20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 12 Eylül 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 12 O profesöre takipsizlik Facebook’taki hesabından “Bu iş böyle olmaz. Her şehidimize karşılık bir HDP milletvekili indirilmeli” şeklinde paylaşımda bulunarak tepki çeken İstanbul Arel Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Atilla Şentürk hakkında takipsizlik kararı verilŞentürk di. Kamuoyunda büyük tepkiye yol açan paylaşım, HDP’li milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu ve Garo Paylan tarafından yargıya taşınmıştı. Şentürk hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. Basın Savcısı Umut Tepe’nin takipsizlik kararında, ‘indirilmeli’ ibaresinin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı kaydedilerek, görevden almak anlamı taşıdığı kaydedildi. Prof. Dr. Şentürk, tepki çeken paylaşımının ardından, “Millet belki insan sıfatına girersiniz diye Meclis’e soktuğunuz o militanlara bir fırsat vermek istedi. Ama görüyoruz ki siz bu dilden anlamıyorsunuz. Yarın insanımız öfkesini tutamayıp tükürmeye başlarsa sizi boğulmaktan kim kurtaracak?” ifadelerini kullanmıştı. l CANAN COŞKUN/İSTANBUL 90’lar değil 80’ler CİZRE’NİN ÇEYREK ASRI 2 CELAL BAŞLANGIÇ Z ÖNÜYORU D A R A ’L 90 ÇÜNKÜ... Evet, 1990’lı yıllara geri dönüyoruz. Çünkü AKP iktidarı “Kürt sorunu” karşısında izlediği “çözüm süreci” çizgisini terk ederek 1990’lı yıllarda olduğu gibi devletin “sorunu silahla çözme”, “demokratik talepleri şiddetle, silahla bastırma” refleksine geri döndü. Evet, çünkü kırsalda PKK’lilerle askerler çatışıyor, yollarda mayınlı tu İktidar ‘çözüm süreci’ çizgisini terk edip 1990’lardaki gibi sorunu, silahla çözme’ refleksine döndü. Ancak bugün yaşanan çatışmalar, sivillerin ölmesi, Rojava katliamı ve şehit ailelerinin tepkileri 1990’lardan daha geriye gittiğimizin göstergesi... zaklar patlatılıyor, karakollara baskınlar yapılıyor. Evet, çünkü kent merkezleri yakılıp yıkılıyor, sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor, büyük bir gözaltı dalgası yaşanıyor. Gözaltına alınanların sayısı binlerle, tutuklananlar yüzlerle ifade ediliyor. Erzurum’da bir kaymakamın Kürtçe konuşmayı yasaklamaya kalkması, bir gençte bulunan yeşil, kırmızı, sarı renkler taşıyan bir eşyanın suç unsuru sayılması ister istemez insanda “90’lara mı döndük yoksa” sorusunu ayaklandırıyor insanda... Evet, 1990’lardaki Olağanüstü Hal’e fazlasıyla geri döndük. İç Güvenlik Yasası’na bölgede ilan edilen 150’ye yakın Özel Güvenlik Bölgeleri, bir de Başbakanlık’ın Türkiye’nin tümünü gözaltına alan genelgesi eklenince karşımıza daha kompakt bir Olağanüstü Hal görüntüsü çıkıyor. Özel Güvenlik Bölgelerinde gündeme gelen köy boşaltma girişimleri, aynen o yıllardaki gibi uygulanmaya kalkılan “yayla yasağı” da, 1990’ların OHAL’inin Türkiye genelinde “olağan” bir hale geldiğini, ama bölgede “daha olağan” olduğunu söylemek mümkün. 4 OLAĞANÜSTÜ HAL ı! n y a ar l a Kaf Geçmişten bugüne “devlet büyüklerimizin” PKK hakkında verdikleri demeçlerle nasıl 80’li, 90’lı yıllara döndüğümüzü görelim: “Devlet eşkıyaya pabuç bırakmaz.” (Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ, 24 Mayıs 1986) “Hainler mutlaka hüsrana uğrayacaktır. Kimsenin kuşkusu olmasın.” (İçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut, 2 Mart 1987) “Devletimiz güneydoğudaki her türlü şer’in üstesinden gelebilecek güçtedir. (TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, 13 Ağustos 1989) “Bu katil eşkıyalar nerede olurlarsa olsunlar hak ettikleri cezayı göreceklerdir.” (Başbakan Mesut Yılmaz, 7 Ekim 1991) “Eşkiyanın defteri er geç dürülecektir. Artık ok yaydan çıkmıştır.” (Milli Savunma Bakanı Barlas Doğu, 25 Ekim 1991) “Irak sınırında kuş uçmayacak.” (Başbakan Süleyman Demirel 10 Eylül 1992) “PKK Kuzey Irak’ta barınamayacaktır.” (İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, 22 Haziran 1992) “PKK’yi süpüreceğiz. Uzun süredir önemli planlar ve stratejiler üzerinde çalışıyoruz.” (Hükümet Sözcüsü Yıldırım Aktuna, 23 Ekim 1993) “Bu kış PKK’nin tüm kadrolarına büyük darbeler vuracağız. PKK’nin lider kadrosu yok edilecek. Hatta o örgütün başı dahil.” (Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, 10 Kasım 1993) “PKK işi baharda bitecek.” (Başbakan Süleyman Demirel, 21 Mayıs 1994) “PKK’yi imha harekâtı karşısında teröristler panik içindedir.” (Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, 21 Mayıs 1994) “PKK teröristleri Güneydoğu’nun her yerinde zemin kaybediyor.” (Başbakan Tansu Çiller, 9 Nisan 1996) ”Teröre çok güzel bir darbe vurulmuştur.” (Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, 21 Ekim 2007) “Bu cinayet şebekesinin çökertildiğini göreceksiniz.” (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 16 Ağustos 2011) “Sınırlarımız içinde tek bir terörist kalmayana kadar mücadelemize devam edeceğiz.” (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 Ağustos 2015) “Gerektiğinde de çok şedit bir şekilde kafalarını ezeceğiz.” (İçişleri Bakanı Selami Altınok, 2 Eylül 2015) Kız istemeye giden aileye ateş SİİRT: Barış Mahallesi’nde kız istemeye giden aileye YDGH üyelerince ateş açıldı. 2 otomobile yaklaşık 20 kurşun isabet ederken, saldırıda araçta bulunan damat adayı ve 112 Acil Servis çalışanı olduğu öğrenilen Osman Yüknü (31), yüzüne cam parçasının isabet etmesi sonucu yaralandı. YDGH’lilere “Biz siviliz” diye bağıran baba Bedrettin Yüknü (56) elinden ve omuzundan yaralandı. AĞRI: Ağrı Dağı’nın Ele mezrası mevkiinde PKK’lilerin bulunduğu belirtilen mağaralar, Kobra tipi taarruz helikopterlerince ateş altına alındı. Ağrı Dağı’nın çeşitli bölgelerine helikopterle Jandarma Özel Harekât (JÖH) timleri indirildi. HAKKÂRİ: Yüksekova ile Şemdinli ilçelerinde son 1.5 ayda PKK’ye yönelik operasyonlarda 9 Kaleşnikof marka uzun namlulu silah, 19 bin 706 mermi, Bixi, roketatar, 3 antitank roket başlığı, antipersonel roket başlığı, 4 roketatar sevk fişeği, 10 el bombası, 2 el yapımı patlayıcı, 2 pompalı av tüfeği, bomba malzemesi, 4 telsiz, 2 gece görüş dürbünü, gizli kamera ele geçirildi. DİYARBAKIR: Yenişehir ilçesi Şehitlik Mahallesi’nde bulunan TOMA aracına el yapımı patlayıcı atıldı. Saldırıda görevli personel zarar görmezken, yakında bulunan 2 vatandaş ise hafif yaralandı. Sur ilçesinde, bir araçta 2 roketatar, 12 anti tank roketatar ile çok sayıda mermi ve mühimmat bulundu. Bismil’de 30 el yapımı patlayıcı ile bomba yapımında kullanılan 7 kilo 600 gram kimyasal madde ele geçirildi. Silvan’da İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. MERSİN: Siteler’de polis karakoluna pompalı av tüfeğiyle ateş açıldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. HDP’den yargı hamlesi geldi HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın parti binalarına saldıranlara yönelik “yargı önünde hesap vereceksiniz” açıklamasının ardından HDP harekete geçti. İlk olarak olayda sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle İçişleri Bakanı Selami Altınok hakkında suç duyurusunda bulunan Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanı Burhan Kuzu’yu da savcılığa şikâyet etti. Demirtaş’ın avukatları, nöbetçi Ankara Sulh Ceza Hâkimliği’ne verdiği dilekçede, Kuzu’nun Twitter hesabına erişimin engellenmesi istendi. Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi, HDP’ye yönelik tehdit ve şiddet eylemi çağrısı yapılan 150 hesap hakkında suç duyurusunda bulundu. l ALİCAN ULUDAĞ / ANKARA İstanbul’da 14 kişi gözaltına alındı İstanbul polisi, Cizre’deki olayları protesto için izinsiz gösteri düzenleyen gruplara yönelik Sultangazi, Sancaktepe, Ataşehir, Küçükçekmece, Ümraniye, Esenyurt, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa ve Zeytinburnu’nun da aralarında bulunduğu 11 ilçede çok sayıda adrese eşzamanlı operasyon yaparken 14 kişi gözaltına alındı. 2 ruhsatsız tabanca, 2 otomatik av tüfeği, 12 molotofkokteyli, 11 havai fişek bataryası, 43 meşale, 150 mermi ve çok sayıda örgütsel doküman ele geçirildi. Kırşehir’de 8 Eylül’de yapılan “Teröre lanet yürüyüşü”nün ardından HDP binası ve Kürtlere ait dükkanların yakılması olaylarına karıştıkları iddiasıyla 30 kişi gözaltına alındı. Zanlılardan 2’si adli kontrol kararıyla, 24 kişi de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. l İSTANBUL KIRŞEHİR /Cumhuriyet Hayır, yaşanılan sürecin 1990’larla ilgisi yok. Bunu bugün yaşanılan çatışmalardaki niteliksel değişime de bakarak anlayabiliriz. PKK’nin kırsal alandaki yollarda, karakollarda yaptığı sabotajlar dışında çatışmaların ağırlığı özellikle HDP’ye yüzde 80’lerin, yüzde 90’ların üzerinde oy veren kentlerin merkezlerine, mahallelerine kaydı. Hayır, çünkü 1990’larda yaşanılan çatışmalı sürecin önemli bir aktörü olan korucular ortalıkta pek görünmüyor. İlk bakışta 1990’lardaki gibi “özel harekât timleri” şehirlere inmiş gibi görünüyorsa, artık keskin nişancıların namluları sadece Kürt medyasının gazetecilerine, siyasi aktörlerine, İzzet Kezer gibi seçilmiş hedeflere yönelmiş değil. Artık sivil olanlar da namlunun ucunda... Çatışmalarda ise daha çok Yurtsever Devrimci GençlikHareketi (YDGH) adı altında yerel olarak mahalle mahalle, ilçe ilçe örgütlenmiş yerel gençler var. Hepsi kendi ilçesinde, kendi mahallesinde hendekler kazıp, barikatlar kuruyor. Zaten bu gençlerin ruhu; 12 Eylül’ün Diyarbakır zindanlarında işkence görmüş dedelerinin, bir gecede boşaltılmış köylerin, evleri yakılıp yıkılmış ailelerinin, 1990’ların faili meçhullerinde kurşuna dizilen babalarının, ağabeylerinin, dağa çıkanların hamuruyla yoğrulmuş. Çocukları, kardeşleri, ağabeyleri, yeğenleri, kuzenleri barikatlarda, hendeklerde direndikçe, diğer aile fertleri de bu eyleme katılıyor, gençlerle beraber en azından yakınlarını, çocuklarını korumak için nöbet tutuyor. Sonuçta güvenlik güçlerinin girmeye çalıştığı ilçelerde, mahallelerde çatıştığı, dışarıdan gelen, kırsal alandan inen PKK’liler değil, bölgedeki işte bu gençler ve aileleri var. Yaşadığı kentte mahalle ma 4 KÜRT HALKI MÜYORUZ N Ö D A R 90’LA ÇÜNKÜ… halle, ilçe ilçe örgütlenmiş, halk komiteleri kurmuş, hatta bazı yerleşimlerde yargı sorunlarını bile kendi içinde çözen, ileri derecede politikleşmiş, bu örgütlenme içerisinde “eşbaşkanlık” modeliyle kadınları da örgütlü olarak tüm hareketin içine katmış, hatta çatışmalı alanlarda kendi bedenini “canlı kalkan” olarak koyan bir halk var. Artık kendi belediye başkanlarını seçen, devletin bütün baskılarına karşın yerel yönetimlerin kurduğu anaokullarında ve diğer eğitim kurumlarında Kürtçe eğitim verilmesini isteyen bir bölge halkı yaşıyor. 1990’ların çok ötesinde, kültürden sanata, uluslararası ilişkilerden kadınlara, gençlere, akademisyenlere, hatta imamlara kadar hayatın her alanında örgütlenmiş Kürtler var artık... 90’lara hiç benzemiyor, çünkü artık “Kendi kendimizi yönetmek istiyoruz”, “Kendi valimizi seçmek istiyoruz” diye ortaya çıkıp tercih ettikleri yönetim modelini, yani “özerkliğini” talep eden bir halk var. Hayır, yaşadığımız süreç 1990’lara benzemiyor, çünkü bölgede kan gövdeyi götürürken Türkiye’nin batısında kafasını kuma gömen bir Türkiye kamuoyu yok artık... Daha önce “önemli olan sınıfsal meseledir” diyerek Kürt sorununun çözümünü “devrimden sonraya” ertelemeye kalkan Türkiyeli sosyalistlerin önemli bir kesimi de artık Kürtlerin “bileşenleri”... AKP’nin savaş açıp Kandil’i bombalamasının daha haftası dolmadan kurulan Barış Bloku, binlerce kişinin katılımıyla miting yaptığı için, Ankara’sından İz 4 ÇÜNKÜ ROJAVA mir’ine, Zonguldak’ından Edirne’sine kadar demokratlar, ilericiler, yurtseverler, sosyalistler, barış için tüm Türkiye’de alanlara çıktığı için, bugün yaşadığımız süreç 1990’lara hiç benzemiyor. Yaşadığımız süreç 1990’lara benzemiyor çünkü o yıllarda az sayıda parlamenterle temsil edilen, hatta milletvekilleri enselerinden tutulup cezaevine götürülen Kürt siyasi hareketi, büyük bir Türkiyelileşme projesiyle bugün MHP ile eşit sayıda milletvekili ile parlamentoda temsil ediliyor. Hatta İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük kentinde MHP’den daha fazla oy alarak üçüncü parti durumuna geldi. Üstelik bugün anayasa gereği kurulan seçim hükümetine de iki bakan verdi. Çatışmalar derinleşirse 1990’lı yıllara hiç benzemez, çünkü geçmişte sadece kırsal alanda savaşma deneyimi olan PKK’liler özellikle Kobane’de, Afrin’de, Cizire’de mahalle mahalle, sokak sokak, ev ev çatışma örnekleri yaşadı. 1990’lara hiç benzemiyor yaşadığımız süreç, çünkü artık asker ve polis cenazesi görünce yakınları, “Vatan sağolsun” demiyor. Çünkü 90’lı yıllardaki çatışmalı ortamı, Türkiye’nin batısı, devletin “topyekun” savaşı olarak algılıyordu. Ama artık birçok “şehit” cenazesini yakınları, “Sarayın tek başına iktidar olması için öldü” diye algılıyor, bu yüzden itiraz ediyor, hatta Cumhurbaşkanı’na hakaretten tutuklanıyor. Bunun için AKP iktidarı Anadolu Ajansı ve TRT’nin dışında gazetecilerin cenaze törenlerini izlemesini engellemek istiyor. Medya da 1990’ların medyası değil, çünkü o yıllarda olmayan bir “sosyal medya” var ve Kürtler, “kendi medyasını” internet, Twietter, Facebook üzerinden oluşturmuş durumda... 4 ÇÜNKÜ ŞEHİT AİLELERİ HDP’yi yakan bedelini ödeyecek ALİCAN ULUDAĞ ANKARA İç Güvenlik Paketi’ne göre devlet, HDP’nin zararını karşılarsa parayı sorumluları bulup alabilecek KK’nin düzenlediği saldırılar sonucu Dağlıca’da 16 asker, Iğdır’da ise 13 polisin şehit edilmesine tepki olarak tüm yurtta yapılan eylemler sırasında bazı gruplar HDP binalarını ve Kürt kökenli yurttaşları hedef aldı. HDP Genel Merkezi’ne yapılan saldırı sonucu binanın bazı katları kundaklandı. İçişleri Bakanı Selami Altınok, şiddet eylemlerinde 69 parti binasına saldırı gerçekleştiği P ni, 7 ilde toplam 30 ev ve işyeri ile 8 aracın hasar gördüğünü, 51 vatandaşın yaralandığını, 2 kişinin ise hayatını kaybettiğini bildirdi. HDP yetkilileri ise partilerine yönelik saldırı sayısını 300’ün üzerinde olarak açıkladı. HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, partisine saldıranlara seslenirken, “Yakıp yıkanlar, insanları dövenler, mevsimlik işçilerin çadırlarını yakanlar linç edenler hepinizin görüntüleri var. Bugün olmaz yarın ama illa hesabını vereceksiniz” diyerek dava sinyali verdi. Bu kapsamda gözler HDP’nin nasıl hukuksal mücadele başlatacağına çevirdi. Olayın cezai yanında bir de oluşan zararın giderilmesi boyutu var. Çünkü saldırılarda binlerce liralık maddi hasar meydana geldi. HDP, görüntülerde parti binalarına zarar verenlerden kimliği tespit edilenler hakkında zararın karşılanması için tazminat davası açabilir. Bunun yanında İç Güvenlik Paketi içinde de HDP’nin kullanabileceği bir düzenle Binlerce liralık hasar me var. Paketle Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda “Zararların devlet tarafından karşılanması halinde, ilgili idare ödeme nedeniyle genel hükümlere göre sorumlulara rücu eder. Bu Kanun kapsamındaki rücu istemine ilişkin zamanaşımı süreleri bir kat artırılarak uygulanır” hükmü eklendi. Mahkeme tazminata hükmederse bakanlık, bunu ödemek zorunda. Buna karşılık İçişleri Bakanlığı da ödenen miktarı, HDP’ye zarar veren kişiden tahsil etmek zorunda. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear