bir ülkenin yurttaşları terörü kader belleyecek bir ruh haline sürüklenmişse bunun hesabı o yurttaşlardan değil, terörü mücadele yöntemi olarak benimsemiş örgütlerden de değil, o ülkenin siyasal iktidarından sorulur. Ne yani, yurttaşa dönüp, “Ey ödlek yurttaş, utanmıyor musun teröre teslim olmaya” diye parmak mı sallayacağız? Terörü eylem yöntemi olarak seçip benimsemiş örgüt(ler)e dönüp, “Alçak herifler ve kadınlar neden bomba patlatıyor, insanları genç yaşlı, kadın erkek demeden öldürüyorsunuz” diye azarlayacak mıyız? Sorumlu elbet devlettir; o devleti yöneten, bütün kurumlarına buyruk verme yetkisini elinde tutan siyasal iktidardır. Yani AKP’dir, yani Tayyip Erdoğan’dır. (Kimse kalkıp “Sorumlu hükümettir, Cumhurbaşkanı’nın yetkisi yok” filan diye maval okuyup akıl vermeye kalkmasın. Karnım tok). HHH Ancak adı IŞİD de olsa, TAK da olsa, PKK de olsa, bilmediğimiz, duymadığımız bir başka örgüt de olsa onlara dönüp bir çift söz etmeden de olmaz. Ey örgüt şefleri, ey dünyaya, insanlığa ‘gezden, gözden, arpacığın tepesinden’ bakan ve başka yerden bakmayı beceremeyenler sözüm sizedir!.. Ağzınızda eğreti duran demokrasi, özgürlük gibi terimleri geveleyip ölüm saçmayı siyaset yapmak sanıyorsunuz ya… Bu kadar koyu cehaletle donanıp bu ülke üstüne siyasal analizler yapmaya kalkıyorsunuz ya… Disiplininize bağlanmış gencecik kadın ve erkekleri ölmeye ve öldürmeye yollamayı siyaset sayıyorsunuz ya… Yaptığınız her şiddet eyleminin Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki bir gücün faşizan iktidarının değirmenine kana bulanmış sular taşıdığınızı göremiyorsunuz! Oysa tarih sizi işte böyle, “Erdoğan diktatörlüğünün objektif destekçileri” diye anacak. ‘Kimse anlaşmadan gurur duymuyor’ Fransız solunun gazetesi Le Monde, anlaşma sonrası basın toplantısında yaşanan polemiği şöyle yorumladı: “Benzeri görülmemiş zehirli bir sahne. Davutoğlu Avrupa’ya Kürtlere desteği için çatarken, Juncker “Belçika’ya karşı bu sözleri var gücümle reddediyorum”, Tusk “Biz sığınmacıların gelmek istediği yer olduğumuz için buradayız” diyor. ‘Avrupa için tarihi bir gün’ mü? Şaşaalı bir an olmadığı kesin. Zira AB birlikte çözemediği sığınmacı krizine karşı diplomatların ‘zor bir partner’ olarak tanımladığı Ankara ile anlaşma yapmak zorunda kaldı.” ‘Dengesiz bir yapı’ Almanya’da Berliner Zeitung “Türkiye’deki gibi otoriter bir yönetimin anlaşmayı şantaj olarak kullanmayacağı umudu ve sığınmacıların Avrupa’ya gelmek için başka güzergâh aramayacağı umudu üzerine güncel planlar inşa edildi. Bu anlaşma gerçek bir çözüm değil, aksine aşırı derecede dengesiz bir yapı” uyarısı yaptı. TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN dishab@cumhuriyet.com.tr Rum pasaportuna TC damgası Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasında yapılan sı cak. Türkiye’nin Nisan ayı sonuna kadar getirmesi beklenen ğınmacı anlaşmasının detay şartlar arasında Avusturya, ları netleşiyor. Yıllardır Rum Belçika, Hırvatistan, Rum Ke Kesimi’ni tanımamak için AB simi, İrlanda ve Hollanda’ya da sürecinde direnen Türkiye, 3 ay erken vize serbestisi kar DUYGU GÜVENÇ vize uygulamaması var. Türkiye, Rumlar haricindekilere ka şılığında ‘fiilen’ Rum pasa pıda vize verirken, Rumlar sa portlarını tanıyacak ve Rum dece evizeye başvurabiliyor lar Türkiye’ye vizesiz giriş yapacak. du. Evize üzerindeki bu uygulamada AB ile Türkiye’nin ortak açıklamasına da ülke adı ‘Kıbrıs’ yerine ‘Güney Kıb son anda eklenen bir paragraf, AB’ye rıs Rum Yönetimi’ ifadesi yer alıyor mutabakatı 1 ay içerisinde gözden ge du. Böylece Türkiye, Rum pasaportları çirme veya sonlandırma hakkı veri yerine sadece kâğıda vize uyguluyor yor. AB, birebir formulü işlemezse du. Nisan sonundan itibaren ise Rum anlaşmaya devam etmeyeceğini kay pasaportlarına gümrük kapılarında da geçirdi. TC damgasının yer aldığı ‘giriş’ müh Vize serbestisi için yerine geti rü vurulacak; vize uygulanmayacak. rilmesi beklenen en önemli koşul AB, yeniden yerleştirme için 18 bini Türkiye’nin Rum pasaportlarına da di önceden belirlenen 54 bini de gönül ğer üyelerle eşit muamele etmesi ola lülük esasıyla oluşturalacak toplamda 72 bin kişinin yeniden yerleştirilmesi için yer hazırlama vaadinde bulundu. Ancak mutabakata son anda şu ifadeler eklendi: “Bu düzenlemeler düzensiz göçü sona erdirme hedefini karşılamazsa ve geri dönenlerin sayısı yukarıda sözü edilen rakamlara yaklaşırsa bu mekanizma gözden geçirilecek. Geri dönenlerin sayısı bu rakamları aşarsa, mekanizma son bulacak.” 72 bin kotası Caydırıcılık hedefine dayanan mutabakat her ay izlenecek. Yunanistan’a geçiş sayısı düşmezse AB, aylık değerlendirmesini yaparak mutabakatı sonlandırabilecek. Bu da vize serbestisini onaylanmasını da tehlikeye atacak. Türkiye ise buna karşı, 72 binin altında kalması halinde mutabakatın ‘gözden geçirilmesi’ni istedi. Zirveden çıkan sonuca göre süreç şöyle işleyecek: Takas mutabakatının işlemesi için Türkiye ve Yunanistan arasında yeni bir anlaşma imzalanacak. Mutabakat, Midilli, Sakız, Leros, İstanköy ve Sisam adalarını kapsayacak. Adalarda Türk irtibat görevlileri de Avrupalılarla birlikte geri dönüşü koordine etmek için görev yapacak. Göçmenler farklı adalara yönelirse AB ile yapılan mutabakatın da yenilenmesine neden olacak. 4 bin görevli Mutabakatın izlenmesi için 4 bin kişi görevlendirilecek. Bunlar arasında Yunanistan’a atanacak uzmanların yanı sıra Frontex elemanları ile çevirmenler, hâkimler, geri dönüş ve güvenlik uzmanları da olacak.l BRÜKSEL Hayata geçmesi zor Avrupa Birliği ile imzalanan sığınmacı anlaşmasının detayları henüz muğlak. Uzmanlara göre hiçbir taraf taahhütleri yerine getirebileceğe benzemiyor Tren rayında uyku Makedonya’nın Yunanistan sınırını kapatmasının ardından burada bekleyen sığınmacılardan küçük bir çocuk, tren raylarının üzerine serdiği kartonların üstünde uyuyan babasına sarılarak ısınmaya çalışıyor. AB ile Türkiye arasında mali ve siyasi ödüller karşılığı Avrupa’ya sığınmacı akınını durdurmaya yönelik anlaşmanın uygulanabilirliğine şüpheyle bakılıyor. Reuters analizinde “iki tarafın da sözlerini tutması zor” derken üst düzey bir AB yetkilisi ajansa “Bu anlaşmanın birbirine uymayan çok yönü var” dedi. Anlaşmanın ana maddeleri ve içerdikleri zorluklar şöyle: YUNANİSTAN HAZIR DEĞİL Anlaşmanın yükü Türkiye ile Yunanistan’ın üzerinde. Bugünden itibaren Türkiye’den Yunan adalarına geçen sığınmacılar, 4 Nisan’dan itibaren Türkiye’ye geri gönderilecek. Yunanistan’ın her birinin akıbetiyle ilgili bireysel esasta karar vermesi gerekiyor. Ama gerekli sığınmacı ve yargı sistemine sahip değil. AİHM Yunan sistemini o kadar zayıf buluyor ki, başka ülkelerden buraya sığınmacı gönderilmesinin “insanlık dışı” olduğuna hükmetmişti. 4 Nisan’da geri göndermeye başlama için bir AB diplomatı “Bu Yunanistan’ın bir hafta içinde Hollanda’ya dönüşmesini beklemek gibi” dedi. Yunan yetkililer ise işin içine şiddet girmesinden korkuyor. Iraklı, Afgan ya da Suriyeli sığınmacıların istek leri dışında zorla iade edilmesinin görüntüleri dünyaya ayağa kaldırabilir. HANGİ ÜLKELERE GİDECEK AB, Türkiye’ye geri göndereceği her Suriyeli sığınmacıya karşılık, Türkiye’den daha önce Yunanistan’a geçmeye çalışmamış olanlara öncelik verecek şekilde bir Suriyeli sığınmacı alacak ve üye ülkelerde yeniden yerleştirecek. Ama AB üyeleri sığınmacıları aralarında paylaşma konusunda anlaşmazlık içinde. Halihazırda yeniden yerleştirilmesi gereken 18 bin sığınmacının üzerine talip olacak ülkelere 54 bin sığınmacı daha yerleştirilecek. YENİ ROTALAR OLUŞABİLİR Türkiye’nin kârlı insan kaçakçılığını durduracağına ve rotaları keseceğine şüpheyle bakılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık hevesi, PKK ile savaş ve Suriye savaşına müdahaleyle meşgul olmasından ötürü, güvenlik güçlerini buna sevk edeceğine ihtimal verilmiyor. Türkiye’nin Bulgaristan’la kara sınırı gibi alternatif göç rotaları açılmasını da engellemesi isteniyor. ‘VİZE İÇİN TOP TÜRKİYE’DE’ Vizesiz seyahat için yerine getirilmesi gereken 72 kriterden bugüne dek yarısını karşılayan Ankara’nın kalan yarısını da nisan sonuna dek karşılaması gerekiyor. AB diplomatları “Top Türkiye’de” diyor. Avrupa Komisyonu, mayısta AB hükümetlerine Türkiye vatandaşlarının haziran sonundan itibaren vizesiz kısa süreli seyahatleriyle ilgili tavsiyede bulunacak. Ardından tavsiye onaylanmak üzere Avrupa Parlamentosu’na (AP) sunulacak. Salt çoğunluğun gerektiği oylamanın gündeme ne zaman alınacağını AP belirleyecek. Kritik oylamanın çok tartışmalı geçmesi, ancak kabul edilmesi bekleniyor. Ardından karar oy çokluğunun gerektiği AB Konseyi’ne gelecek. Burada Schengen Bölgesi’ne taraf 24 AB üyesinden yüzde 55’inin onayı ve onay veren ülkelerin nüfuslarının sistemin yüzde 65’ini karşılaması gerekiyor. RUM PASAPORTU KRİTERİ Pek çok hükümet, en başta da Fransa, Türkiye vatandaşlarının vizesiz AB’ye gelmesini istemiyor. Ancak Ankara biyometrik pasaportlar için henüz ihale açmadığından, temmuz başında çok az sayıda Türkiye vatandaşı vizesiz girişe ehil olacak. Türkiye’nin 72 kriterden biri olan Kıbrıs Rum vatandaşlarına diğer AB vatandaşlarıyla aynı muameleyi yapmayı, yani pasaportlarını ta nımayı yerine getirip getirmeyeceği de başlı başına soru işareti. Zira Türkiye Rum Yönetimi’ni “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanımıyor. Türkiye’nin diğer kriterleri yerine getirmesine Cenevre Sözleşmesi’ne getirdiği kısıtlamayı kaldırması, yani kendisine sığınan herkese mülteci koruması sağlaması da dahil ve bu da yasa değişikliği icap ettiriyor. YARDIM UZUN VADELİ AB, Türkiye’deki 3 milyona yakın Suriyeli sığınmacının yaşam şartlarını düzeltmek için daha önce kararlaştırdığı Türkiye’ye 3 milyar Avro’luk fon aktarımını hızlandıracak. Bu paranın harcanacağı projeleri Ankara’nın sadece danışmanlık yapacağı AB’den bir komisyon belirleyecek. İlk 3 milyar harcandıktan sonra gerekirse 2018’de 3 milyarlık ikinci bir fon aktarılacak. SADECE HIZLANACAK Kıbrıs Rum Yönetimi uzun zamandır Türkiye ile müzakerelerde demokratikleşmeyle ilgili 5 faslın açılmasını veto ederken, AB “müzakerelerin ilerlemesi” kapsamında etliye sütlüye dokunmayan bir faslın “mali ve bütçesel hükümlerin” açılmasıyla yetinmeyi Ankara’ya kabul ettirdi. AB sadece “fasılların açılması çalışmalarını hızlandıracak.” ‘BAŞKANLIK İÇİN KULLANACAK’ Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Genel Direktörlüğünü yapmış olan, Alman Marshall Fonu kıdemli uzmanı Michael Leigh, Türk liderliğinin AB’nin vize ve müzakere gibi sözlerini tutmasını beklemediğini, öngördüğü bu başarısızlığı iç siyasette avantaja dönüştürmeyi planladığını öne sürdü. Leigh “Erdoğan’ın asıl istediği anayasa değişikliğiyle başkan olmak. Doğru zamanda bunu Avrupa’nın ihaneti olarak sunup daha fazla yetki için halk oylaması çağrısı yapa caktır” diye konuştu. New York Times gazetesi de “Anlaşma Avrupa için acılı bir feragatı temsil ediyor. Türkiye Erdoğan yönetiminde otoriter bir yöne dönerken Avrupa bazı taleplerini kabul etmek zorunda kaldı” dedi. Washington Post gazetesi “AB, sığınmacı krizini kontrol altına almak için Türkiye’yi bölgenin sığınmacı kampına dönüştüren anlaşmayı kabul edip binlerce sığınmacıyı insan hakları karnesi gittikçe gerileyen bir ülkede mahsur bıraktı” eleştirisini yöneltti. Yolculuk bitmedi Avrupa’ya geçen sığınmacıların, Türkiye’ye iadesinin pazarlığı Brüksel’de yapılırken, Türkiye’den Yunan adalarına 1500 sığınmacı daha geçti. Yunan hükümet kaynakları AFP’ye, anlaşmanın yapıldığı cuma gününde gelen sığınmacı sayısının normalin iki katına çıktığını a+çıkladı. Aynı gün dört aylık bir çocuğun da boğulduğu haberi geldi. C MY B Utanç Anlaşması 13 CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU ‘Türkiye bunlara nasıl bakacak?’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sığınmacılara ilişkin imzalanan anlaşmanın 2.5 milyon Suriyeli sığınmacının bulunduğu Türkiye’nin açıkça bir ‘tampon bölge’ haline gelmesinin ilanı olduğunu söyledi. Türkiye’nin bütün mültecileri kabul etmesi karşılığında Avrupa’nın iki ayrı takvimde 6 milyar Avro ödeyeceğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Siz niye bakmıyorsunuz, niye kaçıyorsunuz? Onlar Türkiye’ye değil, oraya gitmek istiyor. Bizimkiler de paşa paşa altına imzayı attılar. Ne olacak bu Suriyeliler? Arkadan gelecekler ne olacak? Türkiye bunlara nasıl bakacak? Ne olacak bu çocuklar yarın” diye sordu.Türkiye’nin bütün huzurunun bozulacağını ve ülkenin geleceği görmeyen bir siyasetçi tarafından yönetildiğini savunan Kılıçdaroğlu, “Çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız. İzlediğimiz yanlış politikanın faturasını 78 milyon ödeyecek. Avrupalı şimdi kendini kurtardı. ‘Gelirse sana geri göndereceğim’ diyor. Sen ‘Bu işin jandarmalığını yap’ diyor. Bu bizim ağrımıza gidiyor. Faturayı sokakta çocuk dahil herkes ödeyecek” diye konuştu. BAŞBAKAN DAVUTOĞLU ‘AB ile birbirimizi keşfettik’ Başbakan Ahmet Davutoğlu Brüksel’deki AB zirvesi dönüşü uçakta gündeme dair açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, AB ile varılan anlaşmayla ilgili “Avrupa’dan mülteci almayacağız. 20 Mart’tan itibaren Yunanistan’a gidenler kapsamda” dedi. Açıklamasının devamında şu ifadeleride kullandı: “Sığınmacı diye bir kriter yok. AB ile külfeti paylaşılacak. Krizden vizyona geçiş için süreç hazır. Krizde iki taraf da birbirini keşfetti. Bu yöntemle illegal geçişler azalacak.Türkiye’de mülteci sayısı artmayacak.” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yakın gazetelerin Başbakan Davutoğlu’nun “tarihi” dediği anlaşmaya küçük yer vermesi dikkat çekti. Bu gazeteler anlaşma yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı manşete taşıdı Yandaş basın ‘tarihi anlaşma’yı görmedi Belçika’nın başkenti Brüksel’de Avrupa Birliği ile Türkiye arasında imzalanan sığınmacı anlaşması, yandaş medyanın ilgisini çekmedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen bazı gazetelerin birinci sayfalarında Erdoğan’ın Çanakkale Zaferi’nın yıldönümünde yaptığı konuşma geniş yer alırken, Brüksel’deki anlaşma ya sayfanın altında yer aldı ya da sadece anons edildi. Sabah gazetesi, ilk sayfasında Brüksel’deki zirveyi anonslayıp içeriğine ilişkin bilgi vermedi. Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen sığınmacıların, Türkiye’ye geri gönderilip karşılığında 3 milyar Avro’luk yardım yapılması üzerinde varılan Brük sel’deki anlaşma için “TürkiyeAB uzlaştı: Vizesiz seyahat işlemleri hızlandırılacak. Vizesiz Avrupa’nın yolu açıldı” başlığını seçti. Tek sütun Akşam gazetesi birinci sayfa manşetinde Erdoğan’ın Çanakkale’de sarfettiği “O yılan sizi de sokar” sözlerine yer verirken, Avrupa Birliği ile sığınmacı anlaşmasına gazetenin en alt köşesinde yer ayırdı. Takvim gazetesi ise Erdoğan’ın Çanakkale’deki konuşmasını alıntılayarak “Ya istiklal, ya ölüm” manşetiyle yayına çıktı. Zirveden ise “Brüksel’de tarihi imza” başlığıyla sadece tek sütunda bahsedildi. Kayyum atanmasının ardından hüküme te yakın yayın politikasıyla dikkat çeken Zaman gazetesi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Beslediğiniz terör yılanı gün gelir sizi de sokar” sözlerini manşete taşırken anlaşmayı “Brüksel’de mülteci anlaşması tamam” başlığı ile küçük gördü. Star gazetesi da anlaşmayı iki sütun “Brüksel’de mutlu son” başlığı ile girdi. Güneş gazetesi haberi birinci sayfanın alt köşesinde “Türkiye AB’den istediğini aldı” başlığı ile duyurmayı seçti. Hükümete yakın gazetelerden yalnızca Yeni Şafak haberi sürmanşetten vermeyi tercih etti. Başbakan Davutoğlu’nun profilden bir fotoğrafını tercih eden gazete “İmza tamam” başlığını kullandı. l Dış Haberler ‘Siyanürlü bir hap’ İnsan hakları örgütleri anlaşmayı yerden yere vurdu. Uluslararası Af Örgütü “şekere bulanmış siyanürlü hap” benzetmesi yaptı Başbakan Davutoğlu, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker zirvenin ardından kameraların karşısına birlikte geçti. AB ve Türkiye arasındaki pazarlık insan hakları örgütlerinin de tepkisini topladı. Zirveden önce Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Avrupa Sığınmacı ve Sürgünler Konseyi, ortak bir bildiride savaştan kaçanların korunma hakkını tehlikeye sokan bir anlaşmanın AB liderlerinin düşebileceği en dip nokta olduğunu vurgulamıştı. Anlaşmanın ardından da benzer yorumlar geldi: Uluslararası Af Örgütü: “AB liderleri yasal yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Uluslararası ve AB hukukuna uygun düzenlemeler yapılacağına dair verilen sözler, şüpheli bir şekilde Avrupa’da sığınmacı korumasının yutmaya zorlandığı siyanür hapını şekere bulamaya benziyor. Türkiye sığınmacılar için güvenli değil ve geri gönderilen her mülteci ülkedeki sığınmacı sorununu daha da derinleştirecek.” İnsan Hakları İzleme Örgütü: “AB ve uluslararası mülteci hukukuna göre iltica veya ikincil koruma talebi dikkatle değerlendirilmelidir. Bu tür bir korumaya gerek duyan hiç kimse zorla geri gönderilemez. AB’nin, (Erdoğan’ın) insan haklarını baskı altına almasını ve Türkiye’nin demokratik çerçevesini yürürlükten kaldırmasını görmezden gelmeye hevesli olması derin endişe yaratıyor. Türkiye, insan haklarını ihlal eden bir ülke olarak sığınmacılar için güvenli bir yer olamaz.” Pro Asyl: “Yunanistan’daki sığınmacıların gözaltına alınıp zorla Türkiye’ye gönderilme ihtimali bulunuyor. Sığınmacıların Türkiye’ye geri gönderilmesi, 1951 Sığınmacı Kongresi kararlarına da aykırı. Buna karşılık Türkiye, yalnızca Avrupa tarafından sığınmacı olarak kabul edilenlerin sığınmacı statüsüne sahip olacağını açıkladı. Bu, diğer hiç kimsenin güvenlik, sosyal yardım, sağlık hizmetleri ya da iş imkânı bekleyemeyeceği anlamına geliyor.” nilgun@cumhuriyet.com.tr Terörle yaşamak Bu terör paniğiyle nasıl yaşayacağız? Korkuya teslim mi olacağız? Kızılay patlamasının ardından bu konuda bir yazı yazdım. Okurlardan değişik mektuplar aldım. Tam onlara yanıt vermeye hazırlanırken dün İstanbul’da yeni bir canlı bomba patlaması oldu. Sırayla gidelim... “Fransızlar tüm terör saldırılarının ardından Fransa Cumhuriyeti’ne bağlılıklarını bakın ‘cumhuriyet simgelerini’ sahiplenerek vurguladılar. Korkuya taviz vermeyeceklerini bu şekilde ilan edip, teröre meydan okudular. Ama bizde artık Fransa’daki gibi güçlü seküler referanslar yok. İş, Diyanet’in ‘milli birlik’ için yaptığı dua çağrılarına kaldı. Bırakın Cumhuriyetin simgelerine tutunmayı, vaktiyle Cumhuriyet mitinglerini düzenleyenler bile o mitinglerden utanır, özür diler hale geldi” diye yazmıştım... Ahmet Cem Durak isimli okurumuzdan “Cumhuriyet mitinglerine gittiğimiz için evet özür dilemeliyiz!..” diyen bir mektup aldım. Okurumuz kısaca o mitinglerin “Kemalist ordu konuşacak!” diyen Nur Serter misali kesimlerin varlığı yüzünden meşruiyetini yitirdiğini söylüyor. Şahıs değil ‘kurum’ farkı Fransa gibi yerleşmiş kurumları olan bir ülkeyle, siyasi geleceğini “kurumlar” üzerinden konuşup, tartışamayan Türkiye arasındaki en büyük fark bu. Fransa’da terör karşıtı Cumhuriyet yürüyüşünde örneğin ön safta Hollande’ın yanında biten, dostlar alışverişte görsün niyetine Fransa devlet başkanının koluna girerek yürüyen ne otoriter hükümet başkanları, diktatörler gördük... Bunlar o yürüyüşlerin anlam ve mahiyetinden hiçbir şey eksiltti mi? Değerini değiştirdi mi? Hayır. Niye? Fransa’da çünkü şahıslar değil, kurumlar ön planda. Fransa halkı bu tür krizlerde Fransa Cumhuriyeti’nin kuruluş değerlerini her dem ilk günkü gibi baştacı ettikleri ve o ilkeleri korumaya, kollamaya tüm güçleriyle seferber ve hazır oldukları mesajını veriyorlar. Güçlü olarak bunu hatırlatıyorlar. CHP’li Nur Serter “Kemalist ordu konuşacak!” dedi diye Cumhuriyet mitinglerinin niye bugün meşruiyeti sorgulansın? Bunu kabullenmek o mitingleri sırf Serter’lerin tekeline bırakmak demek değil mi? Bu büyük bir haksızlık. Cumhuriyet mitingleri çok geniş kitlesel bir katılımla gerçekleştirilmişti. Orada sadece “Ordu göreve!”ciler yoktu. Belli bir liderliği olmayan mitinglere “Ne şeriat, ne darbe!” çizgisini savunanlardan, yaşam tarzlarını sahiplenmek adına 7’den 70’e katılanlara, laik cumhuriyetin geleceğinden duydukları kaygı nedeniyle orada bulunanlara dek çok farklı vurgular ve saiklerle giden olmuştu. O mitinglerin başlıca niteliği bugün varlığı unutulan “laik Türkiye’nin sesi” olmalarıydı. Ama bunu tabii kayda geçmek istemeyen iktidar ve de yandaşları, milyonlara ulaşan katılımcıları “bindirilmiş kıtalar” diye tanımladılar. Türkiye’deki bütün büyük tarih olaylarda olduğu gibi konu dibine kadar araçsallaştırıldı. Nesnellikten uzak, dinleyenin meşrebine göre anlatılan bir öyküye dönüştü. ‘Dün dündür’ siyaseti O kadar ki, zamanında bu mitingleri düzenleyen ilk sıradaki isimlerden olan Tuncay Özkan, geçenlerde özür diledi. Mitinglerde “kibir” varmış. İnsanlar “korkutulmuş”. Özkan şimdi bunun için özür diliyormuş. “Dün dündür. Bugün bugündür” siyaseti ve siyasetçilerinin geçerli olduğu ülkemizde Özkan’a aslında çok fazla şaşmamak gerekir. Ama laik cumhuriyete sahip çıkmak kaygısı ile oraya giden yüz binler, milyonlardan biri olarak bu kertede kırılgan bir konjonktürde şimdi böyle bir savunmaya itilmeyi anlamakta da zorlanıyorum. Tarih laiklik ve cumhuriyet değerlerine ilişkin tüm kaygılarımızı üstelik haklı çıkarmışken... Ve tam şimdi “teröre karşı” böyle bir toplu “cumhuriyet duruşu”na ihtiyaç varken. Bu toplu duruşun alternatifi, şu bilinmeli ki tek tek korkularımıza yenik düşmek ve “tek çare başkanlık sistemi” diyenlerin değirmenine su taşımak olacak. Taksim’de yaşamını yitirenlere rahmet, ailelerine sabır dilerim. Yununistan’ın Makedonya sınırındak İdomeni sığınmacı kampındaki küçük bir kız çocuğu derme çatma naylon çadırının altından kameralara bakıyor. Türkiye ile şipşak zirve AB ile anlaşma metni 18 Mart geceyarısından itibaren oluştu. Davutoğlu, Tusk başkanlığındaki heyet ile sabah 3 ayrı toplantı yaptı. Bu mutabakattan çıkan metni AB ülkeleri, onayladıktan sonra Davutoğlu otelinden döndü. TürkiyeAB Zirvesi 1 saatten az sürdü. Zirvede önce Tusk ardından da Davutoğlu konuştu. Bu konuşmaların ardından söz alan Rum lider Anastasiadis, Türkiye’nin üye lik süreci için beklentilerini tekrarladı. Yunan lider Çipras ise TürkiyeAB sürecine destek verdiğini belirtirken Merkel’ın yanı sıra Belçika, İngiltere, Hollanda Başbakanı ve Juncker de konuşma yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ise Davutoğlu ile ikili görüşmesinde, 72 maddenin ancak “tam uygulanması halinde” vize serbestisini veto etmeyeceklerine söz verdi. l Cumhuriyet / Brüksel ABD ANLAŞMADAN PEK MEMNUN ABD yönetimi, AB ile Türkiye arasında varılan sığınmacı anlaşmasına “güçlü şekilde destek” sunup “bölgede eşi görülmemiş sığınmacı ve göçmen akınına cevap vermek için önemli bir adım olarak gördüğünü” açıkladı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında Washington’ın Avrupa’da güven içinde bir hayat arayan göçmen ve mültecilerin durumuyla daima ilgili olduğunu ileri sürüldü. ABTürkiye anlaşmasının bütün mültecilerin korunma hakkını kapsadığı iddia edilip AB kanunları ile uluslararası hu kuka uyumlu şekilde uygulanacağına dair kullanılan dilin takdirle karşılandığı ifade edildi. Türkiye ile Yunanistan’a taahhüt edilen hızlı desteğin verilmesi, sığınma başvurularının hızlıca ele alınması, göçmen dönüşlerinin insani koşullarda sağlanması ve bu konularda AB ülkeleri arasında dayanışma sağlanmasının önemine işaret edildi. “Türkiye’nin bugüne kadarki çabalarını takdir ediyoruz” diyen ABD Dışişleri, Başkan Barack Obama’nın 20 Eylül’de New York’ta mülteci zirvesi düzenleyeceği duyuruldu. nilgun