25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 EKİM 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 ilgisizliğin ne olduğunu B araştıran bilim dalına agnotoloji deniyor. Platon, bilgiyi kanıtlanmış gerçek inanç olarak tanımlar. Bilgi kavramının karşısında tanısızlık (agnosia) yer alır. Stanford Üniversitesi’nde 2005 yılında “Agnotology” konusunda yapılan bir konferansta bu kavram, “göz ardı etmenin kültürel üretimi” olarak tanımlandı. Bunu bilgisizliğin kültürel üretimi, cehaletin kültürel üretimi diye de çeşitlendirmek mümkün. Kavramı bilim dünyasına kazandıran kişi ise Stanford Üniversitesi’nden bilim tarihçisi Robert N. Proctor. Bugün dünyada kanserden sigaranın zararlarına, iklim değişikliğinden genetiği değiştirilmiş organizmalara kadar pek çok konuda gerçek olan ile olmayan arasında düşünsel manipülasyonun alabildiğine sürdüğü bir dönem yaşıyoruz. Bir toplum; bilimi, aklı dinlemek veya “agnotoloji”ye yem olmak arasında seçim yapmak zorunda kalabilir. Ne yazık ki Türkiye, R.T. Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarı ile birlikte agnotoloji üretiminde müthiş bir patlama yaşıyor. Eğitimden işsizliğe, devasa sorunlarda arpa boyu yol alınmamışken, lider çıkıp “çılgın projelerini” anlatarak oy toplayabildi. “En az 3 çocuk yapın” söylemi ile kadınları eve kapatmanın en doğrudan formülünü uygulamasına, “Kadınerkek eşitliği yoktur” demesine karşın bu ülkenin kadınlarının oylarını alabildi. 1.7 milyon üniversite adayı gencin geleceğini hiçe sayarak üzerinde onca şaibe ve şüphe olan YGS’yi iptal etmedi; buna karşın gençlerin de büyük çoğunluğunun oylarını aldı. Demek ki seçmenin beklentilerini karşıladı. Büyük çoğunluk büyük resme bakmaya gerek görmüyor, istemiyor. Zaten büyük resim de ona gerçeğinden ve Jandarması artık moralsizdir. Okurun şu soruyu sorması en doğal hakkıdır: Bu davaların içerisinde suça konu hiçbir şey yok mudur? Samimi yanıt, davaların esasına ilişkin suçlamaların tamamen temelsiz olduğudur. Ama her şeyin üzerine inşa edildiği bir genel doğru vardır: “Ordunun darbeci geçmişi.” Her türlü yalan, tertip ve komplo bu genel doğrunun üzerine oturtularak pazarlanır ve insanlar kandırılır. Bu algıdan alınan güçle kimi küçük suçların mahiyetleri değiştirilerek ve sahte delillerle bezenerek suçlar ve suçlular yaratılır. Aslında bütün davaların tamamı bir davadır, Odatv davası da buna dahildir: Rejimi dönüştürme davası. Barış Terkoğlu da Silivri davası olarak zikredilen davaların tamamının tek bir dava olduğu görüşündedir. O, bu tek davayı “Toplumsal Özgürlük Davası” olarak adlandırmaktadır. TSK’nin davalara yaklaşımı ise sakat ve problemlidir. Kendi saygınlığına yakışmamaktadır. Yapılan operasyonun ülkenin ve kendi varlığının bekasıyla ilgili olduğu gerçeğinden bihaber bir görüntü sergilemektedir. Unuttuğu şudur: İtibar kaybeden yargılanan kişiler değil, bizatihi TSK’nin kendisidir. Yargılanan kişiler değil, ordudur. İtibar kaybeden de gerçeklere sırt çeviren TSK komuta heyetidir.* *İSMAİL H.PEKİN ile AHMET YAVUZ’un Asker ve Siyaset (Kaynak Yayınları, 2014) kitabından alıntıdır. “İki paralık aptal değilim . bir milyon için sırılsıklam Ama salak olabilirim.” PIERRE DANINOS Kıskaçta İsyanlar t bayramı E arifesinde, Beyefendi’nin Aydınlıktan Karanlığa (2) Endülüs İslam Devletleri döneminde, Ebu Bekir b. Ömer, Ebu Mervan Hayyan b. Halef, Abdülvahid elMarrakuşî, İbnü’lFaradî, İbn Başkuval, İbnü’lAbbar, İbn Yahya, Said b. Ahmed elEndelusî gibi ünlü tarihçiler yetişmiştir. Abdullah b. Abdülaziz elBekrî ünlü bir coğrafyacıydı. ElMesalik ve’lMemalik (Yollar ve Hükümdar Ülkeleri) adlı yapıtı ülkelerarası yol gösterici bir kılavuz olarak kaleme alınmıştı. Ortaçağın dünyaca en tanınmış coğrafyacı larından biri olan Ebu Abdullah Muhammed elİdrisî, Cordoba’da okumuştu. Sicilya Kralı II. Rugerro’nun isteği üzerine Palermo’da Kitabü’lRucari’yi (Rugerro’nun Kitabı) yazdı. Bu kitapta, dünyayı yedi iklim bölgesine; her iklim bölgesini de on bölüme ayırıyordu. Bu yedi bölümden her biri de ayrıntılı bir harita ile resimlenmişti. Bu haritalar ortaçağ haritacılığının zirvesi oldu. İspanyalı Müslüman astronomi bilimcileri arasında Cordobalı ElMecritî, Toledolu EzZerkalî ve Sevillalı İbn Eflah ilk göze çarpanlardır. Cordobalı Ebu İshak elBitrucî de Batlamius astronomisine karşı olan görüşleriyle tanınmıştır. ElBitrucî, yıldızların birbirine göre durumlarını anlatan Kitabü’l Hey’e adlı eseriyle Kopernik’e yol göstermiştir. Mesleme bin Ahmed, ElHarizmî’nin astronomik tablolarını İspanya’ya göre değiştirdi. Toledo’lu İbrahim ezZerkalî astronomik aletleri geliştirerek büyük bir ün kazandı. Kopernik onun “yıldız yakalar” diye de bilinen usturlap hakkındaki eserlerinden söz eder. Astronomik gözlemleri zamanın en mükemmel gözlemleriydi; gezegenlerin hareketlerini gösteren ve Toledo Tablosu diye anılan tablosu, uzun zaman bütün Avrupa’da kullanıldı. HHH Cebir, analitik geometri gibi trigonometri bilimi de geniş çapta Müslümanlar tarafından kurulup geliştirildi. Sıfır rakamının Avrupa’ya geçişi de Müslümanlar aracılığıyla Endülüs üzerinden olmuştur. Endülüs’te yetişen Müslüman tıp bilimcilerinin en önemlilerinden biri Ebu Mervan İbn Zühr’dür. Batı dünyasında “Avenzoar” diye tanınır. Tıp alanında yazdığı altı kitaptan üçü günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan en değerlisi tedavi ve perhizle ilgili olan, dostu İbn Rüşd’ün isteği üzerine yazdığı ElTeysir fi’tMüdâvât ve’tTedbir adlı yapıtıdır. İbn Zühr’ün özelliği klinik tasvirlerinin üstünlüğündedir. Yapıtı Avrupa tıbbını çok etkilemiştir. İbn Zühr, ErRazî’den sonra İslam dünyasında yetişmiş en büyük klinik uzmanıdır. Diğer bir tıp uzmanı ise III. Abdurrahman’ın saray hekimi olan Ebu’lKasım ezZehravî’dir. En büyük Müslüman cerrahı olarak bilinen ezZehravî’nin EtTasrif limen Aceze ani’tTealif adlı tıp ansiklopedisi üç cerrahi kitabından ibaretti. Latinceye çevrilerek İspanya ve Avrupa’daki tıp okullarında cerrahi el kitabı olarak okunmuştur. İbn Sina’nın El Kanun adlı yapıtının 1500 yılına kadar 16 baskısı yapılmış, 1650 yılından sonra da okunarak tarih boyunca en çok okunan tıp kitaplarından biri olmuştur. İspanya’da yetişen botanikçilerden biri Ebu Cafer el Gafikî’dir. Onun ilaç yapılan şifalı bitkilerle ilgili ElEdviyetü’lMüfrede adlı önemli bir yapıtı vardır. Yine Yahya bin Muhammed bin Avvam’ın ziraat konusundaki ElFilaha adlı yapıtı 585 bitki türünden söz eder. Aşı yapma tekniği, toprağın yapı özellikleri, gübreleme usulleri, ağaç ve üzüm köklerine arız olan çeşitli hastalıkların belirti ve görünüşleri ile bunların tedavi yollarını açıklar. Önemli bir eczacı olan Ahmed bin elBaytar aynı zamanda bir botanikçidir. Onun ElMuğnî fi’lEdviyeti’lMüfrede adlı yapıtı, tıbbi tedavi ile ilgili maddeleri kapsar. ElCami fi’lEdviyeti’lMüfrede adlı yapıtı ise şifa veren ve kendilerinden ilaç yapılan hayvan, ot ve minerallerden bahseder. 1400 konu işlenen yapıtın kısmen Latinceye çevirisi olan Simplicia,1758 yılında İtalya’da Cremona’da basılmıştır. HHH Bu yazımda bilerek felsefeyi ele almadım. Çünkü felsefe ile İslam uygarlığının çöküşünün nedenleri arasında bağlantılar vardır. Yukarıda ancak küçük bir bölümü verilen büyük bir uygarlığın aydınlıktan karanlığa doğru gerilemesini gelecek bölümde ele alacağız. Fotoğraf: Mr. Biden çok daha farklı anlatılıyor.* *ÖZLEM YÜZAK’ın Kıskaçtaki İnsan ve İsyan (Kırmızı Kedi Yayınları, 2014) kitabından alıntıdır. HHH Orduyu denetim altına almak ve daha önce mimlenen şahısları tasfiye için gereken düzenlemeler, sessiz sedasız gerçekleştirilir. Bir yandan da topluma şu mesaj verilir: “Askerleri hapse tıktığımıza göre, herkese istediğimizi yaparız.” Bu durum, iki sonuca yol açar: Birincisi, TSK itibarsızlaştırılır. İkincisi, zayıflatılır. Aslında zayıflayan sadece TSK değildir. Türkiye hem yumuşak gücünden, hem de sert gücünden kaybeder. Yumuşak gücünden kaybeder, çünkü hukuk devleti aşınır, demokrasi zayıflar ve düne kadar pek sorgulanmasa da hükümetin meşruiyeti tartışılır hale gelir. Sert gücünden kaybeder, çünkü donanması adeta kötürüm olur, Hava Kuvvetleri zaafa uğrar, Kara Kuvvetleri burnuna konmakta zorluk çektim. Çok rüzgâr vardı, savrulmaktan korktum. Bıyıklarına karışıp, üst dudağına yapıştım. Beyefendi hırsla, “Ah baydın, aaaah baydın…” diye soluyordu. Önce kendisini baydığımı sandım. Üst dudağı da uzun. Bir şaplak patlatır, hem beni düzletir, hem canı yanar, diye ödüm koptu. Meğer benden söz etmiyormuş. Miski amber kokulu nefesini, Baydın diye biri harlamış. Vallahi kebap olmama ramak kalmıştı ki, “Beyefendi, beyefendi, hiddet buyurmayınız, özür diliyor…” diye GDO’lu sinek pisliği büyüklüğünde bir alet koşturdular. Simsiyahtı. Üstünde IPhone 5 yazıyordu. Garibim, daha 6’sını alamamış. Neyse, beyefendi içine konuştu: “Selımıneleykınhayırdır mistırbaydın!” IPhone da “Eleykınsilemmayfrendbestinlov!” dedi. Sonrasını anlamadım. IPhone, “Detizyorçensvanminuttu…Teykitenseyaydifaysoyues” dedi. Beyefendinin soluğu ılıdı. “İtizklirokeytenkyubestrigardsfordıvaytpalıs, oooverisori, vaythavz!” diye kıkırdadı. Ne olup bittiğini bilemedim, ama günceme not düşüyorum. Karikatürist Düzenli hakkında Adnan Oktar’dan yeni bir dava daha KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK BAŞKANIN SİNEĞİ behicak@yahoo.com.tr ‘Türkiye’de düşünce sanatı yapmak sorun’ SİBEL BAHÇETEPE Yaptığı karikatürlerde Adnan Oktar’a hakaret ettiği gerekçesiyle cezaevinde kalan ve denetimli serbestlik yasasından faydalanarak cezaevinden çıkan ahşap karikatür ustası Mehmet Düzenli’ye yeni bir dava daha açıldı. Oktar’ın hakkında 5 bin liralık tazminat davası açtığını anımsatan Düzenli, “Türkiye’de düşünce sanatı yapmak problem, düşünceni söylemeyeceksin. Oktar, beni mahkemeye verdikçe çizimlerime devam edeceğim. Korkmuyorum” dedi. Antalya’nın Serik ilçesinde yaşayan Düzenli, “Denetimli serbestlikten yeni tahliye olduğum gün Oktar’ın hakkımda yeniden şikâyetçi olduğunu öğrendim ve ifade vermeye gittim. Geçen günlerde de hakkımda İstanbul Anadolu Adliyesi 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne 5 bin liralık yeni bir tazminat davası açıldığını öğrendim” diye konuştu. Yaptığı karikürlerin şahsına ait internet sitesinde ve bazı basın yayın organlarında yayımlanması nedeniyle Oktar’ın şikâyetçi olduğunu anımsatan Düzenli, “Adnan Oktar ile şahsi bir problemim yok, onu tanımıyorum” dedi. Düzenli, özetle şunları kaydetti: “Diyanet İşleri Başkanlığı diye bir kurum, bu kurumda ihtisas yapmış, ilahiyat fakültelerinde eğitim görmüş akademisyenler var. Eğitimli, ilim sahibi insanlar varken böyle kişilerin kendi başlarına din haklarında konuşmaları bana yanlış ve komik geliyor. Ben de bunları çiziyorum. Karikatürlerimle çelişkileri ortaya koyuyorum. Karikatür bir fikir sanatıdır, fikirlerimi çizerek anlatmaya devam edeceğim.” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com Haber Merkezi Cezaevine girmeden önce geçirdiği ameliyat sonrasında kolu yanlış kaynayınca yeniden operasyon geçirmek için başvuran Erkan Orakçı 29 ay tedavi bekledi. Tedavi edildiğinde ise kolu 2 santim kısalan Orakçı açtığı tazminat davasını kaybedince bir de devlete borçlu çıktı. radikal.com.tr’de yer alan habere göre, Erkan Orakçı, cezaevine girmeden dört ay önce, 2006’da geçirdiği bir trafik kazasında, sol kolu ve kalçası kırılınca Baltalimanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Ameliyat işlemi yapıldıktan sonra Orakçı, hırsızlık suçlamasıyla 2 Mart 2007’de tutuklandı. Maltepe 1 No’lu L Tipi Cezaevi’nde kalırken “kolundaki vidaların gevşemesi, yanlış kaynama, sakatlık halinin” baş göstermesi üzerine cezaevi idaresine başvurdu. Ancak 13 Temmuz 2007’de Baltalimanı Kemik Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde muayene olabildi. Muayene sonucunda hastane, ameliyat olmasını önerdi. Ancak, Orakçı ikin Devlete dava açtı, tazminat ödeyecek BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN ci kontrole bile ancak 21 ay sonra, 21 Nisan 2009’da götürüldü. Orakçı’nın mahkum koğuşu bulunan bir hastanede tedavi edilmesi gerekliliği vurgulandı. Orakçı İHD’den yardım istedi. İHD’nin çabaları sonucu 23 Haziran 2009’da ameliyat olan Orakçı’nın kolu iki santimetre kısaldı ve kalıcı sakatlık oluştu. Bin TL borçlu çıkarıldı İHD avukatı Fazıl Ah met Tamer, tazminat için Adalet ve Sağlık bakanlıkları aleyhine İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. İki bakanlık da suçlamaları reddederek, görevlerini yerine getirdiklerini savundu. Duruşmada adli tıp kurumundan gelen görüş üzerine Orakçı’ya yaklaşık 1000 TL yargılama ve avukatlık borcu çıkarıldı. Karara Danıştay’da itiraz edilirken, Danıştay yerel mahkemenin kararını onadı. Düzeltme için ikinci kez Danıştay’a başvuran avukat Tamer, başvuru reddedildiği takdirde AİHM’ye gideceklerini ifade etti. SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Balıkesir 1 ilinde, doğal 2 güzelliğiyle tanınmış bir şela 3 le. 2/ Sınır nişa 4 nı... Destan. 3/ 5 Yabani zeytin... 6 Yemek. 4/ Kimi 7 Türk lehçelerinde “ağa” ye 8 rine kullanılan 9 sözcük... Lütfi Akad’ın bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 filmi. 5/ İçine men 1 P O T O M A N İ dil, gecelik gibi şey 2 A R A K A O L E leri koymaya yara 3 T U V A L U İ N yan ve kumaştan ya 4 O K P İ T O N pılan koruncak... İki C İ B A Y E T büyüklük arasında 5 F 6 O B A U R K İ ki bağıntı. 6/ Güİ Ç N zel sanatların bir da 7 B O Ğ A L A T İ F E lı. 7/ “Bir kez gönül 8 İ Z yıktın ise / Bu kıldı 9 A K O R T A R ğın değil” (Yunus Emre)... Köpük ya da tortu. 8/ Hücre çekirdeğinde bulunan ağ biçimindeki ipliksi yapıya verilen ad... Lütesyum elementinin simgesi. 9/ Bir cetvel türü... İlkçağın en büyük askeri önderlerinden biri olan Kartacalı komutan. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Yalova ilinde bir şelale. 2/ Tarımda kullanılan azotlu gübre... Kas. 3/ “Akdeniz anemisi” de denilen kansızlık hastalığı. 4/ Japonlara özgü çiçek düzenleme sanatı. 5/ Bedende duyulan ağrı... Bir kimseye çalıştığı yerce verilen tatil. 6/ Eskrimde kullanılan üç silahtan biri... Rey... Nikel elementinin simgesi. 7/ Japon lirik dramı... “Çalma, hırsızlık” anlamında argo sözcük. 8/ İnce ve uzun Havana purosunun adı. 9/ Trab zon’da dokunan ve daha çok peştamal yapımında kullanılan bir tür dokuma... “Arap yasemini” de denilen bir süs ağaççığı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear