23 Mayıs 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 27 Kasım 2015 basının kara günü EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 10 Şeref madalyası dana’da 19 Ocak 2014’te durdurulan, Suriye’ye insani yardım taşıdığı iddia edilen MİT’e ait TIR’lardaki silah görüntülerinin gazetemizde yayımlanmasının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetemiz Ankara Temsilcisi Erdem Gül, “örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yarCANAN dım etmek”, “siyasi ve asCOŞKUN keri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlarından tutuklandı. Karar açıklandıktan sonra mahkeme salonunda “Özgür basın susturulamaz” sloganları yankılandı. Can Dündar tutuklanma kararının ardından mahkeme salonunda “Benim ve Erdem’in tutuklanması şeref madalyasıdır” derken, Erdem Gül de “Tutuklandım, gazeteciliğe devam edeceğim” dedi. GAZETECİLİKTEN TUTUKLANAN CAN DÜNDAR: A Gazeteciler sokağa çıkıyor Gazetecilik Platformu G9 tutuklanma kararının ardından gazetecileri sokağa İstanbul Bugün Şişli’de Saat 14.00’de Kızılay Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde. çağırdı. Ankara Cumhuriyet’in merkez binasında saat 15.00’de GAZETECİLİĞİ SAVUNMAYA GELDİK avcılık ifadesi başlamadan önce hakkındaki soruşturmaya ilişkin açıklama yapan Dündar, “MİT TIR’larında, istihbarata ait TIR’larının silah taşıdığına dair yaptığımız haberden dolayı bizzat şikâyetçisinin Cumhurbaşkanı olduğu bir soruşturma bu. Buraya gazeteciliği savunmaya geldik. Biz buraya halkın haber alam hakkını, kamuoyunun hükümet bir yalan söylüyorsa bunu bilme hakkını savunmaya geldik. Hükümetlerin hiçbir şekilde illegal yollara sapmaması gerektiğini göstermeye, kanıtlamaya, bunun savunmasını yapmaya geldik” dedi. S Can Dündar kararın açıklanmasının ardından alkışlarla uğurlandı. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne dün saat 11.00 sıralarında avukatları ile gelen Dündar ve Gül soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili İrfan Fidan’a ifade verdi. Suçlamaları kabul etmeyen Dündar ifadesinde şunları söyledi: “35 yıllık gazeteciyim. Şu anda hakkımda yürüttüğünüz soruşturmanın mağduruyum. Zira bir basın mensubu olarak yıllardır devlet içerisindeki bu oluşumların sakıncalarından bahsettim. Adana’da MİT TIR’larının durdurulması olarak adlandırılan olay nedeni ile gazetemde attığım manşet tamamen bir gazetecilik faaliyetidir. Bunun dışında ne casusluk, ne örgüte yardım, ne de bir başka suçla kesinlikle hiçbir ilgim olamaz. Sizin FETÖ olarak adlandırdığınız bu oluşuma ‘ne istediler de vermedik’ diyenler yargılanmalıdır. Yapmış olduğum bu haber sadece gazetecilik faaliyeti kapsamındadır. Bir gazeteci olarak bu olay benim için bir haberdir. Amacım kamuoyunu uyarmak ve bilgilendirmektir. Aynı zamanda birtakım hataların önlenmesi için devletin de çıkarınadır.” Savcılık sorgusunun ardından İstanbul nöbetçi 7. Sulh Ceza Hâkimliği’ne “örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etmek”, “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlarından tutuklanma istemiyle sevk olan Dündar ve Gül hâkimlik sorgusunun ardından aynı suçlamalarla tutuklandı. Hâkimlik, kararında Dündar’ın ve Gül’ün üzerine atılı “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme” suçuna yönelik Dündar, Gül ve avukatlarının MİT TIR’larına ilişkin temin edilen ve yayımlanan belgenin konusu olan olayların daha önce kamuoyunda tartışıldığı ve bunun bir sır olmadığını belirttiklerini kaydetti. Kararda, MİT TIR’larına ilişkin ilk defa Dündar tarafından belgenin temin edildiği belirtildi. Hâkimlik, Dündar’a atılı “silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme suçu” yönünden mevcut delil durumu, 1 ve 19 Ocak 2014 tarihlerinde MİT TIR’larının durdurulması ile bu eyleme katılanlar hakkında Adana ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarınca soruşturma başlatılması, bu örgüt soruşturmalara rağmen MİT TIR’larına ilişkin devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken belgeleri yayımladığı ifade edildi. Hâkimlik kuvvetli suç şüphesi, atılı suçun cezasının üst sınırı, adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı iddiasıyla tutuklama kararı verdi. MİT TIR’larına ilişkin Adana ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarınca örgüt soruşturması başlatıldığını anımsatan yar NE VERMEDİK DİYENLER YARGILANSIN ERDOĞAN’IN KİŞİSEL DAVASI EVLİLİK YIL DÖNÜMÜMÜZDE BÖYLE BİR KARAR VARMIŞ Cumhuriyet’le şöyle paylaştı: “Direneceğiz ve kazanacağız. Bu basına yapılmış bir darbe. Zaten sürekli darbe yapıyorlar basına. Çok güçlü durduk, herkesin güçlü durmasını istiyorum. Bizi içeri almadıkları için tutuklama gerekçesini duyamadım. Biz hazırlıklıydık böyle bir sonuca. Siyasi davalarda böyle olur genelde. Fransız Devrimi’nden, Danton davasından beri bu böyledir. Onun için karara şaşırmadık, şeref duyduk. Böyle bir şey de varmış hayatımızda evlilik yıldönümümüzde varmış. Umarız güzel şeyler olacak.” rdem Gül’ün eşi Aslı Işık Gül ise çok mutsuz olduğunu ve konuşmak istemediğini söyledi. an Dündar’ın eşi Dilek C Dündar tutuklama kararının ardından duygularını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuyu kendi kişisel davası gibi ele aldığını ifade eden Dündar, şunları söyledi: “Takipçisi olacağım, peşini bırakamam onun’ dedi ve bizzat şikâyetçi oldu. Burada neden Cumhurbaşkanı’nın tek başına şikâyetçi olduğunu bilmiyorum. Bu sır devlete ait bir sır mı, kendi şahsi sırrı mı? Bunu da herhalde soruşturma gösterecek. Casuslukla suçlanıyorum. Vatana ihanet olduğunu söyledi Cumhurbaşkanı. Bizler casus değiliz, hain değiliz, kahraman değiliz. Biz gazeteciyiz. Ve burada yapılan şey baştan sona bir gazetecilik faaliyetidir. İki kez müebbet isteniyor. Cumhurbaşkanı’nın iddialarıyla ilgili olarak olayın bu boyuta gelmesi bu kadar büyük çapta bir suçlama ile karşı karşıya olmamızı anlayabiliyorum. Çünkü bir suçüstü var. Suçüstü yakalanmış bir hükümet var. Bunun yarattığı bir panik var. Bu anlaşılabilir bir şey ama soruşturma sürecinin bu paniği daha da büyüteceğini biliyorum.” TAŞINSA NE OLUR TAŞINMASA NE OLUR SUÇLAMALAR... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde MİT TIR’larıyla ilgili “Silah taşınsa ne olur, taşınmasa ne olur” dediğini anımsatan Dündar, “Ben de aynı şekilde ‘o halde yayınlansa ne olur, yayınlanmasa ne olur?’ diyorum. Büyük bir panik halinde önce öyle bir şey yok dediler. Gıda yardımı dediler. Sonra silah olduğu çıktı ortaya. Bu sefer ‘Türkmenlere gidiyor’ dediler” diye konuştu. Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in “Vallahi de billahi de Türkmenlere gitmiyordu” dediğini de anımsatan Dündar, “Herhalde bizim soruşturmamızda gelip tanıklık yapacaktır. Hükümet adına o sözünü tekrarlayacaktır diye düşünüyorum. Sonra da yalan olduğu ortaya çıkınca Türkmenler de bize gelmedi deyince bu kez asıl suçluları değil, suçu ortaya serenleri soruşturma konusu yaptılar” dedi. E Dilek Dündar SORUŞTURMA KANITLAMA ŞANSI rada gaarası verdiği sı akimliğin karar ma yapan CHP Milla zetecilere açık lu, hakimin tutuklarberoğ Be tis En ili ek letv sorduğunu ile tuzak sorular maya yönelik hakimin Dündar’a “Devletin , diye sorduti. Berberoğlu şünmedin mi” nı “Devdü ç hi i in iğ nl vabı güve k, Dündar’ın ce şeklinde ğunu belirtere ğil” de da m ru um i letin güvenliğ eye çalıştığını ifade etti. rm tutanağa geçi atların itirazı üzerine tutauk Berberoğlu av yazılmadığını belirtti. e ld ki şe bu nağa H TUTANAK TUZAĞI “Bu kez karşılarında hemen sinmeye hazır bir gazete ve gazeteciler yok” diyen Dündar, “Bu kez kararlılıkla bu işi takip edecek ve dik duracak, sonuna kadar sözünün arkasında duracak gazeteciler var. Bunu görecekler bu yargılama eğer olacaksa veya soruşturma bunu kanıtlama şansı verecek bize ve belki de Türkiye’yi büyük bir beladan kurtaracağız” dedi. gıç, Gül’ün bu soruşturmalara rağmen, MİT TIR’larına ilişkin devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken belgeleri yayımladığını belirtti. ahkeme devam ederken koriM dorda bekleyen gazeteciler ve güvenlik görevlileri arasında tartışma SİZİ ATARIZ TEHDİDİ GÜL: GAZETECİ YAZMAK ZORUNDA azetemiz Ankara Temsilcisi Erdem Gül de “Gazeteci aynı zamanda şöyle bir şeydir: Eğer ülke tehdit ve tehlike altında ise bu tehlikeyi halka bildirmek zorundadır gazeteciler. Geriye doğru dönelim Suruç katliamı var, Ankara katliamı var, bu haberler bununla da biraz ilgili haberler. Dolayısıyla ülke tehlike altında ise halk tehlike altında ise gazeteci bunu yazmak zorunda” diye konuştu. G ağmurlu bir perşembe sabahı... Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar, Ankara Temsilcimiz Erdem Gül, Çağlayan Adliyesi’ne gidiyorlar ifade vermek için... Can’ın Cumhuriyet’te yayımlanan haberi... Aynı haberin Erdem Gül tarafından sürdürülmesi... Hani şu çok tartışılan “MİT TIR”ları haberi... O zaman MHP milletvekili olan Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in “Vallahi billahi MİT TIR’ları Türkmenlere gitmedi” dediği bilindik olay. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2 Haziran 2015 tarihli şikâyet dilekçesinde, Can Dündar’ın “paralel örgüt tarafından kendisine sızdırılan sahte görüntü ve bilgileri yayımladığı” öne sürüldü. Dündar’ın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terör örgütlerine (IŞİD) yardım ettiği algısı oluşturmak amacıyla, yardım araçlarını, tuzak kurarak, hukuka aykırı biçimde arayan paralel örgüt mensuplarının eylemine katıldığı iddia edildi. Devletin ve milletin ulusal çıkarlarını “paralel örgütle birlikte hareket ederek hedef aldığı, eylemin gazetecilik olarak değerlendirilemeyeceği” öne sürüldü... Can Dündar ve Erdem Gül’e yönelik suçlamaların özeti şu: “Can Dündar ve Erdem Gül, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda, üye olmadan yardım etmişler.” HHH Fethullah Gülen hareketini yıllardır yazarım... 30 yıldır iddia ettiğim şudur benim: “Cemaat, devletin tüm olanaklarını kullanarak devletin en duyarlı birimlerinde kadrolaşmıştır.” 1980 darbesinde Kenan Evren’le kucaklaşan Fethullahçılar, Turgut Özal’la birlikte yürümüşler, ardından Süleyman Demirel’den Tansu Çiller’e, Mesut Yılmaz’dan Bülent Ecevit’e dek ülkeyi yönetenlerle işbirliği yapmışlardır. Yargı, polis, TSK, eğitim... Fethullahçılar, 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından 2002 yılında başladıkları yolculuklarını bitirdiler... Eh o zamana kadar yurtiçi, yurtdışı okulları, üniversiteleri, şirketleri, altın, gümüş madenleri, medyaları... Devletin tüm olanaklarından yararlanıp yasal olarak kadrolaşan Fethullahçılar, 28 Şubat’ta okulların anahtarlarını askerlere vermeye bile kalkmadılar mı? 30 yıllık süreçte devletin olanaklarıyla kadrolaşan Fethullahçılar, 17/25 Aralık’tan sonra iktidar tarafından terör örgütü ilan edildi. Benim şaşkınlığın bu... Can ve Erdem, Fethullahçı olur mu? Deneyimli iki gazeteci, sanki “altın nesil” kuşağından... Pensilvanya gidip Fethullah Gülen’e ricada mı bulunmuşlar iş konusunda? “Hocaefendi ne olur beni falanca gazeteye aldırın, kulunuz köleniz olurum...” Diyenler çok oldu... Adları bilinir, bazıları Akın İpek’in gazetesinde bile yazı yazdı, patronuna toz kondurmadı, sonunda AKP’den milletvekili oldu... Şimdilerde havuz medyasında şakıyan pek çok gazeteci vardır, tanırım. Fethullah Gülen yazılarımdan ötürü benim için yazdıklarını gün gelir yazarım, ama değmez... HHH Söz konusu edilen haberin yayımlanması, gazetecinin halka karşı görevi ve sorumluluğudur tüm dünyada. Halkın haber alma hakkının güvencesidir. Gazetecinin görevi, devletin çıkarını korumak değildir. Devletin çıkarını koruyacak kurumlar bellidir. Sevgili Can ve Erdem kardeşim... Ben bu yazıyı yargılandığınız saatlerde yazıyorum. Özgürlüğünüz elinizden alınsa da alınmasa da siz gazetecilik yapıp halkı bilgilendirdiniz... Ne terör örgütü üyesisiniz ne de casus! Dürüst ve ilkeli iki insan! Yüreği “savaş değil barış, diye atan” arkadaşımsınız, arkadaşlarımızsınız... Önyargılarla değil, halkın haber alması için yaptınız o haberleri... Yanınızdayım, yanınızdayız... Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında Etiyopya’nın gerisinde: 180 ülke içinde 149. sırada... Yarınlar daha aydınlık olacak, umut sevdamız olduğu sürece... İkinizi de kucaklıyor, alınlarınızdan öpüyorum! Gazetecinin sorumluluğu... Y yaşandı. Güvenlik görevlileri gazetecilerin görüntü almasına tepki göstererek “Sizi buradan atarız” tehdidinde bulundu. ERDOĞAN’IN BİREYSEL ŞİKÂYETİ Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Can Dündar hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Dilekçede gazetemizin 29 Mayıs 2015 tarihli sayısında Hatay ve Adana’da, MİT’e ait TIR’ların durdurulmasıyla ilgili, “gerçeğe aykırı görüntü ve bilgiye yer verildiği” iddia edilmişti. Dilekçede, “Soruşturma yürütülen örgüt mensuplarının eylemine iştirak eden şüpheli Can Dündar hakkında şikâyetçiyiz” ifadesine yer verilmişti. Erdoğan, Öğretmenler Günü resepsiyonunda “Hâlâ utanmadan bunları gazetelerine başlık yapanlar var. İşte o TIR’lar bizim Bayırbucak Türkmenleri’ne yardım götüren TIR’lardı. Bazıları diyor ki, ‘Başbakan Erdoğan, diyordu ki, onların içinde silah yok’. Yahu varsa ne olacak, yoksa ne olacak” demişti. Erdoğan, daha önce de katıldığı bir TV programında, “Bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu” demişti. utuklama...” Gecenin bir yarısı, Çağlayan Adliyesi’nin boş koridorlarında Can Dündar’ın o naif sesi, kötü haberi veriyordu, umutla bekleyen eşine, arkadaşlarına, 20 kadar milletvekili ve barikatları aşıp 7. Sulh Ceza’nın kapısına ulaşabilen meslektaşlarına. Gazetecilik refleksiyle kendi duyurmuştu Can Dündar, tutukluluk kararını, mahkeme salonunun hemen dışındakilere. Gerçekten ‘kara’ bir gündü Türk medyası için. Cumhuriyet gazetesinin yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül, hukukçu milletvekillerine göre, ‘beklenen’, hukukçulara göre ‘beklenmeyen’ bir ka “T Haberi kendi verdi: Tutuklama rarla cezaevine gönderildi. Üstelik 11 saatlik eziyet dolu ‘hukuksuz’ bir süreçten sonra. Savunma heyetinin Arif başkanı avukat Akın Atalay’ın, “Muktedir isKızılyalın tedi ısıtılan dava” sözleri aslında günü özetliyordu. Hukukçu vekil CHP’li Mahmut Tanal, karar açıklanmadan, ‘tutuklama’nın üzüntüsünü hissetmiş olsa gerek başını öne eğerken HDP’nin ağır topu Celal Doğan da, “Siyasal bir dava sonucu da belli” yorumunda bulunuyordu. Desteğe gelen milletvekillerinin de tepkileri aynıydı: “İktidarın istediği oldu...Sözün bittiği yer”. Kararın, açıklanmasından hemen önce, olası bir tutuklama kararına karşın, arkadaşlarıyla vedalaşmak isteyen Can Dündar’la Erdem Gül’e, önce özel güvenlikçiler, sonra polisler engel oluyor, itiraz eden CHP’li vekiller, itiş kakış arasında kalıyordu. Yine kararın açıklanmasından sonra, vedalaşma izni verilmek istenmese de milletvekillerinin diretmesi ile alınan izin, gözyaşartıcı anılara dönüştü. “Üzülmeye gerek yok, bunlar bizim için şeref madalyası” diyen Dündar, önce eşi Dilek hanım, sonra arkadaşları ile kucaklaşırken Erdem Gül de davayı gözyaşları ile izleyen 80 yaşındaki annesi ve ailesiyle vedalaşıyordu. Avukatlara, vekillere ve duruşma salonuna sızabilen bizlere ise, isyan etmek düşmüştü: “Özgür basın susturulamaz..” C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear