25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 30 Temmuz 2015 Değişen bir şey yok evgiliniz size tokat attıysa ondan ayrılın” demişti köşesinde. Henüz 90’lı yıllardı. Kadınerkek eşitliği meDAMLA YUR selesini gündeme getiren oldukça azdı. Akademik çalışmalar yapan kadınların da yaptıkları önemli bir yer teşkil ederken Asena gündelik gazetelerde kadın cinayetlerine karşı isyanının dışında temsiliyet yetersizliğinden, kürtaj hakkına, kadının cinselliğine değiniyordu. Son yazılarını Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanmak üzere kaleme almıştı Asena. Asena aramızdan 30 Temmuz 2006 günü ayrıldı. Bugün ölümünün 9. yılı. Asena’nın dile getirdiği sorunlardaki mevcut tablo ise hala şöyle: KULTUR “S Emin Alper’in filmi ‘Abluka’ Venedik’te 72. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünün verileceği ana yarışmaya, ‘Tepenin Ardı’ filmiyle tanıdığımız genç yönetmen Emin Alper’in yoğun bir politik şiddet ortamında ayakta kalmaya çalışan EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: BETÜL BERİŞE iki kardeşin hikâyesini anlattığı yeni filmi ‘Abluka’ da seçildi. Filmin başrolünde Mehmet Özgür ve Berkay Ateş yer alırken ikiliye yardımcı rollerde Tülin Özen, Müfit Kayacan ve Ozan Akbaba eşlik ediyor. 17 Bugün, 2001’de demokrasi için doğuya giden Duygu Asena’nın 9. ölüm yıldönümü Duygu Asena’nın 14 yıl önceki yazısından: Atatürkçü, devrimci Prof. Dr. Suna Kili’ye veda oğaziçi Üniversitesi’ne (B.Ü.) büyük emeği geçen, burada siyasal bilimler ve devrim tarihi dersleri veren Prof. Dr. Suna Kili, önceki gün hayatını kaybetti. Kili’nin cenazesi, bugün İstanbul Yeniköy Camii’nde kılınacak ikindi namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Türkiye’de özellikle 10’ncu baskıya ulaşan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları etiketli ve Türk Dil Kurulu (TDK) Bilim Ödülü sahibi ‘Türk Devrim Tarihi’ isimli kitabıyla bilinen Kili, aynı ya Prof. Dr. Suna Kili yınevinden çıkan ve 1981’de ‘Siyasal Bilim Büyük Ödülü’nü alan ‘Atatürk Devrimi: Bir Çağdaşlaşma Modeli’ kitabının da yazarı idi. Kili 10 Kasım 2001’de de İstanbul Üniversitesi’nce verilen ‘Atatürk İlke ve Devrimleri Ödülü’nü, dönemin rektörü, Prof. Kemal Alemdaroğlu’ndan almıştı. Prof. Kili, İstanbul Amerikan Kız Koleji’ni bitirdikten sonra yükseköğrenimini Amerika Birleşik Devletleri’nde yaptı. Lisans, master, doktora derecelerini Bryn Mawr College’den siyasal bilimler ve uluslararası ilişkiler dallarında alan akademisyen, Berkeley ve Kaliforniya Üniversitesi’nde lisansüstü çalışmalar yaptıktan sonra, doktora sonrası araştırmalarını da London School of Economics, Columbia Üniversitesi ve Princeton Üniversitesi’nde sürdürdü. Prof. Kili, Los Angeles California Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi 19771978 akademik yılında da konuk öğretim üyesi olarak ders verdi. Kili ayrıca, Kemalizm, Cumhuriyet Halk Partisi ve Türkiye ile Osmanlı anayasaları üzerine de çeşitli inceleme ve kitapların sahibiydi. l Kültür Servisi B Kürtaj hakkı uygulanmıyor 2012 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Her kürtaj bir Uludere’dir” dedi. Açıklamanın ardından kürtajı yasaklayan yasal bir düzenleme hazırlandı, tepkiler üzerine askıda kaldı. Mevcut durumda 10 haftaya kadar kürtaj yasal hak. Ancak Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı araştırmasına göre devlet hastaneleri kürtaj yapmamakta ısrarcı. Vakıfın İstanbul’daki 37 kamu hastanesi üzerinden yaptığı araştırmaya göre: Sadece 3 kamu hastanesi isteğe bağlı kürtaj yapmakta, bunlardan 1 tanesi yasal sınır olan 10 haftaya, diğer ikisi ise 8 haftaya kadar kürtaj yapıyor. 12’si hiçbir şekilde kürtaj yapmazken, 17 hastane tıbbi komplikasyonların zorunlu kıldığı durumlarda kürtaj yapmakta. O köyler yine ‘Barış barış’ diye inliyor Duygu Asena’nın dile getirdiği sorunların üzerinden yıllar geçti. Türkiye’deki mevcut durum ise hâlâ “Her kürtaj bir Uludere’dir”, “Kadına şiddet demek konuyu büyütüyor” söylemleri sonrası yaşanan cinayet, istismar ve eşitsiz tablo. “Almanya’daki durumu hiç duymuyoruz ama Türkiye’dekini sağır sultan bile duyuyor” sözleri ile tepki toplarken, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu da geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda “Kadına şiddet demek konuyu büyütüyor” dedi. Oysa Anıt sayaç verilerine göre 2015’in ilk 7 ayında en az 166 kadın erkek şiddeti sonucu öldürüldü. Bu sayı 2014’de 286, 2013’de 228, 2012’de 139. 2015 Genel Seçimleri Meclis’te kadın devrimi olarak okundu. Oysa kadınların seçme ve seçilme hakkının 1934 yılında tanındığı Türkiye’de 81 yılın sonunda mecliste 97 kadın vekil ile temsil oranı yüzde 18. Yerel yönetimlerde de 81 ilden 4 ilin belediye başkanı kadın. Yargıda ise 17 üyesi bulunan Anayasa Mahkemesi’nde, hiç kadın üye yok. Hakimlerin yüzde 33,6’sı, savcıların yüzde 8,3’ü kadın. Akademide kadın öğretim elemanı oranı yüzde 41.5, kadın rektör oranı yüzde 5.2, kadın dekan oranı yüzde 15.3. Medyada da durum farksız. Gazetelerde hiç kadın genel yayın yönetmeni yok. Asena Mart 2001’de Barış İçin Kadın Dayanışma Grubu üyesi olarak Zeynep Oral, Şükran Soner, Nilgün Cerrahoğlu, Pınar Selek gibi isimlerin bulunduğu ekiple Diyarbakır’a gitmişti.. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önceki gün, “Süreci devam ettirmek mümkün değil” dedi. Bu tabloya göre o köyler tekrar “Barış barış” diye inleyecek. İşte Duygu Asena’nın 14 yıl önce Cumhuriyet’e yazdığı “Banş banş diye inleyen bölge” başlıklı yazısından bir bölüm: “Sıradan bir slogan değildi bu... Orada kadınlar, batılısı, doğulusu Türk’ü Kürt’ü halay çekti eğlendi, dertleşti ağlaştı. Ama hepsi de banş istedi. ” Kadın cinayetleri hız kesmiyor Zaz ile getto içtenliği Fransız şarkıcı Zaz önceki gece İstanbul’daki konserinde dinleyicileriyle buluştu 1 yaşındaki sanatçı Charles Aznavour, Fransız şarkıcı Zaz’ın Fransa dışında tüm dünyaya büyük bir hızla yayılan ününün nedeninden söz ederken “müzisyenin halkı sevdiği için halk tarafından sevilmesine” vurgu yapıyor. Salı akşamı Turkcell Yıldızlı Geceler kapsamında İstanbul’da, dün gece ise İzmir Arena’da halkla buluşan Zaz, bunu sahnede bir kez daha kanıtladı. Gerçek adıyla Isabelle Geffroy, konser öncesinde sahne arkasında buluştuğumuzda, aynı sahnedeki gibi doğal, samimi ve enerjikti. Aklıma bazen ZÜLAL kendisine Zaz olarak deKALKANDELEN ğil, sadece Isabelle olmak yaklaşılmasını istediği şeklindeki sözleri geldi; gerçek kimliği ile sahne kimliği arasında bir ayrım yapıp yapmadığını sordum. “Ayrım yapmıyorum ama Zaz olarak dünyaya karşı daha büyük sorumluluğum var. Bazen moralim bozuk olabilir. Her sokağa çıkmak istediğimde çıkamıyorum. Çünkü insanlara hayır demek, surat asmak istemiyorum. Bu nedenle sürekli enerjik olmam gerekiyor. Zorluğu bu” dedi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam kadın cinayetlerinin medyada yer almasıyla artıyor algısı oluşturulduğunu sıkça vurguluyor. İslam, 9 En büyük hediye! DERİN OSKAY Dün akşam annemle Zaz konserine gittik. Konseri en ön sıradan izledik. Zaz’ın şarkıları bitince herkes çok üzüldü. Sonra Zaz dinleyicilere Fransızca bir şeyler söylemek istedi ama ne demek istediğini kimse anlayamadı. Bana “Cadeau ne demek” diye Fransızca sordu, ben de “hediye” demek dedim. Sonra yine Fransızca “Un cadeau pour vous” dedi. Sonra ben de Türkçeye çevirdim: “Sizin için bir hediye.” Sonra İspanyolca bir şarkı söyledi. Benim için en büyük hediye ise Zaz’ın beni sahneye çıkarmasıydı. Ne tesadüf ki ikimiz de sarı bir elbise giymiştik... Umut ve hayal kırıklığı Beş yıl içinde üç albüm çıkarıp kendi ülkesi Fransa’nın yanı sıra, özellikle Türkiye’nin de aralarında olduğu birçok Avrupa ülkesinde en çok ilgi gören müzisyenlerden biri oldu Zaz. 2011’de Zaz minik hayranı Derin’i sahneye davet etti. Zaz, Cumhuriyet için de Akbank Caz Festivali’ne konuk oldualbümünü imzaladı. ğunda kendime, “Zaz’ın müziğini her yaşa ve hemen her kesime yakın kılan nedir?” diye sormuştum. Konserde bu so kendisinin de gördüğünden eminim. Nitekim Édith Piaf ile kururuya bulduğum yanıt şuydu: “Sesi Édith lan benzerlik sorulunca, “Onunla karşıPiaf’ı andırsa da, onunki gibi can yakılaştırılmak hoşuma gidiyor. Aslında aycı bir hüzün yok Zaz’da. Gençliğin hayal kırıklıkları var ama aynı zamanda umut nı sokakta yaşamışız, birçok ortak noktamız da var ama tabii kimse Edith Piaf lu. Müziğinin yansıttığı ruh hali, insanı pasifize edip sindirmiyor, tersine iyi his olamaz” diyor. Romantik hüznü hissettiren şarkıları da settirip hareketlendiriyor.” Cemil Topuzvar ama uzun sürmüyor bu anlar; hemen lu Açık Hava Sahnesi’nde, “Paris” albüardından “Dans edin lütfen!” diyerek kalmünde yer alan ve eski şansonları cazla dırıyor herkesi ayağa. İnsanlar Fransızbuluşturan şarkılarını seslendirirken de, ca sözleri anlamasa bile, Zaz, dinleyicisini konsere yine bu his hâkimdi. Bu noktayı şarkılara eşlik ettirme yolunu bulmuş. Futbol maçlarında duymaya alıştığımız “Oooo, şalalala” türünden nakaratları duydukça, “Daha güçlü!” diye Türkçe sesleniyor ve çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek hemen herkese alkış tutturuyor. Dinleyicisiyle arasındaki dil engelini müzikle aşıyor aslında ama bununla da kalmıyor; şarkı aralarında kağıttan Türkçe okuduğu kısa öykülerde, su damlalarıyla ateşi söndürmeye çalışarak üzerine düşeni yapan sinekkuşundan ve 1930’larda fırından gelen ekmek kokusuyla güven duygusunu tadan sokak çocuklarının yaşadıklarından söz ediyor. Birlikte çalıştığı gitarist John Clayton, albüm tanıtım videosunda şunu sormuş: “Stüdyodayken sanki kilisedeymiş gibi ısınıp coşuyordu. Nereden geldi bu kız?” ve yapımcısı Quincy Jones yanıtlamış: “Gettodan”. İşin sırrı bu. Zaz’a bunu hatırlattığımda, “Her şey çok çabuk oldu. Bu dönüşüme alışmak zordu. Beş yıllık bir adaptasyon sürecinde öğrenmeye çalıştım” dedi gülerek. Salı günkü konserden sonra artık diyebiliriz ki; sokak müzisyeni Isabelle Zaz’a dönüşürken değişmedi; getto ruhunu dünya sahnesine başarıyla taşıdı. Zazimut Projesi ile sosyal yardım Getto ruhu Zaz, yaklaşık iki saatlik konserinde, aralarında “Je Veux”, “La fée”, “Si”, “Éblouie par la nuit” gibi sevilen şarkılarının yanı sıra, 2014 tarihli albümünden yeni şarkıları da seslendirdi. “Paris benim için Eyfel’den, Şanzelize’den, Louvre’dan daha fazlası; büyük bir kültürel karışım. Size kendi sevdiğim Paris’i tanıtmak istiyorum” diyerek eski Fransız şarkılarını ünlü yapımcı Quincy Jones ile yaptıkları yeni düzenlemelerle söyledi. Konserin son şarkısı ise, unutulmaz Édith Piaf şarkısı “La Vie en rose” oldu. Son şarkı Édith Piaf’tan Zaz, hem konser öncesi buluşmamızda hem de sahnede Zazimut adını verdiği projesinden söz etti. Bu projeye göre, konser verdiği ülkelerde Zaz adına yapılan satışlar yerel bir organizasyonla yürütülüyor ve orada ne eksikse satışlardan o amaçla pay ayrılıyor. Her kentteki bu organizasyonun videoları çekilerek Facebook’ta paylaşılıyor ve böylece satış ortakları da birbirinden haberdar oluyor. Bu şekilde bir yardım ağı oluşmasına katkıda bulunmuş oluyor. Sevenleri, Arnavutköy Taksiarhi Rum Ortodoks Kilisesi’ndeydi. Panayot Abacı’yı uğurladık... evirmen, müzisyen, eleştirmen ve yazar Panayot Abacı dün sonsuzluğa uğurlandı. Abacı, Arnavutköy Taksiarhi Rum Ortodoks Kilisesi’nde düzenlenen törenin ardından Arnavutköy Profiti İlia Mezarlığı’nda toprağa verildi. Törene, Abacı’nın ailesinin yanı sıra piyanist İdil Biret, piyanist Ayşegül Sarıca, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Genel Müdür vekili Selman Ada, Yaşar Kemal’in eşi Ayşe Semiha Baban, Ümit ve Evin İyem, gazetemiz yazarı Zeynep Oral, gazeteci Oral Çalışlar, Cumhuriyet Kitap’ın yayın yönetmeni Turhan Günay, müzisyen, çevirmen Ari Çokona, kemancı Gönül Gökdoğan, sanat yazarı Erhan Karaesmen, İDSO eski müdürü Murat Berk, heykeltraş Halis Başarır, besteci Yüksel Koptagel, İstanbul Devlet Opera ve Balesi (DOB) eski müdürü Suat Arıkan da katıldı.l Kültür Servisi Ç C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear