14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 2013 SALI 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada CHP lideri Mardin’de kalabalığı görünce kendini tutamayıp “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız” diyen RTE’ye “Sıkıysa bu cümleyi memleketin Rize’de söyle de görelim boyunu bosunu” diye bir demeç verdi. RTE, dedik ya Kasımpaşa’nın yetiştirdiği ender kabadayı delikanlılardan. Bu lafın altında kalır mı? Birkaç gün sonra yakında Rize’ye gideceğini, “Mardin’de söylediğini orada da söyleyeceğini” sert, uzun bir konuşmada açıkladı. Kılıçdaroğlu, bir söylediğini ikinci kez anlamını değiştiren yeni eklerle nasıl söylediğini, kıvırdığını bilmesine karşın RTE’nin, Rize gibi milliyetçiliğin koyu olduğu bir ilde bu cümleyi yeni anlamlar yüklemeden söyleyeceğini sandı galiba ??? Oysa bu Başbakan Türk’üm demez. Ne idüğü belirsiz Türkiyeliyim der. Türk bayrağı demekten de nefret eder. Al bayrağımız der konuşmalarında. Türkiye’nin bayrağı gibi akla ağza yakışmayan söylemi halkın sindirmesine çalışır. Bu milletin on binlerce yıldır onurla taşıdığı Türk adını ve Türklüğü karalamak için elinden ne geliyorsa yapıyor. Türk’e ve Türklüğe düşmanlığının gerçek nedenleri, yaşamöyküsünün korku belası açıklanmayan ayrıntılarında gizli. Bu özellikleri dikkate alındığında Başbakan “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık” derken aslında inandığı, benimsediği bir gerçeği açıkladı. ??? Fakat kısa sürede ya ayıldı ya da çevresinden milliyetçiliği ayaklar altında alan sözlerinin yurt düzeyindeki milliyetçi çevrelerde geniş tepkilere neden olduğunu öğrendi. Milliyetçiliği ne kadar ucuza satıyorsa; söylediğini kıvırmakta da o kadar mahir olduğunu kanıtladı. Üç beş gün sonra cümleyi değiştirdi. Bakın ne dedi: “Benim ayaklarımız altında dediğim milliyetçilik etnik kökene dayalı milliyetçilik, yani ırkçılıktır, yani kafatasçılıktır Benim ayaklarımızın altındadır dediğim milliyetçilik ayrımcılık, kibar anlamda başkasını küçük görme anlamındaki milliyetçiliktir.” İşte Mardin’de söylediğini Rize’de böyle söyleyecek! ??? RTE’nin gerçek kimliği halktan saklanarak bugünlere gelindi. Bu iki konuşma büyütülecek bir konu değil, diyebilirsiniz. Ne ki bu Başbakan’a ilişkin yarınlarda değil, bugünlerde sorgulanması gereken konu yok mu? Dünyanın gıpta ile gösterdiği Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilgili rakamsal resmi açıklamaların nedenini… ….;muhalefetin, fasulyenin faziletiyle ilgili konularda açık oturumlar yapan TV’ler ve gazeteler… ….Başbakan’ın yakasına yapışarak sorması, sorgulaması gerekmez mi? Üstelik bu rakamları açıklayan RTE’nin Savunma Bakanı! RTE’nin özellikle hesaplayarak, planlayarak uygulamaları şu sonuçları verdi. Son üç yılda: 13 bin 751 general, amiral, subay ve astsubay istifa ederek Peygamber Ocağı dediği ordudan ayrıldı. Bu istifalar üzerine 4 bin 965 uzman erbaş sözleşmelerini yenilemeyerek kendi istekleriyle ordudan ayrıldı Böylece TSK’den ayrılanların sayısı 18 bin 718’e ulaştı ve... ...10 yılda 601 şehit verdi TSK. 985 asker intihar etti. ??? Orduda bugünlere dek görülmemiş kan kaybı rakamlarla, üstelik ilgili bakanı tarafından açıklanıyor. Ufacık bir açıklama yapmak, başbakan sıfatı taşıyan adamın aklının ucundan geçmiyor. HABERLER Cismi yok, ismi var Ümraniye Nevzat Ayaz Anadolu Lisesi’nin tüm idari kadrosu, Beyaz Saray’ın ‘evrakta sahtecilik yaptıkları’ gerekçesiyle görevlerinden alındı FİGEN ATALAY Lise son sınıf öğrencilerinin üniversite sınavına hazırlanmak için okula devam etmemeleri, bir okulun tüm yöneticilerinin başını yedi. Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin yaptıkları inceleme sonucunda, Ümraniye Nevzat Ayaz Anadolu Lisesi’nde, 20112012 öğretim yılının 2. döneminde neredeyse tüm lise son sınıf öğrencilerinin okula devam etmediğini ancak okul kayıtlarında “var” gösterildiğini tespit etti. Bunun üzerine okulun müdür ve müdür yardımcıları görevden alındı, “öğretmen’’ statüsüyle başka okullara atanmalarına karar verildi. Okulun öğretmenlerine de 8/1 oranında “maaş indirimi” cezası verildi. Okul yöneticilerine adli soruşturma da açılacak. Lise son sınıflarda, “okula devamsızlık’’ büyük bir sorun. Tamamen sınavlara odaklanmak, daha yoğun çalışmak isteyen öğrenciler, özellikle Nisan, mayıs ve haziran aylarında okula gitmemek için her yolu deniyor. Özel hastanelerden kolaylıkla rapor alan öğrencilere verilen “devamsızlık hakkı” Nimet Çubukçu zamanında ‘’veli izniyle’’ 45 güne çıkarılmıştı ancak Ömer Dinçer bunu tekrar 20 güne indirdi. İstanbul Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız, “Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin yaptıkları soruşturma sonucuna göre, Ümraniye Nevzat Ayaz Anadolu Lisesi’nde, geçen öğretim yılında lise son sınıf öğrencilerinin okula devamsızlığına göz yumulmuş, evrakta sahtecilik yapılarak gelmeyen öğrenciler var gösterilmiş. Okulun ilk gün, ilk saatinden, son gün son saatine kadar müfredat uygulanması zorunludur, bu suiistimal edilemez. Tüm okullarımız, ilçe milli eğitim müdürlüklerince takip ediliyor’’ dedi. Eğitim Sen’in eski genel başkanı Alaattin Dinçer, eğitim sisteminin öğretmenleri içler acısı bir duruma getirdiğini belirterek, şunları söyledi: Sistemin tuzağı “Bu, sistemin bir tuzağı. Genel politikaların mağduriyetini öğretmen çekiyor. Sistem her zaman olduğu gibi bu olayda da çalışanlara tuzak hazırlamış. Demokratik bir sistem tuzak hazırlamaz. Hukuk bilmezlik, işin varacağı noktayı bilmemek de buna eklenince öğretmenler mağdur olmuş. Okullar arasında bir rekabet var ve bunun yarattığı iklim herkesi bozuyor. Her okul başarısını, puanını yüksek göstermek istiyor. Önlem almanın yanı sıra bütüne bakmak, tüm sistemi gözden geçirmek gerekiyor. Sistem bataklık gibi, sivrisinek üretiyor, girdap gibi idareciyi, yöneticiyi içine çekiyor.’’ Oscar’ları Devrim yasaları için 3 Mart’ta alanlara ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin yeni anayasada devrim yasalarını kaldırmayı planladığı bir dönemde 50’ye yakın demokratik kitle örgütü, “üç devrim yasası”nın kabulünün 89. yıldönümünü Tandoğan Meydanı’nda yapacağı miting ile kutlayacak. 3 Mart günü yapılacak miting “Karanlığa karşı yurttaş buluşması” olacak. CHP, İşçi Partisi, TKP, Cumhuriyet Kadınları Derneği, ÇYDD, ADD’nin arasında bulunduğu 50’ye yakın sivil toplum örgütü, parti ve sendika, 3 Mart 1924’te kabul edilen ve Cumhuriyet tarihine “3 Mart Devrim Yasaları” adıyla yazılan hilafetin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılması, Eğitim ve Öğretim Birliği yasalarının 89. yılı için alanlara iniyor. AKP’nin yeni anayasada devrim yasalarını kaldırmayı planladığı bir dönemde yapılacak mitingin adresi Tandoğan Meydanı olacak. 3 Mart saat 13.00’te yapılacak miting, “Karanlığa karşı haklarımız için yurttaş buluşması” olarak açıklandı. MANİFESTO ÖDEVİ Bu yılın Oscar’larında, kurgu ve gerçek hiç olmadığı denli iç içeydi. Oscar töreninde “en iyi film ödülünü” açıklamak misyonunu üstlenen Michelle Obama kırmızı halı starlarına nispet yapan bir havadaydı. “Beyaz Saray”dan Oscar’ların dağıtıldığı tiyatro ile canlı bağlantı kuran “first lady”, süper iddialı Hollywood yıldızlarıyla şıklık yarışına girmişti. Moda dünyasında moda olan kâhkülleri, askılı dekolte, gümüş rengi elbisesi ile “Mrs. Obama”yı, Oscar camiası kadınlarından ayırt etmek mümkün değildi. Sesi kısıp salt görüntülere baktığınızda pekâlâ Halle Berryvari hoş bir siyah derili Hollywood yıldızı ile yüz yüze olduğunuzu düşünebilirdiniz. Söylenenlere kulak kabartıldığında ise damardan yapılan bir “Beyaz Saray” propagandası devreye giriyordu. “Bu yıl Oscar’a aday gösterilen filmler bizi güldürdü, ağlattı, birbirimize daha yaklaştırdı” diyordu ABD başkanının eşi: “Bu filmler, çok çalışıp kendimize inandığımızda, her türlü zorlukların üstesinden geleceğimizi gösterdi!” Örneğin hangi zorlukların? Hukuk dışı işkenceyle CIA’nın avladığı Usame bin Ladin’in öldürülüşü ya da gene CIA marifetiyle İran yobazlarının elinden kaçırılan ABD’li yurttaşların kurtuluşunun… Hollywood’la Beyaz Saray arasındaki tüm ölçüler böylece ortadan kalktı. Birlikte bunu gördük önceki gece. Gerçi Holyywood’a öteden beri hep Amerikan emperyalizminin aracı gözüyle bakanlar çok olmuştu ama kurgu ile gerçek hiçbir zaman bu denli içli dışlı olmamış, bu oranda kör kör parmağım gözüne açık ve net hemhal olmamıştı. “En iyi ses kurgusu” ödülünü alan filmlerden biri olan “Zero Dark Thirty” misal tümüyle “embedded” yöntemlerle, Usama bin Ladin’in takibi hakkında CIA’nın verdiği her türlü destek ve bilgiyle üretilmişti. “En iyi film” ödülünü kazanan “Argo” tam bir “CIA güzellemesi” olarak çalışılmıştı. Resmi tarih ve Hollywood’un kurgu dünyası arasında bundan böyle hiçbir boşluk kalmamıştı. Amerikan emperyalizminin, Avrupa solu tarafından ağır biçimde eleştirildiği Soğuk Savaş yıllarının Vietnam filmlerini düşündüm Oscar’ları izlerken. Bu yeni “embedded” prodüksiyonlar yanında, “Müfreze/Platoon” tarzı Soğuk Savaş yıllarının yapımları aklımdan geçti. “Müfreze” vaktiyle örneğin “en iyi yönetmen, en iyi film, en iyi kurgu, en iyi ses” olmak üzere az buz değil 4 Oscar almış bir filmdi ama “savaş, şiddet karşıtı” duruşuyla, resmi tarihe de mesafe koyabilmişti. Oysa bugün bu mesafe sıfırlanmış durumda. Paradigma değişikliği burada. Bu paradigma değişikliğini mesele edecek sol bir kültür de yok artık. Orada burada bazı çatlak sesler çıksa da ana akım medya ile Batılı ortalama izleyicinin tutumu, Hollywood’un “embedded” değişimine ayak uydurmak, hatta alkış tutmak şeklinde. “Alkış tutmak” ifadesini yalnız mecazi anlamda kullanmıyorum… “Argo”yu, geçen güz aylarında, henüz daha film Türkiye’ye gelmeden önce İtalya’da görmüştüm. Roma’da “yalnız yabancı dildeki” gösterimlerin izlenebildiği, salt entelektüel çevrelerin devam ettiği bir sinemada yakaladığım filmin sonunda, seyirciler salonu alkıştan yıktılar. Kalburüstü bir İtalyan sinemasında, “Kurtlar Vadisi” izleyicisi tepkisi görmek beni şaşırttı. Argo’nun öyküsünü muhtemelen biliyorsunuz. 79’da Humeyni yılları Tahranı kaynarken ABD Büyükelçiliği İslamcılarca rehin alınıyor. Konsolosluktan 6 görevli, ilk kargaşada hemen yakındaki Kanada Büyükelçiliği’ne sığınıyor ve burada 79 gün saklanıyor ama ABD’li diplomatların ikametleri uzadıkça, varlıklarının açığa çıkma ihtimali artıyor. Rehineleri buradan çıkarıp gizlice ABD’ye götürmek şart oluyor. CIA görevlisi Tony Mendez (Ben Affleck) bu amaçla yaratıcı bir plan yapıyor. Humeyni tsunamisi ortasındaki İran’a bir “yıldız savaşları” filmi çekmek için gelen Hollywood yapımcısı kimliğine bürünüp Kanada Büyükelçiliği’ndeki diplomatları filmin “kast” kisvesiyle dışarı çıkartıyor ve arkadan Mehrabad Havaalanı’ndan özgürlüklerine uçuruyor. Bu Humeyni Tahranı nere, İtalya nere değil mi? Ne var ki Roma’nın kalburüstü sinemaseverleri dahi, tipik bir “uygarlık çatışması” şablonuyla izledikleri öykünün sonunda artık “uygar Batılıların vahşi İslamcıların elinden kurtarılmasını” alkışlamak ihtiyacı duyuyor. Beyaz Saray propagandası başka deyişle sadece ABD’yi değil, dünyayı ele geçirmiş durumda. Bu Oscar’lar son kertede, işte bu olgunun taçlandırılması. ‘Bilim adına utandım’ Haber Merkezi YÖK’ün, öğrencilerine Komünist Manifesto ile ilgili ödev verdiği gerekçesiyle Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Seydi Çelik hakkında soruşturma başlattığı ileri sürülürken YÖK yetkilileri soruşturma açılmadığını, Çelik’in bilgisine başvurulduğunu bildirdi. Sosyal paylaşım siteleri üzerinden örgütlenen öğrenciler Çelik’in kendilerine yolladığı epostayı da paylaştı. Çelik, mektubunda şu değerlendirmelerde bulundu: “Bilen, araştıran ve sorgulayan bireyler yetiştirmek ve dolayısıyla daha özgür ve daha demokratik bir Türkiye yaratmak sevdamdan vazgeçmem mümkün değil.. Hiç üzülmedim, bunu bekliyordum; her zaman beni üzen YÖK’ün bu şikâyeti ciddiye alması, geldiğimiz demokrasi ortamı işte bu dedirtiyor. Suçlama şu: Sizlere yasadışı olmayan, piyasada satılan ‘Komünist Manifesto’ kitabını ödev kapsamında okutmam. Bilim adına, özgür üniversite adına utandım.” Embedded sinemanın zaferi BMC işçisinin emek direnişi sürüyor İstanbul Haber Servisi İzmir’deki BMC fabrikasında çalışan ve 10 aydır maaşları ödenmeyen 1600 BMC işçisinin direnişi, Levent’te bulunan Yapı Kredi Plaza önünde halaylarla, sloganlarla, zeybeklerle devam ediyor. Türkİş’e bağlı Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, “Çukurova Holding Yönetim Kurulu, bize işçilerin tüm alacaklarının mart ayının birinde ödeneceği sözünü verdi. Eğer alacaklarımız ödenmezse ayın ikisinde bu plazaları, kubbeleri bu adamların başına yıkarız. Holdingin tüm işyerlerinde direnişe başlarız, peşlerini bırakmayız” dedi. Kavlak, BMC işçilerinin ücretlerinin bir yıldır ödenmediğini belirterek “Tam bir yıldır sabırla bekliyoruz. Her yolu denedik. Basın açıklamaları, iş bırakma eylemleri yaptık ama bir türlü sonuç alamadık. Bizim çalışmalarımız sonucu BMC, Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu oldu. Ama sabır taşı çatladı. Biz de yollara düştük. İstanbul’a geldik” diye konuştu. 3 gündür süren eylemlerinin sonuç vermeye başladığını anlatan Kavlak, “İşveren bir maaşımızı yatırdı. Ama bu yetmez, bir senelik alacaklarımızın yatırılması gerekiyor. Bizim alın terimizden, emeğimizden başka hiçbir şeyimiz yok. Ama bizim mangal gibi yüreğimiz var” dedi. (Fotoğraf: CİHAN ORUÇOĞLU) Uygarlık çatışmasına alkış Hasip Dinçsoy İlköğretim Okulu velileri, okul önünde eylem yaptı ‘Öğretmenimizi geri istiyoruz’ İstanbul Haber Servisi Hasip Dinçsoy İlköğretim Okulu’nda müdür yardımcısı olarak görev yapan Bahaddin Nergiz’in Bağcılar’da bir okula tayin edilmesi, öğrenci ve veliler tarafından protesto edildi. Nergiz’in gönderilme kararının durdurulması istemiyle imza kampanyası başlatan veliler, “15 yıldır bu okula emek harcayan öğretmenimizin gönderilmesini istemiyoruz” dediler. Esenler’deki Hasip Dinçsoy İlköğretim Okulu’nun önünde toplanan öğrenci ve veliler, “Bahaddin öğretmen gitmesin” ve “Okulumuz yıkılmasın” sloganları attı. Grup adına basın açıklaması yapan Yeşim Bozoğlu, 700’e yakın imza topladıklarını belirtti. Bozoğlu şunları söyledi: “Duyduğumuza göre bir öğretmen tarafından şikâyette bulunulmuş. Milli Eğitim Bakanlığı’nca Bağcılar’da bir okula gönderilmiş. Okul yönetimi hiçbir açıklama yapmıyor. Kararın durdurulmasıyla ilgili imza kampanyamız devam ediyor. Okulumuzu da çevre planlama adı altında yıkmak istiyorlar. 1. dönem yıkılacak dediler. Biz toplanıp kararı durdurduk. Yanındaki camiyi yıkmayı düşünmüyorlar. Biz evde de ibadet edebiliriz ama çocuklarımız evde eğitim alamaz.” GENÇLİK VE SPOR BAKANI AÇIKLADI MESLEK ODALARI YASASI DEĞİŞİYOR Üniversiteli Odalara sıkı borç içinde denetim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, üniversite öğrencilerinin kredi borçlarını ödeyemediğini, kredi geri ödeme dönemi başlayan ancak ödeme yapmayan kişi sayısının 506 bin 617 olduğunu, toplam borcun da 3 milyar 751 milyon TL olduğunu bildirdi. CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, üniversite gençliğinin kredi borçları ve haciz işlemi yapılan öğrencilerle ilgili soru önergesini yanıtlayan Kılıç, YURTKUR’dan bugüne kadar toplam 10 milyon 157 bin 89 öğrencinin kredi aldığını belirtti. Kredi geri ödemelerinde yeni bir düzenlemeye gidildiğini, sigortalı bir işe girilinceye kadar borçların ödemesinin başlatılmadığını söyleyen Kılıç, “Bunun için kişinin yapması gereken tek şey, sigorta kaydı olan bir işte çalışmadığını bir dilekçeyle Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü’ne bildirilmesidir” ifadelerini kullandı. Kılıç’ın açıklamalarını değerlendiren CHP’li Acar da “Türkiye üniversiteli işsizler ülkesi haline geldi. 500 bini aşkın öğrenci kredi geri ödeme dönemi geldiği halde ödeme yapamıyorsa, bunun iyi sorgulanması gerekir. Bu tablonun oluşmasında hükümetin yanlış politikalarının etkisi vardır” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Torba yasa tasarısıyla birlikte, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Odalar ve Borsalar Yasası’nda değişiklik yapılıyor. Yasayla bakanlığın denetimine tabi olacak odalar, borsalar, birlik ile bağlı ve ilgili kuruluşlar, müfettişlerinin talebi üzerine her türlü belge, defter, kayıt ve bilgileri ibraz edecek. Kamuoyunda torba yasa olarak bilinen “Gümrük Yasası ile Bazı Yasa ve KHK’lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı”nın görüşmelerine Meclis Genel Kurulu’nda başlandı. Yapılan değişiklikler kapsamında ilgili bakanlıklar, TOBB üzerindeki denetim mekanizmasını ayrıntılı bir şekilde çalıştırabilecek. Oda ve borsalarda seçilme hakkının kullanılabilmesi için, tüzelkişi üyelerde gerçek kişi temsilcinin işletmenin ortağı ya da yöneticisi olması bu durumun seçimden en az 6 ay öncesini kapsaması, gerçek kişi üyelerde ise kişinin işletmenin sahibi veya ortağı olması şartı aranacak. Bu şartlar, şubeleri temsil edenler için de aranacak. Yasa, iş dünyasına ilişkin olumlu yönde değişiklikleri de beraberinde getiriyor. Bu kapsamda işletme sahipleri ile esnaf ve sanatkârın kullanacakları kredi kefilliğinde eşin rızası kaldırılıyor. 4 kişiye 63’er bin lira ? ANKARA (AA) On Numara oyununun bu haftaki çekilişinde 10 bilen 4 kişi, 63 bin 122 lira ikramiye kazandı. Şanslı numaraların; 2, 4, 5, 6, 8, 11, 14, 17, 22, 26, 31, 34, 35, 36, 45, 52, 55, 59, 66, 69, 72 ve 73 olarak belirlendiği çekilişte 9 bilenler 1285 lira 55’er kuruş, 8 bilenler 68 lira 30’ar kuruş, 7 bilenler 14 lira 20’şer kuruş, 6 bilenler 2 lira 70’er kuruş ve hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyenler 2 lira 55’er kuruş ikramiye alacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear