23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 OCAK 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Devrime Olan Hınç Uğur Mumcu, geliştirdiği bir tezin üzerinde özellikle dururdu: Ona göre, Türkiye üzerindeki kanlı oyunların başlangıcı Kıbrıs Barış Harekâtı’na denk düşer. Türkiye’nin bağımsız hareket etmesini, yeni sömürgeci güçlerin bölge üzerindeki tasarımlarına karşı çıkmasını simgeleyen Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası, Türkiye kargaşa ortamına özellikle sürüklenir. Uluslararası Ermeni şiddet örgütü ASALA’nın eylemleri, Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında patlak verir. İç terörle Görüş YÜKSEL PAZARKAYA Saflık eşgüdümlü biçimde 1980’e doğru tırmanır ve 1982’de sahneden çekilir. Lübnan’da PKK ile ASALA arasında bir toplantı yapılır, ondan sonra da PKK terörü başlar. Mumcu’nun da saptadığı gibi, PKK, küresel egemenlerin Türkiye’nin başına tebelleş ettikleri uluslararası bağlantıları olan bir örgüttür. Özetle; PKK sorununun, aynı egemenlerin bir zamanlar paketleyip Türkiye’ye iade ettikleri İmralı’daki ile pazarlık yapılarak çözüleceğine inanmak, tek kelimeyle saflıktır. 1923 devrimiyle derdi olan AKP, hıncını Atatürk Orman Çiftliği’nden (AOÇ) çıkarıyor. AOÇ toprakları üzerine koskoca bir başkanlık sarayı dikmek yetmedi, şimdi de Avusturyalı mimar Ernst Egli’nin tasarladığı ve 1937’de yapımı tamamlanan AOÇ’deki Tekel Bira Fabrikası’nı yıkacaklar. Yerine, TBMM Başkanlığı “düğün salonu” yapacak... Ankara’nın sorunları ile yakından ilgilenen CHP milletvekili Levent Gök, Tekel Bira Fabrikası’nın hukuksal açıdan yıkılamayacağını söylüyor ve iki temel neden sıralıyor: 1 Atatürk’ün 1937 yılında çiftliklerinin ulusa devri hakkındaki kalıtı, AOÇ içindeki Tekel Bira Fabrikası’nın yıkılmasına engeldir. 2 Türkiye’nin de onayladığı 1985 tarihli Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi’ne göre; tarihsel, arkeolojik, sanatsal, bilimsel, sosyal ve teknik bakımlardan önemleri nedeniyle dikkate değer binalar ile diğer yapılar ve bunların müştemilatı ile tamamlayıcı kısımları “mimari miras” olarak kabul edilir. Sözleşmeyi onaylayan ülkeler, tüm korunan varlıkların bozulmasını, hasar görmesini veya yıkılmasını önlemeyi taahhüt ederler. AOÇ’ye yönelik yıkıcılığa karşı birçok demokratik kitle örgütü, “Başkent Dayanışması Bileşenleri” adıyla 18 Ocak saat 12.00’de AOÇ’de Orman Genel Müdürlüğü önünde “AKSaray inşaatını mühürlüyoruz” başlıklı bir eylem düzenleyeceklerini duyurdu: “AOÇ, 1925 yılında bozkırın ortasında bir vaha olarak planlandı. 1937 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyet mektubuyla Türkiye Cumhuriyeti’ne emanet edildi. AOÇ’de her dönem talan yaşadı ama son yıllarda artık bu talan aymazlığa ulaştı. Almanya’da Sosyal Demokrasi 150 yaşında Toprak bütünlüğü, parçalanarak, başbakanlık hizmet binası (AkSaray), TBMM Kongre Merkezi, Disneyland, çiftlik kavşağı gibi düzenlemelerle AOÇ’nin kalbine bir hançer saplandı. Başkentin tam orta yerinde, en büyük hukuksuzluk ve vicdansızlık yaşanıyor. İmzalar toplanıyor, tepkiler dile getiriliyor, kurumlar kapı duvar. AKSaray kaçak göçek yükseliyor. Mademki kurumlar görevlerini yerine getirmiyorlar, o zaman bu kaçak inşaatı kamu vicdanı adına mühürlemek bize düşer.” Almanya’nın en eski partisi, Sosyal Demokrat Parti (SPD) 150 yaşında. Bu konuda ilk etkinlik, FriedrichEbert Vakfı’nın Bonn’daki merkezinde 150 yıllık tarihe yönelik bir sergi ve toplantıyla gerçekleşti. Davetli olarak izledim toplantıyı ve sergiyi gezdim. (Vakfın Türkiye ile yaklaşık kırk yıldır sorunları var.) İngiltere ve Fransa gibi ülkelere göre Almanya’da sanayileşme görece geç başladı. Dolayısıyla işçi hareketleri de. İlk işçi hareketleri, Marx ve Engels’in 1848 yılında Londra’da yayımladıkları Komünist Manifesto’dan birkaç gün sonra Paris’te başlayan devrim hareketinin Almanya’ya sıçraması, Frankfurt’ta ilk meclisin toplanmasıyla ortaya çıkar ancak devrimin başarısız kalmasıyla siner. Alman sosyal demokrasisinin süreğenlik kazanacak örgütlenmesi 23 Mayıs 1863 tarihinde Leipzig’de Genel Alman İşçi Derneği’nin (ADAV) Ferninand Lassalle başkanlığında kurulmasıyla gerçekleşir. 150 yıl boyunca günümüze dek yükseliş ve inişlerle, başarı ve başarısızlıklarla, iktidarda ve muhalefette sürer. Alman sosyal demokrasisi ilkelerini özgürlük, eşitlik, kardeşlik Fransız Devrimi’nden ve Marksizmden alır. 1863 yılında başlayan örgütlenme birlik güçlü yapar, belgisiyle gerçekleşir. Prusya devletinin sanayide acımasızca sömürdüğü, toplumun paryası yaptığı ve bu duruma direnen, hak arayan bir işçi hareketidir. Hareket 1869 yılında parti adını alır: Eisenach’ta Sosyaldemokrat İşçi Partisi (SDAP) kurulur. Bu iki kuruluş, ADAV ile SDAP, 1875 yılında Sosyalist İşçi Partisi (SAPD) adıyla birleşir. Bu partinin özellikle işçiler arasında günden güne güçlenmesinden tedirgin olan birleşik Almanya’nın ilk başbakanı (Demir lakaplı) Bismarck, Sosyalist Yasayla Sosyalist İşçi Partisini yasaklarken bir yandan da bazı sosyal hakları yasal olarak tanıyıp insanları partiden uzaklaştırmak ister. Yasak 1890 yılına dek sürer. Birinci Dünya Savaşı felaketinden sonra Weimar Cumhuriyeti ile ilk cumhuriyet yönetimi kurulur, başkan sosyal demokrat Friedrich Ebert’tir ancak Versay Antlaşması’nın yükü ve ulusal ezikliği, gittikçe artan işsizlik, dünya ekonomik krizi derken Hitler yönetiminde nazizm, militarist bir hareket olarak güçlenir. Sosyaldemokrat Parti buna direnir. 30 Ocak 1933 günü mecliste Nazi hükümetine tam yetki veren yasaya (Ermaechtigunsggesetz) hayır oyu verir. O zamanlar güçlü olan Alman Komünist Partisi (DKP) ile birlikte hareket sağlanamayınca Nazizimin işi kolaylaşır. Kısaca tarihi önemli kararlarda Alman Sosyaldemokrat Partisi (SPD) doğru tarafta yerini alır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Alman demokrasisinin gelişim ve güçlenme sürecinin en etkin partisidir. Heidelberg, Godesberg, Hamburg programlarıyla değişen toplum ve ekonomi süreçlerine sosyal demokrat yanıtlar arar. Willy Brandt gibi bir liderle içten ve dıştan direnişlere karşın yetmişli yıllarda Doğu Bloku’yla yumuşama (detant) politikasını yürüterek gerginlik, çatışma ve savaş değil görüşme ilkesini yaşama geçirmiş ve etkili kılmıştır. Nazi döneminden beri antifaşist savaşımının önemli bir adı olan Willy Brandt, kendisinin en ufak bir sorumluluğu olmamasına karşın, başbakan olarak Auschwitz Kampı’nda diz çökerek Nazizm kurbanlarından özür dilemiş ve böylece Almanya’nın yakın tarihinde barış ve yumuşama politikası sürecinde bir dönüm noktası oluşturmuştur. Alman sosyal demokrasisinin süreğen çizgilerini, barış, demokrasi ve iş özgürlüğü ilkeleri oluşturur. Bu ilkeler değişmez ancak değişen koşullara göre yöntem uyarlanır. İş yaşamında (işletme anayasası uygulamasıyla) daha fazla demokrasi için cesaret belgisiyle demokratikleşmeyi yetmişli yıllarda sosyal demokrat iktidar sağlamıştır. Bugün Avrupa’da barış, Ortadoğu’da barış politikalarının da başı çeken siyasi gücüdür. Barış için sosyal adaletin vazgeçilmez ilke olduğunu savunur. Günümüzde sosyal adaletin, dolayısıyla barışın en büyük tehdidinin finans kapital olduğunu görür ve bunun demokratik denetimi için çaba harcar. Alman Sosyaldemokrat Partisi’nin 150 yıllık geçmişinde yanlışları ve günahları da boldur. Bunlar başka bir yazıya konu olabilir. Sanayi işçilerinin hareketinden doğan parti 150 yıl içinde değişen üretim ve toplum koşulları karşısında bir kitle partisi olarak yaşamını ve geçimini her alanda ve dalda kol ve kafa emeğiyle karşılayan kitlelerin, işsizlerin ve toplumun kıyısına itilenlerin partisi olmak durumundadır, buna çalışmaktadır – sevaplarıyla günahlarıyla. Almanya’da bu yıl seçim yılı. Alman Sosyaldemokrat Partisi’nin seçim şansına ayrıca değinmek gerekir. Türkiye’de CHP ne kadar sosyal demokrat bir partidir ve olmalıdır, bu da ayrı bir konu. Özellikle Alman sosyal demokrasisi konusunda Türkçedeki en kapsamlı ve standart yapıt Sevgili Deniz Kavukçuoğlu’nun Sosyal Demokraside Temel Eğilimler kitabıdır. Gayri Resmi Danışman Biliyorsunuz, Recep Tayyip Erdoğan’ın küçük kızı Sümeyye Erdoğan, AKP’nin “gayriresmi” danışmanlarından. Partide bir odası var. Gayri resmi danışmanın görevi, AKP’nin dış ilişkileri ile dünya basınındaki yansımalarını izlemek. Sümeyye Erdoğan, babasının dış gezilerini hiç kaçırmıyor, TC büyükelçilerinin katılmadıkları görüşmelere giriyor. Sümeyye Erdoğan, en son Nijer gezisindeydi. Öyle anlaşılıyor ki, Sümeyye Erdoğan’ın resmi görevi, gezelimgörelim danışmanlığı. Ankara Yenimahalle Belediye Başkanı CHP’li, ama belediyeyi CHP yönetemiyor. Çünkü Belediye Başkanı Fethi Yaşar’ın yakın çalışma arkadaşları CHP’den istifa ettiler ve bağımsız kaldılar. Bağımsız bağımsız görevlerini sürdürüyorlar. Hem de çok etkin bir biçimde. Örneğin, CHP Genel Merkezi’ndeki yetkililer bile, Yenimahalle Belediyesi’ni Başkan CHP’li Fethi Yaşar’ın değil, CHP’den istifa edip bağımsız kalan Başkan Yardımcısı Şenol Balaban’ın yönettiğini kabul ediyorlar. Gölge Yenimahalle Belediye Başkanı Şenol Balaban’ın yaptıkları, CHP Genel Merkezi’nde dilden dile dolaşıyor. İşte bir örnek: Şenol Balaban’ın eşi Ayfer Balaban, 2010 yılında Turizm Gölge Başkan Bakanlığı Personel Dairesi’nden 4. derece 3. kadro 800 ek gösterge üzerinden emekli oluyor. Ayfer Balaban, 2011 yılı Ocak ayında Yenimahalle Belediye Başkanlığı’na, açıktan atama yoluyla Özel Kalem Müdürü oluyor, ardından da kâğıt üzerinde Belediye Başkan Yardımcısı yapılıp tam beş ay sonra yeniden emekli oluyor. Ama bu kez 1. derecenin 1. kademesi ve 2200 gösterge üzerinden. Dolayısıyla emekli maaşı artmış oluyor. CHP yöneticileri, buna benzer birçok gelişmeyi bilmelerine karşın Yenimahalle Belediyesi’ndeki bağımsızlar konusunda kıllarını kıpırdatmıyorlar. Dahası, belediyedeki kadro istedi diye Yenimahalle parti ilçe yönetimini görevden alıyorlar. Görüş CEMİL AKBULUT KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Kardelenleri Karlar Kaplamış Sarıkamış’ın kuzeybatı ve güneybatısını çevreleyen Allahüekber ve Soğanlı Dağları insanlık tarihinde eşine az rastlanan ve milletimizin yüreğinde derin acı ve izler bırakan bir dramın sahnelendiği yerlerdir. Bugünlerde 90 bin yiğidimizin donarak karlara gömüldüğü, bir kısmının mübarek bedenlerinin kurtlara, çakallara yem olduğu 1914 yılı Aralık ayının 98. yıldönümünü yaşadık. Alman çıkarları uğruna kendi egosunu tatmin için, yıldızını parlatacağını hesaplayan, cesaretini bilgisizliğinden alan yarbay rütbesindeki Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın hırsı esirlerle birlikte 100 bini aşan askerimizin hayatına mal olmuştur. Bu da yetmiyormuş gibi ayıbını kapatmak için hiç kimsenin bu yerlere gitmesine izin vermemiş, haberlere sansür koymuştur. Facia ilkbaharda karların erimesiyle korkunç yüzünü göstermiştir. Bir kısmının cesetleri kurtlar tarafından parçalanmış olan 90 bin şehidimiz Rus askerleri tarafından toprağa gömülmüştür. Tarihi olayların incelenmesi, insanlığın bilgisine sunulması tarihçilerin işidir. Nedense tarihçilerimizin birçoğu bu olaya gereği kadar eğilmemişlerdir. Araştırmacı yazarlar ya da olayın canlı tanıkları olmasaydı Sarıkamış dramı hakkında çok az bilgiye sahip olacaktık. Allahüekber ve Soğanlı Dağları’nın eteklerindeki düzlüklerde, vadi yamaçlarında birtakım tepecikler görürsünüz. Bu toprak yığınları irili ufaklı taşlarla gelişigüzel örülmüş alçacık duvarlarla çevrilidir. Bazılarında bu taş yığınlar da yoktur. Bu toprak yığınlarının altında 1914 yılının Aralık’ında 30° soğukta, 36 yıldır Rus işgalindeki toprakları geri almak için yurdun her yerinden gelerek canlarını veren, yaşları 15 ila 30 arasında değişen 90 bin yiğidimizin yattığını yörede yaşayan herkes bilir. Mevsim kış ise burada yatanların Allah! Allah! seslerine karışan iniltilerini işitir gibi olursunuz. Güneş parladığında rüzgârın kristal karları tıpkı beyaz akan bir nehir yatağının suları gibi uzaklara taa uzaklara akıp götürdüğünü hissedersiniz. Kendinize geldiğinizde seslerin de, iniltilerin de yok olduğunu fark edersiniz. İlkbaharda bu dağlarda alıyla moruyla binlerce çiçek açar. Esen dağ rüzgârları baş döndürücü kokularını çok uzaklara taşır. Karlar eriyip altından çıkan kardelenler şehitlerimizin yeryüzündeki görüntüsüdür sanki… Uzaklardan gelinciklere bakıldığında şehitlerin kanlarının yeşillikle karıştığını zannedersiniz. Bu kardelenler, gelincikler Çanakkale’de açanlardan biraz farklıdır. Bir mahcubiyet, bir eziklik okunur duruşlarında… Zafer kazanma heves ve heyecanıyla gelip de düşmanla göğüs göğüse dövüşmeden, vatan sevgilerinden asla şüphe etmediğimiz, komutan mevkiindeki kişilerin beceriksizliği yüzünden tabiatın acımasızlığına yenik düşerek karlara gömülenlerin ezikliğidir bu… Sonbaharda bu dağları dumanlar kaplar. 1914 yılının o uğursuz Aralık ayının tekrar geleceğinin habercisiymiş gibi insanın içini acı bir hüzün kaplar. Yavrularını kurtlara kuşlara yem olarak veren, karlara gömen yanık yürekli anaların feryatlarını, ağıtlarını duyar gibi olursunuz. Sarıkamış dramı da Çanakkale zaferi de İstiklal Savaşı da Türkiye’de yaşayan etnik kökenleri, inanç ve ibadet biçimleri faklı, aynı ruhu taşıyan kahramanların kader birliği ile tarihe mal ettikleri olaylardır. Bir millet milli ve manevi değerlere sahip çıkmazsa yaşadığı topraklarının kaça mal olduğunun hesabını yapmazsa güçlüler güçsüzleri korumaz da fırsatları kendi çıkarları için kullanırsa bir canavar gibi avını parçalamak için pusuda bekleyen dış güçlerin pençesine düşer. Biz de dış güçlerin oyununa gelip inanç, ibadet ve bölgesel çatışma ortamına girersek Sarıkamış dramının oynadığı sahnenin daha beterine çıkarız. HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İnce doğ 1 ranmış soğanı 2 yağda kavurarak yapılan bir 3 yemek ya da 4 sos. 2/ Hara 5 ret... Herhangi 6 bir gelişmenin 7 birbirini izleyen bölüm 8 lerinden her 9 biri. 3/ İcar... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İstek ve tutkular1 G O NY O L O J İ da ölçülü davranma 2 A P İ A A L E T erdemi. 4/ Uzaklaş3 P E Ş S T A T Ü mak, ara açılmak... P R E S Bir nota. 5/ Anlam 4 A R K I T A ları ayrı, yazılışla 5 R A Ş E A P İ S E N rı aynı sözcükler 6 A L O kullanılarak ya 7 L İ P İ T E D İ M pılan söz sanatı... 8 A K E N Kılıç, bıçak gibi ke 9 F İ L O G R A F İ sici araçların kabı. 6/ Sahip... Marmaris ilçesindeki Cennet Adası’nda, MÖ on bin yılına tarihlenen arkeolojik mağara. 7/ Anadolu’nun bazı yörelerinde tohuma verilen ad. 8/ Küçük küçük doğranmış et ya da ciğerle yapılan yemek... Bir burç adı. 9/ Türk halk müziğinde, bağlama ailesinin en küçük çalgısı... At üretilen çiftlik. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Bulgur, tarhana, un ve yoğurtla yapılan bir çorba. 2/ Eski Mısır’da ölülerin koruyucusu olan tanrı... Kenar süsü. 3/ Dağ sırtı, tepe, bayır... İşlenmemiş, ekilmemiş toprak. 4/ Ormanlarda oldukça yaygın olan bir mantar cinsi. 5/ Radyum elementinin simgesi... Un, et ve bamya ile yapılan bir yemek. 6/ Bektaşi dervişi... Kuzu sesi. 7/ Denizli’nin bir ilçesi... Anadolu’nun güneybatısındaki tarihsel bölge. 8/ Afrika’da bir ülke... Yüz metre kare tutarında yüzey ölçüsü birimi. 9/ Uzun şeritler durumunda bir deniz yosunu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear