23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 MAYIS 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Güner’in tanıklıklarını aktardığı ‘Sakıncalı Amiral’ raflarda ‘Korkudan harp AYKUT KÜÇÜKKAYA oyunu oynayamadık’ 15 ay önce ‘silah arkadaşlarının yaşadığı hukuksuzlukları’ protesto etmek için Donanma Komutanlığı’ndan istifa eden Oramiral Nusret Güner, Balyoz davasının ardından TSK’nin yaşadığı çekinceyi, “Biz harp oyunlarını bile bıraktık korkudan. ‘Aman ismi harp oyunu olmasın’ dendi. Darbe planı yaptığımız düşünülür diye, birkaç yıl harp oyunlarını oynamadık. Şimdi belki oynanıyordur” sözleriyle açıkladı. Hürriyet muhabiri Toygun Atilla’nın kaleme aldığı ‘Sakıncalı Amiral’ kitabı (Kırmızı Kedi Yayınevi) dün raflardaki yerini aldı. Kitapta 28 Ocak 2013 günü Donanma Komutanlığı’ndan istifa eden Oramiral Güner’in tanıklıklarına yer veriliyor. Gazeteci Atilla’nın sorularını yanıtlayan Güner, kitapta Türkiye’nin yakın tarihiyle ilgili önemli açıklamalar yapıyor. Güner 30 Mayıs 2010’da 9 kişinin öldüğü Mavi Marmara ve 6 askerin şehit edildiği İs 6 ve 7 Mayıs’lar Mayıs’ın altısı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın katledilişlerinin yıldönümü. Politik düşünce ve eylemleriyle Türkiye’de devrimci hareketin tarihine isimlerini yazdırmakla kalmadılar. Kendilerinden sonraki kuşaklara önemli bir de miras bıraktılar. Düşünceye, örgütlenmeye, eylemlere yasak konulamayacağının... Gençliğin baskı altına alınamayacağının simgesi oldular. Denizler’in asılması tartışılırken, siyasi iktidarların hukuk ilkelerini takmadan her tür toplumsal kalkışmayı yok etme zihniyetinin üzerinde durmak şart. Bundan 42 yıl önce idamla bastırılan “Özgür Türkiye” talepleri bugün de TOMA’yla, biber gazıyla, copla bastırılıyor. Canlar alınıyor. Gözler çıkarılıyor. Son 1 Mayıs’ta da görüldüğü üzere Türkiye’de hâlâ özgürce toplantı ve gösteri yapabilmek mümkün değil. Kırk iki yıl önceki mücadele bugün, her alanda daha fazla hürriyet; yasaksız, tehditsiz, baskısız bir Türkiye ve yurttaşının yaşam biçimine müdahale etmeyen demokratik yönetim hedefleri doğrultusunda genişleyerek ilerliyor. Türkiye’nin birçok yerinde dün yapılan anma törenlerinde, Gezi Direnişi’nde öldürülen evlatlarımızın Denizler ile birlikte anılmaya başlanır olması bunun en güçlü kanıtı. Yılmaz bir insan hakları savunucusu olan Halit Çelenk de ölümünün üçüncü yılında savunuculuğunu yaptığı Denizler’le birlikte anıldı Karşıyaka Mezarlığı’nda. Kızı Serpil Güvenç yukarıdaki düşüncelerimizi teyit Mavi Marmara bombası kenderun baskınlarının sabahında Başbakanlık’ta yapılan toplantılarda hükümet ile askeri yetkililer arasında yaşananları anlatıyor. Güner, hükümet yetkililerinin, “Mavi Marmara’ya koruma ve refakat için savaş gemilerini göndermeyelim ama basına, ‘savaş gemilerimizi gönderdik’ diye beyanat verelim” diye görüş bildirdiğini, bu görüşe şiddetle karşı çıktığını aktarıyor. Aynı toplantıda PKK’nin İskenderun baskını sonrası ‘üzüntü’ verici bir tartışma yaşandığını belirten Güner, “İçişleri Bakanı konuyu saldırının tel örgünün içinden mi, dışından mı yapıldığı noktasına çekmeye çalışıyordu. Çünkü ona göre, teröristler tel örgüyü aşıp girmişlerse, kabahat Deniz Kuvvetleri’nindi ancak tel örgü dışından saldırmışlarsa polis/jandarma sorumlu tutubilirdi. İnsanlar ölmüş, İçişleri Bakanı sorumluluğu atma çalışıyordu” diye konuştu. Atatürk’ü gizlediler CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Eskişehir Valiliği, Türk Dünyası Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında kentte bir kitap fuarı düzenledi. Kitap fuarı için Vilayet Meydanı’nda dev bir çadır kuruldu. Ancak çadırın Atatürk anıtının tam önüne konulması ve anıtı kapatması tepki çekti. ADD, çeşitli sivil toplum kuruluşları ve yurttaşlar, bu duruma tepki gösterdi. ADD yöneticileri, kitap fuarı açılmasını takdirle karşıladıklarını ancak kentte birçok boş alan varken Atatürk anıtının önüne çadır kurulmasını doğru bulmadıklarını söyledi. ADD yöneticileri, etkinlikler kapsamında daha önce de dağıtılan bir kitapta Cumhuriyete hakaretler yağdırıldığını anımsattı. YAŞ ‘sızdı’ şüphesi Güner istifasından önceki son YAŞ toplantısında (30 Kasım 2012) söz alarak Balyoz ve Askeri Casusluk gibi davalar hakkında bir konuşma yaparak, ‘silah arkadaşlarının suçsuzluğa olan inancını’ devlet kademesiyle paylaştı. Güner’in bu konuşmayı yaptıktan 48 saat sonra 14 yaşındaki kızı ve kendisi mağdur sıfatıyla ‘Askeri Casusluk’ soruşturması kapsamında savcılık tarafından adliyeye çağrıldı. Bu büyük tesadüf kitapta ‘YAŞ toplantısı sızdı mı?’ sorusunu sordurttu. İstifasından iki gün önce 26 Ocak 2013’te Başbakan Erdoğan’la Dolmabahçe’de bir saat görüştüğünü belirten Güner, görüşmeyi, “Başbakan’la konuşmamız sırasında o da yargı konusunda elinin kolunun bağlı olduğunu söylüyordu” sözleriyle özetledi. eden gözlemlerle döndü: “Gençler hiç olmadığı kadar çoklardı. Canlılardı, dirilerdi. Sanki haziran (Gezi Direnişi) dirilmiş de gelmiş, bir sene sonra Denizler’e akmış. Aslında ‘68 heyecanı’ da hazirana akmıştı geçen yıl. Şarkılarla, türkülerle, keyifle savaşmışlardı çocuklar. Aynı Deniz gibi... O Üç Fidan zulme karşı nasıl mücadele ettiyse, bu çocuklar da öyle bir başkaldırıyı temsil ediyorlar.” HHH Dün olduğu gibi, 7 Mayıs’ta bugün de Türkiye, siyasi iktidarın kendisine yönelik her türlü denetim mekanizmalarını ortadan kaldırmaya çalıştığı bir dönemden geçiyor. En ufak toplumsal eylemliliğin; en küçük eleştirinin tehdit sayıldığı günler. Gazetemiz Cumhuriyet 90 yıl önce bir 7 Mayıs günü Atatürk’ün teşvikiyle kuruldu. Ağır düşman işgalinin ardından genç Türkiye’nin kuruluş dönemi gazetesiydi. İlk yılları, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş, laik, eşit yurttaş hedefinin halka aktarılması ile geçti. Geri kalan çok uzun yıllarını ise, her tür baskıcı iktidara karşı direnme, var olma ve halkın haber alma hakkını koruma çilesiyle geçiren bir gazete. Bu yolda katledilen onlarca kaybı var. Cumhuriyet şimdi de yoluna özgürlükleri, örgütlenmeyi, toplumsal eylem ve hareketlilikleri, çoksesliliği yani kısaca demokrasiyi savunma göreviyle devam ediyor. Çünkü Türkiye, yine özgür medyaya yönelik siyasi iktidarın bastırma ve yasaklama girişimlerinin hiç görülmedik ölçüde arttığı bir dönemden geçiyor. İktidarın toplum üzerindeki baskısını artırmasının en önemli dönemeci geçen yıl bugünlerde geçilmişti. 1 Mayıs’la başlamış, Gezi ile doruğa çıkmıştı. Gezi’den sonra bir daha da bu baskılar hiç eksilmedi. İşte böyle bir ortamda gün; 6 Mayıs’ın da 7 Mayıs’ın da taşıdığı daha fazla özgürlük, daha fazla eleştiri, daha fazla demokrasi diye ifade edilebilecek ortak değerler etrafında sımsıkı kenetlenme günüdür. Savunma toplantısından kritik bir karar çıktı Türkiye F35 için düğmeye bastı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye, proje ortağı olduğu dünyanın en gelişmiş savaş uçaklarından biri olarak gösterilen F35’lerden ilk etapta 2 adet alma kararı verdi. Karar, Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan ve 2.5 saat süren Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısından çıktı. Türkiye toplamda ise 100 adet F35 alacak. Toplantının ardından yapılan basın açıklamasına göre, JSF Projesi kapsamında 2018’de teslim alınması planlanan ilk iki F35 uçağın sipariş edilmesine karar verildi. Göktürk Yenileme Uyduları Projesi kapsamında ön tasarım aşamasına ilişkin olarak TUSAŞ Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ ile sözleşme görüşmelerine başlanması kararlaştırıldı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın Lojistik Destek Gemisi Projesi kapsamında Selah Makine ve Gemicilik Endüstri Ticaret AŞ ile sözleşme görüşmelerine başlanacak. Yeni Sualtı Taarruz Timleri Harekâtı için İntikal Botu Projesi kapsamında Ares Tersanecilik Sanayii ve Ticaret AŞ ile sözleşme görüşmelerine başlanması kararlaştırıldı. MİLGEM Projesi 3. ve 4. gemi ana tahrik sisteminin tedariki için Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ ile sözleşme görüşmelerine başlanması kararlaştırıldı. Ayrıca, toplantıda komiteye Milli Piyade Tüfeği Geliştirilmesi Projesi’nin son durumuna ilişkin ve Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi Projesi kapsamında yürütülen sözleşme görüşmelerinin geldiği aşama hakkında bilgilendirme sunumları yapıldı. Öte yandan, teklif değerlendirme çalışmaları tamamlanan projelerde yüklenici firmalarla sözleşme imzalamak üzere Savunma Sanayii Müsteşarlığı yetkili kılındı. aliyet yüksek diye ertelenmişti Türkiye geçen yıl bu uçakların maliyeti fazla olacağı için alım kararını bu yıla ertelemişti. F4’lerin yerini alacak F35’ler radara yakalanmadığı için “hayalet uçak” olarak da nitelendiriliyor. F35, hedefe fark ettirmeden yaklaşabiliyor. M
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear