14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 17 Mart 2016 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: BAHADIR AKTAŞ haber 11 Asker Bağlar’a girdi Diyarbakır’ın merkez 4 ilçesinden biri olan Bağlar’ın Kaynartepe Mahallesi’nde önceki gece PKK’lilerin ara sokaklardan caddelere çıkarak, durdukları araçları barikat olarak kullanıp, polise el yapımı patlayıcı, roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırması üzerine ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürüyor. Çok sayıda polisin zırhlı araçlarla görev yaptığı mahalleye asker de girdi. Saat 21.30 sıralarında ilçenin Koşuyolu Caddesi civarından mahalleye giren paletli askeri araçlar, çeşitli bölgelere konuşlandırıldı. Dün akşam saatlerinden itibaren elektriklerin kesildiği ilçede operasyon da sürüyor. Bölgeden yer yer silah ve patlama sesleri duyuluyor. Mahalleden göç devam ederken vatandaşlara eşyalarını almaları için kontrollü olarak izin verildi. Özel Bağlar Hastanesi çatışmalar sebebiyle kapandı. DİYARBAKIR / Cumhuriyet ‘PKK Suriye’de öğrendi’ ‘Şehir çatışmalarını’ yorumlayan güvenlik analisti Ataç, Halep’te yaşanan mahalle savaşları nın PKK için öğretici olduğunu söyleyerek “Çatışma ve taktikler Türkiye’de uygulandı” dedi Uluslararası Güvenlik Analisti Kaan Kutlu Ataç, Doğu ve Güneydoğu’daki ilçelerde son dö nemde yaşanan çatışmaların gelişimini, mevcut durumunu ve olası sonuçlarını anlattı. Ataç, son dönemde terör örgütle rinin kurduğu ittifaklar ve kent merkez lerindeki saldırılarla da “Terörizmin me lezleştiğini” vurguladı. Ataç’ın soruları mıza verdiği yanıtlar şöyle: 4 Son dönemde ilçe merkezlerinde ki çatışma süreci nasıl gelişti, “şehir savaşı” olarak nitelendirebilir miyiz? Ataç: Ben ihtiyatlı davranarak “şehir savaşı” tabirinden çok “şehir çatışmala rı” tabirini kullanmayı uy gun bulurum. İlk aşamada polis özel harekât timleri nin müdahalesi ile başla yan güvenlik operasyon ları çatışmaların boyutu SERTAÇ EŞ nun hem teknik hem de sosyal anlamda hızlı bir şekilde karakter değiştir mesiyle önce jandarma ar dından askeri birlikler ve nihayetinde de özel birliklerin sürece dahil edilme siyle inanılmaz yüksek nitelikte komp leks bir hal aldı. Hendek kazma, bom balı tuzakların sokak ve evler boyutun da olması ve keskin nişancı ateşi açıl ması, sivil halkın kimi terör örgütü ta rafından kalkan ve lojistik destek için kullanılması etkili oldu. ‘Halep ve Kobane’de staj’ 4 Örgüt şehir çatışma deneyimini nasıl kazandı? Ataç: Örgütün geçmiş yıllarda şehir çatışmalarında kısıtlı bir tecrübesi vardı. Dağ kadroları sızmalarla şehirilçe merkezlerine konuşlanarak özellikle kamu binalarına yönelik eylemler gerçekleştiriyorlardı. Son yıllarda Halep’te yaşanan kuşatma ve Kobani’deki süreç yaşandı. Kürt gruplar tecrübelerini Kobane’ye taşıdılar. Bu durum Türkiye’yi de yakından etkiledi. Türkiye’den ve Kandil’den çatışmalarda yer alan önemli sayıda insan yeni çatışma şekillerini ve kurallarını çok hızlı bir şekilde, eğitime tabi olmadan, çatışma anında öğrendiler. Bölgeyi izleyen gözlemcilerin bir kısmı Halep ve Kobane’de yer alan insanları Güneydoğu’daki çatışmalarda gördüklerini ifade ettiler. Bir ölçüde, şehir çatışmalarındaki tecrübelerini Türkiye’ye taşımış oldular. Çatışma ve taktikler kopyalayapıştır tekniği ile Türkiye’de uygulandı. Ebubekir Durmuş Şehit eşini üniformasıyla uğurladı Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde Mardin’in Nusaybin eşi “Hakkını helal et şehidim” diye ki operasyonda şehit olan polis ilçesinde hendek ve rek eşinin tabutuna sarıldı. memuru Ebubekir Durmuş (25) barikatların kaldırılması için Şehit Kazım Esmer için Antalya için dün memleketi Adana’da düzenlenen operasyonda Uncalı mezarlığında düzenlenen cenaze töreni düzenlendi. şehit olan polis memu cenaze töreninde baba Mehmet Şehidi 1.5 yıl önce evlendiği eşi ru Kazım Esmer (46) ile Esmer, ona destek olmak için Aylin Durmuş, üzerinde özel trafik kazasında şehit olan kolundan tutanlardan sıyrıldı ve harekât üniformasını giyerek Mardin Emniyet Müdür oğlunun fotoğrafını alıp gözyaş karşıladı. Aylin Durmuş, eşinin Kazım Esmer lüğü Terörle Mücadele Gaffar Güneş ları içinde sarıldı. Yakınları baba fotoğrafını dakikalarca öptü. Anne Şube Müdürü Gaffar Güneş için Mardin Esmer’i oğlunun fotoğrafından güçlükle Ayşe Durmuş, mezarlıkta fenalık geçi Emniyet Müdürlüğü önünde uğurlama ayırdı. Şehidin tek çocuğu 18 yaşındaki rerek ambulansa alındı. Şehidin cena töreni düzenlendi. İl Müftüsü Dursun Ali Burak Esmer babasının botlarını giyerek zesi Adana İl Müftüsü Arif Gökce’nin Coşkun’un yaptığı dua sonrasında “Hak törene katıldı. Şehidin eşi Arzu Esmer kıldırdığı cenaze namazının ardından kınızı helal ediyor musunuz?” sorusuna ayakta durmakta zorlandı. Cenaze göz şehitlikte defnedildi. polis selamı duran şehit Gaffar Güneş’in yaşlarıyla toprağa verildi. Nusaybin’de kaza: 2 şehit 6 yaralı Sokağa çıkma yasağı ve operasyonların sürdüğü Mardin’in Nusaybin ilçesinde önceki gece saat 23.00 sıralarında içerisinde Mardin Emniyet Müdür Yardımcısı Adnan Aksakal, TEM ve Trafik Şube Müdürü Gaffar Güneş’in de bulunduğu zırhlı polis aracı, İpekyolu üzerindeki Yeni Hastane kavşağında TIR’dan indirilen askeri zırhlı araca çarptı. Kazada, her iki zırhlı araçta bulunan 4 polis ile 4 asker yaralandı. Ağır ya ralanan Gaffar Güneş ile polis memuru Turgut İnanç şehit oldu. Mardin’de hem TEM Müdürlüğü hem de vekâleten Trafik Şube Müdürlüğü yapan 2 çocuk babası Güneş’in 25 yılık polis olduğu belirtildi. Şehit polisin Malatya’nın Yazıhan ilçesine bağlı Bahçelievler Mahallesi’ndeki evine acı haber gitti. Şehidin yakınları acı haberle gözyaşlarına boğuldu. Şehit polis müdürünün cenazesi, Mardin’de düzen lenen törenin ardından memleketi Malatya’ya gönderildi. Malatya’daki törende şehidin yakınları sinir krizi geçirirken, eşi Esen Güneş, ayakta durmakta güçlük çekti. Çocukları Onur Ata ile Ata Berk babalarını tabutunun yanından bir an olsun ayrılmadılar. Şehidin cenazesi ikindi vakti düzenlenen törenin ardından Battalgazi ilçesinin Orduzu Mahallesi, Taşpınar Mezarlığı’nda toprağa verildi. l MALATYA/ Cumhuriyet Avukatlara polis baskını ve gözaltı Siyaseten terör suçu ve totalitarizm 20. yüzyılda örnekleriyle karşılaştığımız totaliter rejimlerin ayırt edici özelliklerinden biri, terör suçunun kapsamını siyasallaştırıp, esnekleştirmeleri ve iktidarın baskı ve sindirme aracı haline getirmeleriydi. Bunun ilk örneği, Sovyetler Birliği’nde 1922’de yürürlüğe giren ve 1926’da kapsamlı bir değişiklik geçiren ceza kanunudur. Özellikle kanunun ünlü 58. maddesidir. Bu ceza kanunu Stalin’in ölümü ve Kruşçev’in başa gelmesine kadar yürürlükte kaldı. 1934’te kapsamı daha da genişletilen 58. madde, 14 paragraftan oluşuyordu. Soljenitsin, Gulag Takım Adaları’nda bu 14 paragrafın kullanımını etraflı biçimde anlatır. Stalin’in iktidara gelmesiyle hızlanarak, Sovyetler Birliği’nde “halk düşmanları”nın takibi, avlanması ve yok edilmesi rejimin ana niteliklerinden biri haline gelmişti. Etkisiz hale getirilmek istenen tüm yurttaşları suçlu sandalyesine oturtmak için tasarlanmış olan bu 58. maddeyle birlikte, modern tarihte ilk kez kanun ile keyfi cezalandırma arasında bu denli yakın bir ilişki kuruldu. Nazi Almanya’sının ceza yasaları da, daha sonra bunu daha ileri bir aşamaya taşıdı. 58. madde, iktidar açısından şüpheli olarak görülebilecek tüm davranış ve eylemleri tek tek sıralayarak, kanunu uygulamakla yüklü “sorgu komiserlerine” hemen hiçbir sınırı olmayan yorum yetkisi ve otorite tanıyordu. Yargının da iktidarla bütünleştiği, güçler ayrılığı ilkesinin yürürlükte olmadığı totaliter rejimde, 1926 Ceza Kanunu ve özellikle onun 58. maddesi pozitif hukuku bütünüyle yürürlükten kaldırıyordu. Bunun yerine ikame olan iktidarın keyfi kararlar vermesine dayanak sağlayan kanunlarla donanmış kanun devleti ve ondan güç alan partidevlet bürokrasisiydi. 58. madde, ceza hukukuna “halk düşmanı”, “hain”, “sabotajcı” gibi suçlu tanımları getirmekle kalmıyor, örneğin bu maddenin 11. paragrafındaki suç tanımı, ortada bir örgüt olmasa da, sadece iki kişinin mektuplaşmasını veya aralarında geçen bir konuşmayı suç örgütü kanıtı olarak kullanılmasını mümkün kılıyordu. 58. maddenin ilk paragrafına göre iktidarı zayıflatmayı hedefleyen her türlü eylem suçtu. Casuslukla suçlanmak için, “casusluk karinesi taşıyan bir ilişkide bulunma şüphesi” veya “kanıtlanmamış casusluk faaliyeti” (!) iddiası yeterliydi. Kanunun konumuz açısından can alıcı bölümü 58. maddenin 8. paragrafıydı. Bu paragrafta terör suçu, sadece şiddet içeren bir eylem olarak tanımlanmıyordu. Soljenitsin, karısının sevgilisini öldüren bir kişinin, eğer maktül parti üyesi değilse cinayetle, eğer parti üyesiyse terör suçundan yargılanabildiğini belirtiyor. Suç tanımı, eyleme değil, niyete önem veriyordu. Pazarda alışveriş yapan bir kişinin yokluklardan bezip iktidar aleyhinde, “Allah belalarını versin!” demesi, o kişinin terör suçundan toplama kampına yollanması için yeterli olabiliyordu. Her şeyi kodlama saplantısıyla ünlü SSCB bürokrasisi için bu TN suçuydu. Yani, “terörist niyet” suçu! 10. paragraf ise, “Sovyet iktidarını devirmek, ona zarar vermek veya yıpratmak amacıyla yapılan yayınların üretimi, dağıtımı veya bulundurulması” suçunu tarif ediyordu. Yıpratma eylemi, iktidarın hoşuna gitmeyen her türlü söz ve düşünceyi kapsıyordu. Soljenitsin bu suçu, “iktidarı güçlendirmeyen her şey onu zayıflatır, iktidarla uyumlu olmayan her şey iktidarı yıpratır” formülüyle özetliyor. 12. paragrafta ise 58. maddede sayılan suçlardan bilgisi olan ve bunu ihbar etmeyen kişilerin de suç ortağı olarak yargılanmalarını öngörüyordu. Totaliter rejimler, sadece şiddet içeren eylemleri değil, sözle, yazmayla, fikrini ifade etmekle sınırlı kalan muhalif veya iktidarın aykırı bulduğu eylemleri de terör suçu içine katmanın ileri örneklerini verdiler. İktidarın açıkça yanında yer almayanlar bilkuvve düşmanlardı. Sovyet totaliter rejimi ve Nazi totaliterizmi hem kendi ülkelerine hem de insanlığa çok ağır bir bedel ödeterek tarih sahnesinden çekildiler. Ama totalitarizm canavarı canlı ve kıpraşmaya devam ediyor. Öyle uzaklarda değil, şimdi ve burada. Dün Türkiye’de iktidarın sesi olan bir gazete, gazetede yayımlanan veya televizyonda verilen haberleri ve yapılan yorumları terör suçu kapsamına alma hazırlığını, “Silahsız Terörist” manşetiyle ve iştiyakla verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “terör ve teröristi yeniden tanımlamamız gerekiyor” açıklamalarının ardından İstanbul’da düğmeye basıldı. Akademisyenlerin tutuklanmasının üzerinden 24 saat geçmeden, İstanbul Barosu ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi 9 avukatın evine dün sabaha karşı baskın düzenlendi. Avukatlar dahil 26 kişi gözaltına alındı. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, PKK’ye yönelik operasyon kapsamında özel harekât ve polis helikopteri desteğiyle Beyoğlu, Fatih, Bahçelievler, Avcılar, Esenler, Kadıköy ve Sultangazi’nin de aralarında olduğu 16 ilçede 32 eve baskın düzenledi. Ope rasyon sonucu avukatlar İrfan Arasan, Ayşe Acinikli, Hüseyin Boğatekin, Şefik Çelik, Adem Çalışcı, Ayşe Başar, Tamer Doğan, Ramazan Demir, Mustafa Rüzgar gözaltına alındı Kararda gerekçe yok Savcılık 2014 yılında başlatılan soruşturma için 15 Mart 2016’da harekete geçti. İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği’nin gözaltı kararında, suç iddiası ya da herhangi bir gerekçe yer almadı. Kararın ‘gereği düşünüldü’ kısmında, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi ele alınmakla, evrakın yapılan incelenmesinde, savcılığın dosyasında yürütülen soruşturma neticesinde...” ifadesinin devamı olan cümleler silinmişti. ÖHD İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Ba nu Güveren gözaltı kararına itiraz etmeye hazırlandıklarını belirterek, “Mesleki evraka da el konuldu. Barışı savunan avukatlar gözaltında” dedi. ÇHG Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, avukatların gözaltına alınmasının siyasi bir operasyon olduğunu söyledi. ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, “Erdoğan’ın yargıya verdiği talimatlar ortada. Eli kalem tutan herkesi terörist ilan etti. Avukatlar daha önce de gözaltına alındılar. Kürt siyasetçilere yönelik operasyonlar bir süredir sürüyor. Hepsi de eski tarihli dosyalar. Isıtılıp önümüze konuluyor. Bedel ödetiyorlar” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet 11 ilde PKK operasyonu: 104 gözaltı Aydın’da 30, Kahramanmaraş merkezli 4 ilde 22, Mersin’de 14, Şanlıurfa’da 11, Manisa’da 10, Bitlis’te 8, Osmaniye’de 5, Batman’da 4 kişi olmak üzere toplam 104 kişi gözaltına alındı. Manisa’daki operasyonda gözaltına alınanlar arasında HDP Manisa İl eşbaşkanları H.A. ve S.T. de bulunurken, Tatvan’da gözaltına alınanlar arasında 2 öğretmen ve 1 avukat da bulunuyor. Öte yandan Mersin’deki operasyonda YPG’ye katılıp orada eğitim aldıktan sonra Mersin’e gelen bir kişi ile ona yardım ve yataklık et tiği belirtilen kişilerin de bulunduğu belirtildi. Mersin’de gözaltına alınan arasında Cizre’de güvenlik güçlerine yönelik silahlı ve bombalı saldırılarda bulunan 2 kişinin de bulunduğu ifade edildi. Şanlıurfa’da da KCK yöneticilerinden Murat Karayılan’ın yakınlarının oturduğu Konak mahallesine düzenlenen baskında 6’sı Suriyeli 11 kişi “PKK’nin gençlik yapılanması üyesi olmak, sosyal medya hesaplarından terör örgütü propagandası yapmak ve PKK’ye lojistik destek sağlamak iddiasıyla gözaltına alındı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear