26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 19 Ocak 2016 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Çocuklarımızı ‘amele pazarında’ çalıştıracaklar el DİSK Gen Başkanı : Kani Beko Beko, hükümetin kıdem konusunda çalışanları ikna etmek için, ‘düzenleme yeni işe girecekler için uygulanacak’ tezine, ‘onlar bizim çocuklarımız’ şeklinde yanıt verdi. ükümet kıdem tazminatını fona dönüştürmek için hazırlık yaparken, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, bütün işçileri uyardı. Fon ya da sandığa dönüşmesi halinde kıdem tazminatının “hayal” olacağına dikMUSTAFA kat çeken DİSK, ÇAKIR “düzenleme yeni işe girecek işçiler için uygulanacak” tezine de, “Yeni işçiler uzaydan mı gelecek? Onlar bizim çocuklarımız olacak” diyerek tepki gösterdi. DİSK, hükümetin tüm emekçileri güvencesiz ve kuralsız çalıştırmak istediğini, kıdem tazminatı kaldırılarak iş güvencesinin yok edileceğini, özel istihdam bürolarıyla “işçi simsarlığının” teşvik edildiğini, emekçilere köleliğin dayatıldığını vurguladı. Üyelerini ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla kıdem tazminatı çalışması hazırlayan DİSK, “Yalanlar: Kıdem tazminatını işçilerin çoğunluğu alamıyor. Tek çare kıdem tazminatının mevcut biçimini kaldırarak bir fon/sandık kurulmasıdır. Gerçekler: Hükümetin 2016 eylem planında yer alan düzenlemenin amacı, patronların işçileri işten çıkartma maliyetlerini düşürmektir” vurgusu yaptı. DİSK’in çalışmasında şu değerlendirmeler yer aldı: n “İşçilerin çoğunluğu kıdem tazminatı alamıyor” bilgisi doğru değil. Kani Beko ekonomi 9 H İşçiler dava açmaları halinde tazminatlarını alıyor. n Kıdem tazminatı fona/sandığa devredildiğinde, işveren işçi çıkardığında toplu bir ödeme yapmak zorunda kalmayacak. Böylece işten çıkarmalar kolaylaşacak. Tüm işçiler “gündelikçi” gibi çalışacak, sendikalaşma imkânsız olacak. Hayal olacak n Kıdem tazminatı almak hayal olacak. Ödeme emekli olduğumuzda ya da 10 yıl gibi bir kıdemde ev alma gibi şartlara bağlı olarak yapılacak. n Tazminatın yalnız adı kalacak. Kıdem, esas olarak işçi ile işveren arasındaki ilişkinin sonra ermesiyle ilgili. Böyle olmaktan çıktığında, adı “emeklilik fonu”, “sandık” olur ama “kıdem tazminatı” olmaz. n Fon demek yağma demek. Zorunlu Tasarrufu Teşvik Fonu, Konut Edindirme Yardımı Hesapları, İşsizlik Fonu... Bu fonların hepsi siyasal iktidarlar tarafından yağmalandı ve yağlamanmaya devam ediyor. n Çocuklarımızın hakları gasp edilecek. Kimi yetkililer “kazanılmış haklara dokunulmayacak” diyor. Yani kıdem tazminatının bundan sonra işe girenler için ortadan kaldırılacağını söylüyor. Peki bu doğru olsa bile, yeni işçiler uzaydan mı gelecek? Onlar bizim çocuklarımız olacak. Çocuklarımızı günübirlik, amele pazarı usulü çalıştırmak isteyenlere geçit vermeyeceğiz. l ANKARA DİSK, Şişli Camii Meydanı’nda protesto eylemi düzenledi. “Kıdem Tazminatlarımız İş Güvencemizdir! Dokunma!” sloganının atıldığı toplantıda kıdem tazminatının kaldırılmak istenerek işçilerin iş güvencelerinin yok edileceği savunuldu. Kıdemi kaldırmak yerine hukuksuzluğu önleyin üm işçilerin kıdem tazminatı alabilmesi için ne yapmak gerektiğine de değinen Beko, mevcut yasaya sadece tek bir cümle eklenmesiyle, 1 yılın altında çalışanlara da kıdem tazminatının ödenebileceğini söyledi ve “İflas sebebiyle ödenmeyen kıdem tazminatını devletin ödemesi ve işverenden haciz yoluyla tahsili sağlanmalıdır. Kıdem tazminatı ödemeyen işverenlere ağır yaptırımlar getirilmelidir. 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan kıdem tazminatı tavanı kaldırılmalıdır” şeklinde konuştu. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) üyeleri kıdem tazminatlarının fona dönüştürülmek istenmesini protesto etmek için Şişli ca T Fiilen kalkacak mii meydanında bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, AKP hükümetinin, tüm emekçileri hukuksuz ve güvencesiz çalıştırmak istediğini, özel istihdam bürolarıyla işçi simsarlığının teşvik edildiğini ve emekçilere kölelik dayattığını söyleyerek, “Disk olarak bu durumun bizim kırmızı çizgimiz olduğunu ve bunun mücadelesine her zaman devam edeceğimizi kendilerine söyledik” şeklinde konuştu. Beko, “İşçilerin çoğunluğu kıdem tazminatı alamıyor denmesi yalandır. İşverenlerin hukuksuzluğunu önlemek yerine, kıdem tazminatı fiilen kaldırılarak hukuksuzluğa hukuk üretilmek istenilmektedir” diye konuştu. Kıdem tazminatlarının fo na devredilmesi halinde işverenin işçi çıkardığında toplu bir ödeme yapmak zorunda kalmayacağını anlatan Beko, böylece işten çıkarmaların kolaylaşacağını, tüm işçilerin gündelikçi gibi çalışacağını ve sendikalaşmanın imkânsız olacağını belirterek fon demenin yağma demek olduğunu dile getirdi. İşsizlik fonundan harcanan paraları hatırlatan Beko, fonun yağma demek olduğunu dile getirdi. Hükümetin bu isteği gerçekleşirse kıdem tazminatının hayal olacağının söylendiği toplantıda ayrıca İşsizlik Fonu’ndan alarak amaç dışında kullanılan miktarın 50 milyon lira olduğuna da değinildi ve DİSK’in bu yağmanın karşısında mücadeleye devam edeceği vurgulandı. l ANKARA Hükümet ‘kiralık kölelik’ istiyor Meclis’teki ‘Uzaktan çalışma ve ÖİB’ düzenlemeleriyle, “kiralık” işçilik hayata geçecek MUSTAFA ÇAKIR ükümet, çalışma yaşamını altüst edecek iki düzenlemeyi Meclis gündemine getiriyor. “Uzaktan çalışma” ile özel istihdam bürolarına (ÖİB) “işçi kiralama” yetkisi veren düzenlemelerde sona gelindi. Sendikaların itirazla H rına karşın “uzaktan çalışma” birçok sektörde geçerli olacak. ÖİB düzenlemesi ile işverenler, bu bürolardan istedikleri kadar işçiyi, istedikleri süre için kiralayabilecek. Sendika olmayacak. Düşük ücretten işçi çalıştırılacak. Grafiker, web tasarımcısı gibi bilişim sektöründe “uzaktan çalışma” olabileceğini belirten sendikalar, diğer alanlarda “uzaktan çalışmanın” yaratacağı sorunlara dikkat çekti. Muhatap ÖİB Ancak hükümet tarafından hazırlanan taslakta “uzaktan çalışmanın” hemen hemen bütün sektörlerde uygulanması öngörüldü. Hükümet, ÖİB ile taşeron işçilik sorununa da çözüm bulmayı hedefliyor. Türkiye’de 2 milyona yakın taşeron işçi bulunuyor. Bu işçilerin 650 bini kamuda çalışıyor. AKP, seçim öncesinde kadro vaadinde bulunmasına karşın hala bu işçilere kadro verilmedi. Sendi kalar, taşeron işçilere şimdiye kadar kadro verilmemesinin altında, öncelikle ÖİB düzenlemesinin gerçekleştirilmek istenmesinin yattığına dikkat çekti. ÖİB düzenlemesi ile taşeron şirketler de bundan böyle ÖİB’lerle muhatap olacak. l ANKARA Konutta faiz maliyeti artırdı onut kredisi faiz oranındaki artışın tüketiciye ek maliyeti son 1 yılda yüzde 14’e ulaştı. Konut kredisi faiz oranlarının son 1 yılda yurt içinde ve yurtdışındaki belirsizliklerle yüzde 0.85’lerden yüzde 1.10 bandına yükselmesi, ev almak isteyen tüketicilere ek yüzde 13 maliyet olarak yansıdı. Konut kredisinde gerçekleşen aylık faiz oranı artışı, ortalama 25 baz puanı buldu. Bu dönemde faiz oranlarındaki artış nedeniyle 100 K bin lira kredi çeken bir vatandaş, 1 yıl önceye kıyasla 22 bin lira daha fazla ödemek zorunda kalıyor. Faiz artışı en çok orta ve alt gelir grubundaki tüketiciyi vurdu. Yapılan araştırmalar, Türkiye genelinde tüketicilerin konut alımında ortalama 100 bin lira kredi kullandığını gösteriyor. Ocak 2015’te 100 bin liralık 10 yıl vadeli konut kredisi çeken bir vatandaş toplamda 159 bin lira öderken, bu rakam Ocak 2016’da 181 bin liraya çıktı. Artan faiz yükü, konut kredisi için ödenen aylık taksit tutarlarını da yukarı çekti. Yine 100 bin liralık kredi çeken tüketici için 2015 Ocak’ta hesaplanan taksit tutarı 1.333 lira iken, 2016 Ocak’ta 1.505 liraya yükseldi. l Ekonomi Servisi Çarkların dün yeniden dönmeye başladığı Ovacık’taki fabrikada DİSK’e bağlı Gıda İş Sendikası’nın Munzur Su ile yürüttüğü görüşmelerde sonuç alınmaması üzerine işçiler, 28 Ekim’dee greve başlamıştı. 977 Ecevit’in seçim zaferi sonrası ilk yurtdışı gezisi Tito Yugoslavyası’na olmuş, Tito’nun dünya siyaseti deneyimleri ile Ecevit’in umut olmasına ilişkin gündemli, saatler süren özel bir görüşme gerçekleşmişti. Dönemin Türkiye büyükelçisi Kosovalı, dayımın yurt arkadaşı (Ramadan) olduğu için ayrıntılı öğrenme, kendime göre dersler çıkarma, gazetede haber yapma şansını yakalamıştım.. Tito, özetle üçüncü dünya, tek örnek “çokkültürlü, özyönetim” başlıklarıyla oluşturduğu yönetim modelinin, liderliği, birikimi ile, seçimini bölge için umut gördüğü Ecevit’le paylaşmaya çalışmıştı.. Üçüncü dünya oluşumunda Mısır ve Nâsır başta İslam dünyasının kendisine çok büyük şans tanıdıklarını, ancak laik olmayan şeriata bağlı yönetimlerin doğası gereği; iki kutuplu dünya düzeninde insancıl dengelerde kalıcı rol oynama gücünün, 3. dünya ittifakının dağılmasını tarihsel gelişmelerle, çarpıcı anılarla Ecevit’le paylaşmıştı. Türkiye’nin üçüncü dünya içinde değil, BatıABD saflarında yerini almasını zaaf noktası olarak değerlendirmişti. İnsanlık adına gidişten çok kaygılı, hiç değilse Balkanlar’da yeniden çok kan akmaması yolunda işbirliği öneriyor, altından kalkamayacakları zorluklarda Yugoslavya ve Türkiye’nin sırt sırta vererek karşılıklı destekle Balkanlar’ın kurtarılması düşünü paylaşıyordu.. Tito’nun ne Yugoslavya özelinde ne de Balkanlar genelinde “barış” düşlü projesi gündeme sokulabilmiş, Avrupa’nın sınırları içinde bir kez daha çok kanlı ırklar, dinler, mezhepler çatışmaları ölümünün hemen ardından gündeme sokulmuştu.. Hepsi umudunu sonunda AB üyesi olup kurtulmaya bağlamış, yeni kanlı iç çatışmalarda ekilmiş ayrımcılık, düşmanlık tohumları cabası, Yugoslavya’nın parçalanması ile çaresizlik, yoksulluk, yoksunlukta dibe vurmuş 9 devletçik türetilmişti.. Her birinin içinde, 25 milyonluk devletçiklerde de yine ırk ve dinmezhep eksenli gettocuklarda çırpınma sürecine geçilmişti... HHH İçinden gözlemlerin akıl süzgecinden geçirilmiş ortak paydalarında, özünde çokkültürlülüğü dillerde, gerçekte gelişmiş kültürlerin çıkar ittifakı AB ülkeleri, ABD destekli çıkarlar ortak projelerinde, Yugoslavya’yı çokkültürlü geniş sınırlı, çok nüfuslu yapısı ile AB’ye katma yerine, parçalanmış, seçmeli üyelik sürecine sokmayı yeğlemişlerdi.. Bu çerçevede ürettikleri dış siyasetlerinde Hırvatistan, Slovenya torpilli öncelikli kopmalara, İslam nüfusu ağır basan; Bosna, Kosova, Makedonya’da daha kanlı çatışmaların ardından ancak, baştan siyaseten Rusya ile Slavlık ilişkilerinde uzlaşıları Sırbistan’dan yeni kopmalara dolaylı destek vermeyi seçmişlerdi. İç dinamiklerinde “çokkültürlük, özyönetim” modelleri ile dünyanın insan hakları, barış içinde birlikte yaşamın ilkeleri babında umut olmuş modelinin, Tito’nun ölümü ile birlikte bu kadar kolay ve kanlı, ayrımcı çatışmalarla yıkılmasını, hepsi de birer emperyal güç odağına bağımlı, hepsi de kaosta, çıkmazda devletçiklerinin türetilmesini sorgulamak gerekmiyor mu? ABD’nin korumasında Makedonya’nın Kültür Bakanı’nın katıldığım Manastır’daki askeri müze olmuş okulunda, “Mustafa Kemal” sempozyumunda, “Balkanlar’da yeniden barış günleri için Tito ve Mustafa Kemal gibi yeni liderlere gereksinimimiz var..” demesini nasıl yorumlamalıyız? ABD üs devletçiği uğruna kurulan, yarı resmi tanıma sonrası, şimdilerde Sırbistan ile Kosovalı Sırpların haklarının yeniden verilmesi yolunda anlaşmaya zorlanan Kosova’da, UÇK’ye daha yakın siyasi partiler Meclis’te bomba patlatıyor, Başbakanlık’a saldırı eylemleri gerçekleştiriyorlar... Suriye’de, Kürt siyasi hareketlerinin “Rojava mucizesi” dedikleri projenin özerklik ilkelerini birinci ağızdan siyasi temsilcilerinden dinliyorduk.. “Çokkültürlülük, özyönetim..” kavramları sık sık kullanıldığı için değil, ırklar, dinler ayrımcılığı üzerinden paylaşım dengeleri oluşturma çabalarına bakarak, “Tito’nun düşünün kötü kopyası..” deyivermişim.. Tito sonrası parçalanmanın iç dinamiklerinin, ırklar ve dinler ayırımcılığı, çıkar çatışmaları olduğunu yok sayabilir miyiz? Kosova Kobani (2) 1 unceli’nin ilk ve tek sanayi tesisi olan ve işçiler ile işveren arasında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle 80 gün önce kapanan Ovacık’taki Munzur Su Fabrikası’nda üretime yeniden başlandı. Munzur Su Fabrikası yöne Munzur’da üretim başladı T ticileri, işçilerin istediği bütün hakları vermeye hazır olduğunu, Gıda İş Sendikası’nın toplu iş sözleşme imzalama yetkisinin bulunmadığını, bu nedenle sözleşmeyi işçiler ile bire bir imzalamak zorunda olduğunu söylediği için, sendika yöneticileri de fabrikada 28 Ekim 2015’de grev kararı almıştı. O günden bu yana grevde olan işçilerin fabrika yöneticileriyle anlaşmaya varması üzerine, işçiler dünden itibaren işbaşı yapmayı kabul etti. l Ekonomi Servisi 26 kayyum 9’a indi Geçen yıl ekimde 22 şirketine kayyum ataması yapılan Koza İpek Holding ile ilgili önemli bir değişiklik yaşandı. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği, ataması yapılan 26 kayyumdan 17’sinin görevine son verdi. Artık tüm şirketlerin yönetiminde 9 kişilik aynı kayyım heyeti olacak. 9 kişilik kayyum heyetinde yer alan isimlerden biri Hürriyet.com.tr’ye yaptığı açıklamada, sayının azaltılması ile, işlerin daha sağlıklı yürütülmesinin amaçlanmış olabileceğini söyledi. Aynı kaynak, benzer yöntemin Kaynak Holding şirketlerinde uygulandığını söyledi. Kaynak Holding şirketlerinde 7 kişilik bir kayyum heyeti bulunuyor. Yeni kayyuwm heyeti; Hasan ÖlçerYönetim Kurulu Başkanı, Hayrullah DağıstanYönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Hamza Yanık, Arif Yalçın, Mustafa Akçil, Hikmet Keleş, Ümit Önal, Ali Yazlı, Çetin Altay’dan oluştu. l Ekonomi Servisi AKP ve HDP’li A milletvekilleri biraraya geldi KP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ve HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, üyesi olduklar Dıiyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği ’nin (DİSİAD) daveti üzerine dernek binasında bir araya geldi. DİSİAD Başkanı Burç Bay sal, üyeleri olan iki milletvekilini çağırdıklarını belirterek “Bölgenin ve Diyarbakır’ın bu karanlık günlerden çıkması için daha fazla inisiyatif almalarını istedik. Hem AKP, hem de HDP’den çözüm için beklentilerimizi sıraladık” dedi. l DHA C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear