20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 22 Nisan 2015 haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: YALÇIN ERZAN Milli Eğitim, okul birinciliğinden olan Önder’in disiplin cezasının bozularak üniversitede okumasına yol açan mahkeme kararına itiraz etti SİNAN TARTANOĞLU ‘Berkin Elvan’ı anamazsın’ inadı LUR, ‘KAOS O ZENİ Ü KAMU D R’ U BOZUL 6 Saraylardan Çıkamaz Olduk anmayın ki Çırağan, sanmayın ki Dolmabahçe ya da Galatasaray; adliye saraylarından çıkamaz olduk AKP’nin yarı ileri demokrasisinde. Tam ileri demokrasiye geçecek olurlarsa eğer, yatılı yazdıracağım kendimi. Farkı neyse öderiz artık. 4 sene önce “Kürt olsam ben de dağa çıkardım” dedim; hop “bölücülük ve teröre teşvik” şüphesiyle, Çağlayan Adliye Sarayı’ndan gelen sarı zarf MUSTAFA kapıda… Geçen sene ALTIOKLAR eski başbakana “narsisistik kişilik bozukluğu” teşhisi koyduk; küt “RTE’ye hakaret” gerekçesiyle oysa teşhisten hakaret olmaz Bakırköy Adliye Sarayı’nda hâkim karşısında… Bugün de “Ben Berkin Elvan… Katilim nerede” sorusunu sorduk diye çat; “hükümeti darbe yoluyla indirme ve halkı teröre teşvik etme” şüphesiyle yine Çağlayan Adliye Sarayı’ndayız. Kısacası dostlar “Adaleti meşgul etmeye devam ediyoruz hâlâ…” Canımız oğlumuz Berkin’in katil ya da katillerinin, onca şahit, onca kamera görüntüsü, onca delile rağmen hâlâ adaletin önüne çıkartılmamış olmasına bir tepki, bir çağrı olarak hazırlanacak olan klipte “Ben Berkin Elvan… Katilim nerede” anonsunu yaptığım için savcılıkta ifade vermeye çağrıldım. Darbe yaparak hükümeti düşürmekle, halkı teröre teşvik etmekle suçlandım. S ezuniyet töreninde Berkin Elvan’ı andığı için okul birinciliği elinden alınan Işıtan Önder’e üniversite yolunu açan mahkeme kararına itiraz edildiği ortaya çıktı. İtiraz, Önder’e verilen cezanın bozulmaması durumunda “kaos ortamının oluşacağı ve kamu düzeninin bozulacağı” gerekçesine dayandırıldı. İzmit Gazi Anadolu Lisesi öğrencisi Işıtan Önder yüksek dereceyle bitirdiği okulun 12 Haziran 2014 tarihli mezuniyet törenindeki konuşmasında “Bu kürsüde aklıma Berkin Elvan’ın ve Ali İsmail Korkmaz’ın gelmemesi herhalde imkânsız, çünkü bu insanların eğitim hakları, yaşam hakları da gasp edildi. Bu yapılan gaspa en büyük cevabı tarih verecek, en büyük cezayı tarih kesecektir” dedi. Konuşması nedeniyle Önder kınama cezası aldı, ailesi tarafından karara yapılan itiraz ilçe öğrenci disiplin kurulu tarafından reddedildi ve ceza onandı. M KONUK YAZAR Tarık Akan Şevval Sam ezi Direnişi sırasında polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesiyle yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın ölüm yıldönümü için hazırlanan “Berkin için 11 Mart’ta hayatı durdur” klibinde yer alan 11 sanatçıya “suç işlemeye alenen tahrik” iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında Sanatçılara soruşturma G yönetmen Mustafa Altıoklar ile oyuncu Levent Üzümcü şüpheli sıfatıyla ifade verdi. Bir şikâyet üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma suç yerinin İstanbul olduğu gerekçesiyle şikâyet dilekçesi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmişti. Basın suçları bürosu da videoyu inceleyerek, klipte yer alan Tarık Akan, Zuhal Olcay, Mustafa Altıoklar, Cahit Berkay, Sinan Tuzcu, Levent Üzümcü, Bülent Emrah Parlak, Efkan Şeşen, Tayfun Talipoğlu, Şevval Sam, Hüseyin Turan ve Grup Yorum üyeleri hakkında soruşturma başlattı. Zuhal Olcay Cahit Berkay Levent Üzümcü Sinan Tuzcu Okurken itiraz Önder ailesi Eğitim Sen’in de hukuki desteği ile kınama cezasının yürürlüğünün durdurulması ve iptali için Kocaeli 2. İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı ile Işıtan Önder, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Radyo Sinema Televizyon Bölümü’nü kazandı, ancak İzmit İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Önder üniversitede okurken davayı Sakarya Bölge İdare Mahkemesi’ne taşıdığı ortaya çıktı. MüBerkin dürlük, yürütmeye durdurma ve kınama cezasının bozulmasına ilişkin karara yaptığı itirazda tartışılacak ifadeler kullandı. İtirazda, konuşmanın siyasi olduğu belirtilirken Önder’in mezuniyet konuşmasındaki “Büyük cevabı tarih verecek, en büyük cezayı tarih kesecektir” ifadeleri için de “Kaldı ki tarihin hesap soracağına dair beyanların muhatabının kim olduğu sorulduğunda, düşünüldüğünde konuşmanın niteliği ve amacı gözler önüne serilecektir” değerlendirmesi yapıldı. Davacının öğrenci olduğu belirtilen itirazda, “Düşünceyi açıklama hakkının kullanıldığını ileri sürmek mümkün değildir. Aksine hüküm kurulması halinde toplumda kaos ortamı oluşacak ve kamu düzeni bozulacaktır” denildi. Öte yandan Danıştay, başka dosya üzerinde, Önder’in okul birinciliğinin elinden alınmasına yol açan yönetmelikteki “okul öğrenci ödül ve disiplin kurulununun da görüşü alınarak... davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş” ibaresinin yürütmesini durdurdu. lANKARA arın 23 Nisan. Ertesi de 24. İki önemli yıldönümü. Âdettendir. Gazete yazarları öyle günlerde o güne ilişkin yazılar yazarlar. O yazılar “Bugün” diye başlar ama aslında bir gün önce yazılmıştır. Yani bir yıldönümünün doğal duygularıyla değil, epey yapay duygularla ve çoğu kez yazı tekniğinde cambazlıklar yapıp, hüner göstererek yazılar bu yapaylıktan kurtarılmaya çalışılır. Bazen tutar, bazen tutmaz, sırıtır… İyi kötü bu işlerde kıdemliyim, oldum bittim öylesi yapay yazılardan hoşlanmadım. Gazete yönetimlerinden fırça yemek pahasına bir gün önceden “Bugün” diye başlayan ve tam da bir yıldönümüne denk gelen yazılar yazmamaya çabaladım. Bugün de öyle yapacağım. 23 Nisan’a bir, 24 Nisan’a iki gün var. Yani bugün bir yıldönümü filan değil. Ama yarın ve ertesi gün… Sanırım ve umarım anlaşılmıştır… Bugün 23 Nisan’dan söz edeyim. Yarın da 24 Nisan’dan... Buyrun… HHH Evet, yarın 23 Nisan. 95 yıl önce o gün Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Bugünün (2015’in 22 Nisan’ı) gözlükleri ile bakıp, değerleri ile teraziye vurursanız söylenecek söz çoktur. 337 milletvekili seçilmişken açılış günü sadece 115’inin Ankara’da bulunabildiğine bakıp “Abartmayın canım, daha kuruluşu bile sakattı. Salt çoğunluk bile olmadan toplandı” diye dudak bükersiniz. Bununla da yetinmez 337 milletvekilinin seçilişine kafayı takar, “Seçildiler Adalet ararken adliyelik olduk ‘Planlı ve siyasi’ “Ben Berkin Elvan… Katilim nerede” anonsunun neresinde hükümeti darbe yoluyla indirme ya da halkı teröre teşvik etme çabası ya da niyeti olduğunu anlamak tabii ki mümkün olmadı. Toplumsal, vicdani ve insani bir duyarlılıkla, adaletin yerine gelmesini isteyenin “şüpheli” sıfatıyla adaletin karşısına çıkartıldığı günler yaşamaktayız. Şüphelendikleri fiillerle alakam ve niyetim olmadığını bildirdiğim bir ifade verdim. Bakalım savcılık takipsizlik kararı mı verecek, mahkemeye mi sevk edecek? Mahkeme derse, yeni bir savunma yazmak yine bize düşecek. Kapalıçarşı’da esnaf işgali KAYHAN AYHAN Esnafla röportaj yapan gazeteciler kapı arasından mikrofon uzattı. apalıçarşı’da bulunan Sandal Bedesteni’nde dükkânlarını boşaltmaları yönünde tebligat gönderilen yaklaşık 80 esnaf, işgal eylemine başladı. Kapılara kilit vurarak kendilerini içeriye kilitleyen esnaf talepleri kabul oluncaya kadar eylemlerini sürdüreceklerini söylediler. Bedestenin 4 ana kapısına dün sabah 08.30’da kilit vurarak, kendilerin içeriye kilitleyen esnafların aileleri de işgal eylemine dışarıdan destek verdi. Dışarıda toplananlar sık K sık, “İhalede fesat var”, “Biz buradayız, vakıflar nerede” sloganları attı. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mülkiyetinde olan bedestenin kapısına asılan tebligatta işgalci olarak tanımlanan esnafların 22 Nisan’da dükkanlarını tahliye etmesi, tahliye sırasında güvenlik güçlerinin gerekli önlemleri alması istenmişti. Öte yandan polis Kapalıçarşı’daki bir işyerinde piyasa değeri 500 bin TL olan fil ve mors dişi, kırmızı deniz mercanı, timsah derisi, kehribar taşı ve bu malzemelerden yapılmış eşyalar ele geçirdi. Güçlükle yürüyen“Auschwitz muhasebecisi” Oskar Gröning’in yargılanması 1985’te de gündeme gelmişti. Y 23 Nisan 24 Nisan mi, atandılar mı kuşkulu. Sandıklar kurulup adayların ortaya çıkıp yarıştığına ilişkin hiçbir belge, bilgi, tanık yok” der büyük savaşı kaybetmiş, toprakları işgal güçlerince paylaşılmış, ulusal kurtuluş savaşı vermeye hazırlanan bir ülkede 21. yüzyıl demokrasisinden yansımalar ararsınız… Böylesi ilkelliklere kapılmayacak, laf ola torba dola gevezeliklere tenezzül etmeyecek kalibrede iseniz 1920’de atılan o büyük, o anlamlı ve o pek zorlu adımı bugün hangi adım(lar)ın izlemesi gerektiği üstüne kafa patlatırsınız… HHH 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yeryüzünde imparatorluklar çatırdamaya başladı. Zaten daha öncesinde “Yeni dünya” denen ve sınırsız doğal kaynakları ile göz kamaştıran Kuzey Amerika İngilizleri ile Fransızlar arasında “Benim, hayır senin değil benim” kavgasının arasından sıyrılıp bağımsızlığına kavuşmuştu. Ardından Doğu Avrupa ve Balkanlar’da ulusal kurtuluş hareketleri tırmanmaya başladı. Avusturya Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu ulusal kurtuluş hareketlerinden en çok ve en ağır etkilenen emperyal devletler oldu. Balkan Savaşı’nın yol açtığı elverişli koşullarda Balkanlar’da art arda yeni ulusdevletler doğmaya başladı. Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Arnavutluk birbiri ardına kimi Avusturya Macaristan İmparatorluğu’na karşı, kimi Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşarak kendi ulusdevletlerini kurdular. 20. yüzyılın başlarında ulusal kurtuluş hareketleri ve bu hareketler zafere ulaştığında kurulan ulusdevletler devrimci birer adımdılar. Sömürgeci, baskıcı imparatorluklar yıkılıyor, yerine genç, kendi ayakları üstüne dikilen, kalkınmacı ekonomik politikalar izleyen, milliyetçilik ideolojisine sarılmış ulusdevletler kuruluyordu. Bu büyük çalkantılar döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nun sahibi sayılan Türkler trajik ikilemler yaşadılar. Önce gerçek sahibi olduklarına inandıkları Osmanlı Devleti’nden kopmak için ayaklanan ulusal kurtuluş hareketleri ile savaştılar. Beyhude bir direnişti. Balkan Savaşı bozgunu ile Balkanlar’daki Osmanlı varlığı silindi; kalıntılar ise sadece kâğıt üs tünde kaldı. Ardından 1. Dünya Savaşı patladı. İttihatçıların dizginlerini ele geçirdiği Osmanlı çok daha ağır bir yenilgi aldı ve bu kez Anadolu işgal edildi. Yunanlılar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar Anadolu’yu paylaştılar. Türklere ise Orta Anadolu’da daracık bir bölge bırakılmıştı. Ulusal kurtuluş mücadelesi verme sırası Türklere gelmişti. “Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı” başladı. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919’u Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı kabul edenler var. Mümkün. Başlangıcı Erzurum ve Sivas kongrelerinde bulanlar da var. Bu da mümkün. Ama bence Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı 23 Nisan 1920’dir. O gün sahici bir ulusdevletin, Türk ulusdevletinin kuruluşudur. Sultanın, Osmanlı soyunun değil, halkın egemenliğini kabul eden Türkiye Büyük Millet Meclisi o gün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek noktayı koymuş, ulusdevletler trenine son anda binmiştir. Daha sonra yeni ulus devletler için İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesi beklenecekti… Altını kalın çizelim. 20. yüzyılın başlarında bir ulusdevlet kurmak ve ideoloji olarak milliyetçiliği benimsemek ilerici, devrimci bir tercih, bir yönelimdi. 23 Nisan 1920’de egemenliği sultandan alıp kendinde toplayan Büyük Millet Meclisi de bu devrimci adımın ete kemiğe büründüğü kurumdu. 1920’de o muazzam adımı atanları alkışlamak boynumuzun borcudur. 2015’te “Nasıl bir Türkiye” sorusuna cevap aramak da istesek de ertelenemez ödevimizdir… lmanya, Yahudi soykırımından 70 yıl sonra Auschwitz toplama kampında çalışan eski Nazi subayı Oskar Gröning’i yargılamaya başladı. Destekle yürüyebilen 93 yaşındaki Gröning, dün Hamburg yakınlarındaki Lüneburg kentinde başlayan davada bir saat aralıksız ifade verdi. MayısTemmuz 1944’te gaz odalarında imha edilen 300 bin Yahudinin öldürülmesine ortak olmaktan yargılanan Gröning, “Ahlaken suçlu olduğum konusunda şüphem yok ama şahsen kimseyi öldürmediğim için yasal olarak masumum” dedi. 21 yaşındayken kendi arzusu üzerine Auschwitz’de çalışmaya başlayan Gröning, Macaristan’dan trenlerle kampa gönderilen esirlerin valizlerinde bulduğu paraları Berlin’deki SS ofislerine göndermekle sorumluydu. Savaştan sonra, çoğu eski Nazinin aksine ve Holocaust inkarına karşı anılarını yazdı, tanık olduğu vahşeti tüm ayrıntılarıyla yerli ve yabancı basına anlattı. 2005’te Der Spiegel’e verdiği röportajda “hain” Yahudiler gaz odalarına götürülürken “hiçbir şey hissetmediğini” söyledi. O dönem toplu imhayı “bir savaş zorunluluğu” olarak gördüğünü kaydetti. Gröning’in davasını izlemeye Holocaust’dan kurtulan ve kurban yakınlarından 70 kişi geldi. “Auschwitz muhasebecisi”nin yargılanması 1985’te de gündeme gelmiş, katliamda doğrudan rol almadığı için dava açılmamıştı. Auschwitz’in kasası 93’ünde hâkim önünde A C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear