23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Cesaret Ödülü’nü geri isteyen Amerikan Yahudi Kongresi Başkanı Rosen DUYGU GÜVENÇ ANKARA “Cesaret Ödülü’nün iadesini isteyen Amerikan Yahudi Kongresi Başkanı Jack Rosen, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı, “İsrail’in 2004’teki tutumu bugünkünden çok farklı değildi, yine komşusuyla savaşıyordu. Ama 2004’te Müslümanlarla Yahudiler arasında barış adamı olacaksınız ve 2014’te aniden Hitler’in davranışlarıyla kıyaslayarak Yahudilere karşı nefret söylemi kullanacaksınız. Başbakan’ın bu kelimeleri kullanmasının nedeni ne? Bana göre bu kelimeler onun hissetikleri” sözleriyle eleştirdi. Rosen, Erdoğan’ın ödülü iade edeceğini belirten önceki günkü mektubunun ardından Cumhuriyet’e konuştu: Komitenin Türkiye için önemi neydi? Geçmişte eleştirel yaklaşanlara karşı Türkiye’yi destekliyorduk. Amerikan Yahudi Komitesi’nin, ABD’de ve özellikle Washington’da Türkiye ile uzun bir geçmişi var. Erdoğan’a neden ödül vermiştiniz, neden geri istediniz? Erdoğan göreve ilk geldiğinde Müslümanlarla Yahudilerin ilişkilerinde, terörizme karşı savaşta küresel bir liderlik üstlendi. İsrailFilistin çatışmasında barışçı çözüm için çabaladı. Biz o zaman dünyada ihtiyacımız olanın bu olduğunu düşündük. Ona ödül vermemiz için var olan tüm nedenler şimdi yok oldu. Bana mektubunda İsrail konusundaki pozisyonunu aktarıyor. Bunu anlıyoruz; farklı görüşlerimiz var İsrail, Gazze konusunda. İsrail devletinin yaptıklarını tüm Yahudiler onaylamıyor. Ama öte yandan ondan gelen kelimeler dünyadaki Yahudi toplumu için tehlikeli. O Müslüman dünyasında bir lider ve İsrail devletini, Hitler ve Nazi rejiminin yaptıklarını yapmakla suçluyor, Yahudi karşıtı söylemler kullanıyor. Yahudi Komitesi bunu kabul edemez. Karar nasıl alındı? Yönetim olarak karar verdik oylamayla. Elbette tartışmalar da oldu ama size kişilerin görüşlerini aktarmak istemiyorum. Dünyadaki Yahudiler çok endişeli; O Nazizme ve Hitler’e değindi. Ben şahsen Almanya’da bir Nazi kampında doğdum. Bu sözler Yahudilerin kalbine dokunuyor. Müslüman ve Yahudi dünyasındaki bölünme nedeniyle bizi korkutuyor. Ne beklerdiniz? Başbakan’ın İsrail’e destek vermemesini anlıyorum. Ama böyle kelimeler kullanmaya ve Hitler’in eylemleriyle, Nazizmle eşitlemeye ihtiyacı yok. O Müslüman dünyasının bir lideri ve biz insanları bir araya getiren; İsrail ve Filistin arasında barış getiren birini tercih ederiz. Umarız geri döneriz. Çünkü bunu daha önce yaptı ve barış için çabaladı. İsrail ile her türlü farklılığa karşın neden durumu iyileştirmek için kapı aralamıyor, neden barıştırıcı olmaya çalışmıyor? İsrail’in tepkisini aşırı bulmuyor musunuz? Başbakan, İsrail’i ölen insanların sayısıyla yargılıyor ve sonuçlara varıyor. Buna katılmasak da anlıyoruz. Sadece Amerikan Yahudileri değil, Amerikan kamuoyu da bu görüşe katılmıyor. Gazze operasyonuna neden olan olaylara bakarsanız, 3 genç öldürüldü; roket ve havan topları Tel Aviv şehrinin merkezine atıldı, roketler anaokulunun bahçesine atıldı ki teröristlerin İsrail’in içine geldiğini ve saldırdığını gösterdi. Operasyon bunlara yanıttı ve terörizmle hep mücadele eden Amerikalılar, bunu anlıyor. Kimse çözümü konuşmuyor, İsrail ne yapmalıydı? Bu temel soru. Eğer roketler Ankara’ya gelirse ve sizin çocuklarınız hedef alınır ve öldürülürse, ABD buna tepki verdiği için Türkiye’yi de destekleyecektir. ‘Ödülün yok nedenleri yok oldu’ Destek Dink Ailesinin Avukatından Erdoğan’a: problemli İsrail normalleşme istiyor l Türkiyeİsrail ilişkileri bence zamanla normalleşecek çünkü İsrail ilişkilerin normalleşmesini istiyor. Amerikalılar ve Yahudiler tarihten gelen izlerle Türkiye’yi sever. Biz de normalleşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu tüm ülkelerin yararına. Erdoğan’ı bunun için çabalamaya teşvik etmeye çalışıyoruz. Kullandığı dil Türkiye’nin Hamas ve El Fetih arasında taraf tuttuğunu düşünüyor musunuz? Türkiye ve Katar kendi görüşlerine göre Hamas’ı destekliyor. Bunu sevmeyebiliriz ama böyle ülkeler var. Buna itiraz ederiz ama bu ilişki kurmama nedeni değildir. Erdoğan’ın ise İsrail ve Gazze operasyonunda ateşkes için kendi duruşu var. Ama güçlü olarak karşı çıktığımız nokta küresel olarak Yahudileri hedef alması. Onun kullandığı dil daha büyük bir problem yaratıyor Müslümanlarla Yahudiler arasında, İsrail ve komşuları arasında. Biz buna karşı çıkıyoruz. Duruşunu anlıyoruz ama Yahudi ve Müslüman dünyası arasında farkı keskinleştirmemeli. Neden ödülü geri istediniz? Başbakan’ın İsrail konusundaki tutumunu sevmeyebiliriz ama Cesaret Ödülü’nü geri istemek için yolladığımız mektubun esas nedeni bu değil. Mektubumuzda hâlâ diyalog kurabileceğimizi umduğumuzu söyledik. Başbakan’ın hâlâ Müslüman toplumunda gücü var. O Müslümanlar ve Yahudiler arasında daha iyi diyalog, barış için bir platform yaratabilir. Daha barışçı bir dünya için bunu bize daha önce gösterdi kullandığı cümlelerle... Şimdi yapmadığı ve hayal kırıklığı yaratan da bu. Mektubunda, Türk Yahudileri için verdiği güvence yeterli mi? Biz kesinlikle bunu takdirle karşılıyoruz ve teşekkür ediyoruz. Ama Yahudileri bu şekilde eleştirirseniz, hedef alırsanız artık Türkiye’deki Yahudileri de korumak daha zor. Başbakan’ın mesajındaki Türk Yahudiler barış için puzzle’ın bir parçası. Onun, ülkesinde yaşayan farklı topluluklar için insanlara verdiği mesajlar önemli. Sizce Türkiye kalıcı ateşkeste rol alabilir mi? Türkiye, Hamas’ın ateşkesi konuştuğu kilit ülkelerden biri. Elbette önemli bir rolü var. Türkiye’ye desteğiniz sürecek mi? Son yıllardaki tutumu nedeniyle çok sayıda Amerikalının duruşu değişti. Ben de, Amerikan Yahudi Komitesi de Türkiye’yi bu noktada desteklemeyeceğiz. Dürüst Amerikalıların ve Kongre’deki birçok üyenin görüşü bu. Biz mektubu Washington’daki birçok arkadaşımıza da gönderdik ve Başbakan’ın eleştiriyi hak ettiğini belirttik. Ermeni soykırımı iddialarında da Ermeni lobisine mi destek vereceksiniz? Sanmam. Türkiye büyük bir ülke, orada birçok arkadaşımız var. Başbakan’ın eylemleri ve kelimeleri kalbimize dokunuyor. Onun sözleri ve davranışlarının Ermeni meselesinde nasıl desteklediğimize etkisi olacaktır ama bu Türkiye ve Türk halkıyla bir savaş değil. Daha çok kişi Erdoğan’ın sözlerine karşı çıkmalı. O Yahudi karşıtı mı? Kullandığı kelimelerin tüm Yahudilere etkisi var. Bu kelimeler küresel olarak Yahudi toplulukları için zararlı. Bu kelimeler nereden geliyor diye kendisine sormalı. İsrail’in 2004’teki tutumu bugünkü tepkisinden çok farklı değildi, yine komşusuyla savaşıyordu. Ama 2004’te Müslümanlarla Yahudiler arasında barış adamı olacaksınız ve 2014’e aniden Hitler’in davranışlarıyla kıyaslayarak Yahudilere karşı nefret söylemi kullanacaksınız. Başbakan’ın bu kelimeleri kullanmasının nedeni ne? Bana göre bu kelimeler onun hissetiklerinden kaynaklanıyor. Erdoğan’ın mektubuna yanıt verecek misiniz? Evet. Mesajım, “önemli bir ülkenin lideri olarak barış ve diyalog için Müslüman dünyasına ve Yahudilere yeniden umut verin.” Cinayetten Sorumlu AKP’lileri Koruyor Başbakan Tayyip Erdoğan, Diyarbakır mitingi dönüşünde beraberindeki gazetecilere Hrant Dink suikastına ilişkin çok tartışılacak açıklamalar yaptı. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un cemaat tartışmalarıyla ilgili “Hrant Dink davası çözülürse bu yapı deşifre edilir” şeklindeki sözlerinin anımsatılması üzerine Erdoğan şunları söyledi: “Olayı Dink davasına indirgemek küçültmek olur. Hrant Dink davası bence kişiselleştirilmiş davadır. Dink’in yazılarını, onun düşünce dünyasını kabullenmemek gibi bir nedenle yapılmıştır...” Erdoğan ve AKP, yıllardır Hrant Dink davasını Türkiye’de derin devletle hesaplaşmanın önemli kilometre taşlarından biri olarak topluma sunmuşlardı. Erdoğan’ın bir AKP grubunda yaptığı, “Sarı Gelin’in Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğiz” açıklaması hâlâ belleklerde. Aynı Erdoğan’ın, şimdi birdenbire “Dink cinayeti kişiseldir. Yazılarını kabullenmemekle ilgilidir” şeklindeki çıkışının ardında ne yatıyor? Bu sözleri nasıl yorumlamak lazım? Dün, Dink’in ailesi ve avukatlarıyla konuştuk. Aile üyeleri Erdoğan’ın sözlerine çok tepkili. Ancak şu aşamada bir açıklama yapmak niyetinde değiller. Dink davasını başından bu yana yakından takip eden ailenin avukatı Fethiye Çetin ise Erdoğan’ın sözleriyle ilgili şu değerlendirmeleri yaptı: “Başbakan’a sormak lazım. Kendisi çıkıp bu suikast ile ilgili ‘Sarı Gelin’in Ankara dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğiz’ demişti. Suikasttan hemen sonra Dink ailesini arayarak ‘Ben de hedefim. Bu cinayeti işleyenler beni de öldürmek istiyorlar’ demişti. Şimdi soralım o zaman: Kendisini de öldürmek isteyenler ‘kişisel husumet besleyen’ üç genç miydi? Ankara’nın dehlizleri derken neyi kastetmişti? O dehlizlerde ne vardı?” Aile ve avukatlar tepkili Hani sen de hedeftin? “Hrant Dink davası, başından beri kavga eden taraflarca siyasi malzeme olarak kullanıldı. Karşıdaki düşmanı yıpratmak için. Anlaşılıyor ki Erdoğan, şimdilik Dink cinayetini siyasi malzeme olarak kullanmaktan vazgeçti. Şimdilik diyorum çünkü pragmatizm böyle bir şey. Nasıl ki şu anda 180 derece ters dönerek böyle bir şey yaptı. Yarın da ihtiyaç duyarsa benzer bir şekilde yeniden argüman olarak kullanabilir.” Başbakan neden şimdi bu noktaya geldi diye düşününce aklıma üç izah şekli geliyor: Birincisi hasımlarını artık bir biçimde dize getirdi. İçeri aldı, tutukladı. O yüzden de artık Hrant Dink konusunu siyasi malzeme olarak kullanmak taraftarı değil. Ergenekon soruşturmasını başlatabilmek için Dink cinayeti bir araç olarak kullanılmıştı. Ama artık ihtiyaç kalmamış demek ki. İkinci olarak eğer bu cinayetin sorumluluğunu sadece bir gruba yüklerseniz, o grup da çıkıp diğerlerinin sorumluluklarını dile getirebilir. Bu yüzden Başbakan bir noktada artık durmak gerektiğini düşündü. Çünkü kavgada bir noktada durulmazsa, kendisine de dönebilir. Başbakan aynı zamanda kendi kadrolarını koruyor. Sadece cemaatçi grup mu sorumlu bu cinayetten? AK Parti koruması altındaki kurumlar, isimler var ortada. Muammer Güler AK Parti milletvekili. Celalettin Cerrah, Reşat Altay var. Engin Dinç şu anda İstihbarat Daire Başkanı. Son olarak ve belki de en önemlisi, Erdoğan ve hükümeti artık devletle uzlaştı. Bu yüzden de bir devlet cinayeti olan Dink cinayetinin dallanıp budaklanmasından yana değil. Çünkü bu, müttefiklerini rahatsız edecek. Onları rahatsız etmemek için de tavrını değiştirmiş olabilir. Mümkün olduğunca kişisel bir husumet gibi göstermek istiyor. Zaten dava başından beri, ‘Birkaç genç bir araya geldi ve yaptı’ noktasında tutulmaya çalışılıyordu. İşin bir başka ilginç yanı da şu: Cumhurbaşkanlığı’na aday olan bir başbakan, yargılama sürerken ‘Bu dava böyledir’ diye açıklama yaparak ceza yasasında sayılı bir suçu işlemiş bulunuyor. Tamamen bir suç bu söyledikleri. Yargıyı etkilemeye çalışarak TCK’de açıkça yazılı bir suç işliyor.” Ne oldu da vazgeçtin? Hasmını dize getirene kadar Kendi kadrosunu koruyor T.C. ELAZIĞ 4. İCRA DAİRESİ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI peugeot.com.tr 2013/3922 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri: Elazığ İl, Merkez İlçe, 1291 Ada No,14 Parsel No, Sürsürü Mah., Bodrum Kat, 1 Nolu Mesken nitelikli Bağımsız Bölüm Taşınmazın yer aldığı bina bodrum kat+4 katlı kaloriferli asansörlü bir bina olup inşaat yıpranma payı %5’tir. Bina mantolama sistemi ile izolasyon yapılmış olup cephe boyası ile boyanmıştır. Apartman dairesi tasdikli projesinde 100 m2 civarında olup, proje dışı eklentilerle inşaat alanı 180 m2 olmuştur. Apartman dairesi tasdikli projesinde 1 salon, 1 oda, mutfak, banyo ve wc’den oluşmakta olup, yerinde ise 1 salın, 3 oda, mutfak, banyo, duş ve wc’den ibarettir. Apartman dairesinin zeminleri karo seramik kaplı, duvarlar saten boyalı ve kartonpiyer vardır. Mutfak dolapları yapılı vaziyettedir. Kapı doğramaları ahşap, pencere doğramaları PVC’dir. Taşınmaz her türlü belediye hizmetinden yararlanmakta, toplu taşıma araçları güzergahına yakındır. Şehrin yeni gelişen ve tercih edilen bir bölgesinde bulunmakta, şehir merkezine 5 km uzaklıkta, ticari alanlara uzak bir konumdadır. Adresi: Ataşehir Mah. Semerci Hoca Sok. No: 3 Merkez / ELAZIĞ Yüzölçümü: 1.055 m2 Arsa Payı: 2/40 İmar Durumu: Var, Kat sayısı 4, İnşaat tarzı Şehir imar planımda ayrık nizam 4 kat yapılaşmaya izinli konut alanında bulunmaktadır. Kıymeti: 80.000,00 TL KDV Oranı: %18 Kaydındaki Şerhler: Tapu kaydındaki gibidir. 1. Satış Günü: 30/09/2014 günü 14:20 14:25 arası 2. Satış Günü: 31/10/2014 günü 14:20 14:25 arası Satış Yeri: Elazığ Adalet Sarayı, 4.Kat, 4002 Nolu Satış Odası Satış şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, tapuda kaydı bulunup da adresleri bulunmayan ve satış ilanı tebliğ edilemeyen ilgililere elektronik ortamda ve gazetede yayımlanan satış ilanının İİK 127 gereğince taşınmaz satış ilanı tebl iği yerine kaim sayılacağı, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/3922 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 18/07/2014 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 49236) PEUGEOT OTOMOTİV PAZARLAMA A.Ş.’den Artık devletle uzlaştı DUYURU İstanbul ilinde Peugeot Yetkili Satıcısı, Servisi ve Yedek Parça Satıcısı olarak faaliyet gösteren “Tekoto Motorlu Taşıtlar İstanbul San. ve Tic. A.Ş.” ile şirketimizin yetkili satış, servis ve yedek parça satış ilişkisi 31.07.2014 tarihi itibari ile sona ermiştir. Bu nedenle “Tekoto Motorlu Taşıtlar İstanbul San. ve Tic. A.Ş.” ile Peugeot Otomotiv Pazarlama A.Ş. arasında, bundan böyle hiçbir ticari ilişki kalmamıştır. Tüm Peugeot kullanıcılarına ve ilgililere önemle duyurulur. Peugeot Otomotiv Pazarlama A.Ş. Peugeot binek ve ticari araçlarının Türkiye Genel Distribütörü’dür. Peugeot Müşteri İlişkileri (0216) 579 94 44 Bu sözleri yargıya müdahale ROBER KOPTAŞ: İBRETLİK ‘U’ DÖNÜŞÜ Hrant Dink’in çalıştığı Agos gazetesinin genel yayın yönetmeni olan meslektaşımız Rober Koptaş da, gazetesi için yazdığı yazıda Erdoğan’ın açıklamaları için şu ifadeleri kullandı: “Erdoğan’ın söyledikleri, bu davayı siyasi olarak nasıl araçsallaştırdığını göstermesi bakımından ibretlikti. Başbakan belli ki, Dink cinayetinin, mevcut koşullar altında açık veya örtük bir işbirliği içinde olduğu kesimlere ulaşan uçlarının gündeme gelmesinden korkuyor. Bu yüzden de, üstelik tam da Anayasa Mahkemesi’nin Dink davasında eksik soruşturma yürütüldüğü yönündeki kararının ertesinde, cinayeti ‘kişisel bir dava’ şeklinde yorumlayarak hedef saptırıyor. Erdoğan bir ‘political animal’; bir ‘siyasal hayvan’. Olan biten her şeyi, kısa, orta ve uzun vadede kendi siyasal çıkarlarını nasıl etkileyeceği üzerinden değerlendiriyor. Cangılda hayatta kalmak için güçlü olmak, hasım bellediklerini ortadan kaldırmak, gerektiğinde de dün düşman olanları yanına çekmek onun için bir içgüdü. Böyle olduğu için de etik tutarlılık diye bir kaygısı yok; kavgada her şey kendisine mubah. Onun için varsa yoksa, milletin ve devletin çıkarıyla özdeşleştirdiği kendi bekası, kendi iktidar yürüyüşü var.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear