23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 12 Ekim 2015 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY İlk ateşte iki şehit PKK’ye yapılan operasyonda çıkan çatışmada iki ocağa daha ateş düştü rzurum’un Şenkaya ilçesinde, terör örgütü PKK’ye karşı yürütülen operasyonlar sırasında çıkan çatışmada 2 asker şehit oldu. Erzurum Valisi Ahmet Altıparmak, “Jandarma birliklerince bölücü terör örgütü mensuplarına karşı yürütülen operasyonlarda Erzurum Şenkaya ile Akgöbek Ardahan’ın Göle ilçesi sınırı arasında kalan Akşar ve Karıncadüzü mevkileri arasında bir grup teröristle çatışma çıktı. Açılan ilk ateşŞahin te 2 asker şehit oldu. Bölgede operasyonlar devam ediyor” dedi. Şehit uzman erbaş Doğan Akgöbek’in Hatay’ın Dörtyol ilçesindeki baba evinde ve şehit Şükrü Şahin’in de (24) Eskişehir’deki evinde yas var. Bekâr olan Akgöbek’in, 8 aylık uzman erbaş olduğu ve en son Kurban Bayramı’nda ailesini ziyaret ettiği öğrenildi. l ERZURUM/AA haber 7 E Kurtuluşa Tanık Olan Tarihi Gar Çöküşe de Tanık Oldu... ma çöken Atatürk Türkiyesi değil, Atatürk Türkiyesi’ni batırmaya çabalayan AKP hükümetiydi. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zorlamasıyla “Seçim Hükümeti” adı altında kurulmuştu. (Ayrıntı için: 45 gün Başlamamışken Nasıl Bitmiş Oluyor?/27 Ağustos 2015.) HHH Televizyon başına kurulmuş “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi”nin yürüyüş kolu oluşturma sürecini izliyordum. Önde kızlıerkekli bir grup halay çekiyordu. İçtenlikleri, yüzlerindeki gülümsemeye yansımıştı. Geleceğimiz ve umudumuz gençler... Birden arkadan kızıl bir duman yükseldi. Gençler sendelediler ve yüzleri görünmez oldu. Barış umudu, iki canlı bomba yüzünden bir kez daha darbe aldı. HHH İçişleri Bakanlığı’nın ölü sayısını 30 olarak açıkladığı alt yazıyı okurken “Eyvah” dedim. Çünkü bizde âdettendir. Yöneticiler, küçük başarılarını büyük göstermeyi, büyük başarısızlıklarını da olabildiğince küçültmeyi yeğlerler. Demek ölü sayısı çoktu ki, alıştıra alıştıra söylemekteydiler. Alt yazılar geçmeye devam ediyordu. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasını, bir savcının “47 ölü” açıklaması izledi. Sivil toplum kuruluşunun açıklamasında ise “97” deniyordu. Ortalık ana baba günüydü. Toplu kıyım gerçekleşmiş, ülkenin büyük bölümü kimi yandaşlar dışında yasa bürünmüştü... HHH Üç seçim bakanı sebilhane bardağı gibi ekranın karşısına dizilmişti. Sağlık Bakanı, bölünmüş ekranda giysilerinden sağlık çalışanları olduğu anlaşılanların telaşla “kan verin” çağrısını göremiyor olmalıydı ki “kan stoklarımız tamam” diyordu. İçişleri Bakanı, canlı bombalar sanki bombalarını patlattıkları yerde kuşanmışlar gibi “tedbir zafiyeti yok” öyküsünü anlatıyordu. Adalet Bakanı ise yargının düştüğü durumdan duyduğu mutluluğu yansıtırcasına gülücükler içindeydi. AKP Türkiyesi’ni en anlamlı biçimde yansıtan tarihsel bir belge karşısındaydık... HHH Geçmişte Kanlı Pazar’lar, Kanlı Salı’lar yaşamıştık ama en kanlı 10 Ekim Cumartesi oldu. Yeni kanlı günler yaşamak istemeyenlerin adresi 1 Kasım’da sandıklar olmalı. Yoksa daha çook kez başımızı taştan taşa vururuz... A Şehit Cem Tayfun’un (23) üvey kardeşi Hatice Gençtürk ve anne Pervin Kara birbirlerine sarılarak acılarını paylaştı. (Fotoğraf: DHA) iyarbakır’ın merkez Sur içesinde henD dek kapatan güvenlik güçlerine PKK’li teröristlerin roketatar ve bombalı saldırısında şehit olan polis Cem Tayfun (23), memleketi Mersin’in Erdemli ilçesinde törenle toprağa verildi. Tayfun’un cenazesi, Kürtçe ağıtlarla toprağa verildi dün öğle saatlerinde alınarak Ulu Cami’ye götürüldü. Cami etrafındaki binalara büyük Türk bayrakları asılırken ilçe yasa büründü. 15 aylık polis Tayfun için yapılan cenaze törenine yaklaşık 3 bin kişi katıldı. Anne Pervin Kara ile baba Vakkas Tayfun güçlükle ayakta dururken şehit yakınları Kürtçe ağıtlar yaktı. Şehidin üvey kardeşi Hatice Gençtürk ve anne Pervin Kara birbirlerine sarılarak acılarını paylaştı. Tayfun’un cenazesi, Limonlu Mahallesi Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi. l MERSİN/DHA ŞIRNAK’A BÜYÜK ASKERİ SEVKIYAT l ŞIRNAK: PKK’lilere yönelik operasyonlar sürerken bölgeye son dönemlerin en büyük askeri sevkıyatlarından biri dün yapıldı. Aralarında zırhlı araçların da bulunduğu 70 araçlık konvoy, 23’üncü Jandarma Sınır Tümeni’ne giriş yaptı. A4 tipi patlayıcı madde (3.7 kilogram), TNT tipi patlayıcı madde (1 kilogram), anti tank mayını (18 kilogram), 10 adet elektrikli kapsül ele geçirildi. l SİİRT: DBP’li Eruh İlçe Belediye Başkanı Eda Kilis’in de aralarında bulunduğu 9 kişi, güvenlik güçlerinin dün düzenlediği terör operasyonları kapsamında gözaltına alındı. Evlere yapılan baskınlar sırasında gözaltına alınan 9 kişi sorgulanmak üzere ilçe Emniyet müdürlüğüne götürüldü. l HAKKÂRİ: PKK’ye ait çok sayıda barınak, mağara ve silah mevzileri önceki gün hava ve kara harekâtı ile imha edildi. 14 PKK’li etkisiz hale getirildi. Dün de Irak’ın kuzeyindeki Metina ve Zap bölgelerinde, 35 PKK’linin öldürüldüğü bildirildi. l ADIYAMAN: PKK’nin gençlik yapılanması YDGH’ye yönelik operasyonda gözaltına alınan 7 kişiden 5’i adliyeye sevk edildi. l ŞANLIURFA: Bozova ilçesinde, YDGH üyesi 10 kişi gözaltına alındı. Evlerinde ele geçen örgütsel dokümanlara da el konuldu. l Haber Merkezi lüğü ekipleri kullanılmayan boş binada 10 Kg’lık 2 adet teneke ile 4 adet düdüklü tencere ve çuvallar içerisine yerleştirilmiş, kullanıma hazır amonyumnitrat (81 kilo 805 gram), kullanıma hazır patlayıcı madde (3.5 kilogram), l VAN: Van Emniyet Müdür SUR’DA OPERASYON Sur’da polis Cem Tayfun’un şehit olmasının ardından dün ilçede geniş çaplı operasyon başlatıldı. İlçe merkezine zırhlı araçlar eşliğinde giren özel harekât timleri, sokaklara gaz ve ses bombaları atarak ilerledi. Sokakların gaza boğulması üzerine yurttaşlar evlerine çekildi. Okur Temsilcisi köşesi bugün hem yasta olduğu için hem başka türlü olamayacağı için kısadır. Okur eleştirilerini, önerilerini bu hafta erteliyoruz; köşemiz yalnızca okurlardan gelen terörü lanetleyen kısa bir iki iletiye ayrılmıştır. Bu öfkeli mektupları uygun bir şekilde kısalttığımı okurlarımın bilmesini isterim. ACI KAYBIMIZ Eski Erzincan ve Sivas Milletvekili merhum Osman Hikmet Işık ve merhume Saliha Işık’ın çok sevgili torunları, merhum Nail Kitapçı ve merhume Sevim Kitapçı’nın çok sevgili oğulları, Siyah Artun Kitapçı’nın sevgili babası, Emel Kitapçı’nın sevgili eşi, Azmi Kitapçı’nın sevgili kardeşi, Aslı Kitapçı’nın sevgili amcası, merhum Cahit Işık, merhume Güzin Işık, Nevin Işık ve Atılan Işık’ın sevgili yeğenleri, Tülin Işık, Ayça Işık, İpek Işık Gönül, Osman Işık ve Orhan Işık’ın sevgili kuzenleri nkara kara bir hafta sonu yaşadı diyemeyeceğim, çünkü yaşamadı; öldü. Her bakımdan öldü. 97 canımız öldü çünkü, yüzlerce yaralımız var. Öldü, çünkü Ankara Türkiye’nin başkentidir ve devlet orada temsil edilir. Öldü, çünkü katliamı soran Reuters muhabiri arkadaşımızın “İstifa etmeyi düşünüyor musunuz” sorusuna da yanıt veremedi İçişleri Bakanı, “Güvenlik zafiyeti yok” demekle yetindi, yani “istifa etmek için bir neden yok” demek istedi. Yoktur herhalde! Ankara öldü, çünkü Adalet Bakanı istifa sorusuna güldü geçti. Ankara öldü, çünkü Başbakan muhalefet liderlerinin eleştirilerini duymak istemedi, onlara laf yetiştirmek ya da tehdit etmekle daha çok ilgiliydi. Ankara öldü, çünkü yetkililerin barış isteyen, bunu dile getirmek için hiç gerekmediği halde izni alınmış, yeri belirlenmiş, kortejlerin geçeceği güzergâhı belirlenmiş anayasal bir hak olan bir mitingde bir araya gelmek için yola çıkmış on binlerce insana, yurttaşa verebileceği bir yanıt yoktu. Ankara öldü. Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi arkadaşım Faruk Bildirici tanığı olduğu katliamı sıcağı sıcağına CNN ekranında açık net bir şekilde anlattı. Sorumluluğun kimlere düştüğünü söyledi. Katliamı bire bir yaşayan gazeteciler yazdılar, hiç kimse üstüne alınmadı. Ankara öldü, çünkü yapılan ilk işlerden birisi geçici yayın yasağı koymak oldu. Bunun üzerinde durmak bu köşenin görevleri arasındadır. Yayın yasağı nedir, ne için yayın yasağı konulur? Arkadaşım, gazetemizin avukatı Tora Pekin bu yasakla ilgili Twitter’da şunları yazdı: “Basın kuruluşları ve çalışanlarının uymaları gereken kurallar, kendi mesleki etik Ankara öldü A kuralları ve vicdanlarının sesinden ibarettir. Medyanın sorumluluğu halkadır, basın savcısına ya da RTÜK’e değil. Bu aynı zamanda anayasal bir haktır, adına da basın özgürlüğü denir. 1725 Aralık Soruşturmaları, Reyhanlı Patlaması, Dışişleri Dinlemesi, MİT TIR’ları, Yüksekova, Musul Konsolosluk Baskını, Roboski, Suruç… Hepsinde yayın yasağı kararı verildi. Hiçbirinde sorumlululara ulaşılamadı. Yayın yasağı işte budur: gerçeği örtmek, suçluyu kaçırmak.” Öyle değil midir? Öyle değilse eğer suçluları bulun, ama yalnız tetikçileri değil, izleri kendileriyle birlikte kapattıklarını düşünen intihar bombacılarını değil, arkadakileri, emir verenleri, yol gösterenleri, her zaman suçluları saklamayı başaran, her zaman kendilerine sığınacak etkili, yetkili bir yer bulanları ortaya çıkarın. Bulun onları, çünkü bu konuda sabıkalısınız. Bulun, çünkü izleri belli olsa bile hâlâ Hrant Dink’i öldürtenleri “bulamadınız.” Cumartesi günü sabah saatlerinde Ankara öldü, çünkü Türkiye’nin artık gazeteden başka bir şeye benzeyen “gazeteleri” suçu, sorumluluğu öldürülenlerin üstüne yıkabilmek için bin dereden su getirme yarışına girdiler. Kimi “köşeciler”, “Canım bu her yerde oluyor, nihayet biz de bir Ortadoğu ülkesiyiz” diyebildiler. Cumartesi günü Ankara öldü. Ama belki de ölen yalnızca Ankara değildir, belki de hepimiz ölmüşüzdür. Ayağa kalkamazsak, suçluları, sorumluları ortaya çıkaramazsak, onların peşlerini bırakır, teslim olmayı daha rahat bulursak hepimiz ölmüşüz demektir. Ankara’yı da Türkiye’yi de kurtarmanın tek yolu var: Unutmamak, unutturmamak. Amaç meydanları susturmak “Bakın, Gezi’den beri muhalifleri meydanlara çıkartmamaya çalışıyorlar. Gazlıyor, copluyor, öldürüyorlar. Çünkü biliyor ki darbe de böyle gelir, ya da toplumsal olaylarla sonu da böyle gelir. Libya, Mısır’da öyle olmadı mı? Öldürüyor, öldürtüyorlar, ‘meydanlara çıkarsanız ölürsünüz’ diyorlar, çeşitli akademik unvanları olan bir sürü ahmak ya da alçak ‘uzman’ edası ile bin türlü paranoya komplosu tartışıp toplumun aklını zehirliyor. Saygılarımla...” Sorumlu arıyorum “Bu meydandaki kanın sorumlusu kim, kim hesap verecek? Hangi ülke olursa olsun böyle kırımlardan katliamlardan sonra siyasi iktidarlar halkın önüne çıkar durumu anlatır ve önleyemedikleri için özür dileyerek görevden çekilirler. Türkiye’de neden böyle olmuyor? Cinayetleri işleyenleri anladık, onlar kendilerini gizlemeyi iyi biliyorlar da ülkeyi yönetenler sorumluluktan nasıl kaçabilirler ki?” Genç bir gazetecilik öğrencisinin dileği “Kirli savaşın günden güne canımızı daha da yaktığı şu süreçte, savaşı tırmandıranların ve onu besleyen ‘savaş medyasının’ kirli politikalarına karşı her ne olursa olsun ‘barışı destekleyen’, doğru, gerçek ve güvenilir yayın mücadelenizde mücadelenize katılmak istiyorum. Gazeteciliğin, içine düşürüldüğü kötü durumdan ‘onurlu ve bağımsız’ çizgisine getirilmesi için mücadeleye katkıda bulunmak istiyorum. Çıkar amaçlı provokatif yayın politikalarına karşı, insanların haber alma haklarına saygılı, doğru, gerçek haberi kısa sürede kamuya ulaştırmak; baskı, tehdit, sansür ve her türlü sindirme araçlarına karşı yılmadan, susmadan doğrunun peşinden gitmek; hak ihlallerine kayıtsız kalmadan ezilenden yana olmak, kısacısı sizin yanınızda olmak istiyorum.” ALİ KİTAPÇI (27.04.1958) 10 Ekim 2015 Cumartesi günü Ankara’da yapılan hain saldırıda Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 12 Ekim 2015 Pazartesi günü Karşıyaka Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Karşıyaka Mezarlığı’nda defnedilecektir. AİLESİ Not: Çelenk göndermek isteyenlerin Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağış yapmaları rica olunur. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear