19 Mayıs 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 HAZİRAN 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Tarihi ibret diye tarif ediyorlar... İbret alınsaydı hiç tekerrür mü ederdi? HHH Darbeler tarihten ibret alınmadığı için tekrar edip durdu/duruyor. Darbe önce hukuka ve anayasaya karşı yapılıyor... Yapanın üniformalıtakım elbiseli olması... Milletin çoğunluk oyunadesteğine sahip olması sonucu değiştirmiyor. Değiştirseydi. Halkın seçtiği “İlk” cumhurbaşkanı (hem de yüzde 92 ile) 94 yaşındaki Kenan Evren hasta yatağında “müebbet” hapse mahkum edilmezdi. Kendisini halka seçtirmeye ve 100. yılında Atatürk Cumhuriyeti’ni “sıfırlama”ya azmetmiş görünen Tayyip Erdoğan’ın da, hukukudemokrasiyi sıfırlayan Evren gibi, Allah ve sağlık uzun ömür verirse benzer bir kaderi paylaşacaktır. Çıkartmak istediği yasalara dur demesi için, Anayasa Mahkemesi’nin varlığına 5 vakit namazda dua etmesi gerekiyor... Evren, yasaları ve anayasayı keyfine göre düzenleyerek hukuku çiğnemişti. Örneğin.. kopyalamışlar? Kenan Evren ve arkadaşları da darbe ile oluşturdukları yasaya benzer maddeyi yerleştirmişlerdi: HHH “Danışma Meclisi’nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.” Darbenin önde gelenlerine hayat boyu koruma sağlıyordu. Ama Evren kendisini, çevresini ancak 34 yıl koruyabildi. Bakalım Tayyip Erdoğan, bu 6 maddelik “Çerçeve Yasası” ile kendisini ve partisini ne kadar koruyabilecek?! HHH Evren amacını tank, top, tüfek, idam, zulüm ve işkence ile gerçekleştirdi. Erdoğan’ın amacı şimdilik daha halis: “PKKBDPHDP”nin gönlünü ve desteğini alarak Cumhurbaşkanlığı seçiminde sözde yüzde 50+1 oyu tamamlamak. Tamamlasa ne olacak? Evren yüzde 92’yi bile tamamlamıştı! Ama huzur içinde 94 yaşını tamamlayamadı. Tayyip Bey, ‘Geçici 15’i Kalıcı Yapıyor. Kendisini, çevresini güvenceye almak üzere Anayasa’ya ünlü “Geçici 15. madde”yi eklemişti. Yine de yaşı benzesinsonları benzemesin, diyelim. Belli ki esin kaynağı Kenan Evren... Onun gibi, kendisini ve geleceğini “güvenceye” almak istiyor. Dün de, yardımcısı Beşir Atalay eliyle Meclis’e 6 maddelik ve ibretlik bir “Çözüm Sürecinin Çerçeve Yasası” sundu. Bu tasarı Evren’in ünlü “Geçici 15. maddesi”ne parmak ısırtacak gibi. “Çözüm Süreci”ne hizmet ve katkı sunacakları yasalar ve hukuk karşısında ömür boyu “dokunulmaz” hale getiriyor! Madde yasa maddesi değil, adeta “nükleer sığınak maddesi”... Madde 4 (2) “Bu kanun kapsamında verilen görevleri yerine getiren kişilerin hukuki, idari veya cezai sorumluluğu doğmaz.” Acaba, “Geçici 15. maddesi”nden mi Meret!.. Hani onca yolsuzluk, hırsızlık, yandaşlık savlarına karşın bu iktidar ekonomideki durum nedeniyle yıkılmıyor, ayakta kalıyor ya! Dünya ekonomisinde 16. sırada ya... Nasıl oluyorsa? Bildiğiniz gibi gelir dağılımındaki uçurumda, rekortmen ülkelerdeniz. Düşük gelire, ücretlere karşın halktan alınan dolaylı vergi haracı da işin çabası. Bu “ekonomik başarı mucizesinin” altında bir dizi rekor yatıyor. Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyoruz. En pahalı internette üçüncülük yerimiz. En pahalı pasaport, en pahalı akıllı telefon, en pahalı balık bizde. Ve kırmızı et... HHH Yetmezmiş gibi ramazan öncesi kırmızı et fiyatları zamlandı. Canım hükümetin sorumluluğu ne? Ekonomik her olumsuzluğu, kendi oturduğu iktidar koltuğunda faiz lobisine bağlayan Başbakan, et lobisini de suçlar mı, olabilir... Kıymalık et, 26 liradan 30’a çıkmış. Et ve Süt Kurumu Satış Mağazaları Dernek Başkanı Hayati Akbay, böyle giderse fiyatın 3540 liraya yükselebileceğini söylüyor. Zaten tüketim düşük, yoksulluktan et girmeyen ev sayısı çok. Bu durumda beyaz eti gösterip “garip gureba da bunu yesin” diyebilenler çıkabilir. Eee orada da belirsiz, kuşkulu bir durum; hormon mormon, daya ilacı şişsin, afiyetle midelere insin piliçler... HHH 30 yıl önce 40 milyonluk nüfusta adam başına birdi, şimdi topu topu 20 milyon koyun! Meraları, yaylaları yağmalarsan... “Otur kahveye, tarlayı ekme, biçme, üretme” dersen... İthalatı on yılda beşe katlarsan... Köyleri mahalle yapıp 3 milyona yaklaşan kayıtlı çiftçi sayısını 2 milyona indirirsen... Tarımı bırakan çiftçileri Soma madenlerinde kör kuyulara sokup öldürürsen, sonuç budur! HHH AKP iktidarının görkemli rekorları var bu alanda. Örneğin ithal et rekoru. Cumhuriyet tarihinde ilk kez gerçekleştirilen sap, saman ve ot ithalatıyla sağlanan bir başka rekor! İlk kez AKP hükümetinde kurbanlık canlı hayvan ithal edildi, bunu da unutmayalım... Tahıl ağırlıklı beslenen toplumlarla protein kaynaklarını kullananlar arasındaki fark, belirgin. Kırmızı et tüketimi temel bir gelişmişlik göstergesi. ABD’de kişi başına yıllık ortalama 65, AB ülkelerinde 56 kilo. Bizde 12... İçindeki katkılar nedeniyle uzmanların “yemeyin” dediği beyaz ekmekle doysak, onun ucu da iktidarın perişan ettiği tarıma dayanıyor ki, gübre, ilaç, mazot fiyatlarının yüksekliğini de hesaba katın. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Türkiye’nin “konumu itibarıyla” mucitler çıkaramadığını, bunun için gençlerini ara eleman olarak yetiştirmeye odaklanması gerektiğini söylemesi bu yüzdendir belki, olabilir... Rekorları takmayalım, dertlenmeyelim diye iki tek atalım desek, daha içmeden vergisinden çarpıyor meret... Az Cebir Çok Hile! Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göre, Evren Paşa, anayasayı 12 Eylül 1980 günü cebren, ama sonradan halkın desteğini alarak, tebdil, tağyir ve ilga etti. Erdoğan ise aynı anayasayı, nedense tam da bir başka 12 Eylül gününe denk düşürerek, bu kez, cebren değil ama “hile, hurda, desise” (Yetmez ama evetçi liberalleri kandırarak.) kısmen değiştirdi. Belli ki Evren’den çok etkilenmişti. Bunu 90 yıllılk parlamenter düzeni, Evren Paşa’nınkine benzer “fiili başkanlık”a dönüştürme çabasıyla her fırsatta gösterdi, gösteriyor. Ancak 19 Ocak 2012’de çıkarttığı Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yasası’na (Madde) “Cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisi ile ilişiği kesilir” hükmünü koydurdu. Bu da içtenlikten uzak bir tür özentiydi. Evren Paşa’nın da partisi yoktu. Kendisi bizzat parti idi. Yasaya “Partisi ile ilişiği kesilir” hükmünü koydurduğu için belli ki bir ara pişman oldu. Bir ara, “Cumhurbaşkanı partili olmalı!” diye tuturdu. Ama epeydir bu lafı ağzına almıyor. Oysa çatı adayı Ekmeleddin Bey’i, açmaza sokmak için CHP’yi, MHP’yi birbirine düşürmek için “partili cumhurbaşkanı” iddiasını gündeme getirmenin tam zamanı. Hatta, dün şapkadan çıkarttığına benzer “Çözüm Süreci Yasası” gibi bir yasa çıkartmalı, “Siyasi parti üyesi olmayanlar cumhurbaşkanı adayı olamaz!” demelidir. Çankaya Rakımı... Çatı adayı konuğa, yüksek koltuğu ikram etmek bir “devlet adabı”dır. “CHP... N’olacak devlet partisi” diye eleştirilmez inşallah!.. “Çatı adayını ben de TV’den öğrendim. Sayın Genel Başkan’a sitemimi de ifade ettim. Bu saatten sonra bana düşen tek görev çalışmaktır. Gerisi geçmişte kalmıştır. Tayyip Erdoğan’ı sandığa gömmek için elimizden geleni yapacağız!” (Muharrem İnce CHP Grup Başkanvekili) İnsanların kader dediği şey, genelde kendi aptallıklarıdır. (Arthur Schopenhauer) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Düşlenen Silivri Buluşması Yaklaşık “altı yıl” önce başlayan sözde “Ergenekon Davası” ve ardından da sözde “Balyoz Davası” ile sürdürülen hukuksal maskaralık; “Yargıtay”ca da önlenmeyince, sonunda “AYM”nin verdiği “hak ihlali” kararıyla, “adalet”e inanırlığın yeniden kapısı aralandı. Her iki davanın da, “Silivri”deki yargılama süreçlerinde yaşananlara, çağdaş bir “Hukuk Devleti”nde tanık olmak artık günümüzde olası değil. Ayrıca bütün toplumu ilgilendiren ve insanların tüm yaşamlarının söz konusu olduğu böyle bir yargılama sürecinin oturumunda, “savcı”nın uyuklama, şekerleme olmayıp basbayağı uyuması; “yargıç”ın uyandırmak için verdiği uğraş, sonunda uyanan “savcı”nın görünümü, durumu... Atatürk’ün ünlü yapıtı “Söylev” in (Nutuk), “TC Devleti”nin “savcısı”nın da hazır bulunduğu evbüro aramalarında “suç delili” olarak alınması... Hem de birkaç kez... “Silivri”deki yargılamanın onca oturumunda tanık olduğum ve bu köşede sizlerle paylaştığım olaylardan iç sızlatan birini yine birlikte anımsayalım diyorum. Oturum aralarında, izleyicilerle tutukluların yasak sınırına dek gelip, yakınlaşarak yaptıkları görüşmelerde, jandarma erleri bu sınırın aşılmaması için nöbettedirler; izleyiciler arasındaki “ikiüç” yaşında bir kız çocuğu, “dede, dede!” diye bağırarak annesinin elinden kurtuldu; jandarma engelini, bir jandarmanın nöbet duruşundaki açık bacakları arasından başını eğip geçerek deldi ve dedesine kavuştu... İnsan unutamıyor minik kızın “çabası”nı, “nöbet”teki o jandarmanın da dayanamayıp gülümsemesini... Bütün yargılama sürecindeki oturumların sonunda, tutuklu yargılananların can yakınlarından, destekçilerinden oluşan izleyiciler olarak; onları, hep birlikte “Silivri”den çıkarıp bağrımıza basacağımız günün geleceğine kesinlikle inandık. Öyle de oldu... (18.6.2014) Ve bilindiği gibi, sayın “Hıdır Hokka”nın sorumluluğunda olan, yalnız gündüz değil, “gecegündüz”, “24 saat” nöbet tutan; “Silivri Cezaevi” önündeki “Nöbet Çadırları” da bu “yargı”ya, bu inanılmaz adaletsizliğe, bu denli maskaralaşan hukuksal sürece karşı “direniş”in, “sürekli” direnişin bir “simge”si olarak anımsanacak ve anılacaktır. Hem bu “nöbet”in “1000.” gününü kutlamak, hem de özgürlüğüne kavuşan “TSK”nin değerli komutanlarını bir arada kutlayıp “Hoş geldiniz!” demek için “22 Haziran” Pazar günü “bin”i aşkın kişi “Silivri”de buluştuk. Gerek birbirimizle görüşürken, gerekse etkinlikte konuşanlardan kimileri yer yer de olsa “Yeni Bir Milli Mücadele”den veya “İkinci Milli Mücadele”den söz ettiler, o süreci dile getirdiler. Kuşkusuz yerinde bir görüş ve adlandırma; dolaysiyle de böyle bir “savaşım”ın (mücadele) yürüyeceği “YOL”da, “95 yıl” önce bu etkinliğin yapıldığı gün olan “22 Haziran”da “Atatürk”ün yayımladığı “Amasya Bildirgesi”nin doğrultusunda olacağını belirtmenin tam zamanı; çünkü “Bildirge”de, “Osmanlı Devleti”nin durumunu bildiren maddelerle günümüz “TC Devleti”nin “AKP” iktidarınca düşürüldüğü durum çoğu kezkoşutluk (paralellik) içinde. “Bildirge” nin “ilk” maddesinde, yurdun “bütünlüğü”nün “tehlike”de olduğu bildirilir; dolaysiyle ülkenin parçalanacağı, bölüneceği uyarısı yapılır ki, bugün Türkiye’nin durumunun bundan bir ayrımı var mıdır? “İkinci” madde de ise; “İstanbul’daki hükümetin, üstlendiği sorumluluğun gereklerini yerine getirmediği” ortaya konur; bu vurgulama kuşkusuz tam yerindedir; çünkü “devlet” in dolaysiyle de hükümetin başında bulunan “Vahdettin” için önemli olan “kendisi ve ailesi”dir; “iktidarı”dır; “iktidarını sürdürmesi”dir; bu konuda “Erdoğan” ın, “Vahdettin” in “ikizi” gibi olduğunu kolay kolay yadsıyabilir miyiz? Ayrıca “Erdoğan”ın sonunun da “Vahdettin” gibi olacağını düşünmeden edemiyor insan... “Üçüncü” madde de; “Ulusun bağımsızlığını yine ‘ulus’un ‘azmi’ ve ‘kararı’ kurtaracaktır” belirlemesi yer alır; bugün ülkemizde inanılmaz boyutta bir “kaos” yaratan “AKP” iktidarından ve başındakinden kurtulmanın yolu kuşkusuz budur; ama önce toplumun içine düştüğü bu derin “kaos”u hep birlikte görmesi, ayırdına varması gerekir. Ne var ki, “dün” de “bugün” de ülkemiz için geçerliliğini koruyan bu “Bildirge”nin, hiç olmazsa yıldönümünde unutulmaması, anılması gerekirdi; “AKP” iktidarından bunu kuşkusuz beklemiyoruz; ama başta “CHP”nin ve tüzüklerinde “Atatürk Devrimi”nden söz eden “Sivil Toplum Kuruluşları”nın “Atatürk” çü bilinen basının, “Devrim”in bu temel direklerini unutmamaları gerekmez mi? Ne dersiniz? Öte yanda, “Nöbet Çadırları”nın bu etkinliğindeki herkes; içeride kalanların özgürlüğüne kavuşmasına, ardından da bu “kumpas”ı kuranların adalet önünde “hesap” vermesine dek “Sessiz Çığlık” eylemlerinin sürdürülmesinin sözünü edip, önemini vurguladılar... Yarın “Beşiktaş”ta “92.” kez buluşalım... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK SEDAT YAŞAYAN [email protected] Davet Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim! Bilekler kan içinde, dişler kenetli ayaklar çıplak Ve ipek bir halıya benzeyen toprak Bu cehennem, bu cennet bizim! Kapansın el kapıları bir daha açılmasın yok edin insanın insana kulluğunu Bu davet bizim! Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine Bu hasret bizim! Vet. Hekim Alaattin BAKIMCI (01.11.1963 27.06.1994) Atatürk ilke ve devrimlerinin savunucusu, Antakya’nın yiğitlerinden, can dostumuzu, arkadaşımızı ve kardeşimizi aramızdan ayrılışının yirminci yıl dönümünde onu büyük bir özlem, sevgi ve saygı ile anıyoruz. O çok az ama çok anlamlı yaşadı. Ruhu şad olsun. Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ, Vet. Hekim Ayşe TOSUN KÖSE, Vet. Hekim Bülent PİRLİBEYLİOĞLU, Vet. Hekim Haluk GÜLHAN, Vet. Hekim Hasan TALAŞ, Vet. Hekim İzzet ŞENCAN, Dr. Mehmet ERYILMAZ, Uzm. Vet. Hekim Mücteba BİNİCİ, Dr. Serdar ERTAŞ, Prof. Dr. Songül SONAL, Prof. Dr. Tansel ŞİRELİ, Vet. Hekim TülayHidayet PETİN, Dr. Ümit ÖZDEMİR, Vet. Hekim Vefa SALMAN (Yalova Belediye Başkanı), Yahya HAMURCU (Hatay Veteriner Hekimler Odası Başkanı), Vet. Hekim Zeynel TÜRK, Vet. Hekim Zeynep ÖZSARAÇOĞLU ANMA NAZIM HİKMET SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Üstünde 1 ölü yıkanan 2 kerevet. 2/ 3 Geniş, en4 li... El sıkışma. 3/ 5 “Değersiz, 6 önemsiz, 7 derme çatma” anla8 mında kul 9 lanılan argo sözcük. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 4/ İri taneli be 1 Ş I L L I K A B zelye... Kars’ın 2 A R A R Ö F L E doğusundaki ün 3 N lü eskiçağ ken 4 L A K L A K A Ş T İ K E İ D ti. 5/ “ yoluna 5 E F O R N E B İ dökülmedik dil6 P E Z İ K L İ M leri n’eyleyim” 7 İ L K A L A B A (B.R. Eyüboğlu)... Sakat kim 8 K E M S A R İ H 9 se. 6/ SatrançK A R A F A K İ ta bir taş... Afrika’nın doğusunda toplu olarak yapılan yabanıl hayvan avı. 7/ Merdiven. 8/ Uzak... Anadolu halklarının en eski anatanrıçası. 9/ Kaliteli bir kahve cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ateş üzerine oturtularak üzerine tencere, tava gibi şeyler koymaya yarayan üç ayaklı pişirme gereci. 2/ Ağrı Dağı’na verilen bir başka ad... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 3/ İçinde diri balık saklanan, denizden ayrılmış havuz... Halterde, ağırlıkları tutan demir çubuk. 4/ Karadeniz’in kuzeyindeki içdeniz... Güzel ötüşlü bir kuş. 5/ Yerli bir limon cinsi. 6/ Soyundan gelinen kimse... Belli bir amacı olmayan, dayanaksız söz. 7/ Sıcak bölgelerde yaşayan bir cins çaylak. 8/ Esmer... Fas’ın plaka imi. 9/ İçi iki sıra sütunla üç salona ayrılmış, dikdörtgen biçimli kilise.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear