25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2014 PAZAR leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr 10 PAZAR KONUĞU Eski SP’li Mehmet Bekaroğlu’ndan hükümet ve Cemaat’e ağır suçlamalar Akılcı muhalefetiyle siyasi arenada ön plana çıkan Mehmet Bekaroğlu Türkiye’nin gırtlağına kadar yolsuzluklara battığına dikkat çekiyor... Rize’den bağımsız belediye başkan adaylığını koyan Bekaroğlu sadece İstanbul’da imar rantlarından birilerinin 150 milyar dolar paylaştıklarını üstüne basa basa dile getiriyor. Birtakım dosyalardan örnekler veriyor. Türkiye’de insanların siyasete bir şeyler yapmak için değil bir şey olmak için girdiklerini söylüyor. SP çatısı altında bağımsız bir listeyle Rize Belediye Başkanlığı’na adaylığınızı açıkladınız. Başbakan Erdoğan’ın memleketi olan Rize’de bağımsız aday olmak sizce bayağı bir cesaret işi değil mi? M.B. Bu seçimler öncesi çok ciddi bir baskı oldu. Ben Rize’de doğup büyüyen, orada siyasete atılan bir insan olarak bu talebe duyarsız kalamazdım. Çalışma başladı. Rize’yi temsil edebilecek bağımsız bir kadro oluşturduk. Bir çatı arayışına girdik. Mahalli idarelerde belediye başkan ve meclis üyelerinin uyumlu çalışmaları gerekiyor. Çatı gereksiniminde iddiası olmayan partiler gündeme geldi. SP’yle görüştük. Büyük ihtimalle biz SP listesinden bağımsız bir ekiple belediye seçimine gireceğiz. Sayın Başbakan, Rize Güneysu’lu. Benim listemdeki herkes de Rizeli. Tabii, memleketi olan Rize’yi kaybetmek istemeyecektir. Biz de kazanmak isteyeceğiz. Türkiye’de olup bitenler Rize seçimlerini de etkileyecektir. Seçimdir, kazanmayı ve kaybetmeyi göze alarak işe başladık. Siz geçenlerde bir televizyon programında çok önemli bir açıklama yaptınız. “Elimde yolsuzluk dosyaları var” dediniz. Bu dosyalar neler? M.B. Biz 2009’da SP’den İstanbul Belediye başkanlığına adayken bize çok sayıda dosya geldi. Seçime yaklaşırken bu dosyaları açıklamanın siyaseten de ahlaken de doğru olmadığını düşündüm. Ama öyle suçlara tanık olduk ki o suçu saklamak da suçtu. O dönem ben İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Şu anda devam eden yolsuzluk soruşturmalarında ismi geçen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne önemli işler yapan firmaların bulunduğu bir dosya da vardı. Bazı bürokratlar ve işadamları ceza aldılar. Biz bunları sürekli medyayla paylaşmamıza rağmen hiç kimse bunları haber yapmadı. Daha da önemlisi o dönemde çok ciddi bilgilere ulaştık. Belediye başkanının bilgisayarından da bize bilgi geldi. Hangi yıllar arasında? M.B. 1999 ile 2009 arası dönem için bir çalışma yaptık. Kadir Topbaş’ın döneminde o zaman yuvarlak rakamla beş bin dolayında imar değişikliği yapılmıştı. Biz orada 100 milyon dolar ve üstü rant oluşturan imar değişikliklerinde çok ciddi bir teknik ekiple çalıştık. O zamanın rakamlarıyla 150 milyar dolarlık bir rant oluştuğunu ve paylaşıldığını tespit ettik. Peki, bu rant nasıl oluşuyor? M.B. Diyelim ki bir kamu arsası satılıyor. Bunun bir örneği Esenler’de. O arsanın o andaki imar durumuna göre küçük binalar yapılabilir. O arsa 12 milyon liraya satılıyor. Daha sonra Esenler ve Büyükşehir Belediyeleri o arsa üzerinde imar değişiklikleri yapıyorlar. 5 bin metrekare kapalı alanı olan arsaya 45 bin metrekare kapalı alan inşaat izni veriliyor. Orada otel, rezidans, alışveriş merkezi olmak üzere dünya kadar bina yapılıyor. O binalara harcanacak toplam paranın değeri 7080 milyon dolardır. Beş milyon dolar da arsanın bedeli. Bittikten sonraki satış bedeli ise en az 500600 milyon doları buldu. Orada 400 milyon doların üzerinde bir rant oluştu ve bu dağıtıldı. İyi de, bu paraları kimler paylaştı? M.B. Bilmiyorum. Alan belli. Ben isim vermiyorum. O zaman palazlanan hükümete yakın bir medya patronu o araziyi TMSF’den almıştı. En son da Zincirlikuyu’da Karayolları arazisi üzerine yapılan Zorlu’nun kulelerini düşünün. Akıl almaz rantlar oluşmuştur. AKP 28 Şubat’çı mı oldu B B LEYLA TAVŞANOĞLU P O R T MEHMET BEKAROĞLU R E Rize, 1954 doğumlu. Yükseköğrenimini A.Ü. Tıp Fakültesi’nde, uzmanlığını Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda yaptı. İngiltere’de Aston Üniversitesi’nde konuk araştırmacı, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Hikmet Sami Türk’ün Adalet Bakanı olduğu dönemde F tipi cezaevlerinde insan hakları mücadelesinde aktif olarak görev aldı. RP’nin Anayasa Mahkemesi’nce kapatılmasından sonra kurulan FP’de, FP’nin kapatılmasından sonra kurulan SP’de aktif siyasete devam etti. 2009 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na SP’den aday oldu ama kazanamadı. SP Genel Başkan yardımcısıyken istifa etti. CHP’den ayrılan Ertuğrul Günay’la kamuoyunda “Müslüman Sol” olarak adlandırılan “Yeni Bir Siyaset” hareketini kurdu. SP’den istifa eden Numan Kurtulmuş’un kurduğu HAS Parti’ye genel başkan yardımcısı oldu. HAS Parti’nin AKP’yle birleşmesi ve feshedilmesi sürecinden uzak durdu. Şimdi Rize Belediye Başkanlığı’na bağımsız aday. inlerce kolluk gücü, hâkim, savcı değiştiriliyor da onların yerine kimler getiriliyor? 28 Şubat’ın kadroları mı yoksa 1990’lı yıllarda faili meçhullerden sorumlu birtakım kriminal kadrolar mı? aşbakan oğlunu ve yakınındakileri koruma refleksiyle bu yaptıklarının nereye gideceğinin farkında mı? AKP 11 yıl sonra gerçekten çok büyük bir hayal kırıklığı. Topbaş döneminde oluşan 150 milyarlık rant Başbakan ya da bir başkası diye isim vermek insanların aklıyla dalga geçmek olur. Türkiye’de bu işlerin nasıl olduğu belli Zorlu’da, o rantların Başbakan’ın isteğiyle oluştuğu iddialarına ne diyorsunuz? M.B. Başbakan ya da bir başkası diye isim vermek insanların aklıyla dalga geçmek olur. Türkiye’de bu işlerin nasıl olduğu belli. O dönemde gazetelere düşen ve çok tartışılan iki imar yolsuzluğu vardı. Birisi Mehmet Sevigen’in adı geçen Beşiktaş’ta, biri de o dönem AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin isminin karıştığı Silivri’deki bir yerdi. O iki dosyayı da inceledim. Belediye Meclisi’nde o iki haksız ve rant oluşturan imar değişikliği AKP’li ve CHP’li üyelerin oybirliğiyle kabul edilmişti. TCDD’de milyonlarca dolar yolsuzluk yapılıyormuş. Paraları ayakkabı kutularında gördük. Doğru. Ama esas rantlar kentlerde. Özellikle de İstanbul’da. Bunlar akıl almaz rakamlardır. 1994’te Başbakan Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği dönemde İstanbul’da üç tane yüksek bina vardı. Kendisi Süzer’in Gökkafes’iyle çok uğraşmıştı. Ama ondan sonra bugüne kadar İstanbul’da 200’e yakın gökdelen ya da kibir kulesi yapıldı. Bunları da medeniyet iddiasında olan, tarihten söz eden insanlar yaptı. İstanbul’un kimliğine, siluetine, tarihine ihanet ettiler. Bir de kendilerine muhafazakâr diyenler tarihi muhafaza etmeden nasıl muhafazakâr olabilir? M.B. Yok ettiler. Bir zamanlar, bu ülkeye en çok zarar verenlerden birisinin Erdoğan Bayraktar olduğunu yazmıştım. TOKİ’nin yaptığı binalar bütün Türkiye’yi mahvetti. AKP ve Gülen Cemaati 2002’den başlayarak “Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda” şarkısını söyledi. Derken ikili arasında kıran kırana bir savaş patlak verdi. Başbakan Erdoğan devlet içinde bir çetenin yuvalandığını söylüyor. 11 yıldır Başbakan olan Erdoğan çetenin varlığını acaba şimdi mi keşfetti? M.B. Bu bana göre tam anlamıyla bir devlet krizidir. Bu iktidar kavgası biçiminde patlak verdi. Tarihsel olarak da konum itibarıyla da farklı iki yapı vesayet sistemi dedikleri sistemle bir mücadeleye giriyorlar. Bana göre sistemi değiştirmek, demokratikleştirmek, şeffaflaştırmak yerine o dönemdeki vesayetçileri tasfiye ediyorlar. Sonra da iki grup benden şu kadar senden şu kadar kavgasına giriyor. HSYK’yi değiştiriyoruz, dediler. Kendileri HSYK’yi ele geçirecek bir plan yaptılar. Sonra kendi aralarında da problem çıktı. Sonuçta önceki egemenler tasfiye edildi. Kendi aralarında bir iktidar kavgasına girdiler. Bu ciddi bir krizdir. Hem AKP’nin hem de Cemaat’in krizidir. AKP hep yapıyormuş ediyormuş gibi yaptı. Sen Türkiye’yi demokratikleştirecek adımların hiçbirini atmadın. Sonunda da bu krizle karşı karşıya kaldın. Cemaat ise hudutlarını aştı. Öğrenci yetiştirmeyi öyle bir noktaya getirdiler ki yetişen öğrencileri organize ettiler. Bunları kurumlara yerleştirdiler. Onları hiyerarşik bir yapı içinde oralara yerleştirirsen sen cemaat sınırlarını aştın demektir. Bana göre bu yapı gerçekten sınırına dayandı. Kriz yaşıyor. İyi de bu kavganın kime yararı olur? M.B. Herkes zarar edecek. Bu paralel yapı denen şey nereden çıktı? Başbakan’ın danışmanı çıktı orduya yapılan kumpastan söz etti. Bu ülkede asker darbe yaptı. Muhtemelen de girişimlerde bulunmuştur. Ama bunun soruşturulması insan hakları ihlal edilmeden, özel hayatın mahremiyeti korunarak düzgün bir biçimde yapılması gerekiyordu. O zaman bunun böyle olması gerektiğini söylediğimde hükümet ve cemaat medyası beni Ergenekoncu ilan etmişti. Ama şimdi iş bu noktaya geldi. Başbakan, oğlunu ve yakınındakileri koruma refleksiyle bu yaptıklarının nereye gideceğinin farkında mı? AKP 11 yıl sonra gerçekten çok büyük bir hayal kırıklığı. Hani Adalet ve Kalkınma Partisi? Bu ülkede şu anda en çok ihtiyaç olan adalet değil mi? Kendisiyle birlikte Türkiye’yi de batırıyor Siz bir psikiyatri uzmanı olarak bugün Başbakan’ın ruh sağlığını nasıl görüyorsunuz? M.B. Meslek etiği nedeniyle böyle bir soruya cevap veremem. Ama siyasetçi kimliğimle Başbakan’ın panikte olduğunu söyleyebilirim. İnsan panik anında neyi, nasıl yapacağını tam kestiremez. Panikten kurtulmak için atmış olduğu adımlar paniği arttırır. Kendine ve çevresine daha çok zarar verir. Başbakan uyguladığı yöntemle kendisini kurtaramıyor. Daha da batıyor. Birlikte Türkiye’yi de batırıyor. Uluslararası komplolar ya da kumpasların yolu başka kumpaslar kurmak değildir. Ergenekon ve Balyoz’da meşru olmayan yollarla, kumpaslarla insanları rezil ettiler. Psikolojik harp yöntemleri kullandılar. Bu yanlıştı. Şimdi aynı yöntemleri birbirlerine karşı kullanıyorlar. Yanlıştır. Bununla asla meşru bir amaca ulaşılmaz. 12 Eylül döneminde cezaevlerinde görevli olarak kaldım. Akşama kadar dava dosyalarını okuyordum. O askeri mahkemelerde sembolik birkaç dava dışında çok ince çalışılmıştı. Bugün böyle bir hukuk işlemeyecekse biz bugüne kadar ne yaptık? Halk AKP’ye alternatif çıkarır Bu krizden çıkış yolu nedir? M.B. Bir kere hukuk işleyecektir. Sonra seçimler var. Deniyor ki alternatif yok. Hayır, alternatif her zaman vardır. Bulunur. Bu halk bütün krizlerden çıkış yolunu bulmuştur. 2001 krizi nasıl ona sebep olanlara fatura kesmişse, bütün o partileri sandığa gömmüşse önümüzdeki seçimlerde de halk bunu yapacaktır. Alternatifi de çıkarır. Karamsar olmamak gerek. Ama hasar giderek büyüyor. Bir de şunu sormak lazım. Binlerce kolluk gücünü, savcıyı, hâkimi değiştiriyorlar da onların yerine kimleri getiriyorlar? Hangi ekip, hangi kadrolar geliyor? 28 Şubat’ın kadroları mı, yoksa 1990’lı yıllarda faili meçhullerden sorumlu olan birtakım kriminel kadrolar mı? Cemaat’e yakın bazı yayın organları ve internet sitelerinde son zamanlarda Erdoğan’ın 28 Şubatçılarla yakınlaşmayı tercih ettiği iddialarına yer veriliyor. M.B. Bir ara 28 Şubat tutuklamaları dalga dalga geliyordu. Ama onlar durdu. Şimdi mahkemelerde de 28 Şubatçı kimse kalmadı. Acaba niye? 28 Şubat soruşturmasından Erdoğan’ın çok da memnun olduğu kanaatinde değilim. Bizde siyasetin amacı ‘bir şey’ olmak Siz Ertuğrul Günay’la birlikte Müslüman Sol fikrini ortaya atmıştınız. Bu ne kadar gerçekçiydi? M.B. Biz Müslüman Sol deyimini hiç kullanmadık. Ertuğrul Bey’in sol çevreden, benim İslami çevreden gelişim nedeniyle Müslüman Sol deyimi yakıştırılmıştı. O dönem Sayın Günay ve arkadaşları Başbakan’dan aldıkları teklifle AKP’ye gittiler. Çok tartıştık. Daha sonra HAS Parti’deki arkadaşlarla bunu denedim. Tayyip Bey onlara da yanaştı. Günlerce beklememiz gerektiğini anlatmaya çalıştım. Ama arkadaşlar beklemeye dayanamadılar ve gittiler. Bugün nereye gittikleri ortada. Bakın, DP’de de Süleyman Soylu AKP’ye geçti. Şu anda Ertuğrul Günay artık AKP’den istifa etmiş durumda. Sen bakan oldun. Daha sonra bakanlıktan ayrıldın. Şimdi yolsuzluklar ortaya çıktı. Ona günaydın Günay demek lazım. Tayyip Bey usta siyasetçi. Kendisinin kurduğu yapıya nereden alternatif çıkacağını, insanların da zaaflarını biliyor ve geliyor, orayı bozuyor. Maalesef Türkiye’de siyaset bir şeyler yapmak için değil bir şey olmak için yapılıyor. Sayın Kurtulmuş’a olacakların hepsini anlattım. Gözümün içine değil, tavanlara baktı. Ne Kurtulmuş ne de diğerleri yarın da gözümün içine bakamazlar çünkü neler yaptıklarını ben biliyorum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear