23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA 8 DİZİ Bir gençlik l Hoşgörü, hoşgörü... “Ünlü sosyolog Anthony Giddens, ‘Sağ ve Solun Ötesinde’ adlı kitabında, 21. yüzyılda toplumların karşı karşıya kalacağı krizli durumlardan birini, ‘demokratik hakların bastırılması’ olarak gösteriyor, ‘Bunun üstesinden ancak hoşgörüyle gelinebilir’ diyor. Burada hoşgörü yoktu...” Sosyolog Küntay: Gençlerin yükselen sesi salgın hastalık gibi yayıldı... lideri çıkabilir Yeni nesil çocuklarına selam olsun erhaba, gazetemiz aracılığıyla şu bizim çapulcu gençlere izninizle bir çift söz de ben söylemek istiyorum: “DirenGezi” ile sembolleşen gençlerimiz! Bir öğretmen olarak size bir özür borcum var. Ne olur özrümü kabul edin. Bu da nerden çıktı demeyin. Biraz durup beni dinleyin: Sizler 12 Eylül’den sonra doğdunuz. “Aman sağa sola karışma, siyaset mi uzak dur, gününü gün et, gezeğlentüket” denilerek yetiştirildiniz. Hakkını arayanları “terörist”, farklı düşünenleri “marjinal” olarak tanıdınız. Zorunlu din dersleri ile, tek din ve mezhep bilgileri ile yetiştirildiniz. Başka dinlere, mezheplere, inanmayanlara düşmanlık yapmak öğretildi size. İnsanları tek tip yapma üzerine kurgulanmış bir eğitim sarmalının içinde; farklı etnik kökenli insanların varlığını, dillerini, kültürlerini yok sayan fikirlerle dolduruldunuz. Futbol fanatizmi ve sanal âleme takılı kalmış; asosyal ve ülke sorunlarından bihaber bir nesil olarak tanındınız. Özgürlük isteyen, parasız eğitim isteyen, yoksulluğaişsizliğehaksızlığa karşı mücadele veren bir avuç akranlarınızın mücadelesine sırt çevirdiniz. Size uzatılan bir bildiriyi bile okuma zahmetinde bulunmadan geri çevirdiniz. Yeri geldi; kışkırtmalara kapılıp, hak arayan genç arkadaşlarınızı linç etmek istediniz. Kardeşin kardeşi boğazladığı kirli bir savaşta; “barış” isteyenlere düşman olarak bakarken, “en büyük asker bizim asker” nidalarıyla savaşı desteklediniz. Simitçi tezgâhından patronluğa terfi eden masallarla büyütülüp, kısa yoldan zengin olmaköşeyi dönme hayalleriyle dolduruldunuz. Emek harcamayı, çalışmayı, paylaşmayı küçümsediniz. Onur meselesi yapmadan tüketinceye kadar baba parası yediniz. En ufak yaşam zorluklarında bunalıma düştünüz. Bunalımlı bir gençlik olarak göründünüz. Otobüste yaşlıyahamileyehastaya uyur numarası yaparak yer vermediniz. Aşkları günlük çerez gibi görüp, sevgiyidostluğu alınıp satılabilen bir şeymiş gibi kullandınız. Geçmişinden kopuk, toplumun biriktirdiği kültüre yabancı, bugünü yaşayıp yarını düşünmeyen bir gençlik olarak kaybedilmiş bir kuşaktınız. Umudun M herkesi silkeledi SenaristSenaryo Yazarları Derneği Başkanı İlker BARIŞ l Öncelikle ben Gezi Parkı’yla başlayan sürece “direniş”, “eylem” yerine “uyanış” demeyi tercih ediyorum. Bu uyanışı gerçekleştirenler de yeni nesil. Uyanan yeni nesil değil, öncekiler; uyandıran yeni nesil. Muhafazakâr solu ve sağı iyice bir silkeledi. Yepyeni bir paradigmayı müjdeledi Türkiye siyasi hayatına. Bu paradigma sivil, sosyal ve ekolojik bir paradigma ve bundan ne ırkçı, ulusalcı, İslamofobik kesim nemalanabilir ve ne de Neoosmanlıcı teokratik kesim nemalanabilir. Başbakan muhatap aradı bulamadı, ezberi bozulmuştu. Aslında birbirlerine muhalif gibi duran AKP ile ulusalcılar, ırkçılar, İslamofobikler aynı torbada olduklarını fark etti. AKP onlara saldırıyor, onlar da AKP’ye çünkü bu tür bir mücadeleye idmanlılar. İdmanlı olmadıkları mücadele, her iki tarafı da karşısına alan bu yeni paradigma ile yapılacak mücadele. Ama artık ellerinden bir şey gelmez, bu uyanış gerçekleşti bir kere. Üstelik bu uyanışı gerçekleştirenler romantik değil, çok gerçekçi. Bu uyanış sürecindeki ulusalcılar, gözleriyle gördüğü, bizzat yaşadığı devlet terörünün mevcut AP osyolog Prof. Dr. Esin Küntay, “Çok parlak bir genç grubu var. Bu gençler aktif olarak politikaya da katılacaklar, belki parti kurarlar, belki var olan partilerin içine girerler. Bir gençlik lideri de çıkabilir. Kesin olan, artık klasik politika yapma anlayışı değişecek, gençlere daha çok fırsat tanınacak” dedi. Prof. Küntay’a göre, 2007’nin sonu, 2008’in başındaki küresel kriz Türkiye’yi çok etkiledi. İşsizlik, kalitesiz eğitim, eğitimde fırsat eşitliğinin olmaması, muhafazakârlığın artması gibi etkenler, toplumda tepki yarattı. Küntay’ın Gezi Parkı’yla başlayan direnişle ilgili değerlendirmesi şöyle: S “Bu bireysel bir olay değil, kolektif ruh hali. Toplumsal psikoloji Gezi Parkı’nda patlak verdi, gençlerin yükselen sesleri Türkiye’nin bütün parklarına yansıdı, salgın hastalık gibi yayıldı. Sosyolog Anthony Giddens, ‘Sağ ve Solun Ötesinde’ adlı kitabında 21. yüzyılda toplumların karşı karşıya kalacağı krizli durumlardan birini, ‘demokratik hakların bastırılması’ olarak gösteriyor. ‘Bunun üstesinden hoşgörüyle gelinebilir’ diyor. Burada hoşgörü yoktu. Etki, toplumda eşit oranda tepki yaratıyor. Bazı gençler kendi potansiyelini sonuna kadar geliştirme haklarından yoksun. Eğitimleri var ama iş bulma kaygısı içindeler; geleceğini, ekmeğini dü şünüyor, ‘ne olacağım’ diye kaygılanıyor. Gençler, kendi adlarına karar verilmesini değil, kararlara katılmak istiyor.” Prof. Dr. Esin Küntay, “Bundan sonra ne olacak” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Eylemler, gençler düşüncelerini özgürce ifade edene kadar sürecek. Klasik politika yapma anlayışı değişecek, gençlere daha çok fırsat tanınacak. Partiler artık tepeden karar vererek aday belirleyemezler. Gençler politikaya aktif olarak katılacaklar. Gençlik lideri de çıkabilir, gençlik partisi de kurulabilir, var olan partilerin içine de girebilirler.” Daha çok fırsat... l HAZIRLAYAN: FİGEN ATALAY, AYŞEGÜL ÖZBEK, ALİ DENİZ USLU Ayşe SARAN Müzisyen medya ve siyasi iktidar/başbakan/ statüko tarafından nasıl saptırılıp maniple edildiğine şahit oldu. Eğer hâlâ, gözlerinden ırak cereyan eden Kürt meselesine bakışları, bu uyanıştan önceki yerlerinde sayıyorsa, onlara geçmiş olsun. Bu uyanış sürecindeki İslamofobikler, yine bizzat şahit oldukları şiddet ve manipülasyonlardan sonra başörtülü vatandaşın yaşadığı zulme kör ve sağır bakmaya devam ediyorsa, onlara da geçmiş olsun. Bu uyanış sürecindeki endişeli modernler, tüm bu olanlardan sonra hâlâ AKP seçmenini aşağılamaya ve yaftalamaya devam ediyorsa onlara da geçmiş olsun ve bu uyanış sürecindeki liberaller, her AKP karşıtını “ulusalcı, İslamofobik, darbesever” diye yaftalayıp özgürlük mücadelesinde yalnız bırakacaklarsa onlara da yüz bin kere geçmiş olsun. l İnsanımız yaşam biçimini sorgulamaya başladı belki en özel değişim budur. Hepimiz vatandaşlık hakkımızı aramanın bir suç teşkil etmediğini biliyorduk ama bir yandan da korkunç bir korku ve panik hali hâkimdi. O korku ve panik hali yerini “özgürlük ve barış adına ne pahasına olursa olsun”a bıraktı. Apolitik bir genç jenerasyon varken, şimdi belki istemeden de olsa ciddi anlamda politize olmuş bir nesil var. Elle tutulur bir şey var mı dersen, faili meçhulleri aydınlatmadan, tecavüzcüleri, hainleri milletin gözünün içine baka baka özgür bırakmaların sonu gelmeden, vatandaşın dört duvar arasında dahi ne yaşayıp ne yaşayamayacağına hükmederken hiçbir değişimden bahsetmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Gündemin değişmesiyle, bugüne kadar masum insanların katledilişinin unutulduğunu, düşünen varsa da bu noktada çok büyük yanılgıya düşer. Farklı bakış açısına sahip vatandaşları birbirine kanlı bıçaklı düşman haline getirmek olumsuz bir değişimdir. Fakat bizler bu ülkenin vatandaşlarıyız ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Çünkü bir halk uyandı ve Ama tarihin 31 Mayıs’ı gösterdiği bir günün şafak vakti, karanlığı dağıtan bir güneş gibi tüm düşüncelerimi yıkıverdiniz. Ve artık; şimdiye kadar görmediğim bir halk hareketini yaratan, cesaretiyaratıcılığı ve kapsayıcılığıyla tüm ezberleri bozan da sizlerdiniz. Baskılara rağmen özgürlükeşitlik mücadelesi veren arkadaşlarınızı içinize alıp okyanus oldunuz. Sırça köşklerde oturanları korkuttunuz. Size öğretilen tüm hurafeleri, bilincinize kazınan tüm prangaları parçalayıp düşman bellediklerimizin elini tuttunuz. Linç ettiklerinizle barikat kurdunuz. Namaz kılanların nöbetini tuttunuz. Paranın geçmediği, eşit ve kardeşçe bir düzeni kurabileceğinizi bizzat yaşayarak gösterdiniz. Sizi, çapulcu diyerek küçümsediler. Çünkü yetiştirmeyi amaçladıkları gençlik böyle olmalıydı. Ama orantısız zekânızla onurlu isyanınızı küçümsedikleri çapulculara armağan ettiniz. Hepimiz çapulcu olmaktan gurur duyar olduk. “İçinizde provokatörler var” diyerek birbirinize düşürmek istediler. Sizler, daha fazla kenetlenerek gerçek provokatörleri ortada bıraktınız. Yandaşlığı; gerçekleri halka duyurmaya yeğleyen ana akım medyanın manipülasyonlarına, karanlığa üşüşen ateşböcekleri gibi tweet’lerle cevap verdiniz. Yeri geldi; “hepimiz marjinaliz” dediniz. Yeri geldi; birbirinizden koparılmanıza hizmet edecek, alışılagelmiş, kalın çizgili sloganları, ince zekânızla, tebessümle kabullenilecek hale getirdiniz. Fanatizmi toprağa gömüp, tüm takımların taraftarları birleşerek “zulme karşı ÇARŞI” oldunuz. 24 yıldır EğitimSen içinde kamu emekçilerinin hak ve özgürlükler mücadelesini veren bir öğretmen olarak, kısacık ömrümde bu tarihi zamanın tanıklığını bana bahşettiniz. Özgürlükler ve demokrasi mücadelesini engellemek, hakkını arayanları sindirmek için; baskı, tutuklamalar ve cezalarla kafalarda kurulan korku duvarlarını yıktınız. Artık güzel yarınlara ve yaşanılası özgür bir ülkeye dair umutlarım daha güçlü. Sizlerden umudumu kestiğim için beni affedin. Ülkemizin üzerine serpilmiş ölü toprağını kaldıran özgürlük ruhunuza; geçmişin mücadele mirasını, şu anda yaşadığım tutsaklıkla az da olsa taşıma onuruna sahip birisi olarak, yanı başınızda bana da yer verin. Özgürlüğü tatmak, özgürlüğe gönül vermek; bir daha asla vazgeçilmeyecek bir şeydir. Moda deyimle “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”. Ve sizler geçmiş kuşaklardan onurla devraldığınız özgürlük bayrağını daha güçlü sallayacaksınız. Umudun çocukları, ateşböcekleri gibi birleşe birleşe aydınlatın karanlıkları. Gözlerinizden öpüyorum. Çapulcu bir öğretmeniniz. Onurlu isyanınızı küçümsediler Ateşböcekleri gibi birleşin Geçmiş olsun... Artık uyku yok şimdi o halkın gözüne uyku girmiyor. Şimdi susmayan ve hakkını arayan bir halk var. Birlik ve beraberlikten güç doğduğunu bir kez daha öğrendik. Son dönemlerde, sosyal medyada çok ciddi bir soğuk savaş olduğunu görebiliyorduk, direniş öncesi zannedersin ki herkes birbirine düşman. Esasında herkesin istediği şey aynıydı ancak Ayşe Saran l SÜRECEK siyasi anlamda insanlar birbirleriyle anlaşamaz hale gelmişti. Şu an artık herkes ne istediğini biliyor. Biz bu ülkede kutuplaşma olmadan, yolsuzluk ve masumların ihmali olmadan yaşayabileceğimize inanıyoruz. Hiçbir yönetim kadrosu toplumun bir bölümünü kayıran, öteki bölümünü de yok sayan bir tutum sergilememelidir. MEHMET SARI EğitimSen İstanbul 5 No’lu Şube Tutuklu TİSHukuk Sekreteri 2 No’lu F Tipi Cezaevi A25 Kandıra KOCAELİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear