22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 2013 PAZARTESİ 8 RUHSAT YENİLEMELERİ HABERLER Hükümetin Kürt sorununun çözümü için İmralı’da müzakareler yürüttüğü Abdullah Öcalan’ın Nevruz’da yaptığı çağrıyı ve yakın gelecek senaryolarını Sabancı Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi kıdemli uzmanlarından Prof. Ersin Kalaycıoğlu ile görüştük. Kalaycıoğlu’nun temel yaklaşımları şöyle: Her fikre gül atıyor: Her şeyden önce 21 Mart’ın geçmiş yıllara oranla kan dökülmeden geçirilmiş olması önemlidir. Öcalan’ın konuşmasına gelince, çok çeşitli kesimlere iyi niyet jestlerinden oluşan bir metin gibi gördüm. Her kesime gül uzatıyor, her ağza bal çalıyor. Çatışmacı değil uzlaşmacı olduğunu göstermeye çalışıyor. Hangilerinin gerçek niyeti olduğunu ancak uzun sürede anlayabileceğiz. Çözümü dindarlıkta arıyor: Öcalan, çözümü dindarlıkta, din kardeşliğinde arıyor. Refah Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi çizgisine, onların arkasındaki İslamcılık cereyanına gül uzatıyor, uzlaşmak istediğini anlatmaya çalışıyor. Daha önce ne onun ne de takipçilerinin böyle bir söylemi hiç olmadı. Tabi iktidar partisine oy veren önemli miktarda İslamcı Kürt olduğu faktörünü de dikkate alıyordur muhakkak. Seçimler bir kavşak: Türkiye bu tür dönüm noktalarına yakın geçmişte çok geldi gitti. 1999’da Öcalan yakalandığında da örgüt sınır dışına çekildi. 2002’ye kadar aktivitesi olmadı. 2002’den sonra güçlenmeye başladı. Her seçim döneminde şiddeti düşürdü, sonrasında yeniden arttırdı. 2007, 2011 seçimDemokrasi olmadan çözülmez: Etnik milliyetçilik kökenindeki hareketlere yanıt demokrasi paketi sunmak ve aynı zamanda iktisadi refahı topluma yaymaktır. Bu açılardan bir değişiklik olacaksa barış süreci güçlenerek devam eder. İngiltere ve İspanya’da geniş bir özgürlük ortamında ele alındı benzer sorunlar. Bizde ise özgürlük, demokrasi ve adalet kavramları tartışmalı. Bakıyoruz uzun tutuklamalar, hapisteki gazeteciler, ifade özgürlüğü tartışmaları, gözaltına alınan öğrenciler... Eğer Türkiye’nin gelecek kuşaklara da aktaracağı bir çözüm arıyorsak, demokrasi ve hukuk devleti çerçevesinde bulunmalı. Bu olmayacaksa sadece seçim kazanılmış olur. Ama otoriter yapı böyle devam eder. Uzlaşma yeri Meclis olmalı: Sürecin Meclis içinde yürütülmesinde yarar var. Bu tür gelişmelerin çözüm yeri TBMM’dir. Tamamen iktidar partisi ya da bir kişiye bağlı faaliyet olursa istikrarlı, başarılı olmaz. Örneği de yok. Yürütmenin etkili olduğu tek çözüm Tamil gerillalarının tek taraflı olarak askeri yöntemle yok edilmesi örneği. Şimdi kimsenin böyle bir çözüm istediğini düşünmüyorum. Öcalan da bir tek AKP’nin sözüyle yetinme niyetinde değil. O da bir güvence arıyor. Sadece yürütme organı mı, Meclis mi dendiğinde o da Meclis’i tercih ediyor. İktidarmuhalefet ilişkisi yardımcı olmuyor: Böyle büyük bir uzlaşmanın yeri de aslında yeni anayasadır. Ama pek bir uzlaşı olasılığı yok gibi. İktidar ve muhalefet birbirlerine meşruiyet dışı güçler olarak yaklaşıyor. Bu sürekli kriz hali de çözüme yardımcı olmuyor. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘İçki’ye engel bitmiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kentlerde içki satışı sınırlandırılırken ruhsat yenilemelerinde de bürokratik engeller çıkarılıyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, tütün mamulleri ve alkollü içkilerin satışına ilişkin ruhsatların yenilenmesi için son tarih olan 1 Nisan’a 1 hafta kalmasına karşın ruhsat sahibi yaklaşık 170 bin perakende satış noktasının sadece yüzde 35’inin ruhsatlarını yenileyebildiğini belirtti. Palandöken, esnafa, tütün mamulleri ve alkollü içkilerin satışına ilişkin ruhsatların yenilenmesi için son tarih olan 1 Nisan’ı beklemeden ruhsatlarını yenileme çağrısında bulundu. Düzenlemeyle getirilen sürecin hem esnaf hem de odaları açısından ciddi zorluklar içerdiğini vurgulayan Palandöken, ruhsat uzatımı sürecinin, geçmiş yıllara kıyasla ek şartlar içerdiğine işaret etti. ‘Kalıcı Çözüm İçin Öcalan Yetmeyebilir’ lerine, 2010 referandumuna hep çatışmasızlık ortamında girildi. Bu kez de önümüzdeki üç seçim önemli kavşak noktaları. Bunun seçimlik mi olacağı yani 2014 ve 15’i kazasız belasız atlatmak için mi yapıldığı yoksa daha uzun soluklu samimi mi olacağı ancak 2015 sonrasında anlaşılacak. Çekilmeyi sağlayabilir ama...: Öcalan’ın mesajını çekilmeyi temin edebilecek bir jest olarak görmekteyim. Ama sorunun kalıcı çözümü sadece onun elinde de değil. Birçok değişken var. PKK’nin Avrupa ve Kandil kanatları var. Irak, İran, Suriye ile olan ilişkileri, başka ilişkileri var. Başka hareketler de çıkabilir. Öcalan çok belirleyici olmayabilir. PKK’de değişme yok: Meselenin bir de şu yönü var. PKK’nin Türkiye dışındaki görüntüsü daha mı demokratik hale geldi? Yani Ortadoğu’daki gelişmeler sırasında konumu değişti mi? Eğer öyleyse Türkiye’den de çekiliyor olmaları o değişimin bir parçası olarak bir anlam ifade eder. Benim gözlemime göre o yönde ciddi bir değişiklik yok. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ‘Tek adam’ Vatan, Cumhuriyet ve Emek Birlikteliği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Vatan, Cumhuriyet ve Emek Birlikteliği’nin düzenlediği “Yeni anayasa” panelinde bir araya gelen yüzlerce yurttaş, iktidarın Cumhuriyet devrimlerini yok etme hamlesinin karşısında olacakları mesajını verdi. Yenimahalle Belediyesi’ne ait Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki paneli yaklaşık 5 bin kişi izledi. Paneli CHP’li milletvekilleri de izledi. Salonda sık sık “Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Birleşe birleşe kazanacağız. Ya istiklal ya ölüm. Tam bağımsız Türkiye. Yeminler edildi, yıkılacak Silivri” sloganları atıldı. ÇYDD Başkanı Prof. Aysel Çelikel, iktidarın yapmak istediği yeni anayasanın demokrasiyi daha otoriter hale getirecek, Cumhuriyet değerleri ve devrimlerini unutturacak bir anayasa olduğunu belirterek “Yeni anayasada üç başlı yargıyı kaldırıp sistemi tek çatı altında birleştirmek istiyorlar. Bu sistemin kuvvet ayrılığı yerine, kuvvetler birliğini getiriyorlar. Bu sisteme karşıyız. Böyle bir anayasa hukukun üstünlüğü yerine tek adamın üstünlüğü getiriyor. Bunu her yerde anlatmak boynumuzun borcudur” dedi. Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, İlker Başbuğ’un terör örgütü kurmak gerekçesiyle zindanda olduğunu belirterek “Ancak kanlı terör örgütünün reisi barış elçisi olmuş, siyasete soyunmuş” dedi. Yeni anayasa sürecinin adının “ver padişahlığı, al özerkliği” olduğunu vurgulayan Feyzioğlu, “Bu süreçte demokrasi yok. Türk’e de Kürt’e de özgürlük yok. İnsan hakları, bağımsızlık yok. Burada bölünme, acı ve iç savaş var. Kan var ama barış yok. Ama Lozan’ı çöpe attırmayız. Sevr’i hortlatmayız. Anayasanın ilk üç maddesini asla değiştirtmeyiz. Padişahlık ve özerklik heveslilerine verecek cevamız: Hadi canım sen de” diye konuştu. Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu, TBMM Uzlaşma Komisyonu’nun hukuk ve anayasa dışı olduğunu belirtirken “TBMM ve diğer organlar meşruiyetlerini bu anayasadan alıyorlar. Bu organlar a’dan z’ye yeni bir anayasa yapma gücüne sahip değildir” dedi. Yeni anayasanın amacının “daha Osmanlıcı ve İslam birliği altında bir sistem” olduğunu vurgulayan Kanadoğlu, “Türkiye’nin canının daha fazla yanmasına isyan etmelidir. Bu isyan hukuk içinde olmalıdır. Hukuk içerisinde yapılamayacak iş yoktur” diye ekledi. ‘Torpil’e noter belgesi SİNAN TARTANOĞLU anayasası ANKARA Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Bölümü öğretim üyeleri, açılan iki profesör kadrosuna atanacak kişilerin önceden belli olduğunu notere onaylattıkları tutanak ile tespit etti. Tutanakta “Kim başvurursa başvursun atanacağım” dediği belirtilen öğretim üyesi, üniversite rektörü Prof. Murat Tuncer tarafından atandı. Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü, 30 Eylül 2012 tarihinde Tıp Fakültesi’nin çeşitli bölümlerinde görevlendirmek için 7 profesör, 1 doçent ve 5 yardımcı doçent alım ilanı verdi. Üroloji anabilim dalı için açılan iki profesör kadrosundan biri için “Ders verebilecek düzeyde İngilizce bildiğini kanıtlamış olmak ve üroonkoloji konusunda deneyimli olmak” şartları aranırken ikinci kadroya atanacak kişinin ise “Çocuk ürolojisi belgesinin olması gerektiği” belirtildi. Üroloji Anabilim Dalı öğretim üyeleri 12 Ekim’de hazırladıkları tutanağı noterde onaylattı. Tutanakta işaret edilen isimler Prof. Doğan Ünal ve Prof. Çetin Dinçel oldu. ‘Özgürlük yok’ ‘Canımız yanıyor’ heyecana dikkat çeken gaSalondaki zetemiz yazarı Bekir Coşkun da, “Canımız yanıyor, bu tepki ondan” dedi ve ekledi: “On senedir dizlerimize vura vura bir hal olduk. Şimdi ben hep şunu söylüyorum. Sarı ineği baştan vermeyecektir. Burada neyi tartışıyoruz? Anayasayı vermemeyi tartışıyoruz. Neyi vermedik ki biz? Hangi parçamızı vermedik. Gözlerinin içine baktığımız aydınlarımızı, yazarlarımızı, askerlerimizi, yiğitlerimizi vermedik mi? On senedir vermediğimiz ne kaldı? Derelerimizi verdik. 4+4+4 denilen şey çocuklarımızın götürülmesidir.” Siyasilerin artık akıllarını başlarına toplamasının zamanı geldiğini söyleyen Coşkun, “Yarın bu iktidarın tekrar başa gelmeyeceğinin garantisini kim verebilir? Muhalefetin aklını başına alması gerekir. Gerekirse çekilin parlamentodan. Ne lazım size? Yürek mi, işte yürek. Gözyaşı mı işte gözyaşı” diye konuştu. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Türkiye’nin işgal altında bir ülke olduğunu belirterek “Bu, Milli Görüş’ten gelenlerin bunu terk edip Amerikan bezini sırtına geçirenlerle işbirliği altında yapıldı. Yeni anayasa, bu işgalin meşrulaşacağı, başka rejimin kurulacağı yeni bir Sevr’dir. Artık buna karşı miletin meşru müdafaa hakkı doğmuştur” dedi. MEMUR GREVE GİDİYOR ‘Postacı’ çarşamba yok MUSTAFA ÇAKIR Şanlı’nın AKP’ye geçişi oldu. Ertuğrul Özkök’ün “rakıların efendisi” diye tanımladığı Şanlı’ya ilişkin haberler alt sıralara düşmeden Başbakan da rakı muhabbetine girince, ben de Kordon’u bu sütunlara taşımalı diye düşündüm. Mesleğin ilk yıllarında en büyük sabah keyfim, Bornova’daki evimden erken çıkabilirsem, otobüsten Alsancak Stadı’nın karşısında inmek, Birinci Kordon’u baştan sona yürüyüp gazete bürosuna gelmekti. Hele hafta sonları erken saatte insandan çok martılar, eksiden çok artılar olurdu. Günün, gecenin öteki saatlerindeki tadı elbette başkaydı o güzelim Kordon’un. Kordon’un tümüyle otoyola dönüştürülmeye girişildiği yıllarda beton yığınlarını görünce yüreğime hançer saplanmış gibi hissetmiştim. Ahmet Piriştina’nın Belediye Başkanlığı’yla birlikte Kordon eski güzelliğine daha zengin biçimde kavuştu. Piriştina’yı anarken bu güzelliği koruyup geliştirenleri de selamlayalım. ??? Ömür Şanlı, CHP kökenli bir aileden geliyormuş. Geçen seçimlerde milletvekili aday adayı da olmuş. Başbakan kendisine daha önce, “İnşallah seni bizim partide görürüz” demiş. 9 ay kadar önce partiye kaydını yaptırmış. Önceki hafta da rozet taktırmış. Ömür Bey kırmızı çizgilerini şöyle açıklamış: “Atatürk ilkeleri, laiklik, insan hakları, kişilerin özgürlükleri ve yaşam tarzları...” Bunlara dokunulursa AKP’li olmayacakmış. Rastlantı bu ya; Ömür Bey’in kırmızı çizgilerini okuduğum gün Başbakan sosyal demokratlara eleştiriden öte hakaret yağdırıyor, Milli Eğitim Bakanlığı kimi okulları velilere ve öğrencilere rağmen imam hatipleştirme tartışmasını yükseltiyor, İçişleri Bakanlığı kimi illerdeki içki yasağını derinleştiriyor, bir imam yaşam tarzıyla trafik kazasında ölümü cenaze namazında birleştiriyordu. İlahi, siz bir Ömür’sünüz dedim kendi kendime. Kişilerin özgürlüklerini ve yaşam tarzını kırmızı çizgileri arasında sayan Şanlı’nın, İzmir’in bir milletvekilinin yıllardır demir parmaklıkların arkasında olmasını çizgi dışında tutmasını “yaşam tarzı” tercihi sayalım. Ömür Bey, önyargıların yıkılmakta olduğu görüşünde... Elbette yıkılan bir şeyler var ama bunlar önyargılar mı yoksa ortak değerler mi, memleketin gündeminden belli. ??? AKP’nin İzmir’de her ne pahasına olursa olsun CHP’yi geçmeyi hedeflediği ortada. Bunun için akla gelen gelmeyen her şeyi deneyeceği de görülüyor. Öyle anlaşılıyor ki, İzmir’e bakan ithal etmenin başarıya yetmeyeceğini anladılar. Şimdi de deyim yerindeyse çayın taşıyla çayın kuşunu vurmayı deniyorlar. Aslında bu yöntemi de öteden beri uyguluyorlar, ama daha ileri götürüyorlar, rakı sofrasına kadar geliyorlar. AKP, adı İzmir’le bütünleşmiş, sosyal demokrat kökenli kişileri kadrosuna kattıkça ne olur? İzmir AKP’ye mi benzer, AKP İzmir’e mi? Bu soru bende İzmir’de gazetecilik yaptığım yıllardaki kimi siyasi olayları çağrıştırdı. O yıllar Meclis’te ve yerel yönetimlerde Anavatan Partisi (ANAP) iktidarı vardı. Dönemin Başbakanı Turgut Özal, ANAP İzmir İl Kongresi’nde kendi adayının seçilmesi için çok açık destek verdi, kürsüye sadece onunla el ele çıktı. Delegeler, ülkede ve partide tartışmasız tek adam olan Özal’ın dediğini yapmadı, öteki adayı seçti. Özal’ın parti içindeki ilk yarası İzmir İl Kongresi’dir. Yine aynı dönemde 1980’li yılların ortasında Menemen’de ara seçim niteliğinde bir belediye başkanlığı seçimi vardı. İzmir’de sadece Menemen’de seçim olduğu için ANAP çok bastırdı. Öyle ki hane hane para dağıttı; erzak dağıttığı mahalleler oldu. Seçim sonuçları açıklanıp sosyal demokrat adayın kazandığı belli olunca bu mahallelerdeki insanlar zaferi şu sloganla kutladılar: “Yiyelim içelim, satılmayalım!” Ömür Şanlı’nın özlü sözlerinden biri de şu: “İzmirli çağdaştır, moderndir... Burada nasıl insanların içtiğine karışılmıyorsa tercih ettiği partiye de karışılmaz...” Bu elbette bizim de katıldığımız bir değerlendirme. Ancak İzmirli taklidi de sevmez. İzmir’de taklit aslını güçlendirir. Nabza göre şerbeti de hemen fark eder, “Şerbetten başka bir şey yok mu” diye sorar. Rakıyla kafa bulmayı sever. Ama kendisiyle kafa bulunmasından hoşlanmaz. ANKARA Haberleşme işkolunda faaliyat gösteren tüm memur sendikaları PTT’nin anonim şirkete dönüştürülmesini öngören “Posta Hizmetleri Yasa Tasarısı”nın TBMM’de görüşüleceği çarşamba günü grev yapacak. Yaklaşık 30 bin memur ile 15 bin taşeron şirket personelinin görev yaptığı PTT işyerlerindeki grev için KESK’e bağlı HaberSen, Türkiye KamuSen’e bağlı Türk HaberSen, MemurSen’e bağlı Birlik HaberSen ile BASK’a bağlı Bağımsız HaberSen arasında protokol imzalandı. Protokole göre sendikalar çarşamba tam gün iş bırakma kararı aldı. Greve PTT’de üyeleri, görev yapan Elektrik Mühendisleri Odası ile Makina Mühendisleri Odası da destek verecek. PTT Genel Müdürlüğü eylem öncesinde bugün sendikaları Ankara’da bilgilendirme toplantısına davet etti. Soysal hukukun ‘onur konuğu’ oldu Haber Merkezi Avrupa Hukuk Fakülteleri Birliği Genel Kurulu’na “onur konuğu” olarak davet edilen gazetemiz yazarı Prof. Mümtaz Soysal, Avrupa’nın değişik ülkelerinden gelen hukuk fakültesi dekanlarına ve öğretim üyelerine hukuk öğreniminde araştırmanın önemine ve ülkemizdeki hukuk fakültelerinin gelişimine ilişkin bilgi verdi. Soysal, Almanya’nın Westfaelische Wilhelms Üniversitesi’nde gerçekleştirilen toplantıda deneyimlerini paylaştı. Toplantıda Birlik Başkanı Prof. Reiner Schultze, “Türkiye’de 1961 anayasasını hazırlayan heyette yer alan ve SBF ve Hukuk fakültelerinde uzun yıllar dersler veren Prof. Soysal’ın deneyimlerini paylaşması birliğimiz için son derece önemlidir” dedi. Amerikan Hukuk Fakülteleri Birliği Başkanı Prof. Leo Martinez ve İspanya Anayasa Mahkemesi üyesi Prof. Encama Roca da “önemli bir anayasa otoritesi”ni dinlemekten memnuniyet duyduklarını belirtti. BEHRAMOĞLU: Erdoğan ABD’nin ‘antiAtatürk’ü Girişimi Sözcüsü Ataol Behramoğlu, AKP’nin ve başındakilerin “bir ABD emperyalizmi projesi” olduğunu kaydetti. ABD’nin Atatürk’e karşı “anti Atatürk” olarak Tayyip Erdoğan’ı getirdiğini söyleyen Behramoğlu, bu durumun birinci sorumlusunun Cumhuriyet yönetimleri olduğunu kaydederken, Köy Enstitülerinin kapatılması ve imam hatiplerinin açılmasını örnek gösterdi. İkinci olarak sosyal demokrasi olmamasını suç olarak gösteren Behramoğlu, “Milletvekillerine seslenmek istiyorum. İşgal altındaki Mebusan Meclisi gibi gerekirse anayasa masası ve Meclis terk edilebilir” dedi. anele, 7 Güneydoğu gazisi de katıldı. Gaziler P adına söz alan Koray Gürbüz, İmralı görüşmelerini eleştirdi. Gazetemiz yazarı ve Sanatçılar Eski TGB Başkanı, Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel, herkesi 8 Nisan’da yapılacak Ergenekon duruşmasını izlemeye çağırarak “Karamsal olmamalıyız. Birlik olup mücadelemizi sürdürmeliyiz” dedi. ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan da artık eyleme geçme zamanı olduğunu belirterek “Arkamızda Kuvayı Milliye’nin gücü var. Konuşarak bir yere gidemeyiz. Zaman eylem zamanı” diye konuştu. Eğitimİş Genel Başkanı Veli Demir, Engelliler Konfederasyonu Başkanı Turhan İçli ve BMC işçisi Mustafa Atsız da birer konuşma yaptı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear