14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 EKİM 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Askerin MİT benzeri yargı dokunulmazlığı talebi AKP, CHP ve HDP’den destek bulamadı 7 Siyasiler ‘zırha’ soğuk AYŞE SAYIN/MAHMUT LICALI ANKARA Türk Silahlı Kuvvetleri’nin MİT görevlilerine soruşturmalarda Başbakanlık’ın izin vermesi şartı getirerek yapılan korumanın çözüm sürecinde kendilerine de sağlanması isteğine AKP soğuk yaklaştı. CHP ve HDP de faili meçhullere yeniden zemin hazırlayacağı görüşüyle askere korumaya karşı çıktı. AKP’nin askerin bir cümlelik yasa değişikliğiyle yapılmasını istediği koruma konusunda ilk yaklaşım olumsuz oldu. AKP’de askere yapılacak bir yasa değişikliğiyle koruma verilmesi konusunda yapılan değerlendirme şöyle: “Askere Meclis’ten tezkere ile aldığımız asker gönderme ve yabancı asker bulundurma yetkisi bağlamında, tezkere çerçevesinde askerin yerine getireceği görevler açısından yeni bir koruma verilmesine kesin olarak ihtiyaç yoktur. Ancak asker bir süredir çözüm süreci kapsamında soruşturmalarla ilgili koruma istemekteydi. Son çıkardığımız çözüm sürecine ilişkin çerçeve yasa ile askere bu korumayı verdik ve bu isteklerini yerine Askerin talebi 22 aydır bekliyor BARKIN ŞIK ANKARA Genelkurmay Başkanlığı’nın 22 ay önce hazırlayarak Başbakanlık’a gönderdiği ve 24 Ocak’ta Cumhuriyet tarafından gündeme getirilen “TSK’ye Yargı Kalkanı” düzenlemesini askerin ısrarla istediği öğrenildi. Konuyu son olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in Bakanlar Kurulu’na verdiği brifing sırasında gündeme getirdiği belirtildi. Yapılması istenen düzenlemeyle, terörle mücadelede görev alan/al mış rütbeli TSK personelinin yargılanması izne bağlanacak. Başbakanlık’ta bekleyen tek maddelik düzenleme ile Askeri Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılması öngörülüyor. Uzman çavuştan generale kadar hakkında yargılama talebi bulunan rütbeli askerlerin Genelkurmay Başkanı veya kuvvet komutanının izniyle yargılanabilmesini öngören düzenlemenin çözüm sürecine paralel olarak hayata geçmesi isteniyor. İzni verecek makam, personele yapılan suçlamanın “görev suçuyla ilgili olup olmadığına” bakacak. Tehlikeler ve Şablonlar Suriye ve Irak’a asker gönderilmesine, Türkiye’ye yabancı asker girişine izin veren tezkere TBMM’de AKP MHP oylarıyla onaylandıktan sonraki durum bir gün öncesine göre daha karmaşıktır. Çünkü şimdi hem içeride hem dışarıda farklı sonuçlar doğurabilecek yeni bir silahla “mücehhez”dir AKP iktidarı. Bu silahın nasıl kullanılacağını merak edenler benzer durumları, siyasi gücün militer güçle her buluşmasının yarattığı “yenilikleri” hatırlamalıdırlar. Kuşkusuz bu yeterli olmayacaktır; bu gibi “yeniliklerin” “ulusal” duyguları, şoven milliyetçi böbürlenmeleri zirveye çıkardığı ve yönetenlere ideolojik üstünlük sağladığı da ihmal edilmemesi gereken bir gerçektir. Bu türden, köktendinciliğin yaygın desteğiyle güç kazanmış, laikliği devre dışı bırakmayı başarmış ideolojik üstünlükler, giderek koyulaşan karanlıkta her türden oyunun sergilenmesine, saklı kalmış niyetlerin, örneğin “mutlak otoritenin zorunluluğu” tezinin rahatlıkla savunulabilmesine ve hızla uygulanabilmesine olanak sağlar. HHH Böyle zamanlarda solu bekleyen en büyük tehlike, şablonların sahte koruyuculuğuna sığınmak olur. Örneğin “her türden melanetin ABD emperyalizminden kaynaklandığını” söylemek, bugünkü durumun kaynağını artist Reagan, babaoğul Bush dönemlerinde aramak ve bulmak pekâlâ mümkün ve doğrudur ama bugünkü güçler dizilişini, gereksinimleri ve muhtemel sonuçları kavramak için yetersizdir; hiçbir işe yaramaz. Somut durum, IŞİD teröristlerinin İslam ülkelerinden, aşiretlerinden aldıkları güçle ve büyük ideolojik destekle geniş bir alanda hâkimiyet kurdukları, Irak’ta ve Suriye’de güç biriktirdikleridir. Şimdi bu terör örgütünün ortaya çıkışını ABD’ye bağlamanın, “alçak ABD emperyalizmi IŞİD’i sen yarattın” demenin hiçbir pratik yararı yoktur; çünkü Ortadoğu ile ilgili hesapları tutmayan ABD, şimdi bu örgütü dizginlemeye, askeri güçle ehlileştirmeye çabalamaktadır. Burada ABD’nin uzun erimli niyeti, planı ne olursa olsun, pratik ve önemli sonuç, bu yazının yazıldığı saatlerde hâlâ böyle bir umut vardı, Kobani’nin IŞİD’in eline geçmesinin önlenmesi olur ya da olurdu. HHH Tezkere ile siyasi gücünü artırma imkânlarını genişleten AKP’nin kolayca ve kendisi için büyük tehlikeler yaratmayacak küçük maceralarla, örneğin Süleyman Şah karakolunu kurtarmak için düzenlenecek bir operasyon sonunda sağlayacağı ideolojik üstünlük, dedikodusu çoktan başlamış bir erken seçimde daha da pekişmez mi? Tamam AKP’nin başka güçlerin sırtından sağlamaya çalıştığı bir Suriye zaferi yakın zamanda görünmüyor; peki Suriye sınırında ortaya çıkan PYD özerk kantonlarının IŞİD eliyle ortadan kaldırılması, güçten düşürülmesi ve bu durumun “istemem yan cebime koy” diye sırıtan ikiyüzlü siyasetin başarısı olarak seçmen kitlesine sunulması da imkânsız mı? Öyleyse iki büyük tehlike ve tehdit karşımızdadır: Birincisi AKP iktidarının otoritesini mutlaklaştırmak için önemli yeni bir araca kavuşmuş olmasıdır. İkincisi Kürt siyasi hareketinin büyük bir tuzakla karşı karşıya kalması ve bunun tüm Türkiye’de olumsuz sonuçlarının ortaya çıkmasıdır. Bu olumsuz sonuçların en önemlisi, tırmanacak şoven milliyetçiliğin, otoriter yönetime baskı ve zorbalığı artırmada bulunmaz fırsatlar sunması olacaktır. HHH IŞİD realitesini dizginlemeye, Suriye’de tarafların itiraz etmeyeceği bir sonuç elde etmeye çalışan ABD’nin, Türkiye’deki durumların medya ve Think Tank kuruluşları aracılığı ile “insan hakları, basın özgürlüğü” vesaire gibi gerekçelerle eleştirmesi de doğrusu pek hoş olacak, iç faktörün yenik güçlerinde dış faktör edebiyatının ve umudunun güçlenmesine yol açabilecektir. Bu nedenle şablonları bir yana bırakmanın ve somut duruma, somut durumun aktörlerine alıcı gözle bakmanın, niyetleri okumakta geç kalmamaya özen göstermenin zamanıdır. Tehlike büyüktür ve “kahrolsun ABD emperyalizmi” şablonu, kuşkusuz tez zamanda kahrolsun, eli kolu kırılsın ama işe yarar bir analiz argümanı değildir. getirdik. Çerçeve yasadaki, ‘Bu kanun kapsamında verilen görevleri yerine getiren kişilerin hukuki, idari ve cezai sorumluluğu doğmaz’ hükmü doğrudan askerleri de kapsayacak bir korumadır. Bu hükümdeki ‘verilen görevleri yerine getiren kişiler’ ibaresi tüm kamu görevlilerini, dolayısıyla askerleri de kapsamaktadır. Bu hüküm askere çözüm süreci kapsamında istediği korumayı getirmektedir. Bu nedenle askere ekstra yeni bir koruma, soruşturmalara karşı ek bir zırh ihtiyacı yoktur.” CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise askerin “terörle mücadele”de görev alan askerlerin yargılanmasının Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı iznine bağlanmasının “hukuk devleti” ilkesiyle bağdaşmayaca ğını söyledi. Hükümetin MİT Yasası ve daha sonra da çözüm sürecine ilişkin çerçeve yasada benzer düzenlemeleri getirdiğini belirten Tanrıkulu, “Bu iki düzenlemeye de biz itiraz etmiştik, cezasızlık getiriyor ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmıyor, diye. Özellikle son çıkan çerçeve yasada bizim itirazımızla Genel Kurul aşamasında bu konudaki yetki biraz daha daraltılmıştı” dedi. MİT Yasası ve çerçeve yasayla getirilen zırhın bile verilen görevle sınırlandığına işaret eden Tanıkulu, askerin istediği “terörle mücadele”de görev alanların yargılanmasında izin mekanizmasının geçmişte büyük acıların yaşanmasına neden olduğunu ifade etti. Geçmişte terörle mücadele yasalarında yer alan benzer düzenlemelerin olduğunu belirten Tanrıkulu şunları söyledi: “Ama bunlar kaldırıldı. Çünkü AİHM Türkiye’yi onlarca kez ‘etkili başvuru hakkını ihlal’ suçundan dolayı mahkum etti. Çünkü soruşturmaların izne bağlanması ya cezasızlık sonucu doğuruyor, ya da soruşturmaların uzamasına yol açıyor. Güvenlik kuvvetleri geçmişte işkence de yapıyordu ama terörle mücdeleye sığınıyorlardı. Faili meçhullerde de, köy boşaltmalarda da bunun arkasına sığındı. Türkiye, büyük acı tecrübeler geçirdiği dönemlerin yasalarını yeniden geri getirme durumunda olmamalıdır.” HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel de Genelkurmay’ın bu isteğinin güvenlik devletine doğru gidişin bir göstergesi olduğunu kaydetti. MİT için de benzer bir zırhın bulunduğunu anımsatan Tüzel, her tür kolluk gücüne devletin koruma şemsiyesi getirilmek istendiğini kaydetti. Despotik ve baskıcı devlet mekanizmasının daha fazla hissedileceğinin habercisi olduğunu belirten Tüzel, “Konjonktürü bahane ederek bu düzenmeyle her türlü hukuksuzluğa koruma kalkanı getiriliyor” değerlendirmesini yaptı. Antidemokratik bir devlet yapısı içerisinde tek bir merkezi idareye ve mekanizmaya bağlama amacıyla hareket edildiğini söyleyen Tüzel, “Buna karşı çıkmak gerekiyor. Bu tür düzenlemeler merkezi otoritenin hükümetin emrinde iş yapan kolluk gücüne koruma getirir. Bu tür korumanın hukukta yeri yoktur. Hukukta suç teşkil eden her eylem için yargı yolunun açık olması gerekir” diye konuştu. Önce suçladı, sonra özür diledi ÖNCEKİ AKŞAM GÖRÜŞTÜLER IŞİD’in büyümesinden sorumlu tuttuğu Erdoğan rest çekince ABD Başkan Yardımcısı Biden aradı Erdoğan’dan Biden’a rötarlı tepki FIRAT KOZOK ANKARA ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerin IŞİD’e yüz milyonlarca dolar ve on binlerce ton silah gönderdiği yönündeki sözleriyle başlayan krizde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkisi “rötarlı” oldu. Biden ile önceki akşam görüşen Erdoğan, Biden’ın sözlerinden, görüşme sonrasında haberdar oldu. Biden’ın skandal sözlerine ilk yorum, bayramı İstanbul’da geçiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bayram namazı sonrası geldi. u Biden’a asla, “Haklıydınız” demediğini belirten Erdoğan, “Eğer Harvard’da böyle bir şey söylediyse, bizden özür dilemesi lazım” dedi. IŞİD’e destek suçlamasını yönelten Biden, koalisyonda çatlak yaşanmasının önüne geçmek üzere sözlerini geri aldı. BEYAZ SARAY’IN YUMUŞATMA ÇABASINI TELEFON İZLEDİ Haber Merkezi ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Ankara’da büyük tepki yaratan sözlerinin ardından, önce Beyaz Saray Sözcülüğü’nden yumuşatma açıklaması geldi, daha sonra Biden arayarak Erdoğan’dan özür diledi. ABD’nin IŞİD ile mücadelede Türkiye cephesini kaybetmemek için böyle bir diplomatik manevra yaptığı ileri sürüldü. Biden’ın sözcüsü Kendra Barkoff, eposta yoluyla Hürriyet’ten Tolga Tanış’a gönderdiği açıklamada, başkan yardımcısının aslında Suriye’deki belirsizliğe vurgu yapmaya çalıştığını ve Biden’ın Erdoğan’a “hayran olduğunu” söyledi. Kendra Barkoff açıklamada şöyle dedi: “Türkiye, ABD için kritik bir müttefiktir ve başkan yardımcısının saygı duyduğu ve hayran olduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kişisel olarak yakın bir ilişkisi vardır. İki lider, bugün ülkelerimizin IŞİD’e karşı mücadele etmedeki ortak çabaları hakkında konuştular ve bundan sonraki eylemlerimizi koordine etme konusunda mutabık kaldılar. Başkan yardımcısının perşembe akşamı Harvard Üniversitesi’ndeki açıklamalarında, hiçbirimizin Suriye içindeki değişik muhalefet unsurları hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığımızı anlatmaya çalışıyordu.” ABD, bu açıklamayla yetinmedi. Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak özür diledi. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre Biden, Harvard Üniversitesi’ndeki konuşmasını tavzih etme amacıyla Erdoğan’la bu akşam bir telefon görüşmesi yaptı. ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın, Suriye’de IŞİD ve benzeri aşırılık yanlısı gruplara Türkiye ya da diğer müttefikler tarafından silah sağlandığı ya da destekçi olunduğu iması uyandırabilecek ifadelerinden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan özür dilediği öğrenildi. Biden, ABD olarak IŞİD ve benzeri terör örgütleriyle mücadelede Türkiye de dahil olmak üzere müttefiklerin yaptıkları katkılara ve fedakârlıklara büyük önem atfettiklerini de söyledi. Erdoğan ve Biden’ın, görüşme sırasında, IŞİD ve benzeri terör örgütlerine karşı Türkiye ve ABD’nin birlikte mücadele vermeye ve yakın temasta olmaya devam etmeleri gerektiğini de vurguladıkları öğrenildi. Telefonda tepki gösterecekti ama... Erdoğan, bayramın ilk günü verdiği bu tepkiden yaklaşık 10 saat önce, Harvard’daki konuşmasından tam bir gün sonra Biden ile telefonda görüşmüştü. Yapılan açıklamalarda ikilinin görüşmede Türkiye ve ABD’nin müttefik olarak bölgede ortak bir strateji izlemeye devam etmelerinin önem taşıdığını vurguladıkları belirtilmiş, IŞİD başta olmak üzere terörle ortak mücadele konusunun ele alındığı ifade edilmişti. Bu çerçevede Biden’ın Kobani başta olmak üzere kaos ortamından kaçan mültecilere kucak açmasından ötürü Türkiye’nin takdir edildiğini söylediği bildirilmişti. Görüşmenin Biden’ın skandal sözlerinin ardından yapılması, ikili arasında bu konunun da görüşüldüğü yorumlarını beraberinde getirmişti. Ancak Erdoğan’ın telefon görüşmesinden önce Biden’in açıklamalarından haberdar olmadığı öğrenildi. Görüşmenin ardından Biden’in konuşmasının videosu ve haber metinleri Erdoğan’a iletildi. Biden’ın konuşmasında ciddi bir üslup kullanmasa da bu açıklamalarını düzeltmesi gerektiği görüşü üzerinde duruldu. Bunun üzerine Erdoğan, sabah namazının hemen ardından tepkisini ortaya koydu. Ankara’dan misilleme ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın açıklamalarına Ankara’dan tepki geldi. İlgili kanallardan girişimde bulunulduğu ve diplomatik düzeltme beklendiğini belirten diplomatik kaynaklar, “Tersine, ABD Başkan Yardımcısı Biden bize ‘Siz haklıydınız’ dedi” ifadelerini kullandı. İstanbul Haber Servisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın önceki gün IŞİD tehdidinden aralarında Türkiye’nin de olduğu ABD’nin müttefiklerinin sorumlu olduğu yönündeki açıklamalarına tepki gösterdi. Erdoğan, “Eğer Biden, bu tür ifadeler kullandıysa, Biden benim için tarih olmuştur. Asla benden böyle bir ifade olmamıştır” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Kurban Bayramı’nın 1’inci günü bayram namazı için Sultanahmet Camii’ne geldi. Erdoğan bayram namazı çıkışı basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Erdoğan, bir gazetecinin, “ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Harvard’daki konuşmasında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bölgedeki ABD müttefiklerinin IŞİD’e yardım yaptığını söyledi. Sizin Suriye’ye ilişkin olarak kendisine ‘Siz haklıydınız’ dediğinizi ifade etti. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine, “En son ABD’de, bu son gidişimde yaptığımız görüşmede de asla kendilerine bu noktada ‘Biz yanlış yaptık. Bizim böyle bir duruşumuz oldu. Orada siz haklıydınız’ asla böyle bir şey olmamıştır. Sayın Biden eğer Harvard’da böyle bir şey söylediyse, bizden özür dilemesi lazım. Öyle ufak tefek çevresinden dolaşarak yapılacak açıklamalar bizim kabulümüz değildir” dedi. Erdoğan, ya bancı savaşçıların asla Türkiye’den Suriye’ye girmediğini öne süre rek “Turist pa saportuyla bizim ülkemizden gelip Suriye’ye geçer ama silahlı ola rak geçtiğini kimse söyleyemez. Bu konuda hassasiyetimiz aynen de vam etmektedir. Biz şu ana kadar 6 bin kişinin Türkiye’ye girişini yasakladık. Bin kişiyi deport ettik” dedi. Erdoğan, Fransa’nın “Bin savaşçı orada”, İngiltere’nin BM Güvenlik Konseyi’nde “600 savaşçı orada” açıklaması yaptığını kaydederek, “Bunları kendileri söylediği halde Türkiye’yi bu tür bir suçlamayla karşı karşıya bırakmak çok yanlış bir şey. Esefle karşıladım” dedi. Erdoğan, Meclis’te kabul edilen tezkere ile ilgili de bir müddet önce Türkiye’nin, Irak’a veya ‘IŞİD neyse PKK odur’ Suriye’ye niçin girmediğini söyleyenlerin bugün olumsuz bir yaklaşım sergilediğini aktardı. Erdoğan, “Akşam farklı, sabah farklı olmaz. Siz bir büyük devlet olarak eğer sınırlarınız tehdit altındayken bunlara göz yumarsanız, sessiz kalırsanız, sizi tarih affetmez. Kobani’den gelenler şu anda nereye sığınıyor? Türkiye’ye sığınıyor. Türkiye’de özellikle PKK terörünün içinde olanlar şu anda bu işi sahiplenmenin gayreti içerisindeler. Bizim bunlara da tabii olumlu bakmamız mümkün değil. Bizim için IŞİD neyse PKK odur” dedi. Erdoğan, Kobani’de önceki gün yaşanan çatışmaların ardından HDP’den çözüm sürecinin sekteye uğrayabileceği açıklamasının anımsatılması üzerine de, “O onların sorunu. Bizim için çözüm sürecinin sona ermesi diye bir şey yok. Çözüm sürecinin sona erdirme gayreti içerisinde olanlar bunun bedelini ağır öderler. Kendi halkını dağlara kaçıranlar bunlar değil mi? Bunları artık dillendirmek gerekiyor. Artık benim cumhurbaşkanı olarak çok da objektif olarak bunları konuşma imkânım var, hakkım var. Bunları konuşacağım” dedi. Davutoğlu: Bunu söylemeye hakları yok İstanbul Haber Servisi ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in açıklamalarına bir tepki de Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan geldi. Bayram namazı için Fatih Camii’ne gelen Davutoğlu, “Sünni, Şii, Nusayri, Hıristiyan, Arap, Kürt, Türkmen, Yezidi, Suriye ve Irak’tan gelen bütün bu misafirleri ağırlarken, hiç kimsenin Türkiye’yi eleştirme hakkı da yoktur, haddi de yoktur” dedi. Davutoğlu, Biden’in açıklamalarını kabul etmenin mümkün olmadığını kaydederek, “Bütün ABD yönetimi ve en başta Joe Biden çok iyi biliyor ki Türkiye 4 yıldır tek başına bütün mültecileri ağırlamaya devam ediyor, uyarıları dinlenmiş olsaydı bugün bu acılar yaşanmazdı. Herkesin tarihi sorumluluğu var burada. Ama hiçbir tarihi sorumluluk taşımayan eğer bir ülke aranıyorsa o Türkiye’dir” dedi. Davutoğlu, Nisan 2011’den bu yana 1.5 milyonu aşkın mültecinin misafir edildiğini aktarırken “Yabancı savaşçılar konusunda Türkiye her zaman engelleyici tutumunu sürdürmüştür” dedi. n KONYA (Cumhuriyet) Merkez Meram ilçesi Şükran Mahallesi Şule Sokak içerisinde bir grup Suriyeli, otoparkın önüne seyyar tezgâh açmak istedi. Otopark sahipleri bu durumun araç giriş çıkışlarını önleyeceğini belirterek Suriyelilerden gitmelerini istedi. Bunun üzerine iki grup arasında tartışma başladı. Tartışma kısa sürede küfürleşme ve kavgaya dönüştü. Kavga iki grubun yakınlarının da katılımıyla büyüdü. Sopa ve bıçakların kullanıldığı kavgada Suriyeli Hamed Tamir (19) bıçakla, Muhamed Anvar (30) ile Cemalettin Cengiz (28) ise başlarından aldıkları darbeler sonucu yaralandı. Suriyelilerle seyyar kavgası
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear