23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 6 Kasım 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ZARİFE SELÇUK 12 Demokrasimizin temel ölçütü özgür basındır PK sözcüsü Ömer Çelik seçim gecesi yaptığı açıklamalarında, çağdaş demokratik ilkelere bağlı uzlaşmacı ve kucaklayıcı bir parti imajı vermeye çalıştı. Çelik’in samimiyetine inanmak isteriz, fakat sözlerinin sınanması gerekecek. Yeni dönemde AKP’nin demokratik ilkelere bağlılığını gösteren en önemli ölçüt basın özgürlüğü olacak. Bu konuda nerede durduğumuzu AB yakında mülteci krizi nedeniyle yardımlarına muhtaç kaldığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a lütuf olarak yayımlanmasını seçim sonrasına bıraktığı “İlerleme Raporunda” açıklayacak. Rapor basın özgürlüğünün ülkemizde ayaklar altında olduğunu tekrar teyit edecek. Türkiye ile ilgilenen Batılı yetkililer ve gözlemciler de zaten bu konuyu ön planda tutmaya devam ediyorlar. Basının üzerindeki baskılar kalkmadıkça, Türkiye hakkında var olan “özgür düşünce cehennemi” veya “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” gibi açıklamalar gelmeye devam edecek. Demokrasilerde güçlü iktidarlar işbaşına geldiklerinde basının “denetçilik” görevine duyulan ihtiyaç daha da artar. “Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar” sözü çerçevesinde bu iktidarların denetimsiz kalmaları demokrasi açısından son derece sağlıksızdır. Demokrasilerde basın, gerçekleri ifşa etmek suretiyle, seçimle işbaşına gelmiş güçlü liderleri bile devirebilir. 1970’lerde ABD Başkanı Richard Nixon’un Watergate skandalını ortaya çıkaran gazete yüzünden istifa etmek zorunda kalması, modern tarihin önemli vakalarındandır. ABD’nin uluslararası itibarını zedeleyen Irak’ın Ebu Garib Cezaevi’ndeki CIA işkencelerini ortaya çıkaranın da Amerikan basını olduğunu hatırlayalım. AKP’nin basın konusunda savunduğu ölçüler evrensel düzeyde geçerli olsaydı, Watergate skandalı bir “darbe girişimi” olarak görülür, Ebu Garib skandalını ortaya çıkaran gazeteci de “casus” ve “hain” olarak hapsi boylardı. ABD’de her iki olayı böyle görenler vardı elbette, ancak gazete basmak, televizyon kanalını gasp etmek ve gazetecileri hapse atmak hiç kimsenin aklının ucundan bile geçmedi. Oradaki demokratik düzen yüzünden de geçemezdi zaten. Öyle bir düzende hesabı verilmesi gereken bir suç varsa, gazetecide değil, bu bilgiyi sızdıran görevlilerdedir. Fakat bu çerçevede bile uyulması gereken kurallar var. Zamanında, ABD’nin Vietnam’da işlediği suçlara ilişkin belgeleri basına veren eski Pentagon çalışanı ve savunma uzmanı Daniel Ellsberg’a karşı gizli belgeleri açıkladığı için açılan casusluk ve ihanet davası, kendisine karşı kullanılan delillerin yasadışı yollardan toplanması nedeniyle çökmüştü. Burada sadece özgür basının denetim görevi açısından değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğü açısından da bir ders var. Özetle basının, iktidardakilerin yolsuzluklarını, usulsüzlüklerini, suiistimallerini ve yasaları hiçe saymalarını görmezden gelmeye zorlandığı ülkelerin demokratik oldukları savunulmaz. Seçilmiş iktidarların, tabii ki edep kuralları içinde yapılan, her türlü eleştiriye razı olmaları demokrasinin gereklerindedir. Haber veya yorumların aleni bir şekilde kişisel hakaretler veya yalan bilgiler içermesi halindeyse, başvuru mercii serbest mahkemelerdir. Halkın bilgi edinme hakkının engellenmeye çalışıldığı ülkelerde işlerin antidemokratik ve yasadışı yöntemlerle nerelere kadar götürülebileceğini Türkiye’de açıkça görüyoruz. Özetle dünyaya saldığımız kötü nam boşuna değil. Bu nedenle, basınımızın özgür kanadına mensup gazeteciler olarak, baskılara karşı mücadeleyi sonuna kadar sürdürmek zorundayız. Bu mücadeleye katılmayı reddeden gazetecileri ise “basın çalışanı” olarak kabul etmek mümkün değil. Konuya nesnel bakabilen kimse de zaten onları öyle kabul etmiyor. Onlar farklı bir sektörün çalışanı konumundalar. ‘JITEM’ Fransızcada izre’de 9395 yılları arasında 21 kişinin gözaltında kaybedildiği veya infaz edildiği iddiasıyla açılan davada beraat ve zamanaşımı kararı çıktı. Mahkeme, aralarında dönemin Cizre Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ile eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ ile eski PKK itirafçıları ve korucuların olduğu 8 sanık hakkındaki delillerin yetersiz olduğunu savundu. Karar duruşmasında saKEMAL nıklar mağdurlarla adeta GÖKTAŞ dalga geçer gibi savunma yaptı. Eski PKK itirafçısı Adem Yakin, “Benim bildiğim tek JİTEM Fransızca seni seviyorum demek” dedi. “Temizöz davası” dün Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada yakınlarını kaybeden kadınlar beyanlarını Kürtçe verdi. Ancak profesyonel bir tercüman görevlendirilmemesi nedeniyle sıkıntılı anlar yaşandı. Adliye’de yazı işleri müdürü olan Abdülkerim Işın tercümanlık yaparken  zorlanırken beyanlar tutanaklara eksik geçti. Gözaltında kaybedilen İzzettin Padır’ın oğlu Abit Özmen “Temizöz ve adamlarının beyaz torosları vardı. Cizre’de bizden habersiz kuş uçmaz diyorsanız, amcam ve babamın akıbetini nasıl bilmiyorsunuz?” diye sordu. Öldürüldüğünde 14 yaşında olan Yahya Akman’ın annesi Bedriye Akman  “Oğlumun parmağını kestiler. O parmak unutulmaz. 21 yıldır karalar giyiniyorum” dedi. Müdahil avukatları sanıklara beraat isteyen savcının mütalaasına karşı görüşlerini bildirdi. Avukatlar, otop CEMAL TEMİZÖZ DAVASINDA SANIK, MAĞDURLARLA DALGA GEÇTİ: A seni seviyorum demek C Faili meçhul davaları bir bir kapatıldı Cemal Temizöz Mağdur aileler, adliye önünde kararı kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarıyla protesto etti. 21 faili meçhul cinayetle ilgili açılan davada aralarında emekli Albay Temizöz ile eski Cizre Belediye Başkanı Atağ’ın olduğu sanıkların tamamına beraat ve zamanaşımı kararı çıktı. si ve olay yeri tutanakları gibi belgelerle tanık beyanlarının örtüştüğünü belirterek AİHM kararlarına göre kamu görevlilerinin işledikleri öldürme ve işkence suçlarında zamanaşımı kararı verilemeyeceğine dikkat çekti. Nazileri yargılayan Nürnberg mahkemelerinin ilkelerini hatırlatan avukatlar, 12 Eylül ve Sivas davasında verilen kararların gerekçelerini de emsal gösterdi. AİHM’in etkin soruşturma yapılmamasına ilişkin kullandığı ‘gönülsüz yargılama kavramına işaret ederek bu davanın da bir aklama yargılamasına dönüştüğünü savundu. Sanık Adem Yakin “İnsanlığa karşı suç deyince benim aklıma PKK’nin korucu ailelerini öldürmesi geliyor. JİTEM nedir bilmem. Bildiğim tek JİTEM, Fransızca ‘seni seviyorum’ demektir” dedi. 8 müebbet istenen Atağ ise “Ben görevimi yaptım. Olayla alakam yok. Devleti ‘Gönülsüz yargılama’ me sadığım” dedi. Davanın “paralel yapı ve bölücü çevrelerin oluşturduğu bir koalisyon tarafından açıldığını” ileri süren ve 9 kez müebbet hapis istemiyle yargılanan Temizöz ise “Algı operasyonunun başında Soros kaynaklı vakıflar var. Terörle mücadelede başarılı olanların üzerine çullanmak istediler” dedi. Mahkeme tüm sanıklar hakkındaki “öldürme” suçlarından dolayı beraat kararı verdi. Suç işlemek amacıyla teşekkül kurma suçundan ötürü zamanaşımından düşme kararı veren mahkeme sanıklar Yakin ve Abdulhakim Güven hakkında ise daha önce aynı suçtan beraat etmeleri nedeniyle davanın reddine hükmetti. Gizli tanık olarak verdiği ifadeyle davanın açılmasını sağlayan Kamil Atağ’ın kardeşi Mehmet Nuri Binzet hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi.  Öte yandan tutuklu yargılanan sanıklar, beraat kararı Yargıtay tarafından onanırsa hazineden haksız tutuklama tazminatı alabilecekler. oğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili açılan davalar son 3 ayda bir bir kapanarak, sanıklar beraat ettirildi. Yıllardır yüzleşme ve adalet bekleyen aileler, bir kez daha hayal kırıklığı yaşadı. Çözüm süreci ile birlikte açılan davaların sürecin “buzdolabına” konulmasıyla kapatılması dikkat çekti. l Şırnak’ın Silopi ilçesine bağlı Görümlü beldesinde 14 Haziran 1993’te 6 köylünün gözaltında kaybedilmesiyle ilgili davada dönemin Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı emekli Tuğgeneral Mete Sayar dahil olmak üzere 5 subay temmuz ayındaki duruşmada beraat etti. l Mardin’in Derik ilçesinde 13 köylünün öldürülmesiyle ilgili davada yargılanan Tuğgeneral Musa Çitil, geçen Ağutos ayında beraat etti. l Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi’ni Aşağı Ölçek köyünde Nisan 1995 tarihinde çoban Nezir Tekçi’nin gözaltında öldürülmesi ve cesedinin bombalanarak yok edilmesiyle ilgili açılan davada Yarbay Kemal Alkan ile emekli Albay Ali Osman Akın geçen eylül ayında beraat etti. lYurt Haberleri D ÖSYM’nin cemaat imamları gözaltında ALİCAN ULUDAĞ KAYYUM ATAMASI: Konsey’den HSYK’ye şikâyet asın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Bugün ve Kanaltürk televizyonu ile Bugün ve Millet gazeteleri ne kayyum atanması kararını veren Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimi Yunus Süer’i, yazılı bir dilekçeyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) şikâyet etti. Basın Konseyi’nin HSYK’ye sunduğu dilekçede, kısa süre içinde 71 çalışanın işine son veren kayyumun taraflı olduğuna dikkat çekildi. Dilekçede, “Medya şirketlerine yönelik kayyum kararı, iletişim özgürlüğünü ciddi biçimde tehdit etmektedir ve kayyumların medyaya yansıyan uygulamaları basın organlarının sansürü anlamı taşımaktadır” denildi. AİHM ve AYM kararlarına da atıf yapılan dilekçede, kayyumların editoryal tercihleri değiştirmesinin demokratik olmadığı vurgulandı. Dilekçede şu ifadelere yer aldı: ‘Fiilen sansür’ “Kayyumlar işlemleri ile medya organlarının editoryal tercihlerini etkileyebilecek durumdadır ve fiilen bunu gerçekleştirmişlerdir. Anılan şirketlere bağlı medya organlarında haber yayınları kesilmiştir. Mahkeme kararı ile kayyumlara verilen yetkinin içeriği belirsizdir ve kayyumlar, haber yayınlarını engellemek suretiyle, fiilen sansür uygulamışlardır. Bu çerçevede karara dayanak madde hukuk güvenliğinden uzaktır ve uygulanabilecek tedbirleri ilgililerin öngörebileceği şekilde düzenlememektedir. Yargıç, temel hak ve özgürlüklerin korunması konusundaki asli görevini ifa etmemiştir.” l İSTANBUL/ Cumhuriyet atay’ın Reyhanlı ilçesinde 8 Temmuz’da IŞİD operasyonunda gözaltına alınan şüphelilerden Ahmet Ç. ve imam nikâhlı eşi olduğu öne sürülen Seçil T.,. Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki hakim önünü çıktı. Davanın ilk duruşmasında Ahmet Ç. “örgüt üyesi olmak” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılırken, Seçil T.’ye 1 yıl denetimli serbestlik kararı verildi. Suçlamaları reddeden Ahmet Ç., sınırdan kaçak geçerek Suriye’de akrabalarına ilaç götürdüğünü söyledi. Ahmet Ç., inşaatta çalışırken fayans parçasının gözüne zarar verdiğini iddia ederek “Gaziantep’te tedavi görürken Seçil yanıma geldi. Görüşmeye devam ettik ve evlenmeye karar verdik. Daha sonra Seçil’in ailesi ve polis Reyhanlı’daki evimize geldi” dedi. l CİHAN IŞİD davasında 6 yıl 3 ay hapis H 010 yılında gerçekleştirilen KPSS sınavında kopya çekilmesine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında ÖSYM’ye yeni bir operasyon yapıldı. Bizzat soruşturma savcısı Yücel Erkman’ın katıldığı operasyonda, ÖSYM’nin Soru Hazırlama Birimi’nde arama yapıldı. Operasyonda, bu birimde çalışan ve 2010’daki sınava girip ÖSYM’ye atanan 3 personel gözaltına alındı. Şüphelilerin cemaatin eğitim ve Ankara imamlarıyla irtibatı olduğu belirlendi. KPSS’de kopya skandalına ilişkin soruşturmada iddianamenin tamamlanmasına kısa bir süre kalmışken, yeni bir gelişme yaşandı. MASAK, 2010 KPSS’ye ilişkin 450 sayfalık raporunu savcılığa gönderdi. MASAK raporunda, soruların sızdırıldığı 2010 yılındaki KPSS Sınavı’nda neredeyse tüm soruları doğru cevaplayan bazı isimlerin, aynı sınava giren iki şüpheliye ait banka hesaplarına düzenli biçimde ödeme yaptıkları belirtildi. Ödemelerin izini süren uzmanlar, söz konusu hesapların sahibi olan kişilerin ÖSYM’de çalışan İbrahim K. ve İbrahim U. olduğunu belirledi. Bu iki kişinin de 2010 yılındaki sınavda “kopya” 2 3 ÖSYM personeli gözaltına alındı. şüphelisi olduğunu belirleyen uzmanlar, duruma raporlarında yer verdi. Raporu inceleyen savcı Yücel Erkman, şüphelilerin, 2010 yılı KPSS’de yalnızca eğitim bilimleri sınavının iptal edilmesi nedeniyle Genel Kültür ve Genel Yetenek sınavındaki puanlarıyla ÖSYM’ye atandığını tespit etti. Bu kişilerin Ali Demir’in ÖSYM Başkanı olduğu 2011 yılında kurumda çalışmaya başladıklarını belirledi. Kopya çekilen sınav öncesinde, kopyacı birçok isimle beraber Fet Soruları temin etmiş hullah Gülen Cemaati’ne ait eğitim kurumlarında çalıştıkları belirlenen şüphelilerin HTS kayıtlarından da, soruları temin ederek adaylara dağıttığı öne sürülen ve örgüt liderliğiyle suçlanan Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği Genel Sekreteri Mehmet Hanefi Sözen ile “cemaatin Ankara ve eğitim imamı” oldukları öne sürülen Yusuf Rodoplu ve Cemil Koca’yla irtibatları ortaya çıktı. Bu irtibat, HTS kayıtlarından anlaşıldı. ÖSYM’nin kozmik odası olarak bilinen soru hazırlama biriminde çalıştıklarının belirlenmesi üzerine harekete geçen savcı Yücel Erkman, Emniye’te operasyon talimatı verdi. Sabaha karşı operasyon düğmesine basan Savcı Erkman, ÖSYM’de yapılan aramaya bizzat eşlik etti. ÖSYM soru hazırlama birimindeki bilgisayarlara el konulurken, şüphelilerin evlerinde yapılan aramalarda da içerisinde soruların yer aldığı dijital veriler ile ajandalara el konuldu. Şüphelilerin yaklaşık 5 yıldır ÖSYM’nin soru hazırlama biriminde çalışmaları nedeniyle, kurumun son 5 yılda yaptığı tüm sınavlar da şaibeli hale geldi. Savcılık, ÖSYM tarafından son 5 yılda yapılan tüm sınavları da bu nedenle mercek altına aldı. l ANKARA B oza İpek Medya bünyesinde faaliyet gösteren görsel şirketlere kayyum olarak atanan Ümit Önal, gizli ajandası olmayan, markalar için ter döken tüm personelle çalışmaya devam edeceklerini belirterek, “Ancak meseleyi kriminal hale getiren, direniş çağrısı yapan, gizli ajandası olan ve personelin işini yapmasını engelleyenlerle çalışamayız” dedi. Kanaltürk, Bugün TV, İpek Online, Koza Prodüksiyon ve Rektur Reklamcılık’a atanan 6 kayyum adına konuşan Ümit Önal, Koza İpek Medya grubundaki 500 kişinin yarısının görsel faaliyet gösteren şirketlerde çalıştığını söyledi. Çalışanların işsiz bıra Kayyum 58 kişiyi empatiyle attı K Ümit Önal kılması gibi bir duruma sıcak bakmadıklarını belirten Önal, “Burada militan ve gizli ajandası olmayan, bu markalar için ter döken tüm çalışanlar bizim mesai arkadaşlarımızdır” ifadelerini kullandı Önal, eski genel yayın yönetmeni Tarık Toros gibi “meseleyi artık kriminal hale getiren, direniş çağrısı yapan, yetki verilmiş insanların çalışmasına engel olan ve korsan yayın yapan” kişilerle işe devam etmelerinin güç hat Toros da gönderildi ta imkânsız olduğunu dile getirdi. Göreve başladıktan sonra gerginliğin dinmesi, insanların bir nebze nefes alıp rahatlamaları ve çalışanlarla empati kurmak amacıyla kimseyi işten çıkarmadıklarını, Tarık Toros’u da yetkilerini alarak izne ayırdıklarını anlatan Önal, sözlerine şöyle devam etti: “Son tahlilde, ‘Bizim şirketlerimize geldiler, çöktüler, bu şirketlerimize zarar verecekler’ diyerek, diğer taraftan ise bu şirketlerin kamuoyu önündeki değerlerini düşürenlere müsaade etmemiz mümkün değildi. Bu nedenle dün itibarıyla Tarık Toros’un işine son verdiğimizi yazılı olarak bildirdik.” C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear