Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 KASIM 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 AKP’nin Meclis’e sunduğu tasarının yasalaşması halinde Ege ve Güney Marmara’da zeytinlik kalmayacak Talana yasal kılıf yolda MUSTAFA ÇAKIR Çıkmaz Sokak 20. yüzyıl kitlesel kırımların yaşandığı milyonlarca insanın savaşlarda, toplama kamplarında, gaz odalarında yok edildiği yüzyıl oldu. 21. yüzyılın ilk 15 yılında da insanın “kaderi” değişmemiş gibidir. Önceki yüzyılın umut denemelerinin, bir ışık gibi parlayıp sönmüş olsalar da, şimdilik ufukta görünmemesi kapitalizmin mutlak zaferini ilan edenlerin daha da vahşileşmesine yol açıyor. Artık sosyalizmin varlığı koşullarında ister istemez başvurdukları “sosyal devlet” örtüsünü de bir yana bıraktılar. Kendi kurdukları hukuk sistemini, işlerine geldiği gibi hiçbir bahaneye sığınmadan çiğnemekte sakınca görmüyorlar. Emperyal kapitalizm çılgın çağını yaşıyor. HHH Bizde durum daha vahimdir. Sosyal demokrasi ise yol haritası olabilecek aydınlanma felsefesini neo liberalizmle karıştırmaya, muhafazakârlıkla mücadeleyi çok ucuz projelerle terk etmeye ne kadar hevesli olduğunu gösterdi. “Halk sağdadır” muhafazakâr söylemini benimsemeye, statükoyla uzlaşmaya koyuldu. İdris Küçükömer tezleri sanki yeniden canlanmış gibidir. Üstelik bu durum sosyal demokrasiyi umut olarak görenlere yenilik olarak sunuluyor. Serbest piyasa ekonomisinin reformcu bir eleştirisi bile yapılamaz hale geldi. HHH Muhafazakâr olduğunu varsaydığınız halka şirin görünmek için inanç dünyasının kavramlarıyla konuşmaya başladığınızda, eleştirdiğiniz din siyaset ilişkisinin etki alanına girmekten, laiklikle aranızı açmaktan kendinizi kurtaramazsınız. Parti binasında mescit açarsanız, Validebağ direnişçilerine desteğiniz inandırıcılığını yitirir. Dindar sosyal demokrat namaz kılmak istiyorsa bir zahmet çok uzak olmayan bir camiye gidebilir. Küçükömer Hoca’nın “sol sağdır sağ da soldur” şemalaştırması bile sosyolojik bir durum saptaması olmaktan öteye gidememişti. Şimdi bu yoldan çıkarıcı tezi, muhafazakâr olduğu varsayılan çoğunluğun yoksul kesimlerden oluştuğu gerçeğinden daha farklı anlamlar yükleyerek, bir siyasal programa dönüştürmek pek vahim bir hatadır. HHH Hatadan dönmenin yolu kapitalist sistemin eleştirisine kulak vermekten geçiyor. Sömürü düzenini sürdürmeye her koşulda kararlı olanları, gittikçe vahşileşen “serbest” piyasa ekonomisinin yasa, hukuk, adalet, vicdan tanımaz uygulamalarını eleştirmeye, programınızda, güncel politikalarınızda yer vermeye başlarsanız “muhafazakâr halk”, “dindar seçmen” söyleminin anlatıldığı gibi olmadığını göreceksiniz. Dindar halk sömürünün, yoksulluğun, işsizliğin kıskacındadır. Onun dindarlıkla bir sorunu yok, sorunu kendisini ezen, her geçen gün biraz daha yoksullaştıran sistemledir. HHH Sosyal demokrasinin yalnız Türkiye’de değil Avrupa’da da neoliberalizme teslim olması, sosyalist dünyanın yıkılmasından sonra hız kazandı. Ondan önce yalnız sosyal demokratlar değil, muhafazakâr partiler bile programlarında ve uygulamalarında sosyalist plan ve programlara karşı savunma konumlarındaydılar. Sendikaların sosyalizmin kazanımlarından etkilenen mücadelelerinin bir sonucu olarak sosyal devlet uygulamaları gündeme gelebiliyor, sosyal demokratlar kendilerini komünist, sosyalist partilerin program ve eylemlerine göre ayarlamak gereksinimi duyuyorlardı. Türkiye’de de kurtuluş ve kuruluş yıllarının devrimci ateşini çabuk söndürmüş, Batı âlemine hizalanmayı Demokrat Parti’ye miras bırakmış olan CHP, Türkiye İşçi Partisi’nin yarattığı sol dalga ile kendini “ortanın solu”nda bulmamış mıydı? HHH Şimdi ise gittikçe ivmesini artıran muhafazakârlaşma rüzgârındadır. Bu gelişmenin bir adım ötesi olsa olsa şoven milliyetçiliğe yuvarlanmak olur. Bu tehlike “ulusalcıyız” demekle savuşturulabilecek bir tehlike değildir. Kurtulmanın yolu işsizliğe, yoksulluğa savaş açmak, halkın gerçek derdinin işsizlik, yoksulluk gittikçe açılan gelir dağılımı makası olduğunu anlamaktır. Diğer bütün politikalar bu politikanın ışığında, izdüşümünde gelişir, kendini bulur. Dindar halkın size oy vermesini mi istiyorsunuz, ona namaz kılmayı öğretmeye kalkmayın, onu biliyor; yoksulluktan nasıl kurtaracağınızı anlatın, işte onu bilmiyor. ANKARA Kolin şirketinin Soma Yırca köyünde termik santral yapmak için 6 bin zeytin ağacını dozerlerle köklemesi büyük tepki çekerken köylüler, şirket ve görevliler hakkında “örgütlü suç” çerçevesinde savcılığa yeni suç duyurusunda bulunacak. AKP’nin TBMM’ye sunduğu tasarının yasalaşması halinde ise bütün zeytinlikler “talana” açılacak. Bir anlamda talan “yasallaşacak”. Eski Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı, CHP Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın, zeytinliklerin ortalama büyüklükleri 12 dekarken AKP’nin 25 dekarın altındaki zeytinlikleri zeytinlikten saymayıp kesilebilecek ağaçlar grubuna alacağına dikkat çekerek “Tasarı yasalaşırsa Ege ve Güney Marmara’daki zeytinlikler büyük tehdit altında” dedi. AKP’nin TBMM’ye sunduğu “Elektrik Piyasası Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”yla zeytinliklerde, jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları, madencilik faaliyetleri, elektrik üretimine yönelik yatırımlar, petrol ve doğalgaz arama ve işletme faaliyetleri, savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar, yol altyapısı ve üstyapısı faaliyetleri yapılabilecek. Tasarıyla ortaya çıkan tehlikeye dikkat çeken Gökhan Günaydın, zeytinliklerin ortalama büyüklüklerinin 12 dekar olduğunu, AKP’nin ise 25 dekarın altındaki zeytinlikleri zeytinlik işletmesinden saymayıp kesilebilecek ağaçlar grubuna almaya çalıştığını vurguladı. Günaydın, tasarının yasalaşması halinde özellikle Ege ve Güney Marmara’daki yüzlerce yıllık ağaçlara sahip zeytinlik alanlarının büyük bir tehdit altında kalacaklarına dikkat çekti. AKP’nin, “yeni dönem işadamlarının” talepleri karşısında hiçbir gücün durmasını istemediğini savunan Günaydın, buna engel olarak görülen TMMOB’nin denetlenmek üzere bakanlıklara bağlandığını, yasaların değiştirildiğini, karşı çıkan yurttaşların da bastırıldığını söyledi. Günaydın, zeytinler söküldükten sonra Danıştay’dan karar çıkmasını ise “hukuki skandal” olarak nitelendirdi. Özel güvenlik görevlilerinin köylüyü kelepçelemesine “görülmüş şey değil” diyerek tepki gösteren Günaydın, yaşananları “eşkıyalık” olarak nitelendirdi. Zeytinin rüzgâr alan yamaç arazilerde yetiştirilebileceğine, AKP’nin ise zeytinlikleri ovaya yaydığına işaret eden Günaydın, “Eğer ovaya zeytin dikerseniz sizin mısır, soya, pamuk, buğday açığınız daha da yükselir. Türkiye tarım ve gıda ithalatına yılda 25 milyar lira para ödeyen bir ülke oldu” dedi. nsanlar madene mecbur kalacak’ Manisa’nın Türkiye’nin toplam zeytin ağacı sayısının yüzde 10’una sahip olduğuna vurgu yapan Günaydın, “Kentte tütüncülük, pamuk bitti. Bağcılığı da bitirmeye çalışıyorlar. Kuru üzümün maliyeti 2.5 lira. Tariş maliyetine zar zor alıyor. Bu gidişle bağcılık da bitecek. Geriye bir tek zeytin kalıyor. Hayvancılık zaten bitti. Zeytinleri de kesince insanlar ya madende ya da inşaatlarda çalışmaya mecbur olacak” diye konuştu. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç da iktidarla özdeşleşen “kanun tanımazlığın” hayatın her alanında devam ettiğini vurguladı. Koç, “Bu katliam nasıl gerçekleştirilmiştir, bu cesaret nereden alınmıştır buna bakmak gerekir. Çünkü söz konusu katliam; yandaş şirketin iktidarın güvencesinde ve desteğinde işlediği doğa cinayeti adeta bir canlı yayın gibi tüm Türkiye’ye seyrettirildi. Hemen ertesi gün, hatta katliamdan saatler sonra mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Tam bir komedi. Yani önce öldürüp, katliamla yok edip, yasal engele rağmen oldubittiye getirip avanta düzenini, yağmacı anlayışı topluma dayatmaya devam ediyorlar. Bunun hesabını kim verecek?” dedi ‘İ ‘Avanta düzeni’ Yeni fidanlar dileklerle dikildi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Kolin şirketinin termik santral yapmak için binlerce zeytin ağacını birkaç saat içinde kökünden söktüğü Soma’nın Yırca köyündeki yurttaşlar, umutlarını yeniden yeşertiyor. Danıştay 6. Dairesi’nin, Bakanlar Kurulu’nun acele kamulaştırma kararının yürütmesini durdurmasının ardından köylüler dün, şirketin çektiği tel örgüleri söktü. Tarlalarına yeni fidanlar diken, günler öncesinden programladıkları zeytin hasat şenliğini gerçekleştiren köylülerin avukatı Hasan Namak, yarın şirket ve özel güvenlik görevlileri aleyhine suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Köy muhtarı Mustafa Akın da “Eskiden 500 kişiydik, artık 500 bin kişiyiz” dedi. Termik santral kurmak isteyen Kolin, bunun için Bakanlar Kurulu’ndan sadece savaş gibi olağanüstü durumlarda kullanılması gereken acele kamulaştırma kararı çıkartmıştı. Şirket önceki sabah 5 bin zeytin ağacını köklerken daha önce kesilenlerle birlikte bu sayı 6 bini bulmuştu. Akşam saatlerinde ise Danıştay’dan acele kamulaştırmanın yürütmesinin durdurulduğuna ilişkin haberler gelmişti. Köy muhtarı Mustafa Akın, kesilen 6 bin ağacın yerine 16 bin fidan dikeceklerini belirtti. Ziraat Mühendisleri Odası, bölgeye 8 bin fidan dikilmesi için Türkiye genelinde kampanya başlattı. Ayrıca yurttaşlar kesilen ağaçlardaki tonlarca zeytini, imece usulüyle toplama kararı aldı. Ürünün bir bölümünün yağ, bir bölümünün de sofralık zeytin olarak değerlendirileceği belirtildi. Köylüler, uluslararası Greenpeace Çevre Örgütü’yle birlikte günler öncesinden planladıkları zeytin hasat şenliğini de her şeye karşın iptal etmedi. Zeytin katliamının yapıldığı alanda dün aşure ve pişi dağıtıldı. Tel örgüler parçalandı HP, Kolin’in önüne zeytin dikecek CHP, 6 bin zeytini kökünden söken Kolin şirketinin önüne zeytin dikecek. CHP Gençlik Kolları üyeleri bugün saat 13.00’te Kolin Holding’in İstanbul Levent’teki binası önünde eylem yapacak. Eyleme CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey’in de aralarında bulunduğu milletvekilleri katılacak. Daha sonra holding binası önüne zeytin ağacı dikilecek. Eylemde, “Bu zeytin ağaçları ve gölgesi sizin kâbusunuz olacaktır” pankartı taşınacak. C Köylüler, dün ilk iş olarak 490 dönümlük kamulaştırma sahasının etrafına Kolin tarafından çekilen tel örgüleri, traktörlerle alkışlar eşliğinde parçaladı. Sökülen onlarca yıllık zeytin ağaçlarının yerine sembolik olarak fidan diktiler. Kolin Şirketler Grubu, yaşananlardan sonra yaptığı açıklamada “Yapılanlar hukuka uygun işlemlerdir” iddiasında bulundu. Açıklamada, kurulması planlanan termik santralla ilgili olarak “Yapılan işlemler, acele kamulaştırma kararı ve bu karara istinaden hukuka uygun şekilde alınan mahkeme kararları ve buna uygun yapılan işlemlerdir” denildi. Açıklamada, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararının “Greenpeace avukatının UYAP’tan aldığı bilgiler dayanak gösterilerek yapılan haberlerden” öğrenildiği öne sürüldü. Köylülerin avukatı Hasan Namak ise, Kolin’in bile bile suç işlediğini, Zeytin Yasası’na göre, acele kamuKöylüler fidanlarla birlikte toprağa, laştırma kararının zeytinlerin kesildileklerinin yer aldığı notlar da bıraktı. mesini haklı kılmayacağını vurguladı. Kolin’den hukuka uygun iddiası Kolin’e ‘örgütlü suçtan’ suç duyurusu Yırca köylüleri Kolin şirketi hakkında savcılığa yeni suç duyurusunda bulunacak. Köylülerin avukatı Gökhan Candoğan yarın ilk olarak Danıştay’dan durdurma kararının metnini alacaklarını söyledi. Şirketin yaptıklarının “örgütlü suç olduğunu” düşündüklerini belirten Candoğan, “Şirket sahipleri, bu işleri organize eden kişiler, şantiyedeki görevliler, özel güvenlikçiler, hepsi hakkında örgütlü bir suç organizasyonu çerçevesinde savcılığa suç duyurusunda bulunacağız. Orada insanlar kendi topraklarına giremediler, hasatlarını yapamadılar, dayak yediler, kelepçelendiler. İşkenceye maruz kaldılar. Orada işkence suçu da var. Güvenlik görevlisi kim ki kimi kelepçeliyor. Avukat kaçırıp dövüyorlar. Akıl almaz bir şey” dedi. İkinci olarak da sökülen ağaçların geri gelmesi gerektiğini ifade eden Candoğan, “100 yıllık ağaçları katlettiler. Şimdi valilik ve kaymakamlığın gidip yeni ağaç dikmeleri lazım. Çünkü onlar sorumlu” diye konuştu. İzmir’de gerçekleştirilen sınavda protesto amacıyla boş kâğıt veren Eğitim Sen üyeleri 80 puan aldı ‘Boş’a müdür olacaklar BOLLUK’UN YARGILANDIĞI DAVANIN DELİLİ AJANDA ADLİ EMANETTE KAYBOLDU EMRE DÖKER Önemli delil ortada yok CANAN COŞKUN Ergenekon davasında 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan eski Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk’un, üniversite öğrencisi Önder Babat’ı öldürdüğü iddia edilen Hakan Saraylıoğlu’nu 1 Şubat 2006’da DHKPC ile birlikte tasarlayarak öldürdüğü gerekçesiyle yargılandığı davanın en önemli delili ortada yok. Bolluk’a ait olan ve Saraylıoğlu’nun öldürülmesine ilişkin bilgi notunun yazılı olduğu ajanda adli emanette kayboldu. Mahkeme, ajandaya ulaşmak için Emniyet’ten yardım istedi. Ergenekon davasının karara bağlanmasıyla ana davadan ayrılan dosya, İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. İlk duruşmaya Saraylıoğlu’nun öldürülmesine iştirak ettiği gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle tutuksuz yargılanan Bolluk ve avukatı katıldı. Suçlamaları kabuk etmeyen Bolluk duruşmada, “Baştan sona uydurulmuş, üretilmiş, tamamen ‘Ergenekon’a bir cinayet daha, bir delil daha sokalım’ diye üzerime atılmış bir suçlamadır. Cinayet 2006’da olmuştur. Şimdi 2014’teyiz. Hâlâ dosyadaki tek şüpheli benim” dedi. Aramada ele geçen ajanda ve ajandada yazan notun kendisine ait olduğunu kaydeden Bolluk, “2008’de Ergenekon soruşturması kapsamında savcılık sorgusundayken aynı zamanda Hakan Saraylıoğlu cinayeti ile suçlandığımı da öğrendim. Birisi bana bu olayı anlatmış ancak anlatıldığı tarihi ve kimin anlattığını hatırlayamıyorum” dedi. Bolluk, gazetecilikte haber kaynağının bir haber verdiğinde doğru ya da yanlış olup olmadığına bakmadan not alındığını savunarak “Daha sonra doğru mu yanlış mı olduğunu araştırırız. Orada geçen bağlantıları araştırdığımda ciddiye almadığım için haber yapmamışım. Soruşturma aşamasında 78 ajandama, bir çuval da notlarıma el konuldu. Tüm bunların arasında bulabildikleri tek delil de bu” dedi. İşçi Partisi olarak DevSol ile mücadele ettiklerini anlatan Bolluk, “DevSol’un bize yönelik saldırıları olmuştur. Terörle uğraşan bir savcı bütün bunları bilir. Mantık dışı olan bu olayı ciddiye almaması gerekir. Ercan Şafak isimli savcı bir senaryo gereği beni alıp ‘Sen DevSol’un sorgusuna katılmışsın. Sonra da infaz yapmışsın’ diyor. DevSol’cular beni yolda görse ne yapar Allah bilir” dedi. Ajandanın duruşma salonunda incelenmesini isteyen Bolluk’un avukatı da “Ergenekon dosyası Yargıtay’a gitti. Ajanda o dosya ile Yargıtay’a da gönderilmiş olabilir veya ayrılan dosya ile buraya da gönderilmiş olabilir” dedi. Mahkeme heyeti ise davaya konu ajandanın bulunduğu emanet numarasının dava dosyası içinde yer almadığını belirterek ajandanın nereye teslim edildiğinin, hangi emanette bulunduğunun tespiti için Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı’na yazı yazılmasına karar vererek duruşmayı erteledi. İZMİR İzmir’de yapılan okul yöneticisi belirleme sınavında, AKP’nin kadrolaşma girişimlerini protesto etmek için “soruları yanıtlamayan” iki Eğitim Sen üyesi, 80’in üzerinde puan alarak müdür olmaya hak kazandı. Bu durumun, sınavların objektif kriterlere göre yapılmadığını açıkça ortaya koyduğunu vurgulayan eğitimciler, sınavın iptali için yargıya başvurmaya hazırlanıyor. İzmir’de okul yöneticisi atama sınavları ve mülakatları öncesinde, atanacak kişilerin önceden bilindiği ve yandaş sendika Eğitim BirSen üyelerinin tercih edileceği savlarına tepki gösteren bazı Eğitim Sen üyeleri sınava girdi. İzmir’de 488 müdür koltuğu için yapılan yazılı sınava Bayındır ve Narlıdere’de katılan iki Eğitim Sen üyesi, soruları “bilinçli olarak” yanıtlamadıkları halde geçer not aldı. Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Ali Kılıç, AKP’nin kendine yakın olan isimleri müdür olarak atadığına dikkat çekerek “Sınavdan önce kimlerin müdür olacağına dair listenin İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne verildiği daha önce bizim kulağımıza gelmişti. Bunu açıklamıştık. Bu ne denle de bazı üyelerimiz ortaoyununu bozmak için ve protesto amacıyla sınavlara girdi. İki üyemiz de 80 puanın üzerinde not aldı. Yetmiş puan alan kişi kazanmış sayılıyor. Şu anda arkadaşlarımız isterse müdür olabiliyor ama istemiyorlar” diye konuştu. İzmir’de atanan 488 okul müdürünün 480’inin yandaşlardan oluştuğunu, geriye kalan isimlerin de bölgelerinde tanınan ancak yandaş olmayan sendikaların üyelerinden atandığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Eğer üyelerimiz müdürlüğü kabul ederse bu seçimin demokratik olduğu algısı yaratacaklarını düşünüyorlar. Bu ortaoyununa alet olmayacaklar. Özellikle her ilçede Eğitim Sen’in tanınan belli isimlerine geçer not vermişler. Seçimi meşru kılmaya çalışıyorlar. Eğitim BirSen üyelerinin neredeyse tamamı 9099 puan arasında alırken bizim sendika üyelerimiz ise 70 civarında kaldı. Diğer üyelerimiz sınavı kazanmış görünse de müdür olmaya puanları yetmiyor. Bu da bizim üyelerimizi bir başka şekilde elemenin yoluydu. Şimdi soruları yanıtlamadığı halde müdür olmaya hak kazanan iki üyemiz de dava açmaya hazırlanıyor.” Kemikler Tekçi’ye ait değil CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde 1995’te PKK’ye yardım ettiği iddiasıyla gözaltına alınan Nezir Tekçi’nin gözaltında kaybedilmesi ve cesedinin mayınla parçalandığı iddiasıyla emekli Albay Ali Osman Akın ile Yarbay Kemal Alkan’ın “Canavarca hisle adam öldürmek” suçundan yargılanmalarına devam edildi. Güvenlik gerekçesiyle Hakkâri’den Eskişehir’e alınan ve 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, tutuksuz sanıklardan Alkan hazır bulunurken Akın duruşmaya katılmadı. Adli Tıp’tan gelen raporda, olay yerinde bulunan kemiklerin insana değil, hayvana ait olduğu açıklandı. Tekçi ailesinin avukatlarından Hüseyin Boğatekin, “Davanın tekrar Hakkâri’ye naklini talep ediyoruz. Mahkemeyi tarafsızlığını yitirdiği için çekilmeye davet ediyoruz. Olay yerinde mermiler bulunmuştur. Bu mermilerin askeriyeye ait olup olmadığının incelenmesi gerekirdi” dedi. Mahkeme davanın yeniden Hakkâri’ye alınması, sanıkların tutuklanması ve reddi hâkim talebini reddetti. Heyet, iddia makamına önümüzdeki celse mütalaayı hazırlaması için süre verilmesini kararlaştırıp duruşmayı 19 Aralık’a erteledi.