25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 EKİM 2014 SALI 8 HABERLER GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada ... ve belirsizlikler üzerine. Biz de bu gündemin bir parçası olarak sorunları ve olabildiğince çözüm önerilerini sıralamaya çalışıyoruz. Ancak bugün eğitime ilişkin olumlu bir durumu paylaşacağız. Çevremizdeki gözlemlerin yanı sıra kimi araştırmalar ve eğitim uzmanlarının vurguladığı o ki; Türkiye’de ailelerin en az yüzde 30’luk diliminde aile bütçesinin ilk sırasında çocukların eğitimi var. Kimi uzmanlar bu oranın daha yüksek olduğunu söylüyor. Yine araştırmalar gösteriyor ki, gelir ve eğitim durumu düşük olan ailelerin büyük bir dilimi çocuklarının kendilerinden daha iyi eğitim alması için varını yoğunu ortaya koyuyor. Dershanelerin eğitim ekonomisinin en önemli dilimini oluşturmasını da bu çerçevede değerlendirmek gerek. AKP iktidarının eğitimi, siyasal hedeflerinin bir parçası haline getirmesinin neden olduğu olumsuzlukların yanında ailelerin bu alanda varlığını hissettirmesi, üzerinde durmaya değer. HHH Türkiye’de karıştırılan kavramların başında büyüme ile gelişme geliyor. Her iki kavram eşitmiş gibi kullanılıyor. Oysa insandan örnek vermek gerekirse, kişi hayli büyümüş olabilir ama kendini geliştirmemiş olması da mümkündür. Ülke de öyle. Ekonomik olarak büyümüş bir ülkenin insani olarak da aynı ölçüde büyümüş olması beklenemez. Bunun pek çok örneği vardır ama biz kendi ülkemize gelelim. Türkiye, yarım asrı aşkın süredir dünya ekonomisinde ilk 15 ile 20 ülke arasında geliyor. Bu yılki veriler 18. sırada olduğumuzu gösteriyor. Peki, ya insani gelişmişlik? İşte bu alanda değil ilk 20, ilk 50’de bile değiliz. Özellikle eğitimle doğrudan ilgili alanların tümünde yerimiz sonlarda geliyor. Konu eğitim olunca, tüm dünya ölçeğinde değil de OECD gibi 3040 ülkeyi kapsayan araştırmalarda da yerimiz sonlarda geliyor. Örneğin öğrencilerimiz metamatikte 38 ülkede 31., fende 33. sırada. HHH Burada şu soru akla geliyor: Mademki, aileler çocuklarının eğitimi için varlığını zorluyor o zaman neden başarı düzeyi düşük? Gelişme ile büyüme arasındaki fark burada da önümüze çıkıyor; eğitime önem vermekle eğitimin kalitesini yükseltmek aynı şey değil. Başta ailelerin çocuklarının eğtimine verdiği önemi selamlamış, bunca olumsuzluğun ortasında üzerinde durmaya değer bulduğumuzu vurgulamıştık. Aileler bu sorumluluklarının arkasını getirmeli ve eğitimdeki gidişe müdahil olmalı. Gündemde iki konu var; türbanın ilköğretime inmesi ve okulların imam hatipleştirilmesi... Öyle ki, tümüyle imam hatibe çevrilemeyen okullar da ikiye bölünüyor, bir bölümü bunun için ayrılıyor. Bu iki konu laikliğin erozyona uğramaması açısından önemli. Yine bununla bağlantılı olarak eğitimin içeriği, niteliği ve hedefleri bakımından da önemli. Sistemi rayına oturmuş demokratik bir ülkede, bizim ailelere yüklemeye çalıştığımız sorumluluk devletindir. Devlet eğer devletse, yurttaşına en ideal eğitimi vermek, onu yaşama hazırlamak zorundadır. Türkiye’nin geldiği noktada eğitimin rayına oturabilmesi için ailelerin sürece daha etkin katılması gerekiyor. Türkiye’yi geleceğe taşıyacak olan gerçek lokomotif eğitimdir. Bu nedenle, eğitimden yapılan her tasarruf, gerçekte israftır! Paraların akıbeti belli değil SİNAN TARTANOĞLU Sayıştay’ın eğitim kurumlarına ilişkin raporları, öğrenciler üzerinden elde edilen gelirlerin nerelere gittiğinin belli olmadığını ortaya koydu ANKARA Sayıştay, öğrenciler üzerinden elde edilen milyonlarca liralık gelir üzerinde hiçbir denetimin olmadığını ortaya koydu. ÖSYM’nin düzenlediği sınavlar için Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) okullarında kurulan başvuru merkezlerinde yaklaşık 10 milyon adaydan alınan işlem ücretlerinin “nerelere harcandığını” tespit edemeyen Sayıştay, ÖSYM’nin bankaların tahsil ettiği başvuru ücretlerini takip etmediğini, 2 gün içinde teslim alması gereken binlerce lirayı 7 gün bankada “unutarak”, faizsiz bankacılık yapan Kuveyt Türk’ün de aralarında bulunduğu 6 bankaya haftalık faiz kazandırdığını belirledi. Binlerce üniversite öğrencisinin kredi ve burs ücretlerini, “banka hesap numarası” bilgisine yer vermeden Ziraat Bankası’na yatıran Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun paraların iade edip edilmediğine bakmadığı ortaya çıktı. Suçlanan kurumların kendilerini “mevzuattaki boşlukla” veya “iş yükünün çokluğuyla” savunması ise dikkati çekti. MEB ile ÖSYM arasında 2006 yılında düzenlenen protokolle, ÖSYM tarafından yapılan merkezi sistemi sınavlarında her bir başvuru için okul müdürlüklerince alınacak ücretinin dağıtımına ilişkin esaslar belirlendi. Protokole göre her bir başvuru ücretinin yüzde 50’si okullarda, başvuru ve tercih işlemlerini yürüten personele ödenecekti. Kalan paranın yüzde 80’i tercih işlemlerinin yapıldığı okulların ihtiyaçları için, yüzde 20’si ise diğer okulların acil ihtiyaçları için kullanılacaktı. Ancak söz konusu protokol 2011 yılında yürürlükten kaldırıldı ve yeni bir protokol hazırlanmadı. ÖSYM yılda yaklaşık 40 sınav düzenlemeye devam etti. Bu sınavlara yaklaşık 10 milyon aday başvurdu. Örneğin 2014 yılında her bir başvuru bedeli 3 TL olarak belirlendi. 10 milyon adayın ödediği 3 TL okul müdürlüklerince ya yürürlükten kaldırılan protokole göre toplanıp dağıtıldı ya da Sayıştay’ın tespitine göre “hiçbir düzenlemeye dayanmadan kullanıldı.” Sayıştay’ın bu tespitine karşı MEB’in gönderdiği savunmada ise “Alınan ücretlerin sarfı konusunda mevzuattaki boşluk sebebiyle tereddütler yaşandığı anlaşılmıştır” ifadeleri kullanıldı. Her yıl düzenlenen yaklaşık 40 ÖSYM sınavına ilişkin ücretlerin MEB ayağında nasıl usulsüz toplandığını belirleyen Sayıştay, sınav paralarının ÖSYM ayağında da sorunların yaşandığını raporlaştırdı. Sayıştay’ın ÖSYM raporunda, yaklaşık 10 milyon adayın bankalara yatırılması istenen sınav ücretlerinin yasaya aykırı olarak bankalarda bekletildiği, bu yolla bankalara para kazandırıldığı ortaya çıktı. Kamu Haznedarlığı tebliğine göre bankalarca tahsil edilen paraların iki işgünü içinde ÖSYM’nin hesabına aktarılması zorunluyken, ÖSYM ile 5 banka arasında imzalanan sözleşmelerin “paraların 7 gün içinde kurumun hesabına yatırılmasını” hüküm altına aldığı ortaya çıktı. Yasaya aykırı olarak hazırlanan sözleşmenin uygulanması aşamasında da “Anlaşmalı bankalardan mevcut tahsilatların 67 gün bloke edilerek sonrasında ÖSYM banka hesabına aktarıldığı, bu aktarımların ise kontrollerinin yapılmadığı” belirlendi. Sayıştay’ın Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) ilişkin raporunda ise yine üniversite öğrencilerine ödenen binlerce TL’lik burs ve kredi ödemeleri üzerindeki denetimsizlik ortaya konuldu. Buna göre KYK, üniversite öğrencilerinin burs ve kredilerini öğrencilerin banka hesaplarına yatırılmak üzere Ziraat Bankası’na yatırıyordu. Yapılan denetim sonucunda toplam paranın bankaya yatırıldığı ancak bankanın dağıtım için ihtiyacı olan öğrencilerin hesap numaraları bilgisinin bankaya verilmediği ortaya çıktı. EĞİTİMDEKİ GERİCİLEŞME VE ASİMİLASYONA KARŞI yürüyüşteler Yol boyunca olumlu tepkilerin yanında küfür ve tacizlere de maruz kaldıklarını anlatan Aleviler, “Önyargılar kırılmalı. Daha geçen günlerde Suriye’de 47 öğrenci öldürüldü. Yarın bu sorunun Türkiye’de olmayacağının garantisini kim verebilir. İnsanlar demokratik haklarını istiyor. Bu insanlar ne istiyor diye dönüp bir bakılmalı” diyor. Aleviler 2 haftadır yollarda ALİ AÇAR Eğitimdeki gericileşmeye ve asimilasyona karşı Ankara’ya yürüyen Aleviler 2. haftayı geride bıraktı. Ankara plakalı bir sivil polis aracıyla adım adım takip edilen yürüyüşün her dakikası telefonla üst makamlara aktarılıyor. Yol boyunca olumlu tepkilerin yanında küfür ve tacizlere de mağruz kaldıklarını anlatan Aleviler, “Önyargılar kırılmalı. Daha geçen günlerde Suriye’de 47 öğrenci öldürüldü. Yarın bu sorunun Türkiye’de olmayacağının garantisini kim verebilir. İnsanlar demokratik haklarını istiyor. Bu insanlar ne istiyor diye dönüp bir bakılmalı”diyor. İlk günkü gibi aynı istek ve kararlılıkla Ankara’ya yürüyen Aleviler, bundan sonraki süreçte daha kitlesel eylemlerin başlayacağını söylüyor. Alevi örgütleri tarafından 12 Ekim’de Ankara’da düzenlenecek olan “Büyük Alevi Mitingi” için 24 Eylül’de İstanbul’dan yola çıkan Sevim Yalıncakoğlu, Taylan Cirit, Mustafa Ördek, Murat Emrah Ağırman ve Masim Gölek önceki gün 450 km’lik yürüyüşün 3’te 2’sini geride bıraktı. Üzerlerinde “Eğitimdeki hak ihlallerine karşı yürüyoruz” yazılı yeleklerle emniyet şeridinde yürüyen ekibin önceki gün ziyaretçileri arasında Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu ve dernek yönetimi ile Halkların Demokrasi Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu üyesi Hatice Altınışık vardı. Bolu Çaydurt çıkışında yakaladığımız ekiple birlikte yaptığımız yaklaşık 1 km’lik yürüyüşte anlatılanları kendi gözlerimizle görme imkânı bulduk. Yol boyunca korna çalarak taciz eden araç sürücüleri, bağıranlar ile emniyet şeridine sıfır geçerek aşırı sürat yapanlarla ekibe el salayarak destek verenlere de tanık olduk. Verilen molada aradan geçen 2 haftada yürüyüştekilerin yaşadıklarını ve bundan sonraki süreci konuştuk. Yürüyüş ekibinin tek kadın eylemcisi Sevim Yalıncakoğlu 24 Eylül’de başlayan yürüyüşte 300 km’yi geçtiklerini ve ilk günlerde büyük sıkıntılar yaşadıklarını söyledi. İzmit Körfezi’ni geçerken sözlü sataşmalar, uzaktan korna çalarak küfredenler ve emniyet 10 milyon adaydan 3 lira ‘GERİCİLİĞE KARŞI DİK DURDUK’ Alevi çocuklarının zorla din dersine sokulmasına karşı günde 2025 km. yürüdüklerini söyleyen Mustafa Ördek ise bu sırada ilköğretimde türbanın serbest bırakılarak eğitime bir gerici darbe daha vurulduğunu söyledi. Sorunun sadece Alevilerin sorunu olmadığının altını çizen Ördek, “Biz Aleviler, gericiliğe karşı her zaman dik durduk. Bundan sonra da çocuklarımızın geleceğinin karartılmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Murat Emrah Ağırman da Alevi sürgünlerinin ve katliamlarının bugün IŞİD eli ile Ortadoğu’da sürdüğüne dikkat çekerek “IŞİD’in yaptığı ortada. Yarın Türkiye’ye gelmesi kaçınılmaz. Biz inanç özgürlüğü ve gericiliğe karşı mücaledimizi sürdürüyoruz. Bizim inancımızdan ellerini çeksinler. AKP’nin gerici yasalarına karşı biz de kendimizi savunacağız” diye konuştu. 28 Şubat’ta mağdur olanların bugün zalimce davrandığını kaydeden Taylan Cirit özetle şunları söyledi: “Bu iş Ankara’daki mitingle bitmeyecek. 28 Şubat’ta mağdur olduğunu iddia edenler şimdi zalim oldular. Aleviler ve Alevilik AKP’nin saldırısı altındadır. Devlet kılıcını Alevilerin boynunda bilemekten vazgeçmeli. Biz bu ülkede yaşayan herkes için eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz. Biz geleceğimizin çalınıp asimilasyona uğratılmasına izin vermeyeceğiz.” Yürüyüşe destek için gelen Ali Kenanoğlu da 4+4+4 ile başlayan süreçte Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dindar nesil” projesinin hayata geçirildiğini söyledi. Aleviler açısından sıkıntılı bir zaman dilimine geçildiğini dile getiren Kenanoğlu, “Bundan sonraki süreçte etkin eylemlilik sürecini hayata geçirmeyi planlıyoruz. Okulları boykottan, şehirlerin merkezlerinde her hafta cem ibadeti yapmak ve oturma eylemlerine kadar görüşmeler içindeyiz” dedi. Devletin inançlar üzerindeki baskısının arttığına işaret eden HDP MYK üyesi Hatice Altınışık da “Türkiye’nin gidişatı Ortadoğu’daki kutuplaşmaya doğru gidiyor. Diğer bir deyimle Türkiye’nin iç savaşı Ortadoğu’da sürüyor. Bu tehlikeli gidişattan vazgeçilmezse Türkiye’de de benzer sıkıntıların yaşanması kaçınılmaz. Bundan sonraki süreçte partimiz Alevilerin alacağı her kararın yanında yer alacaktır” diye konuştu. miye gittiğini öğrendik. Bu durumu çocuk diğer derslerden de sınıfta bırakılırım, sınıfta kalmak istemiyorum diye saklamış. Düşünün biz kendi dernek başkanımızın çocuklarını dahi bu baskıdan koruyamıyoruz. Çocuklar hayatına bu korku ile devam ediyor. İşte o zaman bu yürüyüşün ne kadar doğru ve anlamlı olduğunu bir kez daha anladım” diye konuştu. Sınavlar bankalara kazandırıyor Öğrencinin sırtından faiz Fotoğraflar: VEDAT ARIK ANAOKULUNDA ‘CAMİ HAFTASI’ KUTLAMASI Yaşananlara tanık olduk Hayalet burs! şeridine sıfır geçişler yapıldığını anlatan Sevim Yalıncakoğlu, destek verenlerinse yürüyüşte morallerinin bozulmaması konusunda en önemli etken olduğunu söyledi. Yürüyüş sırasında Güvenç Abdal Eğitim ve Derneği Başkanı’nın evinde bir gece misafir olduklarını ve orada yaşadığı bir olayı unutamayacağını anlatan Yalıncakoğlu, “Dernek başkanı Cafer Abi’nin yeğeninin ailesinden habersiz ca ‘Başörtüsü ve takkeyle gelin’ İstanbul Haber Servisi Kartal’da bir anaokulunda, 4 ile 6 yaş arasındaki anasınıfı çocuklarının takke ve türban ile camiye götürüldüğü ortaya çıktı. Söz konusu uygulama, eğitimcilerin de eleştirisine neden oldu. Anaokulundan velilere gönderilen izin yazısını twitter hesabından paylaşan CHP İzmir Milletvekili Erdar Aksünger, “Cami Haftası diye bir şey icat etmişler, anasınıfı çocuklarını takke ve başörtüsü ile camilere götürüyorlar!” diyerek tepkisini dile getirdi. Öğrencilerin velilerine geçen günlerde gönderilen izin yazısında, Cami Haftası kapsamında, erkek çocukların takke, kız çocukların da başörtüsü ile camiye götürülmek istendiği belirtilerek velilerin izin verip verilmediği soruldu. CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger tarafından twitter üzerinden paylaşılan söz konusu izin yazısında “1 Ekim Çarşamba günü ‘Cami Haftası’ sebebiyle çocuklarımızla birlikte Pendik Dumankaya Camisi’ne öğle namazına gidilecektir. Öğle namazının ardından çocuklarımız cemaatle sohbet edecek ve Kuranıkerim dinleyerek güzel ve maneviyat dolu bir gün geçireceklerdir. Çocuklarımızın okul eşofmanlarıyla gelmelerini ve erkek çocuklarımızın takke, kız çocuklarımızın başörtüsü getirmelerini rica ediyoruz” ifadeleri yer aldı. Yazıda, gezi ücretinin 5 TL olduğu kaydedilirken okulun ismi ise belirtilmedi. Aksünger gazetemize yaptığı açıklamada, “Bu konular Türkiye’de yeni şablonu göstermesi açısından türban tartışmalarının olduğu şu anki konjonktürde örnek bir konu. 1980 sonrasında bu ülkede bu tür şeyler dozu yükselerek bu hallere geldi. En son ortaokullarda türban meselesi, arkasından bu anaokulundaki konuların ortaya çıkması Türkiye’nin geldiği yeni noktayı gösteriyor” dedi. Yüksek puanlı öğrenciler, nakille çok düşük puanla öğrenci alınmasını protesto etmeye hazırlanıyor Nakilzedeler eylem hazırlığında FİGEN ATALAY TEOG kapsamında yapılan nakillerde yapılan adaletsiz uygulamalar, öğrenci ve velileri çileden çıkardı. Sınavlara yıllarca hazırlanarak yüksek puanlı okullara yerleşen öğrenciler, kendilerinden 100200 puan aşağıda bulunan öğrencilerin “puan şartı”nın kalkmasıyla nakil olmasına, eylemlerle tepki göstermeye hazırlanıyor. Halen liselerde Türkiye genelinde 18 bin 14 boş kontenjan bulunuyor. Nakil başvurusu yapan öğrenci sayısında azalma olması nedeniyle önümüzdeki günlerde daha çok sayıda düşük puanlı öğrencinin, yüksek puanlı okullara yerleşmesinin mümkün olabileceğine dikkat çekiliyor. Çocuğunun kayıtlı olduğu okulda haksız bir nakil işlemi gerçekleştiğini düşünen veliler, Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurarak inceleme isteyebilir. Nakil skandalı yaşanan okullardan biri olan Yaşar Acar Fen Lisesi’nin velileri, okula birden çok düşük puanlı öğrencinin nakille geldiğini söyledi. Bir veli, “Benim çocuğum bu okulu kazanabilmek için yıllarca çalıştı. 483 puanlı okula 400 puanlı öğrenci geldiğini duyduk. Çocuğumun üzüntüden saçı ağardı. Adalet duyguları zedelenen bu çocuklar, haksız nakillerin iptali için eylem yapmayı düşünüyor” dedi. 3 günlük puansız nakillerde çocuğu Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’ne yerleşen bir veli de, “‘Çocuğum hayalini bile kuramadığımız bir okula nakil le geldi. Bu uygulama kimler için çıkarıldı bilmiyorum ama bizim de işimize yaradı” diye konuştu. Uğur Dershanesi rehberlik koordinatörü Nazik Kösegil, nakil süreciyle ilgili şunları söyledi: “Okula nakil başvurusu yapan öğrenciler ile okuldaki boşluk sayısı birbirine yakın olduğunda ve puan sıralaması yapıldığında öğrencinin puanına değil kontenjan boşluğu sayısına denk gelip gelmediğine bakılır. Yani öğrenci 300 puan alıp 400 puanlık bir okula kontenjan boşluğuna denk gelirse girebilir. Bundan sonraki süreçte yaşanabilir. Çünkü nakil başvurusu yapan öğrenci sayısında azal Sayı artacak ma var ama kontenjan boşlukları devam ediyor. Dolayısıyla başvuran sayısı kontenjan boşluğu sayısının altında ise başvuran tüm öğrenciler o okula geçer. Bir puan sıralaması durumu söz konusu olduğundan puansız yerleşme diye bir şey söz konusu değildir. Başvuruda puan sıralaması da olmadığından bu ve benzeri durumları nakillerde özellikle bundan sonraki süreçte çok sık yaşayacağız. Veliler hangi nedenden dolayı hata olduğunu düşünüyorlarsa bakanlığa dilekçe yazarak inceleme isteyebilirler.” Nakil başvuruları, yarın ve 9 Ekim perşembe günü yapılabilecek. Sonuçlar, 10 Ekim Cuma günü açıklanacak. Sonuçlar cuma açıklanacak
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear