23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 MART 2014 CUMA CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr SAYFA KÜLTÜR 17 ‘PEN Türkiye Şiir Ödülü’nün bu yılki sahibi Refik Durbaş: BİR KUŞAKTAN ÖTEKİNE MENGÜ ERTEL’İN BÜYÜLÜ DÜNYASI: Tiyatrografi “Bu sergi, babamın sanatını anlatmaya yetmez ama, Didem Çapa ile benim ve Mengü’nün taa çocukluklarımızdan bu yana kurup sürdürdüğümüz bağın içten gelen, samimi, sevgili bir sunumudur” diyor müzisyen Murat Ertel, Maçka Sanat Galerisi’ndeki “Tiyatrografi” başlıklı sergi için... Bence çok alçakgönüllü bir tanımlama. O sergide bundan çok daha ötesi var. Didem Çapa, neredeyse yarım yüzyıldır çağdaş sanatımıza damgasını vuran Maçka Sanat Galerisi demek olan Rabia Çapa’nın kızı. Murat Ertel, 60’lardan başlayarak sadece grafik sanatını değil kültür yaşamımıza da önemli etkiler yapmış Mengü Ertel’in oğlu... İkisi el ele verip bu sergiyi hazırlamışlar. Mengü Ertel’in emek verdiği, oluşumuna katkıda bulunduğu bu eşsiz sanat mekânında... Benim için serginin önemi, çok önemli bir sanatçının büyüsünü ve bütünlüğünü, yaşamını ve üretimini genç kuşağın gözünden, süzgecinden izlememiz. ‘Şiir, vicdana taraftır’ ASLI ULUŞAHİN Evin İlyasoğlu’ndan bir hazine: ‘Salkımsöğütün Türküsü’ Eğer en sonundaki fotoğraf albümünü saymazsak, 544 sayfalık bir hazine var kucağımda. Bir haftadır elimden bırakamıyorum. Başından, sonundan, ortasında ya da fihristten seçtiğim herhangi bir yerinden okumaya başlıyorum. Sonra bir yazı daha bir yazı daha... Evin İlyasoğlu’nun Pan Yayınları’ndan yeni çıkan kitabı “Salkımsöğütün Türküsü”nden söz ediyorum. “Salkımsöğütün Türküsü” 1968’de Yeni Dergi’nin açtığı “Eleştiri Yarışması”na yolladığı ve birincilik kazandığı yazısının başlığı. 20’li yaşlarına yeni adım atmış Evin bu yazıda iki tutkusunu, müzik ve şiiri, müzik ve edebiyatı birleştiriyor, Nâzım Hikmet’in şiirindeki müziği araştırıyordu. O günden bugüne nice yıllar, nice yazılar geçti. Evin İlyasoğlu’nun hepimizin müzik kültüründe payı oldu. Kitaplarıyla, dergilerdeki ve Cumhuriyet’teki yazılarıyla, hazırladığı sayısız radyo programıyla, verdiği seminerler ve konferanslarla ülkemizde nitelikli müziğin yayılmasına, anlaşılmasına, sevilmesine katkıda bulundu... Bugün kitapçı raflarında yerini alan kitap işte bütün bu yıllar içinde yazdığı yazılardan yeniden kurgulanmış bir seçki. “Söyleşiler”, “Portreler” ve “Değinmeler” diye üç bölümden oluşuyor. Müzik dünyasında tarih içinde, coğrafya içinde, türler arasında eşsiz bir yolculuk. Yüzlerce besteci, yorumcu, müzisyen, gençler, yaşlılar, aramızdan ayrılmış olanlar, yanı başımızdakiler... Bildiklerimiz, bilmediklerimiz... Hani “kaleydoskop” denilen büyülü rengârenk dürbünler vardır ya, aynen öyle... Sayfaları değiştirdikçe renkler, tatlar, zenginlikler de değişiyor. Harika bir kaynak! Bu yazıyı yazarken, önceki akşam Boğaziçi Üniversitesi konserlerinde dinlediğim Gürcü bir ateş parçası, bir volkan niteliğindeki piyanist Khatia Buniatishvili’nin hayat verdiği Liszt’in piyano sonatı olsun, Stravinski’nin “Petruşka” balesinden bölümler olsun, içimde büyüyüp duruyor. Fırtına gibi esti, tüm dinleyicileri yaktı tutuşturdu ve yeniden hayata kavuşturdu 27 yaşındaki piyanist! Evin İlyasoğlu’na hem yeni kitabı hem de bu konserler için sonsuz teşekkürler. Farklı sanat alanlarının bütünlüğü “Tiyatrografi”, tiyatro ve grafik sözcüklerini bir araya getiriyor. Ancak bu iki sanat alanının dışında da sanatlara uzanıyoruz sergide... Çünkü Mengü Ertel, mimari ve arkeolojiden sinema, tiyatroya; fotoğraf ve resimden edebiyata, müziğe; ama mutlak şiirden geçen üretiminde farklı sanat alanlarının tüm olanaklarını zorlamış, farklı disiplinler arasındaki ilişkileri güçlendiren bir öncü olmuştu. Murat Ertel’in el yazısıyla birinci şahıs olarak yazdıkları da sergileniyor. Bunlar hem bilgi hem yorum içeriyor. Babasının kâh farklı sanat alanları arasında kurduğu köprüleri vurguluyor kâh anılara odaklanıyor. Seçimleri, gruplamaları Mengü Ertel’in tüm çalışmalarını bilenler için çok yerinde. Çocuğun babayı ve babanın eserlerini yorumlayışı, babanın emeğine ve yeteneğine bakışı, nesnel değerlendirmeleri, çok yönlü bir yaşanmışlığı ortaya koyması... Bütün bunlar bence Mengü’nün düşünceden kavramsal sanata ilerleyen çizgisine çok yakışıyor. Ortaya çıkan, bir kuşaktan bir sonraki kuşağa, dünden bugüne gelen yeni, dinamik, genç sinerjiyi özellikle gençler (yani her yaştan gençler) kaçırmasın. DAMLA KÜLTÜR SANAT GALERİSİ Ölümün, hasretin yine bizlere düştüğü günlerde, “PEN Şiir Ödülü” Refik Durbaş’a verildi. “Elim sanata düşer usta, dilim küfre, yüreğim acıya” dizelerinin sahibine. Bugün Dünya Şiir Günü. Refik Durbaş’ın kaleme aldığı Dünya Şiir Günü Bildirisi’nde tavrını apaçık görmek mümkün: “Şiir barışa, özgürlüğe, vicdana taraftır” diyor. Ne ki, “Savaşa karşı ama kavganın yanında.” Bir araya geldiğimizde, ne olacak bu memleketin hali diye dert yandığımda da bildiriyi işaret ediyor: “Buradaki karşının malum şahısla, o da her şeye karşı çıkıyor ya, hiçbir ilgisi yoktur. Oradaki karşının ancak halkla ve Beşiktaş’ın Çarşı’sıyla ilgisi var. Memleket bu işte.” Refik Durbaş, yiKargapazarı’nda ne de, bildiride o mau Bu yılın Dünya Şiir Günü bir oltu taşıdır, Van lum şahsa gönderme Kalesi’nde susuz kalmış Bildirisi’ni de kaleme alan yapmadan geçemiyor: bir çeşmenin alınlığın“(Şiirin) yolsuzluk, Durbaş, ‘Şiir barışa, özgürlüğe, daki yazıdır. Ben bunrüşvet yoktur deftevicdana taraftır’ diyor. ‘Savaşa ların peşinde bir yolcurinde // Montaj, dubkarşı, ama kavganın yanında...’ ğa çıktım, o yolculuk da laj, kumpas bilmez.” hâlâ sürmekte.” İlk şiiri yayımlanÖdülden söz açılınca, dığında yıl 1962’ydi. “Ödüllerin genç şair ya da yazarlara veAradan geçen 52 yılda “şiirde ısrarı” hiç rilmesinden yanayım. Ödül, gençliğin azalmadı. “Şiirde ısrar ediyorum, şiir kışkırtıcılığını ateşler” diyor. çünkü bir ısrardır” diyor Durbaş: Şairin yaşlısı olur mu? “Yaşlı demeye“Yazı sevda ise, şiir karasevdadır. Bu ceğim” diye parantez açıyor sözüne: sevdadan kurtulmak ne mümkün. Şi“Çünkü kadınların ve şairlerin yair size gelmez, sizi çağırır. Bir yolcuşı olmaz. Bugün 20 yaşındaki bir şair ne luğa çağırır, bir aşktır, bir sevgilinin kadar genç ise Melih Cevdet Anday da omuzundaki gamzedir, Erzurum’un Ülkü Tamer de Yunus Emre de o kadar gençtir.” Refik Durbaş’ın bir de gazetecilik geçDÜNYA ŞİİR GÜNÜ BİLDİRİSİ mişi var. BirGün’de köşe yazarlığını sürdüren Durbaş, gazetecilik ile şiirin ilişkisini şöyle açıklıyor: “Bizden önceki kuşakta gazetecişair Kendisi de dahil hayata itirazdır. abilerimiz vardı, Mehmed Kemal gibi... Kendisine de karşıdır, itirazına da.. O bir konuşmamızda, gazetecilik şairliği Savaşa karşı, ama kavganın yanında. öldürür, demişti. Tam 57 yıllık gazeteciBarışa, özgürlüğe, vicdana taraftır. lik yaşamımda bunu ben de gördüm. Nice şiirlerimde kullanacağım dizeleri gaYolsuzluk, rüşvet yoktur defterinde. zete yazılarında kullandım. Sanırım bu, Var oluşu baş eğmeyi reddinde. şiirimi olumsuz etkiledi. Montaj, dublaj, kumpas bilmez. Ama bunun yanında gazeteciliğim neYazıldığı gibi yaşar anadilinde. deniyle Türkiye’nin ve dünyanın pek çok yerini gördüm; insanı, doğayı tanıEdebiyatın isyankâr edepsizi, dım. Bütün bunlar da şiirlerime yanDünya halklarının ortak sesidir. sıdı. Sonraları, mesela yaptığım gazete Düş ve gerçek, aşk ve karasevda haberlerini yeniden şiir olarak yazdım. Bir de kendisi dışında her şeydir. ‘Şimdi: Haberler’ kitabım bunun bir belgesidir.” Şiir, şiirden başka bir şey değildir. Refik Durbaş’a “PEN Şiir Ödülü” bugün Fransız Kültür Merkezi’nde yapılacak REFİK DURBAŞ törende sunulacak. Montaj, dublaj bilmez Kültür Servisi Nurcan Perdahçı resim sergisi “Bellek ve İz” Damla Kültür Sanat Galerisi’nde 30 Mart’a kadar görülebilecek. Küratörlüğünü Ali Cantürk ve Lütfiye Bozdağ’ın yaptığı sergideki eserlerde, bir dönem Avrupalı ressamların tablolarında dekoratif amaçlı kullanılan Uşak halıları üzerinden, bellek ve iz kaygısını sorguluyor. Nurcan Perdahçı’dan ‘Bellek ve İz’ İNGİLİZ GRUBUN KONSERİ YARIN ‘Yuck’ Salon’da Kültür Servisi 2009’da Daniel Blumberg ve Max Bloom tarafından kurulan İngiliz indierock grubu Yuck, yarın saat 22.30’da Salon’da konser verecek. Grup, 2011’de çıkardıkları ve kendi adlarını taşıyan ilk albümleriyle müzik otoritelerinin beğenisini kazanmıştı. Geçen sene, vokalist Blumberg’in ayrılmasının ardından, Max Bloom (gitar, vokaller), Mariko Doi (bas, vokaller) ve Jonny Rogoff’la (davul) son halini alan grup, “Glow & Behold” adlı ikinci albümlerini 30 Eylül’de piyasaya çıkarmıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear