25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 23 Haziran 2015 Israf değil imsak sofrası yeryüzü sofralarının isim babası ve sayfamızın adını borçlu olduğumuz Lütfü oflaz, kalemiyle aramızda amazan sayfamızın da adı olan “Yeryüzü Sofraları”, belki ilahiyatçıyazar İhsan Eliaçık dolayımıyla popüler ilgiye ulaştı, ancak onun isim babası değerli yazar, gazeteci ve aktivist Lütfü Oflaz... İslâm’ın, birilerince iktidar ve Lütfü “iktisat”la, daha açık deyişle kaOflaz pitalizmle haşir neşir kılınması sonucu insanlığa “iyidoğrugüzel”i bulma yolunda bir ahlaki kılavuz olmaktan iyiden iyiye uzaklaştırıldığı günlerdeyiz. Böyle bir ortamda, özellikle Türkiye’de Oflaz’ın bu güçlü tabiri, İslâm’ı yeniden insanlara, en çok da yoksula, garibana, çaresize rahmet kaynağı kılma ve bunu hatırda tutma yolunda tam anlamıyla çağdaş bir “şifre” oluşturuyor. Kıymetli dostumuza gecikmiş teşekkür borcumuzu da bu vesileyle ifade ederken “şifre”nin açılımını öğrenmek üzere sözü ona bırakalım!.. HHH 2011’den beri kurulan Yeryüzü Sofraları, 2013’teki Gezi Parkı isyanı sonrasında dünyaâlemce tanınır, bilinir oldu. Eğer her yer Yeryüzü Sofraları gibi olursa, yeryüzü cennet olur. Bizler yeryüzü cennetini kurabiliriz; yaşadığımız yeri cennete çevirebiliriz. Zaten yeryüzü cennetinin bir modeliydi Yeryüzü Sofraları... Yeryüzü Sofraları sınıfsız, sınırsız, savaşsız bir dünya idealinin ete kemiğe büründüğü sofralar. Bu sofralarda herkes ekmeğini, yemeğini, suyunu birbiriyle paylaşıyor. Farklı sınıflara mensup insanlar bu sofralara oturduklarında eşitleniyor. Bu sofralarda eşit olmak, yan yana olmak, hoşgörülü olmak, paylaşmak, dayanışmak, birbirine dokunmak, birbirini tanımak, birbirine saygı duymak gibi değerler yaşatılıyor. Farklı inançlardan, farklı yaşam tarzlarından insanlar bu sofralarda tek vücut olu yEryUzU SofrALArı TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK Ramazan Derleyen TAYFUn ATAY 11 R FAYDALI BİLGİLER ŞeriatTarikat kavgası Kamp Armen’de önceki gün iftar sofrası kuruldu. Sevgi Sofrası yeryüzü Sofrası’yla birlikte açıldı DAMLA yuR ramazan sofrası günlerdir direnişte olan Kamp Armen’de kuruldu rmenilerin kilisede ayinlerden sonra katkı amaçlı düzenledikleri ‘Siroseğan’ adı verilen Sevgi Sofrası ile Antikapitalist Müslümanların 2011 yılından bu yana ramazan iftarları için yaptığı Yeryüzü Sofrası önceki gün Kamp Armen’de birleştirildi. Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’na devri hâlâ yapılmayan öldürülen gazeteci Hrant Dink’in de kaldığı Kamp Armen Ermeni Yetimhanesi’nde önceki gün direnişin 47. günü gerçekleşti. Ermenilerin yeryüzü sofrasına benzer bir etkinliyor. Tüm farklılıklar bu sofralarda buluşuyor, gökkuşağı gibi bir renk cümbüşü oluşturuyor. Kimsenin kimseyi dışlamadığı, kimsenin kimseyi ötekileştirmediği sofralar bunlar. Bu sofralarda herkese yer var. Bir barış, bir gönül sofrasıdır Yeryüzü Sofraları. Cüzdan zenginlerinin değil, gönül zenginlerinin sofrasıdır