20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 12 Eylül 2015 TASARIM: SERPİL ÜNAY yorum 17 Sakilik Humeyni rejiminin kazıkları mı çakılıyor? ki ay önce 11 Temmuz’da bu köşede, İstanbul’da yaşayan bir İranlının sözlerini aktarmıştım. Ülkesinde yaşadıklarını bizimle karşılaştırıp Türkiye’nin de bir İranlaşma sürecinden geçeceğine inanıyor kendisi. AKP’nin iktidara gelişini ve Erdoğan’la geçen 13 yılı, Humeyni öncesi İran’ına benzetiyor. Şöyle demişti: “Türkiye İran’ı takip ediyor. Bak şimdi savaştan (Suriye) söz ediyorlar. Savaş başlatırlarsa, tam İran’la Irak’ın savaşı sırasında Humeyni rejiminin kazıklarını çaktıkları gibi olacak. Benzer kazıklar Türkiye’de çakılacak. Ben çok bekliyorum. Şimdi İran ile Batı anlaşmak üzere. Eğer bu anlaşma olursa, sıra Türkiye’nin yalnızlaşmasına gelecek. Sonra demedim deme...” İ bu kadar mı sakil olunur. “Silah bırakmadan olmaz” derken, akıl... “Sömürücünün kiralık katiline güven olmaz” derken, bilinç. Çözmüş bitirmişlerdi. Övmüş, ovalamış, sırt sıvazlamış, yalayıp yutmuşlardı. Dağlardan kol kola inmişlerdi. Türkiye Yugoslavyalaştırılırken alkış tuttukları yetmemiş gibi, yine ekranda vır vır ediyor, yine köşelerde döktürüyor, yine kuş beyni fırtınası yapıyorlar. Tanıyın, bilin, unutmayın. zliyor musunuz, bir zamanİBu ların akillerini. kadar mı dönek olunur, Ne yapacaktı? 00 vekili olsaydı ne yapacaktı? Dağlıca’da 4 oğlunun vakfına şube mi açacaktı? Van Gölü’ne gemicik mi konduracaktı? Özel istihbaratçısı aracılığıyla Apo nezdinde ricacı mı olacaktı? Sarayında Kandil muhtarına yemek mi verecekti? Karakterli şehit babası mı olacaktı? Ne yapacaktı, ne? 20, 30, 40... Kasadaki paranın sayısı değil bu, yiten insan canı. Kanı pıhtılaşmayan bir beden gibiyiz. Al kan sızıyor gözlerimizden, dudaklarımızdan, kulaklarımızdan, burunlarımızdan. Katillerin ve azmettiricilerin, göz yumucuların da ellerinden... Armut encecik ölüler karşısında sıkılmadan, yüzleri kızarmadan konuşuyorlar: Gizli gizli pazarlık yürüttükleri, çözüm sürecini ihanetle değerlendirmişler... Süreç boyunca çok ciddi silah stoklaması yapmışlar... Israrla “Herhangi bir çatışmaya girmeyelim” demişler, ama masaya oturdukları barışçı arkadaşları yine de silahlanmışlar... Onların da eli armut toplamamış bu arada. Çıkarlarına dokununca ayrı düştükleri casusluk cemaati ile ortaklaşa ulusal orduyu balyozlamışlar. Andımızı kaldırmışlar. Komşu ülkedeki iç yangına körükle gitmiş, silah göndermişler. Artık ülkeyi kişisel hırsları yüzünden göz göre göre iç savaşa sürükleyen dizginlenemez çılgınlığa son verme zamanıdır. Beklemeden, ertelemeden, G asım 1938’de, Paris’te K bir Alman diplomatın vurulmasını bahane eden Hitler SA saldırısı Irkçılığa hayır! hemen... Ey milli iradeden söz açan siyasetçiler, tarihsel sorumluluk üzerinizdedir. Kadın derneklerinin son çığlığına uyunuz: “Akan kanın durmasını, amasız, fakatsız, ancaksız ellerin tetikten çekilmesini istiyoruz. Çocuklarımız yaşasın. Meclis açılsın, açılsın, açılsın...” Halkı çıldırtan o dayanılmaz boğuk ses; sussun, sussun, sussun... ğadan, beyden kaçmışlar. Şeyhten, şıhA tan kaçmışlar. Köyleri yakılmış, kaçmışlar. PKK öldürmüş, kaçmışlar. 2 ayda neler oldu Bu yazı, 7 Haziran seçimlerinden bir ay kadar sonra yazılmıştı ve henüz koalisyon umutları sönmemişti. Henüz Suruç katliamı olmamıştı. PKK terörü yeniden başlamamıştı. Aradan geçen süre içinde, önce bir AKPCHP koalisyonu kurulması torpillendi. Sonra Suruç yaşandı, sonra da PKK’nin terör saldırıları başladı, çözüm süreci buzdolabına konuldu, adeta bir “iç savaş” başladı. Birilerinin “Hırs”ı uğruna onlarca can kaybettik. Asfaltların altına yıllar önce yerleştirildiği söylenen birkaç tonluk bombalar peşpeşe patlamaya başladı. Gencecik vücutlar paramparça edildi. Sokaklara dökülenler, Kırşehir’de, Alanya’da, Polatlı’da, Beypazarı’nda, vatandaşların işyerlerini yakıp yıktılar. Açlıktan ölmemek ve birkaç kuruş kazanmak için batıdaki kentlere göç edip tarlalarda çalışan tarım işçileri, dayak yedi, dövüldü, araçları yakıldı, gece yarıları kamyonlarla şehirlerine dönmek zorunda kaldı. Kürtçe konuşuyor diye insanlar öldürüldü. Son olarak İstanbul’un bazı semtlerinde, doğu kökenli insanların işyerlerini açmaması için polis telkinde bulundu. Yetmedi, sıra medyaya geldi. Erdoğan’ın ve AKP’nin yıllardır hedef gösterdiği Hürriyet saldırılara uğradı. Önce gazetenin olduğu binayı basıp camlarını çerçevelerini indirdiler. Kimsenin müdahale etmediğini, yaptıklarının da yanlarına kâr kaldığını görünce, bu kez kamyonlarla, TIR’larla gelip bir daha bastılar. Hürriyet’in binası, sadece Hürriyet demek değil, Kanal D var, CNN Türk var, Hürriyet Daily News var, Radikal var. Yani tüm bu kurumların çalışanları topluca terörize edildi. Türkiye’ye yurtdışından bakılınca, Suriye’deki savaşın Türkiye’ye sıçradığı yorumlarını yapmak kolaylaştı. Öyle ya, Ortadoğu haritasına açın bakın; bu bölgede yanan ateşin Türkiye’ye sıçraması an meselesi gibi gözüküyor. Ve tüm bunlardan sonra, İranlı arkadaşım önceki gün şu mesajı attı: “Nasıl, dediklerim oluyor değil mi?” “Haklısın” dedim, “Dediklerin aynen çıkıyor.” Ve sordum: “Bundan sonra ne olacak?” Cevap verirse onu da yazarım. ve onun “Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı” Goebbels, Nazi partisine bağlı faşist milisleri kışkırtmıştı. Evler basılmış, işyerleri yağmalanmış, binalar yakılıp yıkılmış, 100’e yakın insan öldürülmüştü. Tıpkı, geçen hafta Hürriyet gazetesinin iki kez basılması, parti binalarının ateşe verilmesi, insanların dövülmesi, tehdit edilmesi gibi. Tek fark, Nazilerin sokaktaki vurucu gücü SA’ların yerini ak tosunların almasıydı. Eli silahlı, yüzü maskeli tehdit etmiş, kaçmışlar. Yoksulluktan, beladan, dayatmadan, yobazlıktan, cehaletten, işsizlikten, çaresizlikten, şiddetten kaçmışlar. Özgür birey olmaya, doğru dürüst eğitim almaya, geleceğini kurabilmeye, uygarca yaşamaya kaçmışlar. Midye satıyorlar, balıkçıda çalışıyorlar, inşaatlarda amelelik yapıyor, fındık topluyor, zeytin silkeliyorlar. Kürtçülüğün sonuçlarından zarar görmüşler, Türkçülerin saldırısına uğruyorlar. Çevremizden ve geçmişten ders çıkarmak zorundayız: Irkçılığın leş kokulu savaş dişlisine karşı tek sığınağımız, insan kardeşliğinin barışçıl ana kucağıdır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] İktidar bağımlılığı ve deliryum tremens eliryum tremens”, alkol bağımlılarında alkolü bırakmalarından veya azaltmalarından sonra görülen bir hastalık. Tıp uzmanlarına göre, bu hastalık 515 yıl ağır içme döneminden sonra ortaya çıkıyor. Bedensel hastalıklar, enfeksiyon, beslenme bozuklukları ve kafa travmaları hastalığın oluşumunda yatkınlık yaratıyor. Deliryum tremensin başlıca klinik özellikleri, saatler ya da günler içinde gelişen ve gün içinde dalgalanmalar gösteren, çevrede olan bitenin farkında olma düzeyinin azalması şeklinde görülen bilinç bozukluğu ile yönelim, bellek dil ve yargılama çarpıklıkları. Konuşmalar dağınık ve ilgisiz, konudan konuya atlamalar oluyor. Uykuuyanıklık döngüsü bozuluyor. Sıkça görsel ve dokunsal halüsinasyonlar, epileptik nöbetler görülüyor. HHH Birkaç aydır ülkede olan bitenleri izledikçe iktidar bağımlısı bir siyasal gücün iktidar elinden kayınca benzer bir hastalığa yakalanmış olduğunu düşünmeden edemiyorum. Çünkü bir süredir Türkiye’de hiçbir şey “normal” değil! Yukarıda klinik özellikleri açıklanan hastalığın tüm belirtileri AKP yönetiminde de görülüyor. Yalnızca Cizre ablukası bile bu ülkede işlerin “normal” yürümediğinin/yürütülemediğinin somut bir göstergesi. Gerekçesi ne olursa olsun, nüfusu yüz binin üzerinde olan bir ilçede kesintisiz sekiz gündür uygulanan sokağa çıkma yasağıyla insanların tümünün ev hapsine alınması gibi bir uygulamaya dünyanın hiçbir yerinde tanık olunmuş değil. Devlet suçlu ile suçsuzu ayırt edemeyecek ölçüde bir bilinç bozukluğundan mustarip. İnsanlar ölülerini gömemiyor, hastalarını hastaneye götüremiyor. Anneler, babalar ölen yavrularını kokmasın diye buzdolabında saklıyor. Su yetersiz, gıda yetersiz, elektrik yetersiz… Ulaşım yok, iletişim yok! Kaç sivilin iki ateş arasında can verdiği belli değil. HHH Aynı hastalığın pençesine PKK de düşmüş; asker, polis, sivil önüne kim çıkarsa gözünü kırpmadan vurup öldürüyor. Şiddetten, kandan, ölümden beslenen bir terör örgütü de olsa Diyarbakır’ın ortasında bir çorbacıyı yaylım ateşine tutup gepegenç bir garsonu öldürmenin hastalık dışında bir tanısı olabilir mi? PKK, sürdürdüğü terör eylemleriyle Türk milliyetçiliğini kışkırttığı gibi silaha, savaşa, şiddete karşı çıkan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önünü kesmeye çalışıyor. Amacı HDP’yi saf dışına iterek Kürt hareketi içinde yeniden tek başına söz sahibi olmak. Ülkenin dört bir yanında at izi it izine karışmış. AKP de sürekli olarak HDP’yi hedef gösteriyor. Algı operasyonlarının etkisindeki bilinçsiz kalabalıklar HDP bürolarına saldırıp ateşe veriyorlar. HDP’liler bir an için basiretlerini, dirayetlerini yitirecek olsalar terör amacına ulaşmış, ülkenin dört bir yanı kan gölüne dönmüş olacak. HHH Bu hastalıklı ortamda sözün bittiği yerdeyiz. Kürt hareketinin saygın önderlerinden Leyla Zana, “Artık yeter” diyor “ölerek ve öldürerek toplumu, vicdanımızı, geleceğimizi çürüteceğiz. Elinde silah olan bütün taraflara sesleniyorum; kimseye sözümü dinletemezsem de kendime sözüm geçer. Ölümleri seyretmektense ölmeyi tercih ederim. Eğer ölümler durmazsa ölüm orucuna başlayacağım. Gençler öleceğine biz ölelim.” Evet, sözün bittiği yerdeyiz. “D ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] 12 EYLÜL 2015 SAYI: 32847 HARBİ SEMİH POROY İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. T.C. BAFRA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2011/250 Esas KARAR NO: 2014/479 DAVALILAR: Şükriye Çağlar Keskin, Hasan kızı, Mahmutbey Mah. Mahmutbey Sok. No: 10 D: 1 Bağcılar/ İstanbul Davacı DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ile davalılar Şükriye Çağlar Keskin ve diğerleri aleyhine açılan Kamulaştırma (Bedel Tesbiti Ve Tescil) davasının yapılan yargılaması sonunda: Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının KABULÜ ile. 1 Dava konusu Samsun ili, Bafra ilçesi, Doğanca Mahallesi’nde kain 860 parsel sayılı taşınmazdaki davalılara ait hisselerin mülkiyet kamulaştırma bedelinin toplam 15.220.86. TL olduğunun TESPİTİNE. Acele el koyma dosyasında belirlenen bedel ile maliye hazinesine ait hisse bedelinin mahsubu ile Vakıflar Bankası T.A.O. Bafra Şubesi’ne yatırılan bakiye 301.24. TL.’nin davalılara payları oranında ödenmesine, bu bedele 05/09/2011 tarihi ile karar tarihi arasında yasal faiz yürütülmesine, 2 Dava konusu Samsun ili, Bafra ilçesi, Doğanca Mahallesi’nde kain 860 parsel sayılı taşınmazdaki davalılara ve ölü murislerine ait hisselerin tapusunun İPTALİ ile DSİ adına TAPUYA KAYIT ve TESCİLİNE. Dair davacı vekili ile davalılardan Hacer Ada, Recep Erdem, Gülizar Bektaş’ın yüzüne karşı, tescil hükmü yönünden kesin, bedel yönünden gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiş olup, yapılan tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemeyen davalı Şükriye Çağlar Keskin’e iş bu karar ve temyiz dilekçesi ilanen tebliğ olunur. İlanın gazetede yayımlanma tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ yapılmış sayılacak ve yasal süresi (15 gün) içinde temyiz edilmediği taktirde kesinleşecektir. 27/08/2015 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 141063) İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.05 04.52 05.18 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.34 13.08 16.39 06.19 12.52 16.23 06.43 13.15 16.46 Akşam 19.29 19.13 19.35 Yatsı 20.51 20.33 20.52 C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear