Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Salı 20 Ekim 2015 yorum u konuyu sürdüreceğimi yazmıştım. Ancak önemli güncel olaylar nedeniyle ertelemiştim. Kaldığımız yerden sürdürelim… Tarihsel mirasın “restorasyonu (onarılarak korunması)” konusunda 1965’te Türkiye’nin de imzaladığı Venedik Tüzüğü’nün 9. maddesini anımsayalım: “Madde 9 Restorasyon uzmanlık gerektiren bir iştir. Amacı, kültür varlığının estetik ve tarihi değerini korumak ve ortaya çıkarmaktır. (…) Demek ki restorasyon, “uzmanlık” gerektiriyormuş. “Madde 11 İlgili unsurların öneminin değerlendirilmesi ile ilgili yargıyı ve neyin yok edileceği üzerinde kararı vermek, sadece bu işi üzerine almış kimseye bırakılamaz.” Demek ki tarihsel mirasın “restorasyonu”, korunması amaçlı onarımı “sadece bu işi (ihaleyi) üzerine almış kimseye” bırakılamazmış! HHH Bu amaçla “2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” ile “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve koruma kurulları” kuruldu. Bu kurullara “uzman” kimliğine sahip bilim insanları atanırdı. Kurullardaki akademisyenler, uzmanlar bölgelerindeki “koruma” işleri konularında yetkiliydiler. AKP yönetiminde kurul üyeliklerine, bu konularla ilgi ve bilgi aranmaksızın gelişigüzel atamalar yapılır oldu. 18 B r a c A n e g Öz Kavşak Ayna ayna, bu ne mana? lmanların da A’nın noktaları ile iş tutan işadamları ve onlardan havuz medyaları var mı? Varsa da bizimki gibi kokusu burun direği kıracak türden olmadığı muhakkak. Der Spiegel adlı dergi, Merkel ziyareti vesilesiyle altı sayfalık bir yayın yaptı: “Türkiye Dağılma Vakti” diye bir başlık attı. (“Eine Zeit Des Zerfalls” “Dağılma Zamanı” deyimi Yugoslavya örneğindeki gibi ufalanan ülkeler için kullanılıyor.) Bu dergi, geçen yılki “Cehenneme Git Erdoğan!” başlığı ile hatırlanıyor. Elbette bu başlık ile bir kısım ahalinin kalbini, bir kısmının da nefretini kazandı. Bu seferki “Dağılma Vakti” başlığı da dileyelim ve dua edelim iki tarafı birleştirmiş olsun. HHH Bu “Dağılma Vakti” neyin nesidir? Bundan neyi anlamalıyız? Bir dilek, tahmin, tasavvur, objektif analiz, şeytani bir plan, dostça bir uyarı? Galiba hepsinden biraz! Çağların süzgecinden geçmiş evrensel gerçektir: “Büyük güçlerin ebedi dostlukları yoktur. Sonsuz ve mutlak çıkarları vardır!” Almanya’nın ulusal çıkarı, Erdoğan’ın cehenneme gitmesinde midir, yoksa Türkiye’nin sürekli bir dağılma tehlikesi içinde yaşaması mıdır? Takdir elbette yüce yaratıcınındır. Birinci olasılığı geçelim. Çünkü muhterem nasıl olsa cennete gitmemek için her türlü çabayı harcıyor. İkincisi en baskın olasılıktır. Türkiye’nin sürekli bir dağılma tehdidi, tehlikesi ve korkusu içinde bulunmasına gelince; ne yazık ki bu durum sadece Almanya’nın değil, birçok ülkenin çıkarınadır. “Ayna” anlamına gelen Der Spiegel de bir anlamda bu gerçeği yansıtıyor. Benzer bir “analizi” veya “tahmini” de eski bir CIA’cı olan ABD’nin ünlü Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz yapmış ve hazırladığı rapor ünlü Foreign Policy dergisinde yayımlanmıştı: “Türkiye Parçalanabilir!” (Temmuz 1993.) CIA’cı sefirin ne kadar usta bir falcı olduğuna da perşembe günü bakacağız. A Aspendos ve Ötekiler (4) Bu oluşumlar Venebin liralık rüşvet oladik Tüzüğü’nün öngöryını kamerayla sapdüğü “uzmanlık” kuralıtadı. Ayrıntı için tıknı ortadan kaldırdığı gilayınız: bi, çeşitli yolsuzluklara http://www.akda çanak tuttu. Örnetifhaber.com/ ğin kurulda görevlencamiderusvetdirilen bir kişi, eşi olan poliskamerasinda“müteahhide” ihale ve906507h.htm rilmesini sağladı! Bir başka örnek, Bir somut örneği de İstanbul’da Fatih Süheylbey Cami’si dün ve bugün İstanbul Ataköy’de Belediyesi’yle bağ“Blumar Projesi” olayından verelim. lantılı bir yerde “olur” vermeyen “koOsmanlı döneminden kalan barutruma kurulunun görev alanı” değiştirilhaneye ait mühimmat tünelleri ile II. di ve belediye ile yakın ilişkileri olan bir Mahmut tuğrasının yer aldığı tescilbaşka “koruma kurulu” görevlendirildi. li yapılarda “restorasyon” adı altında Sonrasında “olur” sağlandı! “alışveriş merkezi ve konutlar” yapıHHH mında yaşandı. Venedik Tüzüğü ne diyordu? Kültür Polis, “ihaleyi” alan ile veren arasında varlığının “estetiği ve tarihsel değeri” Fatih Şehzadebaşı Camisi’ndeki 250 korunmalı! Ayrıca, “Faraziyenin başladı ğı yerde onarım durmalıdır” diyor! 1591 yılında İstanbul Beyoğlu’nda yaşayan Süheyl Bey, Mimar Sinan’dan kendi adını taşıyacak bir cami yapmasını istiyor. Koca Sinan, Beyoğlu Fındıklı’da “sekizgen planlı ve kubbeli” bir cami yapıyor. Cami 1958’de önemli ölçüde hasar görüyor. Cami ile yarım yüzyıl ilgilenilmiyor. Sonrasında caminin yeniden yaşama geçirilmesine karar veriliyor. Hazırlanan tasarım 2 Numaralı Bölge Kurulu’nca onaylanıyor. Ama ne var ki Koca Sinan’ın “sekizgen planı ve kubbesi” dışlanıyor, yerine ön cephesi tümden camlı bir işyeri görünümlü, cami ortaya çıkıyor! Şimdi bu uygulama Venedik Tüzüğü’nün öngördüğü “estetiği ve tarihsel değerini koruyup ortaya çıkarmış” oluyor mu? Prof. Dr. Nurhan Atasoy, “Ben koruma kurulunda olsaydım, projeyi onaylamazdım!” deme gereğini duyuyor. AKP yönetiminde “Venedik Tüzüğü” değil, “ihale tüzüğü” geçerlidir. Bu yapılanma son 23 yıl içinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda müsteşar, müsteşar yardımcıları ve bazı genel müdürler görevlerinden alınarak yerlerine “ihale tüzüğünü” uygulayacak bazı atamalar ile daha da yoğunlaşmış durumda. Hatta öyle ki, faturası yüksek önemli ihalelerde karar yetkisi, ilgili bakanlıklardan alınarak Başbakanlık’ın “oluruna” devredildi... Sonrasında “adamına göre olur” dönemi başladı! Konuyu sürdüreceğiz. OFF THE RECORD Herkesin kendine özgü bir mikrop bulutu varmış! Bulutlar adam öldürmesin!.. TOPUS Kafamı bozmayın golleri çiğ çiğ yerim! (Adını açıklamayan bi kaleci) ArgodAn Al hAberi ZAVZAV: Zavallı KÜLÜSTÜR: Aşağılık BADEM OLMAK: Kötü sonuç almak YolUMUZU bUlAlIM Ankara Roma arası duble yol inşaatına başlandı! Kuzu kuzu kabul! “Kaçak Saray kadar başınıza taş düşsün!” dedi. Böylece, Saray’ı neden bu kadar büyük yaptırdığı da anlaşıldı. Gülen gibi “Allah, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın!” da diyebilirdi. Belli ki “paralelci” diye nitelenmekten çekindi. Ama fedakârlıktan da geri durmadı. Biricik sarayının muhalefetin başına yıkılmasını istemek gerçekten büyük bir özveri. Ancak, öfkesi yüzünden çelişkiye düşmüş oldu. Duası tutarsa, muhalefetin “kuzu kuzu” gideceği bir yer kalmayacak ki! Bu arada, koalisyona hazır olduğunun da işaretini verdi! Muhalefet, Saray’a kuzu kuzu, kuzu tandır yemeye gidecek değil ya! ToPlU beSlenMe SAATi Hepten kafayı yedik! in'li oUT'lU dÜnYA Victor Hugo Sefiller OUT Victor Hugo Selfieler İN KÜreSelleŞMe İstanbul o kadar irileşti ki komşuna yağmur yağıyo sana yağmıyo!.. Bizim gazeteden de yazarların yer aldığı 100 akademisyen, Angela Merkel’i “Gelme AKP’nin seçim propagandasına alet olma!” diye uyardı. Almanya’daki bazı sivil kuruluşlar da Merkel’in zinhar Saray’a gitmesine karşı çıktılar. Merkel Hanım, tavsiyeye kısmen uydu. Geldi, Kaçak Saray’a gitmedi. Ama Tayyip Bey, şeytani bir oyun ile intikamını aldı. Kendisi ne kadar Türk ne kadar Osmanlı bilinmez. Ama “Osmanlı’da oyun bitmez!” Merkel’i, Saray’a gelmişten beter etti. Saray demek taht demek. Onu tahta oturttu. Hem de Suudi krallarını kıskandıracak görkem ve rüküşlükteki altın suyuna batırılmış bir tahta!.. Yanındaki tahta da kendisi kuruldu. Verdiği mesaj çok açıktı: “Bir, itibardan tasarruf etmem. İki, vereceksen bu tahtların şanına uygun bir miktar ver!” Fotoğraflar, sadece Alman değil, dünya basınında da yankılandı. Ama çok şükür “Saba Melikesi Belkıs ve Sultan Süleyman” diye dalga geçen olmadı. Osmanlı’da oyun bitmez! Kasım ülkenin içine yuvarlanmakta olduğu felaketin son çıkış noktası durumuna geldi. Seçimde demokrasiyi, çağdaş değerleri, ülkenin bütünlüğünü savunan bir çoğunluk kazanamazsa, Türkiye felaketin içine sürüklenecektir. Kutuplaşma daha da büyüyecek, etnik ve mezhepsel çatışmalar yoğunlaşacak, terör azacaktır. Türkiye’nin sınırları değişecek ve bölünme ortaya çıkacaktır. Bazı sınır ülkeleri ile çatışmalar doğacaktır. Ülke yavaş yavaş Suriyeleşecektir. Kimse “biz farklıyız, biz onlara benzemeyiz, sağduyu egemen olur” benzeri duygu ve düşünceler ile kendini aldatmasın. 2008’den beri Türkiye’nin fiilen yaşamakta olduğu olayların ortaya çıkacağını, 1520 yıl önce kim tahmin edebilirdi ki. Ülke yavaş yavaş yalnız içerden değil dışardan da kuşatılmaya başladı. Demokrasiden giderek daha da uzaklaşıyoruz. Ne Meclis ne de anayasal kurumlar yasalara göre çalıştırılabiliyor. Yasaklar giderek yaygınlaşıyor. Konuşmak, yazmak, haber almak baskı altına sokuldu. Hukuk, “hukuk dışılığın aracı haline geldi”. Ve bunu düzeltecek yasal ve anayasal mekanizmalar işletilemiyor. Suriye’deki, Irak’taki iç kavgalar ve silahlı çatışmalar ile adeta bütünleşmiş durumdayız. Ülke, Ortadoğu kaosunun bir parçası haline getiriliyor. İçerde askerin, polisin, bürokrasinin yasal düzeni sağlayamadığı yerler var. TSK yalnız dışarda değil içerde de silahlı çatışmaların içinde. Siyasal partiler arasında, “asgari müşterekler” yok olmuş. Oturup konuşamıyorlar bile. Çünkü demokrasi, çağdaşlık, laiklik ve Türkiye’nin bütünlüğü konularında aralarında farklar var. Laik, çağdaş ve demokratik bir Türkiye yerine dinci bir toplum düzenini esas alanlar var. Ucu IŞİD’e kadar uzanıyor. Türkiye’nin bütünlüğüne karşı, Atatürk milliyetçiliğinden uzak, “etnik milliyetçiliği” esas alan siyasal partiler var. Bunlara karşı, çağdaş ve Avrupa benzeri demokrasiye yakın duranlar büyük baskı altındalar. Bu nedenle, aralarında “asgari müşterek” oluşturamıyorlar. Bütün bunların beraberinde, Türkiye ve bölge üzerinde oynanan oyunlar ülkeyi kaosa sürüklüyor. Türkiye içindeki ve sınırındaki terör örgütlerine silah, para ve eğitim desteği veriyorlar. Eskiden saklarlardı. Bugün açık açık söyleyerek işi sürdürüyorlar. IŞİD, PKK, PYD, YPG son yıllarda dışardan, küresel güçlerden büyük destek alıyorlar. Türkiye içindeki kimi odaklarla bütünleşmişler. Kutuplaşmayı keskinleştiren bir misyon içindeler. Türkiye üç büyük tehdidin baskısı altına planlı bir biçimde sokuldu: İçerde etnik ve mezhepsel bölücülüğü üslenmiş büyük örgütlerin etkili terör eylemleri. Ortadoğu’da Irak, Suriye ve S. Arabistan’ın içindeki kimi örgütlerin ve kurumların Türkiye’yi kaosa sürükleyen etkileri. Küresel kimi büyük güçlerin Türkiye ve bölge üzerindeki uygulama ve planlarının Türkiye’de yarattığı kaos ortamı. Üç faktör bütünleşme içinde, Türkiye’nin içinde yaşadığı kaosu daha da derinleştiriyor. Bu nedenle 1 Kasım’da bu “şeytan üçgeninin bozulması” tek ve son çıkış yoludur. Bu ülke bir millet olduğunu 1 Kasım’da kanıtlamak zorundadır. Aksi halde, bugünden çok daha kötü felaketlerle yüz yüze gelmemiz kaçınılmaz hale gelir. 1 Kasım, uçurumdan önceki son çıkış noktasıdır. Ya çıkacağız, ya çıkacağız, başka yolu yok. Uçurumdan önceki son çıkış 1 İçeriye kapanan ülke ChP’nin artıları ağır basıyor HP’nin siyasi karnesine not vereceksek, bunu ikiye ayırmak lazım: Toplumla ilişkisi, gündeme karşı genel ideolojik tavrı ve öte yandan ıskaladığı fırsatların dökümü ve neticede kaybettiği oy potansiyelleri... Birincisinde CHP mükemmele yakın bir performans göstermiş. Benden alabileceği not, belki 10 üstünden 9. Diğerinde ise CHP’nin puanı yarı yarıya kırılırken zararı kendisine oluyor. Elde edebileceği oyların veya AKP’den söküp alabileceği koltukların önünü, yine kendisi kesmiş oluyor. İlk karneye dönüp, partilere siyasal etik ve gündem üzerinden göz atarsak, AKP konunun dışında kalıyor ve “sıfır” puan alıyor. Ordan MHP’ye geçersek, burada not, 10’a düşüyor. Şaka yapmadığımı biliyor olmanız lazım. Sizin de rahatlıkla takip ettiğinizi bildiğim senaryo akışında, “sert muhalefet” postu giymiş, jelatin kaplı AKP dayanışmanı rolündeki bu parti, istisnasız her sıkışma anında, iktidarın koltuk değneği olmaktan çekinmiyor. Terörün en azdığı anlarda bile, CHP lideri dahil, hiç kimseyle görüşmeyi kabul etmeyen Bahçeli, artık siyasi sütunlardan çok Zaytung’un abartılı manşetlerine konu oluyor, ama bir farkla: Zaytung ne yaparsa yapsın, gerçek hayattaki Bahçeli’nin insan aklını yerle bir eden tavırlarını sollayamıyor, olsa olsa taklitle egale ediyor. HDP’ye bakarsak, aylardır süren PKK terörünü çekinmeden yazıyorum maalesef açıkça karşısına almaya cesaret edemeyen bir yapıda. İşte CHP, insanlar farkında olsun veya olmasın, sonuçta böyle hatalara düşmüyor. Parti, Saray’ı yadsıyan ödünsüz tavrının yanı sıra, top C neredeyse, her parti birbiriyle küs veya MHP’nin olduğu gibi kendi içinde bile “karakolluk” durumunda! Öte yandan bu şekilde diğer partilere fark atan CHP, zararı başlıca kendisine olan strateji hataları yapınca, hem kilit noktaları AKP’nin elinden kapma şansını kaybediyor, hem de oy potansiyelini ciddi ölçüde artırıcı fırsatları kaçırıyor! Daha önce bu sütunda belirttiğim gibi, MHP adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’na karşı son anda Baykal geri çekilse, İhsanoğlu’na oy verilse, AKP Meclis Başkanlığı’nı doğrudan kaybedecek! Bu kıvraklık CHP’ye bir taşla 34 kuş vurma şansını kaybettirdi. Vatan Partisi ve Gezi’yi temsil eden kitlelerle ittifak kurmayan CHP, bu şekilde oylarını belki yüzde 56 artırma şansını kaybetti. Ayrıca seçim hükümetine girmeyi reddederek, birçok bakanlığın AKP’nin elinden şimdiden alınması şansı suya düştü. 1 Kasım’da ise yine tıkanabilecek bir siyasi tablo, o sözde geçici hükümetin belki aylarca görevde kalmasına neden olacağı için, bu yanlış karar Saray’ı ve AKP’yi büyük ölçüde rahatlattı. Strateji hataları 20 eKiM 2015 SAYI: 32885 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına orhAn erinç AKIn ATAlAY İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Demokratik önderlik CAN DÜNDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım başlangıç Yazıişleri Müdürleri bülent Özdoğan baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü hakan çankaya Rezervasyon Yönetmeni onur Tunalı lumun her katmanıyla güzel ilişkiler kuruyor. Bu arada yeniden kaçınılmaz şekilde koalisyon görüşmeleri devrine girildiğinde, herkesle müzakere yapan ve her teklife açık olan tek parti kalıyor. Bu zeki taktikle, Erdoğan’ın “gördünüz mü, bunların ipiyle kuyuya inilmez, her şeye hayır diyorlar, ne bizimle ne de birbirleriyle konuşuyorlar” suçlamaları, gerçekleşemeden suya düşüyor. Tersine CHP, topluma karşı en yapıcı tavrı samimi olarak üstlenmiş parti olarak parlayıp, halka bir nebze olsun umut saçıyor. Ülke üzerindeki oyun Nabız düşürücü Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar ersoy olcay büyüktaş l Kültür Sanat: evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça bilgin demir l Yurt Haberler: Selin görgüner l Fotoğraf: Uğur demir l Düzeltme: Mustafa çolak Web Koordinatörü: oğuz güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: erdem gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: orhan erinç (Başkan), güray Öz (Bşk. Yrd.), Can dündar, Ali Sirmen, hikmet çetinkaya, emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa balbay, hakan Kara. Mali İşler Müdürü: bülent Yener l Muhasebe Müdürü: günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.47 05.32 05.55 nAMAZ VAKiTleri Güneş Öğle İkindi 07.13 12.56 15.54 06.57 12.41 15.40 07.15 13.03 16.05 Akşam 18.27 18.12 18.37 Yatsı 19.46 19.30 19.53 Bu yapıcı diyaloglarda, terör ve demokrasi ilişkisinde CHP, yakın duracağı terör örgütü seçmiyor, PKK ve IŞİD’e karşı dik duruşunu sürdürüyor. Şehitlere de sahip çıkıyor, “Kürt” olduğu için aşağılanan, dövülen veya öldürülen vatandaşlarımızın da her platformda hakkını arıyor. Ayrıca, AKP’nin abartılı bölücü politikalarına rağmen, topluma hiçbir ayrım getirmemeye dikkat eden CHP, inançlar arası bir seçime girmeden, herkese eşit uzaklıkta durarak toplumsal gerilimleri düşürüyor. Yolsuzlukla mücadele konusunda, Meclis’te yere sağlam basıyor, kimleri suçladığını ise açıkça belli oluyor. Uzun lafın kısası CHP, 7 Haziran seçimleri sonrasında, toplumun şok dalgalarını emebilen, nabzı rahatlatan, herkesin konuşabildiği ve süren siyasi polemiklere rağmen muhataplarıyla buluşabilen tek parti oluyor. Yoksa Sonuç CHP, sonuç olarak 7 Haziran sonrası, tartışmasız şekilde halktan en büyük desteği alan parti olurken Kılıçdaroğlu, özellikle ilk bölümde hatırlattığımız yapıcı ve demokrat tavırlarıyla öne çıktı. Partinin daha sonra yaptığı diğer bazı şanssız hatalar, belki bir olası oy patlamasını engellerken, buna rağmen CHP bu yoğun muhalefet döneminde çeşitli söz ve hamleleriyle halkın ve hatta bazı kararsızların yüreğine su serpmeyi bildi, tartışmasız seçimde demokrasi kalesinin ana kapısı olarak öne çıktı. ON NUMARA 3, 5, 6, 8, 11, 20, 23, 25, 26, 33, 34, 37, 38, 42, 48, 51, 57, 59, 62, 69, 70 ve 77 10 BİLEN: 280 bin 003’er TL (Devir) 9 BİLEN: 2 bin 249’ar TL 8 BİLEN: 119.20’şer TL 7 BİLEN: 22.80’er TL 6 BİLEN: 3.90’ar TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 3.30’ar TL C M Y B