26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 2014 PERŞEMBE 12 DIŞ HABERLER [email protected] New York Times, CIA’nın mazisine bakıp Suriye’de ‘olası kara seçeneğine’ işaret etti CIA eğittidonattıçuvalladı Dış Haberler Servisi CIA’nın isyancı grupları gizlice eğitip silahlandırmasının cazibesine kapılan ABD başkanları kervanına Barack Obama da katıldı. Sebebi IŞİD’le savaşın Suriye ayağında kara gücüne duyulan ihtiyaç. “Ilımlı” diye addedilen ama kim oldukları belli olmayan Suriyeli isyancılar, Türkiye’nin de destekleyeceği “eğitdonat” programından geçirilecek. Gelgelelim CIA’nın kendi iç araştırması, teşkilatın 67 yıllık tarihinde Angola’dan Nikaragua ve Küba’ya dek bir dizi ülkede isyancıları silahlandırma faaliyetlerinin genelde “çuvalladığını” ortaya koydu. New York Times’a göre, Obama yönetiminin Suriye içsavaşına müdahil olup olmamayı tartıştığı 20122013’te, CIA’nın yaptığı, hâlâ gizli statüsündeki araştırma, yabancı güçleri silahlandırma girişimlerinin çatışmanın uzun vadeli sonucuna pek az etkilediğini gösterdi. Hele ABD’nin karada doğrudan desteği olmazsa, hemen hiç işe yaramıyordu. Suriyeli isyancılarla ilgiDış Haberler Servisi IŞİD’e karşı koalisyonu güçlendirmek isteyen ABD Başkanı Barack Obama, Washington yakınındaki Andrews Hava Üssü’nde 22 ülkenin en üst düzeyde askeri yetkilileriyle buluştu. Obama Irak’ın Anbar vilayetine odaklansalar da Kobani için “çok kaygılandıklarını” kaydetti. ABD Başkanı, IŞİD’e karşı stratejiyi ele alırken başarılara karşın kampanyanın uzun olacağını ve geri adımların normal sayılması gerektiğini belirtti. Toplantıya Türkiye’den genelkurmay başkanı gitmemişken, Amerikan basını Ankara’nın isteksizliğine dikkat çe A (AA) BD istihbaratı 67 yıllık tarihinde yabancı güçleri silahlandırıp eğittiği hiçbir döneminde başarı elde edemedi. Sadece karadan doğrudan destek verdiğinde muradına erebildi. CIA’nın bu tespitleri içeren raporu Obama’nın Suriye’deki tutumunu da belirledi Obama ısrarla sordu li program da böyle. Bu bulguların Beyaz Saray’a sunulmasıyla da paramparça Suriye muhalefetinin üyelerinin eğitilip silahlandırılmasına dair bazı üst düzey yetkililerde derin şüpheler doğdu. Obama’nın gizli operasyon başlatma isteksizliğini de besledi. Tartışmalara katılmış eski bir üst düzey yetkili “Obama şunu bilmek istiyordu: Bu hiç işe yaramamış mıydı” dedi. Nisan 2013’te CIA’ya Ürdün’de bir üste az sayıda isyancıyı silahlandırmak için yetki veren, kısa süre önce bu misyonu Su udi Arabistan’da paralel ve daha büyük bir Pentagon programıyla genişletmeye karar veren Obama’nın isyancıları desteklemekte çok yavaş kaldığı eleştirileri, hem eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton hem de eski Savunma Bakanı Leon Panetta’nın kitaplarında, dönemin CIA Başkanı D.H. Petraeus’un 2012 yazında sunduğu “eğitdonat” planını desteklediklerini belirtmeleriyle yeniden gündeme geldi. Tek istisna ise 1980’lerde Afganistan’da mücahitlerin eğitilip silahlandırılmasının, ge turu sonrası Beyaz Saray’ın tartıştığı seçenekler arasında tampon bölgeyi de saydı. Diğer yandan Pentagon hava saldırılarının yetmeyeceğini vurgularken Amerikan halkı karadan müdahaleye meylediyor. NBCWall Street Journal’in anketine göre halkın yüzde 41’i savaşın hem kara hem havadan olacak şekilde genişletilmesini desteklediğini gösterdi. Bu oran eylülde yüzde 34’tü. Ankete göre, Amerikalıların sadece hava saldırıları yoluyla operasyonların sürmesine desteği ise yüzde 40’tan 35’e düşmüş. 1989’da Sovyetler’in çekilmesiyle sonuçlanması. Sahada CIA ajanları yoktu, ama Pakistan istihbarat servisi mücahitlerle çalışıyordu. Üstelik bu istisna da, Usame bin Ladin gibi mücahitlerin Kaide’yi kurması ve 11 Eylül saldırılarını planlamasıyla sonuçlandı. Suriye’de de silahların Obama’nın varlıklarını “fantezi” diye nitelediği “ılımlılardan” ziyade Nusra ve IŞİD’ine eline geçmesi kuvvetle muhtemel. Obama bu yıl New Yorker’da CIA raporunu anmıştı: “En başta CIA’dan, bir başka ülkedeki isyanı finanse etmek ve silahlandırmanın gerçekten iyi gitmesinin örneklerini analiz etmesini istemiştim. Ama bana doğru düzgün bir örnek gösteremediler.” IŞİD, SykesPicot, Okurlar… Bu köşede bir süre önce IŞİD hakkında izlediğim bir belgeselden söz ettim… Belgeselin en ilgimi çeken sahnesi, IŞİD militanlarının IrakSuriye sınırında; “Hodri meydan sınırı kaldırıyoruz. Bundan böyle sınır mınır yok. Bu Sykes Picot’nun sonudur!” diye kutlama yapmalarıydı... Eşkiya kılıklı adamların, az entellektüelin bildiği ve de hatırladığı bir anlaşmadan böyle yeni bir çığır açarcasına ve bir tarih sayfası çevirircesine söz etmesi ilgimi çekmişti. Haziran’da El Bağdadi de nitekim “halifelik” ilan ederken ve IŞİD adını “İslam Devleti”ne çevirken; tıpkı militanları gibi “Sykes Picot’nun sonunun geldiğini” iddia etmişti. “SykesPicot’nun sonu” IŞİD’la böylece her vesileyle anılır olmuştu. “SykesPicot” referansıyla IŞİD zira yalnız SuriyeIrak sınırının yok edilmesini kastetmiyor; aynı zamanda “ümmet önündeki yapay devletler engelini” de kaldırdığını savlıyordu… On gün önceki “Tezkere ve SykesPicot’nun Sonu”(4 Ekim) başlıklı yazımda bu sebeple; “Çöl ortasında IŞİD militanlarının, Berlin Duvarı’nı yıkan kitlelerin coşkusuyla; “Allahuekber! Sykes Picot’nun sonu!” diye tezahürat yapması; “Anlaşma varken sınırlardan pasaportsuz geçemiyorduk. Şimdi sınırın iki yanı da bizim!” diye konuşması inanılmaz… Hem göz önünde yüz yıllık tarihin çatır çatır yıkıldığını somut biçimde ortaya koyması bağlamında… Hem “Sykes Picot analizlerinin”, kelle kesen militanlar düzeyine inmesi açısından çok çarpıcı ve ilginç…” demiştim. “Çevrenizde kaç kişi Sykes Picot’yu biliyor? Sokaktaki vatandaşa sorun, Osmanlı’nın Ortadoğu eyaletlerini I. Dünya Savaşı sırasında taksim eden bu anlaşmadan kaçı haberdar?” diye de eklemiştim. Bu soruyu sorarken elbette maksadım tarih dersi vermek değildi. Ama IŞİD’ın tarihi nasıl tek hamlede geri sardığına,hangi derin yaraları kaşıdığına işaret etmek; ne kertede yüksekten uçtuğuna ve hangi tarihisiyasi motivasyonlarla ortaya atıldığına mim koymaktı... Okurumuz Berin Ergin sanıyorum hiç haddim olmadan herkesi bir tarih sınavına(!) tabi tutmak istediğimi düşünmüş olacak ki şu satırları yazmış: “Yazınızda da SykesPicot Anlaşmasından bahsediyorsunuz. Bu anlaşma iflas etti diyorsunuz. Bu anlaşmadan haberiniz var mı diye soruyorsunuz. Evet var ama sizin yazdığınız gibi değil…. Çünkü bu anlaşma  1. Dünya Savaşında 29 Nisan 1916 tarihinde Osmanlı’nın Kut’ül Ammare  kuşatmasında İngilizleri bozguna uğratması üzerine, İngiltere’nin çok öfkelenip Fransa ile gizlice yaptığı ve adı Sykes –Picot olarak (iki komutanın adı) geçen Rusya’nın da dahil olduğu bir yok hükmünde anlaşmadır. Rusya’nın Trabzon Erzurum Van Bitlis ve Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmını paylaşacağı, Fransa’nın Doğu Akdeniz Adana Urfa Mardin Diyarbakır Musul ve Suriye kıyılarını paylaşacağı ve İngiltere’nin Hayfa ve Akka limanları Bağdat Basra ve Güney Mezopotamya’ya sahip olacağı ümidi ile 1916 tarihinde imzalanmış bir anlaşma olarak hiç bir zaman Güney sınırlarının çizilmesini mümkün kılan anlaşma olmamıştır. Çünkü bu anlaşmanın gizliliği 1917 de Bolşevik ihtilalinin gerçekleşmesi Lenin tarafından bozularak anlaşma ifşa edilmiştir. Bu bağlamda yazınızda belirttiğiniz gibi Sykes Picot  anlaşması hiç gerçekleşmemiş olduğu için bu anlaşmadan bahseden yabancı kaynaklar ve/veya belirli bir amaç için bu anlaşmayı gözler önüne sermek isteyenlerin amacının ne olduğunu araştırarak ve anlaşmanın yürürlüğünün hiç olmadığını ve Lozan Konferansın’da çizilmiş sınırlara göre sınırlarımızın belli olmasından dolayı hatalı bir aktarım olmaması için durumu size bildirmek istedim…” Obama: Kobani için çok kaygılıyız kiyor. Türkiye’nin Fransa ile birlikte ısrar ettiği “tampon bölge” talebine ABD, Almanya gibi ülkeler yanaşmıyor. Washington Post, buna rağmen Obama’nın koalisyonun başına atadığı emekli General John Allen’ın böl Amerikalı karaya ısındırılıyor Yabancı güçleri silahlandırmak CIA’nın 1947’deki kuruluşundan beri vekâlet savaşının vazgeçilmez unsuruydu. Başkan Harry Truman Yunanistan’da komünist isyanına karşı zayıf hükümete milyonlarca dolarlık silah ve mühimmat göndermesini “Yunanistan düşerse istikrarsızlık Türkiye’ye sıçrayabilir ve tüm Ortadoğu’ya yayılabilir” diye gerekçelendirdi. Sonraki operasyonlarda komünist rejimlerle savaşanlar desteklendi. 1961 Domuzlar Körfezi vakasında CIA eğitimli Kübalı gerillaların Fidel Castro rejimine karşı işgal girişimi fiyaskoyla sonuçlandı, 1980’lerde Nikaragua’da Sandinista rejimine karşı savaşan ABD destekli aşırı sağcı kontralar hezimete uğradı. CIA’nın 2006’da Somali’de desteklediği savaş ağalarını bir ittifak altında birleştirip silahlandırması ters tepti ve İslamcıları iktidara getirdi. 11 Eylül saldırıları sonrası CIA ve özel kuvvetler Afganistan’da Kuzey İttifakı ile omuz omuza savaştığında ise Taliban kentlerden sürülebilmişti. Yunanistan, Küba, Nikaragua... ‘SykesPicot hiç gerçekleşmedi’ IŞİD’e göre seküler PKK ‘Haçlı müttefiki’ (AFP) Polis şiddeti kamerada nDış Haberler Servisi Hong Kong’da demokrasi gösterilerinde polisin bir aktiviste şiddetini sergileyen video ufak çaplı bir skandal yarattı. TVB kanalının yayımladığı görüntülerde bir grup sivil polis elleri kelepçeli bir protestocuyu dövüp tekmelerken görülüyor. Yetkililer polisleri açığa alıp soruşturma başlattı. Aynı bölgede polisin gazlı, coplu müdahalesinde ise en az 45 kişi tutuklandı. Bu arada polisin şiddet videosunu internet üzerinden yayımlayan İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin Çince yayın yapan sitesine erişime Çin’den dün engelleme geldiği duyuruldu. nDış Haberler Servisi ABD 2003’teki Irak işgaline gerekçe yaptığı “kitle imha silahlarını” bulamamışken, 1980’lerdeki İranIrak savaşından kalma depo ve eski malzemeler artık IŞİD kontrolündeki bölgede. NY Times’a göre bu depolarda binlerce hardalgazı mermisi, sarin gazı taşıyabilen roket, siyanid ve siklon gibi gaz kalıntıları var. Uzmanların çoğu kalıntıların askeri değeri olmadığını söylese de aksi görüştekiler eksik değil. Nitekim işgal sonrası bunların peşine düşen 17 ABD askeri ve 7 Irak zehirli gazlara maruz kalmış. Motosiklet çetesi Kürtlerin safında Dış Haberler Servisi IŞİD, ABD’nin öncülüğündeki uluslararası koalisyonun hava saldırılarını savuştururken bu kez karşısında bir motosiklet çetesi buldu. Hollanda’nın kötü şöhretli motosiklet kulüplerinden No Surrender’ın (Teslim Olmak Yok) en az üç üyesi, IŞİD’e karşı sefere çıktı. Çete üyelerinin, Irak ve Suriye’de Kürtlerin safında savaştığı haberleri geldi. No Surrender’ın başkanı Klaas Otto, üç üyelerinin geçen hafta IŞİD’e karşı savaşa gittiğini doğrularken Amsterdam, Rotterdam ve Breda kentlerinden yola çıkan üçlünün cephede üzerlerinde üniforma, ellerinde Kalaşnikofla görüntüleri yayımlandı. İçlerinden biri “Kürtler uzun zamandır baskı altında” diye konuştu. Dış Haberler Servisi IŞİD dünyadaki medya kampanyasının unsuru olan internet dergisi DABIQ’ta, Kobani saldırısının gerekçesini “sekülarizmle mücadele” diye duyurdu. Derginin 4. sayısında PKK, “seküler ideolojisi nedeniyle Haçlıların müttefiki” diye nitelendi. “Batı’nın PKK’nin seküler ideolojisi ve savaş kapasitesini kullanabileceği”, örgütün İsrail’in “gelecek müttefiki olduğu” yer aldı. 2’nci sayıdaki “PKK’ye karşı savaş” başlıklı yazıda, örgütün tarihi aktarılırken, 10 yıl kadar önce Suriye’de kurulan PYD’nin aynı “küfür ideolojisini paylaştığı” yazılmıştı. Suriye’deki cihatta PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin “mücahitlerin” yerleşimleri kontrol etmesine mani olduğu, IŞİD’in “hem ‘nusayri rejimi’ hem ‘komünistlerle’ savaştığı” yer almıştı. Ramazan’da YPG ve peşmergelere operasyonlarda çok sayıda “komünistin” öldürüldüğü ve “ganimetler” alındığı kaydedilmişti. ‘Zehirli gazlar IŞİD’de’ Bu eylemin yasal olup olmadığıyla ilgili soru işaretleri doğması üzerine, Hollanda Başsavcılığı sözcüsü Wim de Bruin, “Yabancı bir silahlı kuvvete katılmanın daha önce cezası vardı, ancak şu anda yasak değil. Hollanda’ya karşı savaşmadığınız müddetçe suç işlemiş sayılmazsınız” açıklamasını getirdi. Cihada gidenlere ise pasaportlarına el koyma ve ağır ceza öngörüldüğü hatırlatılınca De Bruin, “Arada büyük fark var. IŞİD resmen terör örgütleri listesinde. Dolayısıyla IŞİD’e katılmaya hazırlanmak bile ceza gerektirir” izahatı yaptı. Ancak “PKK’nin de terör listesinde olduğu ve Hollanda vatandaşlarının PKK’ye katılmasının yasak olduğunu” sözlerine ekledi. ‘Küfür ideolojisi Paylaşım zihniyeti olarak hep yaşadı Sykes Picot’a gerçekleşmemiş değil, “uygulanmamış” bir anlaşma demek sanırım daha doğru olacak... İki komutan değil gerçekte İngiliz parlamenter Mark Sykes ile Fransız diplomat François GeorgesPicot arasında yapılan bu gizli anlaşma; I. Dünya Savaşının sonunda olayların farklı bir mecraya girmesi nedeniyle uygulanmamış. Ama uygulanmamış olsa dahi… yapılmış olan bir antlaşma olduğu için, Sykes Picot’nun, bugüne değin ulaşan siyasi, travmatik etkileri var. Bizim Sevres gibi biraz… Nasıl Sevres bir “sendrom” olarak hala yaşayan bir travmaysa; Sykes Picot da aynı şekilde… yaşama geçmemiş olmakla birlikte bir “sendrom” ve “travma” olarak hep var olagelmiş…. IŞİD’dan çok önce Arap entellektüelleri tarafından “Sykes Picot”, eski Osmanlı eyaletlerini “nüfuz alanları” arasında paylaşan Batı emperyalizmin açtığı bir yara olarak görülegelmiş. Sykes Picot bu bağlamda zihinlerde hep derin yer etmiş. IŞİD şimdi sade kafa kesmekle kalmıyor. “Bakın ben bu kirli emperyalist tarihi ve yarayı yok ediyorum!” iddiasıyla ortaya çıkıyor. Bunun için sembol olarak “Sykes Picot” a gönderme yapıyor. Bunu kayda girmek önemli... “SykesPicot’nun sonu!” dendiğinde; Avrupalı güçlerin her halükarda sonradan da… Sykes Picot anlayışı ile çizdiği sınırlar ve bu sınırların ortadan kaldırılması kastediliyor… “SykesPicot” ve “SykesPicot’nun sonu” gibi ifadeler o sebeple birer simge, bu simge “IŞİD olgusuyla” şu ara sıklıkla birlikte anılıyor ve de üzerinde sayfalarca yazı yazılıyor. Bu tehlikeli “SykesPicotIŞİD” bağlantısı nereye varır da gelecek yazıya… Chomsky’den eleştiri nDış Haberler Servisi Türkiye’nin IŞİD’in kuşattığı Kürt kenti Kobani’ye yönelik politikalarını eleştirenler kervanına ünlü dilbilimci Noam Chomsky de katıldı. BM’deki Filistin Halkıyla Dayanışma toplantısı vesilesiyle açıklama yapan Chomsky, “Türkiye’nin Kobani’nin IŞİD’den temizlenmesi için rolünün çok kritik olduğunu” söyledi. Chomsky, Türkiye’nin katliam tehdidi ortadayken Dağlıca’yı hedef almasını eleştirip, “BM devreye girmeli. Kobani’yi IŞİD’den korumak için bir karar alınabilir” dedi. Dış Haberler Servisi Arap isyanlarına koşut olarak 2011 yılında Suudi Arabistan’da patlak veren rejim karşıtı protestoların sözcülerinden olan Şii din adamı Nimr el Nimr, idama mahkum edildi. Şiilerin nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu, petrol zengini doğu bölgesindeki protestoların itici güçlerinden olan Şeyh Nimr, mahkemede “fitne fesat tohumları atmak, isyana teşvik etmek, rejime itaatsizlik etmek, güvenlik güçlerine karşı silaha sarılmaktan” suçlu bulundu. “Suudi Arabistan’a bir başka ülkenin müdahalesi için çalışmaktan” da mahkum edilmesiyle İran’a dolaylı yoldan suçlama yöneltildi. “Şiilerin meşru haklarını barışçı yollardan talep etmelerini” savunan, “Kelimeler kurşunlardan daha güçlüdür, silahlı çatışma sadece yetkililerin elini güçlendirir” diyen Nimr, Temmuz 2012’de düzenlenen operasyonda bacağından yaralanarak yakalanması yeni protesto dalgasını tetiklemişti. Tümüyle şaibeli davası Mart 2013’te başladığında, savcılar kafasının kesilmesini ve bedeninin de çarmıha gerilerek halka sergilenmesini talep etmişti. Suudi Arabistan ile İran’ın önceki gün birbirlerini işgalcilikle suçlamalarının ardından gelen idam kararının, ülkedeki 2 milyonluk Şii nüfusun huzursuzluğunu daha da tırmandırması bekleniyor. İsyan, 4’ü polis 24 can aldı. Suudiler Şii lidere idam verdi Gardiyanları çatıdan sallandırdılar (Fotoğraf: AFP) B ‘Kafasını kesip çarmıha gerelim’ rezilya’da hapishane isyanı çıkmayan gün geçmezken bu kez güneydeki Parana eyaletindeki Guarapuava hapishanesinde mahkumlar 13 gardiyanı esir aldı. Daha sonra 3’ünü serbest bırakan isyancılar, kalan gardiyanları sopa ve bıçaklarla fena halde dövüp giysilerini çıkardıktan sonra elleri bağlı halde sadece iç çamaşırlarıyla dama çıkardı. Medya mensuplarının kameraları çalışırken bir gardiyan da elleri ayakları bağlı haldeyken iple tepetaklak aşağı sallandırıldı. 250 mahkumun kaldığı hapishanede 30 çete liderinin önderlik ettiği isyan dün sona erdi. En kalabalık hapishane nüfusuna sahip dördüncü ülke konumundaki Brezilya’da 300 bin kapasiteli cezaevlerinde 500 bin mahkum kalıyor. Hepsi yeterli gıda, ilaç ve hijyenin olmadığı korkunç koşullardan şikâyetçi. Ağustostaki Cascavel isyanında rehin alınan mahkumlardan ikisinin kafası kesilmiş, dördü çatıdan atılmıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear