29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2013 SALI 2 Onlar binlerce... Belki de on bin... Daha da çok... Tıkmışız hepsini, çeşitli şüphelerle suçlu sayarak. Eskiden yoktu şüphe üstüne insanları tutuklamak, mahkemelerde de mahkum edip, on yıl, yirmi yıl ceza vermek... Bir ilgilenen çıksa da “içerde”kilerin gerçek sayısını hesaplasa... Özellikle son on yıllık AKP iktidarında daha önce yaşanmamış şeyler oldu. Hapishane hücreleri sayısız generalle dolu. Kimi dört yıldır yatıyor. Arada bir “Ben neden suçlu sayılıyorum” diye sorana, gerekli yanıtı kim verebilir? Dışardakilerden biri de sensin ey okurum. Ben de dışardakilerdenim. Niye içerde olunur, niye dışarda kalınır? Bugün sayısız genç adam içerde yatıyor yıllardır. Mahkemelerde niye suçlanmışlar, OLAYLAR VE GÖRÜŞLER birilerinin şüphesi onları sanık yapmış, sonra da üç beş yıllık hapishaneci... İçerde kitaplar yazılıyor. Mahkemelerdeki iddianameleri kat kat aşan savunmalar yazılıyor. Boşa mı gidiyor bunlar? İlle de şüphelendiğiniz kişi hapse atılacak, gerçekte suçu ne belli değil. İşin tuhafı, o suçlanan kişi de bilmiyor. Bilmeyerek yatıyor hücrelerde. Yıllar geçiyor, kimse anımsamıyor olup bitenin yanlışlığını... İçerdekiler bir kez boyun eğmiş, yasalara mı, yargıya mı, yoksa belirli gücü elinde tutan iktidara mı? Bir kez seçimde oy almışsan her şey elindedir. Yasa masa olmuştur, yargı da başka bir masal... İçerdekiler bir gün başkaldırıp hesap soracak mı dersiniz? Evet, ne dersiniz?.. İçerdekiler hangi yasadışı işlerden dolayı? Hayır, hiçbirinin belirli bir suçu yok, ama gazeteler, radyolar, TV’ler tersini söylüyor. Onlar şüphelidirler, derken suçludurlar; mahkeme karar verse bir türlü, veremese başka türlü... Pek çok gazeteci arkadaş da içerde. Ne zamana kadar, belli değil... Demokrasi var diyoruz. Var mı? Nasıl demokrasi bu? Binlerce insanımız Silivri’lerde, özgürlükten uzakta. Hangi çağdaş bir ülkede nice generaller, nice aydınlar, bilginler, birtakım şüpheler üzerine içerdeler? Durup dururken Yengilerinin Yıldönümünde İsmet İnönü’yü Anmak Böyle umutsuz, korkunç ve kritik bir zamanda sayı ve silahça çok üstün bir düşmanla girişilen savaşta, soyadının Atatürk tarafından İnönü konulmasını sağlayan iki zaferiyle Albay İsmet, Mustafa Kemal Paşa’nın söylemiyle “vatanın makus talihini (ters alınyazısını) yenen” ilk Türk komutanı oldu. Bağlama... Grup Yorum’u bastılar... Baktılar bağlamaları var... Bağlamadaki parmak izlerini aldılar... H En tehlikelisi çünkü... Bomba patladığında, tehlikesi hadi elli metredir... Bunda “Sol” perdesine bastı mı, tınısı binlerce kilometre uzaktaki mazlumların ta yüreğinde patlar: “Şu dünyada ölüm var Yoksulluk var zulüm var Eğme başın namerde Yüreğin var dilin var...” H Bağlamanın yakalandığı yerde “kozmik bilgilerin” de ele geçirildiğini yazdılar yandaş medyada... Doğrudur, kozmiktir... Bastı mı Grup Yorum’un parmağı bağlamanın perdesine, tınılar uzaya çıkar, evrene yayılır, yer gök inler... Bir kasaba kızının sesinde, bir askerin nöbetinde, bir öğrencinin kulaklığında, bir ev kadının mutfağında yankılanır: “Günlerim gecelerim Dost adını hecelerim Günlerim hey gecelerim Biter bir gün acılarım...” H Medyaya göre, koçbaşı ile on bir çelik kapıyı kırmışlar içeri girmek için... Helikopter havada, gece karanlığında basmışlar çelik yelekli, kasklı, silahlı timler... Baktılar orada duruyor: Bağlama... “Boru” değil... Üzerindeki parmak izini aldılar... Ne kadar tehlikeli bi şey... Çünkü televizyon televizyon dolanıp konuşuyor; yalan dolan, palavra, sahte, ikiyüzlü, dinleyen yok, inanan yok... Ama Grup Yorum’un bağlaması penayı tele vurdu mu.... “Cemo...” “Keskin bıçak...” “Ah gülüm...” “Gel ki şafaklar tutuşsun...” Meydanlara sığmayan insanlar katılıyorlar... Dünyanın en güçlü örgütü harekete geçiyor; vicdanı hür, aklı hür, yüreği hür olanlar... Hep bir ağızdan bağırıyorlar... Çığlık çığlık... “Ateşler tattım geldim Türküler yaktım geldim Ay öptü gözlerimi Korkuyu yıktım geldim...” B Doç. Dr. Necati Ulunay Ucuzsatar ilindiği gibi, içinde bulunduğumuz 611 Ocak / 23 Mart1 Nisan süreci; 1921 yılında, İnönü’de kazanılan Birinci ve İkinci İnönü savaşlarının kazanıldığı bir süreçtir. Bu yazıyı, “Ya istiklal ya ölüm!” parolasıyla başlatılan “Bağımsızlık (İstiklal) Savaşı”mızın en kritik zamanında, düşmanın Ankara’ya yürümesini önleyerek, yakın tarihimize iki görkemli yenginin (zaferin) kaydedilmesini sağlayan ulusal kahramanımız ve atamız merhum İsmet İnönü’nün anısına ithaf ediyorum. Şevket Süreyya Aydemir, İsmet İnönü’yü Ulusal Savaşım’ın (Milli Mücadele’nin19181923) “İkinci Adam”ı olarak ölümsüzleştirdi. Bernard Shaw “Birinci adam güneşi, ikinci adam gölgeyi sever” demişti. Shaw’ın bu söylemi Atatürk ve İnönü için değildi. Ancak, dünya tarihinin adı geçen iki büyük adamı, Türk ulusunun en dehşetengiz ve acılı dönemlerinden olan Balkan (19111913), Birinci Dünya (19141918) ve Türk Bağımsızlık (İstiklal, 19191922) savaşlarını birlikte yaşadılar. İsmet Paşa, ulusumuzun can çekiştiği böyle bir dönemde yurdun kurtarılması ve tam bağımsızlığı yolunda gerçekten her zaman Mustafa Kemal’in yanında ve onun desteğinde, bizlere bugün de örnek olacak bir sadakat ve bağlılıkla hizmette bulundu. H. Edip Adıvar’ın “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adlı yapıtında ortaya koyduğu gibi, özellikle Birinci Dünya ve Bağımsızlık savaşları sırasında, vatanın içinde bulunduğu tablo karanlık bir tabloydu. O günler kara günlerdi. Çökmek üzere olan en son Türk imparatorluğunda yüz binlerce Türk çocuğu; amacı akıl ve mantığa, bilim ve tekniğe dayandırılmamış sınırsız bir serüven için Kafkasya’da, Galiçya’da, Balkanlar’da Romanya’da, Makedonya’da, Batı Trakya’da, İran’da, Libya’da, Mısır’da, Hicaz’da, Asir’de, Yemen’de, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Sarıkamış’ta ve Çanakkale’de çarpışarak kanını oluk oluk akıttı. İnönü, 24 Eylül 1884’te, “Mustafa İsmet” adıyla yaşanan o acı ve kara günlerin başlamasından önce dünyaya geldi. 18771878 TürkRus (93) Savaşı’nda Şıpka Geçidi’ni kahramanca savunan Hulusi Paşa’nın: “Büyüdüğün zaman ne olacaksın?” sorusuna “Asker” yanıtını verdi. Bu yanıtı, 32 yaka (apolet) numarasıyla Sivas Askeri Rüştiyesi’ne girince gerçekleşti. 1 Eylül 1903’te Topçu Harbiye Mektebi’nden Teğmen rütbesiyle mezun oldu. Yaşamı boyunca desteği ve gölgesinde kalacağı Atatürk’le, Pangaltı’ndaki Erkânı Harbiye’de (Harp Akademisi) tanıştı. Akademiyi 26 Eylül 1906’da kolağası (yüzbaşı) olarak bitirdi ve 2 Ekim 1906’da Edirne’de askerlik yaşamına atıldı. Orada 8. Sahra Topçu Alayı’nda bir bölük komutanı iken takdirlerini kazandığı Cevat Paşa tarafından ordu karargâhına alındı ve yüzbaşı rütbesiyle ordudaki paşalara ve yüksek rütbeli komutanlara, aylarca, tümen tabiyesi (taktiği), sevkul ceyş (strateji) ve topçuluk dersleri verdi. Onaylamayıp Genelkurmay Başkanlığı’nı uyardığı halde, Balkan Savaşı’nın çıkacağı bir zamanda Yemen’e gönderildi. BeytuşŞaban Muharebeleri başarısı sonrasında 26 Nisan 1912’de binbaşılığa yükseltildi. Birinci Dünya Savaşı’nda, 14 Aralık 1915’te albaylığa terfi ettirildi ve Doğu’da 2. Ordu Komutanlığı’na atandı. Burada 1907 ve 1909 Selanik buluşmalarından sonra ilk kez 1314 Mart 1916’da, Diyarbakır’da karşılaştığı Çanakkale zaferi kahramanı Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde 2. Ordu Kurmay Başkanı oldu. Mustafa Kemal, Muş ve Bitlis’i Ruslardan kurtardıktan sonra 30 Aralık 1916’da Albay İsmet’i kendi ordusunun 4. Kolordu Komutanlığı’na atadı. İşte bu tarihten itibaren yakın tarihimizin iki büyük önderi birbirlerine derin bir sevgi ve saygıyla kalben bağlandılar ve düşüncede, yurdun kurtarılması için kararlılıkta ve sonrası devrimlerin gerçekleştirilmesinde bir ve beraber hareket ettiler. Suriye ve Filistin’deki çarpışmalarından sonra Birinci Adam ve İkinci Adam, imparatorluğun çöküşünü ve acısını birlikte yaşadı. Osmanlı Devleti’nin teslim olup 30 Ekim 1918’de Mondros Silah Bırakışması’nı imzalamasından sonra, aralarındaki gizli paylaşım antlaşmalarını yürürlüğe koyan emperyal devletler, Atatürk’ün deyimiyle elde kalan en son “Türk atayurdu”nu istilaya giriştiler. İngiltere, imparatorluğunun çıkarları için 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusunu İzmir’e çıkardı. Doğudan Ermeniler, güneydoğudan Fransızlar ve Ermeni komitacıları ve batıdan Yunanlılar talan, yağma, ve vahşetle saldırılara koyuldular. Albay İsmet 1920 yılında İstanbul’dan kaçtı ve Ankara’da yeniden Mustafa Kemal Paşa ile buluştu. O Ankara’ya vardığı zaman, Trakya ile KocaeliBursaUşakDenizliMuğla hattına kadar olan Batı Anadolu toprakları ve Güneydoğu illerimiz düşmanın işgali ve zulmü altındaydı. Doğuda Ermeniler, 1917 Bolşevik ihtilali nedeniyle çekilen Rus ordularının yerini almış katliam yapıyordu. Yurdun iç cephesi de padişah fermanı ve şeyhülislam fetvasıyla çıkarılan ayaklanmalarla çöküyordu. Ordu, silah, cephane ve para yoktu. Kazım Karabekir Paşa’nın Ermenileri yenmesi ve 4 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması’yla Doğu topraklarımızın kurtarılmasından sonra Batı cephesinde, henüz Kuvayı Milliye adı verilen halk güçlerinden düzenli bir ordu kurulmaya başlanması sırasında Demirci Mehmet Efe, Çerkez Ethem ve kardeşlerinin ayaklanmasını fırsat bilen İngilizler, Yunan ordusunu kuzeyden Bursa’dan ve güneyden Uşak’tan EskişehirAnkara yönünde saldırıya geçirdiler. Böyle umutsuz, korkunç ve kritik bir zamanda sayı ve silahça çok üstün bir düşmanla girişilen savaşta, soyadının Atatürk tarafından İnönü konulmasını sağlayan iki zaferiyle Albay İsmet, Mustafa Kemal Paşa’nın söylemiyle “vatanın makus talihini (ters alınyazısını) yenen” ilk Türk komutanı oldu. İnönü Zaferi’nin değerini Atatürk “…Yeni Türkiye Devleti’nin küçük, fakat ulusal ülkülü (milli mefkureli) genç ordusu, en dar bir hesapla üç kat üstün düşmanı İnönü Meydan Muharebesi’nde yendi… İç hatların kullanılmasında savaş tarihine parlak bir örnek yazdı… İnönü yengisi (zaferi) Türk yurdunun, Türk bağımsızlığının ilk zafer müjdecisi olmuştur. Bu nedenle bu yengiyi kazanan Türk ordusunun tüm mensupları, dünya tarihinde unutulmaz şanlı bir menkıbe sahibi olarak sonsuza değin yaşayacaklardır… Bu münasebetle Türk ordusu gazilerini saygı ve minnetle yad ederim. Ve şehitlerimizin aziz ruhlarına kutsamalarımı (takdisatımı) takdim eylerim” söylemiyle vurguladı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear