13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR John Lennon’ın gitarına 5.9 milyon lira Efsanevi şarkıcı John Lennon’ın 1960’lı yıllarda çaldığı, üyesi olduğu The Beatles’ın ‘Love Me Do’ gibi erken dönem hit şarkılarının kayıtlarında kullandığı The Gibson marka akustik gitarı California, Beverly Hills’te düzenlenen müzayedede 2.24 milyon dolara (yaklaşık 5.9 milyon Türk lirasına) satıldı. Washington’daki müzayede şirketi Julien’s Auctions gitarın yeni sahibinin ismini gizli tutuyor. EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Pazartesi 9 Kasım 2015 17 p FUARI 34. ULUSLARARASI İSTAnbUL KİTA KİTAp FUArıNdA Wattpad çılgınlığı ‘Abluka’ geçen cuma vizyona girdi. 72. Venedik Film Festivali’nde ‘Jüri Özel Ödülü’ne değer görülen ‘Abluka’nın yönetmeni Emin Alper: ‘Asıl düşman korkularımız’ İ ki kardeşin hayatı üzerinden paranoya ve kuşkunun toplumda yarattığı hayal ve gerçekliğe dair muğlaklığı ele alan ve bize “Kimin dost, kimin düşman olduğunu” sorgulatan bir film izlemek ister misiniz? Dünya galasını 72. Venedik Film Festvali’nin ana bölümünde yapan ve Nuri Bilge Ceylan’ın jüri üyesi olduğu festivalde ‘Jüri Özel Ödülü’ne değer görülen ‘Abluka’ bizi bu anlamda ablukaya alıyor. Bireysel bir paranoyayı izleyiciyle buluşturan filmin yönetmeni Emin Alper’le konuştuk. Filmde iki kardeşi çepeçevre saran paranoya ve kuşkuyu oluşturan unsurun devlet olduğuna mı dikkat çekiyorsunuz? ‘Örgüt’ tam anlamıyla tarif edilmiyor. Sonuç olarak çizilen ortam bir tür ‘polis devleti’ ve şiddet ortamının taraflarından bir tanesini görmüyoruz. Hayalet bir figür olarak tarif ediliyor. Bunun sebebi de şu; aslında neyin düşman, neyin dost olduğunu tarif eden şey güç, büyük ölçüde devlet. Ülke çapında, siyasal anlamda belli taleplerin hangisinin meşru olup olmadığını, hangilerinin kabul edilebilir ya da hangi taleplerin bastırılması gerektiğini tarif eden temel güç devlet. Dolayısıyla dostla düşman arasındaki sınırı çeken güç devlet. Ben de bu sebeple devleti ele almak istedim. Evet bu anlamda, klişe bir laftır ama, “Asıl düşman korkularımız.” Bizi paranoyaya sürükleyen düşman korkusu. Filminiz festivalleri gezerken Suruç patlaması gündemdeydi. Vizyon tarihine yakın zamanda da Ankara’da barışa bomba atıldı... Filmin yaşadığmız güncel durumu yansıtması Türkiye için bir talihsizlik. Bu durumun filme ağır bir yük yüklediğini düşünüyorum. Ben eminim, bazı insanlar, “Tam da bu”, “Bunu yakalamışsın” gibi tepkiler gösterecekken, bazıları da içinde yaşadığımız gerçeklikle kıyasladığımız zaman filmi çok hafif bulacaktır. Bilemiyorum, filmi izledikten sonra seyircinin tepkisini anlayacağız. Filmde göze çarpan aslında daha çok iki kardeşin psikolojik durumu gibi görünüyor. Evet film, iki sıradan karakterin psikolojisini anlatıyor. Eminim bazı insanlardan böyle tepkiler gelecektir, “Neden doğrudan anlatmadın?” diye, ama bu da bir seçim tabii ki. Ben en başından beri bu hikâyeyi iki sıradan karakter üzerine kurmak istedim. Bence bu çok daha heyecan verici. Amacım iki sıradan karakter üzerinden dünyayı görmek, onların dünyayı nasıl algıladığını anlatmaktı. Savaş ortamında gittikçe paranoyaklaşıp deliliğe sürüklenmeleriydi beni asıl ilgilendiren. Film bir ‘polis devleti eleştirisi’ olarak okunabilir mi? Tabii şu anda seyirciyi şunu şöyle okumalı diye kodlamak istemem ama her şeyden önce bunu iki kardeşin hikâyesi olarak görmeliler. Filmde devlet daha somut bir şekilde işlenirken örgüt tamamen bir hayalet olarak bırakılıyor. Örgütün neler yaptığını, neden saldırdığını bilmiyoruz, ilgilenmiyoruz. Çünkü odak noktasında devlet ve devletin küçük insanlarla olan ilişkisi var. DoEmin Alper nline yayıncılık platformu Wattpad’teki yazıları dolayısıyla yayınevleri tarafından keşfedilen genç yazarlar 34. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’na katılan genç okurların ilgi odağı oldu. “Kötü Çocuk” serisi yazarı Büşra Küçük (21) Ephessus Yayınları ve “4N1K” kitabının yazarı Büşra Yılmaz ise Epsilon Yayınları standında kitaplarını imzalarken, önlerinde genç okuyucular uzun sıralar oluşturdu. Büşra Yılmaz, okurların ilgisinin “can güvenliğine tehdit oluşturduğu” gerekçesiyle standı terk etmek, sonrasında okurların çağrısı dolayısıyla geri dönmek zorunda kaldı. O Büşra Yılmaz kitaplarını imzalarken genç okuyucuları stand önünde uzun sıralar oluşturdu. layısıyla devlet ve örgüt aynı netlikte sunulmuyor. Bu filmi zaten polis devleti eleştirisi olarak okumak mümkün. Bir kere devletin mahalleyle olan ilişkisi, ablukalar, duvar yazıları, kavga gürültü, patlayan molotoflarla filmin geçtiği mekânın bir polis devletine dönüştüğünü görüyoruz. Yoğun bir muhalefetle karşı karşıya olan ve bu muhalefeti bastırmaya çalışan çaresiz kalmış, bu gecekondu mahalleleri gibi yerleri ele geçirmeye çalışan bir devlet portresi var. l Kültür Servisi ı fuardayd ‘Mücadele etmezseniz Jose şarlatan olursunuz’ Mujica Tan Oral, Bülent Ünal, Lucia Topolansky ve Jose Mujica Sansür iddiası EZGİ ATABİLEN ‘Mizah: Hayata Gülümseyerek Bakmak’ temalı fuara İslamcı mizah dergileri Hacamat ve Cafcaf’ın kasıtlı olarak alınmadığı iddialarına TÜYAP Kültür Fuarları Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu yanıt verdi. Kavukçuoğlu’nun açıklaması “yer doluluğu sebebiyle” söz konusu dergilere fuarda yer verilemediği yönünde oldu: “Biz kararlarımızı verirken başvuruyu kimin yaptığına bakmıyoruz. Yerimiz kısıtlı. Bu sene aşağı yukarı 250 metrekare daralma var standartlarda. İddia edildiği gibi kasıtlı bir şey yok. Her başvuruşu zamanlamasına, yani sırasına ve yere göre alınıyor. Yer tıkanmışsa alınamıyor. Son derece somut bir durum. Yoksa bizde başvuruları kabul ederken sağcıdır, solcudur diye ayrım olmaz. Hiçbir zaman olmadı. Zaten Türkiye’de ne kadar sağcı yayınevi varsa fuarda görebilirsiniz. Biz dinciyiz diye fuara almadılar, diye bir şey yok.” ruguay eski Devlet Başkanı Jose Mujica da fuarın katılımcıları arasındaydı. TÜYAP Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Ünal tarafından karşılanan Mujika ve eşi fuar hakkında bilgi aldı. Tekin Yayınevi’nin dün düzenlediği “Saraysız Başkan Jose Mujica; Hayatı ve Anıları” başlıklı söyleşiye katılan Mujica’ya ilgi büyüktü. Salona giremeyen onlarca kitapsever salon kapısında bekledi. Söyleşide sos U yalizm mücadelesinde bugünün koşullarının önemine dikkat çeken Mujica, “Ayaklarınız yere basarak sorunları anlamak, savaşmak zorundasınız. Dünyada sadece fikirler yok, insanlar var. Bugünün insanı için mücadele etmezseniz, sosyalizme ulaşamaz sadece şarlatan olursunuz” diyerek sözlerini tamamladı. Onur çizeri Tan Oral’la da tanışan Mujica, ardından okurları için kitaplarını imzaladı. l Kültür Servisi ‘Çığlık’a linç çağrısı Kitap fuarına eşzamanlı gerçekleştirilen 25. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı’nda yer alan Karşı Sanat Galerisi standında Gökhan Aslan’ın “Çığlık” isimli performansı hakkında “çarşafa hakaret ettiği” gerekçesiyle sosyal medyada linç çağrısı yapıldı. Dün fuara gelen küçük bir eylemci grup, polis müdahalesi üzerine dağıldı. düşerdi, merakla okurdum onları. Ölümünden önce geldi son yazısı. Katliamları, çözümsüzlüğü, toplumda yaratılan umutsuzluğu yazmış ve Antigone üzerinden vermiş mesajını. Bu konuda da ortak duyarlılık tellerinde gezinmişiz yine. Ama her zamanki gibi benden daha iyimser, daha umutlu bir yazı: “Antigone’nin ruhu sadece kadınlarda değil erkeklerde, gençlerde, yaşlılarda, bu hırstan ve hoyratlıktan bunalmış herkeste vücut bulacak. Halklar artık masmavi gökyüzüyle uyutulamayacak. Mavilikler barışın simgesi olacak.” Böyleydi işte Üstün Akmen, enseyi asla karartmayan bir aydın, tiyatromuza renk ve duyarlılık katan bir şahsiyet, değerli bir eleştirmen, mücadelesini renklerini soldurmadan, kendi kimliğini siyasete ezdirmeden vermeyi bilen bir muhalif... Çok erken gittin, çok arayacağız seni Üstün Akmen, çok... stün Akmen de gitti. İnanılır gibi değil. Bu son dönem hep gidenlerin ardından yazıyorum. Gidenlerin her biri ayrı bir değer. Her biri büyük boşluklar bırakarak gidiyor. Yolun sonuna yaklaştıkça böyle mi oluyor acaba, diye düşünmeden edemiyorum. Her gün gazeteyi elime aldığımda, içimde bir endişe, bugün kim acaba diye... Ü Bir duruştu Üstün Akmen Beyefendiliğiyle, gönül zenginliğiyle, Şaylan Hanım’la birlikte oluşturdukları sevgi resmiyle çok renkli bir duruştu, Üstün Akmen. hepsinin ilk gece konuğu, ne düşündüğünü heyecanla merak ettiğim ilk isimlerden biriydi. Çünkü “lobi” onun yakınından uzağından geçemezdi; değerlendirmelerini kişisel yakınlıklarına göre değil, nesnel ölçütlere göre yapardı. Bir sanatçının yaptığı her işi düzenli biçimde izleyen ve yazan eleştirmenlerin varlığı önemli, çünkü onların yaptığınız her yeni oyunu gelip izleyeceklerini bilmek kendinizi aşmanızı, en azından tekrar etmemenizi zorlayan bir etken oluyor. Bir duruştu Üstün Akmen. Beyefendiliğiyle, gönül zenginliğiyle, Şaylan Hanım’la birlikte oluşturdukları sevgi resmiyle çok renkli bir duruş... Evrensel Kültür’de çıkan yazıları eposta adresime otomatik Siyaset eziyor Bir süredir hep şu izlenimle yaşıyorum Türkiye’de: Siyaset her şeyi o kadar ezdi, diğer tüm alanların ifade kanallarını, soluk borularını o kadar tıkadı ki, nefes alamaz hale geldik. Siyasi iktidarla sınırlı bir konu değil bu; bu ülkenin siyaset yapma biçiminin toplamını kapsıyor. Hani sıkça dile getiriliyor ya: Tüm renkler, tüm farklılıklar bir arada olsun... Bu siyaset yapma biçimiyle geride hiçbir renk kalmıyor; sabahtan akşama üç beş konuyla sınırlanmış, kısır, çorak bir tartışma sürüp gidiyor. Siyasetin gri, boz bulanık ufkuna başka hiçbir renk hakkıyla yansıyamıyor. Tartışma ufkundaki bu kısırlık sorunların çözümünü zorlaştırdığı gibi, kendi güncel çekişmesi dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyen, zaten o geniş alanda yeterli bilgisi de olmayan, sığ ve dar görüşlü kimlikleri öne çıkarıyor. lar hem de aydın olma sorumluluğuyla, siyasetle, toplumsal sorunlarla, siyasi iktidarın sanata yönelik politikalarıyla sonuna kadar ilgili bir muhalifti, hem de çetin ceviz bir muhalif... Ama dünyası hiç gri değildi, yaşamı asla bu tartışmalardan ibaret değildi, bunu hemen hissederdiniz. Daha çok oyun galalarında veya ödül törenlerinde karşılaşırdık. Sahneye koyduğum oyunların hemen Antigone’nin ruhu Benim tanıdığım Üstün Akmen bu tipolojinin tamamen dışında kalan aydınlık bir insandı. Onunla oturup konuştuğunuzda tiyatrodan siyasete, müzikten resme, hayatın gündelik hâllerine kadar her konuda sohbet edebilir, zenginleşebilirdiniz. Hem temsil ettiği kurum C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear