Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
23 MART 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP heyeti, ‘mütalaa’ sonrası Balbay, Başbuğ, Haberal, Perinçek ve Hilmioğlu’yla görüştü 9 ‘Ölümler başlayacak’ AYŞE SAYIN ‘Va Pensiero!..’ VERDİ’NİN Nabucco operasındaki “Tutsaklar Korosu” bu “Git düşünce” sözleriyle başlar, “yaldızlı kanatlarınla” diye devam eder. Belki, “Ey düşünce, yolun açık olsun” diye çevirmek daha doğru olur. Galiba bir Musevi efsanesinden alınma opera konusunun bir yerinde insanlar toplu hapsedildikleri yerden dünyaya seslenmektedir. Önce çekingen notalarla başlayan müzik gitgide gürleşir ama en gürleştiği anda bile hüzünlü bir gürleşmedir bu. Böyle olduğu için, Verdi’nin hepsi başarılı olan opera koroları arasında kimimizce en başarılı ve mesaj verici sayılan koro budur. Hiç unutulacak gibi değil, 12 Mart döneminin haksızlık ve hukuksuzluk dolu yıllarından birinde Ankara’daki İtalyan büyükelçisi, müttefik ve dost bir devletin temsilcisi olarak, hem yapılanların dışta nasıl yankılandığını dolaylı yoldan anlatmak hem de kendi düşüncesinin ne olduğunu kibarca sezdirmek için elçilikçe düzenlenmiş bir konferansta punduna getirerek bu koronun plağını dinlettirmişti konuk ettiği resmi zevata. alabalık tutuklulu davalar sona ererken hüküm konusunda kendi “mütalaa”larını yazan savcıların kişisel düşüncelerinden uzaklaşıp tabloya uzaktan baktıklarında neler hissettikleri bilinemez tabii. Elbet, cumhuriyetin savcıları olarak ödevlerini yaptıklarına ve Cumhuriyeti koruduklarına inanacaklardır. Ayrıca, bu inançtan güç alarak biçtikleri hükümlerle Cumhuriyetin nasıl bir görüntüye bürüneceğini düşünmelerini beklemek de yanlış olacaktır. Verilmek istenen hapis cezalarının toplamı bilmem kaç yüzyılı aşıyorsa, ceza biçenleri toplumun ve ülkenin üstüne bunca ağır suçluluk yükü getiren insafsız yasalardan sorumlu tutmak da insafsızlık sayılır. Aslında, “Bunca suçluluk yüklenmiş bir ülke zaten su yüzünde kalamaz, çoktan batmış olması gerekirdi” diye toptan nihilist bir sonuca da varılabilir. “Ölmüşüz de haberimiz yok” diyenler çıkar. örüldüğü gibi özü vahim olan bir tablo üzerinde düşünmenin insanı ister istemez ucuz bir kara mizaha sürüklemesi hüzün veriyor ve çok ayıp kaçıyor. Koromuz bestelense kakafoni olur, şarkımız beş para etmez. O halde, değerleri, ölçütleri ve yasaları gözden geçirip yeniden düzenlemek gerekiyor. Sessiz devrim bu olmalıdır. ANKARA Ergenekon davasında savcının esas hakkındaki mütalasında haklarında “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası istediği sanıklardan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, önceki gün kendilerini ziyaret eden CHP Cezaevi Komisyonu üyelerine önemli açıklamalarda bulundu. Başbuğ, bundan sonra savunmayı “mahkemeye değil millete” verecek lerini belirtirken Balbay, “Esas hakkındaki mütalaa bir kâğıt yığını. Mahkeme boşu boşuna yapılmış, 5.5 yıl önce hüküm verilmiş” sözleriyle isyanını dile getirdi. Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Ordu Milletvekili İdris Yıldız ve Bursa Milletvekili Kemal Ekinci ve Sinop Milletvekili Engin Altay’dan oluşan CHP Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu üyelerinin görüştüğü tutuklu sanıklar şu değerlendirmelerde bulundu: HİKMET ÇİÇEK 1 No’lu Kapalı Cezaevi F/7 SİLİVRİ Tutuklandığım suçtan yargılanmıyorum 25 Mart 2008 gününden beri “Ergenekon davası” tutuklusuyum. 25 yıllık gazeteciyim. Siz bu mektubu okurken cezaevinde 5. yılımı tamamlamış, 6. yıla “basmış” olacağım. Bu davanın ne olduğunu, nasıl açıldığını, kimlerin yargılandığını sizler de biliyorsunuz, uzun uzun anlatmaya gerek yok. Nasıl ki “Balyoz davası” denilince sayıları binleri aşan sahte dijital belgeler, “Odatv davası” denilince uzaktan gönderilen virüsler akla geliyorsa, Ergenekon denilince ilk akla gelen gizli tanıklardır. Ergenekon davası, gizli tanık beyanları üzerine kurulmuştur. Eski dilde “muteber” sözcüğü saygın, değer verilen, itibarı olan, hatırı sayılır, inanılır, güvenilir anlamına gelir. Ergenekon’un gizli tanıkları, savcıların ve mahkemenin en muteber tanıklarıdır! “Veli Küçük köpeklerimi zehirledi, atımı kesti” (Gizli tanık 15), “Öcalan’a suikast görevi bana verildi. Kabul etmedim, benim yerime Yeşil gitti” (Gizli tanık Kıskaç), “Kola içirdiler, bademciklerimi aldılar” (Gizli tanık Akdeniz), “Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesini Sami Hoştan ile Veli Küçük teklif etti” (Gizli tanık C), “Levent Ersöz’le Cemil Bayık Hezil Çayı’nda buluştu.” (Gizli tanık İlkadım) “Ordu müdahale etsin diye telgraf çektirdiler” (Gizli tanık Kurşun), “Saddam Hüseyin’in ajanını ilaçla uyuttum, çantasını aldım” (Gizli tanık Aydos), “Bombaları atmak için Muzaffer Tekin 500 bin dolar teklif etti” (Gizli tanık 9), “Cezaevinde başsavcının odasında birlikte rakı içerdik” (Gizli tanık Hisar), “Zar oynarım, yanık oynarım, pavyon âlemine takılırım” (Gizli tanık Poyraz) diyenler, Ergenekon davasının muteber tanıklarıdır! İçlerinde mesleği olan, eli ekmek tutan bir kişi bile yok. Aralarında koyun hırsızı da var, oto hırsızı da, kız kardeşinin kızını satan da var. Cinayet, uyuşturucu kaçakçılığı, gasp, tecavüz, adam yaralama, adam kaçırma, dolandırıcılık, fuhuş hükümlüleri... Sabıkaları yüklü. Ergenekon davasında 12 PKK itirafçısı “gizli tanık” olmak için başvurdu ve bir kısmı dinlendi. Gizli tanıklar arasında DevSol, DHKPC ve Hizbullah itirafçıları da bulunuyor... Onların hiçbir kanıt, olgu, bilgi ve görgüye dayanmayan ifadelerine dayanarak Ergenekon sanıkları yıllardır hapiste tutuluyorlar. AKP iktidarı tarafından yasalaştırılan gizli tanıklık uygulaması, Türkiye’de uygulandığı biçimde dünyanın hiçbir ülkesinde mevcut değildir. Gizli tanıkların duruşma tutanaklarına yansıyan marifetlerini, yakında çıkacak olan “Ergenekon’un Gizli Tanıkları” (Kaynak Yayınları) adlı kitabımda bulacaksınız. Özel hukuki durumum ise hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak niteliktedir! Şöyle ki: Tutuklandığım suçtan yargılanmamaktayım! (Devletin gizli belgelerini temin etmek, TCK 326/1’den tutuklandım, iddianamede bu suçtan ceza talebi yok.) Yargılandığım maddelerden ise hakkımda tutuklama kararı yoktur! (Silahlı örgüt üyeliği, TCK 314/2) Tutuklu sanıklar arasında hukuken bu durumda olan sadece ben varım. Tutuklu olarak yargılanmamda kanuna açıkça aykırılık var iken tahliye talebim sürekli olarak reddedilmektedir. Bu durum, ceza yargılamasında kabul göremeyecek açık bir yasa ihlalidir. Mahkemede ben ve avukatlarım tarafından bu durum defalarca dile getirilmesine rağmen, tahliyem sağlanamamaktadır. Görülüyor ki, bu dava bir hukuk davası değildir. Cumhuriyetle hesaplaşma davasıdır. Bu dava toplumu sindirmek, susturmak, korkutmak için açılmıştır. Burada hukuk sadece bir alettir. Böyle bir mahkemeye zerre kadar güvenimiz olabilir mi? Şunu biliyoruz. Bu mahkemenin görevi, önceden saptanmış bir kararı yüzümüze karşı okumak olacaktır. Prof. Dr. FATİH HİLMİOĞLU: Sağlık durumumdan dolayı tek başıma gündeme gelmekten üzülüyorum, vicdan azabı çekiyorum. Benden daha ağır olanlar var. Rıfkı Ulusoy böbrek kanseri. Beyninde tümör olan var. Benim burada tutulmam cinayetse onlarınki 5 kez cinayettir. Hekim olarak söylüyorum, bu süreç devam ettikçe bir yıl içinde insanlar ölmeye başlayacak. Haberal’ı revire yetiştiremezler. TUNCAY ÖZKAN: Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş, bahane arıyorlar. Bizim hükmümüz baştan verilmiş. El bombası var dediler. El bombası adliye muhabirine ait ve içi boş. Muhabirimiz tanıklık yapmak istedi dinlemediler. Bana ait olmayan boş el bombalarını cephanelik olarak gösterdiler. HASAN IĞSIZ (Emekli Orgeneral): Benim Genelkurmay 2. Başkanı iken İlker Başbuğ’la görüşmem örgüt üyeliği kanıtı. İddianame aynen mütalaaya geçirilmiş. Bizim lehimizde olan hiçbir şey mütalaaya geçmemiş. Ben Kara Kuvvetleri Komutanı olacaktım ve hükümet beni istemedi. Bu karardan dolayı kendimle gurur duyuyorum. En büyük endişem halkın gönlünde kirlenmek. MEHMET BORA PERİNÇEK (Sosyolog): Rus devlet arşivlerinde Türk Tarih Kurumu adına çalıştım. Dışişleri Bakanlığı (Abdullah Gül döneminde) burs verdi. Yaptığım bilimsel çalışmalar, terör örgütüne üyelik kanıtı olarak gösterildi. Mahkemeye 5 diplomatı çağırın dedim. Çağırmadılar. ATİLLA UĞUR (Emekli Albay): Urallar’a düşen meteoru Balbay’la planladım(!). Bu mütalaadan dolayı kafamızı eğmedik, eğmeyeceğiz. Bu hareket Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı. Burada olmasaydım üzülürdüm. Benim hakkımda ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Az isteselerdi üzülürdüm. HURŞİT TOLON (Emekli Orgeneral): Burada Türk milleti adına değil bir zümre adına yargılama yapılıyor. İddianame ile mütalaa aynı, sanki kes kopyala yapılmış. Örgütün varlığı ortaya konulamamıştır. Zirve Yayınevi ile beni bağdaştırmaya çalışmalarının sebebi Ergenekon’la birleştirmek. Mustafa Balbay 5.5 yıl önce hüküm verilmiş lendi. Başbakan hâlâ Ergenekon’a bağlamaya çalışıyor. Bu bile Ergenekon davasının siyasi yönlendirmeyle sürdüğünü kanıtlar. Bu mantıkla İmralı görüşmelerini yazan Namık Durukan, yarın Türkiye’yi kaosa sürüklemekten mahkum edilebilir. ahkeme boşu boşuna M yapılmış, 5.5 yıl önce hüküm verilmiş. Bize en büyük cezayı aradılar, idamdan daha ağır bir ceza bulalım dediler. Beni Uğur Mumcu’yu öldüren örgütün ve Cumhuriyet gazetesine saldıran örgütün üyesi ile birlikte yargılıyorlar. Bundan daha büyük bir ceza var mı? AKP ve Adalet Bakanlığı saldırısını DHKPC üst K İlker Başbuğ Savunmamı millete veririm nı sordum, “Söyleyemem” dedi. Savcılar bunu örgütsel ilişki olarak göstererek ikimizi de suçluyor. İki kişi arasında bir telefon görüşmesi var. Görüşmelerde, Fatma Cengiz, İbrahim Şahin için “Seni Genelkurmay Başkanı, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’na düşünüyor” diyor. Matrak bir konuşma anlayacağınız. Susurluk’tan hüküm giymiş birini ben Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’na nasıl atarım? Ben diyorum ki, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Mili Savunma Bakanı tanık olarak dinlensin. Baskı yapıp yapmadığımız ortaya çıksın. Ben bu mütalaayı ciddiye almam. Ben savunmamı millete vereceğim. en içeriye girmeden önce 14 arkadaşımı içeri aldılar, daha B sonra da beni aldılar. İçeri alındığım için arkadaşlarıma karşı huzurluyum. Mütalaada benim için “Ergenekon terör örgütü yöneticisi olan, TSK’ye sızan ve hem örgütte hem de TSK’de yükselen” deniliyor. Mustafa Balbay’la görüşmemi örgüt üyeliğine kanıt sayıyorlar. Balbay’a haberin kaynağı G Mehmet Haberal Bülent Arınç’ı kınıyorum yet’e verdiği demeçte, haklarında müebbet istenen sanıkların tahliye istemlerini gülünç bulduğunu söylemiş. Bir Başbakan Yardımcısı’nın ve hukukçu kimliği olan birinin, mahkemeyi böyle yönlendirici bir beyanda bulunmasını hem yadırgadım hem de kınıyorum. lkeme hizmet etmekten başka Ü hiçbir şey yapmadım. Bunun bedeli ağırlaştırılmış müebbetmiş. Bu davada adil yargılama yok. Mütalaada, 10 sayfalık benimle ilgili bölümde lehimde olan tanık ifadelerinin hiçbiri yer almamaktadır. Can Dündar ve hastane başhekimi gibi diğer tanıkların lehimdeki beyanatlarının hiçbiri yer almamıştır. Lehimde tanıklık edecek birçok kişinin ifadesine başvurulmamıştır. Bülent Arınç, Hürri AYDINLARDAN İKLİM MANİFESTOSU Hakan Fidan’a takipsizlik Başsavcı Çolakkadı, KCK soruşturması kapsamında MİT görevlileri ‘Gezegenimiz elden gidiyor’ İstanbul Haber Servisi Yaşar Kemal, Adalet Ağaoğlu, Ara Güler, Rakel Dink, Sezen Aksu, Tarkan’ın ilk imzacıları arasında bulunduğu iklim değişikliği tehdidine karşı hazırlanan “İstanbul Manifestosu” bugün açıklanıyor. “Gezegen elden gidiyor: Buna razı gelemeyiz” başlıklı manifestoda vicdanı olan tüm yurttaşlara, elde hâlâ çözüm imkânı varken gezegeni kurtarma seferberliğinde sorumluluğu paylaşma çağrısı yapılacak. İstanbul Politikalar Merkezi, Sabancı Üniversitesi ve Stiftung Mercator Girişimi, iklim değişikliğinin getireceği yıkıcı sonuçları önlemek için derhal seferber olmamız gerektiğini vurgulayan bir manifesto hazırladı. Sanatçı, yazar, akademisyen ve aydınlarının da aralarında bulunduğu birçok isimin imza attığı manifesto bugün Karaköy’deki İstanbul Politikalar Merkezi’ndeki etkinlikte açıklanacak. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirtti İstanbul Haber Servisi MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner, eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile MİT çalışanları Yaşar Yıldırım ve Hüseyin Kuzuoğlu hakkındaki KCK soruşturmasında dün takipsizlik kararı verildi. Hakan Fidan MİT’çiler hakkında KCK soruşturması kapsamında Şubat 2012’de yakalama kararı çıkarılmıştı. Bu soruşturma MİT Yasası’nda değişikliğe neden olmuş hatta özel yetkili mahkemelerin yetkileri kaldırılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı tarafından yapılan yazılı açıklamada, kamuoyunda MİT soruşturması olarak bilinen ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı TMK Soruşturma Bürosu’nca yürütülen soruşturmada, 2937 sayılı Yasa’nın 26. maddesindeki soruşturma şartı gerçekleşmediğinden kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği belirtildi. İddialar neydi? KCK soruşturması kapsamında yapılan aramalarda MİT’in kuryelik yaptığı, 6 Temmuz 2011’de MİT heyetinin, İmralı’da yaptığı görüşmede, bizzat Abdullah Öcalan tarafından kaleme alınan mektubun Kandil’e ulaştırıldığı ileri sürüldü. MİT’in yalnızca Öcalan ve Avrupa ile değil Kandil ile de görüştüğü, Oslo görüşmelerinin ses kaydında Afet Güneş’in mektup trafiğinin illegal olduğunu söylediği iddia edildi. BU AKŞAM IŞIKLAR KAPANACAK 108 ÜNİVERSİTELİYE DAVA AÇILDI ABİDİN YAĞMUR HÜ’DE 96 ÖĞRENCİYE SORUŞTURMA SİNAN TARTANOĞLU Dünya için 1 saat karanlık İstanbul Haber Servisi Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından iklim değişikliğine ve çevre sorunlarına dikkat çekmek amacıyla tüm dünyada düzenlenen “Dünya Saati” eylemi nedeniyle bugün 20.3021.30 saatleri arasında birçok kurum ve kuruluş ışıklarını kapayacak. Eyleme Boğaz köprüleri, Galata Kulesi gibi pek çok sembolik yapı katılacak. WWF tarafından, iklim değişikliğine dikkat çekmek amacıyla ilk olarak 2007 yılında düzenlenen simgesel eyleme Avustralya’dan Güney Amerika’ya kadar yüzlerce ülke destek veriyor. Bu yıl WWFTürkiye “Sensiz Olmaz” mesajıyla çevre sorunlarına duyarlı yaklaşan kişi ve kurumların katılımıyla büyük bir domino etkisi yaratmayı hedefliyor. Şu ana kadar Türkiye’den pek çok valilik, belediye, şirket ve on binlerce kişi bir saatlik ışık kapama eylemine katılacağını bildirdi. MERSİN Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı, geçen yıl mayıs ayında Mersin Üniversitesi’nde yaşanan ve 5 öğrencinin yaralandığı olaylara karıştığı iddia edilen 108 öğrenci hakkında dava açtı. Şüphelilerin tamamının eğitimöğretimi engellemek ve gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefet suçlamasıyla yargılanmasını isteyen savcılık, 19 öğrencinin ayrıca kasten adam yaralama suçlamasıyla yargılanmasını istedi. 3 Mayıs Türkçülük Günü’nü kutlamak isteyen ülkücü öğrencilerle solcu öğrenciler arasında gerginlik çıkmıştı. Tanık anlatımlarıyla polis kamerası kayıtlarının delil olarak değerlendirildiği iddianamede, öğrencilerin mağdurlara taş ve eşya attığının ileri sürüldü. İddianamede “Elleri ile vurmak yerine taş atarak mağdurları yaralamakla, taşı silah olarak kullandıklarının kabulü gerekir” ifadesine yer verildi. Savcılık, “kamera kayıtlarında olmayan” F.U. adlı öğrenci hakkında da “yaralama” suçundan dava açılmasını istedi. İlk duruşma 20 Mayıs’ta Mersin 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılacak. ANKARA Hacettepe Üniversitesi’nde (HÜ) 18 Mart’ta çıkan olaylar nedeniyle 96 öğrenci hakkında soruşturma açıldı. Öğrencilerden Türk Dili ve Edebiyatı 4. sınıf öğrencisi İlker Gündoğdu, “Rektörlük taraf oldu, bizi hedef gösterdi. Rektör olayları yatıştırmak yerine terör estiriyor” dedi. Beytepe Yerleşkesi’nde 18 Mart’ta Şehitler Haftası nedeniyle düzenlenen etkinlikte çıkan olaylarda çevik kuvvet ekipleri ile öğrenciler saatlerce çatışmıştı. Üniversite yönetimi Nevruz önlemi olarak eğitim öğretime ara verdiği gün, olaylara katıldığı kamera kayıtları ile belirlenen 96 öğrenci hakkında soruşturma başlattı. Öğrenci Kolektifleri’nden edinilen bilgiye göre üniversite yönetimi, hakkında soruşturma açılan 17 öğrencinin kaldıkları öğrenci yurdundan atılmasına karar verdi. Kararı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu İdare ve İşletme Yönetmeliği’ne değil, üniversitenin kendi Barınma Birimleri Yönetmeliği’ne dayandırıldı. Üniversite yönetimi daha sonra yurttan atılma işlemini askıya aldı.