Yeryüzü Sofraları. Şatafata, gösterişe, israfa karşı olan sofradır Yeryüzü Sofraları. Yeryüzü cennetini müjdeleyen sofradır Yeryüzü Sofraları... Yeryüzü cennetinde eşitsizliğe, adaletsizliğe, altta kalanın canı çıksın” diyen zih E ği de hem birlik beraberlik hem de kiliseye katkı sağlamak amaçlı ayinlerden sonra düzenledikleri Siroseğan adı verilen Sevgi Sofralarıdır. Kamp Armen direnişçileri bu benzerliğe dikkat çekmek için “Siroseğan ve Yeryüzü Sofrası Kamp Armen’de” yazılı pankartı bahçeye astı. “İnananİnanmayan, TürkKürt, AleviSünni, zengin fakir, ünlü ünsüz herkesin eşitlendiği sofra” çağrısında bulunan Antikapitalist Müslümanların sesine kulak veren onlarca kişi de iftardan 1 saat önce Kamp Armen’de toplanmaya başladı. KBir yanda şarkılar söylendi, halaylar çekildi, bir diğer yanniyete, birinin yiyip birinin bakmasına, kula kulluğa, insanın insanı sömürmesine, hiç kimsenin hiç kimseye üstünlüğü yok. Yeryüzü cennetinde baskıya, zorbalığa, tahakküme, zulme, savaşa yer yok. Yeryüzü cennetinde özgürce, farklılıkların birlikte yaşaması esas... Yeryüzü cennetinde paylaşmak, dayanışmak, yardımlaşmak esas... Yeryüzü cennetinde “Hep bana” diyen bir bencillik değil, toplumculuk esas. Yeryüzü cennetinde becerin kadar üretmek, ihtiyacın kadar tüketmek esas. da ise mercimekler yoğruldu, gazete kâğıtları bahçeye serilerek getirilen iftarlıklar konuldu. ‘Ermeni de oluruz’ Antikapitalist Müslüman Hareketi’nin önde gelen isimlerinden ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık da Kamp Armen’deki Yeryüzü Sofrası’na katıldı. Eliaçık’ın, “Dayanışma için, yetim hakkı için, ötekinin hakkı hukuku için Cemevi’ne gittik Alevi olduk, Diyarbakır’a gittik Kürt olduk, buraya da gelir Ermeni oluruz hiç sorun değil” şeklindeki ifadeleri direnişçiler tarafından alkışlarla karşılandı. Yeryüzü cennetinde ozon tabakasını delen, buzulları eriten, yağmur ormanlarına zarar veren vahşi kapitalist üretim tarzı olmayacak. Aşırı tüketimi pompalayan bir üretim tarzının yerini, ihtiyaçları karşılayacak bir üretim tarzı alacak. Doğayı katledecek kadar insafsız vahşi kapitalist üretim tarzı son bulacak. İşte Yeryüzü Sofraları, bu yeryüzü cennetinin bir modeli, yansıması... Yeryüzü Sofraları israf değil insaf sofraları. O yüzden yineliyorum ki her yer Yeryüzü Sofrası olursa, yeryüzü cennet olur. Herkese yer var hli şeriat zahire bakar ve saiçin kabul edilemezdi. Onlar, Allah’ın dece onunla meşgul olur. bilgisine ulaşma yolunun ciddi uzEhli tarikat, ‘Saray’ın içine girer ve manlaşma çerçevesinde Kur’an ve oradan konuşur. Ehli şeriat der ki hadisler üzerinde yoğunlaşan bir çagörebileceğiniz her şey bu ‘Saray’ın lışmayla mümkün olacağında ısraryüzünden ibaret; işte sütunlar, penlıydı. cereler, kapılar; bunun dışında bir Burada da esas mesele, şey kabul etmeyiz... Ehli tarikat der “iktidar”dır. Ulema, sufilerin konum ki sizin söylediklerinizi reddetmiyove etkinliklerinde kendilerinin Müsruz, lâkin biz binanın içine girdik ve lümanlar üzerindeki rakipsiz otoriteiçeride olanlar hakkında konuşuyosine tehdit görmüştür. Tarikat pratiruz. Ehli şeriat, hayır, yok böyle bir ğinde karizmatik liderlik için mevcut şey der. Biz diyoruz potansiyel de yöneticiki var; ne içine girilerin gözünden kaçmayor, ne de girmek istidı. O yüzden tarikatsiyorsunuz. Dal ve gör, yaset ilişkileri de dünbak neler neler var den bugüne hep netaiçinde! Kur’an denizimeli şekilde geldi. nin derinliklerine dalElbette iki anlayışın dığın zaman boş mu arasını bulma çabalarıçıkacaksın!.. Ehli şeda olmuştur. İmam Gariat dinin zahirine bazali (ö. 1111) bu bakımkar, onun içine daldan zikredilmesi gemaya cesaret edenlereken en önemli isim. rin içeriden verdikleÂlimlikle şeyhliği bir ri haberi de kabul etarada yürüten, her iki mez...” geleneği “füzyon”a uğİslâm’ı kitabî açıratan isim de çoktur. dan değerlendirip “fıAma aradaki çatlak da Hallâcı Mansur kıh” üzerinde odaklahiç kaybolmamıştır. idam sehpasında. şan âlimler (ulema) ile En iyi bilinen ve “kankalbîtecrübî bilgiye lı” çatışma, Hallacı Mansur olayı. O, ağırlık veren sufiveliler (evliya) ara“Ene’lHak” dediği için ulama ölümüsında tarihten bugüne mevcut geriline fetva verdi. Hâlbuki Hallac aslınmin hem sade, hem de ilginç bir ifada kendi ilahlığını ilan etmiyor, fakat desi bu... Sözler, yakın dönem NakAllah’la bir araya gelmek olarak niteşibendiliğin dünyaca tanınmış ismi lenebilecek bir mistik deneyimi anŞeyh Nazım Kıbrısî’ye (ö. 2014) ait. latmak istiyordu. “Kendimden çıktım Şeriattarikat ikiliği İslâm’da ta(fenafillah), Allah’la varım (bekabilsavvufun ortaya çıkmasından hemen )” feryadı idi bu. lah sonra baş gösterdi. Kendilerini “doğBunlar Allah sevgisine bağlı bir ru İslâm” için yegâne otorite gören “manevi sarhoşluk” içinde söylenulema, başlangıcından itibaren taşathiye ) ve en çok miş sözlerdir ( savvufa sıcak bakmamıştır. Mistik“zikir”de açığa çıkarlar. manevi deneyimle Allah’ın bilgisine Yarın: ZİKİR erişme demek olan “marifet”, ulema “E ‘yemekler çiğ olmaya, kâseleri pâk ola!..’ araylar, konaklar, yalılar dışında de ihmal edilmiyordu. Örneğin, Sultan eski İstanbul’un mutfakları geIV. Mehmet döneminden kalma, 1680 nelde evlerden çok, kentin katarihli bir Narh Defteri, yelabalık meydanlarında, çarşımek fiyatları dışında aşçıların SOFRA SOHBETLERİ larında icraı sanat eden dernelere uymak zorunda olduklame çatma aş evlerinde kayrını şöyle sıralıyordu: “Aşçıların pişirdikleri yemeknardı. Evlerin çoğu kolay tuler çiğ olmaya ve tuzlu olmaya tuşan ahşaptan yapıldığı için, ve kâseleri pâk ve kazanları kaocaklı mutfağın evin dışında laylı ve çanakları yeni ve sırçalı konumlandırılması gerekirArtun ve fotaları (önlükleri) temiz ola. di. Buna da varlıklıların dışınMuhâlif hareket ederlerse hakda, halkın pek gücü yetmezdi. Ünsal larından geline. Kuzu büryanı Üstelik yemek pişirmek için evvel suya ıslatıb pişirirlermiş, odun, kömür gerekirdi ki, onmen oluna. Evvel yahni edüp sonra bürlar da bayağı bir harcama isterdi. Kısacası, “Sokak mutfağı”, aşevleri ve sey yan etmekten de. Ve büryanun yüzüne aşı (aşı boyası toprak boya, kırmızı yar yiyecek satıcılarıyla İstanbul halkıya da sarı renkte bir çeşit demir cevhenın, özellikle dar gelirli kesimin, şurdaburda çalışan, taşradan gelme işçilerin, ri) sürmekten de men edeler. Ve mahrâ (uygun) pişireler. Ve tavuk ve kuzu bürbekârların, iş arayan gariplerin tek sıyanı ve yahni, et narhının nısfı (yarısı) ğınağı idiler. Yemekler hem bol kepçe ola.” (Yani pişirdiği büryan, masraf ve hem de fiyatları makuldü. ticaret payı eklenerek, et narh fiyatının Dışarıda yemenin ya da ev için satın almanın her keseye uygun olmasının iki katına satılmalıydı. Sözgelimi, koyun bir nedeni de, Osmanlı yönetiminin çar etinin okkası narha göre 9 akçe ise, aşçı yaptığı koyun yahnisini okkası 18 şı ve pazarda uyguladığı narh sisteminden kaynaklanıyordu. Ekmek, çörek, si akçeden fazlasına satamıyacaktı.) Öte yandan; “İşkembeciler, işkemmitten tutun, çorba, kebap, et ya da tabeyi pâk edip pâk su ile mahrâ pişirevuk yahni, koyun başı, pilav ve tatlıya, miktar ve tavan fiyatları kent yöneticile ler. Sarımsağı ve sirkesi yerinde olup ri ve esnaf loncalarınca belirleniyor, ka kâseleri ve fotaları pâkola.” “Börekçiler koyun eti iki yüz elli dirhem olamu denetimleri sırasında üründe hile cak, şürdeli börek iki yüz dirhem ola. yapan, terazisi eksik tartan, ya da narh Varaklı[yapraklı] börek yüz seksen dirüstünde fiyattan satan esnaf şiddetle hem olup miyânesi soğanlı olmaya. Kocezalandırılıyordu. Nüfusu kalabalık ve yun etinden gayri et halt olunmaya (katüketken Payitaht İstanbul’da; saray rıştırılmaya). Ve soğanı çok ve eti az ahalisinin, devlet ileri gelenlerinin besve ekserî yeri boş olmaya. Ve hamuru lenmesi bir yana, özellikle askerin ve halkın da karnının doyması şarttı. Kıtlık, pâk undan olup iç yağı karıştırılmaya...” darlık, pahalılık ve yoksulluk toplumsal (Kaynak: Osman Nuri Ergin,Mecellei Umurı Belediye, Cilt I) huzursuzluğu körüklerdi. Bu nedenle, Günümüzde bile, atık yağdan börek, İstanbul’un iaşesine, tıpkı Bizans döneeşek etinden sucuk, kokmuş etten döminde olduğu gibi, büyük önem veriliner, hileli zeytinyağı, bol katkılı yoğurt yor, başta buğday, koyun, yağ gibi teve daha daha nicesini “merdiven altınmel ihtiyaç maddeleri kesintisiz sağda” yapıp satanlar olduğuna göre, yulanmaya çalışılıyor, nihai ürünlerin de karıdaki yüzlerce yıllık yasakların hâlâ tüketiciye erişilebilir fiyatla satılması “son kullanım tarihi”ni geçirmedikleri için narh sistemi uygulanıyordu. açık değil mi? Bu arada, hijyen ve kalite denetimi S Şişli’de iftar vakti TAyFun ATAy amazan, politik çıkarlarını dinbazlığa bürüyerek toplumun bir kesimini “din düşmanı” gösterme çabasındaki iktidar çevrelerinin tekeline bırakılamayacak kadar değerli bir parçamız bizim... Bu noktaya vurgu yapmamızın nedeni, geçtiğimiz cumartesi gecesi Şişli Belediyesi’nin organize ettiği “Sokak İftarı”nda sohbet ettiğimiz semt sakinlerinden birinin serzenişi... 1969’dan beri, şimdi iftar masalarının kurulduğu sokakta oturan orta yaşlı kadın, masanın etrafındaki komşularının da hüzün dolu onayı eşliğinde şunları söylüyor: “İktidardakiler kendilerine oy vermeyenleri, özellikle de CHP’ye oy verenleri neredeyse dinsiz ilan edecek. Ve sanki ramazan sadece onların ve onlara geliyor! Ben de, buradaki herkes de orucunu tutuyor. Ben Hacca gitmek de istiyorum ve inşallah gideceğim. Ama kimse beni siyasi tercihimden de vazgeçiremez.” Özgür Mumcu’nun dün bu sayfada kaydettiği üzere, ramazanı oy pusulasına indirgemiş siyasi zihniyetin muhaliflerini din adına lanetli sayması karşısında dikkatli olmak gerek. Özellikle de başkaları gibi ramazanı bir istis R peliler, hep birlikte yürütülecek bir kentsel dönüşüm projesinden... Ve Kuştepe’yi bir “müteahhit çiftliği” kılmadan, “Kuştepe Kuştepelilerindir” şiarınca nasıl dönüştürülebileceğinin yollarını aramaktan... Hayri İnönü özellikle semtin en değerli kültürel rengi olan, ama aynı zamanda “yoksulluğun kör memeleri”nde bir hayat süren 34 bin Roman vatandaşı, bu projenin bir paydaşı kılma arzusunda. Sokak iftarının gerçekleştirildiği İzzetpaşa Mahallesi, Vefa Poyraz Sokak’taki kalabalık için KaragözHacivat gölge oyunu gösterisinin sergilendiği sahne ile onun yanındaki “Macun Şekeri”, en yoğun çekim merkezi. İnönü de buraya yöneliyor ve çocuklara tahta çubuğa dolanmış macunları ikram ediyor. Ama belli ki macunlarda gözü de kaldı! O yüzden iftar açılıp yemekler yenip sohbet de tamamına erdirildikten sonra gece kapanırken bu defa o, arabaya binmeden önce yanındaki ilgilinin kulağına bir şeyler fısıldıyor. Ardından da gizlisaklı getirilen macunu çekingen ve mahcup, ama aynı zamanda iştahlı bir gülümsemeyle alıp yiyerek sokaktan ayrılıyor. Karagöz ve macun Macun şekeri ramazanın tadına tat katıyor (üstte). Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü sokak iftarında yemeğini alırken (yanda). mar vesilesi, şov aracı yapmamak gerek. Böylesi bir hassasiyet doğrultusunda Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, sokak iftarlarını ramazan boyunca sembolik mahiyette 6 toplu etkinlikle sınırladıklarını, ama belediye bünyesinde 1000 kişi kapasiteli bir iftar çadırının her gün vatandaşların hizmetinde olacağını belirtiyor. Kendisiyle konuşurken yanımıza gelip kulağına bir şeyler fısıldayan ilgili, anlıyoruz ki onu kendisi için ayrılmış masaya davet ediyor. Başkan, teklifi geri çevirerek eşi Nazlı İnönü ile birlikte yemek kuyruğuna giriyor ve bir yandan vatandaşlarla, bir yandan da bizimle sohbete devam ediyor. Şişli’nin “göbeği” Kuştepe’nin sorunlarından, onun yaşam standardını yükseltmekten ve “insani” bir kentsel dönüşüm projesinin nasıl işlerliğe sokulabileceğinden konuşuyoruz. Bilgi Üniversitesi’nin de katkısıyla Üniversite, Belediye ve Kuşte C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear