14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 25 Nisan 2015 Çanakkale’de efsaneler ve gerçekler i in r e f a z k la r a en p in iz im ih r a t ın ve n e Yak d e n a r a ll a modern masrban ettik? nasıl ku akın tarihimizin acı hadiseleriyle yüzleşemediğimiz gibi, parlak sayfalarını da efsanelere, ucuz duygusallıklara terk ediyoruz. Üstelik Çanakkale gibi bilginin, belgenin, fotoğrafın âlâsının bulunduğu, hepi topu 100 yıllık bir konuda. Peki, neden? Cevabı yine tarihte. Bizim Çanakkale’nin önemini idrak eder gibi yapışımız 70’lerin ortalarıdır. O zamana dek Milliyet gazetesinin inisiyatifiyle inşa edilen Şehitler Abidesi’nden başkaca birşey yoktur. Şehitlerimiz açık arazide çürür. Savaştan kalan malzemeler devlet eliyle satılır. 18 Mart’lar küçük anmalarla geçiştirilir. Bölgeyi milli park ilan edip korumaya alışımız 1974; yalanyanlış sembolik mezar, levha, heykelleri konduruşumuz 80 Darbesi’nden sonradır. 2000’lerden itibaren kitle turizmine, müteahhitlere ve “serbest şehit ekonomisi”ne teslim edilen, tarihi dokusunu önemli ölçüde kay TarİH Hayy bin Yakzan’dan Robinson Crusoe’ya EDİTÖR: GÜRSEL GÖNCÜ / info@tarihdergi.com TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ ilk baskısı. 296 yıl önceki 1719’da bugün, İngiliz yazar Daniel Defoe’nun ünlü romanı Robinson Crusoe’nun Maceraları yayımlandı. Yazarın kahramanını yaratırken, kaptanla kavga ettiği için ıssız bir adada gemiden atılan ve orada dört yılını geçiren İskoç denizci Alexander Selkirk’den esinlendiği düşünülür. Defoe’nun 12. yüzyıl Müslüman filozofu İbn Tufeyl’in, dünyanın ilk felsefi romanı kabul edilen Hayy bin Yakzan adlı eserinden de büyük ölçüde etkilendiği ifade ediliyor. 15 Y Conbayırı’na çıkarken sağ kolda Albayrak Sırtı’ndaki heykel, kucağındaki yaralı Avustralyalı subayı kendi siperlerine geri taşıyan kahraman Türk askerini betimliyor. Altında, sonradan vali olmuş Avustralyalı Üsteğmen Casey’in bu olayı anlatan tanıklığı var. Kendisi (ya da başka birisi) savaştan sonra herhalde Türkiye’ye geldi ve Türklerin pek hoşuna gideceğini düşünerek bu hikâyeyi uydurdu. Yok tabii böyle bir şey (Ne arşivlerde, ne hatıratlarda, ne de bu savaşın bilimsel başyapıtını yazan Charles Bean’in kitabında). Ama bizim çok hoşumuza gidiyor bu “kahraman düşman” edebiyatı. Son yıllarda Avustralyalı resmi ağızlar bile bu hadiseyi ANZAC mitolojisine dahil ettiler. 250 bin şehit rakamı toplam zayiat, yani savaş dışı kalmış askerlerin sayı Mehmetçiğe “derin saygısızlık” anıtı sıdır ki gerçekte 300 binler civarındadır. Şehit sayımız 101.279’dur (Dr. General Kemal Özbay’ın, Türk Asker Hekimliği ve Asker Hastaneleri Tarihi) kitabında açıklanan gerçek rakam budur. Bu sayıya sıcak muharebe sırasında ölenler, cephede kaybolanlar, hastanelerde yaralı veya hasta iken ölenler, hastalanan, hava değişimine çıkan, esir düşenler de dahildir. 1. Dünya Savaşı’nda tüm cephelerdeki toplam şehit sayımız 501 bindir. Osmanlı Devleti’nin savaşa sürdüğü asker sayısı 2 milyon 850 bindir. Toplam zayiatımız ise 1.5 milyon askere yaklaşmaktadır. beden Çanakkale muharebe alanları, yakın tarihte tekrar değiştirilen statüsüyle (Kıyı Koruma ve Devlet İhale Kanunu’ndan muaf) imara açılma tehdidi yaşıyor. Tarihi olaylar üzerine saha çalışması yapmaz, orijinal eser üretmezseniz ne yaparsınız? Kötü edebiyat, kötü sinema, gösteriş, nutuk, siyasete malzeme, beton/sembolik şehitlik, asfalt, maskot, biblo, abartma, yalandolan, vs. Gerçek işler yapmayanlar, kendilerini sembollerle, klişelerle, kof kahramanlık hikâyeleriyle ifade eder. İşte kimi çok yeni, kimisi epey eski en meşhur Çanakkale masalları: Seyit Onbaşı’nın kaldırdığı mermi “Rumeli Mecidiye Tabyası’ndaki Seyit Onbaşı, 275kg’lık mermiyi sırtlayarak namluya yerleştirdi. Bu mermi, Ocean zırhlısını batırdı”. Bu efsane epeydir tuttu. Bu tabyadaki 24’lük Krupp kıyı topunun mermileri 140, 190 ve 215 kg’dır. Hangi mermiyi kaldırdığıyla ilgili net bir bilgi yok. Bu mermilerin tek başına bir zırhlıyı batırabilme kabiliyetleri de yok. Akla yakın olan 140 kg’lık mermiyi kaldırdığıdır ki, zaten yeterince ağırdır; abartmaya gerek yok. Anıtın altında, sonradan vali olmuş Avustralyalı Üsteğmen Casey’in bu olayı anlatan tanıklığı var. Mustafa Kemal Kocaçimen’den 57. Alay Conkbayırı’ndan 100 yıl önce bugün, Mustafa Kemal, maiyeti ve bir piyade bölüğü, Matik Dere’den sonra Kocaçimen’e yönelirken, alay komutanı Binbaşı Hüseyin Avni ve alay Kurtgözü Örenardı Telefondere güzergâhlarından geçerek Kördere mansabında toplandı ve buradan Suyatağı (1. Tabur) ve Conkbayırı’na (2. Tabur) tırmanarak 261 rakımlı tepe üzerinden düşmana taarruz etti. Mustafa Kemal ise Abdal Geçidi üzerinden geçerek alaydan önce Conkbayırı’na ulaşmıştı (Şahin Aldoğan). “Alman komutası olmasaydı” 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders, elindeki 6 tümenlik ana kuvvetin ikisini Anadolu yakasına, ikisini Bolayır mevkiine yerleştirmiş; yarımadayı kontrol eden Kilitbahir Platosu’nun önemini kavrayamamış, platonun yakın çıkarma bölgelerinde ateş gücü ve kuvvet çoğunluğu sağlanamamıştı. Çıkarmalar sırasında İtilaf kuvvetlerinin kıyıda tutunması engellenemedi. Bu yanlış savunma kurgusunun bedeli kanla, canla ödendi. Kıyılardaki olağanüstü direnişin kazandırdığı zaman ve İngilizlerin hataları sayesinde, gerideki birlikler yetişerek düşman ilerleyişini durdurabildi. Arıburnu’na çıkan ANZAC’ları 57. Alay karşılamadı Saat 04.30’dan itibaren çıkarma yapan ANZAC’ları kıyıda 04.30’da karşılayanlar, 27. Alay’a bağlı 2. Tabur’un 4. Bölük’ünün üç takımıyla, 3. Bölük’ün bir takımıydı. Yarbay Mehmet Şefik (Aker) komutasındaki 27. Alay’ın geri kalan taburları, Kemalyeri üzerinden geniş cephe taarruzuyla, yaklaşık sabah 08.00 sularında düşmanla temas sağladı ve ilerlemesini durdurdu. 57. Alay’ın tayin edici müdahalesine kadar geçen altı saatlik zaman zarfında, 27. Alay fedakârane bir savunma yaptı. 57. Alay’ın karşı saldırısı ise 10.24’de başladı (Şahin Aldoğan). Mustafa Kemal’in saatine şarapnel Hadise doğru. Tanıklar vardır. Conkbayırı’nın doğusunda Suyatağı mevkiinde, Mustafa Kemal siperdeyken meydana gelmiştir. Buna karşın Conkbayırı’nın tepesinde, hemen heykelinin yanında yıllardır duran levhada: “Atatürk’ün Saatinin Kırıldığı Yer” yazar. Yani Mustafa Kemal, tamamen düşman donanmasına açık arazide duruyormuş! Biraz kafası çalışan herkes, “bu olay uydurma herhalde” diyor. Halbuki levhanın yeri uydurma. Turistik ya orası, güya Mustafa Kemal’e iyilik yapıyorlar... Türk’ün radyasyonla imtihanı MURAT TOKLUCU İ HAFTANIN TARİH undan 29 yıl önce, 26 Nisan 1986’da o dönem Sovyetler Birliği’ne bağlı bir cumhuriyet olan Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santralı’nda yaşanan felaket, tarihin en dehşet verici teknoloji kazasıydı. Faciadan sonra yayılan radyasyon yüklü bulutlardan Türkiye de etkilenmişti. Trakya’dan Doğu Karadeniz’e kadar olan kıyı şeridinde yağmur suları aracılığıyla toprağa, suya, çay ve fındık başta olmak üzere tarım ürünlerine, hayvanların etine ve sütüne bulaşan radyasyonla ilgili tartışmalar tek kelimeyle ibretlikti. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in “Çay içmek zararlı değil, yerseniz zararlı”, Başbakan Turgut Özal’ın ”Radyasyonlu çay daha lezzetli” sözleri de şaşkınlık yaratmıştı ama asıl hafızalara kazınan, Sanayi Bakanı Cahit Aral’ın çaydaki radyasyonun zararsız olduğunu ispat için çay içerek poz vermesi olmuştu. Yandaş basın da hiçbir tehlike olmadığını kanıtlamaya uğraşıyordu. Sözgelimi Türkiye gazetesi, yurtdışından radyasyonlu diye geri dönen ve iç piyasaya sürülen tarım ürünlerinin pazardaki fiyatları düşürdüğünü yazıyor ve bu durumu okuyucularına “Müjde” diye duyurabiliyordu. Bulvar gazeteleri ise işin ciddiyetinden tamamen habersizdi. Cahit Aral’ın B ta Cahit Aral olmak üzere iktidar sözcüleri ve bürokratlar gerçek verileri aylarca hatta yıllarca halktan gizledi. Cahit Aral, bilgi gizlemekle kalmıyor çayda radyasyon var diyenleri dinsiz ve imansız olmakla suçluyordu. Aslında hükümette nükleer kazanın sonuçlarıyla ilgili sorumlu kişinin makine mühendisi Aral olması da biraz tuhaftı. Dönemin Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu anılarında, Çernobil’le ilgili kabine toplantısında “birçok konuda ansiklopedik malumatı hakikaten zengin” diye nitelendirdiği Aral’ın nükleer kazanın etkileriyle ilgili bir konuşma yaptığını ve Başbakan Özal’ın “Tamam madem, Cahit bu işle sen ilgilen” dediğini aktarır. Sırf ansiklopedik bilgisi iyi diye milyonlarca insanın sağlığını ilgilendiren bir konudan sorumlu kılınan Cahit Aral, aynı zamanda nükleer enerjinin yılmaz bir savunucusuydu. Santrallerin tehlikeli olduğunu söyleyenlere “Tehlikeli diye uçağa da mı binmeyelim” diyerek, “Tehlikeli diye tüpgaz da mı kullanmayalım” diyen Tayyip Erdoğan’a öncülük de etmişti bir bakıma. Erdoğan’ın ağzından duysak hiçbirimizin şaşırmayacağı “Nükleere karşı olan gitsin kutupta yaşasın” sözleri de Aral’a aitti. Dinsiz, imansızlar Bir tuhaflık örneği. Cumhurbaşkanı, sembolik şehitlikte dua ediyor. Asker İngiliz savaş gemilerine karşı ezan okuyor. Savaş Reklam filmindeki tuolsa açık hedef. haflıklardan biri daha... Süngüsüz saldırı. Cumhurbaşkanı ve Çanakkale reklam klibindeki yanlışlar Animasyon fakiri düşman gemilerine karşı açık arazide ezan okuyan, ölüme susamış asker! Ellerinde bugünkü Türk bayrağı, kafalarında İstiklal Harbi başlıkları, göğüslerinde İstiklal Madalyası, günümüz rütbe işaretleri taşıyan, tüfeği, kayışı, dolağı, ayakkabısı tamamen uyduruk, süngü takmadan süngü hücumuna kalkan erler, su “Biraz radyasyon doping etkisi yapar” sözlerinden afrodizyak iması çıkarmış, işi Karadeniz’de nüfus patlaması beklendiği haberi yapmaya ya da dönemin genç oyuncusu Hülya Avşar’ın ağzından “Radyasyonlu çay içtiğim için cinsel hayatım mükemmel” yazmaya kadar vardırmıştı. Kamuoyu bunlarla meşgulken piyasaya radyasyonlu çay sürülüyor, satışları düşen fındık kışla ve okullarda bedava dağıtılıyordu. Baş baylar... (bkz. Seyit Ahmet Sılay’ın facebook’taki yazısı). Bu kadar müsamere olur da, Cumhurbaşkanı da buna uygun rol almaz mı? Klibin sonunda fatiha okuduğu mezar, Abide’nin hemen doğusunda “ihya edilen” tamamen sembolik şehitlikte bulunuyor (semboller sembollere!). Yani “deveye sormuşlar” diye başlayan bir durum. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear