25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2013 CUMA 16 20 Yıl Önce de Suriye Teröristti... Bugüne Gelince.. “Kimyasal silah” iddiası, yeni bir kurdun kuzuyu yeme masalı.... Daha önce, Irak’ta Saddam’ı yemek için “kitle imha” silahı diye anlatılmıştı... Çok geçmeden o silahın “imha” değil, kitle “ikna” silahı olduğu ortaya çıktı. 1. I. Irak Savaşı sırasında, ABD’nin en önemli kaygısı ülkemizdeki Kürt sorunu idi. 2. Savaş sayesinde, 36. paralelin üstüne Güney Kuzey Kürdistan altyapısı kazandırıldı. 3. Ülkemiz için önerdikleri “devletten de güçlü hükümet” sayelerinde gerçekleşti. 4. Ama güçlenen hükümet değil, tek başına hükümet başkanı oldu. 5. Erdoğan’ın gücü Ortadoğu’da Amerika’ya “şirk koşacak” boyuta yaklaşınca, Obama sopa ile poz vermek zorunda kaldı. 6. Şimdi de Suriye’ye müdahalenin birçok alt nedeni daha olabilir: Biraz Erdoğan’ın fiyakasını bozmak ama en çok da Suriye Kürtlerine de bir “devletçik” yaratmak.. 7. Çünkü, yeni bir siyasi coğrafya ancak savaşın tozu dumanı arasında ve sonrasında çizilebiliyor. “Kimyasal silah masalı”nın sonunda, Ortadoğu’ya yeni nizam ve Suriye Kürtlerine de devlet çıkmasına hazır olmak gerek. Elbete, tarihi tarihçilere bırakmak gerek. Yine de tarihin gündelik notlarını da gazeteler ve gazeteciler tutuyor. 20 yıl önce de Ankara sütliman değildi. Amerikalılar ise Suriye’yi “terörist devlet” ilan etmişlerdi. O günlere ait bir not, bugünün anlam ve önemi nedeniyle yeniden göz atılmayı hak ediyor. 1 O günlerde Türkiye için ABD’nin önerdiği “devletten de güçlü, hükümet” bugün gerçekleşmiş durumda. (Ama ne yazık ki başımız daha da büyük belada!) 2 O dönemde de Kürt sorunu en büyük sorunumuzdu! 3 Suriye yine gündemdeydi. Kimyasal silah falan da söz konusu değildi, ama yine de Amerikalılar Suriye’yi “terörist devlet” ilan etmişlerdi! Buyurun şimdi, tarafımızdan yazılmış 27 Ocak 1994 tarihli Sabah’taki tarihten bir yaprağa... var: Hükümetin devletten daha güçlü olması. Oysa şu anda durum tam tersi.” (Hatırlatma: İktidarda DYP SHP koalisyonu var. Başbakan Tansu Çiller, Yardımcısı Erdal İnönü.) Abramowitz, ABD’nin ünlü düşünce kuruluşlarından Carnegie Endowment’in başkanı. Devletin küçültülmesi, hükümetin güçlendirilmesi gerçekten fiyakalı bir düşünce. Ama bu nasıl olacak? Hükümeti güçlendirmeden, devlet küçültülebilir mi? (...) Türkiye’de güçsüz hükümet, güçlü devlet olgusu bir rastlantı değil. Hükümetin eksikliklerini, zaaflarını gidermenin tek yolu öteden beri devletin güçlü tutulmasında bulunuyor. Her on yılda bir ordunun yani “devletin en örgütlü kesiminin” hükümete uyguladığı güç gösterisi, güçsüz hükümet, güçlü devlet çemberinden çıkılamayışının en büyük nedeni. Başka nedenler de var elbette. Tarihten, coğrafyadan ve ülke insanının geleneklerinden, beklentilerinden ve özelliklerinden doğan nedenler. Abramowitz, Kürt sorunuyla ilgili, Cumhuriyete yazacağı uzun makale için fikir nevalesi topluyormuş “Bağımsız Kürt Devleti” kaygılarının politik paranoya olduğuna inanıyor. Ülkemizle ilgili daha önce yazdığı Türkiye makalesindeki “kötümser görüşlerini” aynen koruyor: “Bu fantastik ülkeyi çok seviyorum. Ama Kürt sorununu çözemezse, Türkiye çözülür.” Sheraton’un barında limonlu çay içiyoruz. Amerikalı konuğumuzun kötümserliğini şaka yollu gidermeye çalışıyoruz. “Korkmayın Türkiye batmaz. Batsa bile, nüfusunun yarısından fazlası yirmi yaş dola yında. Nasıl olsa 3035 milyonluk bu genç kitle, ne yapar yapar başını sokacağı yeni bir Türk devleti daha kurar!” Bu sözler Mr. Abramowitz’in kaygılarını dağıtmış görünmüyor. (...) Bu kez biz soruyoruz: “Peki, Kürt sorunu için sizce ne yapılmalı?” Öyle ya “Think Tank (Düşünce Deposu)”e başkanlık eden o... Ama depodan çıkara çıkara, “Kürtçe radyo ve TV yayını ile Kürtçe okul” çıkıyor! Ardından ekliyor: “Bununla da çözülemez. Ama askeri baskıyla bu iş olmaz.” Olur diyen kim ki? Askerler bile artık böyle bir şey demiyor. Sorunun çözümsüzlüğü “güçsüz hükümet, güçlü devlet” çemberinden Türkiye’nin kendisini kurtaramamasından kaynaklanıyor. Kürt sorununun nasıl çözüleceği pek belli değil. Ama kimin çözeceği kesin. Devleti küçültme kararı verecek ve bunu uygulayacak güçlü bir kadronun iktidarı. Böyle bir iktidara kavuşmadan, devleti küçültmeye kalkmak ülkenin intihar etmesi demek. Kaldı ki, bölgede askeri önlemleri hep ön planda tutan ABD’nin politikası. Suriye’yi geçen günlerde yeniden “terörist devlet” ilan eden ABD’nin kendisi. “Terörist devlet” ile yan yana yaşayınca, Türkiye için de, devleti güçlü tutması kaçınılmaz! Burnu koku al mayan kimyagerin ba şı her zaman de rttedir! GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT Bir MİT’çiye Göre CIA Televizyonda Aykırı Sorular programında gördüm Enver Altaylı’yı. Dedi ki “İran Başbakanı Musaddık, İran yanlısı bir adam, petrolleri millileştiriyor...” Ürperdim, İran başbakanının İran yanlısı olduğunu söylüyordu, eski MİT görevlisi ve MHP Genel Başkan Yardımcısı. Söyleşinin konusu da Enver Altaylı’nın yazdığı Ruzi Nazar kitabıydı. Programda kitabın editörünün de Haşim Akman olduğunu söyleyince, hemen Haşim’i aradım ve kitabı istedim. Kitabı dikkatlice okuyunca, ülkemizi kimlerin yönettiğini birinci ağızdan yeniden gördüm ve bilgilerimin sağlamasını yaptım. Kitaptan anlaşılıyor ki; Musaddık’ın 1951 yılında İran petrollerinin millileştirilmesi için verdiği teklif Meclis’te kabul ediliyor. 1953 yılında Şah, Musaddık’ı azlediyor. Bunun üzerine, halk tarafından çok sevilen başbakan için gösteriler yapılıyor. Şah Rıza İran’dan kaçmak zorunda kalıyor. ABD destekli askeri bir darbeyle Musaddık hükümeti devriliyor. İran halkının gönlünde taht kuran Musaddık’ın 1953 yılında CIA tarafından başbakanlıktan uzaklaştırılmasını halk hiçbir zaman unutmamıştı. 1979’da Şah’ın devrilmesinden sonra meydana gelen rehine olayı, Musaddık’a yapılan CIA darbesinin intikamıydı. Ruzi, CIA merkezine, İran’ın diğer Ortadoğu devletleri gibi sınırları cetvelle çizilmiş suni bir devlet olmadığını, binlerce yıllık bir tarihi tecrübeye ve binlerce yıllık bir medeniyete sahip olduğunu, hiçbir zaman küçümsenmemesi gerektiğini bildirmişti. Ruzi, gazeteci kılığında Tahran’da ABD büyükelçiliği bahçesinde rehinelerle ilişkiye geçecek kadar gözü kara bir profesyoneldi. CIA ile Türk istihbaratı işbirliği 1950’de başlamıştı. General Fuat Doğu MİT Başkanı olduğunda CIA ve MİT aynı binada birlikte çalışıyor. CIA’nın binadan ayrılmasını sağlayarak Türk istihbarat örgütüne yeniden bağımsızlığını kazandıran, Ruzi’nin arkadaşı Fuat Doğu olmuştu. DP’nin iktidarı döneminde ABDSovyetler rekabeti çok sertleşmişti. DP için Sovyetler tehdit unsuruydu. Tecrübesiz DP hükümeti, ABD’yle ilişkilerinde teslimiyetçi bir politika izledi. Bu dönemde MİT, CIA’ya mali olarak da bağımlı hale gelmişti. MİT, Ruzi’den teşkilatın reformdan geçirilmesi düzenlemesi için de yararlanmıştı. Tam da 12 Mart 1971’den sonra Çağlayangil’in “Adamlar altımızı oymuş” lafını doğrulayan bir yapı oluşmuştu. Ruzi Nazar, Türkiye’de de CIA görevlisi olarak 11 yıl çalışmış. Ruzi, Türkiye’yi bizim siyasilerden çok daha iyi biliyor. Ruzi’ye göre 27 Mayıs’ın ABD ile hiç ilgisi yoktur. ABD, Menderes ve ekibine sıcak bakmakta, CHP içindeki solculardan rahatsız olmaktadır. Öyle ki Menderes’in Moskova ziyaretinde bazı yatırımlarda işbirliği planları düşünülmekte, ancak bütün bu adımlar da ABD ile müzakere edilerek atılmakta. Özbekistanlı Ruzi Nazar’ın CIA profesyoneli ve Türkiyeli Enver Altaylı’nın MHP’li MİT görevlisi olarak istihbarat işbirliği ve dansı, bizi kimlerin yönettiğini açıkça ortaya koyuyor. Okuyup bilgilenin, “Bağımsız Türkiye” diye sokağa çıkıp haykıranların niye dövüldüğünü göreceksiniz. Fantastik ülke Devletten Güçlü Hükümet! “Cumhuriyet gazetesine yazacağı uzun makalesi için Ankara’da “temaslar yapan” ABD’nin eski büyükelçisi Morton Abramowitz diyor ki: “Türkiye’nin düze çıkmasının tek koşulu Suriye terörist Primo LEVİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr “30 Ağustos Zafer Bayramı”nın “91.” yılını kutlarken, bu “as keri zafer”in ülkeyi emperyalist güçlerin “bilfiil işgal”inden kurtarmasının yanında, “Anadolu Aydınlanması”nın da ilk adımını oluşturduğunu da anımsamak gerekir. Bu “yengi”nin (zafer) hemen ardından, iki ay sonra “Saltanatın Kaldırılması” ile, bu “Siyasal Devrim”le başlayan “Anadolu Aydınlanması” sürecinde “TSK” hep “TBMM”nin yanı başında olacaktır. Kimi bağlamlarda, “çağ”ın isteklerine yanıt veren “değişim”lerin, hem yapılabilmesi, hem de yaşaması için bu “durum”un gerekliliğinin “622” yıllık “Osmanlı” sürecinde de görüldüğü bilinir. Hemen hemen ortaklaşa bir “kanı”dır. Osmanlı’nın çağa yüzünü çevirmesinin “3. Selim”le başlamış olduğu; “devlet”i kurtarmak için “yapılması gerekenin ne olduğu”nu, toplum içinde sivrilmiş “200” kişiye sordurmuş; alınan “ortak yanıt”a uyarak da yeni bir “ordu” oluşturmuş; kurduğu “Nizamı Cedit”in de (Yeni Düzen) böylece korunacağını düşündüğü dile getirilir. “1808”de yönetimi ele alan “2. Mahmut” da, amcası “3. Selim”in yolunda gider, “çağdaşlaşma”yı sürdürür. Ve bunu daha çok “si vil” yaşamda gerçekleştirir. Kısaca değinirsek “hukuk” alanına el atar; ilk kez “yasalar karşısında eşitlik” demek olan “adalet” kavramı dile getirilir; dolayısıyla bu “kavram”a ters düşen “dinsel” kaynaklı yasaların (şeriat) tahtı az da olsa sallanmaya başlar. Ayrıca “2. Mahmut”, başından sarığı atar “fes” giyer, “Batılı”lar gibi giyinip çağdaş bir görünüme bürünür; “Asakiri Mansureyi Muhammediye” adını verdiği çağdaş giyimli ve donanımlı “ordu”su da yanındadır. “Çağdaşlaşma” sürecinde rastlanan bu “koşut”luğun nedenine değinmek gerektiğinde, en iyi somut örnek yine “2. Mahmut” dönemidir. Yapılan “çağ” a dönük “değişim”leri yaşamı değişmez dinsel kurallarla düzenleyen “ŞE RİAT” için bir “tehlike” olarak gören “Şeyhülislam”, Padişah’a günümüz söylemiyle bir “muh tıra” verir. Padişah’ın “Frenk âdetlerine aşırı ilgi göstermesini kınayan” bu uyarıyı “2. Mahmut”, tüm devlet adamlarının bulunduğu bir toplantıda “yırtar atar”... Tam burada izninizle diyorum ki, bir ayraç (parantez) açıp günümüze dönelim; nerdeyse “Şeyhülislamlık” dairesine dönüşen “Diyanet”in Başkanı, geçen hafta “Birleşmiş Milletler”e (BM), “dünya”ya verdiği “fetva”ya şöyle başlamıştı: Ey “BM”! “Kadına karşı olan şiddetle uğraşaca ğınıza” diyerek... Kuşkusuz yapılması gerekenin “1. Recep”ten gelmeyeceği or ‘30 Ağustos’un Anımsattıkları tada; biz “kadınlar” da ne yaptık? Yalnızca “kınamak” yeter mi? “Yırtmalı”ydık, ses getiren “eylem”lerimizle... “Ayraç”ı kapatıp konumuza dönersek; “şeriat”ı sallayan “2. Mahmut”a, “şeyhülislam”dan sonra ikinci uyarının da “halk”tan geldiği, adının “Gâvur Padişah”a çıktığı bilinir. Bu durumun, kısacası “çağ”a dönük en küçük bir adımın bile “Din elden gidiyor!” haykırışına çevrilmesinde kuşkusuz “dış odaklar”ın çok büyük “pay”ı olduğu yadsınamaz. “İslam”ın; tüm “güncel yaşamı” düzenleyen en “temel” kuralları; “insan”ın “insan”la olan, “insan”ın “devlet”le olan ilişkilerini düzenleyen “değiş mez” (günümüze göre 1400 yıllık) “dogma”ları içermesi, “Batı Emperyalizmi”nin çok işine geliyordu. Çünkü bu “dogma”ların herhangi birinin “çağ”a dönük olarak ele alınması durumunun, “din”i ortadan kaldıracağını rahatlıkla inandırıcı bir biçimde ileri sürebiliyorlardı, böylece Müslüman “halk”ları “kışkırtmayı” çok iyi başardılar yüzyıllar boyunca; dolayısıyla sömürü düzenlerini günümüze dek sürdürebildiler. Ayrıca “dış odak”ların bu işi, ülke içindeki “ortak”larıyla birlik kotardıkları da açıkça görülür, bilinir. Bu yazı çerçevesinde, daha derinleşmeden, ince ayrıntılara girmeden bile; bir İslam ülkesinde “EVRENSEL” laikliğin yeşerip kök salması için yalnızca dün değil bugün de ne gibi engellerle savaşmak zorunda kalındığı görülüyor. Ayrıca “laik”liğin “kesintisiz” sürdürülmesinin, hele “EVREN SEL” boyutundan “ödün” vermeden yaşatılmasının apayrı bir “durum” olduğunu, Türkiye’deki “din”sel çıkışlı “AKP” iktidarının tutumuna bakarak anlamak olası. “Atatürk”, “1927” yılında verdiği “Söylev”de (Nutuk) görevlendirdiği “gençliği”, “1933”teki “Bursa Nutku” ile bu “görev”i nasıl yerine getireceklerini belirttikten sonra, “1934” yılında da Devrim Yasaları’nın sonuncusuyla birlikte yeni bir “düzenleme” daha yapar; kısaca söylersek “TSK”nin görevini belirten “İç Hizmet Kanunu” yayımlanır; bunun “35.” maddesinde “görev tanımı” için, “...Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve korumaktır!” der. Bunun anlamını en iyi anlayanın(!) “79” yıl sonra dinsel çıkışlı “AKP” iktidarının Başbakanı “R.T. Erdoğan”ın olduğu, gerçekleştirdikleriyle açıkça ortadadır. “30 Ağustos” u kazanan “Ordumuz” un devamı olan “TSK” , günümüzde ilk önce “Balyoz”la çökertilmiş, sonra da bir bakıma “asli” görevinden uzaklaştırılmıştır; bilmem katılır mısınız? UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Çin’de 1 uzay pilo 2 tuna ya da uzay yolcu 3 suna verilen 4 ad. 2/ Bir göz 5 rengi... Gü6 ney Amerika yerlileri 7 nin okları 8 na sürdükle 9 ri çok güçlü bitkisel zehir. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 3/ Tütsüyle kuru 1 A Z T E K L E R tulmuşu oldukça 2 Z A İ T O K E Y sürümlü olan bir 3 N A R A K S U balık... Tanrıtanı 4 A F A K İ İ D A maz. 4/ Madenkö5 V J A K O B E N mürü katranından elde edilen ve daha 6 U S M İ L E T O Y çok şeker hastala 7 R E Z E D E 8 C İ R O A N A rı tarafından kullanılan tatlandırıcı 9 L İ L A Ö Z E K bir madde. 5/ “Hazanbel” de denilen ve kökü hekimlikte kullanılan otsu bir bitki... Başlıca, temel niteliğinde olan. 6/ Bir nota... “Her mihnet kabulüm, yeter ki / eksilmesin penceremden” (C. S. Tarancı)... Asker. 7/ Ağaç çivi ya da takoz. 8/ Belirti, iz... Göçebelerin konak yeri. 9/ Meslek... Bir cins av köpeği. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sıcaklık nedeniyle su buharı ve kirli gazların atmosfere yükselemeyip yeryüzüne çökmesi. 2/ İzmir’in bir ilçesi... Bir nota. 3/ ABD halkından olan kimse... Eyerin ön ve arkasındaki çıkıntılı bölüm. 4/ Suyu azar azar döken süzgeçli testi. 5/ Başında ok biçiminde bir tel demeti bulunan balıkçıl kuşu... Muşmulaya benzer bir meyve. 6/ Çıplak vücut resmi... Yardım amacıyla toplanan para. 7/ Hıristiyan sanatında, ayakta dua eder durumda betimlenmiş insan figürü... Toprak damları sıkıştırmakta kullanılan taş silindir. 8/ Kekeme ya da dilsiz kimse... Osmanlı mimarlığında mukarnaslı başlıkların en üst bölümü. 9/ Mide asidinin yemek borusuna kaçmasıyla belirgin hastalık... Utanç duyma.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear