25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 2014 PAZARTESİ 6 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ Kader E. çocuk yaşta evlendirilerek ölümün kucağına atıldı Bu bir cinayet MELTEM YILMAZ / ERK ACARER İktidar, ‘Büyük Oyun’u Kaybetti Başbakan “Kefilim” diyor... Oğlu Bilal, bir özel toplantıda onunla kim bilir nelerin pazarlığını yaparken görüntüleniyor... Atilla Kart, “4 kez MİT ve Başbakanlık’ta gözüktü” iddiasını ileri sürüyor. ABD ise onu terör örgütü El Kaide ile kesin bağlantılı görüyor. O ünlü, Suudi yurttaşı Yasin el Kadı.. Gerçekten El Kaide ile bağlantısı var mı? Bilemem... ABD “kafayı takmış”... Avrupa ve BM’nin ağından kurtulmuş ve ABD’nin “kara listesi”nden çıkamamış. ABD yurttaşlarının El Kadı ile iş yapması yasak. Erdoğan ise güveniyor, inanıyor... Türkiye’de şirketleri var, eh Bilal Erdoğan ile de iş yaptığına göre... Başbakanlık nezdinde bir korunma, kollanma var. Müthiş özel muamele edildiğine dair iddialar gırla... Neden bir Suudi “yatırımcısı” bu kadar önemli Başbakan için? Adamda para bol... Yatırım bol.. Onunla iş tutan da, öyle anlaşılıyor ki bal tutmuş gibi oluyor ve parmağını yalıyor. Bilal Erdoğan ile bal yapacak hangi işler üzerine konuşup anlaşıyorlardı? Biliyorsunuz, şimdi üzerine yasak konan ikinci operasyonun dava iddia konularından birisi! Yasak kondu mu, bilin ki siyasi aşna fişna olayları işin içine karışıyor... Bu aşna fişnalı yasakların içine biliyorsunuz Deniz Feneri yolsuzluğu da sokulmuştu! Sonuç mafiş... Paranın, tıpkı bir altın madeni olarak görülüp gözleri parıldattığı bir yapı tepede olduğu sürece, iktidarın sloganı şudur: “Bir Yasin el Kadı yetmez; iki, üç, dört, beş, daha çok El Kadı!” Rıza Sarraf nasıl İran’a nakit dolar aklama, akıtma ve bunun iktidar üyeleri arasında komisyon dağıtım kaynağı olarak el üstünde tutuldu ise El Kadı da kısa yoldan ve hızlı bal yapan bir arı olarak görülüyor. Ee paraya, yeşil dolarlara bu kadar zaafı olunca, daha doğrusu “kılavuzu yeşil dolar olunca insanın burnu şeyden kurtulmaz”mış diyelim.. Ben değil, hayat söylüyor bunu. Nitekim bunun dışta yansıması şöyle: Amerikalıların başını çektiği, terörün finansmanı ile mücadele amaçlı kurulan Finansal Eylem Görev Gücü (FATH), Hürriyet Washington yazarıhabercisi Tolga Tanış’tan okuyoruz ki Türkiye’yi riskli ülkeler arasında görüyor; 11 ülke arasındayız! Dahası, ABD’de “birileri”nin Türkiye’yi “terör ülkeleri listesi”ne sokma gayreti içinde olduğunu öğreniyoruz Tolga’dan. HHH Olayın dış cephesini bırakın, iç cephede olan bitenler bile iktidarın, dolayısıyla Türkiye’nin başını belaya sokacak olaylar patlıyor... Biliyorsunuz bunlardan biri Güneydoğu’da yakalanan ve savcılarla MİT İçişleri Bakanlığı elemanları arasında neredeyse “silahlı çatışma” noktasına gelen silahmühimmat yüklü TIR olayı... “Türkmenlere gidiyor” palavrası saman alevi gibi yanıp sönünce, TIR, hükümetin kucağında kaldı. Kocaman bir şey; atsan atamazsın satsan satamazsın.. Türkiye Suriye’nin doğrudan içişlerine, üstelik silahlı teröristler gönderilmesine, barındırılmasına, korunmasına bizzat katılarak karışan bir ülke durumuna düşüyor. ABD’nin parmağı yok mu orada diye sorun. Bugün ortada onlardan geride ne kaldı diye sorabilirsiniz. Evet bilinen ÖSO’ya yardım (Özgür Suriye Ordusu) ettiği.. Türkiye’nin ise en kanlı terör örgütlerine destek verdiğine ilişkin ortada bol iddia kanıt var. TIR’lar nerede, kime kardeşim!? Irak ve Suriye topraklarının bir kısmında bir de bu örgütlerin İslami devleti kurulmuş. Bu “bölünme” meselesi, Ankara için de büyük sorun. Zaten Irak merkezi hükümetini hiç takmadan, Irak Kürdistanı ile işler geliştirdiği, Irak’ı birbirine düşürdüğü somut olaylarla ortada iken... HHH Bir de şu Şam çevresinde atılan “kimyasal silah olayı” var. Çoğu çocuk, 1500’e yakın insanın kurban olduğu... Ertuğrul Özkök, Amerika’nın en önemli üniversite kurumlarından MIT’nin (Massachusetts Institute of Technology) raporunu haberleştirdi geçen gün. Öğreniyoruz ki kimyasal silah Esad hükümet kuvvetlerince atılmamış. Zaten bunu o sıralarda, Birleşmiş Milletler görevlileri de söylemişti! Raporla kesinleşmiş bir durum var şimdi... MİT ise o sıralarda “çok gizli” raporla, Esad’ın attırdığını iddia etmişti... Bu rapor da tıpkı TIR’lar gibi MİT’in ve hükümetin kucağında kaldı. Atsalar atamazlar, satsalar satamazlar. Bu kimyasal silah olayı ve MİT raporu hangi koşullarda patlamıştı biliyor musunuz? Ben biliyorum; Başbakan’ın ve Davutoğlu’nun bütün kartlarını, ABD’nin Suriye’ye askeri müdahale etmesi veya Türkiye’ye müdahale izni vermesi üzerine oynadıkları zaman. “Kumar” tutmamıştı, şimdi her şeylerini yitirmekle karşı karşıya kaldılar. Evet, iktidarları dahil... 12 yaşında görücü usulüyle evlendirilen, bir yıl sonra çocuk sahibi olan ve 14’ünde, “hayatının baharında” yaşama veda eden Kader E’nin cenazesi, infial yaratmasın diye bir gece vakti kaldırıldı. Kader’in kısacık hayatı, Türkiye’deki kadın cinayetleri sorununun yanı sıra “çocuk gelinler” ve daha ötesinde pedofili konusu ile bir kez daha yüzleşilmesi gerektiğini ortaya koydu. Sahi 14’ünde ölmek “Kader” miydi? Onun, ölümüyle ilgili soruşturma devam ederken, berdel usulüyle evlendirildiği ortaya çıktı. Ayrıca kemik yaşının 16 olduğu tespit edildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Kader’in ölümünün perde arkasını değerlendiriyor: “Kader’in yanında bir av tüfeği bulundu. Bununla intihar edebilmek zor tabii! Daha uzaktan vurulmuş olduğu şüphesini taşıyoruz. Balistik raporunun çıkmasını bekliyoruz. Savcının dosyayı kapatmaması çok önemli bir gelişme oldu. Kader intihar etse de, öldürülmüş olsa da sonuç değişmez. Bu bir cinayettir. Çünkü Kader’in her koşulda ölümüne yol açan sağlam nedenler vardır. Bizim İktidar kadınlar öldüğünde susuyor Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Gülsüm Kav, kadın cinayetleri ve çocuk evliliklerini önlemenin sanıldığı kadar zor olmadığına da dikkat çekiyor: “Bu derin ve sosyolojik bir konu değil. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nu tam olarak uygularsanız akan kanı durdurabilirsiniz. Kadına istihdam sağlar, okula gitme çağını yeni baştan düzenler, ayrımcı ve kadın düşmanı söylemleri bırakır, evlik ve çocuk gibi özel konulara hiç girmezseniz, iklim bir anda değişir. Ne var ki iktidarın bunları yapmak gibi bir niyeti hiç yok. Sözüm ona Kader için Siirt’e gittiler. Ama onun ölümüyle ilgili tek söz bile söylemediler. Kadınlar hakkında her şeyi söyleyip öldüklerinde ise susuyorlar. Anlaşılır gibi değil.” setin söyleminden çok etkilenir. Toplum siyaset figürlerini rol model alır. Henüz ağaçlarla barışık olduğu günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir fidanlık açılışına katılmıştı. Orada, 14 yaşında olduğunu öğrendiği bir fidan için, ‘Tamam işte evlilik çağına gelmiş’ dedi. Açıkça, toplum üzerinde bir algı yaratılmak isteniyor.” Böylesini görmemiştik Kav, AKP iktidarının, kadının yaşamının her anına müdahil olduğunu şu sözlerle dile getiriyor: “Türkiye, daha önce kadının kürtajı, kaç çocuk yapacağı, dışarıda ne giyeceği, hamileyken nasıl gezeceği, kaç yaşında evleneceği gibi konulara karar vermek isteyen bir iktidar görmemişti. Ayrımcılık ve kadının toplumdaki yerinin geriye götürülmesi ile ilgili hamleler bu dönemde yapıldı. AKP, kadını, istihdam politikasının yanı sıra eğitimle de vurmak istedi. 4+4+4 sistemi tam olarak ‘çocuk gelinler’ sorunuyla doğru orantılıdır. İktidar bu sistemin bir yönüyle, ‘Kadın 4 yıl okusun ondan sonra da evlenip çocuk yapsın’ mesajını verdi. Kader’in ölmesinin nedeni bu çarpık modelle bire bir örtüşmektedir.” için kemik yaşının hiçbir önemi yok. Yaşı 16 olsa bile durumun bir çocuk ölümü olduğu gerçeğini değiştirmez. ‘Çocuk’ ve ‘gelin’ kavramlarının yan yana gelmesi mümkün değil. ‘Çocuk gelin’, ‘gelenek’, ‘âdet’ gibi ifadeler pedofiliyi meşru hale getirmeye ve normalleştirmeye yönelik ifadeler. Kemik yaşı konusunu ilk kez geçen yıl, eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin yine bir ‘çocuk gelin’ ölümünde gündeme getirmişti. Bu söylem emsal oldu. Ancak konu speküle edilemeyecek kadar açık.” Ortaçağ zihniyeti “Kader’i öldüren, özünde erkek egemen düzendir” diyen Kav, sistemin AKP iktidarı tarafından körüklendiğini anlatıyor: “Kader’in hikâyesinde insanın aklına hemen bir soru geliyor. Aileler hata yapmış olabilir. Ama nikâhı kı yan imam durumu görmedi mi? Sağduyulu olabilmek, bu denli zor mu? Elbette bunlara yol veren, hatta kışkırtan bir iktidar var. Kadının haklarını görmezden geldikleri gibi onun varlığına da şimdiye kadar hiç olmadığı gibi saldırıyorlar. Neredeyse kadına tahammülleri kalmadı. AKP iktidarıyla birlikte bir ortaçağ zihniyeti yaşanmaya başladı. Artarak da devam ediyor. Sokak, siya Çocuk gelinler sorununu değerlendiren genç imam Hasan Şengül: Erken yaşta doğum yapan çocuklar O nikâhları kıymayalım ‘Ölen ölsün’ Ölüm riski yüksek Uzmanlar, erken yaşta doğum yapmanın fiziksel ve psikolojik açıdan tehlikeli sonuçları olduğuna dikkat çekiyor. Prof. Dr. Serhat Gülpınar (Adli Tıp uzmanı): Kemik yaşı diyorlar Tıpkı Kader E. gibi Nurgül Türkyılmaz da, ölümü şüpheli olan genç kadınlardan biri. Geçen yıl yaşama veda eden Türkyılmaz’ın babası İrfan Tuzcuoğlu, hem kızının ölümünü aydınlatabilmek için hem de başka ölümlerin yaşanmaması için yılmadan mücadele veriyor. “Herkes elini taşın altına sokmalı” diyen Tuzcuoğlu, kadın cinayetlerinde en büyük sorumluluğun da devlete ait olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “İktidar, kadınlar yerine hırsıza, rüşvetçiye koruma verdi. Bu koşullar altında kadın cinayetlerinin engellenmesi zor. Kadınlara sahip çıkmıyorlar, yasalar insan canını korumuyor. ‘Ölen ölsün’ diyorlar!” Tuzcuoğlu, kızının yaşadığı sorunlu evlilik sürecini ve sonrasındaki şüpheli ölümünü şöyle özetliyor: “Nurgül, ilkokul mezunu olmasına rağmen gözü açık, aydın bir çocuktu. Haklarının farkındaydı. Bu yüzden çok baskı gördü, kocası ve onun kardeşi tarafından hakarete ve şiddete uğruyordu. Nurgül ölmeden önce, onu ziyarete gittim. Yaşananların farkındaydım, bu nedenle benimle gelmesi için ona yalvardım. Ancak çocukları okula gittiği için onları bırakamadı. Ben döndükten bir hafta sonra da kızım öldü. ‘İntihar’ dediler. Kızım intihar edecek biri değildi. Olayın cinayet olduğuna inanıyorum. Kızımı öldürdüler ve intihar süsü vermek istediler. Cenazesinde bizi tehdit ettiler. Suçluların cezalandırılması için mücadeleye devam edeceğim.” Kızı göreceli olarak daha geç yaşta, 18’inde evlenen Tuzcuoğlu ‘çocuk gelinler’ sorununa da değiniyor: “İnsanın hayatı ve geleceği değerlidir. 12 yaşındaki kızı evlendirmek ne demek! Bu, her şeyden önce günahtır. Çocuklar okula gitmeli, çocuklar ‘çocuk’ gibi yaşamalı.” Tuzcuoğlu’nun kızıyla ilgili sözleri zamanda hüzünlü izler bırakıyor: “En küçük çocuğumdu. Ona bakmaya, saçlarını okşamaya kıyamazdım. Aklıma hep çocukluğu, kokusu geliyor. Sen, bak, büyüt, biri gelsin öldürsün. Üstelik olayın üstü kapatılmak istensin. Katil elini kolunu sallayarak dolaşsın! Bunu, kim kabul edebilir, kim bu durum karşısında öfkesini gizleyebilir ki?” Kader E.’in ölümü, “çocuk gelin” sorununu farklı açılardan gündeme getirmeye devam ediyor. Küçük yaştaki kızlara nikâh kıymaları nedeniyle, eleştirilerin hedefinde bu kez imamlar var. Ancak kimi imamlar da, Türkiye’nin din ile ilişkisinde geldiği sorunlu noktadan şikâyetçi. Genç imam Hasan Şengül de onlardan biri. Konuyla ilgili Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Şengül, “Bizim milletimiz bir kişiyle yetinmeyip ikincisine de göz koyduğu için imam nikâhı bu kadar yaygınlaştırıldı. Doğu’da ise olay, bilinçsiz insanların tekeline kaldı.” diyor. Türkiye’de imam nikâhı uygulamasının bu denli yaygınlaşmasının sebepleri size göre nelerdir? Çünkü resmi nikâh bir kişiye yapılıyor. Ama bizim milletimiz bir kişiyle yetinmeyip ikincisine de göz koyduğu için imam nikâhı bu kadar yaygınlaştırıldı. İmam nikâhının toplumdaki karşılığını nasıl anlatırsınız? Şu anda evli kadının hakları devlet tarafından korunmaktadır, ama yine de dini nikâh iç rahatlatır, Allah’ın rızasını almak için önemlidir. Kader’in ölümü, özellikle Doğu’daki küçük yaştaki kızlara imam nikâhı kıyılması konusunu gündeme getirdi. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? İmamlar küçük yaşta çocukların nikâhını kıymazsa bu sorun kökten çözülebilir. Ama bu da zamanla olacak tabii ki. Özellikle doğuda insanlar, imamlara fazla itaat etmezler. Kader’e de dini nikâhı imamın kıydığını sanmıyorum. Diyanet İşleri Başkanımız da bu konuda açıklama yaptı zaten, nikâhı oralarda sözü geçen bir kişinin kıydığını zannediyorum. Türkiye’nin her yerindeki imamlara, cuma günü vaazlarda çocukluğunu yaşayamadan gelin olan kızlarımız hakkında vaaz vermelerini tavsiye ederim. Halkımız hem bu konuda daha iyi bilinçlenir. Özellikle doğuda küçük kızlarımız eline daha oyuncak bebeğini alamadan evlendiriliyorlar. Kişisel olarak ve bir imam olarak baktığımda, küçük yaşta evliliklerin sebebini aileler olarak görüyorum. Çünkü başlık parası adı altında kızlarımızı resmen para karşılığında başkasına veriyorlar. Aileleri bilinçlendirmek en çok kamuoyuna ve din görevlilerimize düşüyor. Kimin Diyanet imamı olup kimin olmadığını halk nasıl bilecek? Bana göre bir önlem alınacaksa Diyanet İşleri Başkanlığı il müftülüklerine bir yazı göndermeli ve bu yazıda imamlarımıza imam nikâhı kıydırabilir belgesi verilmelidir. Ayrıca dini nikâh yapıldığına dair resmi bir belge çıkarılmalı ve bu belgede imamın da adı soy adı olmalıdır. Şu an 120 bine yakın din görevlisi var ve bu imamlar şehir merkezlerinden tutun da köylere kadar her yerde mevcut. Ama halkımızda da şöyle bir düşünce var: İmam dini nikâh kıymazsa, nasılsa imam olmayan ama dini biraz da olsa bilen bir kişi nikâh kıyabilir şeklinde. Bu nedenle kolay olana, ikinci tercihe yöneliyorlar. Türkiye’de giderek yaygınlaşan bir başka konu da muta nikâhı. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Muta nikâhı dört mezhepte de haramdır. Muta nikâhı, şahitsiz olarak bir kadına belli para verip, belli zaman için beraber yaşamaya ilişkin sözleşmek demektir. Genellikle İran’da yaygın olan mutayı Türkiye’ye de yaymak istiyorlar. Bu muta olayını da kimseye tavsiye etmiyorum. Muta nikâhındaki amaç, dini suiistimal etmek, kötü amellere alet etmek. Bunun dinde yeri olmadığı için çoğu insan gayri meşru bir hayat yaşıyor helal olduğunu sanarak. konusu son dönemde sıkça gündeme geliyor. Radyolojik grafi çekerek kemik yaşı tayin edilir ancak bu, çocuğun gerçek yaşını tıbben kesin olarak göstermemektedir. Çünkü genetik, iklim, beslenme ve hormonal nedenler gibi farklılıklara bağlı olarak kemik yaşı ile gerçek yaş arasında ortalama iki yaş küçük ve iki yaş büyük olacak şekilde değişkenlik olabileceği tıbben kabul edilmektedir. Mahkemelere görüş verirken kemik yaşı ile fiziksel ve ruhsal gelişimi birlikte değerlendiriyoruz. Doç Dr. Murat Dokur (Aile ve Evlilik Terapileri Derneği Başkanı Yrd): Çocuk yaşta evlendirilen bireyler özerk bir yapı kuramazlar. Bireysel gelişimleri de geri kalır. İlişki verimlilikleri çok düşüktür. Bu kişilerde, başta depresyon ve anksiyete olmak üzere, psikolojik hastalıklar çok sık görülür. Doç. Dr. Filiz Tosun Çataklı (Jinekolog): Küçük yaşta bir kızın doğum yapması elbette büyük tehlikeler barındırıyor. Her şeyden önce doğum sırasında ölüm riski var. Çünkü küçük yaşta bir kızın kemik gelişimi, organ gelişimi gerçekleşmemiştir. Diğer yandan erken yaşta doğum, ileri yaşlarda rahim içi kanseri riskini de artırır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear