24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 7 Şubat 2016 haber EDİTÖR: CAN DOKER 6 Karakadıoğlu Üstüntaş Topraklarını geri kazanmaya çalışan ülke ok hayır, Türkiye’den bahsetmiyorum! Niyetim başka bir ülkeyi yazmaktır ama benzerlik hiç de şaşırtıcı değil. Türkiye de bir kısım kent ve kasabalarını “kendisine ait” sanırken aslında “başkasının” yönetimine geçtiğini; adaleti, vergiyi, kararları, güvenliği o “başkasının” sağladığını görünce, “topraklarını geri kazanmaya” girişti! Güneydoğu’da yaşanan tam da budur! Evlere, mahallelere, yollara, kimsesizliğe, savaş alanlarına bakın.... Tabii, iki yıldır “silah yığınaklarına müdahale edilmesini isteyen 400 başvuruyu engelleyen iktidar ve valileri” ortaklıkla suçlayanlar haklıdır derim. Barış süreci umut tüccarlarının her zaman kaçacak bir bahanesi, aması, suçlayacağı bir başkası vardır. “Bu sorun böyle, iktidarı fayda ilişkileri içinde çözülmez” diyenleri, vay savaş yanlıları diye suçlayanları da burada hiç iyi anmıyorum. Hasan Cemal Cengiz Çandar ‘Bu dünya despotlara kalmadı, kalmayacak’ azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanmasının ardından başlatılan Umut Nöbeti’ni, 67. gününde gazeteciler Hasan Cemal, Cengiz Çandar ve CHP Başakşehir İlçe Örgütü üyeleri tuttu. Gazeteciler Hasan Cemal ve Cengiz Çandar, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampusu’nun girişinde sürdürülen Umut Nöbeti’ni tutmak için dün öğle HİLAL saatlerinde cezaevi KÖSE önüne geldiler. Nöbete başlarken gazetecilere açıklama yapan Hasan Cemal, Dündar ve Gül’le dayanışmak için geldiklerini söyleyerek “Hem onların özgürlüğünü, hem de mesleğimizin ifade özgürlüğünü savunmak için geldik. Hem de halen Silivri’de ve diğer hapishanelerde olan gazeteci arkadaşlarımızın, meslektaşlarımızın özgürlüklerine kavuşmaları için geldik” dedi. Mesleği en iyi biçimde yapabilmek için özgürlüğün şart olduğuna inandıklarını vurgulayan Cemal, “Ve bugün Erdoğan yönetimi ile Türkiye’de demokratik hak ve özgürlüklerin çok fena kol ve kanadının kırıldığına da tanıklık ediyoruz. Biz şu anda Si Can Dündar ve Erdem Gül’ün serbest bırakılması için başlatılan Umut Nöbeti’ni dün Hasan Cemal ve Cengiz Çandar devraldı. Umut Nöbeti’ne önceki gün de tiyatro eleştirmeni Gülşen Karakadıoğlu ve oyuncu Gülçin Üstüntaş destek vermişti (üstte). Y UMUT NÖBETİ’NİN 67. GÜNÜNDE CEMAL VE ÇANDAR, SİLİVRİ ÖNÜNDEYDİ G Cumhuriyet okurları da önceki gün yine Silivri’de nöbetteydi. livri hapishanesinin önünde Can Dündar’a, Erdem Gül’e ve hapishanedeki diğer meslektaşlarımıza bir kez daha seslenmek istiyoruz; bu dünya despotlara kalmadı ve kalmayacak” ifadesini kullandı. Cemal, iddianameye ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı: “İddianamenin tümünü okumadım ama ciddi, güvenilir, inandığım hukukçuların değerlendirmelerini tek tek okudum. İddianame, hukuk adına utanç verici bir resmi tekrar bulmuştur. Gerçekten utanç verici bir iddianame. Bu iddianameyle, böyle iddialarla Can Dündar ve Erdem Gül’ün artık hapiste tutulmaması lazım. İlk duruşmada da serbest kalacaklarına inanıyorum. Bu iddianamenin, Türkiye’de hem ifade özgürlüğü, hem hukukun üstünlüğü açısından tam bir kara leke olduğunu düşünüyorum.” Türkiye’de özgürlüklerin ağır bir saldırı altında olduğunu belirten Cengiz Çandar da, “Türkiye, tarihinde yaşamadığı çarpıcılıkta adaletsizlik, haksızlık ve hukuksuzluğu yaşıyor... Yaşatılıyor daha doğrusu... Biz ikimiz, Hasan Cemal’le hem eski birer Cumhuriyet mensubuyuz, hem de Can Dündar benim 30 yıla yakın geçmişi olan, 32. günde birlikte çalıştığım çok samimi bir arkadaşım. Can Dündar ve Erdem Gül, bugün yaşatılan ifade özgürlüğüne yönelik ağır saldırının, haksızlığın ve İddianame utanç verici adaletsizliğin ve hukuksuzluğun birer simgesi halindeler” diye konuştu. Yurtdışında çok sık bulunan biri olarak Can Dündar ve Erdem Gül’ün şahsında Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik bu saldırının ülkeye çalınmış bir kara leke olduğunu gördüğünü anlatan Çandar şöyle devam etti: “Ülkemiz için utanç verici bir görüntü yaratılıyor. Dolayısıyla burada bulunmamız, hem mesleki dayanışma, hem demokratik dayanışma, hem de ülkemize duyduğumuz sevgi ve bağlılığın gereği olan bir vatanseverlik görevidir. Türkiye bütün dünyada son derece çirkin görüntü veren ülke haline gelmiştir. Ülkemize bağlılığımızı gösterdiğimiz ve bu topraklara, özgür insanların yaşaması gereken topraklar olarak bağlılığımızı ifade ettiğimiz bir görev olarak da bu dayanışmayı önemsiyoruz.” Gazetecilerin nöbeti sürerken CHP Başakşehir İlçe Örgütü üyeleri, Sarıyer Belediyesi’nin otobüsüyle cezaevi önüne geldi. Sert esen rüzgâr nedeniyle güçlükle çadırlarını kuran CHP’liler, “Kalemler Silah Değildir. Özgür Basın İstiyoruz” yazılı pankart açarak “Özgür basın susturulamaz” sloganlarıyla, akşam 16.00’ya dek nöbeti devraldı. Savaş varsa... CHP’liler topluca geldi Her savaşta insanlar, “siviller”, çoluk çocuk da ölür. Savaşın “normali”dir bu. Evet de, hiçbir “savaş” tek başına olmaz. Bütün yaşadıklarımızı, bu felaketi, insanlık dramını göze alan, ölmeye ve öldürmeye hazır bir “karşısı” da vardır. Türkiye’nin karşısında siyasi isteklerini silahla ve öldürerek, öldürterek, ölerek kabul ettirmeye adeta yeminli bir başka “savaş makinesi”... Evet yakın çevremizde ve içimizde birileri tarafından haklı, mazur, normal, vatanını kurtarıcı olarak görülen bir makine. Şüphesiz savaşa övgü her durumda savaşın sürdürülmesine teşviktir. Tüm “analar ağlamasın” sosyal ve toplumsal iktidar propagandasının (yalanının) üzerinden silindir gibi geçen, yüzlerce ölüm gerçeği ve ağlamayan analar. Daha doğrusu, bir tarafta ağlayan ve öte tarafta ise ağlayamayan analar. Hiçbir yerde ağlayamayan bir Kürt anasına gidip de ateşe sürülen oğlunun arkasından iki kelime ağzından aldınız mı? Sonrayı mı bekliyorsunuz, yeniden “analar ağlamasın” zamanlarını... Belki Kürt analar da helal olsun oğlum diyecektir ve biz de öğreneceğiz. “Topraklarını kurtarmak isteyen” bir başka ülkeyi anlatacak tım aslında. Halep’i ve başka kaybedilmiş kentlerini “geri aldıkça” sürü sepet küfür yiyen Esad Rejimi... “Benim kurtarmam haklı, senin kurtarman kanlı”, ikilemi içinde vicdanları boğulan, yüzleri kayıp, yerlerde sürünen bir politikanın zincire bağlanmış toplu esirleri... Politikası iflas eden, kurduğu yanlış denklemin acısını, felaketini, kendi topraklarına, insanlarına yönelmesini bile “karşı tarafın suçu” olarak gören bir Ankara! Yine binlerce Suriyeli geliyormuş. Hiç kuşkunuz olmasın, içlerinde onlarca, yüzlerce, ölüm makinesi ve katille birlikte... İçimize salınacaklar. Savaşı yayacaklar... “Esad yıkılmalı” zırva, katı bir politikanın ötesinde, yıllardır önünü göremeyen, durumu yeniden değerlendirme yetisi sıfır, burnunun ucunda oluşan ve oluşması kesin tehlikeleri seyreden bir Ankara, bu duruma büyük katkı yapmıştır. Her araç, her politikayla, her gereçle! Şimdi bu kullandığı araçların korkusu içinde, şaşırmış. Felaketi önleyebilirdiniz Bütün bu 45 yıllık Ankara politikası, ülkenin içinde ve dışında sadece heyulalar yarattı! Hepsi bu! Bu heyulalar altında eziliyorlar şimdi. Tek yapacağınız iş taa ilk zamanlarda Esad’ın kendi ülkesinde egemen olmasına yardımcı olmaktı. Yoksa onun yerine Mursici bir yönetim kurulmasına destek olmak değil. Başta bu tavrı alsaydınız, bugünkü felaketleri büyük ölçüde önlemiş olurdunuz. Hele Ortadoğu’da emperyalist güçlerin tüm güçleriyle yüklendiği bir devlet yıkılınca, yerinde güllerin açmayacağını, ölüm ve savaşın egemen olacağını, parçalanmanın kaçınılmaz olacağını ve buradan da sizi yiyecek canavarların üreyeceğini görmeyenlerin, ülkeyi yönettiği bir Türkiye burası! Irak’ı da mı görmediniz... İslam dünyasının birbirini yiyenlerin, öldürenlerin yeri yurdu olduğunu bilmeyecek kadar bellek kaybına mı uğradınız. İslamcı, fetihçi, ideolojik saplantılarınızın ülkeyi getirdiği dar boğazdayız. Gazeteci özgür değilse halk da özgür değildir!.. MEHMET MENEKŞE Akademisyene: Böyle adamın kafasına sıkacaksın arış İçin Akademisyenler Girişimi’nin “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza veren Erzurum Atatürk Üniversitesi (AÜ) Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Felsefe Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Ramazan Kurt, koruma talebinde bulunduğu polis tarafından “Böyle adamın kafasına sıkacaksın” diye tehdit edildiğini açıkladı. Barış bildirisine imza attığı için üniversiteden uzaklaştırılan, aldığı tehditler nedeniyle Erzurum Emniyeti’ne giden Kurt, Koruma Büro Amirliği’ndeki polis amiriyle görüştü B HP Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer, önceki akşam gazetecilerle Avukat Evi’nde bir araya geldi. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün gazetecilik yaptığı için haksız ve hukuksuz olarak tutuklandığını belirten Tuncer şu görüşleMustafa Tuncer rini dile getirdi: “Maalesef Türkiye Cumhuriyeti’nde her alanda olduğu gibi gazetecilik alanında da karnemiz zayıflarla dolu, notumuz düşük. Bir ülkede basın özgürse, bir ülkede basın demokratik hakkını kullanıyorsa, bir ülkede basın objektif olarak gazetecilik yapıyorsa o ülkenin insanları da o oranda özgürdür. Bir ülkede Can Dündar, Erdem Gül gibi gazeteciler tutuklu ise o ülkede yaşayan halk da tutukludur, halk da baskı altındadır. Burada yargılanan doğrudan gazeteciliktir, halkın bilgi alma özgürlüğüdür. Silivri’de yatan Can Dündar, Erdem Gül değil, halkın haber alma özgürlüğüdür, özgür gazeteciliktir.” C ğü sırada odaya giren bir başka polis amirinin, “Böyle adamın kafasına sıkacaksın” diyerek kendisini tehdit ettiğini belirtti. Kurt’un avukatı Celal Zonguldak, “Kendisi medyada çıkan haberlerin ardından hedef haline getirildi. Birçok çevreden tehdit aldı. Okuldan veya tanımadığı birçok kişiden tehditler geldi. Koruma talebine ilişkin gittiğinde bir polis ‘böyle adamın kafasına sıkacaksın’ demiş. Ben de kendisinden duydum, Yaşananların ardından Erzurum’u terk etti, İstanbul’a gitti” dedi. l Yurt Haberleri Düzenlenen geceye Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar ve Erdem Gül’ün eşi Aslı Işık Gül de katıldı. Basın Konseyi 28 yaşında fadebasın özgürlüğü ve tutuklu gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmaları için birçok etkinlik düzenleyen Basın Konseyi, 28. yılını kutladı. Düzenlenen etkinliğe tutuklu gazeteciler adına Gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar ile Ankara temsilcimiz Erdem Gül’ün eşi Aslı Işık Gül katıldı. Kadıköy Büyük Kulüp’teki gecede konuşan Dilek Dündar, “Etrafımız ateş çemberiyle öyle bir çevrildi ki; akrepler gibi belki kendimizi öldürmemiz bekleniyor. Öyle bir donaltıldık İ ki, hiç çıkış yokmuşçasına teslim olmamız bekleniyor. Ama bütün bunların arasında ‘Umut Nöbeti’ diye bir şey doğdu. söylerdi: ‘Ya hep beraber! Ya hiçbirimiz!’ İşte tam da bu noktadayız” dedi. Basın Konseyi bunun organizasyonunu üstlendi. Umudumuzu yeşerttiğiniz ve devamını sağladığınız için Can adına, hepinize çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. Dışarıdaki tüm gelişmelerin tutuklu gazetecileri etkilediğini belirten Aslı Işık Gül ise şu ifadeleri kullandı: “Umut Nöbeti çok önemli. 68 Kuşağı hep şunu ‘Umutlar yeşerdi’ Silivri’ye mektup Konukların Can Dündar ile Erdem Gül’e dileklerini yazdıkları mektuplar, iletilmesi için eşlerine verildi. Ayrıca gecede Dündar ile Gül’ün Basın Konseyi’ne üyeliğini de gerçekleştirdi. Etkinlikte Basın Konseyi Vakfı başkanlarından İbrahim Arıkan’ın geçen gün hayatını kaybetmesi nedeniyle müzik dinletisi gerçekleştirilmedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Tutuklandık’ ikinci bölüm yayında Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasına giden süreci mercek altına alan #Tutuklandık belgeselinin ikinci bölümü yayına girdi. İki gazetecinin tutuklanmalarına gerekçe gösterilen MİT TIR’larını haberinin yayımlanmasından Dündar ve Gül’ün Silivriye götürülmesine kadar geçen süreyi inceleyen belgesel “#Tutuklandık 2 Kim Gazeteci? Kim Casus?” YouTube üzerinden izlenebilir. İkinci bölümde Can Dündar’la ABD diplomatik yazışmalarını kurduğu WikiLeaks sitesi üzerinden paylaşan Julian Assange ve ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’na ait gizli bilgileri ifşa eden Edward Snowden arasında ilişki kurmaya çalışan hükümet yetkililerinin açıklamalarına cevap olarak kimin gazeteci kimin casus olduğu tarihe not düşülüyor. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear