14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 AĞUSTOS 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Sonunda Tattılar Antalya, en az 67 puan ileride Yerel seçimlerde “AKP, Antalya’ya asılacak” diyorlar. CHP’li Başkan Mustafa Akaydın, tersini düşünüyor. Akaydın’a göre bütünşehir seçimlerini kazanma şansı en yüksek olan parti yine CHP. Büyükşehir’de 6 puan farkla 4.5 yıl önce yerel seçimi kazandıklarını anımsatıyor ve ekliyor: “Bütünşehir anlamında 2011’deki genel seçimlerde 6 puan kadar AKP’nin gerisinde bir tablo ortaya çıktı. Ancak son bir yıl içinde bize yansıyan, bizim yaptırdığımız kamuoyu yoklamalarında, özellikle yeni il yönetimi ve il başkanının etkisiyle bu tablo tersine dönmüştür. CHP bütünşehir anlamında 67 puan, hatta bazı araştırma şirketlerine göre 11 puan önde gözükmektedir. Bu durumu farklı yönleriyle ele almak gerekir. Birincisi AKP’nin uyguladığı politikalara karşı halkımızın CHP’yi umut olarak görmesi, ikincisi ise yerel yönetim olarak Antalya’ya sunduğumuz hizmetin halkımız tarafından destek görmesi. Üçüncü ve çok önemli bir diğer faktör ise geçen yıl yapılan il kongresinde seçilen yeni il yönetiminin son bir yılda çok başarılı bir grafik çizmesi. Antalya’da tek vücut haline gelen, halkın her türlü sorununda yanında olan, destek veren, çözüm üreten bir kimlikle, CHP tüm Antalya’nın umudu oldu.” Akaydın, AKP’yi il özelinde vuran konuların başında 2B yasası ile birlikte gündeme taşınan ne idüğü belirsiz açılımın geldiğini belirtiyor: “Taksim Gezi Parkı’yla başlayan direniş de AKP’nin ötekileştiren, baskı kuran, otoriter yöntemlerini tüm halkımızın görmesine vesile olmuştur. Başbakan’ın son dönemki sert çıkışları, uzlaşmacı olmayan tutumları da bu havanın yaratılmasında rol oynamıştır. Bütün bu faktörlere dayalı olarak şu anda bütünşehir seçimleri olsa birinci partinin CHP, ikinci partinin de MHP ile AKP’nin çekişmesine dayalı olacağını sanıyorum. Ancak AKP’nin ikinciliğe daha yakın olduğunu düşünüyorum. Modern ve insanca yaşanan bir Antalya için 4.5 yılda 600 milyon liranın üstünde yatırım yaptık. Bunların içinde yatırım bedeli 1 milyon lira ve üzerinde olan 41 projemiz var. Cadde düzenlemeleriyle Antalya’ya güven ve mutluluk inşa ediyoruz. Caddelerimizde aileler huzurlu, esnaf mutlu ve kazançlı. Göreve geldiğimiz günden bu yana benimsediğimiz şeffaf belediyecilik anlayışıyla her proje öncesi halkın tepkisini göz önüne alıyor ve ona yönelik yol haritası çiziyoruz. Bu samimi görüşlerimiz ve partimizin çizgisi, 2014 yerel seçimlerinde CHP’yi Antalya’da yeniden iktidara getirecektir.” CHP, Antalya’da da kendine güveniyor. AKP faşizminde çok doğal: Her gazeteci, şu ya da bu biçimde susturulmayı tadacak. Yetmez ama evetçiler, sepet efendimciler, dönek ilticacılar, iktidar iltifatçıları, sivilce övücüler, diktatör yamakları, patron yamacıları, hizmetkârlar, kaşı gözü oynaklar, üçe beşe yatanlar, barometre kılıklılar; hepsi, ama hepsi tadacak... Zamanında “Yapmayın, etmeyin; bu gidiş gidiş değildir” diye uyarınca, onlar “demokrat ve vizyon sahibi” medyacılar olarak bizi “dinozor, eski Neyse ki bizim ülkemizde böyle rezaletler yok! Merhabalar Gazetenize bir mektup yazmıştım, 11 Temmuz günü gönderilmesi için hapishane görevlilerine teslim ettim. Ertesi gün mektubumun gönderilmeyeceğine dair kararı getirdiler. İnfaz hâkimine yapacağım itirazın sonucuna göre mektup elinize ulaşabilir. Diyeceksiniz ki: Neden engellendi? Kamu kurum ve çalışanlarını küçük düşürücü, asılsız, töhmet altında bırakan ifadeler kullanmışım. Mektup okuma komisyonu böyle düşünüyor. Bir diyalogla başlıyor mektup. Adliye çalışanı bir arkadaşım küçük kızını da yanında götürür. Kızı meraklı meraklı soruyor. Anne o ne? Polis. Kapısı açık bir mahkeme salonunun önünden geçerken savcıyı ve hâkimleri görüyor. Onlar da polis, değil mi? Şu savcı, onlar hâkim. Anladım anneciğim. Şu savcı polis, onlar hâkim polis. Burada küçük düşürme, töhmet altında bırakma var mı? Devamında, “adalet”le ilgili yorumlar yapmıştım. 15 Temmuz 2013 tarihli Cumhuriyet gazetesinde okuduğum habere göre ABD’de alışveriş yaptığı marketten çıkan on yedi yaşındaki siyahi genç, polis memuru Zimmerman tarafından tek kurşunla öldürülüyor. Kapüşonu başına geçirdiği için hırsız olduğunu düşünmüş gencin ve “hırsız”ı öldürme hakkını görmüş kendinde. Mahkeme de ona ceza vermemiş. Hem olay hem de karar ne kadar feci değil mi? Neyse ki ülkemizde böyle şeyler olmaz. Olduğunu engellenen mektubumda yazmışsam asılsızdır. Bizim ülkemizde polis kimseyi vurmaz. Diyelim ki vurdu. Yargının değerli üyeleri şerefli savcı ve hâkimler o katile gereken cezayı verirler. Kapüşon takmanın genci hırsız yapması bana Azerbaycan’daki birini (puşu taktığı için cezalandırılan genci) hatırlattı. Şükür ülkemizde böyle şeyler olmadı, olmaz. Mektubumda böyle bir şey yazmışsam iftiradır. Dünyanın pek çok yerinde yargıçlar adeta tecavüze teşvik ediyorlar. Tecavüzcülere ceza vermiyorlar. Çünkü tecavüze uğrayan çocuk bağırmamış. Daha geçen gün İrlanda’da dört asker bir kız çocuğuna tecavüz etmek suçlamasıyla hâkim karşısına çıktı. Hepsi de serbest bırakıldı. Neyse ki bizde böyle rezaletler olmaz. Yazmışsam asılsızdır. İşkence insanlık suçudur. Hindistan’da işkence ile öldürülen bir kişinin haklarını savunanlar hapse atılmış. İşkenceciler polislik yapmaya devam ediyormuş. Ülkemizde polis işkence yapmaz. Hele bir yapsın. Adaletin pençesinden kurtulamaz. Eğer ülkemizde de Hindistan’daki gibi oluyor demişsem aşağılık bir iftira... Venezüella’da bir eylemci dövüle dövüle öldürülmüş. Venezüella polisi kamera kayıtlarını silmiş. İtalya’da bir kişi eylemcilere satırla saldırmış. Hâkim onu serbest bırakmış. Böyle alçaklıklar bizim ülkemizde olmaz. Olur demişsem iftira... Dünyanın dört bir yanında yargıçlar açıkça kamera kayıtlarını görmezden geliyor, bunun yerine gizli tanık kullanıyorlarmış. Gizli tanık “adalet radyo”da istek programı yapıyormuş. (Sıradaki ifadeyi Berlin F tipindeki sendikacılar için veriyor.) Allah’a şükür böyle ahlaksızlık, gizli tanıklık yok ülkemizde. Var demişsem kuyruklu yalan. Baştan sona galiba asılsız, küçük düşürücü, töhmet altında bırakan ifadeler kullanmışım. Aslında onlar bizim ülkemizde olmuyor. Kusura bakmayın İsmail ’in, Abdullah ’ın, Mehmet’in, Ethem’in donuk gözleri. Beni affedin komadakiler, gözünün ışığını kaybedenler. Sizin için bile olsa ülkem hakkında yalan söyleyemem. Not: Kenya’da bayrak satan ve bununla geçinen bir adamı tutuklamışlar. Yetkililer “bayrak sattığı için değil, terör örgütü kurmaktan tutuklandığını” söylemişler. Keşke vatan satanları da tutuklasalar. Ya da bayrak satıcısı vatan satsaydı. kafalı, kalıpçı, geride kalmış” diye suçluyorlardı. Şimdi kafa kafaya vermiş, topluca ağlaşıyorlar: “Boğuluyoruz, susturuluyoruz, işten atılıyoruz...” Ha şunu bileydiniz... Kurutulmuşluk Ümit Sarıaslan’ın, Eğitimİş’in yayımladığı “Öğretmen Odasından” adlı kitabından: “Yoksa deniz çoktan bitti de biz hâlâ tekne kayalara çarptığı halde altın kıyılar düşüyle mi oyalanıyoruz?.. İki sözü bir araya getiremeyen, bir paragraf doğrudürüst yazı yazamayan, ağzından kerpetenle söz alınan lise mezunları ile mi çağdaş uygarlığın üzerine çıkacağız? Neye baksanız, nereye çevirseniz yüzünüzü, neyi biraz eşelerseniz altından pislik çıkar oldu. Olması gerekene sevinir olduk nicedir. Günlük davranışlar arasında sayılması gerekli eylemleri erdem belledik! Bir toplum nasıl olur da bu kadar özüne yabancılaştırılır, nasıl bu kadar özü kurutulabilir bir toplumun?” Sorunun yanıtı için son 10 yıla bakmak gerek... Başbakan ve Genelkurmay Başkanı, Yüksek Askeri Şura ile ilgili gelişmeleri sahura kadar tartıştılar. Bu uhrevi toplantının ardından, subaylarının çoğunluğu cezaevlerinde bulunan ordunun personel ihtiyacı da göz önüne alınarak; topçu, istihkâmcı, levazımcı, muhaberatçı gibi askeri sınıflara bir yenisi eklenebilir: “Ramazan topçusu.” Yeni askeri sınıf Kampanya CHP’li Birgül Ayman Güler’in TBMM’ye sunduğu ve seçimlerde yüzde 10 barajının kaldırılmasını öngören yasa önerisini desteklemek üzere “Seçim Yasası Hareketi” bir kampanya başlattı. Temsilde adaletin sağlanmasını amaçlayan Seçim Yasası Hareketi tümüyle bağımsız bir yapılanma. Hiçbir sivil toplum kuruluşu ve partiyle bağı yok. Kampanya ile ilgili bilgi almak isteyenler http://secimyasasihareketi.blogspot. com/ bilgisunar adresine başvurabilirler. GÖRÜŞ HİKMET ALTINKAYNAK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Rıfat Ilgaz Okurken… Türk edebiyatının çınarlarından Rıfat Ilgaz’ı 20 yıl önce yitirdik. Onun şair yüreği, 2 Temmuz vahşetine dayanamadı, beş gün sonrası, 7 Temmuz’da durdu. Aradan 20 yıl geçti. Bu süreçte okurları, toplum onu unutmadı. Zaten “Hababam Sınıfı”yla 7’den 70’e herkesin tanıdığı, sevdiği bir yazardı, bu sevgi daha da yaygınlaştı. Geçen süre içinde Rıfat Ilgaz’la ilgili birçok çalışma ortaya kondu. Oğlu, yayıncı Aydın Ilgaz, tüm kitaplarını okurlara sundu. Çeşitli kurumlarca anma günleri düzenlendi, T.C. Kastamonu Üniversitesi Cide Rıfat Ilgaz Meslek Yüksekokulu açıldı; Kastamonu’da kurulan Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi etkinlikleri, Cide’de gerçekleştirilen Cide Rıfat Ilgaz Sarıyazma Kültür ve Sanat Festivalleri yapıldı. Başta Kültür Bakanlığı (Fikri Sağlar) olmak üzere değişik kurumlarca plaketler verildi, sempozyumlar yapıldı, öykü ve şiir yarışmaları açıldı, “100 Yıllık Çınar Rıfat Ilgaz” adlı belgesel yapıldı. Üzerine yazılar yazıldı. Cide’de yaşadığı ev müze haline getirildi. Tüm bunlar da gösteriyor ki, Rıfat Ilgaz tüm siyasal baskılara karşın toplumla kaynaşmış bir sanatçı oldu. Ne diyordu onun için Can Yücel; “Ilgaz, Anadolu’nun sen bir Yüce Dağısın. Eteklerinde Kitaplar...” Evet, “Ilgaz”, Anadolu’nun yüce bir dağı, Rıfat Ilgaz iseTürk edebiyatının bir çınarı… Ama “yazdığı şiirler, yazılar” ona hep sorun çıkardı!? Bir şiirinde şöyle diyordu: “Tek suçumuz / hür insanlar gibi konuşmak,/ kitaplar suç ortağımız.” Çağından, toplumundan kendini sorumlu sayan bir şair, yazar olarak toplumu aydınlatmak için mücadele etti. Öykü ve roman ustası Leylâ Erbil’i son yolculuğuna uğurladığımız gün Teşvikiye Camisi’ndeki cenaze töreninde Aydın Ilgaz’la karşılaştım. Bir yandan Leylâ Erbil’le olan anılarımızı paylaşırken, bir yandan da Gezi Parkı söz konusu oldu. “Gezi” deyince, ikimizin de düşüncesi yıllar öncesine gitti. Çünkü yıllar önce babasıyla söyleşi yaptığım Gezi Oteli lobisinde tanışmıştık. Rıfat Ilgaz, o sırada burada kalıyordu! Mete Caddesi’nde küçük bir oteldi. Şimdi yenilenmiş büyümüş, beş yıldızlı, adı da Gezi Hotel Bosphorus olmuş. O zaman da Gezi Parkı yemyeşildi. İnsanlar öbek öbek parkta oturuyor, çocuklar oynuyor, kuşlar uçuşuyordu. Üçümüz uzun uzun konuşmuştuk. Birden kendiliğinden oluşan nostaljiyle bu kez yalnızca Aydın Ilgaz’la aynı mekânda Gezi’yi, Rıfat Ilgaz’ı konuşalım diye İstanbul’un kalbi haline gelen Gezi Parkı ve hemen ilerisindeki bu otelde hafta sonu buluştuk; şairyazar Rıfat Ilgaz’ı konuştuk. Onun yaşamöyküsünü, İlhan SelçukTurhan Selçuk kardeşlerin çıkardığı “Dolmuş” dergisinde yayımladığı “Hababam Sınıfı” öyküleriyle başlayan altın yıllarını konuştuk. Saat başı bir çay içerek tam dört saat, babası için yaptığı çalışmaları ben sordum, Aydın Ilgaz anlattı. Otelden çıkıp Gezi Parkı’na yürürken iyi ki Rıfat Ilgaz’la tanışmış, kitaplarını okumuş, oğluyla şimdi sohbet ediyorum diye düşündüm. Rıfat Ilgaz bu otelde, “Hababam Sınıfı”nı, “Karartma Geceleri”ni yazarken düşlediği güzel dünya, yapıtlarındaki aydınlık, Gezi Parkı’nın “çılgın gençleri”ne de yansımış olmalı ki, aradan onca zaman geçtikten sonra bile Gezi Parkı, İstanbul’un, Türkiye’nin ve dünyanın kalbi haline geliverdi! Hem en güzel “Hababam Sınıfı” mizahı örnekleriyle, hem de insanın en doğal hakkı doğa için… Ne güzel! UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com Aşır EMİR EğitimSen İstanbul 1 Nolu Şube Üyesi Edirne F Tipi Hapishanesi BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI Cemiyetimiz Üyesi, Sürekli Basın Kartı Sahibi BAŞSAĞLIĞI Çalışma arkadaşımız Erol Atasoy’un sevgili annesi, ÖMER YALÇIN 3 Ağustos 2013 Cumartesi günü vefat etmiştir. Kaybı topluluğumuzda üzüntü yaratan Yalçın’ın cenazesi 4 Ağustos Pazar günü öğle namazının ardından Zincirlikuyu Camisi’nden alınarak Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir. Yalçın’ı sevgi ve saygıyla anarken ailesine, basın topluluğuna başsağlığı dileriz. TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ Zeliha Atasoy 3 Ağustos 2013 Cumartesi günü vefat etmiştir. Arkadaşımıza, ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyoruz. C Çalışanları 1/ Birbirini 1 öldürme, 2 boğazlaşma. 2/ Görgü, 3 deneyim... Doğu 4 Timor devletinin 5 başkenti. 3/ Az pişmiş et... 6 Dahil. 4/ Yiyecek 7 bulamayan, 8 yoksul kimse... Belli bir 9 ödemenin 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ötesinde verilen 1 para, prim. 5/ Japon A C A R İ S T A N müziğine özgü, üç telli 2 S E R A MO L A bir çalgı. 6/ Türk tuluat 3 A M A D E Y A Z tiyatrosunda baş komik 4 K İ L E İ L görevindeki uşak 5 A Y A K T A N I tiplemesi... Bir nota. 7/ 6 F E A S İ L Bahçelerde süs bitkisi U K A L A olarak yetiştirilen, 7 A Ş K kırmızı çiçekli otsu bir 8 R İ E L E C İ R bitki... Salgı oluşturan 9 A L K A N T A R A organ. 8/ Uzaklık işareti... “Altınkökü” de denilen, kusturucu bir kök. 9/ Canlı, etkin, hareketli. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Suudi Arabistan’da din polislerine verilen ad. 2/ Una su katılarak yapılan bir tür çorba... Yavaş, ağır. 3/ Uğur, talih... Briçte, oyunculardan birinin elinde bir renkten hiç kâğıt olmaması. 4/ Tavuğun göğüs etiyle hazırlanan ve pişmiş hamurla yenen bir tür çorba. 5/ Şekerkamışından elde edilen bir içki... “Misket limonu” da denilen, acı sulu küçük limon cinsi. 6/ Sahip olma, kazanma... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 7/ Lityum elementinin simgesi... Akıl... Avcı kulübesi. 8/ Cömert. 9/ Dolma yapmak için hazırlanan karışım... Göz değmesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear