26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 3 Aralık 2016 EDİTÖR: HAKAN AKARSU tasarım: ŞÜKRAN İŞCAN haber 7 Çık gel Turhan Baba, söz, çiğköfte yoğuracağız yine T urhan (Günay) Baba’yla tanıştığımızda Cumhuriyet gazetesi Cağaloğlu’ndaki tarihi binasındaydı. Gazeteler henüz Babıâli’den taşınmamıştı. Ben de henüz iki kitap yayımlamış çiçeği burnunda bir yazardım. Cumhuriyet Kitap ülke edebiyatının nabzını tutan tek dergiydi. Kitabınız çıktığında ilk yazılar Cumhuriyet Kitap’ta yayımlanırdı. Benim ilk kitabım hakkındaki yazı da elbette orada yayımlanmıştı. Turhan Baba işte o derginin kaptanıydı. Ama biz Turhan Baba’yla Cumhuriyet gazetesinde değil, Beyoğlu’nda, duvarlarında sıra sıra Atatürk resimlerinin asılı olduğu Umut Ocakbaşı’nda tanıştık. O sıralar Cem Yayınevi’nin İpek Sokak’taki binasında çalışıyordum. Bizi tanıştıran da benim üzerimde çok büyük emeği olan Levent Yılmaz’dı. Turhan Günay’ın bende uyandırdığı ilk duygu güvendi. O devasa cüssesinden mi, çocuksu hınzırlığını hiç yitirmeyen bakışlarından mı, kolay kolay öfkelenmeyen kalender havasından mı, dudaklarındaki o samimi gülümsemesinden mi bilinmez, sanki yıllardır tanıdığım bir dostumla karşılaşmış gibi oldum. Ona Turhan Baba diye seslenişimin nedeni de budur. Gerçekten de Turhan Günay kafalardaki dergi yöneticilerine pek benzemez. Önemli bir kitap ekini yönetiyor olmanın verdiği entelektüel kibirden, sanatçılarla düşüp kalkmanın getireceği snopluktan eser yoktur onda. İşini en iyi şekilde yapmaya çalışan bir basın emekçisi gibidir. Onun bu tavrı, belki de kalender kişiliğinin en önemli özelliğidir. Sanırım onun bu özelliği nedeniyledir ki tanışır tanışmaz kaynaştık. Pek çok genç yazara yaptığı gibi bana da kitap ekinin sayfalarını cömertçe açtı. Kafka, Dostoyevski, Poe, Orhan Kemal, Yusuf Atılgan üzerine metinler kaleme aldığımı hatırlıyorum. Bu metinlerin, yazarlığım üzerinde çok büyük etkisi olduğunu itiraf etmem gerekir. Bir tür çıraklık, kalfalık, yazıyı ve yazmayı anlama dönemi... Ama o yılların çok daha büyük bir anlamı vardı benim için: Turhan Baba’nın yanı sıra, Semih Poroy, Kamil Masaracı gibi şahane dostlar edinmek. Evet, bir ocakbaşında başlayan dostluğumuz, sonraları çiğköfte partileri, edebiyatın, sanatın konuşulduğu, birbirinden lezzetli yazar dedikodularının yapıldığı samimi toplantılarla sürdü. Nerdeyse iki ayda bir buluşuyorduk. Sohbetimizi rakıyla demleyip dostluğumuzu Turhan Baba’nın sazından dökülen ezgilerle güzelleştiriyorduk. Bilmediğim birçok türküyü ondan öğrendim. Ondan dinlediğim ve bir türlü söylemeyi beceremediğim “Ben kendimi gülün dibinde buldum” adlı Kütahya türküsünün bendeki yeri başkadır. Değme şairlerin kaleminden dökülmüş dizelerden daha anlamlı sözleri olan bu türküyü ne zaman dinlesem, türküyü derleyen Hisarlı Ahmet değil, Turhan Baba gelir aklıma. Zaten o buluşmalarımızda da mutlaka bu türküyü söyletirdim. Bu isteğimden artık gına geldiği için olsa gerek, son zamanlarda bu isteğime pek kulak asmaz olmuştu. En son Gaziantep’te Kitap Festivali’nde buluşmuştuk Turhan Baba’yla. Evet, kitap dedin mi, fuar dedin mi oradadır Turhan Baba. “İstanbul’a dönelim de bir çiğköfte yoğur bize” demişti. Ben de “Ne zaman istersen” demiştim, ama olmadı bir türlü buluşamadık. İşte buradan sana söz Turhan Baba, çıkar çıkmaz, hemen haftasına, yapıyoruz çiğköfteyi, ama sen de söz ver, “Ben kendimi gülün dibinde buldum”u söyleyeceksin yine. Israrımız gazetecilik Yargılanan ve tutuklu gazetecilerin dosyaları, AB, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı dahil olmak üzere uluslararası arenaya taşınacak Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) ve Friedrich Ebert Vakfı Türkiye (FES) tarafından organize edilen, 15 ülkeden 35 gazetecinin katılımıyla düzenlenen “OHAL’de örgütlenme” başlıklı uluslararası toplantının sonuç bildirgesi açıklandı. İstanbul Point Otel’de 2930 Kasım günü organize edilen panelin sonuç bildirgesinde, “OHAL sürecinde bağımsız gazeteciliğin yok edilmemesi için ısrarcı olacağız. Tüm gazetecilerin derhal serbest bırakılması için hazırlanan kampanyaya destek vereceğiz. Üyelerimizi ve kamuyu Türkiye’deki medya krizi hakkında bilgilendireceğiz”denildi. ‘Medyaya darbe’ Bildirgede, gazetemizin 10 yazar ve yöneticisinin tutuklandığına dikkat çekilerek yargılanan gazeteciler konusunun Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı dahil olmak üzere hükümetlerin dikkatlerine sunulacağı belirtildi. Medyaya yönelik baskının darbe girişimi sonrası arttığı belirtilerek, muhalif gazetecilerin potansiyel darbeci ya da terör sempatizanı olarak gösterilerek bağımsız medyaya karşı eşi benzeri görülmemiş bir müdahalenin olduğuna dikkat çekildi. Bildirgede özetle şu başlıklara yer verildi: 4 “15 Temmuz sonrası 176 medya kuruluşu kapatıldı. 3 binden fazla gazeteci tazminatsız olarak işten çıkarıldı. 4 Darbe girişiminin ardından tutuklu gazetecilerin sayısı yüzde 100’lük bir artış göstererek 120’nin üzerine çıktı. 4 800’den fazla Sarı Basın Kartı, 32 Parlamento Basın Kartı iptal edildi. Birçok kişi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve yargılanan gazetecilerin aile üyeleri de dahil 50 kişinin pasaportuna el konuldu. 4 Yabancı muhabirler de sürekli taciz ediliyor, keyfi olarak gözaltına alınıyor, ülkeye girişi engelleniyor ya da sınır dışı ediliyor. Özellikle Suriye sınırından ya da ülkenin güneydoğusundan haber yapmaya çalışanlar hedefleniyor. 4 Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına ve ekim ayında tutuklanan, içlerinde gazeteci, avukat ve medya çalışanlarının bulunduğu 10 Cumhuriyet gazetesi çalışanının eşlerine bizi gazete binasında ağırladıkları için teşekkür ediyoruz. Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı da dahil olmak üzere hükümetlerimizle bu davalara dikkat çekeceğiz. 4 Üyelerimizi ve kamuyu Türkiye’deki medya krizi hakkında bilgilendireceğiz.” bSairngdüanlyede Kaya, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle, tekerlekli sandalyeyle yaşadığı zorlukları ise şöyle anlatıyor: “Geçen günlerde belediyenin karşısında bir iki yere gittim. Kaldırıma çıkma durumum yoktu. Yoldan gitmek zorunda olduğum için iki kez kaza geçirme tehlikesi atlattım. Yollar dar. Arabalar park ediyor. Belediyeye gittim, beyaz masaya başvurdum. ‘Kapınızın önü kaldırım, ben buraya çıkamıyorum’ dedim. Bana dönüş olmadı. Engellinin yaşam hakkı bu ülkede yok. Cumartesi günü Kemal Kılıçdaroğlu, Bakırköy’de bir dizi açılışa katılmıştı. İncirli’ye gittim, on tane minibüs durdurduk. Ama almadılar. Beni alacağına 5 kişi alıyor. Özel arabaları durdurduk almadılar. Sonra ambulansı durdurduk. Zar zor da olsa mitinge gitim.” ‘Aydınlık bir gelecek için’Atatürk sevdalısı Kaya, her gün Cumhuriyet gazetesi dağıtıyor Songül Kaya, 56 yaşında. Sosyal Sigortalar Kurumu duktan sonra 9 yaşında yürümeye başlamış: “Babam, Zey emeklisi. ‘Sıkı bir’ Cumhuriyet nep Kamil Hastanesi’ne yatırdı okuru. İki yıldır, tekerlekli san ve gitti. Direnme gücümü ora dalyeyle yaşamını sürdürüyor. dan aldım. İstanbul’a 14 yaşın Cumhuriyet sevgisiyle bütün SİBEL engelleri aştığını söylüyor. Ga BAHÇETEPE da geldim. Çalıştım, emekli oldum. 2012’de ayaklarımda his zetemize yönelik operasyonun sizlik başladı. İki yıldır akülü ardından tek başına bir kampanya sandalyedeyim.” Kaya, gazetemize yö başlatmış. Küçükçekmece’de, her gün, nelik operasyonun ardından, her sabah 8 10 Cumhuriyet gazetesi alıp, dağıtı mahallesindeki bayiden tüm Cumhuri yor. Kaya, “Çorbada bir tuzum oluyor yet gazetelerini satın almaya başlamış. sa ne mutlu bana. Cumhuriyeti özel 10 yazar ve yöneticimizin tutuklanma likle çocuk ve gençlerin okumasını is sının ardından ise gazete dağıtma kam tiyorum. Çocukların aydınlık gelece panyasına başlamış. Kaya, “Tek geli ği için herkes üstüne düşeni yapmalı. rim emekli maaşım. Her gün 10’a ya Aydınlık günlere çıkacağımıza inanı kın gazete alıyorum. Cumhuriyet ka yorum” diyor. Kaya’nın önceki günkü dınıyım, gazeteye gelemedim ama ma Cumhuriyet dağıtımına tanıklık ettik. hallemde elimden geleni yapıyorum. İlk işi gazete almak Bu kadarını yapabiliyorum” diyor. Kaya’yı, İstanbul’daki tekerlekli san Kaya, Malatya Arapgir doğumlu. 8 dalyeyle ulaşım zorluğu da yıldırma kardeşi var. Babası çiftçilik yaparak ai mış. Sokaklardaki engeli sorunca, “Her leye bakıyormuş. Dört aylıkken çocuk şey zor. Önemli olan zoru başarmak, felci geçirmiş. İstanbul’da ameliyat ol asla pes etmem” yanıtını veriyor. Ço cukluğundan beri Cumhuriyet gazetesi okuduğunu söylüyor üstüne basa basa... Cumhuriyet ve Atatürk âşığı olduğunu vurguluyor. Kaya, gazetemize yönelik operasyonun ardından en çok da yurt faciasına üzülmüş. Çocuklara yönelik şiddete, istismara dayanamadığını söylüyor. Dağıttığı gazeteleri en çok da gençlerin ve çocukların okumasını istiyor. Ülkedeki baskıların herkesi etkilediğini söylerek, şöyle devam ediyor: “Çocuklarımız yanıyor, kimi tecavüze uğruyor. Çocuk yetiştiriyorsun sanki tavuğun canı çocuktan daha değerli. İnsana değer yok. Çocuğum yok ama bütün çocukların geleceği için, aydınlık yarınlar için herkes üstüne düşen görevi yapmak durumunda. Sokakta her yürüyüşümüzde arkamıza bakıyoruz. Acaba sağımızdan, solumuzdan kim çıkacak? Tedirginiz. Türkiye’nin gidişi çok iyi değil. Ama hiçbir zaman karanlık değil, kısa bir zamanda inşallah aydınlığa çıkacağız.” l İSTANBUL ÖNERGEYE BAKANLIK YANITI ‘Tutuklu gazeteci sayısı bilinemiyor’ Türkiye’de gazetecilerin tutuklanması ‘rutin bir uygulama’ya dönüşürken, adalet bakanlığı tutuklu gazeteci sayısıyla ilgili soru önergesine verdiği yanıtta, sayının belirlenmesinin mümkün olamayacağını savundu. HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, geçen mayıs ayında TBMM Başkanlığı’na Türkiye’de kaç tutuklu gazeteci olduğuna ilişkin bilgilendirme talebiyle soru önergesi vermişti. Bakanlıktan gelen yanıtta, önergenin süresi geçtikten sonra yanıtlanabildiği belirtilip tutuklu gazeteci sayısının aynı ay itibarıyla basın kartı sahibi olanlar göz önüne alındığında sadece üç olduğu açıklandı. Bakan Bekir Bozdağ imzasını taşıyan yanıt yazısında, tutukluların mesleği tam olarak belirlenemediği için tutuklu gazeteci sayısının da bilinemeyeceği belirtildi. Bozdağ, tutuklular mesleklerini gazeteci olarak bildirse de bunun her zaman doğru olmayacağını savunarak şunları kaydetti: “Kaydedilen veriler hükümlü ve tutukluların beyanları esas alınarak oluşturulduğundan, mesleği olmadığı halde gazeteci olduğunu söyleyen veya mesleği gazeteci olduğu halde başka bir meslek beyanında bulunan kişilerin olabileceği; ceza infaz kurumlarında bulunan ve mesleği gazeteci olarak bildirilenlerin sayısı esas alınarak değerlendirme yapmanın eksik ve yanlış olacağı; işlenen veya işlendiği iddia edilen suçların gazetecilik faaliyeti kapsamında olup olmadığının önemli olduğu değerlendirilmektedir.” l Haber Merkezi TÜM’DEN CUMHURİYET SORUSU ‘Hangi hukuka göre cezaveriyorsunuz?’ CHP Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm, TBMM Genel Kurulu’nda, gazetemizin tutuklu yazar ve yöneticilerine dünyaca ünlü şair Nâzım Hikmet’in ünlü “Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak/Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” dizeleriyle selam gönderdi. Cumhuriyet’in manşetlerini “Saray’dan atmadığı için yazarlarının tutuklandığına” da işaret ederek, AKP’li milletvekillerine, “Bu insanları hangi demokratik kurallara göre tutukladınız? Hangi hukuka göre ceza veriyorsunuz” diye sordu. Tüm, önceki gün Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “milletvekillerinin tüm görüşmeleri demokrasi adına, halkın kendilerine verdiği yetkiye dayanarak yaptıklarını” belirterek, AKP’ye, “Peki, şimdi buradan AKP’li arkadaşlara soruyorum: İçeri attığınız, yargısız infaza tabi tuttuğunuz gazeteci, aydın, bilim adamı, siyasetçi ve yazarları hiç düşündünüz mü? Bu insanları hangi demokratik kurallara göre tutukladınız? Hangi hukuka göre ceza veriyorsunuz? Gazetecileri hangi gerekçelerle içeri attılar, içinizde bunu bilen var mıdır? Sizce, demokratik bir ülkede bunlar olabilir mi?” sözleriyle seslendi. Geçen günlerde Silivri Cezaevi’nde tutuklu gazetemiz yazar ve yöneticilerini ziyaret ettiğini anımsatan Tüm, yazar ve yöneticilerimizin “düşünce özgürlüğü ve laik cumhuriyete inanan herkese selam söylediklerini” kaydetti. Gazetemiz yazar ve yöneticilerinin “Medya ve basın özgür olsun” dedikleri için ve “Reis’in kulu kölesi olmadıkları, manşetleri Saray’dan atmadıkları için tutuklandıklarını” vurgulayan Tüm, sadece Cumhuriyet yazarlarının değil, 142 gazetecinin de tutuklu olduğunu anımsattı. Sedat Simavi ÖDÜLÜ Karikatür Ödülü Behiç Ak’ın Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) kurucu başkanı adına verilen 2016 Sedat Simavi Ödülleri’nin sahipleri belli oldu. Karikatür ödülü, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Kim Kime Dum Duma” isimli köşesinde çizdiği karikatürüyle çizerimiz Behiç Ak’a verildi. 2016 Sedat Simavi Ödülleri’nde, Gazetecilik Ödülü’ne, “Topkapı Sarayı Ayakta Zor Duruyor” başlıklı haberiyle Hürriyet gazetesinden Ömer Erbil, Radyo Ödülü’ne, “Evim Türkiye” adlı programıyla TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu ve TRT Memleketim FM’den Özlem Yalçın, Televizyon Ödülü’ne, “Baran’ın İlaçları İçin Operasyon” adlı ortak haberleriyle Fox TV’den Engin Yılmaz, Sevgi Şahin ve Çağlar Güner değer görüldü. Belgesel ödülü, TRT Belgesel kanalında yayımlanan “Refakatçi” adlı belgesel programla Burçe Bahadır’a, Edebiyat Ödülü, “Bir Roman Kahramanı Orhan Veli” adlı biyografi çalışmasıyla Haluk Oral’a, Sosyal Bilimler Ödülü, “II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e İki Devrim; İki SüreçTarihsel, İdeolojik ve Olgusal Bir Karşılaştırma” adlı eseriyle Dr. Bahar Arslan’a verilecek. Fen Bilimleri Ödülü, “Mikrokanallarda Çap ve Uzunluğun Yüksek Kütle Akılı Doymamış Akış Kaynama Isı Transferine Etkilerinin Nümerik ve Deneysel Olarak Araştırılması” eseriyle Prof. Dr. Ali Koşar’a, Spor Ödülü Rio Olimpiyatları Şampiyonu milli güreşçi Taha Akgül’e sunulacak. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear