23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 MAYIS 2014 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İnsan Odaklı 90. Yıl Onuru İbrahİm Gürşen KaFKaS Eğitimci Yazar “Çocuk, bir gazete kur, adı Cumhu kümetlere yandaş, ne para babalarına yolriyet olsun.” 90 yıl öncenin insan odaklı daş, ne de haksızlıklara, hukuksuzluklara söylemi. Kemal Atatürk, Yunus Nadi’ye sırdaş oldu. 90 yıl gerçeklerden, doğrulardevlet yönetiminin yeni şekline eş isimli bir dan yana oldu. Cumhuriyet, Cumhuriyet’le gazete kurmasını önermişti. Amaç, Cum onurlandı. Demokrasiyle, laiklikle, bilimhuriyet savunucusu, insan odaklı, hak ve sellikle, akılla ve çağdaşlıkla yol aldı. Atahukuk arayıcısı, düşüncede yenileşmeci bir türkçülük, demokrasi, aydınlanma ve inyayın organıydı. 90 yıl çakıl ve dikenlerle san hakları vazgeçilmeziydi. Yunus Nadi dolu, güçlüklerin, saldırıların aşıldığı di ve Nadir Nadi’nin temelini attığı Cumdişmeli yıllar. “Dik yolları aşarım ben / huriyet toprağında İlhan Selçuk, BedretHer güçlüğü yenerim ben” diyen İsmail tin Cömert, Cavit Orhan, Uğur Mumcu, Hakkı Tonguç, sanki Cumhuriyet’in ge Hasan Âli Yücel, Doğan Hızlan, Adnan çeceği, aşacağı yolları, engelleri anlatıyor Binyazar, Ahmet Taner Kışlalı, Turhan du. Oysa o, Köy Enstitüleri için bu dize Selçuk, Deniz Som ve daha nice başarılı, aydınlanmacı yazarlar karanlıklara ışık tutleri söylemişti. Cumhuriyet, dik duruşuyla halkın sesi ol tular. Bazıları canlarından bezdirildi, bazıdu. Eğilmedi, bükülmedi. Çünkü sırtında ları kalem şehidi oldu. Cumhuriyet gazeteutanç duyulacak menteşeleri yoktu. Ne hü si ulusal uyanışın, bilinçlenmenin ana kaynağı oldu. 90 yıllık Cumhuriyet, yönetim şeklinin adım adım tanığı oldu. Baskılara, korkulara, şiddete, ayrımcılığa karşı koydu satırlarının diliyle. Cumhuriyet gazetesi, Atatürk sevdalısı, devrimlerin savunucusu, çağdaş uygarlık kuramcısı felsefesiyle basınımızın aydınlık yüzü olmayı sürdürdü 90 yıldır. Dünlerin gerici kıpırdanışlarına, günümüzdeki gerici egemen güçlerine ödün vermeden yol aldı. Cumhuriyet ışığıyla aydınlandı ve aydınlattı bir asra yakın süreçte onurlu yaşamını. Cumhuriyet gazetesi özünde saklı deneyimleri, yenileşmeci ve gelişmeci birikimleriyle Cumhuriyetin temel kurumlarından biri olmayı sürdürdü. Yazarları özgürlük savunucusu oldular. Cumhuriyet, halkın düşüncesini, yönetimini ve özgür yaşamını kendine görev bilmiştir. Cumhuriyet fidesi 90 yıl önce dikilmişti. 90 yıl sonra da koca bir çınar oldu. Dallarında çalışan, üreten, didinen, karşı koyan aydınlanmacı kalemleriyle. İlhan Selçuk’un açtığı aydınlanma “Pencere”sinden yıllarca ışık ışık bilgiler, şiirler, fıkralar yayımlandı. Sanata, sanat aşkıyla tutkulu yazarları, çizerleri ve eleştirmenleriyle “sanatı direnmenin estetiği” olarak gördü. Ayrıca “sanatı, halkı yönlendiren özgürlük” olarak algıladı. Sanata tükürenlere, ucube diyenlere tepkili oldu. Sayfalarında sanatçılara yaprak yaprak yer verdi, tanıttı. Bireyi insan olarak gördü. Din, dil, ırk, etnik köken ayrımcılığına karşı oldu. Ulusal bütünlükten yana oldu. Doğru ve üretken kalemlere açılan davalar, hapisler, gözaltılarla sindirilmek istendi, başarılamadı. Ölümlü tuzaklar, baskınlarla yıldırılmak istendi. Cumhuriyet gazetesi kurtuluşun aydınlık yüzü, kuruluşun ışığı oldu. Feveran mı, Hesap mı? Danıştay’ın 146. kuruluş yıldönümünde, Barolar Birliği Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu’nun konuşmasına Başbakan Erdoğan, alışılmamış sert bir tepki gösterdi: Önce çok uzun konuştuğunu belirterek müdahale etti. Kendini savunan Feyzioğlu’na “Baştan aşağı yanlış konuşuyorsun. Böyle bir edepsizlik olmaz ki, edepsizlik yapıyorsun” dedi... Sonra da toplantıyı terk etti... Daha sonra partisinin Afyon’da yaptığı toplantıda, Feyzioğlu için “Senden bir şey olmaz, istediğin kadar profesör ol” dedi ve ayrıca siyaset yaptığını, bunun için cüppesini çıkarıp siyasete girmesi gerektiğini söyledi. Olayı gözlemleyenler ve yorumlayanlar, genellikle bunu yine Başbakan Erdoğan’ın “Öfkesine” bağlamak eğiliminde... Acaba gerçekten öyle mi? HHH Bu olay Başbakan Erdoğan’ın Feyzioğlu’na ilk tepkisi değil. Feyzioğlu, 2 Eylül 2013’te, yeni adli yılın başlaması dolayısıyla yapılan törende de bir konuşma yapmış ve AKP iktidarını eleştirmişti. Erdoğan bu konuşma üzerine, toplantı sonrasında şöyle demişti: “Orada gözümüzün içine baka baka bize hakaret ediyor. Cevap verme hakkımız da yok. Ama söyledim, bir daha adli yıl açılış töreninde bunlar konuşacaksa ben gitmeyeceğim. Gidersem de Yargıtay Başkanı konuştuktan sonra çıkacağım.” Bu deneyimi yaşamış ve bu sözleri söylemiş olan Başbakan Erdoğan’ın bu törende oturup Feyzioğlu’nun konuşmasını baştan başlayarak, hemen hemen sonuna kadar dinlemesi şaşırtıcıdır. Üstelik de daha Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın aynı biçimde bir konuşma ile AKP iktidarının uygulamalarını AYM töreninde eleştirmesinin etkileri unutulmamışken... Bu durum, tepkinin duygusal olmaktan çok, belki de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin hesaplı ve kararlı bir davranış olduğu kuşkusunu yaratıyor. HHH Öte yandan, Feyzioğlu, Van depremzedelerinin sorunlarını dile getirdikten sonra, Cumhurbaşkanlığı seçimi hakkındaki düşüncelerini açıklamaya başlarken şöyle demiştir: “Varsın yürekleri taşlaşmış olanlar, daha önce yaptıkları gibi kızsın sözlerime!” Müdahale tepkisinin tam bu sözlerden sonra gelmesi, konu Van üzerinde odaklansa da, Başbakan Erdoğan’ın gerçekten kızdığı ve kendini kontrol edemediği düşünceseni de akla getirmiyor değil. HHH Başbakan Erdoğan’ın hangi sâikle davrandığını kestirmek kolay değil... Ama hangi taraftan bakılırsa bakılsın, Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın demokrasi ve hukuk eleştirileri karşısında, bir Başbakan’ın yapmaması gereken bir davranışla karşı karşıyayız.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear