02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 ŞUBAT 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA İNCELEME 7 İkinci Dünya Savaşı’ndan nasıl kaçındık? ‘Veni, Vidi, Vici’ Başlıktaki sözler Latince, Türkçesi “geldim, gördüm, yendim” anlamında. Tarihin önemli sözleri arasında yer alan, “Veni, vidi, vici” MÖ 47 yılında Roma İmparatoru Jül Sezar tarafından senatoda söylenmiş. Jül Sezar, Küçük Asya’da Zela (Niksar) dolaylarında Pontus kralı Pharnekes’in yenildiğini, yani Roma ordularının zaferini böyle kısa ve öz bir biçimde açıklamış. Evet, elinde zaferini gösteren herhangi bir fotoğraf olmayan Jül Sezar, bu üç sözcükle, en kısa yoldan, elde edilen zaferi müthiş bir ustalıkla anlatıyor. “Geldim, gördüm, yendim.” Tam bir algı yöneticisi. Başbakanımızın, ağır bir ameliyattan çıkmış, yoğun bakımdaki bir paşanın ellerini şefkatle tutmuş, “Geçmiş olsun” dediği fotoğrafa bakarken benim aklıma Jül Sezar’ın bu sözleri geldi. Ben fotoğrafı zaferin fotoğrafı gibi algıladım. İşte buyurun, “geldim, gördüm ve yendim”. Askeri velayetin yenilgisini görsel olarak bundan daha iyi hiçbir fotoğraf anlatamazdı. Ve Başbakan’ın algı yönetimine bir kez daha şapka çıkardım. Bravo! Başbakan’a şapka çıkarırken bir kısım köşe yazarlarının bu durumu, farklı yorumlamalarına şaşıp kaldım. “Başbakan değişmişmiş.” “Hukuksuzluk onu bile endişelendiriyormuş.” Vay, vay, vay... Başbakan neden değişsin? Sahi neden değişsin? Egoları tavan yapan, çıktıkları tartışma programları artık ilkokul münazara seviyesine inen ama gene de kendilerini ülkeyi yönettiklerini sanan bir kısım zevat, Başbakan’ın onu seçimle başa getiren büyük çoğunluğa verdiği mesajı ne yazık ki, göremiyorlar. Bu fotoğrafla Başbakan, dini menkıbeler ve kahramanlık hikâyeleriyle büyüyen yurttaşlarına, korkusuz ve bağışlayıcı bir komutan imajını verdi. Camilerin önünde satılan resimli din kitaplarına alıp bir bakın, “bağışlamak” o kitaplarda peygamberlerin ve Tanrı’nın en büyük özelliği olarak belirtilir. Başbakanımız da düşmanını bile bağışlıyor. Ve bağışlanmayı canı gönülden kabul eden bir paşa! Üstüne üstlük mahpustaki bazı paşalar da bir gazeteci bayanın yazdığı gibi “Erdoğan’ın sağlığı için duaya başlamışlar.” Gerçekten yazık, aynı Başbakan, Ergenekon davası tutuklusu ve suçunun ne olduğunu asla öğrenemediğimiz Kuddusi Okkır’ın ölümüne seyirci kalmıştı. Bütün bunları düşünürken aklıma inancın ne denli kutsal bir şey olduğu geldi. Yakın geçmişte cezaevlerinde bulunan KCK, PKK tutuklularının ölüm oruçlarıyla sarsılmıştık. Gene ölüm oruçlarıyla F tipi cezaevlerini protesto edenlerin teker teker ölümlerinden kendimizi sorumlu tutup derin bir vicdan yarasıyla birlikte yaşamaya mahkum olmuştuk. Çünkü onların “daha eşiklikçi” bir dünya için umutları vardı ve bu umutları uğruna ölümü göze almışlardı. Şimdi düşünüyorum, paşanın kızı, “Babam yorgun ve kimseyle görüşecek durumda değil” diyerek Başbakan’ın görüşme isteğini reddetseydi ne olurdu? Bilmiyorum. Bu arada karaciğer kanseri olan Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun iki kez reddedilen tahliye talebinden sonra artık tahliye talebinde bulunmayı reddetmesi, beni çok etkiledi. İnönü Üniversitesi’ni çağdaş, üretken, kayısı sarısı Malatya’ya çok yakışan bir üniversiteye dönüştüren Hilmioğlu’na içim yanıyor ve vakur duruşundan ötürü teşekkür ediyorum. Bir ülke tarihinin en önemli olaylarından biri hakkında, doğru bir görüşe sahip olamamanın nedeni ne olabilir? İsmet İnönü’nün, topraklarımıza saldırı olmadıkça savaş dışında kalma politikasının nesnel olarak değerlendirilebilmesi çok mu zor? Bunu yapamamanın nedeni, gerekli sorumluluk duygusundan, belgelerden, bilgilerden veya yorum yeteneğinden yoksun olmak mı? Yoksa düşünce ve davranışlara sadece kötü niyetin hükmetmesi mi? l Türkiye bu savaşı kaldıramazdı 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Churchill ve İnönü Polonya’yı işgal etmesiyle insanlık tarihinin gördüğü en büyük ve yıkıde onlara aynı desteği otomatik ve Kurtuluş Savaşı’nda kazandıklacı savaş başladığında, Türkiye heolarak sağlaması hükmü getirilmirı büyük zaferlerin etkisi ve yarattığı nüz 16 yaşında genç bir cumhuyordu. İngiliz tarafının bütün ısrarısaygınlıktı. Örneğin Alman mekariyetti. Ekonomik bakımdan kenna rağmen Türk tarafı böyle bir yünize birlikleri karşısında ilk aşamadi ayakları üzerinde durabilmek için kümlülüğe yanaşmadı. Ayrıca antda gerekli sınır direnişi belki yetebüyük bir çaba gösteriyordu. Silaşmanın 4. maddesine göre İngilrince sağlanamayacaktı ama daha yasi ve ekonomik bağımsızlığa bütere ve Fransa’nın bir Avrupa devsonraki alan savunmasında Türkle yük önem verilmekle birlikte, ülletinin saldırısına uğramaları halinrin etkili olacaklarına kesin gözüyle ke henüz büyük tehlikeler karşıde Türkiye sadece müsamahakâr bakılıyordu. sında kendisini ekonomik ve askebir tarafsızlık (benevolent neutraAlman orduları 1941 yılının Mart ri bakımdan emniyette hissedebilelity) uygulayacaktı. Bunlara ek olaayında Balkanlar’a girdiğinde, Hitcek bir duruma gelememişti. Silahlı rak antlaşmanın iki numaralı proler, İnönü’ye 3 Mart 1941 tarihli bir Kuvvetler, silah, araç, eğitilmiş sutokolüne göre Türkiye, Sovyetler mektup gönderdi. Bu mektubunbay ve asker kadrosu bakımından Birliği ile savaşa meydan verebileda Hitler, Bulgaristan’daki askerlebüyük bir savaş için henüz çok yecek her durumda antlaşmaya bağrini Türkiye sınırına yaklaştırmayatersiz durumdaydı. (1938’de Silahlı kalmaktan muaf tutuluyordu. Yacağını, ancak bu durumun Türk hülı Kuvvetler, 20 bin subayı, 174 bin ni bu protokol, Türkiye’ye Sovyetkümetinin tutumlarını değiştirmeaskeri bulunan, 11 ordu grubu, 23 lerle savaşa yol açabilecek hiçye mecbur edecek önlemler almatümen, 1 zırhlı tugay, 3 süvari tubir eyleme katılmama hakkını veridığı takdirde geçerli olacağını söygayı ve 7 sınır garnizonundan oluyordu. (Bu antlaşmaşuyordu. Üstelik bu birlikler de bünın bir protokolü olarak yük ölçüde Birinci da İngiltere ve Fransa, Dünya Savaşı’nın Türkiye’ye savaş malsilahlarıyla donazemesi kredisi olarak tılmışlardı. Savaş 25 milyon sterlin, 16 başladığında semilyon sterlin değerinferberlik sonucunde külçe altın ve 3.5 da asker sayısı bir milyon sterlinlik de bir milyona ulaştı). kredi transferi sağlaİsmet İnönü’nün yacaklardı.) ve diğer yöneticilerin hedefi, ülkeye doğrudan bir asl İnönü: ‘Ben keri müdahale olEnver Paşa madıkça savaşa değilim’ kesinlikle karışman mak doğrultusuner’i Hitl lf Ado er, iml Nazi Almanya’sının adaleti. Hâk Fransa’nın 1940 yıdaydı. Bu tutumlaa sadakat yemini ediyorlar. sın şah lında birkaç hafta içinrını da savaşın sonude Nazi kuvvetlerine na kadar çok dikkatteslim olması, Türkiye’nin bu antli ve hassas bir diplolaşmadaki yaklaşımının doğruleyerek bir yandan da gözdağı vematik çizgiyi izleyerek sürdürdüler. luğunu kanıtlayan olaylardan biriyordu. İnönü 12 Mart 1941 tarihri olmuştu. Türkiye savaş boyunli cevap mektubunda aynı biçim l Üç ülkeden gelen ca İngiltere’nin kendisini savaşa de, Türkiye’nin de Alman birliklebaskı ve başarının sırrı rine karşı tutumunun aynı olacaçekme doğrultusundaki ardı arkası gelmeyen girişimlerine direnmeğını, fakat bu durumun Alman hüTürkiye, 19391945 yılları arasınsini bildi. (29 Ocak 1941 tarihinkümetinin tutumlarını değiştirmeda İngiltere, Almanya ve Sovyetler de Churchill, İnönü’ye yazdığı özel ye mecbur edecek önlemler almaBirliği gibi üç büyük gücün sürekli mektupta, Türkiye’nin derhal İngidığı takdirde geçerli olacağını söybaskısına karşı hareket özgürlüğüliz Hava Kuvvetleri’ne mensup üç lüyordu. Bu cevap, gücünün dorunü korumayı başardı. avcı ve yedi bombardıman filosuğundaki Hitler’in o güne kadar karTürkiye’nin bu başarısının en büna havaalanı tesisleri sağlamasışılaştığı en sert ve kararlı tavırlaryük nedeni, topraklarına bir müdanı istiyordu. İnönü verdiği cevapdan biriydi. (Altan Öymen, Hitler’in hale olduğu takdirde buna şiddetta böyle bir şeyin Türkiye’nin savave İnönü’nün bu mektuplarının tam le karşı koyacağını, savaşan tarafşa girmesi demek olduğunu ve kametnini, 8 Mayıs 2010 tarihli Radilara çok açık ve kararlı bir şekilde bul edilemeyeceğini belirtti. İnönü, kal gazetesinde açıkladı.) açıklamış olmasıdır. Savaşan ülkeChurchill’in bu önerisiyle ilgili olaTürkiye’nin savaş dışında kalmaler Türkiye’nin bu konudaki kararlırak yakın çevresine de “Ben Enver yı başarmasının diğer önemli bir lığına inanmışlardı. Paşa değilim, beni savaşa sürüklenedeni, 19 Ekim 1939’da imzalaTürkiye’nin bu açıklaması tarafyemezler” demişti. nan TürkİngilizFransız üçlü antlar üzerinde nasıl etki yaratabildi? 24 Kasım 1942 tarihinde ise laşmasının, Türkiye açısından son Hepsi de Türkiye’nin ekonomik ve Churchill, Stalin’e gönderdiği mederece akıllıca düzenlenmiş (ve askeri bakımdan çok güçsüz dusajda, “Benim görüşüme göre hesonra da büyük bir ustalıkla yönerumda olduğunu, en yeni ve güçlü pimiz Türkiye’yi yanımızda savatilmiş) olmasıdır. Bu antlaşmanın askeri teknoloji araçları karşısında şa sokma çabalarını tazelemeliyiz.” son şekline göre, İngiltere ve Frantutunamayacağını biliyorlardı. BuStalin’in dört gün sonra verdiği cesa, Türkiye’nin herhangi bir Avrupa na rağmen Türkiye’nin bu tutumuvap ise şöyleydi: “Türkiye’yi baülkesinin saldırısına maruz kalmanu ciddiye almalarının nedeni, yiharda savaşa sokmak için mümsı halinde ona her türlü aktif desne büyük zorluklar karşısında Türkkün olan her şey yapılmalıdır. Hitteği sağlamayı taahhüt ediyorlarlerin Çanakkale’deki direnişlerinin ler ve suç ortaklarının yenilgisini dı. Ancak bu durumda Türkiye’nin Yararlanılan KAYNAKLAR çabuklaştırmak bakımından bu çok önemlidir.”) Beş yıldan fazla süren savaşın değişen her aşamasında Türkiye, gelişmeleri dikkatle izleyerek ve çok yönlü bir diplomasi izleyerek kendisini korumasını bildi. l Onlar uluslarını korudular Niyazi Berkes, anılarını anlattığı “Unutulan Yıllar” adlı eserinde, Türkiye’nin savaş dışında kalmasındaki İnönü’nün rolünü küçümsemekte ve savaşa girmemiş olmamızı, Almanya’nın bizim tarafsız kalmamızdan hoşnut olmasına bağlamaktadır. Bu görüş, öncelikle Almanya’nın bize karşı tutumunun savaşın değişik aşamalarında farklı olduğunu ihmal etmesi bakımından hatalıdır. Öte yandan Almanya’nın savaş boyunca tutumundaki değişmeyen tek şey, Türkiye’yi hep kendi yanına çekmeye çalışması olmuştur. Özellikle de Sovyetler Birliği’ne karşı başlattığı savaşa Türkiye’yi de dahil etmeye çok çalışmıştır. (Almanların Türkiye’den geçerek etki alanlarında bulunan Suriye’ye ve Irak’a yardım etme talepleri de kesin olarak reddedilmişti). Ayrıca daha önemli olan gerçek, özellikle İngilizlerin bütün savaş boyunca Türkiye’nin savaşa girmesi için yaptıkları bitmek bilmeyen baskılarıdır. Türkiye’nin bu uzun savaş sürecinin herhangi bir aşamasında bir zayıflık, dikkatsizlik veya tereddüt göstermesi durumunda kendisini savaşın ortasında bulması işten bile değildi. Ama Türkiye bu hataya düşmedi. Selim Deringil, “Denge Oyunu” adlı eserinde, İkinci Dünya Savaşı’nın kapsamlı bir panaromasını sunmakta ve binden fazla bilgi ve belgeye dayanarak ve gerçekçi çözümlemeler yaparak İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin tutumunu incelemektedir. Deringil’in eseri, bu konunun aydınlatılmasına büyük katkılar sağlamaktadır. Bugün herkes, İkinci Dünya Savaşı’na girmekten kaçınmış olmamızın doğru bir politika olduğu konusunda hemfikirdir ve çok yıkıcı bir savaşı atlatmış olmaktan dolayı da mutluluk duymaktadır. Ancak bu sonucu sağlamış olanların büyük mücadelelerini de önce öğrenmek ve sonra da onların fedakârca ve akıllıca yürüttükleri bu siyasete saygı duymak gerekiyor. Bir ulusun fertlerinin, ulusu büyük bir savaş felaketinden kurtaran yöneticilerine göstermeleri gereken bir saygıdır bu. Bayat ekmekten KAYSERİ İSTANBUL (AA) Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nün hazırladığı “Bayat Ekmeklerin Çerez Gıda Üretiminde Değerlendirilmesi” projesi kapsamında, öğütülüp toz haline getirilen bayat ekmekten deneme amaçlı cips üretildi. Ekmek israfının önüne geçilmesi amacıyla 20 Şubat’ta başlatılacak kampanya kapsamında da fırınlarda bayat ekmekler tazesiyle değiştirilebilecek. ERÜ Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Hayta, öğretim görevlileri Ferhat Yüksel ve Sefa Karaman tarafından hazırlanan ve TÜBİTAK’a sunulan projenin başarılı bulunduğunu ve desteklenmesine karar verildiğini söyledi. Türkiye’de her gün 6 milyon, yılda 2.1 milyar ekmeğin israf edildiğini anımsatan Prof. Dr. Hayta, proje sayesinde özellikle çocuklar tarafından fazlaca tüketilen ve obeziteye neden olan cipslerin daha sağlıklı hale getirilebileceğini vurguladı. Öte yandan, Ekmek Sanayi İşverenler Sendikası Sekreteri Cihan Kolivar, ekmek israfına destek vermek vermek için 20 Şubat’ta başlatacakları kampanya ile bayat ekmeğin fırınlarda ücretsiz olarak tazesiyle değişitirileceğini söyledi. Kolivar, vatandaşların yarım veya dilimlenmiş ekmek getirmeleri halinde bile tazesini alabileceklerini belirtti. cips üretildi Bayat’ı getir tazeyi götür l Selim Deringil; Denge Oyunu (İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin Dış Politikası), 3. baskı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2003. Niyazi Berkes; Unutulan Yıllar, Hazırlayan: Ruşen Sezer, 2. baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 1997.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear