25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Cuma 27 Mart 2015 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK olisin attığı gaz fişeğiyle başından vurularak hayatını kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın ölüm yıldönümünde hazırlanan videoda yer aldıkları için hedef gösterilen Sanat Meclisi üyeleri suç duyurusunda bulunacak. Aralarında Müjde Ar, Müjdat Gezen, Ferhan Şensoy, Tarık Akan, Zuhal Olcay, Cahit Berkay, Grup Yorum’un olduğu sanatçılar adına dün yapılan açıklamada, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile Yeni Akit, Takvim, Sabah gibi yayın organlarının, video kaydında yer alan sanatçıları hedef gösterdiği belirtilerek hukuki süreç başlatacakları duyuruldu. Sanat Meclisi’nden suç duyurusu P 21 Hümeyra: Kelebek kanatları, kocaman kalbiyle ödüllere uçuyor... imi insanlar vardır, hayatta ne yaparlarsa iyi yaparlar, güzel yaparlar, belli bir niteliğin altına düşmezler. İşte Hümeyra benim için böyle biri. Baştan belirteyim: Hümeyra benim çocukluk arkadaşım. Bugüne dek yukarıdaki paragrafı böylesine açık seçik yazmadıysam, “arkadaşa iltimas mı” endişesidir. Ya Bugün? Bugün “bahanem” hazır: Muhteşem bir kurum ve heyecan verici bir festivalin “2015 Uçan Süpürge Onur Ödülü” Hümeyra’ya veriliyor. Derken bir haber de Roma’dan:. Ferzan Özpetek’in çocuğu sayılan çok önemli bir festival var Roma’da. Başkanlığını Serap Engin’in yaptığı Roma Türk Film Festivali. Hem çok popüler hem de Türkiye’ye büyük saygınlık kazandıran bir olay. Festivalin bu yılki ‘Onur Ödülü’, sanata katkıları için Hümeyra’ya veriliyor. Bence gecikmiş ödüller. Onu 70’li yıllarda bütün o şarkıları bestelediği ve söylediği yıllarda (Kördüğüm, Sessiz Gemi, Anlatamıyorum, vb.), tiyatroda sayısız rollerdeki başarısıyla 80’li yıllarda ödüllere boğmalıydık.. (Madam Curie’yi canlandırdığı “Ödüller Kimin?”, “Kuşlar”, “Ben Anadolu”... Nasıl unutur ki!) Gelin görün ki burası Türkiye... Milletimiz onu dizilerle tanıdı. Giderayak yakaladılar beni... Ben alışık değilim takdir edilmeye... Ortada görünmeyi sevmem. İşimle ilgileniyorum. İşimin dışındakiler kendi özel hayatım sadece bana ait. O zaman basın seni yok sayıyor... Geç kalmışlık duygusu var mı? 3540 yaşlarımdayken daha güzel roller gelsin isterdim ama o zaman Şehir Tiyatrosu’ndaydım ve tiyatronun dedikodusu yoktu... Geç kalmışlık duygusu bir tek resimde var. ... Hani ikinci bir hayat şansı verseler, yine sanat yapardım. Resim yapar Beşiktaş sokaklarında tiyatro şöleni... eşiktaş Belediyesi, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü çerçevesinde gerçekleştireceği bir dizi etkinlikle Beşiktaş’ı sanatla buluşturuyor. Bir hafta boyunca (27 Mart – 3 Nisan), Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı kültür merkezlerinde ücretsiz tiyatro oyunları sergilenecek. 27 Mart Cuma günü Beşiktaş Meydanı’nda saat 13.00’te çocuk oyunlarının sahnelenmesiyle başlayacak olan “Sokak Tiyatroları” etkinliği sanatçıların “27 Mart Dünya Tiyatro Bildirisi”ni okuması ile devam edecek. l Kültür Servisi Politikacılar rollerimizi çaldı K dım, yazı yazardım... Ama yüzümü ve bedenimi kullanmazdım... ” Neden kullanmazdın? (sıkı durun:) Sahne korkusu! Hâlâ ilk günkü gibi heyecandan ölüyorum. 50 gece oynadığım oyuna çıkarken korkuyorum... Sinemada bile, kamera karşısına çıkacağım günün gecesi uykumdan korkuyla sıçrıyorum... Şimdi de ödül almaya nasıl sahneye çıkacağım diye korkuyorum... Sahne korkusunu yenecek bir ilaç olsa... Peki nasıl yeniyorsun? Kendi içime kapanarak... Bunlar ömrümden ömür aldı. Birçok sahne teklifine hayır dedim bu korku yüzünden... Bir anda gerilere savruluyoruz. İstanbul’da grafiker olarak çalışırken mırıldandığı kendi bestesini duyan patron ona plak yaptıracaktı. Tamam, rastlantı sonucu şarkıcı oldun. Ama neden lay lay lom yerine, Âşık Veysel, Yahya Kemal, Orhan Veli seçtin? Hepsi bilinçli seçimlerdi. 60’ları anımsa. O zaman müzik toplumsaldı, politikti. Joan Baez, Bob Dylan, Beatles ... Müzikle ilgilenmemek olmazdı... O zaman umutlarımız vardı, ışık vardı... İşte o da o umutların, ışığın peşinden, sevdiği şairleri, besteledi ve söyledi. Oyunculuğu Ustalardan Öğrendim: Atıf Yılmaz, Ömer Kavur, Çağan Irmak filmlerinin oyuncusu Hümeyra tiyatro ve sinema, her ikisini de oyunculuk diye niteliyor. Teknikleri farklı o kadar. Ben konservatuar eğitimi almadım. Alaylıyım yani. Ama çalıştığım her tiyatroda ustalardan çok şey öğrendim. Onların eleştirileriyle bir yerlere geldim: Haldun Dormen, Ayfer Feray, Kamran Usluer, İsmet Ay, Ferhan Şensoy, Ali Poyrazoğlu, ve daha niceleri... Hepsine minnet borçluyum. Şehir Tiyatrosu’na girerken, kimileri şarkıcı kız şimdi de oyuncu oluyor dediydi... Rivayet o ki, “maymun iştahlıymışsın”? Rivayet değil, hâlâ söylerler ama değilim. Yaptığım tüm işler birbiriyle bağlantılı, bir bütün! Birbirini tamamlıyor. Bir yanda gazoz fabrikası müdürlüğü, bir yanda dağcılık yapmıyorum ki... Uçan Süpürge Onur Ödülü’nde toplumsal cinsiyet kalıplarına sıkışmayı reddetme ve “Adım Kadın” şarkısına atıf var... O şarkıda en sevdiğim dize: “Ademin yediği elma hep benden mi sorulur?” Bir de şu var, o zaman kadın düşmanlığı ülkemde bunca yaygın değildi. Diz kapağını görünce millet tahrik olmazdı. Etek boyumun ne kadar olacağıyla başkaları değil, olsa olsa annem ilgilenirdi. Soyadı kullanmama; sadece Hümeyra kalmak o da bilinçli bir seçim miydi? (Gülüyor) Yanlış bir şey yaparsam babama ayıp olmasın, rezil olmayayım diye... En kırıldığın an hangisiydi? Bir değil birçok an var... (Bu kez suskunluk çok uzun sürdü.) Nasıl geldin üstesinden? Yalnızlıkla. İçime kapanarak. Sukunlukla. İç sesime kulak vererek. Başka bir kanala yönelerek... Belki resim yapmaya yönelmem bundan... O yalnızlığın sonunda, mutlak ardından iyi birşeyler gelir... Annemin lafını hiç unutmadım: En kırıldığın anda, her şeyin ters gittiğine inandığın anda, başını dik tut, burnunu havaya kaldır ve başının dikine git! Elbet sohbet n’olacak bu Türkiye’nin hali üzerine de yoğunlaştı: Ve işte yazının başlığını o zaman patlattı Hümeyra: “Bu politikacılar bizim bütün rollerimizi çaldılar. Sanırsın hepsi birer star! Hiç susmadan konuşmalar! Her yerde onlar! Televizyonlarda onlar, medyada onlar! En çok onların lafı ediliyor. Sanatçıların yerini aldılar. Tiyatro, sinema, sanat opera müzik, magazin eklerine sıkışıp kaldı...” (Sohbetin daha genişi Cumhuriyet Portal’da...) B Kadın Olmak Lennon’ın mektup yazdığı şarkıcı... İngiliz folk şarkıcısı Steve Tilston’ın yaşadıklarından esinlenerek çekilmiş ‘Danny Collins’ gösterimde Annesinin ölümünden hep onu sorumlu tutmuş yetişkin oğlu, gelini ve küçük torunuyla yakınlaşmak, sıcak aile havasını biraz tatmak için habire zenginliğini kullanırken kaldığı otelin yaşı yaşına uygun yöneticisi, 2 koca eskitmiş Mary’yle (Annette Bening) de flört ediyor Danny. Çerçeveletip yanından ayırmadığı Lennon mektubunun gazıyla da yeni, duygu yüklü şarkılar besteliyor. Sonunda annesi gibi kan kanserine yakalanmış oğluyla arasındaki buzları da eritiyor, falan filan... Müzik Toplumsaldı Gecikmiş Ödüller “Danny Collins”, sevdiğimiz Çingene yönetmen Tony Gatlif’in güney Fransa’da çektiği “Geronimo” ve yönetmen Tim Johnson imzalı, büyük bütçeli animasyon “HomeEvim”le birlikte kuşkusuz bu kısır haftanın nispeten seyredeğer filmlerinden. Hayatın gülünç yanları 1974 yapımı film 3 Nisan’da sinemaseverlerle tekrar buluşacak ‘Teksas Katliamı’ 40 yaşında edemezler, ne de böyle bir şeyin gerçekleşmesini isterlerdi” cümlesiyle Tobe Hooper kült korku filminin açılışını yapar. Teksas Katliamı’nın etkileyiciliği olayların gerçek olmasından, belgesele yakın anlatım dilinden, atmosfer yaratımı için kullanılan dolly çekimlerden, keskin kompozisyon duygusundan, dikkatli bir ayrıntı çalışmasından, seyrek flaşla aydınlatılan insan bedeni parçalarından, ses efektlerinin, müziğin başarılı kullanımından, sepya tondaki görüntülerden kaynaklanır. 18 Ağustos 1973’te Plainfield kasabasındaki bazı mezarlar açılıp cesetler çıkarılınca orta sınıftan gelen Sally arkadaşlarıyla babasının mezarını ziyarete gelir. Gençler eski mezbaha işçileri yamyam Sawyer ailesinin ellerine düşerler. 70’lerin Yeni Amerikan Sineması’nda toplumla, dönemle alay eden taşlama filmler, geleneksel türe meydan okuyan muhalifler, eski türleri yeni tekniklerle ele alan özümseyiciler olmak üzere 3 akım vardı. Teksas Katliamı geleneksel aile değerleriyle dalga geçen bir taşlamaydı, Vietnam Savaşı ve Watergate Skandalı’ndan sonra toplumdaki düş kırıklığının yansıması, 1973’teki petrol krizinin izdüşümüydü. Bu kült klasikten çok sayıda yeniden çevirimler gerçekleştirildi. Marcus Nispel’in 2008 tarihli başarılı yeniden çevirimi 1973’te insan avına çıkan Teksaslı polislerin katilleri, kurbanları, ne de o ürkütücü çiftlik evini bulamamalarıyla başlar. Nispel olayı 1980’lere taşır. John Luessenhop’un 3 boyutlu yorumuysa hem o kültün hayranlarını hem de genç izleyiciyi hoşnut etmek için özgün versiyona sadık kalır. İlk filme saygı duruşunda bulunan yönetmen açılış jeneriğini onun görüntüleriyle başlatır. Texas Katliamı: Başlangıç’ta (Jonathan Liebesman/2012) Thomas Hewitt’in ilk kez elektrikli Testereyi nasıl kullandığı, neden maske taktığına tanık oluruz. Liebesman, iki kardeşin öyküsü üzerinden bize Leatherface’in ailesini tanıtır. Kült klasik Teksas Katliamı, 40 yıl sonra 3 Nisan’da Türk izleyiciyle ilk kez buluşacak. ASLI SELÇUK 974 yapımı The Texas Chainsaw Massacre (Teksas Katliamı) 40 yaşını bitirdi, korku türünün en dehşet verici filmi olmayı da sürdürüyor. İzleyiciyi şoke eden, İngiltere’de ahlaki panik yaratıyor gerekçesiyle yıllarca yasaklanan, Cannes Film Festivali’nde gösterilen, New York Modern Sanatlar Müzesi’nin arşivine giren, Londra Film Festivali’nin 74’ün en önemli filmi olarak adlandırdığı Teksas Katliamı, 1950’lerde ABD’nin Plainfield kasabasında aşırı dindar baskıcı annesiyle büyüyen seri katil Ed Gein’ın gerçek yaşamından esinlendi. Tobe Hooper bu düşük bütçeli ilk filmiyle sansasyonel bir çıkış yaptı. Film, Psycho’ya (Sapık/1960), Kuzuların Sessizliği’ne (1991) esin kaynağı oldu. “İzlemek üzere olduğunuz film Sally Hardesty ve özürlü kardeşi Franklin olmak üzere 5 gencin yaşamış oldukları trajedinin öyküsüdür. Genç oluşları öyküyü daha da acımasız hale getirmiştir. Yaşamları uzun sürmüş olsaydı bile o gün tanık oldukları ölçüsüz deliliği ve dehşeti bir arada görebileceklerini asla tahmin 1 ugün gösterime giren filmlerden “Danny Collins”, yıllardır sahnelerde şarkı söyleyip turnelere çıkan, ekranda verdiği konserleri reyting rekorları kıran, çevresi hep hayranlarıyla ve seksi genç kızlarla kuşatılmış olarak ve ilerleyen yaşına karşın sürekli burnuna beyaz line’ları çekip viskileri peşpeşe devirerek, tam da gamsız, şenliklişamatalı, zevk sefa peşinde bir Rockstar hayatı sürdüren, özel hayatıysa ailevi sorunlarla ve yalnızlıkla çevrili, yeni bir doğum gününün hüznünü yaşayan, yaşlı şarkıcı Danny’nin (Al Pacino) Filmde yaşlı şarkıcı Danny’yi hikâyesini anlatıyor. Al Pacino canlandırıyor. Onun 1970’li yıllara denk gelen gençliğinde “Rolling Stones”u çağrıştıran, saygın bir müzik derYedlin’in kadrajları, Theo Shapiro’nun gisine verdiği röportajını Yoko’yla bir“Imagine”,“Working Class Hero”, vb. gilikte okuyup etkilenen John Lennon’ın bi ünlü John Lennon besteleriyle bezeüşenmeden Danny’ye bir mektup yazdiği müzikleri, hayatın gülünç yanlarıydığı ama o mektubun ancak 40 yıl sonla yoğun bir ailevi atmosferi harmanlara meneceri (Christopher Plummer) eliy yan, dedeküs oğultorun ağırlıklı öyküle Danny’ye ulaştığı gerçeğinin başlısü ve türün beylik klişelerine yer verca entrikasını oluşturduğu film, artık kı se de gitgide sürükleyicilik kazanan, bir zı yaşındaki sevgilisi tarafından boynuz ilk filmden pek umulmayan, mizahi ve lanmayı bile hazmedecek bir olgunlutıkırında bir tempoyu tutturan anlatımı, ğa erişmiş Danny’nin 2014’te Los Angebu duygu ağırlıklı güldürümsü filmi illes’daki konseriyle açılıyor. ginç kılıyor özetle. Bu mektubun ortaya çıkmasıyla yaşaFestival öncesinde, özellikle müzikdığı gösterişli ama aslında sefih, sakil ve le haşır neşir seyirciye salık verilecek rezil hayatını değiştirmeye karar veren cinsten “Danny Collins”, sevdiğimiz çinünlü şarkıcı vaktiyle para yollasa da hiç gene yönetmen Tony Gatlif’in güney arayıp sormadığı, küskün oğlu Tom’un Fransa’da çektiği “Geronimo” ve yönet(Bobby Cannavale) izini sürerek yeni bir men Tim Johnson imzalı, büyük bütçeli çocuğa gebe gelini Sam (Jennifer Garanimasyon “HomeEvim”le birlikte kuşner) ve pek yerinde duramayan, şirin to kusuz bu kısır haftanın nispeten seyrerunu Hope’la tanışıyor. değer filmlerinden. B 4 yıl önceki “Crazy, Stupid, LoveÇılgın, Aptal, Aşk” adlı vasat Amerikan komedisinin senaristi olarak anımsadığımız Dan Fogelman’ın, Lennon’ın vaktiyle kendisine mektup yazdığı, İngiliz folk şarkıcısı Steve Tilston’ın gerçekte yaşadıklarından büyük ölçüde esinlenerek senaryosunu yazdığı ve yönettiği “Danny Collins”iyle ilk yönetmenlik sınavından geçtiği söylenebilir sonuçta. Doğrusu umduğumdan iyi çıkan filmin (yıllara meydan okuyan) lokomotifi Al Pacino’nun usta işi Rock yıldızı performansıyla güçlü oyuncu kadrosu bir yana, kameraman Steve C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear