23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2013 CUMA kultur@cumhuriyet.com.tr 18 KÜLTÜR BU H A FTA 7 FİLM GÖSTER İM E GİR İY OR Robert Redford’ın hem başrolünü üstlendiği hem de yönettiği ‘Geçmişin Sırları’ gösterimde... Sinemada ‘Korku Seansı’ Kültür Servisi Bu hafta, gerilim, korku, aksiyon, macera, belgesel, biyografi ve dram türünde 7 film gösterime girecek. Cassandra Clare’in romanından uyarlanan “Ölümcül Oyuncaklar: Kemikler Şehri” filmi sinemaseverlerle buluşacak. 3D formatında, yarı belgesel, yarı konser olarak hazırlanan “One Direction: This Is Us” filminde One Direction grubu üyelerinin hikâyeleri anlatılıyor. Yönetmenliğini Russell Mulcahy ve Kimble Rendall’ın yaptığı aksiyon, gerilim ve korku türündeki “Yem” de bu hafta gösterime girecek filmler arasında yer alıyor. Korku türündeki “Daire 1303” filminde, annesinin baskılarından bıkıp Detroit’in yüksek katlı binalarından birinde 1303 No’lu daireye taşınan Janet Slate’in hiç ummadığı biçimde evin geçmişiyle yüzleşmesi konu ediliyor. Bu hafta, ayrıca, “Kapalı Devre”, “Cinayet Tezi” ve “Korku Seansı” sinemaseverlerle buluşacak. Geçmişten kaçamazsın! Geçen hafta gösterime giren, 1936 doğumlu Robert Redford’ın hem yönetmenliğini hem de başrolünü üstlendiği, 2012 yapımı “The Company You KeepGeçmişin Sırları”, Sundance Kid Redford’ın Paul Newman’la unutulmaz bir ikili oluşturduğu o harika Western klasiği “Butch Cassidy and the Sundance KidSonsuz Ölüm”le 1970’lerde zirve yapan oyunculuğunun en parlak döneminde rol aldığı, Alan J. Pakula’nın “Başkanın Bütün Adamları” (1976) ya da Sydney Pollack’ın “Akbabanın 3 Günü” (1975) gibi 40 yıl öncesinde bir hayli ses getirmiş ve beğenilmiş siyasal gerilimlerini çağrıştıran, zengin kadrolu, yeni bir “politik thriller”. 1980’de ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu ve hiç umulmadık biçimde en iyi film, en iyi yönetmen Oscar’larını kazandığı “Ordinary PeopleSıradan İnsanlar”la 44 ya u “Geçmişin Sırları”, Redford’ın uzun sinema uğraşının en parlak işlerinden biri sayılmasa da, yakın siyasal geçmişten anımsattıklarıyla, vurguladıklarıyla pek görmezden gelinemeyecek nitelikte bir film. 77 yaşındaki bir radikalin elinden çıkma film, biraz polisiye, biraz hukuk, biraz basın ilkeleri, biraz kırık bir aşk hikâyesi içeren cinsten, meraklısına gönül rahatlığıyla salık verilecek, seyre değer bir politik macera. şında başlayan yönetmenlik kariyerinde genellikle uyarlamalara ağırlık veren Redford, bu kez Neil Gordon’ın 2003’te yayımlanmış “The Company You Keep” adlı romanından, “Kafka”, “Dark City” gibi filmlerin de senaristi olan Lem Dobbs’un uyarlayıp yazdığı bir senaryodan çekmiş 2 saatlik “Geçmişin Sırları”nı. Oynadığı ve yönettiği filmlerin yanı sıra, yıllardır öncüsü olduğu ve desteklediği Sundance Festivali’ne ve bağımsız sinemacılara kol kanat germesiyle Amerikan sinemasının hâlâ en saygın, önemli isimlerinden biri olagelen, 80’ine merdiven dayamış Redford, 6 yıl önce yönettiği, adeta hukukun hukuksuzluğa dönüştüğü, siyasal içerikli, “Lions for Lambs” ve özellikle 11 Eylül sonrası kaynatılmaya başlanan cadı kazanına, Guantanamo skandalına göndermelerde bulunan “ConspiratorSuikast” gibi son ilginç filmlerinin çizgisindeki “Geçmişin Sırları”nda, bir kazada karısını yitirince 10 yaşlarındaki kızına annelik de yapan deneyimli avukat Jim Grant rolünü üstlenmiş. En son 2007’de yine hem yönetip hem de oynadığı “Lions for Lambs”ten 5 yıl sonra üstadın yeniden kamera başı yaptığı “Geçmişin Sırları”, eski bir Weather Underground üyesi olan, 2 çocuklu ev kadını Sharon Solarz’ın (Susan Sarandon) 30 yıl önceki kanlı eylemlerinden ötürü kendisini ihbar etmesi sonucu FBI tarafından yakalanmasıyla başlıyor. ABD’de 1970’lerde Kara Panterler gibi, Vietnam Savaşı karşıtı bombalı eylemleriyle, banka soygunlarıyla hükümete kafa tutan, devrimci militan grubu Weather Underground’un bir başka üyesi de Nick Sloan olan adını değiştirip yıllardır yeni bir kimlikle yeni bir hayat kurmuş olan avukat “eski tüfek” Jim Grant’tir. Yerel Albany Sun Times gazetesinde, editörünün (Stanley Tucci) bir an önce gözüne girmek isteyen ve gerçeklerin peşindeki genç, hırslı ve acar muhabir Ben Shepard (Shia LaBeouf), araştırmaları sonucunda avukat Jim Grant’in aslında Sharon gibi yıllardır aranan, eski bir Weather Underground eylemcisi olduğunu keşfedince kaçak terörist konumuna düşen avukatımız, kızını doktor kardeşi Dan’a (Chris Cooper) emanet ederek FBI ajanlarından kaçmaya koyuluyor ve kendisini temize çıkaracak, eski sevgilisi Mimi Laurie’ye (oldukça gençleştirilmiş bir Julie Christie’yi zor tanıdık doğrusu) ulaşmaya çalışıyor. Klasik anlatı yapısı, kameraman Adriano Goldman imzalı kadrajları ve birinci sınıf görselliği, yer yer sürükleyici olabilen, heyecanlı, gerilimli temposu ve yan rollerdeki çoğu Redford’ın kuşağından, Julie Christie, Nick Nolte, Susan Sarandon, Richard Jenkins, Brendan Gleeson, Sam Elliott, Anna Kendrick gibi eski, ödüllü, ünlülerden oluşan, zengin oyuncu kadrosuyla çekici kılınmış filme tek itirazım, delikanlı bedenine karşın suratı artık perşembe pazarına dönüşmüş Redford’ın bizzat başrolü üstlenmiş olması. Redford’ın yarım yüzyılı aşkın oyuncuyönetmen filmografisinin en parlak işlerinden biri sayılmasa da, yakın siyasal geçmişten anımsattıklarıyla, vurguladıklarıyla pek görmezden gelinemeyecek nitelikte ve 77 yaşındaki bir radikalin elinden çıkma bu “Geçmişin Sırları”, gözde eleştirmenimiz Uğur Vardan’ın “Eski Tüfeklerden Kim Kaldı?” başlıklı yazısındaki doğru saptama ve değerlendirmeleriyle, biraz polisiye, biraz hukuk, biraz basın ilkeleri, biraz kırık bir aşk hikâyesi içeren ve şu ağustos sıcağında meraklısına gönül rahatlığıyla salık verilecek cinsten, seyre değer bir politik thriller sonuçta. HİÇ ENGEL TANIMAYAN BİR SANATÇIYDI Kubrick’ten önce Kubrick’ten sonra ASLI SELÇUK Efsanevi, gizemli, titiz, ödünsüz, saplantılı, münzevi, megaloman, mükemmeliyetçi, tartışmalı, sarsıcı, sıra dışı, zorlayıcı, meydan okuyan, kendini adamış, deneyici.. Tüm bu kavramlar yüzyılımızın en büyük sanatçılarından Stanley Kubrick (19281999) için söylendi. Bronx sokaklarının bu zeki çocuğu fazla eğitim almadı. Fotoğrafçılık tutkusunu doktor babasından kaptı. İlk filmleri Day of the Fight (1951), Fear and Desire (1953), Killer’s Kiss (1955), The Killing’di (1956). Killer’s Kiss’te ışıkla oynama beu Stanley cerisini gösterdi, The Killing’de özgüveni yüksekti. 28’inde savaş karKubrick , teatral şıtı, dürüst Paths of Glory (Zafer oyunculuğu, Yolları/1957) ile ünlendi. 30 yaşınmesafeli bir da Anthony Mann’ın yarıda bırakanlatımı yeğledi. tığı Spartacus’u (1960) tamamladı. Spartacus’ta inanç vardı ama o Şiddetli değil en yıllarda tarihi filmlerde çok moda şiddetli, öfkeli olan Hıristiyanlık yoktu. Bu filmdeğil en öfkeli den sonra “Son sözü benim söyleyeceğim filmler yapmak istiyosahneleri yarattı. rum” dedi. 60’larda ABD’de her Gerçeği arayan bir şey özgürce tartışılıyordu. Vladiyönetmen değildi, mir Nabokov’un ünlü Lolita ro“Gerçek iyidir, manı Amerika ve İngiltere’de yayıncı bulamadığından Fransa’da ilginç olan daha da müstehcen yapıt nitelemesiyle baiyidir” dedi. sıldı. Stanley, insanın karanlık yüzünü inceleyen bu romanı çekti, cüretkâr bir dramdı (1962). Katolik kilisesi filmi sansürledi. Lolita bu tartışmalar sonucu gişede başalir mi sorusunu sordu. Kubrick İngiltere’de bu rılı oldu. Küba füze krizi döneminde yönetfilmden ötürü çok eleştirildi, ölüm tehditlemen, nükleer tehlikeyi eleştiren bir taşlamari aldı. Barry Lyndon’ın (1975) tecimsel bayı Dr. Strangelove’ı (1964) çekti. Film bu kez şarısızlığının ardından Stephen King’in çok Lolita’dan da çok tartışıldı, dine saygısızdı, satışlı romanı The Shining’e yöneldi (1980). anarşist bir mizah içeriyordu. Bu politik taşla Film, geleneksel bir korku filmi değildi. Full ma yıkıcı, tehlikeli bulundu. Stanley 1963’te Metal Jacket (1987) savaş karşıtı olmasına o denli saygınlık kazandı ki Hollywood’da karşın olağanüstü şiirsel görüntülerinden ötüprojelerini özgürce seçebiliyordu; yaratıcı barü savaşa karşı hayranlık duyumsatıyordu. ğımsızlığını kazanmıştı. Eyes Wide Shut’ta (Gözleri Tamamen Kapa60’larda Amerikalılarla Ruslar arasında lı/1999) bağlanma, tutku, sadakat, kıskançlık, uzay yarışı başlayınca Kubrick sinema taricinsel saplantı temalarını işledi. hinde yeni bir bölümü 2001: A Space OdyBiz insanlar çaresiz, kafası karışık, umutssey (2001: Uzay Yolu Macerası/1968) ile suz, sevgiye aç, yalnız yaratıklarız dedi. Teyazdı, sinema filminin biçimini değiştirdi. atral oyunculuğu, mesafeli bir anlatımı yeğFilm, koskoca evrenin ufak bir parçası olduledi. Şiddetli değil en şiddetli, öfkeli değil ğumuzu anlamamızı sağladı, bilimin varacağı en öfkeli sahneleri yarattı. Gerçeği arayan noktayı gösteriyordu. bir yönetmen değildi, “Gerçek iyidir, ilginç İnsanın evrenle ilişkisine dair yaratıcı baolan daha da iyidir” dedi. İnsan doğasının kışından ötürü bu kez Ulusal Katolik ödülükavramsal betimleyicisi, zamanımızın büyük nü aldı. Lolita’yla Stanley’i aforoz eden Kato öykücüsü Stanley Kubrick daima ödünsüzlikler 2001’le onu ödüllendirdiler. Özel efektdü, kendini yinelemedi, hiç engel tanımayan leri, set tasarımları film endüstrisinde bübir sanatçıydı. yük bir atılımdı. Yönetmen Tony Palmer sinemayı Stanley Kubrick’ten önce ve Stanley Kubrick’ten sonra diye ikiye ayırdı. Kubrick’ten önce müzik sinemada duyguyu yoğunlaştırmak için dekoratif bir öğe diye kullanılıyordu, Kubrick’ten sonra müzik filmin anlatım gücünün parçalarından oldu. Anthony Burgess’in tartışmalı romanı Otomatik Portakal’ı sinemaya uyarladı (1971). Uç konuları adeta neşter darbeleriyle keserek inceliyordu. İnsanın inanılmaz boyutta yok edici olduğu bir dünyada umut ve erdem olabi “Kapalı Devre” HATIRLAMA Hırslı, acar muhabir... Ressam Hayrünnisa Y. Kuntman 30.08.2011 30.08.2013 Gözümüzün nuru: Bütün kitapları, bütün lugatları hatmettik. Hangi kelimeleri bulup da hangi duyguları yazabiliriz? Ancak senin muhtesem, ilâhi sükutuna sıgınırız. , Ey sevgilimiz! . . AILESI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear