23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2014 SALI 6 HABERLER ‘Bizim bilgimiz yok’ CANAN COŞKUN Balyoz davasında yeniden yargılama başladı. Özkök ve Yalman ‘tanık’ sıfatıyla ifade verdi Siyasi Çöküş ve Şimdi Hukuki Çöküş Asrın en büyük hukuki düzenbazlıklarından biri olarak tarihe geçen Balyoz davası dünkü duruşmalarda Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ın verdikleri ifadeyle bence hukuki olarak da çöktü. Her ikisi de görmedik, bilmiyoruz, duymadık dediler. Özkök, Askeriyenin dışından dedikodu mahiyetinde kimliği belirsiz ihbarlar geliyordu, ama bunları soruşturulmaya değer bulmadık dedi. Yalman da, uyduruk senaryoların üzerine inşa edildiği seminerin yapılması emrini kendisinin verdiğini söyledi. Seminer, ordunun semineri... Balyoz planları da hükümet destekli Cemaat’in adamlarına ait. İki eski komutan da, ne Balyoz ne de Oraj falan gibi operasyonel planları bilmiyorlardı. Nereden bilsinler! Senaryoların hangi karanlık dehlizlerde kimlerce hazırlandığını, bilse bilse Bavulcu Baransu bilir. Bir de kankaları... Kankalarının elinde kalan gerekçe şu: “Evet haksızlıklar yapıldı, kurunun yanında yaş da yandı!” Pöh! İnsan utanır hâlâ böyle şeyler söylemeye! HHH Bütün yargılanan komutanlar, subaylar orada. Kartal Adliyesi’nin konferans salonu duruşma salonuna dönüştürülmüş. Öyle ki savcı bile heyetle neredeyse yana yana oturuyor. Balkonda daha çok izleyiciler, sanık yakınları... Mahkemeye kadın yargıç başkanlık ediyor, titiz mi titiz; yanında iki erkek yargıç. Savcı, her iki tanığa birer soru sordu. Belli ki elindeki davanın tutar yerini bulamamış. Avukatlar Özkök ve Yalman’a yöneltmek üzere onlarca soru hazırlamışlardı. Yan yana oturduğumuz bir avukat hatta, 200’e yakın soru çıkartıldı, sadece Özkök’ün bunları yanıtlaması saatler alabilir ve duruşma yarına bile sarkabilir diyordu.. Ama Özkök ve Yalman, kendilerine yöneltilen sorulara çok net ve açık yanıtlar verince, bütün hazırlıklar güme gitti ve avukat ve sanık sıralarından “Soracak soru kalmadı” sesleri yükseldi. İki komutan da böylece sıkıştırılmaktan, terlemekten ve saatlerce ifade vermekten kurtuldular. Aytaç Yalman, hatta, sanıklardan silah arkadaşlarım diye bahsetti! Bu, bence, hepsinden toplu bir özür dilemeydi! Silivri mahkemeleri, bu iki komutanı tanıklığa davet etmemişti. Ama iddianamede isimleri geçtikleri için, isteselerdi mahkemeye başvurabilir ve tanıklık etmek istediklerini söyleyebilirlerdi. Sanık ve yakınlarının iki komutana ağır eleştirileri, tam bu noktadaydı. Gelselerdi o zaman, dünkü ifadelerini o zaman verselerdi, mahkeme çöker miydi? Bazı sanık ve yakınlarının aksine, bence, dava benzer şekilde mahkumiyetle sonuçlanırdı. Çünkü tezgâh bu amaçla kurulmuştu. Belki Silivri yargıçlarından birileri konuşur, o karanlık dönemi anlatır. HHH Salonun içi ve dışı, avukatlar, sanıklar ve ailelerin gülen yüzleriyle sanki bir bayram yerini andırıyordu. Durumun, Silivri’deki duruşmalarla zerre ilgisi yoktu... Orada gerilim vardı sadece. Hukuksuzluk vardı, sanık ve avukat taleplerini dinlemeyen, zar zurt eden ve diktatör yönetimlerine özgü siyasi davalarda görülebilecek türde yargıçlar vardı... Ve sürekli isyan duyguları vardı! En büyük duygu, bunca yıl süren en alçakça ve en ağır suçlamalardan, yüz akıyla ve haklı çıkmaktır. Ben yattıkları 34 yıl ile bugün ulaşılan sonucu birbiriyle kıyasladığımda, yüzlerinde yenilginin zerre kadar izini göremedim. Ama haklı çıkmanın gururunu gördüm. İnsan böyle bir şey! Onca acıyı, haksızlığı, hapishaneyi, zorluğu, duygusal ezikliği, işkenceye dönüşen tutukluluk hallerini unutur, geride belirleyici tek bir iz kalır: Haklılık duygusu; ve milletinin karşısında bu gurur onlara yeter! Askerlik böyle bir şeydir: Vatan ve millete helal olsun zindan günleri! Ama biliyorum ki, onca ay geçti ve pek çoğu henüz hâlâ toplumsalsivil hayata uyum sağlayamadılar. İş konusu var, mahkumiyetleri kesinleşenlerin haksız olarak üzerinde taşıdıkları mahkumiyet sicili var. Bir pilot tümgeneral, “temiz sicil kâğıdı” alamadığı için örneğin pilotluk yapamıyor! Daha neler! Tanıdığım tanımadığım, hemen çoğu ile gülüştük. “İlk günden, bu dava kumpastır, dediniz, gerçeğin yanında durdunuz ve hayat bunu doğruladı.” Her şeyi biraz erken ilan ettik bu köşede! Daha 1.5 yıl önce yazdık ki, bu dava hukuken çökmüştür, bunu ayakta tutamazsınız... Cemaate, RTE bu davayı üzerinize yıkacak, vakit varken, beraat kararlarınızı verin ve bu ağır suçtan kurtulun, çağrısı bile yaptım. Tertemiz insanlarla tanıştım. Sohbet ettik. “Siz orduya karşı bir insandınız, eziyetini de çektiniz üstelik, ama bu davalarda gerçeğin yanında durdunuz” sözlerini dile getirdiler durmadan. Herhalde bir gazeteciyi mutlu edecek tek şey, baştan gördüğü gerçeği kısa sürede hayatın doğrulaması. Bir subay: “Ankara hapishanesindeydim ben, orada bizden önce de haksız yatanlar oldu. O zaman, bu siyasi davaların döngüsünü fark ettik...” Bu dava topluma bir sürü siyasi, yetişkin, her şeyi gören, toplumsal bilinci üst derece uyanık insan kazandırdı. Yazar, ressam, sakal bırakan, arkada bağlanacak kadar uzun saçlı, ama henüz küpe takmayan, yetenekli, yüzleri gülen özgür insanlar... Çetin Doğan ’lar, Vardiya Bizde’ler, Bilgin Balaban’lar, Ahmet Yavuz’lar, Abdullah Gavremoğlu’lar, kahramanlar, madalyalılar... Vatan nasıl, diye soran Yusuf Afat’lar... Hepsi oradaydı. HHH Bu dava, mahkeme, salt dosya üzerinden yapacağı bir incelemeyle, subayları suçlayacak tek bir delil bile bulamaz ve ilk celsede beraat kararı verir. Evet, bu kadar söylüyorum... Ama siyasi ve hukuki çoktan çöken bir dava, şekil bakımından, noktanın konacağı birkaç ayın sonunu bekliyor. Ülkenin ve milletin, bu insanlara büyük bir özür borcu var. Bir özür olsa, hepsi vatan sağ olsun diye haykıracaklardır. Pek çok demeç verdiler Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök 2008 yılında gazetecilerin “Ergenekon” soruşturmasında tanıklık edip etmeyeceği ile ilgisi sorusu üzerine “Ben kasaptaki ete soğan doğramam. Büyüklerimden öyle duydum. Günü gelir konu olursa o zaman bakılır” yanıtını vermişti. Özkök daha sonra “Balyoz Planı” davasıyla ilgili bir gazeteye yaptığı açıklamada “Bu seminer icra edilmiş, fakat en tehlikeli senaryo amacını biraz aşkın şekilde oynanmış. Siyasi kişiler ve siyasi olaylar, gerçekmiş gibi oynanmış. Ben de Kara Kuvvetleri Komutanı’na incelettim” dedi. Hilmi Özkök 2008 yılında darbe girişimleri için sarf ettiği “Var da diyemem yok da diyemem” ifadesi de çok tartışılmıştı. Özkök daha sonra bu açıklamasının yanlış yerlere çekildiğini belirterek “Ben o sözü Ergenekon sorusturmasiyla ilgili söyledim. O sözlerimin Balyoz davasiyla hiç ilgisi yok” demişti. Özkök bu süreç boyunca gazetelere verdiği demeçlerde “Tanıklık yapsam da esas değişmeyecekti. Gitseydim bile dinlemezlerdi. Görevdeyken ve sonrasında hiç kimseyi şikâyet etmedim. Görevdeyken bu konularda kimsenin burnu kanamadı, dava açılmadı ve tutuklama olmadı. Hepsinin pırıl pırıl olduğunu düşündüğümü basın yoluyla kamuoyuna açıkladım” ifadelerini kullanmıştı. Özkök, Ergenekon davası sırasında ifade verirken Balyoz davası ile ilgili de konuşmuştu. Özkök, dava konusu plan seminerinde Çetin Doğan’ın konuşması olduğu iddia edilen bir ses kaydının kendisine ulaştırıldığı ve seminerde en tehlikeli senaryo bölümünün maksadını aştığını ifade etmişti. Özkök Ergenekon davasında verdiği ifadesini de şöyle aktarmıştı: “Balyoz diye bir darbe planı duymadığımı, ancak emrimle rutin olarak yapılan plan seminerinde Ordu Komutanı’nın (Çetin Doğan) konuşması olduğunu iddia edilen bir ses kaydının, bilmediğim kişilerce bana ulaştırıldığını, bunu incelemesi için Ordu Komutanı’nın ilk amiri olan ve seminerin icrasını sağlayan Sayın Kara Kuvvetleri Komutanı’na (Aytaç Yalman) emir verdiğimi, anladığım kadarıyla seminerde en tehlikeli senaryo bölümünün maksadını aştığını, gerçek yer ve kişi adlarının kullanılmasının yanlış olduğunu ifade ettim. Bu ifadem resmi olarak Ergenekon davasına bakan mahkeme tarafından Balyoz davasına bakan mahkemeye gönderilmiştir.” Özkök dava sonuçlandıktan sonra Sabah Gazetesi’nde “Balyoz adil değil diyemem. Çünkü hukukçu değilim. Ama bir vatandaş olarak gözlemime göre mahkeme heyeti bu davada titiz davrandı. Tanıklar dinlendi. Bilirkişi gereğini yaptı. O nedenle ‘adil yargılama olmadı’ diyemem!” demecini vermişti. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Balyoz davasında, “haklarının ihlal edildiği” gerekçesiyle verdiği kararın ardından tahliye edilen, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Özden Örnek, MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek’in de aralarında olduğu 236 sanığın yeniden yargılanmasına başlandı. İlk kez tanık olarak dinlenen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök “Balyoz kelimesini de ilk kez basından duydum. Özellikle ‘balyoz’ çok yabancı geldi” dedi. Emekli Orgeneral Aytaç Yalman “Balyoz planıyla ilgili hiçbir istihbarat almadım. Hiçbir belge ve bilgiye sahip değilim. Bu konuyu basına intikal ettikten sonra öğrendim” diye konuştu. DURUŞMA SÜRECİNDE HAYATLAR YOK OLDU Yargılama sürecinde Albay Murat Özenalp tutuklu bulunduğu sırada beyin kanaması geçirerek GATA’da tedavi altına alınmış, ardından da hayatını kaybetmişti. 2013 yılında da emekli Albay Halil Yıldız evinde ölü bulunmuştu. “Amirallere suikast” iddiasıyla 5 Aralık 2009’da tutuklanan Yarbay Ali Tatar intihar etmişti. Komutanların arasında birçok kişi de sağlığını yitirdi. Emekli Tümamiral Cem Aziz Çakmak tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde kanser olmuş, hastalığı ilerledikten sonra tahliye edilmişti. Emekli Tümgeneral Rıfkı Durusoy da tutuklu bulunduğu sırada böbrek kanserine yakalandı. Komutanlar tutuklu bulundukları sırada aile bireylerinin cenazelerine cezaevi araçlarıyla getirildi. Emekli Tuğgeneral Kemal Tutkun ve eski Güney Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Kadir Sağdıç tutukluyken annelerini kaybetti. Birçok asker de sicili nedeniyle mesleğinden uzaklaştı. Özkök, mahkemeye gelerek ifade verdi. (Fotoğraf: DHA) ‘Sorulacak soru kalmadı’ Özkök ve Yalman’ın tanık ifadelerini değerlendiren emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek, 4 yıldır gerçeği söylediklerini kaydederek “Balyoz darbe planı diye bir plan olmadığını, sanal ve kumpas ürünü olduğunu ifade ediyoruz. Onlar ise Aytaç Yalman’ın Hilmi Özkök’ün bazı şüpheli medya beyanlarını öne sürerek bizi suçlamaya çalışıyorlardı. Ancak her iki tanık da mahkemeye gelerek Balyoz darbe planı diye bir plan olmadığını hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde ifade etti. Sorulacak hiçbir soru kalmadı.” dedi. Çiçek’in avukatı da olan kızı İrem Çiçek ise Balyoz davası iddianamesinin “Aytaç Yalman ve Hilmi Özkök darbe planını engelledi’ ifadelerinin üzerine düzenlendiğini belirterek “Bugün geldiğimiz noktada o savcı ve hâkimlere ne olacak? 4 yılın hesabını nasıl verecekler?” diye konuştu. uruşma başka salona alındı İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşma, sanık sayısının fazla olması nedeniyle Anadolu Adalet Sarayı’ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salonu’nda yapıldı. Duruşmaya 20 Haziran’da AYM’nin hak ihlali kararının ardından tahliye edilen Doğan, Örnek, Çiçek, Fırtına, Balanlı ve Alan’ın aralarında bulunduğu 202 tutuksuz sanık katıldı. Tutuklu bulunduğu sırada beyin kanaması geçerek hayatını kaybeden Albay Murat Özenalp’in eşi avukat Sema Özenalp, cüppesiyle sanıkların oturduğu bölümde yer aldı. Duruşmada kapatılan 10. Ağır Ceza Mahkemesi sürecindeki yargılamada yüzlerce kez tanık olarak dinlenmesi talep edilen Özkök ve Yalman tanık olarak dinlendi. Özkök, Mahkeme Başkanı Özlem Karaçam’ın Balyoz, Çarşaf, Suga, Sakal ve Oraj planlarını daha önce duyup duymadığına ilişkin sorusuna, planların hiçbirini hiç duymadığını belirterek “Balyoz kelimesini de ilk kez basından duydum. Özellikle Balyoz çok yabancı geldi” dedi. 2003’te Genelkurmay Başkanı olduğunu kaydeden Özkök, “Darbe planı yapıldığına dair herhangi bir duyum almadım. Görev yaptığım dönemde dedikoduya dayalı duyumlarım oldu. Kulaktan dolma sözler geziyordu. Kritik bir dönemden geçiliyordu. Bu bilgileri askeriye dışından ziyarete gelenler, imzasız mektuplar ve basından duyuyordum” dedi. Savcı Ramazan Öksüz’ün 27 Mart 2012’deki duruşmada Çetin Doğan’ın beyanında kendisiyle yaptığı bir görüşmeden bahsettiğini anımsatarak “Bu görüşmelerde ‘Köstebek evrak alabilir ama bavul alamaz’ dediğiniz iddia ediliyor” dedi. Özkök de, kendisiyle Doğan arasında böyle bir konuşma olmadığını, Doğan’ın bu ifadelerini basından duyduğunu söyledi. Mahkeme Başkanı Karaçam’ın 1. Ordu Komutanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo’nun oynanıp oynanmamasıyla ilgili yazışma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusuna da Özkök, “Bu yazışma orduyla Kara Kuvvetleri Komutanlığı arasındadır. Biz hiçbir görüşme yapmadık. Zaten yapılmaz da” cevabını verdi. Başkan Karaçam “Özkök’e soru sormak isteyen var mı” diye sordu ancak hiçbir sanık ve avukat soru yöneltmedi. kullandı. Karaçam’ın, “Balyoz Planı dışında, ‘oraj’, ‘sakal’, ‘çarşaf’ ve ‘suga’ planlarını duydunuz mu” şeklinde soru yönelttiği Yalman, “Hayır duymadım” yanıtını verdi. Üye hâkimin “Vatan gazetesine 4 Kasım 2013’te bu konularla ilgili bir demeç vermişsiniz. Doğru mudur” sorusuna ise Yalman, “Ben hiçbir demeç vermedim” yanıtını verdi. Savcı Öksüz’ün, “5 Temmuz 2003’te yapıldığı söylenen seminer sonrasında seminerde yapılan faaliyetlere ilişkin rapor size geliyor muydu” sorusuna karşılık ise “Hayır bana intikal etmedi” dedi. Yalman, savcının, “1. Ordu Komutanlığı kapsamında mı arşivleniyor bu bilgiler” sorusunu da “1. Ordu Komutanlığı’nda da olabilir, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda da olabilir. Ama bana gelmedi. Seminerden haberdarım. Ancak katılamadım. Çünkü o dönemde siyasi ve askeri hareketlilik üst düzeydeydi. MGK 1 ay içinde 2 kez toplandı. Bu pek olağan değildir. Amerikalıların bölgedeki keşif faaliyetlerini yerinde görmek istedim. Bu nedenle katılamadım”şeklinde cevapladı. Yalman, savcının, “Seminere ilişkin ses kayıtlarını kimden ve ne zaman öğrendiniz” sorusuna karşılık olarak basından öğrendiğini ifade etti. Özkök’ün beyanında olduğu gibi Yalman’ın beyanının ardından da hiçbir sanık ve avukat soru yöneltmedi. D Ergenekon ifadesi alman: Hiçbir istihbarat almadım’ Tanık olarak dinlenen Yalman, “Bana tanıklık yapma fırsatı veren Anayasa Mahkemesi’ne ve değerli heyetinize şükranlarımı sunarım” diyerek konuşmasına başladı. “Balyoz planıyla ilgili hiçbir istihbarat almadım” diyen Yalman, “Hiçbir belge ve bilgiye sahip değilim. Bu konuyu basına intikal ettikten sonra öğrendim. Ayrıca bu konuyla ilgili herhangi bir eylemim, bir girişimim, bir hareketin engellenmesi hususunda bir girişimim olmamıştır” ifadelerini Y Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın avukatı Celal Ülgen, “Bugün 5 yıldır dinlenmeyen 2 tanık, 15 dakikalık sürelerde bütün ifadelerini bitirdiler” dedi. Ülgen şöyle konuştu: “Sonraki aşama, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal olarak tespit ettiği ikinci ayak var. Dijital deliller. Birinci ayak tanıklarla beraber çöktü. İkinci ayağın çökmesini bekliyoruz. Üçüncü bir aşamada, ülkeyi, yargısını bu hale getiren yargı içerisindeki çetenin deşifre olması.” Avukatların tanıklara soru sormamasına Ülgen, “Savcı da, mahkeme heyeti de soru sormadı. Çünkü her iki tanık da o kadar net, o kadar açık, o kadar duru bir ifadeyle olayı anlattı ki, ondan sonra soru sormak ahmaklık olur, aptallık olurdu” dedi. Dava bugün kaldığı yerden devam edecek. ‘15 dakikada çöktü’ l Hz. Hüseyin ve Kerbela’da öldürülen 72 arkadaşı dün anıldı Adil olmadı diyemem Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman da gazetelere verdiği demeçlerle darbe iddialarına değerlendirmişti. “Balyoz, darbe değil bir disiplin suçu” diyen Yalman suçun gereğinin de kendisi tarafından yapıldığını söylemişti. Dünkü duruşma sırasında sorulan 4 Kasım 2013 tarihli Vatan gazetesinde yer alan ve Yalman’ın “bana ait değil” dediği demeçte de şu ifadeler yer almıştı:“Üç günlük seminerin iki gününde emre uygun davranılmış, bir gününde sınırlar zorlanmıştır. Bu nedenlerle faaliyetin bir disiplin suçu olduğunu değerlendiriyorum. EMASYA Planı’nın görüşüldüğünü, seminere gönderdiğim müşahit generalden öğrendim. Bu seminer emre aykırı olarak yapılan, muaşeret kurallarına uymayan, amacını ve haddini aşan bir kahramanlık gösterisinden başka bir şey değildir. Seminerdeki ses kayıtlarını Genelkurmay Başkanından öğrendiğimi, ses kayıtlarını görmediğimi ve bu konuda hiç kimseden araştırma yapmam istenmediğini özellikle belirtmek isterim. Esasen söz konusu ses kayıtları elime geçseydi karargâhım ile paylaşır, gerekli inceleme için hazırlıkları yapardım.” Darbe değil disiplin suçu ‘Aşura günü resmi tatil olsun’ ALİ AÇAR Hz. Hüseyin ve 72 arkadaşının Kerbela’da şehit edilişinin 1375. yıldönümü nedeniyle Halkalı Yahya Beyatlı Kültür Merkezi’nde anma töreni düzenlendi. Dualar eşliğinde gözyaşı dökerek Yezid ve arkadaşlarını lanetleyen Caferiler, Aşura gününün resmi tatil ilan edilmesini istedi. Dün sabah saatlerinde binlerce Caferi, Halkalı’da siyah kıyafetleri ve alınlarında “Ya Hüseyin”,“ Ya Zeyneb” yazılı bantlarla törenin düzenleneceği Yahya Beyatlı Kültür Merkezi’ne yürüdü. Çevredeki binaların camlarına ve duvarlarına asılan siyah bayrak ve Kerbela faciasını anlatan resimlerin de bulundu tören alanında hep bir ağızdan Hz. Hüseyin’e yakılan ağıtlar okundu. Yürüyüşün ardından kültür merkezindeki törene geçildi. Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz yaptığı konuşmada peygamberin geride iki tane emanet bıraktığını bunlardan birinin ehlibeyt, diğerinin ise Kuranıkerim olduğunu söyledi. Ehli Beyt Kültür ve Dayanışma Vakfı Başkanı Ali Yeral da “Peygamberin vasiyetine uyulsaydı Kerbela yaşanmayacaktı. Yine peygamberin vasiyetine uyulsaydı Çorum, Dersim, Gazi, Gezi, Maraş ve Sivas olayları yaşanmayacaktı. Bizler 30 yıldır Aşura gününün resmi tatil ilan edilmesini istiyoruz” diye konuştu. Cem Vakfı Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanı dede Ali Rıza Uğrulu da Kerbela’da akan kanın bugün yanıbaşımızda akmaya devam ettiğini vurgulayarak “ Hz. Hüseyin’in yolunu bilselerdi Allahuekber diyerek kardeşlerinin kafasını kesip, yüreğini yemezlerdi” dedi. Törene CHP Milletvekili Ali Özgündüz, İran İslam Cumhuriyeti Dini Lideri Seyit Ali Hamanei’nin temsilcisi HüccetÜl İslam Seyit Ali Gazi Asger, Irak Ankara Büyükelçisi adına ateşe Abdullah Tütüncü, İran İslam Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolonsu Muhsin Murtazaifer de katıldı. AK SARAY’DA TARTIŞMALI İFTAR Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Muharrem ayı nedeniyle düzenlediği iftar Aleviler arasında tartışma yarattı. Bu iftar, aynı zamanda AK Saray’ın ilk daveti oldu. Basına kapalı gerçekleşen yemeğe, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Cem Vakfı, Dünya Ehli Beyt Vakfı, Alevi Vakıfları Federasyonu Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu, Hacıbektaş Veli Kültür Derneği başkanları ile Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği, Anadolu Türkmen Alevi Bektaşi Dernekleri Federasyonu, Ali Beyt Vakfı, Alevi Vakıfları Federasyonu temsilcileri katıldı. Alevi Dernekler Fedarasyonu gibi dernekler yemeğe çağrılmazken, Cem Vakfı’na bağlı Alevi Vakıflar Federasyonu dışındaki Alevi dernekleri de Alevilerin sorunları çözülmeden bu tür organizasyonlara katılmayacaklarını söyledi. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Fevzi Gümüş de “Bu tür iftarlarla Alevi örgütlerinin konu mankeni yapılmasına öteden beri karşıyız. Bu iftarları oyalama taktiğinin bir devamı olarak görüyoruz” dedi. Alevi Vakıflar Federasyonu Genel Başkanı Remzi Akbulut ise “Biz daveti kabul ettik çünkü meydanı boş bırakmak istemiyoruz” dedi. İsim benzerliği delil olmuş İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’deki askeri casusluk davası, her adımda çöküyor. Çoğunluğu asker 357 sanığın yargılandığı “gizli bilgi ve belge bulundurma” davasında aynı telefon numarasıyla yapılan görüşmeler üzerinden iki ayrı Mehmet Taş suçlanıyor. Davanın ilk iddianamesinde bir telefon numarasından yola çıkılarak emekli memur Mehmet Taş’ın örgüt faaliyetinde bulnduğu iddia ediliyor. Muvazzaf Mehmet Taş’ın avukatı Murat Ergün, durumu “hukuk skandalı” olarak niteledi. Dijital delillerin sahteliğini kanıtladıklarında davanın çoktan çöktüğünü, son duruşmalarda delillerin arama yapılan yerlere nasıl yerleştirildiğinin ortaya çıktığını belirtildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear