22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 9 Kasım 2015 EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 7 KAYYUMLA KARşı KARşıYA KALAn BİR KAnAL AB İLERLEME RAPORU TASLAĞI Rapora basın özgürlüğü damgası ‘Reklamverenleri tehdit ediyorlar’ Samanyolu TV program koordinatörü Murat Kesgin, tehditler için ‘Saray’ı adres gösterdi, reytinglerle oynandığını söyledi CEREN ÇIPLAK AB İkiyüzlülüğü Hiç Bırakmadı ki... vrupa Birliği’nin ikiyüzlülüğü, Türkiye İlerleme Raporu’nu açıklamayı 1 Kasım seçimi nedeniyle ertelemesi nedeniyle ve yıllar sonra gündeme geldi. Artarak süren kötü muamele ve basın özgürlüğüne yönelik saldırıların günlük uygulamaya dönüşmesi güçlü bir beklenti yaratmıştı. Oldum olası Adalet ve Kalkınma Partisi’nden yana bir tutum sergileyen Avrupa Birliği, yaklaşımını sürdürdü ve sessiz kaldı. “AB raporu açıklansaydı AKP’nin oylarına olumsuz etki yapar mıydı” sorusuna “Evet” yanıtın vermek de pek kolay değil. Tepedekiler açıkça söylemekten kaçınsalar bile, alttan alta yapılacak dinsel duyguları kullanma yaklaşımı “Gâvurlar da muhalefet partileri gibi bize karşı. Aman dinimizden ödün vermeyelim” söyleşileri belki de oy oranını daha da artırırdı. HHH Şimdi gündeme geldi, ama AB’nin ikiyüzlülüğü daha 2004 yılının eylül ayında başlamıştı. Türkiye’nin, AB üyesi yapılmaması ama örgüte bağlı kalmasının sürdürülmesi politikasının ilk görünür uygulaması Türk Ceza Yasası’nın çıkarılması aşamasında yaşanmıştı. AB’nin oyalamaları neredeyse tıkanmış, yeni bir süreç başlatılması akla gelmişti. Türkiye’yle müzakere süreci, istenenler yapılırsa 2004 Ekim ayında başlatılacaktı. Ama en önemli koşul, Türk Ceza Yasası’nın değiştirilmesiydi. AKP, Türk Ceza Yasası için 57’nci hükümet tarafından çok sayıda uzmanın uzun süren çalışmayla hazırlatılan tasarıyı bir yana attı ve kendi dinsel yaklaşımının öngördüğü bir tasarıyı ele aldı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile de çelişen tasarıyı allem edip kullem edip 29 Eylül 2004 günü yasalaştırdı. Yasayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıma yetkisi olan herkesin eli bağlanmıştı, ve hiçbiri “müzakere tarihinin verilmesini engelledi” suçlamasının korkusuyla ağzını bile açamadı. HHH Türkiye’nin bugün yaşadığı hukuksuzluğun başlangıcı olan Türk Ceza Yasası’nı AB’nin nasıl karşıladığı sanırım unutulmamıştır. Avrupa Birliği yasanın değiştirilmesini “hukuk reformu” olarak övgüyle ve alkışlarla karşıladı. Bu köşede birkaç kez dile getirdiğim, Avrupa Birliği ülkelerinden gelen her temsilci ve uzmana da, söze başlarken “Bugün geldiğimiz hukuk karmaşasında Avrupa Birliği’nin de payı var” cümlesiyle özetlediğim yaklaşım nedeniyle bugünlere ulaştık. Avrupa Birliği’nin “reform” saydığı değişikliğin şerefine başlattığı müzakere sürecide geçen ay 11’inci yılını doldurdu. Süreç var ama müzakere yok. Dosyalar açılmıyor, açılmış olanlar da bir türlü kapatılmıyor. Öğle vakti atılan havai fişeklerle kutlanan AB üyeliğimiz, kimilerinin gelir kapısı olmayı sürdürüyor ama nedense AB kazanımlarından hızla uzaklaşmakta oluşumuzu ne AB yöneticileri ne de bizimkiler dert ediniyor. Oysa Türk Ceza Yasası’nın ne hukuka aykırı yasalar, ne kurulan kumpaslar izledi. AB’den hiç eleştiri duydunuz mu? Sanırım AB yöneticileri de ara sıra yaşanan kayıkçı kavgalarından mutlu oluyorlar. Süreci yokuşa sürmekten memnunlar ve en kullanabilecek partinin AKP olduğu kanısını da koruyorlar... A vrupa Birliği Komisyonu tarafından 1998’den bu yana her yıl yayımlanan ve Türkiye’nin yıllık AB karnesi niteliğinde olan İlerleme Raporu’nun son taslağı basına yansıdı. 10 Kasım’da yayımlanacak belgede basın özgürlüğü eleştirilerinin yoğunluğu dikkat çekiyor. Yöneltilen eleştiriler şöyle: l İfade özgürlüğünde son iki yıldır ciddi gerileme var. Yazarlara ve sosyal medya kullanıcılarına açılan ceza davaları endişe kaynağı. İnternet yasasında yapılan değişiklikler Avrupa standartlarından belirgin bir geri adım niteliğinde. l Gazetecilere yönelik gözdağı verme yöntemlerine karşı eyleme geçilmeli. Gazetecilere saldırılar ve tehditler soruşturulmalı. Hakaret yasası muhaliflere baskı unsuru olarak kullanılmamalı. l Ankara ve Suruç’taki terör saldırıları gibi konulara uygulanan haber yasağı trend haline geldi. İnternet sitelerinin bloke edilmesi sürüyor. Türkiye, Twitter’a içerik silme ya da hesapların askıya alınması için dünyada en fazla başvuru yapan ülke. l Kamu televizyonunun editoryal bağımsızlığı endişe veriyor. Televizyonun yönetmeliği Avrupa standartları çizgisinde değil. RTÜK’ün bağımsızlığı endişe kaynağı. l Devlet destekli reklam medya organlarında adil şekilde dağıtılmıyor, pazarı bozuyor ve bazı medya organlarına yönelik ekonomik baskıya ekleniyor. A amanyolu TV’nin program koordinatörü Murat Kesgin, sezon dizileri ve programlarının geçici olarak durdurulmasıyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Samanyolu TV’de buluştuğumuz Kesgin, “Kayyumun geliş gerekçelerine, şekillerine göre gerekli tavrımızı koyacağız” diyerek “Bizim doğrularımız hâlâ aynı” dedi. Cem Küçük, kanalınızı kayyum atanması konusunda hedef gösterdikten hemen sonra dizi ve programlarınızı geçici de olsa durdurdunuz. Sebep kayyum tedirginliği mi? Durdurmadık, kayyum atanma ihtimali nedeniyle ekonomik önlem aldık. Dizi ve programların çekimine ara verdik. Bu süreci iki yıldır yaşıyoruz. Özel ve bağımsız sektörlere önce ilan, reklam vermeyin diye baskı uyguladılar ama artık açık açık tehdit ediyorlar. Ne kadarlık bir süre için ara verdiniz? Bir haftalığına ara verdik, belki iki haftaya ulaşabilir. Ancak elimizde dizilerimizin kasım sonuna dek kullanabileceğimiz bölümleri var. Kimler reklam kaynaklarınızı tehdit ediyor? Samanyolu TV’ye reklam S Muhabirimiz Ceren Çıplak, Murat Kesgin ile Samanyolu TV’de konuştu. ‘Hocaefendi’nin talebelerine danışıyoruz’ Kanalınızın dizileri provoke eden ve hedef gösteren diziler olarak nitelendiriliyor. Hatta Kürtleri aşağılayan diziler olduğu da söyleniyor. Buna ne dersiniz? Bunları söyleyenler provokasyon oluşturmak isteyen kişiler. Kürtleri aşağıverenler Erdoğan kaynaklı tehdit ediliyorlar. Bizi de sarayın temsilcileri açık açık tehdit ediyor. Geçen yıla göre ciddi reklam kaybı yaşadık. Reytinglere kadar uzanan baskı söz konusu. Reytinglerde oynamalar yapıldığını düşünüyorum. Reytinglerde alt sıralarda olan bazı kanalların üst sıralara çıktığını görüyoruz. Kanalımızda layan tek bir karemiz yok. Dini duyguların sömürüldüğü söyleniyor. Dini inançla ilgili bakış açımızı ortaya koyuyoruz. Kanalınızdaki dizilerin senaryolarını Fethullah Gülen’in onayladığı söyleniyor. Doğru mudur? Gülen’in başka işi yok, yayımlanan diziler ise birden reytinglerde alt sıralara düştü. Kısacası yok etme üzerine kurulu büyük bir abluka altındayız diyebilirim. Fuat Avni de kanala kayyumun atanması için talimatın verildiğini yazdı... Kayyumu kanunsuz buluyoruz. Kayyumun geliş gerekçelerine, şekillerine göre gerekli tavrımızı koyacağız. televizyonu mu idare ediyor? Yok öyle bir şey. Hiç mi etkisi yok? Hocaefendi’nin eğittiği talebeleri var. Dini konulu diziler için Gülen’den eğitim almış hocalara bazen danışıp sorduğumuz sorular oluyor. Bütün dizilerin danışmanları yok mu? ‘Sungurlar’ dizisi ınır Tanımayan Gazeteciler örgütü Cumhuriyet gazetesine basın özgürlüğü ödülü verdi. Konuyla ilgili haberin özeti şöyledir: “Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü 2015 yılı basın özgürlüğü ödülünü Cumhuriyet’e vereceğini açıkladı. RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a gönderdiği mesajda ‘Türkiye’de basın özgürlüğü için bu kritik dönemde RSF Ödülü jürisinin, basın özgürlüğünün savunulmasına belirgin katkıda bulunan bir medya kuruluşuna sunduğu ödülü bu yıl Cumhuriyet’e vermeye karar verdiğini bildirmekten memnuniyet duyuyorum’ dedi. Deloire mesajında 17 Kasım’da Fransa’nın Strasbourg kentinde Avrupa Konseyi yetkililerinin de bulunacağı ödül töreninde ‘Cumhuriyet’in baskıcı bir ortamda gösterdiği başarıların kutlanacağını’ kaydetti. S Uluslararası Dayanışmanın Önemi Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü 1985’ten beri tüm dünyada bilgi verme ve alma özgürlüğünü savunuyor. Paris merkezli örgütün Berlin, Brüksel, Cenevre, Madrid, Stockholm, Trablus da dahil 10 kentte bürosu bulunuyor. RSF tüm dünyada basın özgürlüğünü 150’den fazla temsilciyle takip ediyor. Örgüt her yıl yayımladığı Dünya Basın Özgürlüğü Raporu’nda ise Türkiye için karanlık bir tablo çizdi. Türkiye bu raporda 180 ülke arasında Zambiya, Mali ve Zimbabwe gibi ülkelerin ardından 149’uncu sırada yer alıyor. Örgüt, Türkiye’de basın özgürlüğü açısından en sorunlu konular arasında internet sansürü, eleştirel gazetecilerin işlerine son verilmesi ya da mahkemelik olması ve yayın yasaklarını gösterdi.” Cumhuriyet’in iktidar çevrelerince makbul gazete sayılmadığı açılan soruşturmalardan, davalardan bellidir. Bu aynı zamanda Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasında 149’uncu sırada olmasıyla da yakından ilişkilidir. İnsan haklarıyla ilgili sıralamalarda basın özgürlüğünde onur duyacağımız yerlere geldiğimizde özgürlük için cesaret de gerekmeyecek, Sınır Tanımayan örgütler de raporlarında ülkemizden övgüyle söz edeceklerdir. Ama ne yazık ki şimdi durum tam tersidir ve uluslararası örgütlerin özellikle hükümetler dışı kuruluşların dayanışması da bu nedenle büyük önem taşımaktadır. Bu türden dayanışma örneklerinin iktidar çevrelerince “ülkeyi dışarıya şikâyet ediyorsunuz” türünden saçmalıklarla karalanmaya çalışıldığını biliyoruz. Küreselleşmeyi yalnızca sermaye örgütlerinin savaş çığırtkanlarının serbestliği, işbirliği olarak anlayanlar bu türden dayanışma örneklerini gördükleri zaman kırmızı görmüş boğa gibi davranıyorlar ama alışmayı ve küreselleşme adını verdikleri durumun aynı zamanda enternasyonalist bir karakteri olabileceğini de öğrenecekler. İktidar çevrelerinin alt düzey elemanlarının şımarıklıkları na karşı ise uluslararası dayanışmanın yanı sıra, hakların ve özgürlüklerin nerede bir saldırıyla karşılaşırsa orada kendini savunması, hakların kararlılıkla savunulması etkin olacaktır. Haklarını özgürlüklerini baskı ve zorbalık karşısında terk eden hem esareti hak eder hem de özgürlük mücadelesinde egemenlerin pasif destekçisi konumuna yerleşir. Zalimin zulmüne boyun eğmek onunla ortak olmaya doğru önemli bir adımdır. Medya, basın yayın organları bugün halkı bilgilendirme konusunda büyük zorluklarla, engellerle karşı karşıyadır. Bunu aşmanın yolunun cesaretten geçmesi övgüyü hak eder ama doğal değildir, doğal olan medyanın özgürce halkın haber alma hakkını kullanabilmesi ve halkın alçakgönüllü hizmetkârı olmasıdır. Doğal olan bu... Ama biz ne yazık ki şimdi daha cesur olmak, görevimizi yerine getirirken doğal olmayan zorluklarla, aşılması gereken engellerle savaşmak zorundayız... http://www.dailymail.co.uk/ news/article3286555/GMsOpeldeniesviolatingEUemissionsstandards.html http://www.nytimes. com/2015/10/24/business/international/gmopeldieselemissions.html?r=1 http://www.carscoops. com/2015/09/dieselbmwmercedesopelpsacars.html http://www.theguardian.com/environment/2015/ sep/30/widerangeofcarsemitmorepollutioninrealdrivingconditionstestsshow http://www.independent.co.uk/news/business/ emissionsscandalnissanfiatvolvoandmanyothercarsfoundtoemitfarmorepollutionthana6674116.html http://www.telegraph.co.uk/ cars/vauxhall/news/draggedintoemissionsscandal/ Türkiye de zaten çoktur, vatandaşların zaten çoğu temiz ve iyidir. Biz bu güzel insanlar hak ettiği yönetimi göremiyor diye depresyona giriyoruz. Eğer 3 bakan halka ait parayı iade etti deseydiniz o zaman depresif havamız dağılırdı. Saygılar... Ruhan Uzun Daha uygun görüntüler umhuriyet İnternet’te kaC dın ya da çocuklara yapılan tecavüz haberleri verilirken editörlerin konuya uygun olduğunu düşünüp sıklıkla kullandıkları belirli birtakım görüntüler var. Bir ara çıplak izlenimi veren flulanmış bir kadın görüntüsü, duvar dibine çökmüş kız çocuğu görüntüsü kullanılıyordu, şimdilerde ise dur yapma! deme amacıyla kaldırılmış bir el görüyoruz haberi tanıtan. Bu ürkütücü görüntüler yerine size ilişikte bazı görüntüler gönderiyorum, belki editörlere esin kaynağı olabilirler diye. Bu görüntülerde Google’dan rastgele seçtiğim utanmış erkek suretleri bulunuyor. Öyle ya, madalyonun iki yüzü olmalı; birinde utandırılmış, aşağılanmış kadın veya çocuk, diğerinde ise utanmış(?) olması gereken bir erkek. Bu konuya hassasiyetle eğileceğinizi umuyorum. Esenlikler dilerim... Saygılarımla... Yasemin Saner Okur Temsilcinin notu: Önerilerinizi ilgili arkadaşlara ilettim. İlginiz için teşekkür ederim. ncelikle iyi çalışmalar diÖ ler, gazetenizin sadık bir Volkswagen takipçisi olduğumu bilmenizi isterim. Sizlere bu epostayı göndermekteki amacım bir haksızlığın önlenmesidir. Bilindiği üzere geçtiğimiz son 2 ayda Volkswagen markasının emisyon değerlerine ilişkin çok sayıda haber yapıldı. Gazeteniz de bu haberleri dakika dakika, tüm gelişmeleriyle biz okurları ile paylaştı. Ancak dünya basınını da takip eden birisi olarak, aralarında Mercedes, BMW, Opel, Volvo, Nissan, Fiat, Peugeot, Citroen gibi markaların da bulunduğu birçok markanın aynı skandala karıştığını tespit ettim. Fakat ne yazık ki bu markalara dair gazetenizde en ufak bir habere rastlayamadım. Bunun eşit, adaletli, özgürlükçü ve tarafsız basın ilkelerinize aykırı düş AKın İPEK: YETKİSİZ RAPORLA EL KOnULDU tek değil tüğünü düşünüyorum. Aşağıda bu haberlere ait linkleri incelerseniz, haklı olduğumu göreceksiniz. Basın etiği olayları okurlara tarafsız bir şekilde aktarmayı gerektirir. Sonuçta bu markaların kullanıcılarının da bunu bilmeye hakkı var. Bu sebeple konuya gereken hassasiyeti göstermenizi rica eder, başarılı çalışmalarınızın devamını dilerim. Saygılarımla, Cem Çağlar Erginağ http://europe.autonews. com/article/20151023/ ANE/151029917/opeldeniesviolatingeuemissionsstandards erhaba, 7 Kasım Cumhuriyet ana sayfada sol alt köşede Türkiye’nin girdiği depresif havayı dağıtacak 3 hikâye başlığı adı altında da 3 dürüst vatandaşın yaptıkları anlatılmış. Bu sadece bizim depresyonumuzu artırır, kusura bakmayın. Bu hikâyeler Kayyum milyar dolar zarara neden oldu aralel Yapı” soruşturması kapsamında şirketlerine el konan Koza İpek Grubu’nun sahibi Akın İpek, kayyum atanmasının ardından halka açık şirketlerin milyar dolara yakın zarar ettiğini belirterek, “hukuksuzluğun bitirilmesini ve tahribata son verilmesini bekliyoruz” dedi. Twitter üzerinden açıklamalarda bulunan Akın İpek, halka açık şirketlerin denetiminin devletin yetkili organları Maliye, Masak, SPK tarafından yapılabileceğini hatırlatarak, mevzuata rağmen yetkisiz ve sorumsuz birinin raporuna dayanılarak şirketlerine el konulmasının hukuksuz olduAkın İpek ğunu savundu. İpek, “İddialara belgeleri ile cevap verildi. Aksi ispatlanmamış bir tek iddia bile kalmadı” dedi. Kayyumun sebep olduğu maddi ve manevi zararların inanılmaz boyutlara ulaştığını belirten İpek, “Halka açık şirketler milyar dolara yakın değer kaybetti. Yerli ve yabancı yatırımcılar kalıcı ve ağır hasar gördü” dedi. l Haber Merkezi “P On katından ucuza nasıl oluyor? uvar Yazıları”ında “ D “Mardan Palace 10 misli ucuza mı gitti?” başlıklı yazıda “misli” kelimesi “ucuz” kelimesiyle birlikte yanlış kullanılmıştır. Yazının içinde de “Bu durumda otel, maliyeti 1.4 milyar doların 10 katından ucuza satılmış oluyor” denilmektedir. “Bir şey 10 katından ucuza” satılamaz; gerçek değerinin (maliyetinin/ maliyet fiyatının) onda birine satılabilir. Aynı şekilde “Para üç kat değer kaybetti” denilemez; zira para ancak üç kat değer kazanabilir; bu durumda “Para üçte bir değer kaybetti.” denilmelidir. Sevgi ve dostlukla... Meriç Gök M Depresif havadan nasıl çıkarız? C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear