23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 MART 2013 PAZARTESİ HABERLER Bankalar eleştirilemez mi? Okurumuz emekli T.C. Ulaştırma Bakanlığı Başmüfettişi M. Nejat Aksel, Cumhuriyet gazetesi internet sitesindeki haberlere yapılan yorumları değerlendirmiş ve Kürtçe ve Kürtlerin talepleri ile ilgili olumlu yorumların yüzde 25, karşı yorumların yüzde 75 olduğunu saptamış. Bu durumun diğer gazetelerde de böyle olduğunu söyleyen okurumuzun iletisindeki asıl konu ise bankalar. Bankaların haksız tahsilatları ile ilgili haber ve yorumların gazetelerde yer almadığını savunan M. Nejat Aksel şöyle diyor: “Medya bazı büyük holdinglerin eline düşmüş, habercilikten başka her işe bulaşmış, banka ortaklıkları da var. Bunlar bindikleri dalı kesip bankaların üstüne gitmiyor. Bankalarla ilişkisi olmayan medya neden görevini yapmıyor? Medya bu konuda kamuoyu baskısı oluşturursa hükümet konuyu çözmek zorunda kalır. Bu konunun üzerine gidecek, banka ortaklığı olmayan birkaç medya kuruluşundan birisi Cumhuriyet. Bankalara çok mu borçlusunuz? Gazeteyi kredi ile mi çıkarıyorsunuz? Bankalardan büyük reklam vs. geliriniz mi var? Cumhuriyet neden bu konudan uzak duruyor?” Okurumuzun diğer gazetelerle ilgili sözleri bir yana Cumhuriyet’le ilgili kısmını ekonomi servisimize sordum. Bana konu ile ilgili haberlerin bir dökümünü vereceklerini belirttiler. Bu konu çok tartışılan, sürekli gündemde olan bir konudur. Gazetenin bu konudan uzak durmasının önemli bir habercilik hatası olacağı açıktır. CUMHURİYET SAYFA 9 Değerli okurlar Bu köşe Cumhuriyet okurlarının gazeteleriyle açık diyalog kurabilecekleri köşedir. Amacı, haberlerin her bakımdan daha iyileştirilmesi, gerçeğe uygun haber yapılmasına okur katkısının sağlanmasıdır. Çünkü gazete her şeyden önce haber demektir ve haberin nesnel, meslek etiğine, habercilik kurallarına uygun olması ve düzgün bir Türkçe ile yazılması zorunludur. Bu köşeyi okurlarla birlikte hazırlarken belirli ilkelere, kurallara uymaya özen göstereceğiz. Okurlarımızı, gazetede yer alan haberlerle ilgili her türden eleştirilerini, dileklerini, sorularını özgürce iletmeye çağırıyorum. Gazetenin editörleri, muhabirleri, düzeltmenleri bu eleştirileri yanıt lamak, dikkate almak durumundadırlar. İkinci kuralımız gazete yazarlarının yazılarının içeriğine yöneltilebilecek eleştirilerdir. Bu eleştiriler okur temsilcisinin görev alanı dışındadır. Okurlarımız bu türden eleştirilerini doğrudan yazarlara iletmelidirler. Kuşkusuz yazarlar da etik kurallara uymak durumundadırlar ve bu açıdan burada eleştirilerle karşılaşabilirler. Üçüncü kuralımız, gazete yönetimine gazetenin genel çizgisi hakkında yapılacak eleştiri ve önerilerle ilgilidir. Okur temsilcisi bu türden eleştirileri ve önerileri gazete yönetimine ivedi olarak iletecektir. Okur temsilcisi yazıişlerinin, editörlerin ve muhabirlerin değil, okurların temsilcisi olacaktır. Eleştiri, öneri ve dileklerinizi bekliyorum. 6 Mart’taki Cefakâr Konuklarımız Mustafa Balbay’ın Silivri’deki tutukluluğunun dördüncü yılından beşinci yılına girdiği 6 Mart Çarşamba günü çalışanlarımız ve okurlarımızın katıldığı mütevazı bir etkinlik düzenledik. Günün sürprizi İstanbul ve İzmir’den gelen konuklarımızdı. Öğlen Ankara Cumhuriyet Okurları ile birlikte Meclis’in önünde tutuklu milletvekillerinin yasama faaliyetlerine katılamamasını protesto eden İzmir ve İstanbullu ‘Balbay’a Özgürlük Girişimi’ heyetleri, akşam da Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık’ın tahsis ettiği Çağdaş Sanatlar Merkezi’ni doldurup dışarıya taşıran okurlarımız arasında yerlerini aldılar. Yakından tanıma onuruna da eriştiğim bu cefakâr insanların hikâyelerini burada paylaşmadan geçemeyeceğim. Mesela İstanbul’dan gelen heyetten Rahmi Taşdemir. Duruşma yapılan her gün Büyükada’dan Silivri’ye gidiyor destek için. ??? Bir başkası, İzmir’den gelen İkbal İşkondur. Emeklilik sonrası kendini 5 yaşındaki torunu Ali Yiğit’e adayan bir ‘babaanne’ o. Torunu ekibin maskotu. Üzerine ‘Balbay’a Özgürlük’ yeleği giydiği fotoğrafları elden ele dolaşıyor. Ankara’ya gelince İkbal Hanım’ın eli hep telefonda çünkü aklı geride bıraktığı minik Ali Yiğit’te. Eli telefonda, aklı İzmir’de bir başka kadın da Filiz Kayademir. Filiz Hanım da kızı Aleyna’yı bir Balbay aktivisti olarak yetiştirmiş. İzmir’deki her etkinlikte varlar. 12 yaşındaki Aleyna’nın en büyük şikâyeti ise Silivri ve Ankara buluşmalarına okulu nedeniyle gidemiyor olması! O da gece boyu sık sık arayarak Ankara buluşmasının heyecanını paylaştı annesiyle... İkbal Hanım, Filiz Hanım, Rahmi Bey ve daha binlerce vicdan sahibi yurttaş İzmir, Ankara, İstanbul ve Anadolu’nun birçok yerinden bugün yine Silivri’ye akacak. Hukuk, adalet ve özgürlük için. ??? Adalet ve hukuk arayışına destek için bizle birlikte olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bu iktidara göre Genelkurmay Başkanı, milletvekili, gazeteci, yazar, rektör, üniversite öğrencisi hep terörist. Bu iktidara göre bu salondakiler de terörist” sözleri gecenin en çok alkış alan cümlesiydi. TBMM Grup Başkanvekili Güldal Mumcu, “Silivri hâkimleri açıkça anayasa ve yasaları ihlal ederlerken, HSYK olayları yüksekten, bir seyirci olarak izlemektedir” diye konuştu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Ergenekon davasındaki hukuk ihlallerini çarpıcı rakamlarla anlatırken CHP Milletvekili Rıza Türmen AİHM kararları ışığında Balbay’ın durumunun Türkiye’nin özgürlük mücadelesinin sembolü haline geldiğini anlattı. Noktayı ise yazarımız Bekir Coşkun, hepimizi “4 yıldır tutuklu olan Balbay mı, yoksa bizler miyiz” sorusuyla baş başa bırakarak koydu. Hepimiz, Balbay’a özgürlük ve bir daha aynı amaçla buluşmama dilekleriyle ayrıldık salondan. Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi Platformu’nda aktif olarak görev alan Akdemir: Patriarkal kapitalizm ‘kadın’ ÖZLEM YÜZAK üzerinden besleniyor Kadın emeği ve istihdamı konusu, kadına karşı ayrımcılığın en yaygın olduğu alanlardan biri. DİSKAR raporuna göre çalışma çağındaki her üç kadından yaklaşık biri çalışıyor; lise ve üzeri eğitime sahip kesim arasında kadınların işsizlik oranı erkek işsizliğine göre yüzde 50 daha fazla. Kayıtlı istihdam edilen 25.3 milyon nüfusun sadece 7.4 milyonu kadın. Bir diğer deyişle yüzde 30.2’si. Bu oran Avrupa Birliği’nin çok çok altında. AKP döneminde kadın konusunda uygulanan politikalar ise birbiriyle sürekli olarak çelişiyor. Bir yandan “kadın istihdamını artıracağız” deniliyor diğer yandan “çok çocuk doğurun” söylemi... Hükümet ve işveren cephesinden konuya bakıldığında, kadın istihdamının OECD ve AB ülkelerine göre düşüklüğü gibi sadece niceliksel yönünün dikkate alındığı görülüyor. Bu noktada kadın istihdamının düşüklüğü “sosyal kalkınma”, “beşeri sermaye yatırımları” ve AB uyum politikaları bağlamında büyük bir sorun olarak tanımlanıyor. Çözüm olarak kadın istihdamı oranının artırılması sunulurken bu artışın özellikle “ülke kalkınmasına sağlayacağı katkı” ön plana çıkarılıyor. Bunlar doğru ancak kesinlikle yeterli değil. Kadın hareketi ve emek örgütlenmeleri içindeki kadınlar ise sadece kadın istihdamının niceliğine değil, aynı zamanda niteliğine de bakmanın önemli olduğuna yıllardır dikkat çekiyorlar. Bunlardan biri de Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) Platformu. KEİG’den Nevra Akdemir ile konuştuk. KEİG son yıllarda oluşturulan politika ve projeleri, özellikle 2010 yılında çıkarılan “Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması” konulu Başbakanlık Genelgesi’nin (2010/14) maddelerinin hayata geçirilip geçirilmediğini, nasıl uygulandığını ve etkilerini incelemeyi amaçladı. Ve 12 ilde kadın istihdamında nasıl yol alındığını raporlaştırdı. Bu henüz bir ara değerlendirme ama kısaca özetleyecek olursanız neler söylersiniz? Araştırmayı 12 ilde (Adana, Ankara, Antalya, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Şanlıurfa, Trabzon ve Van) gerçekleştirdik. Gördük ki kurumların çoğunun kadın istihdamı genelgesinden haberleri bile yok. Bilindiği durumlarda da yetkililerin kişisel inisiyatifi üzerinden yürütülüyor. Kadın istihdamının artırılması çalışmaları, koruyucu istihdam politikalarına göre değil, aktif işgücü piyasası politikalarına göre ve daha çok mesleki eğitimler/girişimcilik faaliyetleri yolu ile yürütülüyor.. Kadınlar için istihdama giriş, belirli şartlara bağlı. Kreş ve diğer çalışma koşullarının İş Kanunu’na uygun olması, güvenli bir çalışma mekânının kurgulanması, servis ve yemeğin firma tarafından karşılanması ve ödemelerin düzenliliği gibi koruyucu istihdam ? Kapitalizm, işçi ve işveren ilişkileri ve emek sömürüsü üzerinden bir artı değer yaratırken kadının üzerinden de erkeğin konfor sağladığı ve bir tür ezilme ilişkisi haline gelen bir sistem doğuruyor. Biz bu yüzden patriarkal kapitalizm tanımını koyuyoruz. Çünkü evdeki kadının rolü işgücünün sürdürülebilirliği açısından önemli. PORTRE/ NEVRA AKDEMİR İDDİANAMELERDEKİ DENİZ FOTOĞRAFLARI İstanbul Üniversitesi’nde iktisat lisans, Marmara Üniversitesi’nde kalkınma iktisadı yüksek lisans eğitimi aldı. Halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde şehircilik doktora programına devam ediyor. Emek, mekân ve toplumsal cinsiyet konularında çalışıyor. Aynı zamanda İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin üyesi. Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi Platformu’nda aktif olarak görev yapıyor. cuk doğurun” söylemi ile kadın eve çekilmeye.. Bunun nasıl değerlendiriyorsunuz? Ciddi bir çelişki var. Bu mantığı ancak esnek çalışma modeline dayandırabilirseniz olur. Zaten yapılmaya çalışılan da bu. Biz bu sistemin kadın istihdamı için tehlikeli olduğunu düşünüyoruz. Aile merkezli refah sistemi yeni söylem. Kadın ev eksenli işlere yönlendiriliyor: Evden çalış, çalıştığın kadar kazan. Evinin işini, çocuklarının, kocanın bakımını ihmal etme. Hükümet AB’ye uyum politikası doğrultusunda kadın istihdamını 2015 yılına kadar yüzde 38’e çıkarma hedefi koydu. Bakın, ev işçilerini, gündelikçileri, hastabakıcıları sigortalayın, kayıt altına alın, hemen bu oran yüzde 38’e ulaşır hatta geçersiniz bile. Ama ya istihdamın niteliği? Bizim bunlardan dolayı esnek çalışmaya dair ciddi tereddütlerimiz var. Kadına insanca yaşayacağı, insanca çalışacağı bir model oluşturulmalı, sosyal politikalar bu doğrultuda belirlenmeli. Örneğin nasıl bir kreş modeli olmalı? Kreş modeli, ücretsiz, kadınların vardiyasına uygun, kadının çalışıp çalışmadığından bağımsız bir sistem olmalı. İş ne kadar piyasalaşırsa o kadar kadını dışlayıcı bir mekanizmaya dönüşüyor. Zaten baktığımızda da kadının işgücüne katılımının yüksek kazançlı iyi işlerde değil, düşük kazançlı, kötü işlerde arttığını görüyoruz. Esnek çalışma toplumsal cinsiyetin bir parçası. Ev işi ve bakım yükümlülükleri dolayısıyla kadınlar yarızamanlı, esnek işleri kabulleniyor. Bu yüzden kreş önemli, bu yüzden engellilerin, yaşlıların bakımı için sosyal politikaların oluşturulması ve bunun ücretsiz olması önemli. Bu yalnız kadınların sorunu değil, erkeklerin de sorunu olarak görülmeli. Kreş bir çocuk hakkıdır, aynı zamanda erkeğin ve kadının eşit sorumluluğudur. Meclis’e sunulan 4. yargı paketinde terör örgütüne ait resim taşıma ve asmanın da suç kapsamına alındığını yazan Cumhuriyet, haberde “İddianamelerde ‘örgüt lideri’ olarak geçen Deniz Gezmiş gibi isimlerin fotoğrafını taşımanın da suç olarak yorumlanmasının önü açıldı” ifadesini kullanmıştı. Hürriyet yazarı Taha Akyol köşesinde şöyle itiraz etti: “Deniz Gezmiş gibi isimlerin posterlerini taşımanın suç olabileceği görüşünün hiçbir ciddiyeti yok. Buradaki ‘resim’ kavramından Deniz Geçmiş resmi çıkar mı? Deniz Gezmiş halen faaliyette bulunan silahlı bir illegal örgütün lideri mi, hayır... Bu sebeple resimleri de suç sayılamaz.” Oysaki, öğrencilerin yargılandığı birçok davada; Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’nın resimleri şu an “suç” olarak gösteriliyor zaten! Mevcut yasada böyle bir suç unsuru düzenlenmemişken... Adliye muhabirimiz Alican Uludağ, iki örnek iddianame buldu: RedHack iddianamesinde “terör örgütleri adına suç işlemenin” kanıtı bizzat Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya fotoğrafları oldu. İddianamede tutuklanan öğrencilerin evlerinde ele geçirilenler anlatılırken, “6 Mayıs 1972 tarihinde ölen THKO terör örgütü kurucusu Deniz Gezmiş, 18 Mayıs 1972 tarihinde ölen TKP/ML terör örgütü kurucusu İbrahim Kaypakkaya’nın fotoğraflarının yer aldığı...” ifadesi kullanıldı. Savcı da bundan yola çıkarak öğrencileri “THKP/C, THKO, TKP/ML, MLKP, DHKP/C, PKK gibi sol ve bölücü terör örgütlerin tamamına dijital anlamda destek vermekle” suçladı. Oysaki THKP/C ve THKO şu an faaliyette bile değil. Erdoğan’ın protesto edildiği ODTÜ’de çıkan olaylar sonrası gözaltına alınan öğrencilere de “terör örgütü kurucuları” olarak tanımlanan Gezmiş ve Çayan afişleri soruldu. Terörle Mücadele polisleri, “Bu afişleri nereden temin ettiniz” sorusunu yöneltti. Yine bu operasyonda Deniz’lerin hayatının anlatıldığı “Darağacında Üç Fidan” kitabı da öğrencilerin önüne, “Bu kitabı nereden buldunuz? Bunları sizinle birlikte okuyan var mı” şeklinde soru olarak geldi. Görüldüğü gibi Deniz ve arkadaşlarının resimleri zaten suç olarak görülüyor. Bugüne kadar yorumla yapılan bu suçlama, paketle birlikte artık yasal bir dayanağa bürünmeyecek mi? Saydığımız örnekler, savcıların özgürlükçü düşüneceği konusunda umut veriyor mu? politikaları kadın çalışmasını en az ücret kadar belirliyor. Oysa kadın istihdamının artırılması çalışmaları, koruyucu istihdam politikalarına göre değil, aktif işgücü piyasası politikalarına göre ve daha çok mesleki eğitimler/girişimcilik faaliyetleri yolu ile yürütülüyor. Genelge çerçevesinde oluşturulan “Kadın İstihdamı Ulusal İzleme ve Koordinasyon Kurulu”nun toplantıları ve katılımcılarına ilişkin bilgiye ulaşmak oldukça güç. Sürecin, bu anlamda şeffaf işlediğini söylemek pek mümkün değil. Kurul çalışması kurumsallaşmamış ve kişisel inisiyatife dayalı olarak yürütülüyor. AKP döneminde geldiğimiz nokta kadının eşitlik hakkından çok, yaşam hakkını savunma noktasına kadar geriledi. Ve kadın üzerine oluşturulan politikalar sürekli birbiri ile çelişiyor. Bir yandan kadın istihdamının artırılmasına çalışılıyor öte yandan “çok ço ‘Kadın altın yumurtlayan tavuk gibi’ Tam da bu noktada sorun dünyada giderek vahşileşen, emeği ve kadını giderek sömüren kapitalist sistem ile mücadeleye dayanmıyor mu? Aslında mücadele patriarkal (ataerkil) kapitalizme karşı olmalı. Yani erkek egemen zihniyetle tasarlanan kapitalist sisteme karşı duruş sergilenmediği zaman başarı şansı da olmuyor. Kapitalizm, işçi ve işveren ilişkileri ve emek sömürüsü üzerinden bir artı değer yaratırken kadının üzerinden de erkeğin konfor sağladığı ve bir tür ezilme ilişkisi haline gelen bir sistem doğuruyor. Biz bu yüzden patriarkal kapitalizm tanımını koyuyoruz. Evdeki kadının rolü işgücünün sürdürülebilirliği açısından önemli. Şöyle ki kadın alışverişi yapıyor hatta nerede neyin fiyatı uygun araştırarak alıyor, yemeği pişiriyor, çocuklarının kocasının bakımını yapıyor, konforunu sağlıyor. Benim araştırma konum olan tersanelerdeki bekâr erkek işçiler ev ortamı olmaksızın ne kadar dayanabilirler? Sadece kısa bir süre... Büyük tabloya baktığımızda kadınların sadece işgücü olarak rolü yok, aynı zamanda işgücünün gelecek nesillerdeki sürdürülebilirliğini sağlama rolünü de üstleniyor. Aynı zamanda rekabet yaratan ücret düşürme rolü de var, aynı zamanda ücret düşüklüğüne ailelerin katlanabilmesi açısından da rolü var. Altın yumurtlayan tavuk gibi düşünebiliriz.. Sistem bu yüzden kadınlar üzerine kurulu, hem sömürü hem ezilme ilişkisini bir arada örgütlüyor. Aile vurgusunun nedeni de bu yüzden. Bugün yürütülecek bir antikapitalist mücadele aynı zamanda antipatriarkal mücadele olmalı. Patriarkayı gözetmeyen bir mücadele başarılı olamaz. Sendikalarda bile kadın gözetilmedi yıllar boyu. Kreşler olmadı, toplantılar akşam saatlerinde, kadınların çocukları ile ilgilenmek zorunda oldukları saatlere konuldu. Bu yüzden arpa boyu yol alınamadı. ‘Teşekkürler Chavez’ Türkiye Komünist Partisi (TKP) yaşamını yitiren Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez’in anısına Beyoğlu’nda “Teşekkürler Chavez”, “Emperyalizm seni yeneceğiz” dövizleri ve “Chavez yaşıyor halklar boyun eğmiyor”, “Yağma yok sosyalizm var”sloganları atarak saygı ve teşekkür yürüyüşü düzenledi. TKP Merkez Komite Üyesi Erkan Baş, “Eşitlik ve kardeşlik ideallerinin bittiğini söyleyenlere karşı Chavez’in mücadelesi halkların büyük umudu ve temsilcisidir. Biz o umudu taşımaya devam edeceğiz” dedi. (Fotoğraf: SERCAN MERİÇ)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear