25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
OLAYLAR ve GORUSlER 18 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: BARIŞ AKTAŞ KÜLTÜR SANAT Salı 17 Mart 2015 Suriyeli Kadınların Öyküleri İRFAN O. HATİPOĞLU Uzman Mustafa Kemal Üniv. uriye iç savaşının etkisi yalnızca ekonomik değil. Savaşın insani boyutunun ürkütücülüğünü sığınmacı kadınların yaşadıkları öyküler ortaya koyuyor. Kamp dışında yaşayan kadınların koşulları çok ağır; işyeri olarak yapılmış mekânlarda, hayvan ahırlarında, rutubetin yoğun olduğu, güneş almayan bodrum katlarında, metruk binalarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Kadınlar banyo, lavabo düzenekleri olmadığından kişisel bakımlarını yapamıyor. Örneğin kamuya açık tuvaletlerin paralı olması nedeniyle tuvalet gereksinimi bina aralıklarında, parklarda, park etmiş araçların çevresinde gideriliyor. S Yaşam savaşı Suriye iç SAvAşı dördüncü yılını tAmAmlArken SAvAşın yıkıcı ve kAnlı yüzü ülkemizi derinden etkilemeyi Sürdürüyor. Kararma Devrimi u ülkede sadece kadın olduğu için erkekler tarafından öldürülen insanlar var. Bu ülkede sadece eşcinsel olduğu için ailesi tarafından öldürülen insanlar var. Bu ülkede inançsız olduğu için ölümle tehdit edilen insanlar var. Bu ülke, kadınları, eşcinselleri ve ateistleri öldürmek isteyen “inançlı” insanlarla dolu. Çoğunluğun azınlık üzerindeki tahakkümün en tehlikeli basamakları bunlar. Kendi dini inancına dayanarak, başkalarının hayatları üzerinde hak iddia eden bir zihniyetin iktidarında kâbus dolu günler yaşıyoruz. Toplum öncelikle ahlak hedefinin tam ortasında duran kadınlar üzerinden yeniden biçimlendirilmeye çalışılıyor. Kadınlara Cumhuriyetle birlikte tanınan toplumsal eşitlik fırsatları, dini referanslarla ellerinden tek tek geri alınıyor. Aydınlanma devriminin karşısına dikilmiş dev bir kararma devrimi hezeyanı kükredikçe kükrüyor. Bu hezeyanın mimarları, başörtüsü, annelik, iffet, kutsallık diye diye topluma, kadınlara ne gözle bakmak gerektiğini iyice bellettiklerini düşünüyor olmalılar ki sıra şimdi eşcinsellere ve ateistlere geldi. Yeni Şafak Yazarı Hayrettin Karaman, pazar günkü gazete yazısında çok tehlikeli bir “hak” ve “vazife”den bahsetti. “Ateist ve eşcinsellere kötü bakmak bir ‘hak’, hatta Müslümanlar için bir vazifedir” dedi. Karaman bir ilahiyat profesörü. Adı, Cumhurbaşkanı’nın fetvacısı olarak anılıyor. İnternette kendisine yöneltilen sorulara İslami açılardan cevap verdiği “Sorularla İslamiyet” diye bir sayfası var. Gözde bir kanaat önderi. Dini referanslar vererek, inançlı insanları eşcinsellere B için sözcükler yeterli değil. Yaşananı olanca çıplaklığı ile kavrayabilmek için öykülerini paylaşmakta yarar var. Rabia K: Evli, iki kızı, bir gelini ile birlikte yaşıyor. Suyu, lavabosu olmayan bir dükkânda kalıyor. Bir kızı on altı, yaşında iki çocuğu var. Diğeri 14 yaşında. Gelini 16 yaşında, bir çocuğu var. Komşuların yardımı ile yaşıyorlar. Temizlik, lavabo kullanma gereksinmelerini yakındaki camiden karşılıyorlar. Caminin tuvaletini kullanıyorlar. Sığınmacı Tuvalet bekçisi para ödemekadınların dertleri diklerinden tuvaleti kullanmaSığınmacı kadınların içinde larına izin vermiyor. “En büyük bulundukları durumu anlatmak sıkıntımız tuvalet kullanımı. Çocukları da saydığınızda 7 kişi yaşıyoruz. Tuvalete her giriş çıkışımızda bekçi bizden para istiyor. Ya bekçinin gitmesini bekliyoruz ya da zorlandığımızda çocukların çişini park eden arabaların arasında yaptırıyoruz. Belediyeden isteğimiz tuvaletleri ücretsiz yapmasıdır.” Sığınmacı kadınların bir derdi “fuhuşa” zorlanmaları ve ikinci eş olarak satılmalarıdır. Sığınmacı kadınlarla erkekler arasında aracılık yapan “kadın payıkık binalarda yaşam savaşı veren sığınmazarlama” çeteleri çı kadınlar ve çocuklar. (vedAt Arık) oluştu. iç savaştan kaçarak türkiye’ye sığınan Suriyeli kadınların pek çoğu eminönü civarında sokakta yaşıyorlar. (FAtiH erdoĞdu) Fatıma A: 29 yaşında, 14 yaşında bir kızı, 7 ve 6 yaşlarında iki erkek çocuğu var. Savaştan kaçmış. Apartmanın kömürlüğünde yaşıyor. “İlk geldiğimiz günlerde sakallı, yaşlı bir bey bisikletiyle her gün gelip hatırımızı soruyor, yemek getiriyordu. Bir akşam geldiğinde ‘böyle gelip gitmem hoş olmuyor, dinimize göre mahrem, haram. Yardım getirmem için dini nikâh kıydırmalıyız’ dedi. Ertesi gün de bir adamla çıkageldi, nikâhı kıydırdık. Gittiler... Daha sonraki günlerde birlikte olmak için sıkıştırmaya başladı ve birlikte olduk... Bir süre sonra yanında bir arkadaş daha getirmeye başladı, uzun oturuyorlardı. Gelen kişinin benden hoşlandığını, birlikte olmak istediğini söyledi, zorla birlikte olduk. Bir süre sonra 14 yaşındaki kızıma sarkıntılığa başladılar. Birlikte olmak için zorladıklarında bıçağı alarak üzerlerine saldırdım, korkup kaçtılar. O günden bu yana gelmiyorlar. Komşuların yardımı ile yaşamımızı sürdürüyoruz.” Hatice B: 14 yaşında, ikinci eş olarak babası tarafından 3 bin lira karşılığı, 45 yaşındaki adamla dini nikâhla evlendirilmiş. Yemeğini ev halkı yedikten sonra yalnız yiyor. İlk eş, çocukları ve ilk eşin akrabaları tarafından şiddet uygulanıyor. Eşi tarafından arada dövülüyor. Hayvanların bakımı ve diğer tüm ev işlerinde öncelik kendisindedir. Suriyeli babası tarafından aranmıyor. Sık sık intihar etmeyi düşünüyor. Ne yapmalı? Anlattığımız öykülerinin binlercesi her gün değişik boyutlarda yaşanıyor. Bu öykülerin yazılmasına ortak olmak istemiyorsak, yaklaşan seçimlerde seçimimizi doğru yapmalıyız. Yoksa tarihe adımız ortak olarak yazılacaktır. Suriye’yi Kurtarma Çabası Dr. YAVUZ GÖKALP YILDIZ ve ateistlere düşman olmaya davet edecek kadar gözü pek. Bu ülkede eşcinsellerin ve inançsızların zaten devamlı ölüm tehdidi altında yaşadığını umursamayacak kadar vicdansız. “Evet laik devlet bütün inançlara eşit mesafede durur (...) Devletin bu eşit mesafede duruşu da teorik olarak doğru olmakla beraber pratikte problemleri vardır. Mesela toplumunun kahir ekseriyeti Müslüman olan, Allah’ı inkâr etmeyi kötü, eşcinselliği sapıklık ve ahlaksızlık olarak kabul eden bir toplumun devleti, ateist ve eşcinsel ile böyle olmayanlara eşit mesafede nasıl duracak, böyle yaparsa toplumla devlet nasıl barışacak, huzur, sükun ve asayiş nasıl sağlanacak?” diyecek kadar pervasız. Çoğunluğun azınlık üzerindeki baskısına devleti ortak etme gayreti ürkütücü. Önerdiği iktidar modeline ikna etme dayanaklarının huzur, sükun ve asayiş olması tüyler ürpertici. Yıllardır çoğunluğu temsil eden laikliği din düşmanlığı olarak algılayan zihniyet, iktidar sarhoşluğuyla dindarlığı laiklik düşmanlığı olarak kanıksatma peşinde. İktidar zaten “eşitlik” kelimesine derin bir antipati duyuyor. Bu antipatinin rüzgârıyla iktidar destekçileri artık çok tehlikeli denizlere yelken açıyorlar. Toplum huzurunu, eşcinsellere ve ateistlere yönelik devlet baskısında arıyor, faşizmin dili olmaktan hiç gocunmuyorlar. Tezer Özlü’nün “Burası bizim yurdumuz değil ki, burası bizi öldürmek isteyenlerin yurdu!” demesinin üzerinden yıllar geçti ama görünen o ki burası artık hiç mi hiç bizim yurdumuz değil. Külliyen bizi öldürmek isteyenlerin yurdu. Bizi öldürmek isteyenlerin de zaman içinde sadece kimlikleri değişti; o korkunç niyetleri hâlâ baki... orunsuzluk söylemi, düşünsel kontrol planlarına hizmet eder ve birçok etkeni gizler. Suriye’deki gelişmelerin arka planı yıllar ve yıllar öncesine dayanmaktadır. Üniversitede ve harp akademilerinde Suriye temel ders konularımdan biriydi. Bugünü öngörmekteydik. Suriye’deki değişim Hafız Esad’ın vefatıyla 2000 yılında başladı. Beşşar Esad, dünyaya entegre olma çabası içine girerek kadroları değiştirmeye başladı. 1970’te darbe ile iktidara gelen Hafız Esad devlet yönetiminde Nusayrileri etkin hale getirmişti ve o tarihlerden 1982 Hama katliamına varıncaya dek Sünni Müslüman Kardeşler Örgütü ayaklanmaya varan eylemler yapmıştı. Bugün IŞİD’in kitlesel desteğini oluşturan süreç böyle başlamıştı. 2005’te Lübnan Devlet Başkanı Hariri’nin suikastına kadar Suriye’deki kadro değişiklikleri başta İsrail, İngiltere olmak üzere ABD’yi memnun etmemekteydi. Daha fazla reform talepleri Türkiye tarafından Suriye’ye iletilmekteydi. Türkiye’nin bu süreçte politikası da değişmekteydi. Bölgede Maruniler üzerinden sürdürülen politika terk edilmiş, HAMAS ve Müslüman Kardeşler örgütüne yakın politika izlenmeye başlanmıştı. S “SıFır Sorun” reel PolitikAdA kArşılıĞı olmAyAn AFAki Bir yAklAşımdır. ortAyA çıkAn HiçBir Sorun kendiliĞinden oluşmAz ve HePSi tAriHSel Bir ArkA PlAnA SAHiPtir. ART Ankara sona erdi 11 Mart’ta başlayan ART Ankara / Çağdaş Sanat Fuarı ile eşzamanlı Design Ankara / Endüstriyel Tasarım Fuarı öncek gün sona erdi. 5 bini aşkın kişinin ziyaret ettiği fuarlarda, uzmanların ve sanatçıların katılımıyla “Dünyada ve Türkiye’de Güzel Sanatlar Müzeleri ve IMOGA Müzesi”, “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Sanatına Anılarla Bakış”, “Türkiyede Sanat Eğitimi ve Sanat Ortamı”, “Sanat Piyasaları”, “Dijital Art ve Biçimin Matematiği”, “Kolleksiyonerlik” gibi konular işlendi. l kültür Servisi Değişim nasıl başladı? (AP) Beşşar esad ve muhalifler arasında süregelen iç savaşta yüzlerce çocuk öldü, binlercesi evsiz kaldı. (reuterS) Bu politika Suriye’nin politikasına tamamen zıttı. Hariri suikastı Suriye için kırılma noktasıdır. Bu suikastı Suriye planladı ve yaptı denilerek rejimi ayakta tutan kadroların tasfiyesi istendi ve bu tasfiyeyi Beşşar Esad yapmak zorunda kaldı. Devlet yönetiminde boşluklar oluşturuldu, birikimsiz ve hata yapacak kişilerin önü açıldı. Buna paralel olarak Suriye Katar Fonu oluşturuldu. Katar üzerinden Suriye’nin tüm kılcal damarlarına kadar girildi. Her kurum, her proje bu fona bağlandı. Devlet kadroları fo Türkiye’nin etkisi Kırılma noktası nun liyakat kriterine göre belirlendi. İntikam politikası 2010’da Tunus’ta başlayan dalga, müdahalelerin bahanesine dönüştü. AKP eksenli Müslüman Kardeşler öncelikli dış politika, devletin Suriye intikam politikasına dönüşmüştü. 2011’de Türkiye’den reform çağrıları Suriye için kabul edilecek düzlemde değildi. Hillary Clinton’ın 2011’de müdahale edeceğiz “sinyali” veren konuş ması Türkiye’yi nasıl olsa müdahale olacak diye değerlendirildi. Aslında Türkiye’nin zayıf noktalarını bilenler için çaba harcanmadan “maliyetsiz gönüllü bir taşeron”un bulunmuş olması müthiş bir avantajdı. Suriye’de karışıklıklar tetiklenince, süreci belirleyen güçlerin Esad’ın indirilmesine müsaade etmeyecekleri açıktı ve bunun parametreleri: l İsrail yanıbaşında Sünni ve Müslüman Kardeşler eksenli bir rejim istemez. l Suriye’de yaşayan Hıristiyan Araplar, Yahudiler, Ermeniler, diğer azınlık mezhepler Sünni bir rejimin sonları olacağını bilerek Esad çevresine kilitlenirler. l Esad’ın şahsında Nusayriler Suriye’nin en eğitimli toplumsal kesimini oluşturuyorlar, Irak deneyiminden hareketle devlet yönetiminde bu kadroların yer alması istenir. l Laik eğilimler kırsalda olmasa da Şam, Halep gibi illerde güçlü, dinsel eksenli rejim karşısından Nusayriler dışındaki laikler Esad’ı destekler. IŞİD’in eylemleri bu kesimi daha da Esadçı yapmış durumdadır. l Filistin’in laik kesimleri Esad rejimi ile entegredirler. l Lübnan, bölgenin sermaye akış üssüdür ve Katolik Maruniler önemli güce sahiptirler. Lübnan’da uluslararası sermaye ile entegre kesimler Esad’ı tercih ederler. l Kitlesel imha silahlarından arındırılmış, Golan Tepeleri gibi stratejik yerler için savaşamayacak, teslimiyetçi güçsüz bir Esad rejimi genel kabul görür. Bunu görmek zor değil! Baksı Müzesi 10 yaşında Bayburt’un Bayraktar (Baksı) köyündeki Baksı müzesi, yıl boyunca çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapacak. ‘Ermeni Soykırımı’ kitabı Fransızcada Hasan Cemal’in “1915: Ermeni Soykırımı” kitabı Ermeniceden sonra Fransızcaya çevrildi. Hrant Dink’e adanan kitap, “1915, Le Génocide Arménien” adıyla 19 Mart’ta Fransa’da raflarda olacak. 2012’de Everest Yayınları etiketiyle yayımlanan kitap, daha önce Erivan Devlet Üniversitesi Doğu Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Türkolog Ruben Melkonyan tarafından Doğu Ermenicesine çevrilmişti. l kültür Servisi 2014 yılı Avrupa Konseyi Müze Ödülü sahibi Bayburt’un Bayraktar (Baksı) köyündeki Baksı Müzesi, 10. yılını çeşitli etkinliklerle kutlayacak. Baksı Müzesi kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, kentteki bir otelde basın mensupları ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya gelerek 2015 yılı çalışmaları hakkında bilgi verdi. Koçan, temeli 2005’te atılan Baksı Müzesi’nin bu sene 10’uncu yılını kutlayacağını, yıl boyunca sanata artı değer katacak bir dizi etkinliğe ev sahipliği yapacağını söyledi. l kültür Servisi C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear