Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 31 MAYIS 2013 CUMA 16 Depremden, terörden, iş kazalarından ölenlerden katbekat daha fazla insan trafik kazalarında ölüyor... Trafikteki ölümlerin bazıları önlenebilir cinsten. Özellikle de içkili araç kullananların yol açtığı ölümler. İçkili araç kullanmaya karşı olmak ile içki düşmanlığı ayrı şeyler. Çok akıllı olmaya gerek bile yok. Bendeniz tüm partilerin oybirliğiyle bir dönem TBMM Trafik Güvenliği Komisyonu’na başkanlık yaptım. Dün, akil insanlar heyetinden Hasan Karakaya’nın aklına bu gelmiş. Akit’teki köşesinde, bendenizin Hürriyet’te 12 yıl önce yayımlanan, bir demecine işaret ediyor ve... “Alkollü araç kullanmak bir tür hastalıktır, cezası artırılmalıdır!” dediğimi yazıyordu. Arşivcilik zahmetine keşke girmeseydi. sergilediği acı tablo raporlarla belgelenmişti. Ama bu iktidar, TBMM’nin özel olarak kitaplaştırdığı o raporu nedense 10 yıl hiç dikkate almadı. Ve herhalde sonunda “Tramvayın istenen istasyona gelindiğine” kanaat getirdiği için, doğrunun arasına birçok yanlış da karıştırarak “tuzaklı bir yasakçılığa” yönelindi. Amaç yasağa karşı çıkanı, “alkolü savunur” duruma düşürmek... “Sarhoş araç kullanmaya karşıyım” diyeni.. “İçki düşmanıydı, şimdi değişti!” diye damgalamak... Oysaki yasakçılığa karşı olmak için içkiye ne dost olmak gerekiyor, ne de düşman. Hele akil falan olmak hiç gerekmiyor. Dün başlığa çıkardığınız “Meyhanede bekârlığa veda edenin çocuğu zenci olur!” lafının ne anlama geldiğini anlamak için de gerekmediği gibi. Tam Gaz Zafere.. Taksim’deki eylemcilerin başlıca kaygısı, plansız yapılaşma, ortalığı AVM’lerin kaplaması ve nefes alacak meydan kalmaması. Oysa buna sevinmeleri gerek. Toplanacak meydan kalmaması demek, daha az biber gazı demek. Bu ise devletin biber gazı masrafının düşmesi... Ve mesela denk bütçe demek... İşçiye, memura, emekliye zam demek. Yani her şerde bir değil, bazen bin hayır vardır. Ertuğrul Günay’ın dün attığı “tvit”te dediği gibi: “Yanmışsa insan, külünden yapılan hisar vardır, yenilgi yenilgi büyüyen zafer vardır!” Ama o zaferin müjdesini Günay gibi biri veriyorsa yine de ihtiyatlı olma gereği vardır! GÖRÜŞ Bozkurt GÜVENÇ Akil Adama İçten Bir Yanıt Arasaydı aynı Ama ne demeci yine yazık ki bugün verirdim. bu iktidar Başka ve yanlıları, noktaları da içki içene bu eklerdim: gözle bakma İçkiye ve eğilimindedir. içenlere savaş “Düzenleme” açmakla, sarhoş diye gelen araç kullanmaya yasakların karşı çıkmak ayrı ucunun nereye şeylerdir. varacağından “Sarhoş iken direksiyo İslamiyet, na yaklaşmayın!” diyen endişe içkiyi haram duyulması TBMM raporu kılmıştır. bundandır. Ama yine de Karakaya’nın Kuranıkerim’de, “Ey iman dediği doğru. edenler, sarhoş iken namaz Komisyon olarak benzin kılmayınız!” ayeti vardır. istasyonlarında alkol (Nisa suresi 43). satışına karşıydım. İslam dini içki içeni, Depoyu doldurup, yanına dinden çıkmış veya kâfir da bir kasa bira alıp içerek olmuş saymıyor. yola devam edenlerin Yasalar ve Yasaklar… Laik Cumhuriyetimizi bir “Müslüman Kardeşler Cumhuriyeti”ne dönüştürmeye kararlı görünen AKP iktidarı, tarihi misyonunu, demokratik bir yolla,Yasama Meclisi’nden art arda çıkardığı yasalar ve yasaklarla adım adım yerine getiriyor. Nilgün Cerrahoğlu’nun “Dördüncü Murat Yasakları Nasıl Geldi?” yazısında bıraktığı yerden başlamak istiyorum: Yasak neden kolay kaldırılamaz? asaklar neden kolay kaldırılamaz? Sultan IV. Murat, bağımlı duruma düşüp tütünü yasaklamayı deneyince tütün ticaretinin denetimi saray mensuplarının eline geçmişti. Yasak kaldırılamadı. Çocukluğumda tütün işini bilen orta düzey yöneticilerin kaçak tütün ürettiklerine tanık olmuştum. Yasakları kaldırmak, koymaktan zordur. Çünkü çoğu yasak, yönetim ve denetime yasadışı, kolay gelir ve çıkar sağlar. Suça teşvik eder. Rüşvet yasaktır ama hatırlarsanız, Lockheed skandalının üstüne varamadık. “Devlet onuru” gerekçesiyle unuttuk. ABD , “alkollü içki yasağı” nın tüketimi beslediğini gördü ve kaldırdı. Oysa “uyuşturucu yasağı”nı kaldıramıyor. Çünkü, sınır tanımayan uyuşturucu ülkeye girdiği anda yüzlerce kat değer kazanıyor. Ne ki, yaratılan artıdeğer kaçakçılar arasında değil, yasağı sürdürmekle yükümlü görevliler, gümrükçüler, narkotik polisleri, yerel yöneticiler, valiler, hatta yargıçlararasında bölüşülüyor. Uyuşturucu bağımlısı gençlik, günlük ihtiyacını alabilmek için fuhuştan hırsızlığa, soygunculuğa, terörizme ve ajanlığa dek her türlü yasadışı örgütün eline düşüyor. İngilizler daha akılcı davranıp uyuşturucu bağımlısının ihtiyacını maliyeti üzerinden reçeteyle karşılıyor. Bu çözümü örnek alabilen ülkelerin sayısı çok değildir. İslam ülkelerindeki kamu yasakları söylendiği kadar etkili ve başarılı değil. Uluslararası bir havayolu uçağına özel korumalarla getirilen, sımsıkı örtülü bir hanım, uçağın hareketiyle birlikte, örtülerini açıp içindeki çağdaş giyimli “Süslüman”ı koydu ortaya. El çantasından bir cin şişesi çıkardı, hostesten buz ve tonik istedi, ZürichLondra arasındaki birkaç saatlik yolculukta şişeyi yarıladı. Uçak inişe geçtiğinde, içkiyi çantasına yerleştirdi. Renkli örtülerini yeniden takındı, karşılamaya gelecek korumalarını beklemeye koyuldu. Binlerce uçak yolcusu arasında gözlemlenen bu örnek olay, kuşkusuz hiçbir yargılamanın kanıtı olamaz. Bu mutsuz kadının davranışlarını izlerken uçaktaki yolculara vermek istediği abartılı mesajı yorumlamaya çalıştım. Sorun içki değil, yasaklardı. Sanırım, insan özgürlüğünün, dini ve siyasi yasaklarla kısıtlanamayacağını göstermek istiyordu: Bağırıp çağırmadan, poster asmadan, slogan atmadan. Alkollü içki yasağı ya da sınırlaması yasayla getirilebiliyor da yasak geri teptiği zaman, beklenmeyen sorunlara yol açıp ek gelir yaratmaya başladığında yasayla kaldırılamıyor. Denenmişi yeniden denemeyin, nafile turlarına umut bağlamayın. Başkent Pekin’deki Özgürlük Meydanı gösterilerini yasaklayan yönetimin tanklarının önünde bir gösterici tek başına durunca, Çin devrimi sarsıldı ve kendine geldi. Hemen toparlandı, hatadan döndü ve rejimi kurtardı. Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs gösterilerini yasaklayıp AKM’yi bile yıkabilirsiniz Boğaz sularını görmek ya da Çamlıca’dan görünmek gerekçesiyle ama koyduğunuz yasakları ya da kısıtları yasalarla kaldıramazsınız. İyisi mi, yol yakın ve vakit varken, gelin bu sevdadan vazgeçin; alaturka güreş deyimiyle kendi oyununuzla yenik düşmeyin. Y Yasalar sos is gibidir. Nasıl yapıld ığını bilmem ek daha iyidir! Otto von Bis marck Başbakan meyveli ağaç. Taşlayan taşlayana. Düne kadar bakanı Ertuğrul Günay bile, ağaç ve yeşil düşmanı mealinde “tvit”ler (kıtırlar) atıyordu. Başbakan yeşile düşman olsa, her yıl İstanbul’un dört bir yanını ömrü iki haftalık da olsa milyonlarca lale ile donattırır mı?! “Orduya ve askere karşı takıntılı!” diyenler de var. “Asker takıntısı” olsa... Taksim’in ortasına tarihi kışla binası diktirir mi? “Ama o kışla aslında AVM olacak!” deniyor. Elbette AVM olacak! Büyüyünce Başbakan Keşke Daha Çok Şeye Karışsa.. Erdoğan ’a oy verebilsinler Üremek de üretmek de şıpın işi. Yok bir de içine asker mi yerleştirecekti! Başbakan her şeye keşke daha çok karışsa... Keşke sevişme sıklığına, biçimine ve zamanına da karışsa. Çünkü çocuk “adedini” belirleyecek en önemli unsurlar bunlar. Uzmanlar, kuru kuru 3, 4, 5 demekle olmaz ki bu işler, diyor. Hem çocuğun doğmasıyla iş bitmiyor ki. Onların bırakalım işi gücü, önce hayatta kalması gerekiyor. Bunun için de Başbakan’ın daha çok şeye ve her şeye karışması şart! Mesela anaokullarındaki lavaboların sağlamlığına... İlkokul bahçelerindeki demir kapıların menteşelerine... Hastanelerdeki röntgen cihazlarının iyi monte edilip edilmediğine de karışmalıdır.. Ki Maltepeli 6 yaşındaki Efe Boz... Dün ölüm haberi gelen Antalyalı 11 yaşındaki Cansel Sayın... Ve Batmanlı 6 aylık Edanur bebek gibiler hayatta kalabilsinler! “Ayran tiryakisi kuşak” olarak hayatlarını sürdürebilsinler... Tekir kediler de bu işi yapabiliyor, sakalsız uyuz kır tekeleri de... Bu iş için daha “organize” olmak şart. Mesela Suriyeli sığınmacılara, çoluk çocuk arasında çadırda sevişemedikleri için bazı mülki amirler onlara birkaç saatliğine özel konteynırlar tahsis ediyor. Bu elbette “devletin” bilgisi ve izniyle oluyor. Başbakanımızın daha fazla alana daha kapsamlı müdahalesi şart. Yoksa bebelerimiz, çocuklarımız, doğduklarıyla değil öldükleriyle kalıyor. ‘Bu Davadan Çekilin!’ MERİÇ VELİDEDEOĞLU Dini yasaklar etkili mi? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Bu hafta, “53.” yılı dolaysiyle “27 Mayıs Devrimi”ne değinecektim; ne var ki “Silivri” duruşmaları sürekli izlenince; yaşanan uygulanan adaletsizliklerin “iddianame”den “esas hakkındaki mütalaa”ya da hemen hemen aynen aktarıldığı söz konusu olunca, insan başka bir konuya yer vermekte zorlanıyor. Üstelik bir de, kendini Ergenekon Davası’nın “savcı”sı ilan eden “Başbakan Erdoğan”, yer yer sanık sandalyesinde oturtuluyorsa böyle bir duruşmanın tanıklığının da paylaşılması gerekir diyorum. Ama önce, “Başbakan”ın bir demecine değinelim; “Reyhanlı” halkının, Suriyeli teröristlere karşı gösterdiği “tepki” dolaysiyle sığınmacıların şikâyeti üzerine Erdoğan: “Suriyeli kardeşlerimiz evlerinden çıkamıyorsa, Reyhanlılılar kendilerini ‘masaya yatırmalı’dır!” dedi. “24 Mayıs”ta. Haklı tepkilerine anlayış göstermeyen Başbakan’a hiç alınmasın “Reyhanlılılar”; çünkü bir gün önce, Ergenekon’un “302.” duruşmasında da “Erdoğan” yatırıldı masaya. O günkü (23 Mayıs) sabah duruşması, “İşçi Partisi”nin “MKK” üyesi “Mehmet Bedri Gültekin”in savunmasıyla başladı; iki yıldır tutuklu olan Gültekin, bunun birinci nedeni olarak gösterilen “Başbakan Erdoğan”la, “KKTC”nin “Başbakanı Mehmet Ali Talat” arasındaki bir telefon konuşmasını “kamuoyuna açıklama” suçlamasını ele aldı. “2004” yılındaki bu konuşmanın bilinen o ünlü bölümünü kasetten mahkemeye dinletti. Salon dopdolu; sessizce dinliyoruz; sanki “iki mahalleli” konuşuyor, mahalleleriyle ilgili bir “konu” üzerine... Mahalleli R. Tayyip: “Yani o şeyi mesela” diyor ve ekliyor: “devlet ‘mevlet’ işini biz hiç dile getirmeyelim!” Öbür mahalleli M. Ali pek anlamıyor; “Yahu neyi?” dermiş gibi: “Neyi, neyi, neyi?” diye soruyor. R. Tayyip, “yok öyle iki ayrı mahalle istemek” dercesine: “İki devlet olarak tanımanız lazım! Şudur budur... Bunu!” M. Ali ancak anlıyor; anladığını da uzun bir “Haa...” çekişiyle belirtip, “iki ayrı devlet” görüşü için “O çok zor!” diyor. Ama R. Tayyip “sakın ha!” demek ister gibi bunu bir kez daha vurguluyor: “Hiç dile getirmeye gerek yok!” M. Ali: “Evet, evet, evet!” üçlemesiyle, Kıbrıs’ta “iki ayrı devlet” kurulmasına gerek olmadığını kesinlikle onaylıyor... Ve sıra geliyor “KKTC”nin “Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş” a; bu konuyu da mahallenin “muhtarı” hakkında konuşur gibi büyük bir düzeysizlik dahası saygısızlıkiçinde sürdürüyorlar. Erdoğan: “1 Numarayla fazla ‘dalaşma” diyor ve “1 Numara”nın “Denktaş” olduğunu güç bela anlattıktan sonra da, çok keyifli ve gevrek bir sesle: “Mehmet Ali Bey, ben size bir şey söyleyeyim mi?” diye seslenip, hemen ardından “Artık o bitmiştir!” diyerek de “hükmünü” bildiriyor. “Denktaş” a böyle bir “aşağılama”yı nasıl bir “insan”, nasıl bir karakter sahibi yapardı ki? Bu soruya “yanıt”ı savunmasını sürdüren “M. B. Gültekin”in konuşmasında bulacaktık. Başbakan Erdoğan ’ın “2004” yılında yaptığı bu telefon görüşmesiyle, “Siyasi sağtöre”yi (ahlakı) ne boyutta çiğnediğini; “Batı” emperyalizminin özellikle “ABD”nin adeta parmak basarak komut verdiği bir “düğme” durumunu nasıl rahatça kabullendiğini; hiç çekinmeden kendi ülkesinin çıkarlarına karşı bir “faaliyet” yürüttüğünü, “M. B. Gültekin”in tüm “ayrıntı”larıyla, “belge”lerle ortaya koyması, yukarıda sorulan “nasıl bir insan” sorusuna da “yanıt”tı... Ayrıca Gültekin’in; “Suriye” konusunda “Erdoğan”ın ülkemizi tehlikeli bir maceraya sürükleyebilecek olan kendinden geçersine sergilediği “tutum”un yani “emperyalist ülkeler adına başka ülkelerin içişlerine karışması”nın “bu telefon görüşmesiyle” başladığını, bundan “aldığı cesaretle” yürüttüğünü dile getirmesi de oldukça düşündürücü. Hele bütün bu “davalar”ın arkasındaki değişmez “irade”yi bütün çıplaklığıyla ortaya koyan “savcılık sorgulaması” ise inanılmaz nitelikte bir “belge”. Kendisine bu sorgu sırasında, “Savcı Cihan Kansız” şöyle bir soru yöneltmiş: “Kafkasya’dan Kuzey Irak’a uzanan coğrafyada, Orta Asya’ya açılan kapı eşiğinde Amerika’nın önüne bir ‘terör hattı’ oluşturmak amacıyla yayın yapıyorsunuz!” Duruşmada bunu duyunca: “Eh! Artık bu kadarı da olamaz!” diye haykırmamak için kendimizi zor tuttuk; gelin görün ki bu bir gerçek, üstelik “iddianame”de de yer almış bu soru... M. Bedri Gültekin: “Böyle bir soruyu ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir ‘SAVCI’sı soramaz!” ya da: “Ancak bir ‘ABD’ vatandaşı böyle bir soru sorabilir!” diye isyan etmekte kuşkusuz çok haklı. “Savcı Kansız” ın soru su; “Ergenekon Davası” gibi “tertip”lerin; “ABD” tarafından hangi noktalara sorgulamaların sorularına dek uzanarak düzenlendiğini tartışmasız bir biçimde ortaya koymuyor mu? Yazımın başlığına gelince; M. B. Gültekin savunmasını böyle noktaladı; yargıç heyetine: “Sizi ben 329. kez reddetmeyeceğim. Bir çağrıda bulunuyorum. Bu davadan çekilin!” diyerek... Bu “çağrı”da “kürsü”yü koruyan bir yan yok mu? Ne dersiniz? Not: Yarın “16.00” da Kadıköy’de mitingde buluşalım. M.V. Çözüm yerine bir öneri ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN Bir çocuk daha okusun diye... T.C. İSTANBUL 3. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN EK SIRA CETVELİ İLANIDIR Dosya No: 2012/3 Esas MÜFLİS ve KİMLİĞİ : Bay Sametti Tekstil San. Ve Tic. Ltd. Şti. İFLAS KARARI : İst. 12 Asliye Tic Mahk.nin 13/02/2012 gün ve 2010/14 esas S.Dos SIRA CETVELİ TARİH : 28/05/2013 EK SIRA CETVELİ ALACAKLILARI KAYIT NO : 1 nolu kayıt a Müflis masasına Geç alacak kayıt talebinde bulunan alacak ve istihkak iddialarının tahkik ve tetkik işlemleri tamamlanarak İİK’nun 236. Md. ve 206, 207, 230, 231, 232 ve 233. maddelerine uygun olarak düzenlenen alacaklılar EK sıra cetveli 234. maddenin öngördüğü şekil şartlarına uygun olarak alacaklılara tebliğe gönderilmiş ve iflas dosyasında incelemeye hazır tutulmuştur. b Alacağın esasına ve miktarına ilişkin itirazların (15) gün içinde iflasa karar verilen yerdeki Ticaret Mahkemesinde dava yoluyla ileri sürülebileceği; yalnız sıraya ilişkin itirazların ise (7) gün içinde şikâyet yoluyla icra mahkemesinde dava konusu edilebileceği lüzumu İcra ve İflas Kanunu’nun 232, 234, 235, 236, 309/d ve 27312. maddeleri gereğince EK SIRA CETVELİ ilan ve tebliğ olunur. 28/05/2013 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 32892) 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax : 0212.275 52 44 www.yekuv.org yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Seralarda ye 1 tiştirilen doma 2 tes gibi sebzelerde döllenme 3 yi sağlayan arı 4 cinsi... Rusçada 5 “evet”. 2/ Kalın 6 ve kaba bir kumaş... Üzerinde 7 yazı yazmaya, 8 arasında evrak 9 saklamaya yarayan deri kap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 lı altlık. 3/ Ayakka 1 E L D O R A D O bının üst yüzünün ön 2 L A İ K B O R Ç tarafında dikişle ay 3 E S P E R A N T O rılan burun bölümü. 4 K O L Y O Z O T 4/ Ekmek içi, ceviz, 5 T E K A L P zeytinyağı, sarımsak NO E L ve sirke ile yapılan bir 6 R O M A İ D A tür meze. 5/ Osmanlı 7 U L E M A U T A R İ T larda kapıkulu asker 8 M U lerine ve kimi görev 9 K A R İ Y E A lilere üç ayda bir verilen ücret... Tarla sınırı. 6/ Antalya’nın bir plajı... Cennet bahçesi. 7/ Küçük taneli bir fındık türü. 8/ Uzaklık işareti... Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmi birlik... Genişlik. 9/ Başlangıcı belli olmayan zaman... Konya’nın Karapınar ilçesinde bir göl. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ekinlere zarar veren kınkanatlı bir böcek... Bir cetvel türü. 2/ Göçebelerin konak yeri... Bolivya’nın başkenti. 3/ Geminin en geniş yeri. 4/ Güreşte bir oyun. 5/ Özsu... “Suya düşeni yakmaz” (Karacaoğlan). 6/ Koyun ya da kuzu kaburgası içine pirinç doldurularak yapılan bir yemek... Mahkeme sonucunu gösteren resmi belge. 7/ Boyna ya da bele asılı olarak taşınan su kabı. 8/ Müzikte yanlış çalmaya ya da söylemeye verilen ad... İlave. 9/ Sosyolojide bir kabilenin bölündüğü iki ve daha çok parçadan her biri... Necati Cumalı’nın, filme de aktarılan bir oyunu.